Lube Ayar: Medya Etiği Yok, Polisin İşi PR Yapmak Değil, Çok Hukuksuz bir Süreç
Röportaj: Onur (twitter.com/onurpasa)
Çekim: Cahit Binici (twitter.com/asrizamanlar)
NEDEN LUBE AYAR?
2006 Yılında Türk Gazeteciler Derneği tarafından yılın gazetecisi ve Metin Göktepe ödüllerini aldı. Firar kitabının yazarı. 2004 yılında Kelebek Operasyonu adı verilen soruşturma sırasında elde edilen bilgileri iddianamenin hazırlanmasından sonra toplumla paylaştı. Sporun kirli dünyasını, suç örgütleriyle olan ilişkileri ortaya çıkartan yazıları büyük yankı yarattı. Dönemin yöneticileri gereken ilgiyi göstermeseler de kamuoyu rahatsızlığını gösterdi. 3 Temmuz’da başlayan soruşturma sonrasında, servis gazeteciliğine, hukuka aykırı yöntemlerin genişlemesine karşı çıktı. Susturulamadı ancak fikrini yeterli şekilde ifade etmesi sistematik saldırılar, bilinçli kişisel tahkirler ile engellenmeye çalışıldı. Papazınçayırı, onun sesini, sansürsüz, kesintisiz, Rasim Ozan tipi müdahaleler olmadan yayınlama gereğini duydu. O da sohbet teklifimizi kabul etti. Yoğurtçu parkında buluştuk.
Onur: Merhabalar Lube Hanım
Lube Ayar: Merhaba
O: Daha önce sadece FB maçından öncesi bira içmek için kullandığımız bu mekanı bugün sizinle röportaj yapmak için kullanıyoruz. Bu benim ilk deneyimim o yüzden şimdiden dinleyen, izleyen kim varsa özrümüzü dileyelim peşin peşin. Şimdi öncelikle size şeyi sorayım, bugün Divan Kurulu’ndaydınız, oradaki işte atmosferi gördünüz. Hakikaten nasıl atmosfer? Ne bekliyoruz, ne görüyoruz şu an?
L: Duygusal. Motivasyonu çok yüksek. Yani insanları çok pekiştiren bir divandı. Taraftarın tribündeki havasıyla aynı. Tabi onlar çok daha uzun zamandır kulübün içindeler, çok daha fazla şey gördüler geçirdiler. O yüzden Fenerbahçe’nin bu şekilde ithamlarla boğuşuyor olması onlarda daha farklı hezeyanlar yaratmış belli ki. Nihat bey gözyaşlarını tutamadı konuşurken. Aynı şekilde Vefa Küçük, Başkana karşı, Aziz Yıldırım’a karşı seçime girip kaybetmiş, benim çok değer verdiğim, mutlaka yönetimlerde görev almasını dilediğim biridir Vefa Küçük, o da sesi titreyerek konuştu. Onun dışında muhalefetin önemli isimleri, ama önemli bir de önemsiz bulduğum muhalefet var ki onlar ortaya çıkmadılar zaten. Rahmi Eyüboğlu gibi Ey Güngör gibi önemli isimler oradaydılar ve tek şey söylediler “bugün muhalefet yok, yönetimin arkasındayız hep beraber” dediler. Çok uzun yıllardır tribünde göremediğimiz atmosfer divanda da fazlasıyla hakimdi. O gözyaşlarını yanlış anlayanlar, hani her şeyi yanlış anlayanlar gene o gruba girebilirler divanda da. Çok farklıydı. Aslında o duygu yoğunluğu çok başka bir şey. İnsanlar o kenetlenmiş halden çok memnunlar ve Fenerbahçeli olmanın aslında gururunu yaşıyorlar. Bugün Serdal Adalı’nın bir açıklaması var, Fenerbahçeliler karşı koğuşumuzda kalıyor geleni gideni bitmiyor diyor. Aslında insanın çok içini de yakan bir şey bu. Onların açısından. Sonuçta bir hata varsa da yoksa da camianın temsilcileri olarak, en azından ahlaki ve hukuki açıdan suçlanabilir duruma gelmelerini beklemek lazımdı. Fenerbahçeliler bunu yapıyorlar. Çünkü evrensel hukuk, vicdanlar bunu der. Herkes aksi ispatlanana kadar masumdur ve camianın birlik duygusu o masumiyeti desteklemeyi gerektirir. Yani taraftarlık böyle bir şey en azından. Basın buna farklı bakabilir, haklıdır. Ama taraftar böyle bakmalıdır diye düşünüyorum. Divanda da böyle güzel bir hava vardı.
Açıklamalardan da biraz bahsedelim, Yüksel Günay çok net bir şekilde, “Fenerbahçe kulübünde hiçbir cemaat ve dini örgüt yapılanamaz” dedi. Bu çok açık bir meydan okumadır aslında. 20 gündür insanların karnından konuştuğu böyle çok net dile getiremediği şeyleri, rahatsızlığı açık açık söylemekti,f onun dışında Nihat Özdemir siyaseten duyulabilecek endişeleri gideren şöyle bir açıklama yaptı, “biz” dedi “ulaşmak istediğimiz tüm siyasi kurumlara bir saat içinde ulaştık, gittik derdimizi anlattık, son derece ilgi gördük” dedi. İşte bu mesajlar karşılıklı değerlendirilmeli taraflar tarafından.
O: Şimdi Lube hanım, şeyi değerlendireceğiz hep birlikte, kurumlar nasıl davrandı, nasıl hareket etti, biz kurumlardan ne bekledik, ne alabildik, bunları konuşacağız ama ondan önce bir şeyi net oturtalım, en çok tartışılan, en çok konuşulan şey bu olduğu için, bu sokağa çıkan, sokağa dökülen, süreçte sesini yükselten Fenerbahçe taraftarının aslında bir derdi var, bu dertleri tam olarak sizce ne, neye itiraz ediyorlar aslında?
L: Dertleri çok aşıklar. Ben bunu bir aşık hezeyanına benzetiyorum. Seviyorum abi. Seviyorum merkez tipi bir isyan var. Bir kere kimse sevgisine halel getirmeyecek. Gelmeyecek, getiremeyecekler yani. Değil Türk basını, dünya basını bu konuda hemfikir olsa, Fenerbahçeliler çekilirler Kadıköyde bir araya gelir yaşarlar yani. Bu biz bize yeteriz sloganı bir tezahürat değil. Yani Fenerle kimse başa çıkamaz derken de, Fener için ölürüz derken de kimse tezahürat dile getirmiyor yani böyle manyak bir sevgiyle karşı karşıyalar. İslam Çupi’nin Fenerbahçelinin Fenerbahçe’yi sevmesi Türkiye’nin kıyametidir lafı var. İşte şu anda o kıyamet yaşanıyor. Buna da engel olabilecek kimse yok. Buna da işte Aziz Yıldırım engel olabiliyordu, o da artık olmadığına göre, artık çok zor. Bunun negatif sonuçlarını da gördük Shaktar maçında, kimse istemezdi belki ama, bir şeyler olacağı da belliydi. Bir yansıması olacaktı bunun. Faik Işık, normalde çok gürültülü bulsam da kendisini, olaylarla ilgili yorumu çok ilginçti aslında, diyor ki “Bir operasyon da Fenerbahçe taraftarı yaptı. Madem futbol sahasına önüne gelen giriyor, herkes girebiliyor, biz de girelim o zaman dediler” E kimsenin canı yanmadığı için bu böyle değerlendirilebilir. Bugün Yüksel Günay da aynı şeyi söyledi. Anlayış gösterilmesi gereken bir süreçtir Fenerbahçe taraftarı açısından, kaldı ki son derece gururlu ve sorunsuz bir şekilde geçiriyorlar bu dönemi, acılarını içlerine akıtıyorlar, gözyaşlarını. Bence hani gene basın çıkıp “Fenere üç maç ceza” verilecek filan. Hemen. Karar verildi. Yani ders almıyor insanlar. Bu süreçte çok acı çekiyorum. Hem gazeteci olmanın hem Fenerbahçeli olmanın acısını. Katmerli bir sıkıntılı dönem yaşıyorum yani.
… POLİSİN İŞİ PR ÇALIŞMASI YAPMAK DEĞİL. POLİS SAYGIYI ÖĞRENMEK ZORUNDA.
O: O zaman hazır başlamışken devam edelim, Fenerbahçe taraftarının tavrını gördük, onu tekrar konuşacağız zaten. Medyanın da tavrını gördük, onu da konuşacağız zaten ama hepsini bir başlık altında inceleyelim. Polis bu süreçte nasıl bir pozisyon aldı, savcı nasıl bir pozisyon aldı, Fenerbahçe yönetimi nasıl bir pozisyon aldı, hatta alamadı belki ya da alabilemedi, ve daha da önemlisi rakiplerimiz özellikle Galatasaray ile Beşiktaş’ın bu safhadaki pozisyonları neydi?
