Bu ne tahammülsüzlük?
"Burası Kapalı" blogunda yazan Molozstash, "Papazın Çayırı'nda Oturdum Ağladım" başlıklı yazısında özetle şunu diyor:
"Artık can sıkıcı olmaya başlayan bir konu var: “Aklı başında insanların yazdığı akıllı uslu” blog görünümünde yıllardır takılan Papazın Çayırı’nın tavrı."
"Papazın Çayırı’ndaki arkadaşların Aziz Yıldırım’a biatı öyle bir noktadaymış ki, Aziz Başkan’a bunları hiç yakıştıramıyorlarmış demek. İlk günden itibaren söylenegelen, ama sonrasında dile getirilen argümanlarla laf-ı güzaftan öteye gidemediği görülen “Şike yaptıysak küme düşelim” cümlesinden başka bir şey göremiyoruz."Böyle geniş geniş alıntılıyorum, çünkü Molozstash esasında bize bir kolaylık yapmış, bu zamana kadar twitterdan, şuradan buradan gelen eleştirileri -hem de pek küfre sığınmadan- toplamış. Bu insana hepsinin üstünden geçme fırsatı veriyor.
"Daha anlamadan dinlemeden, ilk günden düzenlenen yürüyüşler, şimdi kendini “Başımızı eğmiyoruz” hareketine bırakmış durumda. Bir yandan delillerin sızdırılmasına karşı çıkarken bir yandan da “eee deliller bu kadar mıymış” demekteki çelişkiyi bile fark etmiyor arkadaşlar. Zamanında kendi şampiyonlukları tehlikeye girdiğinde Hasan Kabze’nin son saniye golünde şike arayanların şimdi Yıldırım-Özgener arasında geçtiği söylenen hakem atama diyaloglarını, fotoğraf dizilerini bir yandan yetersiz bulmalarını, bir yandan da delillerin sızdırılmasına kızgınlıklarını ibretle izliyoruz. Çok net bir şekilde belli ki Emniyet de bu toplumsal baskının farkında, medyaya bir miktar delil sızdırmadığı müddetçe “neden başkanımız içerde kardeşim?” isyanının büyüyeceğinin farkında ve bu yüzden gıdım gıdım ipucu salgılıyor medyaya. Bu deliller de sızdırılmasa kim bilir neler yapacaksınız?"
1- Aziz Yıldırım'a biat ne demek? Bu blogda Aziz Yıldırım hakkında bir çok yazı yazıldı bunların arasında "biat" olarak adlandırılabilecek bir tane yazı yok. Buyursun baksınlar, (bkz: http://papazincayiri.blogspot.com/..aziz yıldırım) Kaldı ki Aziz Yıldırım biatı da kafadan kötü bir şey değildir. Bir Fenerbahçelinin herhangi bir Beşiktaşlıyı "Yıldırım Demirören biati" içerisinde olmakla suçlamasından da ileri gitmez. Biat ne lan?
Ancak bu iddia bize sizin hakkınızda bir şey söyler. Aziz Yıldırım'a gerek yönetim stili, gerek anlayışı, gerek yaptığı somut olaylar üzerinden bu kadar eleştiren insanları biat etmekle suçlayabiliyorsanız gerçeklerle artık bir ilişkiniz yoktur. Gerçek umrunuzda değildir. Çünkü bu iddia apaçık yalandır. Bir yalanı karşı tarafa isnad etmenizin de tek bir sebebi vardır, onun itibarını zedelemek, hakaret etmek. Şurada onca yazı var, adam çıkıp da şu yazıda Aziz Yıldırım'a şunu demeniz şu sebeple yanlış diyemiyor kafadan topluyor, kendi kafasındaki Fenerbahçeli steorotipine bizi oturtmak için şablondan geçiriyor "Aziz Yıldırım biati!" İki cümlede yaptığı bu esnekliğin apaçık yalan olmasından başka da elinde hiçbir done bulunmuyor. Biz de bunu kabul edicez. Yok ya? Bu kadar temel, hızla ispatlanabilir bir konuda yalan söyleyen bir insanın karakterine, ahlakına güven erozyonu yaşamaktan başka bir şey yaşamıyoruz.
