Tutukluluk Kararları ve Şimdi Ne Olacak?
Savcılık iddianamesini göremedik ancak daha önceki haberleri birleştirirsek şunları söyleyebiliriz: Aziz Yıldırım ve Tutuklama talebiyle mahkemeye sevkedilenlere 15 ayrı suç isnad ediliyor. Zaten kendileri de "Çıkar amaçlı silah örgütü kurmak, yönetmek, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak" gerekçesiyle gözaltına alındı" [1]
Elbette baştan söylemek lazım şike suçuyla çıkar amaçlı suç örgütü kurmak arasında çok büyük farklar var. Şike, 6222 sayılı kanunda ifadesini bulan bir suç. Daha önce de alıntıladığımız gibi kanundan aynen alıntılayayım.
"Şike ve teşvik primi
MADDE 11 – (1)Belirli bir spor müsabakasının sonucunu etkilemek amacıyla bir başkasına kazanç veya sair menfaat temin eden kişi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Kendisine menfaat temin edilen kişi de bu suçtan dolayı müşterek fail olarak cezalandırılır. Kazanç veya sair menfaat temini hususunda anlaşmaya varılmış olması halinde dahi, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
(2) Şike anlaşmasının varlığını bilerek spor müsabakasının anlaşma doğrultusunda sonuçlanmasına katkıda bulunan kişiler de birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Kazanç veya sair menfaat vaat veya teklifinde bulunulması halinde, anlaşmaya varılamadığı takdirde, suçun teşebbüs aşamasında kalmış olması dolayısıyla cezaya hükmolunur.
(4) Suçun;
a) Kamu görevinin sağladığı güven veya nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle,
b) Spor kulübünün yönetim kurulu başkan veya üyeleri tarafından,
c) Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde,
ç) Bahis oyunlarının sonuçlarını etkilemek amacıyla,
işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Suçun bir müsabakada bir takımın başarılı olmasını sağlamak amacıyla teşvik primi verilmesi veya vaat edilmesi suretiyle işlenmesi halinde bu madde hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir."
Dolayısıyla emniyet iki farklı hususu birlikte iddia ediyor:
1- Cürüm işlemek için kurulmuş bir suç örgütü var.
2- Faaliyetleri çerçevesinde şike yapıyorlar.
O halde bize neyi ispatlamaları lazım? Önce cürüm işlemek için kurulmuş bir örgüt olduğunu, örgütsel faaliyetlerini, örgüte üye olan kişileri, örgütteki hiyerarşiyi ve hangi suçların bu örgüt tarafından işlendiğini.
Daha sonra da ispatlamaları gereken husus, şike suçu. Ne diyor kanun? En az iki şahıs olacak, biri spor müsabakasının sonucunu etkilemek amacıyla bir diğerine kazanç veya sair menfaat teklif edecek, öteki de kabul edecek.
Bu tutuklama kararında bir çok insanın kafasını karıştıran husus, bu insanların şike yaptıklarını gösteren sağlam deliller olduğu gerekçesiyle tutuklandıklarını zannetmeleri. Sanıyorum medya, ya CMK nedir bilmediği için ya da bilinçli olarak kamuoyunu yansıtmak maksadıyla bu yönde haber yapıyor. Hayır. Tutukluluk kararı şike suçunun ciddi delilleri olduğunu bize göstermiyor.
Bu noktada bir parantez açıp irdelemek istiyorum.
1- Şu ana kadar emniyet topladığı bilgi ve belgeleri CMK 157 hükümleri aksine medya ile bonkörce paylaştı.
2- Medya'da yer alan bir çok spekülasyon (Emenike'nin para sayarkenki görüntüleri vs) delillendirilemedi ve yalan çıktı. Nitekim Emenike ile Sezer Öztürk tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
3- Bütün bunlara rağmen, ortaya şikenin kanıtı olabilecek ciddi bir delil çıkmadı. Neden? Emniyet o delilleri servis etmediği için mi yoksa böyle deliller henüz bulunamadığı için mi? Korcan'ın avukatı ortada somut bir delil olmadığını üstüne basarak söylüyor, Mehmet Yıldız'a telefon konuşmasından başka bir şey sunulamamış, Sezer'e sorulan ise gerçekten abidevi "neden 45 dakika oynadın" sorusu. Bütün bunlardan medyaya pompalanan "mükemmel operasyon" ifadesi dışında pek de sağlam deliller olmadığı kanaatine varıyoruz. Şayet davanın safahati sırasında şok edici deliller çıkarsa da memnun oluruz. Neden? Suç varsa tabi ceza olmalıdır. Ancak bir insana bir iddia isnad eden de o iddiasını ispatlamalıdır. Delil bu yüzden hayatidir ve delil yoksa iddia konulamaz.
