TSYD Gazeteci Olduğunu Hatırlamış, Biz de Gazeteciliği Hatırlatalım!



Haber şöyle: "Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin (TSYD) çağrısı üzerine toplanan spor gazetecileri, Shakhtar Donetsk ile oynanan hazırlık maçındaki olaylar nedeniyle Fenerbahçe'nin evinde yapacağı ilk maça gitmeme kararı aldı."

Gerekçeyi beraber okuyalım:

"Yayınları beğenilmeyen bir gazete görevlilerinin stada alınmaması şeklinde bir uygulamanın kesinlikle kabul edilemeyeceğine işaret edilen karara, şöyle devam edildi: ''Bu, basın özgürlüğüne karşı açık bir saldırıdır ve ilgili yasalara göre suç oluşturmaktadır. Gerginliği tırmandıran bu haksız tutum ve davranışların kimseye bir yararı olamaz. Şike depremi olarak adlandırılan olayla ilgili spor medyası çok başarılı bir gazetecilik yapmıştır. Gizli yürütülen bir soruşturmayla ilgili olarak elde edilen bilgilerin kamuoyuna ulaştırılması, dünyanın her yerinde takdir edilecek bir gazetecilik başarısı olarak değerlendirilir. Bu yapılırken de hiçbir kişi ve kuruluş hedef alınmamış, sadece gerçeğin peşinde koşulmuştur."

"'Dolayısıyla hem sizi seven hem de orada görev yapmaya çalışan insanlara karşı saldırgan tutumun ve onları görev yapamaz hale getirmek akla-mantığa aykırı bir durumun ortaya çıkmasına yol açıyor. Bu tür eylemler 6222 sayılı yasaya göre açık bir suç oluşturuyor. Yasanın getirdiklerinden habersiz olan kesimler hala geçmişteki alışkanlıklarını ve saldırgan tavırlarını sürdürme eğilimindeler. Bunun hem kendileri hem de kulüpleri için ne kadar vahim sonuçlar verebileceğini birileri onlara anlatmalı."


Şimdi TSYD özetle ne diyor?

1- Shaktar maçındaki saldırı "basın özgürlüğü"ne yönelmiştir.
2- Bu saldırılar 6222 sayılı Kanuna göre suçtur.

Peki. Doğrudur, Shaktar maçında basına yönelik eylemler gerçekten de suçtur. Gerçekten de birilerine fiili saldırı yapılması kabul edilemez.

Hepsi doğru.

Ama bu açıklamayı yapmaya TSYD'nin yüzü olup olmadığı bir başka konu.

Basına saldırıdan rahatsız olan TSYD hangi suçların "cezalandırılması" gereken, hangilerinin de "başarılı bir eylem" olduğuna karar verecek makam mı sanıyor kendini?

Mesela, CMK 157 numaralı maddesi ne diyor?

Madde 157 - (1) Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.


Türk Ceza Kanunu ne diyor?

Gizliliğin ihlâli
MADDE 285. - (1) Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, soruşturma aşamasında alınan ve kanun hükmü gereğince gizli tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin gizliliğinin ihlâli açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.
(2) Kanuna göre kapalı yapılması gereken veya kapalı yapılmasına karar verilen duruşmadaki açıklama veya görüntülerin gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. Ancak, bu suçun oluşması için tanığın korunmasına ilişkin olarak alınan gizlilik kararına aykırılık açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.
(3) Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.
(4) Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.


Demek ki TSYD'nin "başarılı gazetecilik" olarak adlandırdığı durum esasında kanunlarımıza göre "suç" ve üstelik de hapis cezası gerektiriyor. Yani nasıl 6222 sayılı Kanunda ve TCK'da müessir fiil suç olarak sayıldıysa bu da gene meri kanunlara göre suç sayılmış. TSDY kendisini kanunların ve hukukun üstünde mi kabul ediyor? Onlara göre normal taraftar suç işleyemez ama kendileri işleyebilir mi?

Basın özgürlüğüne "saldırı" olarak bu durumu adlandırmak kolay, bir kaç tane Fenerbahçe taraftarı fevri bir eylem yapmışlar, haksızlar. Eyvallah.