2- "'Şike yaptıysak küme düşürelim'" cümlesinden başka bir şey göremiyoruz" doğru, çünkü şike yaptığımıza dair hiçbir delil göremiyoruz. Görsek onu da yazacağız, kimse merak etmesin. Basına sızdırılan polis fezlekesinden copy pastelerin hiçbirinin içerisinde 6222 sayılı yasada geçen suçun işlendiğini gösterecek, bu isnada inanmamıza neden olabilecek bir olay, olgu, delil, somut hiçbir durum yok. Nitekim durum o vahimlikteki, burada kaç tane yazı yazıyoruz, yazdığımız yazılara "arkadaş böyle diyorsun da bak şu var, bu da şikeyi ispatlıyor" diyemeyenler, twitterdan, şuradan buradan hakaret edip, "Aziz Yıldırım biatı, can sıkıcı nokta, Azize şikeyi mi yakıştıramıyorsunuz"dan mürekkep argümanlarla bir sayfa yazı yazmak sorunda kalıyor. Biz soru soruyoruz. Soru da mı sormayalım? Yani Aziz Yıldırım'ın şike yaptığı ve Fenerbahçe'nin küme düşürülmesi için tek bir delil bile gerekmiyorsa, tek bir somut olguya bile ihtiyaç yoksa, bu iddia kurulduğu anda hemen hüküm verilip, infaza geçilmesi gerekiyorsa, biz bu yemeği yemeyeceğiz. Niçin böyle bir salaklık yapalım?
Ben de Veli Küçük'ten ölümüne nefret ediyorum. Kendisinin bir hapis cezası almasını da isterim. Ancak bunun aceleye getirilmesi için bir çabam, heyecanım yok. Veli Küçük'ün suçları delillerle ispatlanmalı, mahkeme safhasından geçmeli ve geçiyor. Çünkü ancak böyle hem suçlar ortaya çıkacak hem de toplum tatmin olacak. Mahkeme safhası bunun için var. İddianın ispat edilmesi, suçların ortaya çıkması, suç yoksa da masumiyetin mahkeme kararıyla kesinleşmesi için. Aynı şeyi neden Fenerbahçe veya Aziz Yıldırım için lüks kabul edeyim? Hukuk kuralları sadece sevdiğimiz insanlar için geçerli değil, sevmediğimiz insanlar için de geçerli. Kanun önünde bütün insanların eşit olduğu ilkesini, adil yargılanma hakkını, hükmün ancak bağımsız yargı tarafından verilebileceğini, herkesin savunma hakkı olduğunu, suçu ispatlanana kadar herkesin suçsuz olduğunu ve daha bir çok ilkeyi demokratik toplumlar boşa müktesabatlarına almıyorlar. Bunun arkasında binlerce yılda onbinlerce insanın yaşadığı acıların deneyimleri var. Sevmediğimiz islamcılar için, sevmediğimiz aleviler, kürtler için, sevmediğimiz solcular için, sevmediğimiz sağcılar için hukuku bir kenara atarsanız, Menderes'i de abuk subuk bir davadan asan, Deniz Gezmiş'in idamına da "nasılsa komünist" diye parmak kaldıranlarla aynı safa düşersiniz. Onlar da sevmiyordu, onların da mahkemeye ve hukuk kurallarına ihtiyaçları yoktu, onlar da karşıdakini zaten oluşuyla suçlu kabul ediyordu ve onlar da hükmü infazda acele ettiler. Ortaya çıkardıkları eserden bir ders alınması da mı gerekmiyor?
3- "Bir yandan delillerin sızdırılmasına karşı çıkarken bir yandan da “eee deliller bu kadar mıymış” demekteki çelişkiyi bile fark etmiyor arkadaşlar."
Çünkü bir çelişki yok. İkisi ayrı konu. Ben mi delilleri sızdırıyorum? Papazınçayırı mı delilleri ele geçirip medyaya servis ediyor? Çelişki benim deliller sızdırılmasın diyip delilleri sızdırmamla olur. Aynı hukukun delillerin sızdırmasını yasaklaması ancak eylem ve işlemleri hukuka uygun olması gereken idarenin de delilleri sızdırması gibi.
