Yeni Moda: "Fenerbahçeli Tepkisi"



Şimdi bin yıllık laf oldu "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak" kastettiği yeterli veri sahibi olmadan bir konuda yargı sahibi olmak. Bunun yanlış olduğu apaçık. İçinde yaşadığımız günlerse "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi" olmayı dahi bir entellektüel aktivite olarak gösterecek seviyede. Zira fikir sahibi olmak, nereden baksan yine de belirli bir hususta belirli sebeplere dayanan bir iddia sahibi olmak anlamını da geliyor. Oysa yaşadığımız , giyilen formaya göre slogan atmak.

Bu formanın ne olduğu da önemli değil. Diyelim şahıs bir an CHP formasını giyiyor, o zaman Ergenekon Davası ile ilgili CHP ve kanaat önderleri tarafından ortaya atılan "tutuklu yargılama sürelerinin uzunluğu", "soruşturmanın gizliliği", "iddianamenin hala hazırlanmaması", "basına bilgilerin sızdırılması" gibi konulardan rahatsız oluyor. 10 dakika sonra Beşiktaş formasını giyiyor, bu sefer soruşturma safhasında, haklarındaki bilgiler maksatlı olarak kamuoyuna servis edilen ve medya eliyle çarpıtılan kendi yöneticisi ve teknik direktörünün "aklanarak gelmesi" gerektiği görüşünü "dünyanın en onurlu, en doğru" görüşü olarak kabul ediyor.

Tutarlılık filan, hava civa.

Bir AK Partili, kapatma davası sırasında davayı yürüten savcının maksatlı olarak hareket ettiğini, eldeki delillerin Partinin kapatılmasını gerektirecek bir suça tekabül etmediğini, AK Parti'nin demokrasiyi lağv ederek Türkiye'de farklı bir rejim kurmak istediği iddiasının ise yıllarca süren bir komplo teorisine dayanan iftira olduğunu söylüyor. AK Partiye karşı derin merkezlerden kurgulanan bir senaryo olduğunu ileri sürüyor, yargıya güven, adalete biat, "koca savcı elinde ciddi deliller olmasa hükümete karşı böyle bir dava açar mı" sorusu filan gelmiyor, bir kaç sene sonra Galatasaraylı kimliği ile bir başka tutuklama hakkındaysa bu argümanlar aklına hiç gelmiyor. Diyelim demokratik bir toplumda soruşturma safhasında, yani iddianame bile kabul edilmeden, medyaya yansıyan kısıtlı ve çarpıtılmış bilgilerle bir şahsın "suç" işlediğini peşinen kabul edip, infazını istemek kabul edilebilir mi? Emniyet güçlerinin çıkıp "19 maçta şike tespit ettik" diye açıklama yapması suç değil mi? Medya eliyle kişi ve kurumlar üzerinde baskı kurulması, Fenerbahçe küme düşürülsün diye maksatlı yayınlar yapılmasında kuşku uyandıracak hiçbir durum yok mu?

Şimdi yeni pelesenkimiz şu: "Fenerbahçeliler gibi tavır almayalım"

Arkadaş ne yapmış Fenerbahçeliler?

3 Temmuz günü, bu blogda yer alan bir yazı Fenerbahçelinin genel hissiyatını ortaya koyuyordu. Yazıda, "Lafı eveleyip gevelemeyin, Fenerbahçe şike yaptıysa küme düşürülsün" diyorduk, disiplin talimatından da ilgili maddeyi hemen altına dercediyorduk. Ondan sonra akıl karıştıran noktalar var başlığı altında da bazı soruları soruyor, o soruların tatmin edilmesini istiyorduk. (bkz: kara 3 temmuz)

3 Temmuz'dan bugüne kadar geçen sürede o soruların hiçbiri cevap bulamadı. Abuk subuk haberler medyada sürekli yer aldı, manşet ile içeriği birbirini tutmayan haberler derya oldu.

Aziz Yıldırım 3 Temmuz'da tutuklandı.