Bugün hapishanelerde 70 adet gazeteci tutuklu, özgürlüklerinden mahrum bir halde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.

Medya mensupları işlerinden oluyor, medyaya karşı inanılmaz bir baskı olduğu herkes tarafından söyleniyor,

TSYD nerede? Bu basın nerede?

Afedersiniz "sevsinler seni" diye gürleyenlere karşı ne kadar da cılız çıkıyor sesiniz? Fırça üstüne fırça yerken ne kadar da "edepli"siniz!

Üç tane Fenerbahçe taraftarı sesini çıkardığı zaman afilli metinler yayınlamayı maharet sayan bu adamlar basın özgürlüğü her batımda kısıtlanırken, meslektaşları her çeşit iddia ile hapishanelere gönderilirken sesini çıkartabiliyor mu?

Medya mensupları sendikaya üye olabiliyor mu? Kendi meslektaşları aylarca maaş alamadan mesleklerini ifa etmeye çalışırken, bunu dahi yazamayacak kadar şaşkoloza dönmüş olanlar, şimdi oturup basın özgürlüğünden mi bahsediyor?

Güzel bir gelişme. Güzel. Basın özgürlüğü hatırladılar! Ahmet içeride, Nedim içeride, onlarca gazeteci tutuklu, basın tırpandan geçiriliyor, hükümete adam akıllı soru dahi sorulamıyor ve basın özgürlüğünü basınımız sonunda hatırladı!

28 Şubat'ta servis edilmiş belgeleri yayınlarken, alenen Çakıcı'lar arkadaşlarınızı tehdit ederken, kendi arkadaşlarınızı andıçlarla "vatan haini" ilan ederken bu cevvaliğiniz neredeydi?

Basın etiği var mı peki?

Bakın Basın Kanunu ne diyor?

MADDE 19. - Hazırlık soruşturmasının başlamasından takipsizlik kararı verilmesine veya kamu davasının açılmasına kadar geçen süre içerisinde, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme işlemlerinin ve soruşturma ile ilgili diğer belgelerin içeriğini yayımlayan kimse, ikimilyar liradan ellimilyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Bu ceza, bölgesel süreli yayınlarda onmilyar liradan, yaygın süreli yayınlarda yirmimilyar liradan az olamaz.
Görülmekte olan bir dava kesin kararla sonuçlanıncaya kadar, bu dava ile ilgili hâkim veya mahkeme işlemleri hakkında mütalaa yayımlayan kişiler hakkında da birinci fıkrada yer alan cezalar uygulanır.


Dahası,

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'nde bakın hangi ifade var:

"Yargı: Hazırlık soruşturması sırasında soruşturmayı zaafa uğratıcı, yönlendirici biçimde haber ve yorumdan kaçınılmalıdır. Yargılama sürecinde de haberler her türlü ön yargıdan uzak ve kesinlikle doğruluğundan emin olunarak sunulmalıdır. Gazeteci yargı sürecinde taraf olmamalıdır. Yargı kararı kesinleşmedikçe, bir sanık suçlu ilan edilmemelidir. Haberlerde ve yorumlarda suçluymuş gibi değerlendirmeler yapılmamalıdır."


Şimdi,

3 Temmuz'dan bu yana olanları bir aklınıza getirin ey TSYD!

Emenike'nin para sayarken görüntüleri var dendi mi? Dendi! Bu görüntüler ortaya çıktı mı? Hayır. Emenike şikeci ilan edildi mi? Edildi. Bu iddia haksız çıktı mı? Çıktı.

Sezer Öztürk? Ha keza. Yılmaz Vural ile Fenerbahçe'nin şike yaptığı ilan edildi mi? Edildi. Yalan çıktı mı? Çıktı.

Fenerbahçe'nin Galatasaray'a teşvik primi girişiminde bulunuğunda, şike suçunu "kesinlikle" işlediğine kadar türlü yazı yazıldı mı? Yazıldı.