Delillerin sızdırılmaması lazım, bu birinci gerçek, kimsenin böyle bir hakkı yok. İkinci gerçek de şu: AMA DELİLLER SIZDIRILIYOR! Gazetelerde çarşaf çarşaf konuşmalar yayınlanıp, Aziz Yıldırım'ın eşgal fotoğrafı bile manşetleri süsleyebiliyor. Sızdırılan delilleri herkes gibi biz de okuyoruz ve ilginç tarafı bu deliller şikeyi ispatlamıyor? Buna gelen açıklama şu "bütün delilleri sızdırmıyorlar" Peki. Bütün delillerİ medyaya servis etmiyorlar ancak nedense şike olduğunu açıkça ispat edecek delilleri de bir türlü vermiyorlar. Bilinçli olarak şike olduğunu ispat yeterliliğine sahip olmayan delilleri medyaya sızdırmaları nasıl bir "stratejik akıl" gerektiriyor? Kamuoyu, karşılarına geçsin, insanlar isyan etsin mi istiyor bu delilleri sızdıranlar? Elbette hayır. Amaçları molozun da yazdığı gibi kamuoyunu ikna etmek, kamouyonu ikna etmek için de eldeki delilleri sızdırıyorlar, ancak deliller yetersiz, kötü. Bizden şunu talep ediyorlar hem delillerin sızdırılmasına karşı çıkmayalım, madem çıkıyoruz çıkan deliller hakkında da konuşmayalım. Niye? Hayırdır? Keyfinizi mi kaçırıyoruz? Cambaza bak oyununu mu bozuyoruz? Kafadan polis tutukladı, işte deliller, mükemmel, sanat eseri gibi bir soruşturma, bence mahkemeye gerek yok hemen hüküm versinler Baransu - Kütahyalı hattına sığınıp alkış mı tutalım? Ahmet Şık tutuklandığında kafadan "deliller mükemmel, çok ciddi" diyen adamların, sorgu tutanakları çıkınca gerçek ortaya çıkacak gazları gibi - ki hala ortaya ciddi bir şey çıkmadı- gazlarla hareket etmeye mahkum muyuz? Bu kadar aptal adamlar olmamakla suçlandığımız için utanmıyoruz, gurur duyuyoruz.
4- "Zamanında kendi şampiyonlukları tehlikeye girdiğinde Hasan Kabze’nin son saniye golünde şike arayanların şimdi Yıldırım-Özgener arasında geçtiği söylenen hakem atama diyaloglarını, fotoğraf dizilerini bir yandan yetersiz bulmalarını, bir yandan da delillerin sızdırılmasına kızgınlıklarını ibretle izliyoruz"
Biz de sığınacak son limanının yalan olmasını ibretle izliyoruz. Papazınçayırında Hasan Kabze'nin son saniye gölünde şike arayan bir tane yazı yok. İçinde Hasan Kabze geçen tek yazı var "Son 20 yılın 20 trajedisi" Onda da Fatih şunu yazmış: " 14 Mayıs 2006 Denizlispor - Fenerbahçe Maçı: Beşiktaş-Galatasaray maçına bakıp Denizli'de beraberlik bile bizi şampiyon yapacak diye düşünürken Hasan Kabze'nin son dakika golüyle içimde oluşmaya başlayan "acaba" soruları bir hafta sonra gerçeğe dönüştü. Maç sonrası sarı-lacivert kalabalıkların içine karışmayı düşünürken sarı-kırmızılı kalabalığın arasından sıyrılmaya çalışmak, maça dair bir sene boyunca hiç bir şey okumamak, görünütülerini izlememek, uzun süreli bir inkar dönemini ancak yüzüncü yıldaki şampiyonluk sonrası kabullenmeye cesaret edebilmek."
Bu paragraftan şike imasını Celalettin Cerrahlanmış bir akıl bile çıkaramaz, Saadettin Tantan operasyon teknikleri bile bulamaz.
Şimdi yazının başlığı Papazın çayırı'nda oturdum ağladım, yazının başında iftira var, sonunda iftira var ama yazıda ne papazda bangır bangır sorulan sorulara bir cevap, ne delillerin yeterli olduğunu gösteren tek bir durum, ne de yazdığımız herhangi bir şeyin haksız olduğunu gösterecek tek bir argüman var. Yalan, iftira, toptancı genellemeler, "hem delilleri sızdırmasınlar diyorsunuz hem de deliller yetersiz diyorsunuz bu çelişki" sahteciliği ise bir insanın bütün yazabildiği, bu aczide muştalamak lazım, hiç merak etmeyin bu gidişle papazınçayırı daha canınızı çok sıkacak, çünkü hakikatten başka bir şey söylemiyoruz, kulaklarınızı da kapatsanız kalbinizin sıkışması bundan.