L: Güzel. Başlık çok. 20 günde konuşacak çok şey birikmiş diye bakıyorum şimdi. Olayı başlatan kurum olarak İstanbul Emniyetini konuşmamız gerekirse, birincisi çok kaba ve anlayışsız buldum, duygusuz buldum. Evet Türk polisi hiçbir zaman insanların duygularını dikkate alan bir kurum olmadı ama, son üç yıllık süreçte Ergenekon gibi hard bir dönem yaşıyoruz ve çeşitli genel uygulamaların dışına çıkıldı emniyet anlamında ama bu kadar can yakan operasyon olmadı. Neden bunlar var? Birincisi, hep söylüyorum hala da söylüyorum çünkü toplum huzuru denilen şey umursanıyorsa bu dikkate alınmak zorunda. İşte Rasim Ozan Kütahyalı çıkıp herkes Türk kanunları önünde eşittir, sen bakkala çakala bir şey mi demek istiyorsun diyor. Evet diyorum çok açık. Neden Atatürk o zaman başka bir adam da ya da ne bileyim Tarkan başka bir adam? Anlatabiliyor muyum? Tabi ki insanlar eşit değiller, duygusal anlamda eşit değiller. Birey olarak, vatandaş olarak eşitler ama siz mesela Tarkan uyuşturucudan içeri alındı. Şimdi Tarkan’ı sevenler bu oldu diye onu dinlemekten vaz mı geçecek? Bugün konser yapsın gene ortalık yıkılacak. Suç denilen şey, şimdi polis için suç başkadır, halk için başkadır, medya için başkadır filan. Polis dediğin şey, elinde anormal net deliller olsun, suçüstü yapmış olsun vesaire, saygıyı öğrenmek zorunda. Herkese saygıyı ama. Kimsenin başını duvarlara vurmasınlar, başını eğip içeri girmesinler, kimsenin saygınlığına zarar verme gibi bir görevi yok polisin. Suçu tespit ettiysen onu alır en temiz şekilde, saygınlığına zarar getirmeden, gözaltı süresini geçirir ve savcılığa sevk edersin. Senin işin PR çalışması yapmak değil. Yönetimin o açıklamasındaki o iki cümleyi çok önemli buluyorum. Hakikaten negatif bir PR çalışması yönetti polis. Nedir mesela? Başkanın gözaltına alınması, evine gittikleri sırada 20 tane polis vesaire, bu normal bir işlem olabilir. Ama sonra birkaç gün sonra bunu şöyle gösterdiler, efendim sanki başkanın evinden Sedat Peker fotoğrafları, silahlar çıkmış gibi. O açıklamayı da ne zaman yaptılar, tam Aykut Kocaman açıklama yapıp “bizim alın terimizden şüphemiz yok” dedi bir saat sonra polis bunu servis etti. Servis lafını da bir gazeteci olarak kullanmak zoruma gidiyor ama bir saat sonra bunu yaparsan servistir. Üstelik beş gün bilgi kirliliği yaratıp Aziz Yıldırım için silahlı çete lideri ifadesini kullandırtan da polistir.
O: Servis ettikleri gibi…
L: Çünkü sen bunu demeden, gazeteciler bunu yazamaz. Silahlı çete lideri tezini güçlendirmek ve Aykut’un açıklamasını çürütmek için silahlı görüntüleri çıkartıyorsun ortaya. Ortalık ayağa kalkınca da efendim o başkasının evinde çıktı diye toparlamaya çalışıyorsun. Bu çok kirli bir süreç. Bugün medya istediği kadar desin ki “olmaz efendim her kanalda Fenerbahçe’yi savunanlar da var” bu yalan. İki üç kişi konuşabildi bu süreçte ama daha da önemlisi o üç günlük beyin yıkama sürecinde hiç kimse yoktu zaten. Hiç kimse açıp da sorma ihtiyacı hissetmedi ya da biri “ya arkadaşlar biraz ağır olalım” demedi. Hiç kimse topa basmadı. Başkan saat sekizde gözaltına alındı, saat 12’de Fenerbahçe küme düşmüştü. Net bir şekilde. “Haktır ve gerçektir Fenerbahçe küme düşecektir” Yani bu hükümde, bu bir ihtimal bile değil! Anlatabiliyor muyum Onur? Net! Mahkeme kararı… Buna hakkı yok kimsenin. Fenerbahçelinin de buna tahammül etme hakkı yok o zaman. Yani sen bu hükmü veriyorsan, Fenerbahçeli de buna sessiz kalmak zorunda değil. Çünkü açık. Taraf. Fenerbahçeli bu konuda taraf. İkincisi polisin bu süreçte mesela, başkanın gözaltı süresinde ifade vermek istememesi. Hakkıdır. Hakkıdır vermek zorunda değil polise. Susma hakkı diye bir şey var. Ama bunu da yine aleyhine kullandılar. Efendim başkan sorulara cevap veremiyor. Ama ne öğreniyoruz? Tabi bunlar günler sonra ortaya çıkıyor, avukat açıklamasında diyor ki “delilleri önümüze koymadılar, ikincisi dinleme kararlarına ilişkin mahkeme kararlarını önümüze koymadılar. “ Nedir orada sorun? 14 Nisan’da bir yasa çıktığını söylüyorsun, yasa 14 Nisan’da çıktıysa beni 8 aydır nasıl dinliyorsun? Silahlı çete lider. E yok? Silahlı çete yok? Zaten çete yok? 10 kişi bir suç işlerse bu çete olmaz. Hepsini aynı kanuna aykırılıktan yargılarsın. Çete bambaşka bir şeydir. Her gruba çete diyemezsin.
O: Her 10 kişi bir araya geldiğinde bu çete oluşturmaz.
L: Aynen öyle. Mesela 50 tane Bursasporlu şu an içeride. Bunlar çete değil. Bunlar birer birer Bursasporlu. Şimdi bu tezler hep çökecek. Avukatı isyanı bundan. Ben de yıllarca Ceza Hukuku ile iç içe yaşadığım için, ceza davaları izlediğim için bunların ne manaya geldiğini çok iyi biliyorum. Ama o süreçte itirazım şunaydı, silahlı çete liderliğinden yargılanıyor olsa bile Aziz Yıldırım medyanın bu nefretini bu kadar şiddetli kusmasını beklemiyordum açıkçası. Çünkü ben Sedat Peker ile ilgili yıllarca haberler yaptım ve kendisi mahkeme tarafından hüküm giyene kadar ben kendisine silahlı çete lideri demedim. Üstelik Sedat Peker’in çok uzun yıllardan beri gelen bir geçmişi var bu tip örgütler içerisinde. Böyle bir sicili var, böyle bir sabıka kaydı var. Hoş o tarihe kadar böyle bir sabıkası yoktu zaten, sonucundan aldı sadece, o tarihe kadar yoktu.
O: O ve muadillerinin olmuyor genelde.
L: Şöyle bir şey oldu. Bir iddiadır ortada, bir iddianame yokken, neyle suçlandığı belli değilken silahlı çete lideri manşetler ve malum medya tarafından. Hiç şaşırmadık. Şu üç yıllık, bu tuhaf, gayri hukuki dönem, ki beni adliye muhabirliğinden kopartan süreçtir bu süreç. Polise güvenimi sarsan, Türk yargısına güvenimi sarsan süreçtir, bu üç yılda kimler konuştuysa yine onlar konuşmaya başladı. Ben hepten emin oldum. Dedim ki, tamam yani gene mi aynı oyun oynanıyor. Konuştukça onlar ben daha da emin oluyorum, hala. Şimdi polisle ilgili sorunum bu.
… POLİS 19 MAÇTA ŞİKE TESPİT ETTİK DİYOR. JÜRİ MİSİN, HAKİM MİSİN?
O: Polisle ilgili bir şey daha ekleyeyim, polisin şu beyanatının neye tekabül ettiğini, sizin açınızdan en azından onu sorayım, “halkın bu soruşturmada desteğini bekliyoruz” Halk genelde bir soruşturmaya destek olmaz.
L: Destek istenmez. Daha da beteri, 19 maçta şike tespit edilmiştir. Pardon? Jüri misin? Jüri üyeliği gibi bir görev mi biçildi?
O: Hakim misin evet?
L: Yani “Polis devleti” tanımına yüzde yüz oturuyor. Neye göre karar veriyorsun? Polis ne zamandan beri bulduğu delili “ben eminim bu da budur” diyor? Hakkı yok. Dur bakalım önce o deliller hukuki mi, onlar değerlendirilecek, ikincisi delil dediğin şey eğer telefon konuşmasından ibaretse, telefon konuşması delil değildir ceza hukukunda. Telefon iki şekilde dinlenir, komünikasyonun gizliliği çok değerlidir, evrensel hukukta da Türk hukukunda da, birincisi, suçüstü yapmak için telefon dinlersin. Suçüstü yaptı mı polis? Hayır. İlki bu. İkincisi, istihbarat elde etmek için. Bakın delil değil. Birincisi suçüstü, ikincisi istihbarat. E sen istihbarat elde ettin de ne yaptın Allah aşkına. Kullandın mı? Yani şunu diyor, diyor ki Ceza Kanunu “o konuşmadan elde ettiğin bilgi suçla direkt bağlantı kurulabilecek bir şeyse,”
O: Arada somut bir delil varsa, suç ilişkisi varsa,
L: Suç varsa, o konuşmadaki diyalog suça dönüşmüşse sen o konuşmadan istihbarat olarak yararlanabilirsin. Delil değildir. Çünkü telefonda insanlar her şeyi konuşabilir. Biz ikimiz bir şey konuşabiliriz ama bu gerçekleşmeyebilir. O yüzden hukuki kısmında konuşulacak çok şey var. O ayrı bir mesele. Emniyetin açıklaması tam bir skandal. Halkın desteğini istiyoruz daha da büyük bir rezalet. Herkes sınırını aştı. Savcı da sınırını aştı, medya da aştı, polis de aştı, o yüzden Fenerbahçeliler sınırı aşınca kimsenin ses çıkarmaya hakkı yok.
O: O zaman hemen şimdi işin yargı kısmına geçelim.
L: Savcı bey, şimdi ben Hanefi Avcı’nın kitabında bahsettiği Mehmet Berk filan demeyeceğim. Çünkü onarlın yaptığı gibi davranmak olur bu. Ama bu süreçte, insanların güvenini sarsan şeyler oldu savcıya. Nedir? Birincisi, polise ifade vermek istemediği halde, buna zorlanması. Savcıya ifade vermek istediğini belirttiği halde, anjiyo da olduğu halde başkan ısrarla tekrar emniyete götürülmesi. Bugün Nevzat Şakar’ın bir fotoğrafı var mesela, ben onun gerçek olduğuna inanmak istemiyorum. Önceden çekilmiştir diye düşünmek istiyorum. Hani on gün evde istirahat verildi filan. Fenerbahçe başkanının anjiyo olduğu masadan kaldırıp, başına 10 tane polisle bekletip sonra tekrar emniyete götürmek. Sekiz gün süründürmek, çok ağır hastalıklarla boğuştuğu halde, bu insafsızlık. Bu can yakan bir durum Fenerbahçeliler açısından. Yoksa çok sevinenler var, oh beter olsun, ölsün diyen de çok. Onları da biliyoruz, not ediyoruz onları da. Daha büyük sıkıntı, sanık avukatlarının konuşması ile başladı. İlk bir hafta kamuoyu önünde ifade edilen “Şekip Mosturoğlu her şeyi itiraf etti, bittiniz oğlum siz” falan “bir yayınlanacak bu ifadeler ortalık ayağa kalkacak.” Fenerbahçeliler de düşünüyor şimdi “neyi itiraf etti bu adam, avukat yani. Sorgu usullerini de mi bilmiyor, yaptıysa bile nasıl itiraf etmiş?” Fenerbahçelileri de ikna etmek için, medyayı da bu süreçte kullandılar. Medya bu süreçte kullanıldı da, çünkü üç yayında bir Şekip Mosturoğlu “itiraf etti , itirafçı oldu, yasadan yararlandı.” Çünkü polis sana bunu söylediği zaman ya da savcı kendine güvenin gelir dersin ki “Ellerinde sağlam delil var olmasa nasıl böyle alsınlar Aziz Yıldırım’ı içeri.” Sonra “Emenike’nin para sayma görüntüleri gözlerimle gördüm.” Biz daha göremedik. Gördüyse Emenike neden dışarıda o da ayrı bir şey.