4 Temmuz günü "iddiaların çok ciddi olduğunu, Fenerbahçenin organize şekilde şike yaptığını ve mutlaka kümeye düşürülmesi gerektiğini" söyleyen büyük bir kalabalık vardı. Ortada delil dahi yoktu? Ortada hiçbir şey yoktu.

5 Temmuz günü Ümit Karan'ın geçen gün aklandığı Çanta hikayesiyle, Emenike ile Sezer'in para sayarken görüntüleri var haberleri medyaya yansıdı.

6 Temmuz'da Emniyet 19 maçta şike tespit ettiklerini açıkladı.

7 Temmuz'da Emenike ile Sezer serbest bırakıldı. 7 Temmuz'un ilk saatlerinde devam eden Telegol programında soruşturma sanat eseri ilan edldi, yetmedi UEFA'nın "şayet %1 bile şüphe varsa Fenerbahçe'yi küme düşürün" dediği yalanı kamuoyuna servis edildi.

8 Temmuz'da medyaya Özgener diyalogları ve "TFF parası şikeye gitmiş" yalanı sızdı. 9 Temmuz'da Fenerbahçe yönetimi bir açıklama yaptı.

10 Temmuz günü Aziz Yıldırım'ın organize suç örgütü lideri olmak suçlaması sebebiyle tutuklu yargılanması kararı verildi, herkesin gözü 11 Temmuz'da yapılacak TFF toplantısına çevrildi. Herkes Fenerbahçe'nin küme düşürülmesini bekliyordu.

11 Temmuz'da TFF "liglerin ertelenmeden aynen devam edeceği" açıklamasını yaptı.

Ve millet isyan etti! İsyan etti! Twitter'da #uefabanturkey kampanyası başlatıldı, Fenerbahçe'yi küme düşürmeyen TFF Türk futbolunu kirletmişti, Galatasaray Başkanı "bu ateş üfleyerek sönmez" diye açıklama yaptı.

Altı üstü 1 hafta!

1 hafta içinde Fenerbahçe'ye karşı ortada medyaya yansıyan ve hepsi yalan çıkan iddialardan başka bir şey yokken, savunma alınmamışken, iddia metinleri ortaya konulmamışken, gerçek bir şüphe duyulmasını gerektirecek hiçbir somut olgu yokken, kamuoyu gazı ve medya havasıyla TFF'den Fenerbahçe'yi küme düşürmesini istediler, TFF böyle davranamayınca da onu protesto ettiler.

1 Hafta!

Juventus kararını ilgili spor mahkemesi 2 ayda vermişti. Dava senelerce sürdü.

Apito Dourado olayında Porto hakkında nihai karar seneleri buldu. Başkanları hakkında Fenerbahçe'den çok çok daha ciddi deliller bulunmasına rağmen Porto kümeye düşürülmedi.

1 hafta!

1 Hafta içerisinde tamamı yalan çıkan haberlerle Fenerbahçe kümeye düşürülmedi diye isyan edecek bir koca kalabalık var.

Ve buna karşı Fenerbahçelinin tutumu ne oldu?

İsyan etti?

Adalet istedi.

Bundan daha doğal ne olabilir?

Fenerbahçeliler bu seneyi yaşadı. O maçların nasıl kazanıldığını gördü. Alex'in sanat eseri gollerin, Gökhan Gönül'ün terini, maçların son dakikasında yaşanan stresi, mitolojik şekilde dönen Buca maçını, son saniyede gelen Antep maçını. Hepsini gördük.

Bir tane maçı rahat kazanamamış bir takımın şike yaptığını iddia ediyorsanız elinizde buz gibi deliliniz olacak.

O da çıkmadı.

Onun yerine yargısız infazı gördük. Serhat Ulueren, Erman Toroğlu gibi adamların Fenerbahçe hakkında hüküm verdiğini, temiz ligçiliğe soyunduğunu gördük. Aziz Yıldırım'dan şike taktiği gibi abuk subuk haberleri, ortaya çıkmayan para sayma görüntülerini, Beşiktaş maçının bile "bağlandığı" gibi izana sığmayacak iddiaları hepsini gördük.