9 Temmuz 2011 07:59
galiba 5 günde bünyemde hayat boyu taşıcağım arızalar oluştu.. dün akşam serum yedim, hayatımda ilk defa mide ilacı almak zorunda kaldım..
günde iki saat ya uyunuyo ya uyunmuyo, öle bi hal..
evim stada yakın diye hep mutlu olmuşumdur, stada gitmediğim zamanlar tezahüratlar yankılanır gökyüzünde, gol olunca balkondan içeri girer önce ses, beş saniye sonra bilirim ki gol olucak..
beş gündür canla başla, herşeyiyle savaşan insanlar görüyorum, tesislerde olağanüstü hal var, telefonlar susmadan devam ediyor..
arada bu blogu okuyorum, iyi geliyo..
duygularım baskındır hep ama öyle davranamam ben.. bu olaylar bizi nereye getiricek onunla ilgileniyorum daha çok..
ülkeye çektikleri ayarı şimdi de fenerbahçe'ye çekiyorlar..
küme düşüp düşmememiz sadece ayrıntı, gerçekten umrumda diil, karşıyaka maçıyla gençlerbirliği maçı arasında benim için bi fark yok..
bu 'ayar' sonunda iki şey olucak.. ya onlar tüm kadrolarımızı ele geçirip başarıya endeksli dünya çapında bir kulüp yaratıcaklar yada tüm bu liberal, dindar kirden arınıp çok daha az taraftarı olan ama gerçekten inanılmaz sadık, birbirine bağlı insanların birbiri üzerine inanç geliştirdiği ve gerçekten siyasetin içinde, muhalefetin merkezine oturucaz..
bu öyle bi an ki bu kulüp istanbulun işgalinden aldığı güçle nasıl ülkenin en büyüğü olduysa bu darbeyle dünya devleri arasına giricek..
ve gene dünya çapında özel hikayesine yeni sayfalar eklicek..
işgal altında artık kimse değerlerimizi savunamazken, korkarken ve cephelerde ölürken ve kulüp binası yanarken hemen on metre önünde yangını izleyen çocuk zeki rıza'nın aklından ne geçiyorsa şimdi benim aklımda da o var..
pazar günü cadde dolucak, herkesin inanmak istediği gibi sessiz ve sakince "fenerbahçeemm sen çok yaşaaa" diye bağırmıcak ama taraftar..
herkes hazır olsun, bu bir cadı avı, biz de içimizde bu avı başlatıyoruz.. onlardan olan artık bizden olamaz..
herkes net tarafını belirlemiş olsun çünkü pazar günü oraya gelenlerin gözü ne üniforma görücek nede bakanbaşı..
"yeeaaa ama bu bizim de kulübümüz" diyen arkadaşlara seslenelim "yok birader bu kulübün genlerinde sen yoksun ya kendini değiştir yada defol git"
ha ama sen bizdensen, bu cumhuriyettensen, o gün gelmezsen, yaşadığın hayata tükür, hayatın boyunca birdaha asla elini bırakma şerefsizliğinin..
hayatımda iki şey oldu, canımı vericek kadar sevdiğim.. biri aşkımdı biri fenerbahçe..
o gün geldiyse, gelmiştir, kaçıcak, saklanıcak, boynumu bükücek diilim.. bundan 20 sene sonra ah keşke diceğime bugün elimden geleni yapmak zorundayım..
9 Temmuz 2011 09:32
Bu tip adamları adam yerine koyup böyle uzun yanıtlar vermeniz beni üzüyor. Kafa yoracak,düşünce patlatacak bir sürü problem ve konu varken azad edin bu fırsatçı patojenleri.. Sizi okuyor ve zihnimizde birikenleri sınıflandırabiliyorken yani kargaşayı bir nebze ortadan kaldırıyorken beni daha da üzmeyin, sinirlendirmeyin..
9 Temmuz 2011 09:36
cengiz candar in 8 temmuz radikal'de cikan güzel bir yazisi var. hala görmeyenler varsa okunmali...
9 Temmuz 2011 09:38
Yahu, bırakın şu adamları ne ciddiye alıyorsunuz allah aşkına.