O: Evet. Yani o kısımda, madem hakikaten girdik sorayım, ortada savcılığın da polisin de servis ettiği bir ton delil var. Medya üzerinden servis ettiği.
L: Delil denemez onlara da iddia.
O: Madem bu kadar sağlam şeyler var, madem emniyet bu konuda bonkör davranabiliyor, ancak neden hakikaten bilgisini aldığımız şeylerin deliline ulaşamıyoruz.
L: İşte onlar muhabirleri ikna etmek için uydurulmuş şeyler olduğu belli. Polis bunu yapar. Engel olamazsın. Polis muhabiriysen polise inanırsın, adliye muhabiriysen savcıya inanırsın. Burada kendi kırmızı çizgilerini iyi çizmen gerekiyor. Ancak bu da umursanan bir şey değil artık. 3 senedir bunu izliyoruz Türkiye’de. İkincisi, İbrahim Akın’ın itirafı meselesi. Efendim bu her şeyi değiştirir. FIFA’ya gidildi, UEFA’ya anlatıldı, sonra bir öğreniyoruz İbrahim Akın poliste söylemediği şeyi, ki eskiden biliyorsun karakolda doğru söyler denen bir süreç vardı, yani hani zorlanma süreci. Polisin yapmadığını artık savcılar mı yapıyor bu ülkede? Soru olarak soruyorum. İbrahim Akın’ın avukatı diyor ki “müvekkilimin karakolda verdiği ifade doğrudur, savcılıkta pazarlık masasına oturtulmuştur” Yani biz seni bırakırız ama itiraf et. Bu bir “şike” iddiasıdır. Kanıtlanmaya muhtaçtır. Ama iddia mı iddia. Sonuçta iddialardan bahsetmiyor muyuz? Savcı zan altındadır eğer böyleyse. İngiltere’de olduğu gibi, Moigi’nin itirafında olduğu gibi, birilerinin üstüne yıkmaksa niyet, çok çirkin. Şu ana kadar birileri pes etmemiş olabilir ancak yöntem buysa edebilir de insanlar. Yılabilirsin yani. Ben hiç cezaevinde durmadım, ben evde bile 2,5 saatten fazla oturamayan bir insanım, ben bu zarfı yiyebilirim, duramam kapalı ortamda çünkü. Bunlar saygın insanlar, kamuoyu tarafından sevilen hayatları boyunca hata yapmamış insanlar ve siz, bunların özgürlüklerinden alıkoyarak bir şeyleri itiraf etmeye zorluyorsanız burada hukuktan bahsedilemez zaten. Savcılık benim için güvenini yitirmiştir. Emniyet gibi. Birinci kale düştü, ikinci kale de düştü, geliyoruz medyaya.
Medya benim için, zaten hani, içimin telini titreten, yanlış meslek seçtiğime dair veryansın ettiğim günler, yıllar yaşıyorum son yıllarda. Sizin götürüp de ben böyle bir haber yaptım buyurun diyemediğiniz bir dönem. Sadece size diyorlar ki, şöyle bir haber var gidip böyle yazar mısın? Bu arada bir olurdu da bu kadar olmazdı yani. Özel haber muhabiri diye bir şey kalmadıysa bugün çatır çatır geçmişte haber yapan çocuklar, ben de dahil, içeride sinek avlıyorsa, hatta sinek bile avlamıyoruz diyenler var. Twitterda izlersen, önemli muhabirler. Sinek bile avlayamıyorsa muhabirler, nasıl bir süreçten geçtiğimiz belli. Ki ben bunu twitterda da yazdım. Bakın ben Radikal’de şöyle bir şeyle karşılaştım. Bana dendi ki, açık açık bize polis muhabiri lazım. Ben dedim ki ben polis muhabiri değilim. Dediler ki olsun sen iyi bir adliye muhabirisin, polis muhabirliği de yaparsın. Dedim ki yapamam, istemiyorum yani. Polis muhabirliği benim sevdiğim bir şey olsa, baştan yapardım. Biz dediler seni üst düzey polislerle tanıştırırız, Taraf’a giden ya da ne bileyim Yeni Şafak’a giden, açık açık söylendi bunlar, artık bize gelir dediler senin üzerinden. Ya Pes. Ya ben bunun böyle yapıldığını biliyorum da dedim, bunun artık böyle açık açık söyleneceğini hiç düşünmemiştim. Ya dedim bunu yapmak için bana ihtiyacınız yok. Bunu herhangi biriyle de yapabilirsiniz. Mesele son üç yılda patlayan isimlere bakın. Önceden, 12 yıldır adliyelerdeyim, adını duymadığım, bırak yüzünü görmediğim insanlar şimdi köşe yazarı oldu, kitaplar yazıyorlar, valiz valiz belgelerle geziyorlar filan. Ben aldım aldım delilleri gördüm diyen mesela yeni bir isim yaratabilirsiniz kendinize. Radikal’den çıkar bir tane. Ne olur? Şimdi aynı Radikal’ın yönetmeni “güruh” diyor Fenerbahçe taraftarına. Altı üstü kendi sahasında sahaya girmiş, kimsenin canını yakmamış insanlar bunlar. Ve güruh filan. Hiç şaşırmıyorum ben. Medya beni hiç şaşırtmıyor. Medya imha edildi. Yenisi dizayn ediliyor. Daha radikal gazetelerden merkez medyaya zamanla akıtılan, işte şimdi Emenike’yi para sayarken gördüm diyen insanlar.
… MEDYADA ETİK SORUNU VAR.
O: Ama bu sıkıntı herhalde bugün başlamadı. Yani zamanında başka isimlerle ilgili yaşananlar var.
L: Başlamadı. 10 yıllık bir süreç. Bir yılda olmadı bu. O yüzden bir yılda da bitmez. Bitecekse eğer. Bitirmek isteyenler varsa eğer uzun bir mücadeleyi göze almak zorunda. Daha önemlisi, yani ben şunu demiyorum “Başkanın eşkal fotoğrafı” bunu yapan gazete Münevver’i kesen testereyi de yazdı. Etik, etik sorunu var yani. Başkanı düşünmüyor, Münevver’in ailesini de düşünmüyor. Fenerbahçelilere özel bir hışım değil, etik sorunu var ortada. Mehmet Baransu çıkıp diyor ki, ben soruşturmanın gizli olmasına karşıyım zaten. Süper. Bu ciddi bir cehalettir yani. Dünyanın her yerinde soruşturma gizlidir. Çünkü bir adamın özgürlüğünü alıyorsun ceza soruşturması bunu gerektiriyorsa, bir suçla itham ediyorsun, dolandırıcı diyorsun, hırsız diyorsun, çete diyorsun ama bu hep kanıtlanmaya muhtaç deliler olduğu için elinde, bu soruşturma safhası geçireceği için gizli olmak zorunda. Uluslar arası hukuk bunu sana söylüyor. Yani Mehmet Baransu’nun isteği ile, Faik Işık’ın isteğiyle hadi açalım bu soruşturmayı denemez. Ki açılmıştır bu soruşturma zaten. Bu soruşturmada ve Ergenekon soruşturmasının bazı safhasında o uluslar arası hukuk ilkesi aşılmıştır o yüzden insanlar kamuoyu vicdanın suçlu ilan edilmiştir, darbeci, çeteci, şikeci. Ben adalete inanmıyorum ama ilahi adalete inanıyorum yani. Gün gelecek bunlar terse dönecek diye düşünüyorum. Medya ile ilgili itirazıma gelince. 2004’te bir emniyet dosyası. Aynı emniyet müdürlüğü, aynı ceza savcılığı, aynı hükümet, aynı kulüpler, başkanlar aynı ve saire. Bursa’nın küme düşürülmesi ile ilgili dosyayı aldık yazdık, Milliyet’te manşetlere çıktı. O zaman kimse bununla ilgilenmedi. Çok ilginç değil mi? Aynı şekilde telefon konuşmaları ki hiçbir yasal sorun yok, soruşturma bitmiş, dava başlamış olay kamuoyuna mal olmuş ve bunlar artık mahkeme dosyasına girmiş, delil niteliğini kazanmış. Milliyet gibi bir gazetenin manşetine çıktı. Ne federasyon üstüne alınıp bununla ilgili bir kozmik oda oluşturdu, ne etik kuruluna havale etti, ne başkan çıktı abuk subuk bir gün öyle bir gün böyle konuştu. Afallama yok. Haluk Ulusoy çıkıp “yok kardeşim böyle belgeler” dedi. O da bir duruştur yani. En azından yalpalamadı tamam mı? Ne de medyadan bir iki çatlak ses dışında yazı yazdılar, iki kişi dışında. Onların ikisi de Beşiktaşlıydı. Erdoğan Aktaş ve Haluk Şahin. Beşiktaşlı oldukları için “bu ne rezilliktir” dedi. O da birer yazıdır yani. Böyle çarşaf çarşaf olmadı. Ya da başka bir basın kuruluşu alıp bunu devam ettirmedi. Ben üretiyorum ya hani evde darphane var, telefon konuşmaları, dinliyorum milleti, sahte belge üretiyorum.
O: O da başarı, insan sahte belge üretip dava dosyasına girince insan sevinir yani.