Soruşturma safhasında sızdırılan bilgiler aynen yayınlanıp, ilgili tüm mevzuatta suç olarak belirtilen fiiller sergilendi mi? Sergilendi.

Üstelik soru bile sormadınız? Aziz Yıldırım'ın 20 kişiyle soyunma odası bastığını dahi ilan edebildiniz. "Böyle oynarsanız yeneriz sizi, olmaz böyle" ifadesinden "şike" çıkardınız. Koca bir kulübü, bin tane manşetiyle alakasız haberle "şikeci" ilan ettiniz, "kümeye" tamtamlarıyla herkesi baskı altına almaya çalıştınız!

Şimdi, yaptığınızı siz gazetecilik mi sanıyorsunuz?

Şurada Bülent Uygun'un eşiyle yaptığı özel konuşmaları - üstelik de herhangi bir takımın şike yaptığı iması bile yokken- yayınlamak gazetecilik mi? İbrahim Akın'ın avukatına söz hakkı vermeden "itiraf" etti diyip sonra "psikolojik baskı altında" ifadeyi imzaladığı ortaya çıkınca bundan bahsetmemek gazetecilik mi? 3 Temmuz'dan beri yaptığınız yayınlara siz gazetecilik mi diyorsunuz?

TSDY'nin yukarıdaki açıklaması gözlerimizi yaşarttı. Herhalde hukuku hatırladılar! Üç tane çakmak atan taraftara ve Fenerbahçe'ye karşı ne kadar da "dik" bir duruşları var.

Aynı duruşu ve hassasiyeti şimdi Basın Kanununa, TCK'ya, CMK'ya, temel basın ilkelerine de göstermenizi bekliyoruz.

Soruşturmanın tarafı olmayın!
Hazırlık safhasındaki bulguları yayınlamayın!
İnsanları haklarında kesin bir karar olmadan suçlu ilan etmeyin!
İnsanları ve toplumu infial ettirecek yayınlar yapmayın!
Yargı kurumlarını baskı altına alacak ifadelerden kaçının!

Biraz gazeteci olun, o zaman sizlerle gurur duyalım.

Şu an kimse kusura bakmasın, soytarıdan hallicesiniz, size niye saygı duyalım?


18 comments:

  1. aradasirada dedi ki...

    Şerefli ! türk medya mensupları o stada biraz zor gelirler. Eğer gelen olursa sonucuna katlanır.

    Sen her türlü pisliği at, ondan sonra bildiri yayınla. Herkes yaptıklarının cezasını ödeyecek

  2. burock dedi ki...

    TSYD, sozde bir seylere sahip cikma adina abartiya, karalamaya, nefrete, firsatciliga, gudumluluge, bihaber habercilige, utanmazliga da sahip cikmistir. Kendine yakisani yapmistir. Fenerbahce ruzgarinda toz gibisiniz. Savrulacaksiniz; ama sizler her devir tutunacak bir yer bulursunuz.

  3. mozlu dedi ki...

    durmak yok şiddete teşviğe devam

    http://sporingen.blogspot.com/2011/07/durmak-yok-siddete-tesvige-devam.html

  4. agrsv dedi ki...

    Onlar geldikçe biz hatirlaticaz onlara...

  5. gumgumok dedi ki...

    bundan sonra fenerbahçelilerin yapacakları en etkili eylem, basına yönelik yapılacak protestolar olacaktır. Şikenin soruşturulmasına değil, soruşturma sürecinde yapılan lince karşı olduğunu, adaletten fazla bir şey istemediğini, kendisine bundan sonra da yönelecek haksız saldırılara birlik olarak dur diyeceğini ifade etmenin en etkili yolu bu olacaktır.
    Ayrıca tsyd'ye de bir laf gönderelim: "Sen zaten gelme ulan!"

  6. birsela dedi ki...

    TSYD'nin ve bir kisim gazeteci(!)nin su an bize karsi takindigi tavir en basit tabiriyle ''suç bastırma'' dan baska bir sey degil.

    Kendi yaptigini unutturmak, uste cikmak icin caresizce debelenmedir bu!

    Yiyen yok tabi!

