Fransız Emniyetine Şike Mektubu!
Ben ki Beyoğlu'nun ve Cihangir'in ve Kadıköy'ün ve Emirgan'ın ve Kartal'ın ve Eyüp'ün, ve arka sokakların, ve köprü altı alt geçitlerin ve bakımsız üst geçitlerin ve yedi tepeli Konstantinopol'un Emniyet Müdürü, sen ki Paris 2. Bölge Ekipler Amiri Fransuva;
Duydum ki dün gece oynanan Lille ve Marsilya namıyla maruf iki takımın 5-4 biten maçından sonra herhangi bir soruşturma yapmamış, bu hile ve desise yolu ile belirlendiği sonucundan belli müsabakayla ilgili hiç bir Fransız keferesini bırakın tutuklamayı gözaltına bile almamışsınız. Fransuva kardeşim. Biz ki 3 kıtada 19 maçta şike tespit etmiş, deliller yaratıp deliller çürütmüş, sanat eseri operasyonlar yapmış yedi düvele korku salmış bir Emniyet şubesi olarak Lille kefereleri 3-1 öne geçtiğinde bu maçın 5-4 Marsilya lehine sonuçlanacağını Dersaadetten görürken siz o ışıklar şehri güzelim Paris'in ortasında ne yaparsınız. Hile ve desise yoluyla tecelli etmiş bu futbol müsabakasından önce Lille soyunma odasını neden dinlemez, Marsilya'nın yabancı oyuncularının menajerlerini niye takip etmezsiniz? Bu ne densizlik bu ne vurdumduymazlıktır?
Şimdi Fransuva kardeşim sözümü iyi dinle: Bildiğin gibi biz bir cihan imparatorluğunun mirasçısı olduğumuz için dünyanın hiç bir yerindeki olaylara kayıtsız kalamayız. Bu cihetle maç öncesi dinlemeye takılan ve açıkça şer güçlerce tertip edilen bu müsabakanın tez vakitte iptali için telefon kayıtlarının olduğu 34 klasörü sizlere yolluyorum.
Ayrıca içimiz kan ağlayarak üç hafta boyunca izlediğimiz Cadel Evans adlı 34 yaşından gün almış yaşlı bir keferenin dantel gibi örerek kazandığı ve 5. turdan itibaren kimin kazanacağını Organize Şubede çaylarımızı yudumlayarak bildiğimiz Tour de France hakkındaki 24 klasörü de göndermekten evlad-Fatihan'ın torunları olarak gurur duyuyoruz.
Tırmanma etaplarındaki ses kayıtlarına ait tapeler yüzlerine okuduğunda ne Avustralyalının Evans'ı ne Lüksemburg'un Schleck'i, ne İtalyan'ın Cancellera'sı ne İngiliz'in Cavendish'i bir şey diyebildiler. Dudakları mühürlenmiş gibi "yüce devletlum biz ettik siz etmeyin"den başka ağızlarından lakırdı almak ne mümkün.
Yine bir ay önce İngiliz'in Londra'sına yakın Wimbledon denilen hal-i arazideki tenis maçında Fransız devletinin kulu olan Jo-Wilfred Tsonga namıyla maruf insan azmanı tenisci Federer namıyla kabil, şu arş-ı ala'nın görüp görebileceği en iyi tenisci karşısında 2-0 geriye düştüğünde de ben ve organize şubedeki cefakar arkadaşlarım maçın sonucunu yine bilerek müstehzi gülüşlerle izledik. 2-0 Federer öndeyken medical-time out sırasında Tsonga'nın şu aşağıda ses kaydı şike değildir, hile ve desise değildir de nedir sevgili kardeşim? Şüphesiz ki anlayanlar için bu kayıtta ibretler gizlidir.
Tsonga: Abi durum çok kötü ama inşallah çevireceğim, dua et abi alırsam üçüncü seti alırız bu maçı.Bu tenis maçına ait 22 klasörü de gönderiyorum sana göndereceğimiz özel elçiyle birlikte.
İşte böyle kardeşim Fransuva. Elimizdeki belgeleri cihanşumul atalarımızın bize yüklediği sorumlulukla sizlere gönderiyoruz. Bu şike soruşturmasında sadece İstanbul değil Beyrut da kazanmıştır, Diyarbakır değil Saraybosna da kazanmıştır, Antep değil Kahire de kazanmıştır. Konya değil Paris de kazanmıştır. (Bunu balkonda yazdım daha etkili oluyor).
En kısa zamanda Fransız sporunu kirleten, lekeleyen bu olayların sorumluları hakkında gerekli işlemlerin yapılıp, Fransız sanatına yakışan bir soruşturma yapılmasını ve Fransız sporunun bağırsaklarının temizlenmesini temenni ediyorum. Mahsus selam eder gözlerinden öperim.
Hamiş: Soruşturmanın psikolojik ayağı için Baransu'yu da gönderin diye araya ricacılar koyduğunu da duydum bu ne densizlik bre kafir kardeşim Fransuva.