L: Değil mi? Niye savcılığa götürmüyorsun diyorlar. İyi de ben zaten savcılıktan aldım. Orada var. Diyeceğim o ki, ben o dosyada çok şey gördüm. Mesela nedir, Türk medyasının, spor medyasının nasıl kirli olduğu. Mafyayla nasıl içli dışlı olduğu. Onlardan nasıl menfaat temin ettiği. Sporun siyasetle nasıl iç içe girdiği. Bursa’nın küme düşeceğini 3-4 gün önceden siyasetin üst düzey simalarının nasıl bildiğini. Çok açık söylüyorum, bugünkü AK Parti’nin kurmayları, telefon konuşmalarına göre, net bir şekilde Bursa’nın küme düşeceğini, Rize’nin kümede kalacağını 3-5 gün önce AK Parti kurmaylarına söylendiğini biliyoruz. O zamanlar neden rahatsız olmuyorlardı? Bugün pislikten rahatsız oluyorlar ya hani, o zaman neden rahatsız olmadılar? Polis bu kadar duyarlı, dosyaları fotokopilerle çekip, bin adet kaşeli belge gönderiyorsun kozmik odaya, ki polis savcılığa bağlıdır federasyona değil. Emniyet o zaman bu soruşturmayı yürüten komiserlerin çoğu hala oradalar ve o soruşturmada neden bir dosya hazırlayıp federasyona göndermedi? Görüyorsun uydurdukları yasayı umursayan da yok. Bir yasa çıkarttık ona binaen gönderiyoruz diyorlar da o yasayı bekleyen bile yok yani. Anında Federasyonun uyduruk tüzükleri mübarek bir şey oldu ve kozmik odaya gönderip değerlendirmeye aldılar. Türk medyasında Serhat Uluerenler, Şansal Büyükalar, Ahmet Çakarlar bunların hepsi kirlidir. O gün de gelir, hepsini çıkartırız ortaya. Bunların konuşma hakkı da yoktur. Konuşamazlar. Serhat Ulueren Rıdvan Dilmen’in bahis çetesi ile ilgisi olduğunu iddia eden haberde, o işi nasıl birilerinin başına sardıklarını gitsinler dava dosyasında baksınlar. Orada yazıyor.
O: Dosyanın içinde var yani.
L: Net. Mahkeme dosyasında. Adamın itirafında, Serhat Ulueren, Ahmet Çakar’la ilgili iddialar var. Şimdi bu adamlar temizlik dersi veremez. Ya da Şansal Büyüka’nın Sedat Peker’e “kardeşim senden bana zarar gelmez” demesi. Zaten ortada yok da. Şansal bey. Lig TV’nin koca genel müdürü. Aziz Yıldırım’a medya getirir, medya götürür diyen adam ortada yok. Düşünüceğiz bunları. Hepsini konuşacağız. Ya da Rize maçında olacakları bilen bir gazeteci, Vedat Peker ile olanları konuşurken, diyor ki “Aman abi Yılmaz Vural konuşmasın da vallahi ikinizi de küme düşürürler” diyor. Kim? Gazeteci. Aynı zamanda Serhat ve Savaş isimli birilerinin yanında çalıştığını anlıyoruz konuşmadan. Çünkü Sedat Peker diyor ki “Sen Serhat’a söyle, Savaş’taki haberleri de yapsın” diyor. Kim bu Serhat? Yanında Savaş çalıştıran Serhat kim? Bunlar önce ellerini yıkasınlar, ağızlarını çalkalasınlar, sonra da başka iş bulsunlar. Medya da temizlik yapılsın, yapılacak adam da çok, bunlar da unutulmasın. Ben unutmayacağım en azından. Kimler temizlik istiyor? Siyaset mi? Yüzü yok. Medya mı? Yüzü yok. Polis mi? Yüzü yok. O yüzden de güvenmiyorum yani. Kadıyı kime şikayet edeceğiz yani. Saçma sapan bir süreç yaşıyoruz. Bence bu Fenerbahçe’yi Türk futbolundan temizleme operasyonu. Başkanı daha gözaltına alındığı anda sen Metris Cezaevi yazabilecek bir güç yürütüyor bu operasyonu. Siyaset mi bilmiyoruz, cemaat mi göreceğiz? Biz buradayız. Fenerbahçe 104 yıldır burada. Göreceğiz sonunu.
O: Peki medyayla ilgili son soru olsun, medyayı kapatalım bir de Fenerbahçe tarafı nasıl davranıyor, Galatasaray, Beşiktaş rakiplerimiz nasıl davranıyor kısmına bakalım. Son soru şu, yıllardır rakiplerimiz tarafından özellikle Fener medyası olarak tanımlanan bir kesim var.
L: Tabi Hıncal Uluç’un yarattığı bir efsane.
O: Nedense aynı isimleri, herhangi bir rakip takım yazarı olarak adlandırılabilecek isimlerden daha fevri, daha sert bir şekilde Fenerbahçe’ye yüklendiğini görüyoruz. Bunun sebebi ne ki?
L: Fenerbahçe medyası diye bir şey yok. Bunu yıllardır anlatmaya çalışıyoruz da kime anlatacaksın. Galatasaray yönetimi medyaya her zaman çok daha hakim olmuştur. Her Galatasaray yönetimi. Fenerbahçe başkanı da medyayı sevmez. Sorun bu. Siz bugün gidin x bir gazetenin kafeteryasına mesela çok mutlu olabilirler, abi haklı çıktık, ben demiyor muydum Aziz Yıldırım filan. Hakikaten diyorlardı. 14 yıldır Aziz Yıldırım hakkında bir ton şey konuşuldu gazete kafeteryalarında. İpe sapa gelmez. Rüştü’yü dövdürdü. Hala yazıyorlar. Olmadığını, belgeleriyle ortaya koyduğumuz halde, hayır. Kaptanını dövdüren başkan, bilmem ne yapan başkan filan. Eğrisi doğrusu. Bir tane doğru varsa dokuzu yalan. Dezenformasyon çok şiddetli bir şekilde oluşturuldu başkana karşı. Öyle bir ortam oluşturuldu ki, bu olaylar ortaya çıktığında bütün medya buna eyvallah dedi. İstedikleri bahaneyi elde ettiler yani. Net bir şekilde. Aziz Yıldırım’ın hatası medyaya şirin görünmemek. İyi anlaşmak zorunda hissetmedi kendini. Böyle bir stil geliştirdi. Sevmiyorsam sevmiyorum. Kimse beni, ne bileyim ben de böyle bir insanım belki. Sevse ne olur sevmese ne olur dersin de. Fenerbahçe başkanı olduğu için zarar verdi kulübe. Mesela ben bunu derim ama Fenerbahçe başkanı diyince böyle bir cepheyle karşılaştık biz. Ama şöyle düşünün gazeteciyim diye gezen çok fazla insan şöyle bir şey yaptı, Fenerbahçe muhalefetinden maddi manevi destek görenler, gazetelerde sırf Aziz Yıldırım düşmanlığı adına kalem çalan bir sürü insan oldu. Aziz Yıldırım’ın sevmemek için sebebi de çok. Ben dosyalarda… Bir gün benim tembelliğimden, bir blog açıp yazıcam hepsini. Fotokopilerini koyucam, herkes okusun, çıkarsın ne çıkartacaksa. Ama haklı sebepleri var. Bana inanıyorlarsa mesela buna da güvenebilirler. Çok uğraştılar o adamla. Nefret etmek için yeterli sebebe sahip. Türk medyasından nefret etmek için.
… “COLİN KAZIM BOŞUNA SEVİNİYORSUNUZ BİZ TRABZONSPOR’A KAYBEDECEĞİZ DEDİ”
O: Hepimiz gibi.
L: Gelelim Galatasaray ve Beşiktaş’ın konumuna. Bu arada Fener medyasıyla ilgili. Fener medyası, nefis bir laf. Mesela Hıncal Uluç şu günlerde güzel yazılar yazıyor. Ne kadar hakkaniyetli, insaflı. Çünkü onun yerleştirdiği adamlar yeterince saldırıyor. Kendi ellerini kirletmesine gerek yok. Kendini nefretin ortasına oturtmasına gerek yok. Şu anda insaflı abi oldu. İyi polis, kötü polisi rahatlıkla oynayabiliyorlar içlerinde. Ama yıllarca, fener medyası fener medyası. Fenerbahçe ne zaman alsa yürüse “hakemleri bağladı” Ki o 2 kez bunu yazdı, 2 kez Fenerbahçe şampiyonluğu kaybetti. Çok günahları var. Bedelini ödeyecekler ama nasıl ödeyecekler, Fenerbahçeliler bunu unutmazsa ödeyecekler. Ama unuturlarsa, yeni gelen başkan Messi’yi getirdiğinde mesela atıyorum, kim gelecekse artık, hafızalarını diri tutmazlarsa.Fenerbahçe medyası bir balondu, bu operasyonun ilk patladığı balon bu oldu. Utanırlar mı sıkılırlar mı, niye böyle yaptık derler mi? Mesela süreç sonunda Fenerbahçe aklanırsa, Aziz Yıldırım aklanırsa, hiç kimse böyle bir şey yapmayacak. Onu beklemesinler. Gazete olmanın gereğidir. Tükürdüğünü yalamazlar. O zamanlar yargıya güvenmezler mesela. Şimdi biz güvenmiyoruz ya onlar güveniyor. Velev ki aklandın bu sefer onlar güvenmez. Çok basittir, bunun bahanesi mutlaka bulunur. Çok fazla yalan uydurdular, hakemleri ajite ettiler yayınlarla. İnsanları birbirine düşürdüler. Aynı evin içinde baba çocuk evinde kavga ediyor. Niye? Medyadakiler daha fazla kazansın rating alsın diye. Aynı insanlar mesela Habertürk dedik ya etik yok filan. Bu iki olayla ilgili örnek veriyorum. Ben Habertürk’teyken, net bir şekilde Spor Müdürü Halil Özer bana dedi ki, elimizde Denizlispor maçında olan her şey ile ilgili, olanların perde arkasıyla ilgili belge geldi dedi. Yıkıcaz ortalığı. Ben de nasıl Allah Allah heyecan yaptım. Önemli bir şey çünkü. Hep konuşulan şüpheyle yaklaşılan bir maç. Medyada hep insanların merakını çekecek böyle sorular sorulmuş ama cevabı hiç gelmemiş. Gerçi hiç konuşulmadı. Fener yenilince konuşulmuyor çünkü. Gerçek fenerliler konuşuyor, fener medyası yatıyor biliyorsun. Ben de gidip gelmeye başladım. Halil bey ne zaman yayınlacaksınız bunları filan. Haftaya, haftaya. Bugüne geldik. Daha görmedik. Halbuki çok net ifadelerle, Tahir Kum aldı, yazacak denen haber. Sonra şey onaylatamadık, check yapamadık filan. Şimdi kim check yapıyor? Herkes alıyor yazıyor. Mesela, geçen yıl ki, TT Arena’da herkesin bildiği bir şey, bir sürü tanığı olan, hani soyunma odası kulisleri yazıyorlar ya. Fenerbahçe başkanı hakem odasını bastı. Rezalet. Bastıysa ceza alsın. Olmaz yani. Ama mesela Colin Kazım kapıyı açıp “boşa seviniyorsunuz oğlum biz Trabzona vereceğiz maçı” diyen adam, hakikaten o maçta da kırmızı kart gördü, bu bir sürü insanın içinde oluyor ama kimse bunu yazmaz. Ya da Fenerbahçe başkanının Buca maçında ambulansla otele gidiyor, hani Musa’yı satın almış ya, Musa da gol atıyor o maçta nasıl bir şikeyse. Adam da heyecanla ambulans kapıda otelde izliyor maçı. Bu nasıl şike, nasıl bir beceriksizlik.