    Olur olmaz mevzuda ''meslektas savunma'' moduna giren sozde ''harbi'' gazeteciler, spor servislerinde yalan haberlere yorum yaparak ek gelirler edinirken; bal gibi gordukleri yanlislari bile isteye yok sayarken dusunecekler 'basinin onurunu'... Insanlar salak degil; neye, nicin kulak tikadiklarini bilmedigimizi mi saniyorlar!?

  7. emir.z dedi ki...

    Ben uygun bir zamanda Habertürk gazete ve televizyonunun Fenerbahçe kulübü nezdindeki akreditasyonunun süresiz olarak iptal edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
    Bunun acaba yasal bir mahsuru var mı? Şayet yoksa, yönetimler üstü bir prensip kararı olarak kabul edilmeli ve uygulanmalı.
    Ayrıca yine eğer yasal mevzuata aykırı değilse, dernek statüsünde bir sivil toplum kuruluşu olarak Fenerbahe Spor Kulübü, bağlılarını, bu medya grubuna yönelik -reklam vermeme dahil- topyekün bir boykot uygulamasına çağırabilmeli. Resmi bir açıklamayla...
    Densize haddini bildirmek yetime kaftan giydirmek gibidir neticede.
    Yaptıkları şey kesinlikle yanlarına kalmamalı. Kalırsa taraftarın içi soğumaz.

  8. Fetish-Duck dedi ki...

    Ben ve benim gibi düşünen yüzler binler o statda oldugu sürece ister 2. ligle olalım ister ligde kalalım o stat uzun bir süre basın mensupları giremicek ! girdikleri anda kafalarına tas sopa bozuk para yagmuru ile karsılasıcaktırlar bu böyle biline.gelirseniz kafanızı gozunuzu patlatırız ayagınızı denk alın

  9. shadowtr dedi ki...

    Bu blog kendini aştı artık. Enfes bir kapak serisi. Tebrikler.

  10. emir.z dedi ki...

    Şiddet ve şehevi tepkilerin cazibesine kapılmamak lazım. Çünkü şiddete uğrayan, her koşulda kendini mağdur gösterebilir. Suçsuzken suçlu gibi algılanmayalım.
    Daha akılcı, daha etkili yöntemler bulabiliriz medyayı protesto için.
    Bu noktada onların kendi içlerindeki çelişki ve zaaflara vurgu yapmak daha doğru. Ayrıca medyayı topyekün karşımıza almak da yanlış. Böyle strateji olmaz. Medya etiğini ayaklar altına alanlar üzerine yoğunlaşmak, onları deşifre ve afişe etmek gerekir. Böylece medya içindeki akil odakları yanımıza alabiliriz.
    Mesela Haberturk'ün yaptığı ahlaksızlıkla ilgili çok konuşmak, pankartlar hazırlamak, sloganlar üretmek gerekir. Bu grubun habercilik kıstaslarının insan onuruna hangi mesafede olduğu sorgulanabilir.
    Öte yandan medyanın aldığı âhların bir kısmını ödeme vakti de yakındır merak etmeyin; yakın zamanda medya üzerinde de büyük yargı hamleleri göreceğiz. Medyanın ahlakî çürümüşlüğü Emenike'nin para sayma görüntülerinden çok daha aşikar bir şekilde ortaya dökülecek..
    O noktada medyanın etik sefaleti de çokça konuşulacak zaten. Çamaşırlarının ortaya dökülmesine az kaldı...
    Şimdilik bildirilerle etik dersleri vermeye devam etsinler.
    Bu arada makul olmak derken, Habertürk'ün akreditasyonun süresiz iptali girişimi de, tam teşekküllü bir özür seçeneğiyle esnetilebilir diye düşündüm.

  11. emir.z dedi ki...