Bu taraftar isyan etti.

Haksızlığa karşı isyan etmek erdemdir.

Masumiyet karinesini savunmak, kanunların uygulanmasını istemek, bir iddia varsa delil beklemek, 1 haftada savunma bile alınmadan hüküm verilemeyeceğini söylemek onurlu tavırdır.

Şimdi çıkmış kendilerini Fenerbahçe ile karşılaştırıyorlar.

Kardeşim siz böyle bir sezon sonu yaşadınız mı?

Siz böyle şampiyon olduktan sonra 1 hafta içerisinde ortada ciddi hiçbir delil yokken, "Fenerbahçe şike yapmıştır hemen küme düşürülsün" diye kurulan baskıya benzer bir baskı gördünüz mü?

Medyanın her kanalında ve her gazetede, aynı çarpıtılmış haberlerin "Fenerbahçe kümeye düşecek, Fenerbahçe Bank Asya'ya mı gidecek, Sponsorlar çekilecek mi, Borsada battı, Futbolcular terkediyor" katastrofi eşsesinde yayınlanmasına benzer bir deneyim yaşadınız mı?

Galatasaray aranırken, ne dedi insanlar?

Şike yaptıysa düşürülsün.

E biz ne diyorduk?

1 hafta boyunca Galatasaray'ın küme düşmesi gerektiği söylendi mi? İlgili ilgisiz bir ton haber medyaya servis edildi mi? Onlarca programda Baransular, ROK'lar çıkıp "GS kesin şike yapmıştır, süper deliller var, mükemmel ötesi, hemen düşürülsün" gibi absürd açıklamalar yaptı mı? Fenerbahçe yönetiminden biri "bu ateş üfleyerek sönmez" dedi mi?

Keşke Fenerbahçeli tavrını koysanız.

Keşke adalet talep etseniz, keşke kanuna uygunluktan bahsetseniz. Keşke deseniz ki "kimseye yargısız infaz yapılamaz, medyaya servis edilen delillerle hüküm verilemez, suç varsa savunmadan sonra mahkemede ortaya çıkar ve cezası verilir. Kimse, hiçbir gazeteci, muhabir kendini mahkeme yerine koymasın"

Keşke çıkıp adam gibi deseniz ki,

Adalet istiyoruz.

Diyemezsiniz. Demeyeceksiniz.

Çünkü adalet, Fenerbahçe nefretiyle talep ettiğiniz schadenfreude'yi size vermeyecek.

Çünkü adaletin kelime anlamı içerisinde "linç" bulunmuyor.

Çünkü adaletin usulü, kamuoyu oluştararak yok etmek değil, bağımsız, objektif, tarafsız yargılama.

O yüzden Fenerbahçe ve Fenerbahçelilerle bir tutmayın kendinizi, adaleti ancak sözlükte görenle, talep eden arasında asla aşılmayacak bir uçurum var.


14 comments:

  1. barbar dedi ki...

    şimdi bu fenerbahçe nefretini net şekilde görüyoruz. olimpik sporlar başta olmak üzere çok sayıda spor dalında öncü fenerbahçedir. malesef bu sporcularımız bizden nefret eden insanların (insan dediysem lafın gelişi) ülkesi adına yarışıyor. bir fenerbahçeli olarak sporcularımızın türkiye adına yarışmasından rahatsızım. eğer fenerbahçe'den bu kadar nefret ediliyorsa bizim sporcularımız da türk ulusal takımlarında yarışmasından neden nefret edilmiyor diye sormadan da yapamıyorum. acaba son olimpiyatlarda fenerbahçeli sporcular olmasa olimpiyatlara tek haneli sayıda sporcuylamı katılacaktı türkiye onu merak ediyorum.

    lafı uzatmak ve tek tek spor dallarından örnek vermenin gereksizliği yüzünden örnek vermiyorum. ancak genel olarak fenerbahçeli sporcuların türkiye adına yarışmasını da istemiyorum. bizden nefret eden sporseverin sporcuları türkiye adına yarışsın. ne de olsa fenerbahçeden nefret edenler adına uluslar arası arenada türkiyi temsil etmenin anlamı yok. hem fenerbahçeden nefret edeceksin hem de fenerbahçeli sporcuların başarısını ülke olarak üzerine alacaksın. bunu kabul edemiyorum sonuç olarak fenerbahçeli sporcularun ulusal takımlarda (sadece türkiye için geçerlidir, diğer ülkeler için yarışmasında bir engel görmüyorum) yarışmasından UTANIYORUM.