9 Temmuz 2011 10:30
bu operasyonda, delillerin gıdım gıdım sızdırıldığını söyleyen adamın ya iyi niyetinden ya da aklından şüphe etmeli.
medyanın çok açık seçik unsurularının olayı nasıl sahiplendiği, ilk günden itibaren soruşturmanın bir tarafı olduğunu görmemek için güzel kafa yapmak lazım. sadece ekrem açıkel'in bir haftadaki manevaralarına bakmak yetmez ama evet olur.
polisiyelerde, gözaltındaki sanığın psikolojisiyle oynayarak itiraf etmesi için etrafında bir bilgi kirliliği ve hengame yaratılır.meyda başından beri, operasyonun psikolojik tarafı oldu. öyle bir hava yarattı ki ki, kırk kere tekrarlana tekrarlana, sanat eseri gibi soruşturma, polis iyi çalıştı, ellerinde inanılmaz deliller var... söz konusu fenerbahçe karşıtlığı olduğunda her şeyin adil olduğunu düşünenler için sorun yok elbette. uzundur alıştık buna hep beraber.
nerde kalmıştık, fenerbahçe'nin, aziz yıldırım'ın, suçlu olduğuna dair bir kamuoyu yaratmak için ilk günden itibaren emniyetin basın bürosu gibi çalışan, operasyonun psikolojik ağını temsil eden bir sürece gıdım gıdım demek güzel kafa.
sadece polisin hazırladığı video görüntülerini izlemek, operasyonun aklını-amacını görmek isteyene mis gibi gösterir. hiç bir ayırt edici bağlam kullanılmadan, hepsi aziz yıldırımın evinden çıkmış gibi gösterilmişti görüntüler. çok bağımsız basının görüntülerin farklı farklı evlerden alındığını söylemesi de zaman almıştı.
bu operasyonun başından beri emniyetli medya ayan beyan biçimde bir algı hengamesi yaratıp, federasyonun bir karar alması için baskı ve ikna ortamı yaratmaya çalışıyor.
ben, tam da bu sebeple, kişisel olarak ellerinde bize gösterdiklerinden fazlası olduğuna inanmıyorum. olsaydı çoktan çarşaf çarşaf yayımlanıp, sanat eseri diye nitelendirilmişti.
yazacak çok şey var, hem zaman hem mekan sıkıntısı var. ama aziz yıldırım'ın avukatlarının savcıyı HSYK ya şikayet etmke için yazdığı dilekçe metni bir hukuk eleştirisi olarak da okunabilir.
bir de olayın başından, aziz yıldırım çok güçlü, dokunduklarına göre bir sebebi vardır diyenlere, polis devletleri bir gün onlara dokunmaz umarım diye selam ederim. söz konusu fenerbahçe olduğunda, fenerbahçe karşıtları için her şey ne kadar da ideal hale geliyormuş ülkede. gördük, yaşadık, öğrendik.
9 Temmuz 2011 12:15
bu analizi moloza hiç yakıştıramadım. kendisini sözlükten tanırım ve iyi bilirim zira. iyi yanıt olmuş aethewulf, eline sağlık.
9 Temmuz 2011 14:43
Papazın Çayırı her yazısını okuduğum bazen katılmadığım yazarına sinirlendiğim yazılarına rağmen sürekli takip ettiğim bir blog.
Ben Fenerbahçeliyim. Son bir haftada yaşananlar hepimizin kimyasını bozdu , aklı karıştı gel gitlere , acabalardan "yok lan değildir" lere sürükledi.
Telefonda koskoca adamın ağlayışını dinledim ağlayarak ...
Son 5 yılda ağlamaya alışmış bir taraftar topluluğuyuz. 14 Mayıs akşamı denizlide olanlardan sonra da gözyaşlarımıza söz geçirememiştik. Lakin bu başka ... Bütün bu acıların gözyaşlarının bir bedeli elbet olacak , bu zulmün sahipleri bu gözyaşlarından korksun başka bir şeyden değil...
Sonuçta bu toz duman dindikten , ortalık sakinleştikten ve gerçekler ortaya ortaya çıktıktan sonra daha iyi anlaşılacak ki , Papazın Çayırı bu zor günlerde Fenerbahçeliliğini de hakperestliği de yere düşürmeden ve benim için en önemlisi Fenerbahçe taraftarının hissiyatının sesi olarak kişisel tarihimde yazarlarıyla varlığıyla müstesna bir yere oturmuştur.
Elinize kaleminize yüreğinize sağlık diyorum ve abuk subuk heriflerin kusmuk değerindeki karalamalarına gereğinden fazla değer vermeyin diyorum.
