Medya: Patronlara Selam Ahlaksızlığa Devam



Medya, federasyon ve kulüpler birliği toplantısının yapılacağı güne kadar ilk kuşatma harekatını başarıyla ifa etmiş ve Fenerbahçe’nin küme düşmesi için ellerini arşa kaldırımış durumdaydı. Federasyon ve kulüpler birliğinin toplantısının ardından federasyonun iddianameyi bekleme kararıyla birinci kuşatmadan istediği sonucu alamayan Türk medyası ikinci kuşatmayı da başlatmış bulunuyor. Hedef belli: Federasyona yargılama başlamadan “kanaatle küme düşürülmesi için ne duruyorsunuz“ baskısını dayanılmaz boyutlara çıkarmak. “Kanaat oluşmasını sağlayacak haberleri biz yapıyoruz işte hala ne bekliyorsunuz“ temalı bir taarruzla ikinci kuşatma sonunda Fenerbahçe’yi ikinci lige göndermek medyanın en öncelikli görevi.

Medyanın bu süreçte yaptığı ahlaksızlıklar aslında sadece bu olaya özgü ya da Fenerbahçe’ye özgü şeyler değil. Türk matbuat tarihi birilerinden alınan talimatlara istinaden yapılan propaganda örnekleriyle dolu. 28 Şubat medyasının kendi arkadaşlarını dahi uydurulmuş andıçlarla linç ettiğini, Ahmet Kaya üzerinden Hürriyet pompalı yalan haberlerle nasıl bir linç kampanyasına yol açtığını, Hrant Dink’in kurşunlanması için neredeyse davetiye çıkaran yine yeniden Hürriyet odaklı karalamaları yaşayalı çok geçmedi. 90’larda kendi patronlarının diğer sektörlerde ihale alabilmesi için hükümet düşüren, hükümet kuran, kiralık kalem olmaktan gocunmayan, otoriteye biat etmiş ana akım medya o eski alışkanlıklarını, otorite karşısındaki omurgasızlığını yeniden gözler önüne seriyor.

Bugünkü Milliyet gazetesinin haberi:

Uefa ile TFF arasındaki görüşmede Fenerbahçe’nin küme düşürülüp düşürülmeyeceği, Beşiktaş’ın ise Avrupa Kupalarına katılıp katılmayacağının belli olabileceğini yazmış.

Mevzuat net, bir takım şike yapmışsa bunun sonucu olarak müsabakanın niteliği ne olursa olsun küme düşürülür. Bu mevzuata rağmen Milliyet’e göre Beşiktaş’ın küme düşürülme olasılığından hiç söz açılmıyor, o rol için zaten Fenerbahçe uygun görülmüş, aynı Milliyet Aziz Yıldırım’ın tutuklama haberlerini büyük puntolarla, artık kesin düştü, daha ötesi yok nidalarıyla verirken Beşiktaş menşeili tutuklamalara son derece mesafeli yaklaşmıştı Tutuklama günü ertesi günkü haberinin başlığı:

Aralarında Havutçu ve Adalı’nın da bulunduğu 5 kişi tutuklandı.

Özne Fenerbahçe olunca çoşan, kıyamet çağrısı yapan, camiler kışlamız, müminler asker şiiri okuyan Başbakan coşkunluğuna bürünen Milliyet renkler siyah-beyaza döndüğünde ölçülü obejektif, yorumsuz haberci kimliğini hatırlıyor. Aynı suçtan soruşturma geçiren iki kulübün birinin düşmeme dışındaki her kararının olağanüstü olacağı vurgusu yapılırken Beşiktaş için mahcup bir kupaya katılmamadan dem vuruyor.

Geçen hafta cezaevindeki oyuncuların hangisinin çaycı, hangisinin meydancı, hangisinin koğuş ağası olduğunu büyük bir pişkinlikle okuyucularına hatırlatan Milliyet, Adalı ve Havutçu’unun hapishane günlükleri hakkında ne gariptir ki bir haber yayınlamıyor.

Sermayadaş Vatan gazetesi de İbrahim Seten imzasıyla "Fenerbahçe düşmese iyiydi ama valla düşecek billa düşecek" gazeteciliğine devam ediyor. Yazıdaki ben de çok üzülüyorum duruma ama okuduğum dosyaları bir görseniz var ya oğlum off off ergenliğindeki argümantasyon göz yaşartıcı.