  2. Ertuğ Kaya dedi ki...

    Barbar, renkdaşım. Evet, çok sıkıntılı bir dönem geçiriyoruz, bunaldığın belli oluyor ama bu düşüncelerin ve yazdıkların bir Fenerbahçeli'ye yakışmıyor. Biz Türküz ve Fenerbahçeli'yiz. Türkiye olmadan Fenerbahçe, Fenerbahçe olmadan Türkiye olmaz.

    Bugün Fenerbahçe'ye yapılan yargısız infazın çok daha yoğunu diğer ülkelerin politikacıları ve vatandaşları tarafından, Türkler'e karşı yapılıyor. Bugün Fenerbahçeli olduğun için sana yaşatılan sıkıntının çok daha büyük ölçeklisini, sadece Türk olduğun için sana yaşattıklarını ve yaşatacaklarını unutma. O yüzden spor da dahil her alanda biz Türkler birlik olmalıyız. Adaletsizlik oldukça, birlikte karşı çıkmalıyız.

  3. barbar dedi ki...

    öncelikle şunu ifade etmem gerekiyor; ifade ettiğim düşünce son döneme ait düşünceler değildir. ayrıca biraz ironi de içermektedir. belki daha açık yazmam gerekiyor.

    kısacası türkiyede fenerbahçe düşmanlığı sözkonusudur. düşmanlık yoktur demek biraz hayalcilik olur. bu düşmanlığın oluşmasında az ya da çok bizim de suçumuz bulunmaktadır. ancak bu düşmanlığın nedenlerini sorgumak gibi derdim şu anda mevcut değil.

    açıkcası benim ilk yorumumda ifade etmek istediğim türkiyede spora (futbol dışındaki sporlara da) en çok yatırım yapan ve sporcu yetişiren klubun fenerbahçe olmasıdır. fenerbahçeli sporcuların sadece fenerbahçe adına yarışmadığı aynı zamanda türkiye adına yarıştığıdır. fenerbahçe spordaki bu yatırımını sadece kendisine değil ülke sporuna da yapmaktadır. durum bu iken fenerbahçe düşmanlığını ülkenin herkesiminden görmektir. sözde sporseverlerin de fenerbahçe düşmanlığı yapmasıdır. fenerbahçenin spora yaptığı yatırımları görmezden gelenlerin en küçük fırsatta bile fenerbahçeye saldırmasıdır. bu saldırganlar fenerbahçenin spora yaptığı katkıları görmezden gelmesidir. tepkimi belki daha iyi anlatabilmişimdir.

  4. samael dedi ki...

    Birkaç zamandır eni konu düşündüğüm bir konudur; Fenerbahçe Spor Kulübünün sportif faaliyetlerine son vermesi.

    Eğer Fenerbahçenin olamadığı her branş "tertemiz" olacaksa, ki bu "cinnet" halinin açıklaması budur, varsın kendilerince tertemiz, ak pak, gayet steril mücadele etsinler.

    Edebiliyorlarsa...

    Haksızlık olduğunu anlatmaya çalışmak, adaleti savunmak "beyaz dergi kapağı" basmaya benzemez.
    Kupa iade etmeye, bu ateşin üfleyerek sönmeyeceği gibi "felsefeyi ve aklı" dahi aşan sözler söylemeye, eski başkanlara şaibeye karışmadıkları için teşekkür etmeyede benzemez.

    Daha zordur...

  5. barbar dedi ki...

    işte o zaman

    işte o zaman bu ülkede kimin sporsever, kimin iki yüzlü olduğunu tartışmamıza gerek kalmaz

  6. admin dedi ki...