O: Ya işte şike yerine teşvik primi vermiş olabilir Fenerbahçe. Ahaha. Şeye geçelim mi? Galatasaray ve Beşiktaş, taraftar olarak da kulüp olarak da konumları.
L: Şimdi soruşturmanın içinde adı geçen kulüplerden geçelim. Beşiktaş taraftarı hiç öyle efendi efendi biz duruş sergiledik olayına gelmesin, ben yemem. Türkiye’yi inandırsalar beni inandıramaz. Bursanın küme düştüğü sezonla ilgili belgeleri ortaya çıkardığım zaman bir tane Beşiktaşlı bizim duruşumuz budur, özür dileriz demedi. Ya da Bursa küme düştü ne yapabiliriz demedi. Şimdi bu kupayı iade edip, bir de kupanın haklarından yararlanmak filan. İşte mecburuz, listeler verilmiş filan. İstemem yan cebime koy. Bir kere kupa nerede, iade edildi mi filan? Bir görelim. Bu kadar ucuz kahramanlıklarla bir yere varılmaz. İkincisi Beşiktaş taraftarının o manifestoyu yazmasının nedeni buz gibi bellidir, iki gün önce Trabzon’un şampiyonluğunu iade edin diyen taraftar grubu tükürdüğünü yalayamamıştır. Yangına körükle gittiler. Bugün ortada kanıtlanmış hiçbir şey yokken Serdal Adalı ve Tayfur Havutçu’yu bence Beşiktaşlılıklarından utandıran bir noktaya getirdiler. Çok mu zor? Hukuken ve ahlaken çok rahat söylenebilecek bir şeyin arkasında durmak. Herkes masumdur. Aksi ispatlanana kadar. Herkes. Bunun aksini söyleyen hiçbir grup anarşist filan olduğunu söyleyemez. Bu faşizan bir söylemdir. Efendim biz aklanana kadar suçluyuz. Bunu nasıl söyler yani sol görüşlü olduğunu hele hele anarşist olduğunu iddia eden bir topluluk. Bu nasıl devlet severliktir, bu ne polis severliktir. Bu nasıl anarşistliktir? Hiç yakıştıramıyorum. Sonunda da utanacaklar bence. Suç varsa da yoksa da neden şimdi sorusunu sormuyorsan taraftar olarak, çünkü bu ülkede bir sürü futbol adına cinayet işledi. Şike demiyorum bak cinayet de işlendi futbol adına. Sen elinde kanun tüzük varken, yemişim Türk Ceza Kanunu’na şikenin girip girmemesini. 14 Nisandan önce şike suç değildi diye rezil bir cümle kurulabiliyor televizyonlarda. Şike her zaman suçtu, bunu düzenleyen tüzükler var hiç olmadı UEFA’ya bağlısın ya, bunun bir tüzüğü var. Dersin ki sen, uluslar arası bağlı olduğun kuruma, cezalandırmak açısından da tüzüklerini kullanabilirsin. İstemediler. Neden istemediler? Siyaset içine girdiği için mi? Bu arada Beşiktaşlılar ben onların küme düşmesini istiyorlar filan, ben öyle bir şey istemiyorum. Ben şunu diyorum Beşiktaşlılara “arkadaşım açsanıza gözünüzü”
O: Peki şimdi soruşturmada adı geçen kulüpler yönünden devam edelim. Trabzon.
L: Trabzonspor bu soruşturma boyunca tuhaftı bence. Hala da öyle. Neyle suçlandıkları da belli değil. Biz Fenerbahçe ile ilgili doğru ya da değil bütün iddiaları gazetelerden çarşaf çarşaf okuyoruz ama Beşiktaşlılar için bir İbrahim Akın söylendi. Çocuk kesinlikle itiraf olmadığını söyledi. Trabzonspor başkanı neden gözaltına alındı? İfade verdi? Ve bir de kendini aklandım sanıyor. Yani böyle bir şey yok? Yani bu bende Karadenizliyim işi buraya bağlamak istemiyorum ama Nevzat Şakar, bir hafta hastanede yattı, 10 gün istirahat verildi kendisine, anlayışlı şekilde. Hastaysa öyle ama. Bugün ayakta gördük kendisini. Eğer fotoğraf yeniyse. Hala daha Trabzonla ilgili suçlama nedir bilmiyoruz. Polis şöyle bir şeyle suçladı “deneyip de başaramamak” Vay canına. Deneyip de başaramadıysa neden gözaltına alınıyor koca Trabzonspor’un başkanı? Trabzonsporla ilgili ve Beşiktaş ile ilgili belgelerin açıklanacağı söylendi twitterdan bazı hani çok iyi gazeteci arkadaşlarımız var ya. Gazeteci olan alır diyorlar hani. Hala alsınlar da görelim diye bekliyoruz. Neyle suçlanıyor bu insanlar filan? Trabzonun suçu ne? Bilmiyoruz hala. Trabzon hakkındaki iddialar neler? Ama adamlar çıktılar efendim biz aklandık, yargı çok hızlı işliyor bu süreçte. 15 günde infaz da yapılacak aklananlar da belli oldu. Bir de kupamızı istiyoruz diyorlar. Ya bir dakika. Sen zan altındasın daha ben bir göreyim seninle ilgili iddiaları. Ayrıca al kupayı. Kupa ne kadar ajite edildi. Kupa görmek istemiyorum ben artık. Yani, kupayı alsan rahat mı edeceksin? Fenerbahçe ile ilgili bu kadar kuşkuların var. Kendini neden bu kadar rahat hissediyorsun? Senin de başkanın gözaltına alındı. Ayrıca doğru olan mesela Trabzonspor başkanının tedbir hükümlerinin uygulanması. Fenerbahçe başkanı tutuklu yargılanıyor filan. Bu dengesizlik neden? Çok çirkin. Mesela Trabzon bunu yaptıysa, Trabzon başkanını gözaltına aldın. Tek başına mı yaptı? Orada bir “örgüt” yok mu mesela? Eğer şike örgütlü bir suçsa ki değil, öyle bir kanun düzenleme yok. Fenerbahçe bunu örgütlü yapıyor da mesela Beşiktaş niye tek başına yapıyor? Trabzondakiler niye çete değil de Fenerbahçe çete oluyor filan? Birbirini daha çok sevdikleri için mi çete oluyorlar? Fenerbahçeliler bir çete olmaya itildiler zaten. Böyle bir sevgi çetesi oluştu. Artık ne desen ikna edilmeyecek bir noktaya geldiler. Beşiktaş ve Trabzonsporlular hiç kenara çıkmasınlar. Bir şey varsa, basın üstüne alınmıyorsa da eninde sonunda bir dava hazırlanacak, iddianame çıkacak. Ben gideceğim, hepsini de yazıcam, Fenerbahçe aleyhine ne varsa onları da yazacağım. Beşiktaş Trabzonspor hakkındakileri de yazacağım. Eninde sonunda bu işler hazırlanacak. Evraklar ortaya çıkacak.
O: Galatasaray’ın şansı küme düşmeme mücadelesi vermesi mi?
L: Bugün İhsan Kalkavan öyle bir laf etti. Ki kendisini de referans kabul etmem. Öyle tuhaf bir süreç. Mecnun Odyakmaz Socrates’den alıntı yapıyor, İhsan Kalkavan çıkıp diyor ki Galatasaray kendine baksın. Ne günlere kaldık. Galatasaray. Önce dediler ki, Türk futbolunun bu fırtınadan çıkmasını istiyoruz, TFF’nin arkasında duracağız. İlhan Cavcav konuşma yapıyor, Ali Dürüst arkasında duruyor. Ertesi gün Galatasaray Başkanı diyor ki “bu yangın üfleyerek sönmez.” Peki sönmez de üstüne benzin dökerek mi söner? Galatasaray ne yapmaya çalışıyor? Zaten Türk kulüpleri bir takım kendilerini düşünen, Fenerbahçe’yi zerre kadar umursamayan, kendilerini düşündükleri için Fenerbahçe’nin küme düşmesine tahammül edemeyen, İlhan Cavcav gibi Fenerbahçe’nin kanını emse doyamayacak bir adam, “aman efendim kimse küme düşmesin” diyor. Gelirleri azalacak. Borçlarını ödeyemeyecek filan. Haklı herkes kendini düşünüyor şu hayatta. Dediler ki Galatasaray fırsatçılık yapmasın. Galatasarayın ki fırsatçılık mıdır? Bunu herkes kendi vicdanında karar versin. Mesela Galatasaray şu anda Forlan’la transfer görüşmeleri yapıyor ve diyorlar ki Forlan’a “Fenerbahçe küme düşecek, yakında bu açıklanacak. Sen bize gel, biz birkaç sene rahatız” Forlan’a bu söyleniyor. Forlan’ın kampında kim var? Diego Lugano var. Lugano bu endişelerini arkadaşlarıyla paylaştığı için ben bunu diyorum. Bu bir dedikodu değil. Forlan bu şekilde motive ediliyor, Galatasaraylı yöneticiler tarafından. Tebrik ediyoruz Galatasaray yöneticilerini. UEFA nezdindeki girişimleri de çok şık, yakışıyor kendine. Ezeli rakip, ben şu an bir Fenerbahçeli olarak bunu söylüyorum, yakıştırıyorum. Ama bir gazeteci ve Türkiye vatandaşı olarak “bravo yangını söndürmüyorlar, üstüne benzin döküyorlar” diyorum yani. Velhasıl kelam burada herkes kendini düşünüyor şu an.