4- Mevcut durumda ilginç şekilde tümevarım değil tümdengelim metodu uygulanıyor. Yani delillerden iddialara varılmıyor, önce iddialar sıralanıyor sonra da eldeki bulgular neyse onlar bu iddialara uygun bir halde yeniden kompozisyona sokularak servis ediliyor. Bunun da örneklerini ilerideki zamanlarda papaza yazacağım.
Şimdi es bittiyse, sonucu söyleyeyim, şu dakikaya kadar şike suçunu kanıtlayacak deliller bir şekilde kamuoyuna sunulmadı. Buna karşın bir çok delil kamuoyu ile paylaşıldı. Bu durum sorgulanmaya muhtaç.
Peki neden mahkeme tutukluluk kararı verdi?
CMK'ya hemen bakıyoruz. Çünkü birilerinin hoşuna gitmese de bu ülkede bir ceza kanunu, bir ceza muhakemeleri kanunu ve genel olarak da ceza hukuku var. "Masumiyet karinesi", "suçu sabit oluncaya kadar herkesin suçsuz olduğu" gibi temel ilkeler göz ardı edilemez. Soruşturma ve kovuşturma safhalarında kanuni yetkilerini kullanan savcılar; Telegol sunucuları değiller, kanuna uymak zorundalar. Neden? Mahkeme diye bir şey var. Dava var. İddia var savunma var. İnsanların savunma hakkı, kendi iddialarını ispat hakkı ellerinden bu ülkede alınamaz. Kamuoyu önüne mangala pirzola atar gibi atıp sonra yanmasını bekleyince de bu hakları ellerinden alınmıyor, tersine bu hakların hepsi ihlal ediliyor.
Şimdi medyamızın bilmediği ama hukuk müşavirliklerine gidip sorsalar öğrenecekleri şu:
Ceza Muhakemeleri Kanunu
"İKİNCİ BÖLÜM: TUTUKLAMA
TUTUKLAMA NEDENLERİ
Madde 100 - (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (Madde 76, 77, 78),
2. Kasten öldürme (Madde 81, 82, 83),
3. (Ek bent: 06/12/2006 - 5560 S.K.17.md) Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),
4. İşkence (Madde 94, 95)
5. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, Madde 102),
6. Çocukların cinsel istismarı (Madde 103),
7. (Ek bent: 06/12/2006 - 5560 S.K.17.md) Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),
8. Uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti (Madde 188),
9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, Madde 220),
10. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (Madde 302, 303, 304, 307, 308),
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (Madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),"
Kanun maddesi daha devam ediyor. Ne görüyoruz? Önce genel ilke,
"Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir"
Burada kuvvetliden anlaşılması gereken günlük dildeki kuvvetli ifadesi değildir. Kanunkoyucu bu hükümle, suçun oluştuğunu gösteren delillerin şu veya bu ölçekte varlığı halinde, istisnai bir durum olarak, sanık hakkında tutukluluk kararı verilebileceğini, bu sayede kamu düzenini korumayı hedeflemiştir. Sonra da kanun tek tek hangi hallerde tutuklama kararı verilebileceğini saymış.
Bizi ilgilendiren husus şu: "9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, Madde 220),"
Atılı suç, suç işlemek amacıyla örgüt kurma olduğuna göre bu halde tutukluluk kararı verilebilir. Uygulamada hakimlerimiz, bu yönde en ufak bir şüphe dahi varsa tutukluluk kararı verme eğilimi göstermektedir. Bu da biliyorsunuz adil yargılanma hakkı çerçevesinde bayağı eleştiriliyor. Örneğin Ahmet Şık olayında, örgüt üyesi olduğu iddia edilen Soner Yalçın'ın bilgisayarında bir word dökümanının bulunması örgütsel bağ şüphesi uyandırmış, word dökümanındaki notlar örgütsel talimat olarak adlandırılmış ve aralarında emir - komuta hiyerarşisi olduğu ifade edilerek tutuklanması istenmişti.
Sonuç:
1- Mevcut tutuklama kararı ne cürüm işlemek maksadıyla bir örgüt kurulduğunu ne de bu örgütün şike yaptığını göstermez. Bu iddiaların her biri ayrı ayrı ispata muhtaçtır.