Ana akım medyanın bu linç psikolojisini bitmeden tükenmeden sürdürme hevesi lig başlayınca medyaya yönelik tepkinin paratoneri haline gelecek üç beş foto muhabirine, iki- üç kameramana çıkacak. Şunu bir yere not edelim; Öcalan yargılanırken bile Türk medyası bu kadar şirazeden çıkmamıştı. Fenerbahçe taraftarını sokaklara döken, polise mukavemet etme derecesine getiren şey, medya - polis işbirliğince yapılan rezilce bir linç kampanyasıydı. Kendileri polis gazı yediğinde endüstriyel futbol muhalifi, romantik taraftar güzellemeleri yapan insanlar bu rezil linç kampanyasına tepki gösterip polis gazı yiyenleri umursamadı. Ana akım medya insanların üstüne sıkılan biber gazını, polisin müdahalesini, gerekirse kurşun kullanın anonslarını görmezden gelip İstanbul Emniyetiyle omuz omuza mücadelesine devam etti.

Bütün bunlardan sonra doğal olarak şunu söyleyebiliriz ki Topuk Yaylası’nda Fenerbahçe taraftarının basına gösterdiği tepkide bile bina içine girerek kurtulabilen medya çalışanları lig başlayınca da muhtemelen patronlarının günahlarının ceremesini çekecekler. Kendi çalışanlarını bile hedef olarak halkın önüne atmaktan çekinmeyen aymazlıkta yayın yapan bu "Goebbels medyasının" bu tür yayınları kimin emriyle yaptığını, emniyetten gelen sızdırmaları noktasına virgülüne dokunmadan, en ufak bir sorgulama yapmadan neden yayınladıklarını, hangi güç ilişkilerinin piyonu olduklarını en geç 5-10 sene sonra görürüz.

Althusser’e rahmet okutacak kadar “devletin ideolojik aygıtı” olmaya teşne bu medya yapısıyla Türkiye’de olan biten hiçbir şey hakkında bize verilmek istenilenler dışında bir şey öğrenemeyeceğimizi anlamamız lazım. Medya bu kadar yoğun bir kuşatmayla insanların zihinlerini iğfal edip, suçluyu ilan edip cezasını kesmişken her gün transfer haberi yalanlayan Fenerbahçe resmi sitesi ne iş yapar, kulüp yönetimi neyle meşguldür onu da anlamış değilim.


15 comments:

  1. ganger dedi ki...

    tespitler çok yerinde olmus duygularıma tercüman olmussun tebrik ederim. birde ben sunu anlamıyorum hani bu medya hep fenerliydi en büyük medya gücü hep fenerdeydi nerde onlar bu olanlarda onların kendi zararına olacağının farkında değillermi ?

  2. birsela dedi ki...

    Ozellikle dun koca koca kose yazarlarinin, bizim Rambo'nun; ''Zaten tenekeydi'' diyerek denize attigi kupa misali Besiktas tarafindan iade edilen kupayi ahlak, seref, durus vs tanimlamalari esliginde alkislamasi durumun vehametini gosteriyordu.
    Hicbiri soru sormuyordu. ''Kardesim tamam kupayi iade ettiniz de, para n'olacak, ya Avrupa kupalarina katilma hakki!'' demiyor diyemiyordu.
    Yukarida yazilanlari tabiki biliyoruz ama aramizda 'medya' denen illüzyona inanan oyle cok insan var ki, hatirlatmak, anlatmak bir nevi gorev. Bu hatirlatmalar, bu anlatmalar icin tesekkurler...

  3. gumgumok dedi ki...

    'Kural manyağı, objektif abi' Uğur Meleke'nin bugünki "10 soruda süperşike" yazısının 5. maddesinin başlığı:
    "5) FB KÜME DÜŞÜRÜLMELİ Mİ? BJK’NIN KUPASI GERİ ALINMALI MI?"
    Ve bu maddede fenerbahçe'nin küme düşmesi konusuna detaylı değinirken beşiktaştan bahsetmiyor sağolsun. "Patronunun maşası" oldu gibi bir laf kullanmak istemiyorum kendisi için. Umarım kuralı bilmiyordur.

  4. Adsız dedi ki...

    Güzel derleme olmuş.benimde anlayamadığım aziz yıldırımın gözaltı fotoğrafı boy boy gazeteleri kaplaması çalıntıyla,gizlice birilerinin medyaya sattığı şeyleri kendilerinin övmesi bu medyadan bunları görmekk medyaya şaşırmıyorum

  5. gumgumok dedi ki...