9 Temmuz 2011 15:47
Sevgili aethewulf. Bilgim olmadığı için ihtimaller üzerine söylüyorum. Bu moloz beyinli sana blogunda yazdığını mail olarak ya da bir yolla sana ulaşarak gönderdiyse eline sağlık. Diğer yandan sen bu blogu arayıp (ya da gözüne çarptığı için) bu sığ görüşlüye cevap verip ifşa etmek için bunları yazdıysan çok gereksiz bir yazı olmuş. Zira bunların önünü alamazsın. Çünkü onlar yüz yıllık, kendileri öldükten sonra çocuklarına bırakacak bir anti-Fenerbahçe ve can simidi gibi bi ortamda konuşucak hiç bişey kalmasa bile şike diye lafa başlayacakları bir kahve muhabbetine sahipler artık. O yüzden bunu en azından bu blogda yapmayın. Cevap vermeye kalkışmayın. Bunlarla kafanızı yormayın. O güzel cümlelerinizi bu gidişata saklayın. Saygılar.
9 Temmuz 2011 18:14
insanoğlunun analize değil inanmaya eğilimli yapısı nasıl da ortaya çıkıyor.
son 7-8 senedir hemen her mart ayında başlayan "aziz yıldırım fedarasyonu idare ediyor", "aziz yıldırım hakemleri baskı altına alıyor" kampanyalarının koşullandırıcı etkisiyle ortaya konulan (çoğu tek başına hiçbir tutarlı maddi delil teşkil etmeyen) kayıtların içindeki boşlukları beynimiz nasıl da hemen dolduruyor.
çünkü beynimiz hayatta kalmaya odaklı yapısı nedeniyle belirsizliğe imkan tanımıyor, şu veya bu ölçüde bir kanaat oluşturmaya ve buna göre davranmaya bizi adeta zorluyor, çünkü belirsizliğe kapılmak çoğu zaman kararsızlığa ve ölüme giden yolu açıyor.
ve bu doğal eğilimi aşabilmek için gelişmiş bir zihinsel analitik yeteneği geliştirmek insanoğlunun on binlerce yılını alıyor; öyle görünüyor ki almaya da devam edecek.
Bu platformda kimse ağızbirliği etmişcesine Fenerbahçe yöneticilerinin suçsuzluğuna olan inançlarından bahsetmiyor; bir olgular bütününü ve süreci analiz etmeye çalışıyor ve taraftarı bu analizin ortaya çıkardığı adaletsizliğe karşı tavır almaya çağırıyor.
Kayda geçirilenler şunlar:
- Aziz Yıldırım veya bir başkasının suç işleme ihtimalini gözardı etmeksizin varsa bu suçun resmi kanallarla yürütülen toplumsal koşullandırma ve linç psikolojisi ile değil , soğukkanlı analitik hukuki süreçle tanımlanmasını istiyoruz.
- Eğer suç varsa bunun tam karşılığı olan küme düşürülme dışındaki hiçbir çözümü kabul etmeyeceğimizi söylüyoruz.
- Şu ana kadar ortaya çıkan bilgilerle soruşturmanın:
a) Türkiye'de profesyonel düzeydeki futbolun içinde yeralan kanunsuz teşekkülerin ortaya çıkarılmasına yönelik sistematik bir şekilde dizayn edilmediğini
b) Şike ve teşvik ile ilgili yüksek olasılık taşıyan mücadelelerin ve bu mücadeleler içinde yer alan kulüp yöneticileri, idarecileri, oyuncuları, hakem, federasyon üyelerinin sistematik bir şekilde soruşturulmadığını
c) Sadece adları yıllardır bilinen ve kendileri ile ilgili devletin elinde yüzlerce kayıt ve belge bulunan ama düne kadar haklarında futbolla ilgili hiçbir soruşturma yapılmayan kişilerin takibi ile başlatılmış sınırlı bir tahkikatın (her nasılsa) sadece FB idarecilerini içine alan bağlantılarla genişletilmiş olduğunu
d) Bu şekilde dizayn edilen bir operasyonun sadece sınırlı kişi ve çevrelerle ilişkili kanunusuzluk olasılıklarını ortaya çıkarma ihtimali olduğunu; oysa bu kanallar dışında gelişebilecek kanunsuzluk olasılıklarının araştırılması için her nedense (şimdiye kadarki bilgiler ışığında) tahkikatın kapasayıcı bir nitelik kazanmadığını
söyleyebiliriz.