    Asıp kesen, Fener kesin düşürülmeli, Bank Asya'da başarılar diyen, ergen esprileri yapan, Mehmet Baransu'nun, Serhat Ulueren'in, Erman Toroğlu'nun, TFF'nin en büyük destekçisi olan Galatasaray camiası, 24 saat içinde olaya kendilerinin de dahil olmasıyla birlikte medyaya yüklendiler, Mehmet Ali Aydınlar'ı şerefsiz ilan ettiler. Bugüne kadar gördüğüm en epik döneklik hikayesiydi.

    Sulu derbiler, 17 yaşındaki gençleri dövmeler gibi aşağılık davranışları unutanlar, son derece normal olan gazetecilere yapılan tepkiye burun kıvırdılar.

    Ne zaman dik durdunuz ki siz, ne zaman tutarlı oldunuz? Papermoon buluşmaları, aynı hafta aynı pankartla çıkma gibi ittifaklardan sonra bu sefer de beyaz kapak olayı çıktı ortaya. Bu konuda bile adamlarla ortak hareket ettiniz. İşte bu yüzden hiçbir zaman en büyük olamayacaksınız.

  7. mkd1907 dedi ki...

    büyüklük mü...onlar ve büyüklük asla yanyana gelemeyecek iki kelime...

  8. emir.z dedi ki...

    Kötü örnek olarak sadece Fenerbahçeliler var. Herkesin ağzında hep bu laf var ya, kalpler bu duyguya ısındırılmış ya, zihinler hep bu düşünceye iteklenmiş ya...
    Herkes toptancılığın kayığına binmiş, alabildiğine rüzgarla dolmuş kayığın yelkenleri: "Fenerbahçe Kötülüklerin Anasıdır!"
    "Fenerbahçeli tepkisi" diyen yazar binmesin mi Nuh’un Gemisi’ne, be aethewulf hacı?
    O bile kendini alamıyor.
    Çünkü klişelere biat etmeyenlerin dünyasına tufan uğrar bu memlekette.
    Konuyla ilgili bir yazı için:

    http://emirz.blogspot.com/2011/08/toptanc-retorigin-uc-buyuk-zaaf-ahmet.html

  9. FBlackmamba dedi ki...

    Biz fenerbahçeliler olarak herzaman dik durduk ve dik duracağız.Gördükki biz dik durdukça eğri olanlar kendilerini hemen belli etti.İçlerini kin,haset ve kıskançlık bürümüş o insanlar bırakın istediğini söylesin biz fenerbahçenin ne olduğunu kendimizin ne olduğunu biliyoruz bu da bize yeter.2 hafta önce yapılan yüksek divan kurulunda Nihat Özdemirin dediklerini dikkatlice okuyalım fenerbahçe dergisinde ayrıntılı olarak yazıyor tabi medya yine işine gelen taraflarını kopyalayıp haber yaptı ya neyse.Biz yeterki bu süreçte ne olursa olsun maddi manevi takımımızın arkasında duralım.

    Emin olun bizim kadar Gsliler,besıktaslılar da bılıyor fenerbahçenin ne demek olduğunu bırakın bilinç altlarında kalanları kussunlar şimdi.
    Bugun fenerbahçe spor kulubunun yıllık butçesi 367 milyon tl yarın yönetim çıkıp dese bütün amatör şubeleri kapatıyoruz sadece futbolla yola devam edıyoruz diye olacağı şu fenerbahçe hersene şampıyonlar lıgınde çeyrek final ve yukarısını kovalar bu bütçelerle,ama bunun yanında türk sporunu da bitirmiş oluruz.Biz elbete böyle düşünmemeliyiz biz fenerbahçeliyiz diğerlerinden herzaman fikri olarak bir adım önde olduk.Fenerbahçe sadece maddiyat mı elbette değil işin manevi kısmı çok daha büyük boşuna demiyoruz fenerbahçe türkiyedir,halktır diye.(SÖZDE şike operasyonu haziran başında yapılsaydı görürdüm ben seçim sonuçlarını)

    Yani sözün özü adalete olan inancımızı kaybetmeden,sağduyumuzu yitirmeden,hakkımızı sonuna kadar arayarak sabırla bekliyeceğiz bir süre daha çünkü bize yakışan bu,fenerbahçelilik duruşu bu

  10. gökmen dedi ki...