    Bu arada az buçuk aklıyla düşünen bir insan ortada az buçuk neler döndüğünü dünkü Telegol'de Mehmet Baransu'nun söylediklerine bakarak da anlayabilir.
    Baransu telefonla bağlandığı yayında özetle şunları söyledi:
    "Kulüpler birliği ve federasyon fenerbahçeyi küme düşürmek istemiyor. Buna bahane olarak da delil gelmediğini söylüyor. Ben, Ali Kıratlı'nın 180 sayfalık ifadesini okudum. Bunlar açığa çıktıktan sonra, basın ve kamuoyu gördükten sonra federasyon hukuk yoluna gelecek, mecburen düşürecek". Ayrıca 3. operasyonun yolda olduğunu, hakemler, futbolcular ve yöneticilerden bazılarının da alınacağını ama 'isim veremeyeceğini' de söyledi.

    Bundan sonra Serhat Ulueren -ki hiç soracağını tahmin etmiyordum- "Madem bu soruşturma gizli, sen nasıl öğreniyorun bu ifadeleri, yeni operasyon haberlerini" diye sorunca Mehmet Baransu şunu söylüyor:
    "Ben gazeteceyim. Kamuoyunu bilgilendirme görevim var. Ayrıca bunlar zaten içeri alınan kişiler olduğu için onların ifadelerinin gizliliği artık hukuken olmasa da fiili olarak kalkmıştır.

    Şimdi ben Baransu'yu suçlamam. Bir savcı, gizlilik olan bir soruşturmadaki tüm bilgileri bir gazeteciye veriyorsa, bu gazeteci neden almıyor diyemeyiz. Ama herhangi bir taraftar elini vicdanına koyup bunu düşünürse bu savcıya, bu yargılama sürecine güvenemeyeceğini; dolayısıyla verilen kararların da hukuki olmadığını anlar.

  6. juvenal dedi ki...

    beşiktaşla ilgili bu kdr yalan dolan iddia varken bile yönetici ve hocalarının alınıp yıldırım demirörenle ilgili hiçbir işlem yapmamalarının sebebi belli. ztn iktidar yalakalığından ölen bu insanlara ve sahip oldukları yayın organlarına aba altından sopa gösterip iyice zıvanadan çıkan yalan yanlış haberler yaptırarak kamuoyunda fenerbahçenın düşürülmesine yönelik beklentileri arttırmak.

    bizim alnımız ak hepsine günlerini göstereceğiz. perşembe günü kadıköyde olacağız.

  7. Sekhranikos dedi ki...

    ya bu ibrahim seten ne kullanır ne yer ne içer. veya fener buna ne yapmıştır?

  8. barbobey dedi ki...

    dünkü telegol programının sonunda ahmet çakar programın sunucusu serhat ulueren e çok enteresan bir laf etti. dedi ki :bence telegol programı misyonunu tamamlamıştır.daha sonra 31 temmuzda biten sözleşmeleri gereği program devam edermi etmezmi kim kalır kim gider geyikleri yaptılar.erman toroğlu da bir köşeye çekilip kafa dinlemekten bahsetti.
    aslında bu bir nevi itiraf gibiydi.gelecek yıl neyi konuşurlar hangi teorileri üretirler hep beraber göreceğiz.önümüzdeki yıllarda bu tiplerin işsiz kalmalarıda ihtimal dahilinde.belkide kendi misyonlarını doldurdular.haliçteki bir zamanların o meşhur kokusuna o kadar aşinaydılar ki şimdi muhtemelen kendi boklarıyla oynayarak sıvama işlemine başlayabilirler diye düşünüyorum.

  9. omer sisman dedi ki...

    medyanın topuyla tüfeğiyle, fenerbahçe nefreti uyandıracak, bütün kötülüklerin anası fenerbahçe dedirtecek en ufak bir fırsatı bile kaçırmamaya ant içtiği, brezilya-meksika çeyrek finali haberini bile gelip bilica olayına bağlamalarından belli. ( http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/18285062.asp?gid=362 )
    fenerbahçe'ye de aklanmayı filan değil, gerçek adaleti ahmed arif'in anlattığı misal çağırmak, beklemek kalıyor:

    (...)
    Oturmuş yazıcılar
    Fermanım yazar
    N'olur gel,
    Ay karanlık...

    Dört yanım puşt zulası,
    Dost yüzlü,
    Dost gülücüklü
    Cıgaramdan yanar.
    Alnım öperler,
    Suskun, hayın, çıyansı.
    Dört yanım puşt zulası,
    Dönerim dönerim çıkmaz.
    En leylim gecede ölesim tutmuş,
    Etme gel,
    Ay karanlık...