Yürütülen soruşturma her ne kadar sınırlı mafya bağlantıları üzerinden çoğunluk FB ile ilgili şahıslara ulaşılması sonucunda elde edilen bulgularla şekillendirilmiş olmasına; iddia edildiği gibi türk futbolunun temizlenmesine yönelik bir boyut ve çapta dizayn edilmemesine rağmen
YİNE DE
hukuki sürecin suçu kanıtlaması halinde:
AYKUT KOCAMAN'ın dediği gibi boynumuz adalet karşısında kıldan incedir, herkes ama herkes cezasını çekmelidir.
9 Temmuz 2011 18:41
moloztaş, 3 temmuzdan bugüne burada tek ağızdan çıkan hareketlilik bir tür kuvva-i milliye hareketi. bağımsız, fenerbahçe halkına yaslanan, bu halkın acılarından birlik ve dirayet neşet ettirmeye çalışan bir avuç insanın gavura karşı verdiği kalem savaşı var burada ötesi yok. fakat bunu anlamak senin işine gelmiyor. aethewulf lutfedip uzun ve detaylı bir antitez yazmış. fakat senin ikna ile kani olabileceğine ihtimal vermiyorum ben. senin hesabın başka. fenerbahçe'yi bir başka menfaat üzerinden tuttuğun, desteklediğin çok açık. fakat ne 'muhib'bisin o belirsiz.
9 Temmuz 2011 20:48
@Bolat,
C. Candar (bahsettigin yazisi "su psikolojik harekat" ile ilgili yazidan bahsediyorsan) sanirim burada ifade ettiklerimizin bir ozetini yapmis gibi.
Belkide bu yuzden mesaj kutusunu da acmamis, vesselam akilli adam :))
9 Temmuz 2011 21:58
Daha onceki yorumlardan birine yazmistim:
Turkiyenin 3/4unde manasiz, akilsiz hatta serefsiz sekilde gelisen, gelistirilen anti-fenerbahce duygusalinin eseri bu yorumlar...
Ne kadar akilla yaklasirsan yaklas, argumanlarin net, yalin ve yadsinamaz olsun - adam bir kulp buluyor kendince, sacma sapan da olsa.
Bunun Fenerbahce icin ciddi bir sorun oldugunu kimsenin gormemesine uyuz oluyorum. Biz bize yeteriz demekle bitmiyo is.
Bu kadar alcakca haberler yapildi. Hani Emenike para sayiyodu? Neden serbest?
Bu durumda Fenerbahcenin o televizyonlara yuz tane profesor cikartmasi lazim, yonetcilerin demec uzerine demec vermesi lazim... Kirmasi lazim bu inadina yaratilan algiyi....
Gerci is buralara geldikten sonra...
Bunu on senedir yapiyo olmak lazimdi..
9 Temmuz 2011 23:17
yıldırım demırörenın paralı köpeklerınden tavsıye alacak halımız yok.
10 Temmuz 2011 02:11
"Çok net bir şekilde belli ki Emniyet de bu toplumsal baskının farkında, medyaya bir miktar delil sızdırmadığı müddetçe “neden başkanımız içerde kardeşim?” isyanının büyüyeceğinin farkında ve bu yüzden gıdım gıdım ipucu salgılıyor medyaya"
Şu ifade moloztaş denen arkadaşın tarafsız ayağına yatıp, içten içe şikenin doğru çıkmasını istediğinin açık bir göstergesi. Yani bu arkadaşa göre ortada ciddi kanıtlar var, ancak emniyet, medyaya bu ciddi kanıtları değil de ne idüğü belirsiz resimler, günlük konuşmaların olduğu ses kayıtlarını falan sızdırıp, asıl delileri saklıyor. Valla ne diyeyim iyi keklemişler bizim basını. Zaten basının bu ipuçlardan hayır yok deyip kendi içi boş senaryolarını yazmasından anlamalıydık bu durumu vay be. Emniyete bak sen.
Yahu bir şey ya vardır ya yoktur. Ne demek gıdım gıdım delil ipucusu, o fotoğrafların çekildiği andan sonra şike anlaşmasının yapıldığı sonucuna mı varalım o şike ipuçlarından sonra. "Onlar orada anlaşacaklardı, o anı olmasa bile onun hemen öncesini fotoğrafladık ve delil ipucu olarak servis ediyoruz, yakında bir adım ötesi olarak el sıkışılan fotoğrafı basına servis edicez, nihaha, kahrol fenev" bu mudur yani?
Twitterında belirttiği ekşi sözlük yazarlığı tek övünç kaynağı olan birisinden pek de alasını beklememek lazım zaten.