    3 Temmuz gününden beri bir şike dalgasıdır gidiyor. Önce Fenerbahçe, sonra Trabzon, Beşiktaş ve en sonunda da Galatasaray.. Yıllardır insanların bildiği ancak bugüne dek ses çıkarılmayan, üzeri kapatılan, yalandan komisyonlar kurulup sonunda liglerin tescil edildiği bir süreç yaşandı geçmişte..

    İlk defa ciddi bir şekilde şike olayının üzerine gidildi ve ortalık yerinden oynadı. Şayet işin içerisinde 4 büyükler özellikle Fenerbahçe olmasaydı yine es geçilecekti elbette, ya da bu kadar gürültü kopmayacaktı..

    Ancak bir Fenerbahçeli olarak beni rahatsız eden birtakım olaylar oldu şu 1 aylık dönemde. Bunları kısaca açmak gerekirse şöyle sıralayabiliriz;



    1- Basın: Yıllardır Fenerli medya diye bahsedilen kişileri bu süreçte göremedik. Böyle bir medya zaten yoktu, ki zaten bunların bir hayal olduğunu, Hıncal Uluç ve benzeri yazarların, ya da program yapımcılarının zırvası olduğunu bu süreçte daha net gördük. 3 temmuzdan beri delilllerin çok sağlam olduğunu, Fenerbahçe'nin kesinlikle küme düşeceğini, UEFA'nın %1 ihtimal varsa bile hemen düşürün dediğini (ki o UEFA daha 3 gün önce CL'ye katılan takımların tanıtımı için Kadıköy'e geldi) Aziz Yıldırım'ın 87 yıl hapis yatacağını yazdılar, daha buna benzer neler neler.. Daha davası başlamamış, insanların masumiyet karinesini hiçe sayarak..



    2- GS-TS-BJK YÖNETİMLERİ: Kimisi bu ateş üfleyerek sönmez dedi (hemen düşürün, karar verin), kimisi aldığı kupayı iade etti (ancak bu kupanın getirdiği hiçbir şeyden vazgeçmeden popülist bir yaklaşımla), üstüne beyaz kapaklı dergilerle piyasaya çıktılar, kimisi de bizi hemen şampiyon ilan dedi (fırsatçılık yaparak)..



    3- TARAFTARLAR: GS-BJK-TS taraftarlarının büyük bir kısmı (içlerinde akıl sahibi, mantıklı düşünen insanlar da vardı tabiki) 3 temmuzdan beri Fenerbahçe'ye ve Aziz Yıldırım'a olan kinlerini kustular, hala da öyleler. Erman Toroğlu gözlükleriyle olaylara baktılar, Serhat Ulueren gibi formalarının renkleriyle olayları analiz ettiler, çözümlediler ve sonuca ulaştırdılar. (Fenerbahçe küme düşsün!)



    Biz 3 temmuzdan beri sadece şunu savunduk; Eğer gerçekten şike yaptıysak bizi küme düşürün. Bizim düşmekten yana çekincemiz yok. Bizim sevgimiz ve mücadelemiz, kaybetmekten korktuğumuzu sandığınız ve iade etmemizi istediğiniz teneke parçasına bağlı değil. Ancak 3 temmuzdan beri yapmış olduğunuz linç kampanyasından vazgeçin. Daha mahkemeye bile çıkmamış, delillerin ya da ifadelerin gizlilik kararı olmasına rağmen ortalıkta dolaştığı bu süreçte daha objektif olun, olaya biraz da hukuki olarak bakın, formanızın rengiyle ya da Fenerbahçe düşmanlığıyla değil.. . Rahat olun, eğer bir suç varsa ve bu kanıtlanırsa zaten zamanı gelince cezasını çekecektir bu takım.. Ve bu kararı en çok destekleyen de yine Fenerbahçe taraftarı olacaktır.