  10. serpil dedi ki...

    bu iğrenç yayınları ne okuyorum ne de izliyorum.. düşelim de rahat etsin toplum.. zaten türkiye de herşey o kadar dürüst ilerliyor ki.. rüşvet devlet dairelerinde, kayırmalar had safhada.. her alanda sanki çok mükemmel bir toplumuz fenerbahçe düşünce bu pisliklerden arınacağız..

  11. everestmylord dedi ki...

    papazınçayırı bu süreçte fenerbahçe'nin sesi haline gelen üç kaynaktan biri oldu: aykut kocaman, lube ayar ve papaz...

    emeğiniz hayranlık uyandırıcı -önünde eğiliyorum.

    fenerbahçe'ye dışarıdan gelen bu muazzam saldırı ve içeride yaşanan vakum uzun süredir pek çok şeyin peşinin boş bırakıldığını görmemizi sağladı. fenerbahçe medyası gibi bir mitoloji bugün ne kadar da komik kaçıyor. benim hissettiğim, söz söyleyebilen ve bunu tutarlı, sürekli ve derinlikli biçimde yapabilen fenerbahçelilerin böyle bir dönemeçte güçlerini birleştirmeleri, daimi olmasa da arada sırada biraraya gelmeleri, ortak projeler geliştirmeleri ve bu projelerin arkasında durmaları gerekiyor. güç ve söz boşluğunun olduğu yerde sinerji sıçramaları yapmak zorunlu görünüyor. önümüzdeki süreçte yaşanacaklar da derinlikli düşüncenin gerekliliğini defalarca hissettirecek bizlere.

    papazınçayırı'nın şu an sahip olduğu nefesi yitirmemesini diliyorum. ve kimi durumlarda benzer düşünce frekansına sahip insanlarla birlikte etkin eylemlilikler oluşturulabileceğini düşünüyorum.

    farz-ı mahal, milliyet'in, vatan'ın vukuatlarını takip etmek, satır aralarını okumak, ideolojik yatırımlarını yapıbozuma uğratmak... ya da belli tetikçi yazarları makro bir perspektifle takip etmek ve bunlara dair dökümleri fenerbahçelilere ve kamuoyuna farklı biçimlerde göstermek -biraz yıldırım türker'in siyasal alanda yaptığına benzer biçimde...

    papazınçayırı bu anlamda oldukça etkin oldu -umarım başka katılımcıların da eklenmesiyle, stratejik ya da simbiyotik ittifaklarla daha derinlere de evrilir.

  12. cem ağrak dedi ki...

    eline sağlık.. ama bizde medyanın bu bize yaptıklarını unutmadan gidip de halen onların gazetelerini alıuyor isek , veya yayın kuruluşlarına tıklıyor isek de yazıklar olsun
    onlara para kazandırmayacaksın ki en büyük ceza o olacak

  13. ERTONG dedi ki...

    telegol programına sözde şike ve temiz futbolu konuşmak için haluk ulusoy'un en has adamı ve federasyonda başkan yardımcılığını yapmış ata aksu nasıl olupta görüş bildirdiğini birisi açıklasın, aydınlamaya aşırı derecede ihtiyacım var... sayfa sayfa milliyette yayınlanan beşiktaş-rize maçıya ilgili konuşmalarla için soruşturma bile açmamış(ki bu olay kendi federasyon dönemlerinde oluyor) şahıs çıkmış türk futbolunu temizliyor... el insaf, vicdan...

  14. S3 dedi ki...

    Gönderilen yorumların "bazı"larını değil de "hspsi"ni yayınlamanız gerekir bence. Aksi takdirde buna blog değil başka şey denir.

  15. aethewulf dedi ki...

    1- gönderilen yorumların bazısını da yayınlasak buna blog denir. gönderilen yorumların hepsini yayınlamak zorunda değiliz, zaten blog böyle bir şey, blogspot da bu moderasyonu bu sebeple blog sahiplerine veriyor.

    2- gönderilen yorumların neredeyse hepsini yayınlıyoruz. hatta küfürlü olanları bile yayınlıyoruz, ancak sadece küfürden ibaret olanları, yalnızca saldırı amaçlı olanları, basbayağı sinir bozucu derecede salak olanları yayınlamıyoruz.

    3- gönderilen her yazıyı da her yayın organı mutlaka yayınlamak zorunda değil. ben galatasaray dergisine yazı gönderiyor muyum, bir anda stv stüdyosunu basıp "şayet beni canlı yayına çıkarmazsanız buna tv değil başka bir şey denir" diyor muyum? akıl var izan var.

Yorum Gönder