    Ama yok illa şiddet uygulayacağız diyorsanız, o zaman bozuk para yerine fındık fıstık atın, muz atın.
    Daha sembolik olur, anlamlı olur.
    Çünkü bizim basınımızın etik sabiteleri yoktur. Söz konusu ahlak olunca bir maymun kadar hareketlidir, sabite kabul etmez.
    Ayrıca işine gelmedi mi bir maymun gibi hiç bir şeyi görmez, duymaz, konuşmaz.
    Faili meçhullerin, linç nümayişlerinin, mafyöz atraksiyonların farkına varmak için 25 yıl bekleyebilmiştir meselâ. Cemal Temizöz'den yeni haberdar olmuştur, Veli Küçük'ü az önce fark etmiştir, kireç kuyularına insanların doldurulduğu da onun için taze bir bilgi sayılır.
    Ve şimdi de kendi hatalarının büyük rol oynadığı bir mevzuda hiç bir öz sorgulama cümlesi kurmadan cümle cihana etik dersi verebiliyor.
    Tekrar söylüyorum, medyamız sabitesi olmayan bir maymundur, fıstık ve muzla beslenmesi gerekir.

  12. Adsız dedi ki...

    ulkemizde gunluk hayatta sikca karsimiza cikan, uyelerinin her turlu kuralsizlik ve ahlaksizligi yaptigi ancak o aymaz uyelerinin dahi surekli elestirdigi, soylendigi, kendilerine dahi yakistiramadigi kerameti kendinden menkul 2 kurum vardir:
    1- TSYD
    2- Taksiciler Dernegi

    ...hani su her bindiginiz arabada Basbakana söven ama caminda Tesekkurler RTE stickeri olan taksiler..

    TSYDnin trajikomik aciklamasini okurken ister istemez onlar aklima geldi..

    Sorarsin sofore, sizin dernek ne yapar diye, dernege okkali kufru basar ve bilmem der.
    gazetecilere sorun etrafinizda ki, TSYD ne yapar diye, kimbilir size neler anlatirlar.
    TSYDnin ciddiye alinacak bir yani yok uzun lafin kisasi, ulkemizin gereksiz bir kurumu daha.

    Basin isgal altinda, gazeteciler iceride, utanmadan sikilmadan kendisine SERVIS edilmis bilgileri gazetecilik basarisi olarak yaziyor hala aciklamasinda. Kullanildigindan, islevselligini yitirdiginden, kendi yozlasmasindan habersiz, cahil, korkak, luzumsuz TSYDcigim benim.

    Madem dunyanin her yerinde basari bu yaptiklariniz, Baransu'yu uluslararasi bir Journalism odulune aday gosterin hadi...hadi aslanlar, hadi kaplanlar!

  13. ersoy dedi ki...

    TSYD nin çıkış yolu, özür dilemek ve spor yazarlığı ile alakası olmayan yayınlar yapanları kınamaktır. bunu gayet samimi ve lafı dolandırmadan yapmasları gerekir. Fenerbahçe taraftarıyla barış anca böyle sağlanabilir. bunu yapsınlar Fenerbahçe taraftarıda yaptıkları için özür dileyecektir.

    yaw bu bloga ne kadar teşekkür edeyim bilmiyorum. şu kapkara günlerde etrafını aydınlatan bi kaç fenerden biri oldu. dergi istiyoruz artık. haftalık olsun, zor olur diyorsanız aylık olsun.

  14. Mattt dedi ki...

    Sizlere Omurgasiz Orangutanlar dememizi bu kadar erkenden teyid etmenize gerek yoktu!!, tayyipp’in sizin arkanizdayim ;-) gazindan sonra yine boyle sicmanizin baska nasil bir anlami olabilirki?!

    Madem kendinize boyle beyanat verme gibi bir misyon ile calisiyorsaniz (bunlar sizin soyleminiz) bari biraz akil ile birseyler soyleyin de sizlerle dassak-massak gecmeyelim, YAHU BEN MEDYAMA SAYGI DUYMAK ISTIYORUM ve SIZ BU HAKKI BENIM ELIMDEN ALAMAZSINIZ.
    Amma velaakin sizlerle alay etmek, aptalliklarinizi ve cahilliklerinizi gormek benim icin cok eglenceli oluyor , neyse iste siz aynen devam edin…

    Basın Konseyi’ne üye olan basın kuruluşlarının uymak zorunda oldukları ve uyacaklarına dair taahhütte bulundukları Basın Meslek ilkeleri şu şekilde düzenlenmiştir (hepsini alintilamaya gerek kalmadi):

    -M.2 Düşünce, vicdan ve ifade ozgürlüğünü sınırlayıcı; genel ahlak anlayışını, aile kurumunun temel dayanaklarını sarsıcı ya da incitici (karsi takimlari tutan kardesleri birbirine dusman yaptiniz!) yayın yapılamaz.