O: O zaman şimdi şeyi yapalım mı? Bütün süreci konuştuk, sürece dahil olan herkesi. Bizim de tabi belirli itirazlarımız var. Biz neye itiraz ediyoruz, tekrar söyleyelim. İnsanlar da şu algı oluşmaya başladı “siz şikeyi savunuyorsunuz” halbuki biz, en baştan, bu militan tavra evrilirken de dediğimiz şuydu, “eğer bir şike varsa buna tamamen kaniyiz ve gereğinin yapılmasını istiyoruz.”
L: Bunu yargı sonucunda. Diyecekler ki yargıya güveniyor musun? Güvenmiyorum abi. Bunu yapan savcıyı görüyorum. Bunu söyledik. Ama edep bunu gerektiriyor. Hem insan olmanın hem gazeteci olmanın adabı. Hem de hukuka güvendiklerini söyleyenler var, bunu da yerine getirin bari. Bak ben güvenmediğim halde, hukuken bekliyorum. Sen bu kadar güveniyorsan, sen de bekle yani. Temelde itirazım, çok çirkin bir soruşturma süreci olması, hukukun yerin yedi kat dibine gömülmesi, %100 gizli yürütülmesi gereken bir süreçte kozmik odalarda dosyaların karıştırılması. Olamaz. Bunun hiçbir hukuki dayanağı yok. Bunu bir adliye muhabiri, bir gazeteci olarak söylemiyorum. Spor Hukuku Enstitüsü açıklama yaptı. Neye dayanarak bu belgeler talep edildi ve neye dayanarak bu belgeler gönderildi? Neye dayanarak yani? Olacak iş değil? Hangilerini gönderdin? Sen bir kere husumet var aranda. Polis taraftır. Birilerini suçladığı için taraftır. Sen şimdi seçip gönderiyorsun. Hangilerini seçip gönderdiğini ben nereden bileceğim. Benim hakkımda hüküm verilecek, benim lehime olanları kullanmıyorsun. Leyh derken, nedir mesela? Leyh şudur. Mecnun Odyakmaz, ki onun hakkında pozitif bir şey söylediğime inanamıyorum, adam diyor ki mesela soyunma odasında “arkadaşlar maçı satan karısını satar” çok afederisniz, laf ona ait. “çıkın kimseyi sakatlamayın oynayın oyununuzu alın maçı” diyor. Şimdi burada bana suç unsuru bir şey söyle. Bir futbolsever olarak.
O: Normalde sakatlayan futbolcularımız var ancak o olabilir yani.
L: Vur kır parçalaya gerek yok. O şunu söylüyor yani. Kimseyi vurup kırmayın ama çıkın oyununuzu oynayın. Biz bu maçı namusumuzla oynayacağız diyor. O maçta 4-3 bitiyor zaten. Söyleneni uyguluyor Sivassporlular. Ya da Ümit Karan diyor ki Aziz Yıldırım’ın arkadaşına “Ağabey sen merak etme, buraya Trabzonspor’un parası girmez. Biz onları da yeneriz sizi de yeneriz.” Şimdi Ümit Karan ne deseydi yani? Bunu diyor zaten. Demesi gerekeni söylüyor. E peki? Peki? Yani? Hakikaten çok tuhaf. Seçme derken, bunu diyorum. Bunlar giriyor mu mesela? Bunu polis seçti ve daha savunma avukatlarının görmediği şeyler bunlar. Çok ayıp. Çok ayıp. Hukuken hiçbir sığınağı yok. Bu kadar hukuksuzluk suçlananlara yarar. Uzun vadede. Türk hukuku ne kadar verirse versin, bunca rezillik, bir yerlerden döner. Adaletin tek ayağı topaldır ama gideceği yere varır. AİHM’de varır, CAS’ta varır. Bir yerde varır. Çünkü hukuk evrensel, Türk mahkemelerinde bitmiyor.
O: Son olarak, sokağın tavrı nereye evriliyor? Çünkü hakikaten ortada bir şey de görmeye başladık. Tepkinin de doğduğunu görmeye başladık. İlk şu boğaza doğru, köprüye doğru yürürken. Sonra Shaktar maçında gördük tepkiyi. Nereye gidiyor sizce?
L: Hiç iyi bir yere gitmiyor. Çünkü Fenerbahçe taraftarı öfkesinde haklı. 2 şampiyonluğu gitmiş, ikisinde de kulüp çıkmış demiş ki, arkadaşlar şu maçları incelesin bu ülkede federasyon otursun izlesin ki Fenerbahçe hala aynı şeyi söylüyor. Açın şu maçları bir izleyin. Şike var mı yok mu? Ama mesela, Fenerbahçe aleyhine işlediğinde bir takım oyunlar, Fenerbahçe şampiyonluğu kaybettiğinde kulağının üstüne yatmalar, umursamamalar, bir şey söyleyeceğim. Bu yıl Trabzon ligi 2. Bitirdi. Neydi o medyadaki efendim iki şampiyon var, kupayı ikiye bölelim, işte onların da anasının ak sütü gibi helal. Fenerbahçe iki tane şampiyonluk kaybetti son maçta ben böyle bir şey görmedim. Kimse onlar da mücadele etti demedi.
O: Aynı şey erkek basketbol için de geçerli. Galatasaray ikinci oldu ve yine aynı şey söylendi.
L: Fenerbahçe şampiyon olunca ikinci olan gönüllerin şampiyonu olur biliyorsun. Fenerbahçe kaybederse, lig tertemiz, bakılacak edilecek bir şey yok, şüphelenilecek bir şey yok, vesaire. Fenerbahçeliler bunu biliyor. Kimse bilmese Fenerbahçeliler bunu biliyor ve o yüzden siz bu adamları reel gerçekten bahsediyorum, ikna edemezsiniz. Fenerbahçenin iki kupası gitti, kimse kılını kıpırdatmadı, Başkan çıkıp son 10 maç incelensin dediği halde kimse oralı olmadı. Bir televizyon programı hadi şu 10 maça bakalım demedi. Bir kişi bunu yazmadı. Herkes eğlendi. Zevk aldı bundan. Oh nasıl Fenerin kupasını aldık vesaire. Şimdi Fenerbahçelileri nasıl ikna edeceksiniz? Fenerbahçeli şöyle diyor, benim aleyhime suç işlenirken neredeydi polis, siyaset, medya neredeydi? Bunu sormaya da hakkı var. Cevap alamasa da inanmama hakkı var bu sefer. Bu süreç o kadar çirkin ilerledi ki, başkanı rezil etme çabaları silahlı çete gibi büyük yalanlar söyleyip, içeride olmasına Şekip Mosturoğlu’nun itiraf ettiği gibi büyük yalanlarla destek vermeye çalışıp filan, şimdi polis ne çıkarsa kimse inanmayacak. Zaten bir şey de çıkmıyor. Bugün gazetelerde gördük. Eskileri ısıtıp yayınlıyorlar. Yargı sonucu da Fenerbahçelilerin umurunda değil. Kendi adıma konuşayım. Burada yürüyen 100.000 kişiye 3000 kişi yürüyor dedin, köprüyü hiç görmedin, polisin orada çoluk çocuk üstüne biber gazı atmasını da görmedin, burada sahaya indi güruh oldu millet, canı yanan insanlar, Shaktar’ın kaptanı çıkıp diyor ki ben anlıyorum Fenerbahçe taraftarını çünkü şampiyonlukları sorgulanıyor diyor. Shaktar’ın kaptanı. Ya da bir başka oyuncusu diyor ki Fenerbahçe’nin ne kadar sevilen bir başkanı varmış, ben ilk defa böyle bir şey gördüm diyor. Bizimkiler güruh diyor. 3 maç ceza verilecek diyor. Süper. İnsanlar ders çıkarmazsa bu süreçten, Türkiye’de futbol diye bir şey kalmadı zaten, hani bari basketbol’da voleybol’da rahat edelim. Bundan sonra Türkiye’de sağlıklı maç oynanamayacağını, ilk defa bahse girerim mesela. Ki ben hiç bahis oynamam. Buna bahse varım. Daha bu stada Trabzon gelecek, Beşiktaş gelecek, Galatasaray gelecek. Bu maçlar nasıl oynanacak? Çok yazık. Türk futbolunu bitirdiler. Bunu da siyaset isteyerek bitirdi.
O: Çok kötü şeyleri de konuştuk,
L: Çok kötü hiç umudum yok.
O: Geçmişle ilgili bir şey söylesek. Geçmiş bir maç var mı hatırladığınız?
L: Ben şampiyonlar ligi fantezisi çok güçlü bir insanım. Türk futbolu beni hiç mutlu etmedi. Ben bir Sevilla maçında Chelsea maçında sevinçten ağlamak neymiş orada gördüm. Sevinçten ağlar mıymış insan. Çok Türk filmi gelirdi. Hayatımda iki kere sevinçten ağladım. Bir Sevilla maçı bir Chelsea maçı. O müziği duymak bile.
O: O maç yani.
L: Lugano gibi ısrar etmek istiyorum, Fenerbahçe şampiyonlar liginde oynayacak, , Fenerbahçe şampiyonlar liginde oynayacak. Bunu yapanları asla affetmeyeceğim. Bu kulübe bunu nasıl yaptılar bilmiyorum. Bunu yapanları her zaman sorgulayacağım. Neden Fenerbahçe neden şimdi bu soruları soruyoruz ya bilmediğimizden değil. Hiçbir Fenerbahçelinin utanacağı bir şey yok. Hele hele dinime küfreden Müslüman olsa diyeceğimiz adamların laflarını dinleyerek üzülmesine –ki zaten kimse üzülmüyor- herkes tavrını ortaya koydu. Allah’tan Fenerbahçeliyiz de bu süreci böyle yürütüyoruz.
28 Temmuz 2011 14:25
"revolution is coming"
seçim yarışı tadında pr.. iyiymiş.. sevdim..