2- Tutuklama kararı verilen şahıslara bakıldığı zaman, şike suçunun diğer tarafı olabilecek şahısların tutuklananlar arasında olmadığı görülmektedir. Nitekim Emniyet, nedense, 19 maçta şike olduğunu "tespit ettiklerini" bildirdi. Daha önce Emniyet'in bu yönde bir ifade kullanamayacağını yazmıştık, tekrar etmiyorum. Ancak 19 maçta şike varsa, 6222 sayılı kanun açık. Şike için en az 2 kişi gerekir. E nerede bu şike teklifini kabul eden diğer taraflar? Onların hiçbiri yok.
3- Mevcut soruşturma cürüm işlemek için teşekkül kurmak üzerinden veya yeni kanunun ifadesiyle suç örgütü kurma üzerinden devam ederse TFF Fenerbahçe'yi küme düşürme kararı veremez:
a) Bu örgütün varlığı ispatlanmış değildir.
b) Bu örgütün varlığı kabul edilse dahi şike yapıp yapmadığı ispatlanmış değildir.
Şike suçu ispatlanmadıkça, TFF'nin şike yapıldığını kabul ederek Fenerbahçe'ye herhangi bir yaptırım uygulaması temel bütün hukuk ilkelerine aykırıdır. İsnad üzerine ceza verilmez. Bir insan sırf "zan" üstüne başkasının haklarını elinden alamaz. Bir takım iddialar var diye, savunma dinlenmeden, savunma hakkı kullanılmadan, aleyhe ve leyhe bütün deliller görülmeden, mahkeme kararı dahi olmadan bir ceza vermek, engizisyon mahkemesinden bile geri bir akıldır. Kimse kusura bakmasın. Olmayan suçun cezası olmaz.
Medyaya emniyet tarafından servis edilen bilgiler, emniyetten gelen dökümanları araştırmadan, soruşturmadan "şok edici" manşetlerle servis eden medya mensupları, bir takım gazetecilerin ele geçirdiği bilgilerle oluşturdukları kanaatlere dayanarak yapılan Telegollerle hüküm verilen ülkeye de demokratik, hukuk devleti değil Zulu Cumhuriyeti denir. Bunca kanunun, bunca maddenin hiçbir hükmü yoksa ve biz medyaya bakarak infaz edeceksek, bu kanunlara, bu meclise gerek yok, toplu halde kanaatlerimize ve hislerimize göre linç edelim olsun bitsin. Yapmadığımız şey değil nasılsa.
[1] http://spor.milliyet.com.tr/...410217/default.htm
7 Temmuz 2011 17:32
Hatta "Emenike ile Sezer Öztürk tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı" degil, serbest birakildilar, yargilanmayacaklar bildigim kadariyla.
7 Temmuz 2011 17:39
Futbolda şike soruşturması kapsamında gözaltına alınarak çıkarıldığı savcılıktan tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Fenerbahçe'nin Nijeryalı futbolcusu Emmanuel Emenike'nin sınırdışı edilip edilmemesiyle ilgili olarak yabancılar daire başkanlığının vereceği karar bekleniyor. http://fanatik.ekolay.net/Emenike-sinir-disi-mi-edilecek_3_Detail_34_230487.htm
7 Temmuz 2011 20:58
bana da çok saçma geliyor bu sorgulama kısmı.. inşallah fenerbahçeyi düşürcez diye biyerlerinden delil uydurmazlar..
8 Temmuz 2011 10:39
aethe, emenike ve sezer mahkemeye sevk edilmedi. emniyetteki sorguları sonrası serbest bırakıldı. dolayısıyla fanatik yanılıyor gibi geldi bana. tekniği konusunda emin değilim. mahkemeye çıkarılmadan tutuksuz yargılanmasına nasıl karar veriliyor? olabiliyor mu böyle bir şey?
8 Temmuz 2011 18:48
Emenike ve Sezer sadece şüpheli sıfatıyla ifade vermek üzere gözaltına alındılar ve savcılık sorgusu sonrası serbest kaldılar , yargılanmayacaklar . En azından şu anki duruma göre ...
Bu arada bin malum gazete serbest kalanların bazılarının "etkin pişmanlık " yasasından faydalandıkları için serbest kaldığını yazmış.
Bana bu garip geldi .
Bir adam örgüt elemanı olarak suç işlese ve pişman oldum itiraf edeceğim dese serbest mi kalıyor yoksa malum gazete serbest bırakılanların sayısının insanların kafasında "acaba suçsuzlar mı ?" şüphesi doğurmaması için tedbir mi alıyor ?
Ne de olsa "iddia edildi" "söylendi" gibi qtmnin altından değerli kalıplarını kullanıyor .