29 Temmuz 2011 03:09
hacı hem okuyorum hem gülüyorum.. bu kalıpta tarafımdan ilk defa kullanıldı.. böyle bi kalıp var mı bilmiyorum...
ayrıca bizzat ben daha geçen gün nişantaşta ev kafede otururken yan masada siyah çantasıyla oturan ibrahim akını gördüm.. "pardon" dedim kusura bakmazsan bişi sorucam, sor hafız dedi.. dedim babacan sen hapiste diil misin, hala mı şike, sıkılmadın mı.. "abi" dedi, bizim işler böyle, standart şike parası çantalarla sezon başı dağıtılır, hangi maçta şike yapıcağın sonra haber verilir.. "e" dedim hapis.. "abi" dedi iki gün izin aldım, iki gün geç çıkıcam sonunda..
29 Temmuz 2011 04:12
Ah biraderim Fatih şekvacıyım,
Ah, söyletmen beni zalim Fatih, derûnumda neler var..
Günlerdir lakırdısını ettiğimiz meş'um hadisenin ciğerimi pare pare eden bir neticesi de, bugün ikindi nemazı vaktinde hasıl oldu.
Zenzibar'dan getirdiğimiz ve kendisinden fevkâlâde ümitvar olduğumuz İmenike namlı müstesna topçu neferimiz, daha uyluğuna bir top bile değmeden hicret etme kararı aldı.
Halbuki biz Zenzibarlı yiğidimizle şu ukela dümbeleği sultanîliler ile baldırı çıplak jimnastikçileri eyice bir madara ederiz de şu şehr-i stanbul'da ahali içine çıkamaz hale gelirler diye ümmid ediyorduk.
Lakin İstanbul Zaptiyesi'nde yaşadığı talihsiz saatlerin ardından, Moskof keferesine yar olmaya karar verdi ki, bu vaziyet şahsım için nihaî bir elem sebebidir. Bu vesileyle, bu elim hadiseye sebep olanlar Allah'larından bulsunlar dilerim. Kendilerinden cehennemin ateşi sönünceye dek şekvacıyım. Öyle biline..
NOT: Lakin istikbal inkılâbatından ümidimi kestiğim de sanılmasın. Postumu okuyan hain rakiybler gönüllerine serinlik düşürmesin.
Çünki onlar bizi bilirler; biz ne harabiyiz, ne harabatiyiz, kökü mazide olan âtiyiz.
Zenzibarlı’dan evvel de karşımızda hal-i pür melal içreydiler, istikbalde de vaziyet değişmeyecektir. Muhtaç bulunduğumuz kudreti, Cenab-ı mevlam hânemizin necip evlatlarından eksik etmesin duam odur. Ya rabbi, biz Fener’i sevdik sen de bizi sev. Bizim de armanın da üstünden yardımını eksik etme..
Kenar sütunda hatun tasvirleri var biliyorum, bunun için de Papazın Çayırı’nı affeyle.
30 Temmuz 2011 00:26
Bakarsan bağ, bakmazsan bla bla kabilinden yazıyorum.
Yeni bir lafım yok.30 temmuz olduk, 27 gündür delirium içerisindeyiz.
İzmirliyim, İzmir'deyim. Buca maçına gittim ilk yarı habire gol yedik. Tribünde attığımız biricik golü Gökhan mı Emre mi attı diye tartışırken içimden bir ses yükseldi, "Formanı giymiş rakıyı içmiş evde izledin hep, bu maçta büyüyü bozma" diye. Eve dönüp izledim ikinci yarıyı, 4 gol attık. 3 gün sesim çıkmadı sunum yaparken.
şimdi etraf müfettiş cleuso olmuş herkes bizim düşmemize ikna, biz içimizde öfke,küskünlük, belki ilk kez bu ülke sınırlarında bir taraftar kitlesi için fark yaratacak travmayı yaşarken, Işık Koşaner efendi gibi gider, Fenerbahçe Yönetimi bunu göremezken bu oyunu oynamayalım istiyorum.
ama içimdeki Fenerbahçe Veselinoviç gibi konuşuyor,
"Bunu ilk maç sayın ikinci yarı ikinci maç olsun çıkın 4-0 kazanın"
Babası Galatasaray taraftarı bir ilkokul 5 öğrencisi olarak o maçı okuldan kaçıp izlemiş olmak benim bireysel olarak ana akıma ikna olmayıp kendi fikrimi örgütleme tarihimde ilktir.
Demem o ki, Frankofon bir süreç değil bu, güç bizde hissinin herkese yansıması oluyor, git diyorlar bi başkana, o frankofon camia bi italyan sopası yemiş şikeci getiriyor(H. ulusoy dönemini kastediyorum)
Motivasyonla bişi yapmaya çalışıyor, öbürü iki kurban iki gazete ile yırtma peşinde, beriki seçimde söz vermiştin 1 saat ifadeyle yırtçam diye laubaliliğinde....
Artık bu ülkede Celtic, Rangers gibi ayrıldı büyükler, asalet bize düştü. Yönetimden de biz taraftarlar gibi dik durmasını bekleyelim. Zorlayalım.
Not: Çok içtim, analitik sorguya yarın kıvırma yazmak istemem.