28 Temmuz 2011 14:27
Aslında durumun vehameti Lube Ayar'ın anlattıklarının etkisinin Fenerbahceli olmasıyla doğrudan orantılı olmasının kaçınılmazlığıyla anlaşılıyor. Şu harika röpörtajın içinde geçen bilgileri Fenerbahceli olmayan taraftarlar umursamayacaklar, çünkü gerçekten de dibine kadar bölünmüş bir toplumuz, göz göre göre oramızı buramızı elleyen ve belleyen iktidara karşı hepimizin canı yansa dahi birlik olup başkaldıramıyoruz. Lube'nin bahsettikleri Fenerbahceliler için gerçek, diğerleri için külliyen spekülasyon olmaya mahkum maalesef.
Fenerbahceyi öyle ya da böyle cezalandıracaklar. Konuyla ilgili ana akım medyada yer alan her haberde buna vurgu yapılıyor, bazen sinsice, bazen gayet alenice. Misal, dün Fenerbahce Shakhtar maçından dolayı iki maç saha kapama cezası aldıktan sonra Milliyet'in başlığı şöyleydi: 'Fenerbahce'ye ilk fatura!'. Emenike'nin maçta oynamaması, Korcan'ın yediği Leo Francovari gol filan delil gösterilip bunu bir şekilde becerecekler. Ancak alacakları bu karar herhangi bir Avrupa merkezli mahkeme tarafından geri çevrilecek, lakin hem Fenerbahce'nin bu süreçte uğrayacağı maddi hasar, hem de toplum genelinde çoktan yer etmiş şikeci algısı geri döndürülemeyecek.
28 Temmuz 2011 14:37
harika...ağzınıza sağlık yüreğinize sağlık
taraftarın sesi olmuş Lube Ayar.
28 Temmuz 2011 15:27
Savcının spektaküler faaliyetlerinin ardı arkası kesilmiyor, şimdi de Ümit Karan konuşuyor:
http://www.sporx.com/futbol/sorusturma/psikolojik-baski-gordumSXHBQ241897SXQ
Aethewulf, psikolojik baskı gördüklerini herhangi bir şekilde kanıtlamaları, bunun neticesinde de işin içerisinde olan savcılar ve emniyet görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmaları mümkün mü? Bizim coğrafyada mümkün gözükmese de yerel kanallar kapanınca olayın AİHM'e intikal etmesi durumunda nasıl bir karar bekleyebiliriz?
28 Temmuz 2011 15:44
adil yargılanma ilkesinin açık ihlalidir. ispatlanırsa türkiye'ye mahkumiye tkararı verilir. gene baskı altında alınan ifadeler geçerli değildir.
28 Temmuz 2011 15:56
bu kadına bayılıyorum. cok seviyorum. kimi adamların diyemedğini söyleyebiliyor. helal olsun. kimseden korkusu yok.. bu ülkeye senden cok lazım :)
28 Temmuz 2011 16:09
ich Lube dich :-)
28 Temmuz 2011 16:17
bu röportajda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. özellikle sayın lube ayar'a .işte gerçekler... keşke bu komedyanın arkasındaki gerçek nedenlerden biri olan silah modernizasyon ihalesinin birilerine peşkeş çekilmesi oyununun bozulması ile ilgili konuyu da gündeme getirseydiniz... o zaman puzzle'ın eksik parçasının da yerine oturduğunu görürdünüz. olsun, bizler ilahi adalete inanıyoruz. o adalet er geç tecelli edecektir. ben üç kuşaktan beridir fenerbahçeliyim. kızım da öyle. kulübü ziyaretinde şeref defterini imzalayan ulu önder Atatürk'ün yanındaki silah arakadaşlarından biri de benim dedem idi.bundan gurur duyarım. çünkü Fenerbahçeli olmak bir ayrıcalıktır. Saygılarımla.
28 Temmuz 2011 16:45
menfaatsiz, karşılıksız, bir çıkar gözetmeksizin sevmek ne güzel bir şey. bu sevginizi, göstermiş olduğunuz inançlı duruşla, kafamıza takılmış tüm soru işaretli noktaları, insanların kafasına, gözüne olmadı kulağına, burun deliklerine sokarcasına yazdığınız/araştırdığınız/kafa patlattığınız yazılarla çok net bir şekilde gösteriyorsunuz.
gönül isterdi ki; Fenerbahçe taraftarının resmi sitesi olduğunu iddia eden ama bu süreçte çok büyük lobilere ve kitlelere hitap etmelerine rağmen hiç bir varlık göstermeyen (gösteremeyen değil, altı çizili halde "göstermeyen") antu.com gibi göz önünde olan sitelerin de sizin gösterdiğiniz duyarlılığın yarısını gösterebilsin.. çıkarsız sevmek dedik ya işte; olay burada kopuyor, burada ayrılıyor zaten onlar..
sözün özü, gerçekten bizlerin dili oldunuz şu süreçte. emeklerinize büyük saygı duyuyorum. teşekkürler.
28 Temmuz 2011 17:02
revolution is comming cuk oturmuş. afilli adamlarız vesselam :)
28 Temmuz 2011 18:27
Mazur görün ama benim diyeceğim, benim parkımda oturup bu işi "yapmışsınız". Tebrik ediyorum.
Midem bulandığı için yıllardır medyayı takip edemiyorum. Siz çıkıp, onların yapamadığını, yapmak istemediğini, amatör ruhla ama profesyonelce, olması gerektiği gibi yapmışsınız. Çok beğendim. İlhan Çelikay'la röportajınız da önemliydi ama bu röportaj bir blog'un ve blog yazarlığının nasıl olması gerektiğini herkese anlatıyor. Röportajın içeriği önemli ama benim bakış açımdan daha önemlisi, görüntü/ses kalitesi ve kurgu için dikkatlice çalışılması, sadece videoyu verip geçilmemesi, transkriptinin de yayınlanması. Tüm bunlar yaptığınız işe ve okurlarınıza olan saygınızı gösteriyor. Bir açık alan röportajı bu kadar başarılı olur.
Daha önceki yazılarınızda, araştırmacı yazarlık ipuclarını görüyordum. Bu sıkıntılı dönemlerde, kazançlarımızdan bir tanesinin sizler olacağı çok açık. Bu süreç bittiğinde de, özellikle Fenerbahçe ile ama sadece Fenerbahçe ile sınırlı kalmadan futbol ile alakalı bizlere keyif veren farklı yazı ve röportajlarınıza devam ediniz. Bizler memnuniyetle takip ederiz.
Çabaları için papaz ekibine teşekkür ederim.
28 Temmuz 2011 19:23
Kazım'ın gördüğü kırmızı kart için Kazım'ı suçlamak nasıl bir ruh halidir ya? Ayıp ayıp. Forlan'ı ayarlamak için sizi kullanıyormuşuz da komiksiniz arkadaş. Bütün fbliler mi aynı olur biriniz farklı olsanız yeterdi oysaki.
28 Temmuz 2011 19:28
Senin takımının, yöneticilerinin karakteri bu. Biz ne yapalım?
28 Temmuz 2011 19:51
@burkino
aynıyız olum biz, hastayız hepimiz, olmuyo dimi senin gibi bisürü lavuk çıkıp saçmalasa da biz fikrimizi değiştirmiyoruz..
bak açık söyliyim bu saldırı gassaray yada diğer bi takıma olsaydı şu anda renklerinizi ambleminizi değiştirmiştiniz kendi rızanızla..
28 Temmuz 2011 20:56
Onyargi yerlesik bir guctur ve gelisimi engeller!!
Bu anlamda Leman kahramanlari her zaman Don Kisot gibi yerlesik guce karsi mucadele etmistir…
Leman kulturunu bilen bilir!! Anarsist Kofti, Daral ve Timsah, Bezgin Bekir,… bu karakterlerin her bir karesinde yerlesik bir guce karsi aktif yada pasif bir direnis vardir, alay vardir, kinayeli laf sokmalar vardir.
Ama ne var ki bu EZIK TINERCILER kendilerince bir guc olma hevesindeler ki bu durum A’sini caldiklari Anarsist Kofti’nin yasam felsefesine tamamen aykiridir!!!
Bu tiplerin butun davranis ve soylemlerini icinde bulunduklari assagilik kompleksi kontrol eder!!
Iste bu EZIK BIR DURUSUDUR!!!
28 Temmuz 2011 22:15
revolution is coming süper olmuş :D
@burkino
herkes karakteri ölçüsünde saygı görür. kazımı savunuyosan saygıyı haketmiyosun. o yüzden senin takılacağın yerlerden birisi değil burası. git lütfen.
28 Temmuz 2011 22:18
Hiç samimi gelmedi bu röportaj da :(
28 Temmuz 2011 22:23
yikilanlari bi dusunsene.
fenerbahcelisin babadan. hani
fenerbahce ataturkun
takimiydi. hani kurtulus savasi
sirasinda inglizleri perisan
etmisti. yooo fenerbahce
sikelerin takimiymis. 10 senedir
ayni muhabbet. beyin yikadiniz
darbeyi vurdunuz hey gidi hey.
niye yikiyosunuz ki o imaji.
sevmem ben politikayi da fazla
parayi da. cekin lan ellerinizi
fenerin ustunden. gerekirse
butun sampiyonluklarimizi alin
da cekin elinizi. biz bastan
bakariz cinarimiza. istemiyoruz
kirli paranizi da kirli liginizide
dusurun ama amator kumeye
dusurun. genclerle oynayalim.
uyar yani bana.
28 Temmuz 2011 22:44
bundan 5-10 sene once tesvik primi sike degil diye tartisanlari simdi fenerbahceyi iki kasik suda bogmaya calisirken medyada gordukce sinir oluyorum ama dedigim gibi dusurun bizi amatore. belki de en guzeli olur. aykutla 10 sene sozlesme yapariz altyapidan yetisenlerle oynariz. bekleriz biraz. fenerbahce taraftari hizli basari hastaligindan kurtulur belki. bunca yildir sike mike degil fenerbahcenin tek farki istikrardi belki de. arada yine sabirsizlanirdi taraftar zicoyu gonderdi mesela. evet taraftar gonderdi. sezon basi alexi gonderiyodu az daha. acik konusmak gerekirse hayatimin en iyi sezonunu izledim bu sezon. tum takima tesekkurler. onlarin alninda tek bir leke yoktur. ama dusurun dedigim gibi. tek temiz biz olalim.