    Veee son sözüm TFF'ye: Sakın ama sakın eyyam yapma ey federasyon! Suçumuz varsa bizi küme düşür, saçma sapan, uyduruk, ipe sapa gelmez nedenlerle cezamızı indirmeye kalkma.. Bunu yaparsan şu ankinden daha fazla yakana yapışacağız..

  11. ondokuztemmuz dedi ki...

    valla benim tavrim ilk gunden beri cok net. bu sezon sike varsa (ki varoglu var) trabzon'un maclarinda var. bizi yenin diye yalvaran bjk'li ve gs'lileri gorduk. rustu, i.toraman, ekrem, sivok'u gorduk. arda, ayhan, culio'yu gorduk. faruk ozak ve m.ali sahin'i gorduk. antep, bursa, karabuk, gencler, buca'yi gorduk.

    boyle bi sezondan sonra cikip utanmadan diyorlarki fenerbahce sike yapmis. ve fenerbahce'lilerin koyun gibi bunu kabullenmesini bekliyorlar.

    su kadar serefsizlik yasadigimiz bi sezonun sonunda aziz yildirim'in kendisi cikip basbas bagirsa ve deseki "ben 6 tane maci (dikkat: 7 degil, 6) para vererek satin aldim" yine de bu sampiyonluk sonuna kadar bize helaldir. niye? cunku trabzon'un en az 7 maci gostere gostere yatis. biraz delikanli olup ayni takimlarin bize ve trabzon'a oynadigi futbolu izleyen herkes bunu gorur. aynen, 2006'da oldugu gibi.

    bunlarin hicbiri hicbiyerde konusulmayacak, yok aziz yildirim bulent uygun'a bu kadroyla cikarsaniz sizi yeneriz demismis de, korcan'in olmayan kizkardesine araba almisiz da bilmemneymis de fenerbahce'nin sampiyonlugu alinip kume dusurulmeliymis.

    2006'dan beri her turlu ittifak, kahpelik, antifener ve anti-aziz yildirim manipulasyonunu yasadik. tam bunlari yendik derken simdi karsimiza bi de hukumet ve devlet cikti. yeter artik bu camianin sabrini daha fazla zorlamasinlar...

    sonra vay soyleydi de vay boyleydi de, efendim bu futbol'du da, niye boyle oldu da bilmemne demesin kimse.

  12. (Süper)Cem dedi ki...

    şu süreçte yazdığınız ve okuduğum en iyi yazılardan biriydi bu. tavrın ve duruşun netliği gerçekten bir gerizekalının bile anlayabileceği kıvamda. saygılar tekrar ve tekrar...

  13. gumgumok dedi ki...

    Bakmayın siz "fenerbahçeliler gibi olmayalım" dediklerine. Sağda solda fenerbahçelilere söylenenler bir kompleksin çıktılarıdır. Daha dün bu kompleksi açığa vuran 2 fanatik galatasaraylı arkadaşım işin gırgırını, dalgasını bırakıp aynen şunları söylediler:

    "Ya biz size takılıyoruz ama kendi aramızda konuşurken küme düşürme gibi ağır bir cezanın gerçekleşmesi için ciddi deliller olması gerektiğini ama eğer henüz basına yansımayanlar yoksa ortada böyle bir delil olmadığını görüyoruz."
    "Bir de düzce'ye kadar giden binlerce taraftarı görünce ya da ailelerini, çocuklarını alıp metris konvoyuna giden taraftarlarınızı görünce, bizim başımıza böyle bir şey gelirse bu birlikteliği sağlayamayacağımızı biliyoruz. Kulübe çok bağlısınız."
    Bu sözleri söylediler ve yıllardır ellerine fenerbahçelileri bu şekilde kızdıracak -türkiye kupası muhabbeti ve anons skandalı dahil- bir şey bulamadıklarından dolayı bunu yaptıklarını anlattılar.
    Şimdi biz ne kadar yazarsak yazalım, konuşursak konuşalım. Karşımızdakiler eğer aşağılık kompleksine kapılmışsa, bilinçaltında kabullendiği bu ezikliği gerçek hayatta kolay kolay kabullenemez ve saldırılarına devam eder.