10 Temmuz 2011 18:40
fenerbahce taraftari olan ahlakli ve dürüst arkadaslarimizin "eger aziz yildirim en kücük bir sike isine karismissa hic durmasin düsürsünler fenerbahce'yi..." söylemini saygi duyulacak ve "dogru" olarak tanimlanabilcek bir durus olarak görmekle birlikte ben bu nokta, daha önce de birkac yorumda yazdigim gibi ayrildigimi söylemek istiyorum...
ve bu dogrultudan hareketle, sayet aziz yildirim, herhangi bir sike girisimde bulunmussa dahi, asla ve asla fenerbahce'nin sikeci olarak damgalanmasini kabul etmeyecegimi, asla aziz yildirim in cezalandirilmasini sineye cekmeyecegimi söylemek istiyorum...
bunun ne kadar riskli ve savunani bir anda itibarsizlastiracak bir söylem oldugunun farkindayim. ama karsimdaki manzaraya baktigimda, tam da bu "ahlaki" durumun psikoljik baskisi kullanirak, yani bir nevi bu "ahlaki" durus sütre olarak kullanilarak, ne oldugunu henüz tam olarak anlamlandiramadigim ama cok daha büyük bir ahlaksizligin temmelerinin atildigi bir dizi tuhaflikla karsi karsiya birakildigimizi görüyorum. o yüzden o büypk resimdeki ahlaksizliga karsi durabilmek icin bu önplanda konumlandirilan ve arkasinda saklanilan sike yaptigi sabitlesme ihtimali durumunda olusacak ahlaki kurali yikip gecmeye hazirim....
aziz yildirim in kendi agzindan, "anladim ki sampiyonluk sadece sahada kazanilmiyor" demecini hatirliyorum... karsimizda 13 yillik baskanligi döneminde kimbilir ne pisliklerle karsi karsiya kalmis, o meshur 2006 yilinda kim bilir hangi güc odaklarinin akil almaz oyunlariyla sampiyonlugu ve kupasi elinden alinmis bir takimin baskani duruyor... futbolla birazcik ilgilenen her insanoglunun rahatlikla tespit edecegi bataklik icindeki türk futbolunda mücadele eden bir takimi ve baskani digerlerinden daha temiz kalmadigi icin yargilamak ve bir anda damgalamak istemiyorum... ve bütün bu pisliklerin yükünü sadece onlara yüklenmesini kabullenmek istemiyorum.
bunlar temizlensin elbette... ama akil alir gibi mi; onca yilin kirin camurunun üzerine yikilmaya calisildigi fenerbahce kadar trabzonspor'un da bu sezon tertemiz oldugunu kabullenip sampiyon ilan etmek...
tuhaf degil mi; teknik direktörü fatih terim olan kulübün baskaninin, ednan beylerin ve ergun gürsoy giblerinin yöneticilik yaptigi gecmisi icin temiz oldugu iddiasinda bulunabilme cürretini kendide görürken, aykut kocaman gibi bir ahlak abidesinin teknik direktörü oldugu ve alex gibi halihazirdaki futbol piyasamizin en karakterli oyuncusunun kaptani oldugu takimi sikeci olarak damgayalip küme düsürülmesine seyirci kalmak....
11 Temmuz 2011 14:33
Ortada (aziz yıldırım'ı bertaraf ederek)yenmesi planlanan böylesine büyük bir rant var... İşin ilginci bunu rant olarak gören zihinlerin algılamadığı, bu marka değerini yaratan adamın içeride oluşu. İçeri aldıklarıı, tutuklu yargılamak üzere Metris'e koydukları adam bu kulübü bugünlere getiren. Kaç sene yiyebilirler ki O'nun gibi vizyoner olmadan bu rantı? sayısı on milyonlarla ifade edilen taraftarı karşısına alarak nasıl bir vizyon geliştirebilirler? Yasama - yürütme - yargı kuvvetler ayrılığı nininnleri ile büyümüş nesil şimdi görüyor ki, kuvvetler birleşerek insanlar üzerinde tam tahakküm kurmayı planlıyor. Gerçek Fenerbahçe taraftarı ve kafası biraz çalışan bir adam bunu yemez. Sizin peşinde olduğunuz rant içeriye aldığınız adamın vizyonerliği, taraftarın gönül bağıyla oldu.
Ezcümle: Kurulu düzenimizle oynamaya kalkmayın. Bu camianın dinamikleri hepnizi alaşağı etmeye yeter.