    -M.4Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde kücük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez.

    -M.9 Suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimse “suçlu” ilân edilemez.

    Dolayisiyla Basın Konseyi’nin “ Basın Meslek İlkelerini” ihlal eden ne idigu belirsiz parasiyla gazete, tv alan yada 50 mertekare bir yerde radyo acan bir gruba neden BASIN diyeyim ki?

    BASIN OLDUGUNUZU ISPAT EDIN ve SONRA AGLAYIN!!!

  15. Mattt dedi ki...

    Eger demokratik bir ulkede yasiyor isek;
    Bu ulkenin demokratiklesmesinin temel dayanagi olmasi gereken Basin Yasalarini hice sayan, ihlal eden siz kimsiniz ve bu hakki nereden aliyorsunuz?!?!

  16. SIX@ZERO dedi ki...

    14 Nisan tarihinde çıkan Futbolda Şiddet Yasası sadece, şike ve teşvik suçlarını kapsamıyor.

    O yasanın 22. maddesi, spor yorumcularının insanları şiddete yönlendirecek, söz, yorum ve ifadelerine de ağır cezalar getiriyor.

    Şiddete neden olabilecek açıklamalar
    MADDE 22 – (1) Sporda şiddeti teşvik edecek şekilde basın ve yayın yoluyla açıklamada bulunan kişilere, fiilleri suç oluşturmadığı takdirde, beşbin Türk Lirasından ellibin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir.
    (2) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin spor kulübü veya federasyon yöneticileri tarafından işlenmesi halinde, birinci fıkra hükmüne göre verilecek ceza beş katına kadar artırılır.
    (3) Birinci fıkra kapsamına giren fiilleri işleyen kişiler, ayrıca idari tedbir olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklanır. Bu yasak, kararın verildiği tarihten itibaren üç ay süreyle uygulanır. Koruma tedbiri olarak yasak kararının uygulanmasına ilişkin esas ve usuller, bu tedbir bakımından da uygulanır. Ancak 18 inci maddenin sekizinci fıkrası hükmü bu kişiler bakımından uygulanmaz.
    (4) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, haber verme ve eleştiri hakkının sınırları aşılarak yayımlanması halinde, ilgili basın ve yayın organının işleticisi olan gerçek veya tüzel kişiye, yüzbin Türk Lirasından beşyüzbin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir. Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin tekrar tekrar yayımlanması halinde, haber verme hakkının sınırları aşılmış kabul edilir.

    TC. Savcilari ya, tv ve gazeteleri takip etmiyor yada, 3 MAYMUN'u oynuyor.

  17. rene gallimard dedi ki...

    @SIX@ZERO

    TC.nin son adam gibi savcısının üzerinden 10 sene geçti..

    şimdikiler imitasyon..

  18. Tolga dedi ki...

    Bugün de birşeyler yazarmıyım acaba diye girdim bloga.

    Ancak değerli arkadaşlar o kadar güzel yazmışlar ve anlatmışlar ki yazacak birşey kalmamış.

    Sadece bu yorumları okuyan anlayabilen insanların varlığına inanmakla yetiniyorum.

    Köşe yazılarının taraftarlarımızın olduğu bir gazete çıkartmak ve bunu kitlelere ulaştırmak boynumuzun borcudur arkadaşlar.

    TSYD denen saçmalığın yaptıklarına karşı gerçeklerle halkı bilinçlendirmek ve bilgilendirmek en önemli misyonumuzdur.

    Bu adamlara!!! verilecek en güzel cevap onların silahıyla yani kalemlerimizle olacaktır.

    Sevgi ve saygılarımla.

Yorum Gönder