    O nedenle enerjimizi artık rakip taraftarların saçmasapan "duruş, temiz geçmiş" muhabbetlerine cevap vermek, kendi derdimizi onlara anlatarak harcamak yerine; basına ve yaşanan hukuksuzluğa tepkimizi sert şekilde vermeye devam etmemiz gerekir. Sahaya inilmesine, düzceye ve metrise gidilmesine "şikecilere destek" diye laf atanlarla uğraşmak saçma. Yaptığımız şeylerin sebebini, fikirlerimizi merak eden varsa, gelir sorar; anlatırız. Ya da bloglarda, forumlarda okurlar.

  14. Tolga dedi ki...

    Şimdi desem ki Fenerbahçe "NEFRETİ" Adidas gibi, Nike gibi, Ferrari gibi, Mercedes gibi değişmeyen ve bitmeyecek bir modadır. Fenerbahçe ile sahada, kurumsallaşmada, tesisleşmede mücadele etmeyi bırakın aynı kulvara gelemeyen insancıklar doğal olarak bu tür çığırtkanlıklar yapacaklar. Şimdi bu çığırtkanlığın satır aralarına bakalım; bu sene geçen senenin benzer senaryosu daha kuvvetli bir şekilde cereyan edecekti. Yani Fenerbahçe takıma yapacağı takviyelerle diğer zavallılarla arasındaki kalite farkını açacak ve borsa değeri Beşiktaş, Galatasaray ve Tarbzonspor'un toplam değerlerinin X katına çıkacak, hele bir de buna şampiyonlar liginde kazanılacak olası başarılar eklenirse aradaki fark on yıllarla bahsedilir olacaktı. Zaten yıllardır süregelen ağaç taşlamalar sonuç vermiyor ve Fenerbahçe nefretini kalbinin en derinlerinde yaşayan insancıklar her defasında yedikleri tokatla dönüyorlardı. Onlar taşladıkça daha fazla meyve veren bu ağacın artık kökünden sökülmesinin zamanı gelmişti. Tabi bunlar bu sökme işini Ali Sami Yen stadının koltuklarını sökmek gibi birçeş zannettiler ve başladılar kazmaya. Ama kazdıkça gördüler ki bu asırlık çınarın kökleri yayıldıkça yayılmış, derinleştikçe güçlenmiş. Tüm kökler birbirine daha sıkı sarılmış.
    Yakında bu çınarı kıpırdatamayacaklarını anlayacak ve yine tokatlarını yiyecekler.
    Onlar ne yaparsa yapsın Fenerbahçe onların onlarca yıl önünde olmaya devam edecek, çünkü bizler herşeyimizi sahada ortaya koyuyoruz. Kombinlerimizi alıyoruz, takımızın maçlarına gidiyoruz, korsan klüp malı almıyoruz mutlaka orjinal klüp ürünleri alıyoruz. Yani klubümüzü her anlamda destekliyoruz. Bu kulübü buraya yöneticisi, futbolcusu, çalışanı, taraftarı el ele getirdi.
    Sevgili Nihat ÖZDEMİR'in de dediği gibi "Fenerbahçe bir günde kurulmadı, bir günde de yıkılmaz, her şey gelir, her şey geçer Fenerbahçe ayakta kalır. Bu Fenerbahçe düşmanlarına 1. kapak
    2. kapak benden "Ellemeyin Fenerbahçeye farkında değilmisiniz elledikçe büyüyor."
    Eh artık 3. kapağı da Fenerbahçe nefretiyle yanan insancıklar bulsun ve gitsinler Coca Coladan 3 kapağa 1 şampiyonluk kupası kampanyasından faydalansınlar. Zaten başka türlü kupa alabilecekleri de yok...
    Sevgiler.

Yorum Gönder