28 Temmuz 2011 23:00
fenerbahce o kadar dogru isler yapti ki ona uzuluyorum. kadro istikrarini hoca istikrarini kurmaya calisti. Aykut Kocamani getirerek belki bir manchester modeli yaratmaya gidiyordu. biraz da duzgun bi medyamiz olsa fenerlileri gazlamasa olacakti bu is. belki de son 10 senedir en iyi kadrosu fenerde. besiktasla gs nin kac oyuncu transfer ettigine bakmaniz yeterli. tesis ve ekonomik anlamda takim inanilmaz buyudu. fener tikir tikir oynamaya basladi. gs nin bu asamaya gelmesine en az 2 besiktasin da 1 senesi var. tabi sampiyon olamayinca takimi dagitma manyakiligindan kurtulurlarsa. besiktas kurtulmus gozukuyor. bursaspor gs zencileri takima dolduruyor. herkes fenerin taktigini kopyaliyor. herkes 10 senedir feneri taklit ediyor ama fener sikeci. peeeh
29 Temmuz 2011 02:15
40 Yasindayim, herhalde 30 yildir gazete okurum televizyon segrederim, boyle egri oturup (gercekten de egri oturuyor roportajda) dogru konusan bir insan gormedim. Yillardir kendi kafamda sorguladigim bu Fenerbahce dusmanliginin nereden ve kimden geldigini bu kadar berrak bir sekilde anlatip 40 yasimda benimde anlamam yardimci oldugun icin Allah senden razi olsun Lube Ayar. Bu roportaj boyle bir donemde dunyanin herhangi bir "ileri demokrasi" ulkesinde yapildigi anda, ana medyada yer bulur ve yer yerinden oynardi, ama maalesef simdilik sadece papazin cayirinin gezginleri arasinda sikisip kalmis. Burkino, takriben 55 dakikalik roportajdan aldigin ana fikir sadece Kazim ve Forlan kismi ise algida seciciligin hayran olunacak duzeyde. Ama en acisini Lube Ayar en sonda soyluyor. Bu surec oyle ya da boyle adaletin verecegi kararla sonuclanacak, ama Turk Futboluna yapilan bu darbe ile Turkiye'de bir kamplasma daha yaratilacak ve ekilen bu nefret tohumlari cok insanin canini yakacak. Bir kac yildir Turkiye disinda yasiyorum, cok da mutluyum, artik hic donesim kalmadi...
29 Temmuz 2011 11:52
hala işi fenerbahçe düşmanlığına getiriyorsunuz ya bayılıyorum sizin kafanıza.
mükemmelsiniz siz.
bir rte hastalığı bir de aziz yıldırım. asla anlayamayacağım galiba.
kardeşim bu fenerbahçe azizden önce şimdikinden daha küçük değildi.
takımı ne hale getirdi anlayın ya da en azından birazcık sorgulayın be.
29 Temmuz 2011 13:43
Çok güzel bir roportaj olmuş.
Bu arada soruşturmanın daha adilce yürümesi için, bu sorgulama yapan kardeşlerin (savcı polis farketmez) isimleri felan bilinmeli taraftar tarafından. Bu kadar serbest takılamamalılar gibim geliyor. Ne bileyim hedef gösterme odaklı çalışan bu arkadaşların, isimleri, yaşadıkları yerler felan taraftarca bilinmeli. Bence o zaman daha adil bir sorgulama ve yargılama olur.
29 Temmuz 2011 14:13
@grjnakh
işi kimsenin FB düşmanlığına getirdiği yok, ropörtajın konularından biri zaten FB düşmanlığının şike soruşturması üzerine etkisi. Böyle bir ropörtajın altında da Tuncay takıma dönmeli mi diye tartışacak değiliz..
Ayrıca Aziz Yıldırım'la beraber FB'nin daha da büyüdüğü kesin.. bunu tüm Türkiye kabul ediyor, senin etmemen önemli değil.. Son olarak da biz sorgularız kardeşim, sen takma bizi kafana.. şimdiki gsnin borç batağı içinde olmasına rağmen nasıl böyle transferler yaptığını sorgulamayan gslılara söyle bunu.. bize değil..
29 Temmuz 2011 16:27
Süper bir röportaj olmus.Insallah senin gibi yürekli daha nice insanlar cikip daha sesli bu olanlara isyan yaparlar.Tesekkürler Lube bütün icimdekileri sesli olarak dile getirdin...
29 Temmuz 2011 16:33
Süper bir röportaj.Tebrikler..
30 Temmuz 2011 02:22
Böyle bir gazetecinin Fenerbahçeli olmasi,beni ayrica gurulandiriyor.Allah(c.c.)seni basimizdan eksik etmesin Lube hanim.Hayatimda,ilk kez,çok sevdigim ülkemde,yasamadigim için,memnunluk duydum.Böyle hisse kapilmam,beni derinden yaraladi.Hayatimi verebilecegim,ülkemi bu hale sokmaya kimsenin hakki yok!!.Beni misafir eden,ülkenin hukumeti bana ve milleteme,kendi ülkemin hukumetinden daha iyi davraniyorsa,daha çok hak taniyorsa,insan yerine koyuyorsa,beni mutlu degil kahrediyor.Artik anavatana dönmek,gerekiyor diye dusunurken,bu 2.sureç beni tamamen vageçirdi.Inançli bir musluman olarak,AKP den,nurculardan bugune kadar hep mesafeli oldum.Demek,Allah(c.c)bana lutfettigi seziler,yanlis degildi.Bu cemaata hep,supheyle yaklastim.Keza butun tarikatlar ve cemaatlar için de geçerli.artik niyetlerinden tamamen suphe ediyorum.Fenerbahçe yi haksiz ve insafsiz sekilde,yargilamak,basinin linç kampayansini asla affetmeyecegim!asla!duzgun bir hayat yasalim derken,beni çileden çikardiniz,mutsuz ettiniz,kabus yasattiniz,bunu asla affetmeyecegim.ciçegimi simdilik yerinden kopartiniz ve can suyundan aliykoydunuz,ama çicek hala canli 25 milyon dan olusan,bir tutam toprak o çicegi yasatmaya devam edecek!ta ki tekrar,kendi yerine dikilip,can suyu Aziz baskan ile kavusana kadar.
30 Temmuz 2011 09:23
Fenerbahçeli medyanın(!) Fenerbahçeli gazetecisi(!) Halil Özer hala neyi pekliyor peki Denizli maçına dair elindeki belgeleri haber yapmak için ?? Sorgusuz sualsiz ağzından girilip burnundan çıkılmadı mı bu süreçte Fenerbahçe'nin, utanmadan suçlu vesikalarını bile teşhir ettiniz Allah'ın belaları, hala neyin check'iymiş..
30 Temmuz 2011 14:51
Burada bu kadının doğrumu eğrimi olduğunun kanıtı şöyle basitçe ortaya çıkar; Aziz Yıldırım ve kokuşmuş tayfasına destek varmı yokmu?
İşte size turnusol kağıdı - eğer destek varsa bu kadının dedikleri küllen yalan, ama en kötüsü bu yalana kendisi de inanmış ve çevresini inandırmaya çalışıyor. Tabii ki yemezler.
Ha eğer destek yoksa o zaman samimiyetine inanırım.
Unutmayın Fenerbahçeli kardeşlerimiz yalanlar büyüdükçe inananlar artar.
Fenerbahçenin başına musallat olan bu insanların olayı da budur.
Hitler' in günlüğünden alıntı.
10 Ağustos 2011 13:50
ahahahaha...karının dediklerine bak yaa.. altı üstü taraftar sahaya atlamış ne var bunda ..
sen böyle konuşmaya devam et...bi gün sokakta közellikle BEŞİKTAŞ civarında kadınlığına bakmadan biri ağzını yüzünü kırdığında ne var bunda'yı görürsün
ulan şu kadınlar futbol yorumlamıyor mu hasta oluyorum bunlara yaaa
1 saatlik videoda karı 1 dakikalık mantıklı şey söylemiyor
10 Ağustos 2011 16:11
şimdi bu zihne iyi bakmak lazım. bu zihin gerçekten incelenmesi gereken bir zihin.
lube 1 saat konuşuyor, bir çok önemli şey söylüyor, bu zihin için bir tane mantıklı şey söylemiyor.
kendisinin "mantıklı" bulduğu şey ise şu
"bir gün beşiktaş civarında kadınlığına bakmadan ağzını yüzünü kırarlar, görürsün"
bu.
açıkça şiddet tehditi. ne için? lube taraftar sahaya atlamış ne var bunda dediği için.
1- lube böyle bir şey demiş mi?
dememiş. şunu demiş: "Şimdi aynı Radikal’ın yönetmeni “güruh” diyor Fenerbahçe taraftarına. Altı üstü kendi sahasında sahaya girmiş, kimsenin canını yakmamış insanlar bunlar. Ve güruh filan. "
yani lubenin karşı çıktığı ne? sahaya giren bu insanlara "güruh" denmesi. çünkü bu taraftar bir dönemden geçmiş, bir tepki ortaya koyuyor, doğru olmasa da anlaşılır. bunu demesini adam neyle karşılıyor? dayakla. sonra da diyor ki "bir tane mantıklı şey söylememiş"
e arkadaş, sen öküzsen, sen kaz kafalıysan, sende gri hücre yerine kiremit varsa tabi bir şey dememiş, çıktın da bu oluyor.
bu kadar aptal, bu kadar cahil, bu kadar vicdansız, bu kadar ahlaksız insanlar olmak için nasıl bir bedel ödedin acaba, ben de onu merak ediyorum. zor şeydir insanın bir insan olarak doğup sencileyin yaratığa dönüşmesi.
11 Ağustos 2011 00:49
Adamin fikri ne ise zikri de o dur. Bir gazeteciye "kari" diyen fikrin sahibinin Besiktasli kucuk bir sporcu kizi tartaklayan fikirle hic farki yokturi kanimca. Begenmedigi fikrin sahibi bir kadini agzini burnunu kirmak ile tehdit edebilen bu zihin, bu sporcu kizcagizin tartaklanmasina karsi durmak adina iki satir yazi yazabilme "durusunu" gostermis midir acaba? Orumcek zihinlerinizden biktim usandim artik, biraz edepli olmayi deneyin diyecegim ama o Kirli zihninizde edep kavraminin yeri var mi o bile tartisilir