Sanem Hanım'ın Gündüz Düşleri
3 Temmuz’dan bu yana yargısız infaz çetesinin Taraf ve Habertürk’ün ardından kıdemli üyesi konumunda bulunan Vatan Gazetesi’nde Sanem Altan imzalı bir yazı var bugün. Sanem Altan’ın eşi İbrahim Seten soruşturmanın birinci evresinde Fenerbahçe’nin ligi dantel gibi örerek işlediğini ve maalesef çok üzülerek de olsa bunun böyle olduğunuu, kesin, değiştirilemez ve değiştirlmesi teklif dahi edilemez olduğunu buyurmuştu. Sanem Hanım eşinin üç hafta önce okuduğu telefon kayıtlarını yeni okuyabilmiş, bunun üzerine eşinden sonra bir de o değerlendirme yazısı yazmış. Buyrun bakalım neler demiş araştırmacı gazeticimiz
3 Temmuz’dan beri şike soruşturması kapsamında önce gözaltına alınan, sonra raporlu sayılan, ardından da tutuklanan F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım 29 gündür suçlu birçokları için...
Konuyu merakla takip ediyorum...
Özellikle Boğaz Köprüsü yolunda polise “Allah Allah” diye saldıran, Shaktar maçında sahaya giren azgın sarı-lacivert kalabalığı gördükten ve tiraj kaygısını hesap ettikten sonra, medyanın bu konuya bir hayli mesafeli durmasını da doğru bulmasam da anlayabiliyorum.
Boğaz Köprüsüne doğru yürüyen insanları azgın sıfatıyla andıktan sonra çoluk çocuğa polis gazı atılmasını, "kurşun bile kullanabilirsiniz" anonslarını yazamamış Sanem Hanım, kulağına fısıldananlarla gazetecilik yapınca insan görme duygusunu kaybediyor doğal olarak. İkinci paragrafı daha komik Medya bu konuya mesafeli duruyormuş Sanem Hanım’a göre. Herhalde bir de mesafeli olmasalar "bu Aziz Yıldırım neden hala asılmıyor, idam cezası geri gelsin, Fenerliler asılsın" diye kampanya yapacaklar. Medyanın bir aydır yürüttüğü iğrenç linç kampanyası, yargısız infazı Sanem Hanım’a yetmemiş ki utanmadan medyanın mesafeli durmasından bahsediyor. Devam ediyor hanfendi:
Ama akıl ve izan varsa, böylesine ciddi bir konuda, taban tabana zıt 2 mutlak doğru da olamaz.
F.Bahçeliler 2’ye bölünmüş durumda...
Annem de birinci “duygusal” grupta olanlardan biri:
- F.Bahçe aleyhinde hiçbir şey duymak istemiyorlar.
- Yaşanan her şey dış mihrakların ve onların başarısını çekemeyenlerin komplosu...
- Şike diye bir şey varsa herkes yapmıştı zaten düne kadar... Niye kabak F.Bahçe’nin başına patladı?
- Aziz Yıldırım’ın başına gelenlerde bir iş var. Adam zaten hasta, onun üzerinden F.Bahçe’ye ceza kesiyorlar...
- Aziz Yıldırım içerden çıkmazsa F.Bahçe de küme düşecekRasyonel” olan ikinci grup ise sesi az çıktığı için daha azınlıkta kalıyor.. Onlara göre de:
n F.Bahçe kesinlikle şike yaptı. Fazla bağırmanın manası yok. Hatta ağırlarına gidiyor içine düştükleri durum, utanıyorlar.
- Aziz Yıldırım’a kızıyorlar. “Mehmet Ali Aydınlar başkan olacak diye, üst üste 3 şampiyonluk sözü verdi diye, sırf kendi koltuğunu korumak için F.Bahçe’ye tarihi bir leke sürdü bu adam” diyorlar... Ama fazla ses edemiyorlar. Çünkü azgın çoğunluktan korkuyorlar.
- Ben Nihat Özdemir, Ali Koç kalibresindeki işadamlarının kafalarını bu kadar kuma gömebileceklerini hiç sanmıyorum. Bal gibi biliyorlar şike yapıldığını, bu ayıbın kendilerini de bağladığını...
- Buna rağmen Aziz Yıldırım meselesi ile F.Bahçe’yi birbirinden ayır(a)mıyorlar... Ya Aziz Yıldırım gazabından korkuyorlar ya da onun 13 yıldır mürit haline getirdiği F.Bahçe taraftarından... Dolayısıyla Aziz Yıldırım istifa etmiyor, F.Bahçe de işin içinden çıkamıyor.
En temel ötekileştirme metodunu kullanmış hanımefendi, Fenerbahçeliler x e ayrılır ilki gözü dönmüş şikeyi savunan Fenerliler ikincisi de fazla bağırmanın manası yok kesin yaptık diyenlermiş.
Sanem Hanım Fenerbahçe taraftarının neye isyan ettiğini, 100.000 kişilik kalabalığın ( Sanem Hanım’a göre “ azgın çoğunluk” )ne için yürüdüğünü anlamamış olay ona göre çok basit, Fenerbahçeliler Fenerbahçe böyle şey yapmaz her şey yalan demiyor. Soruşturmanın ilk gününden beri bunun her iddia gibi ispata muhtaç olduğunu dile getirmek her Fenerbahçelinin hakkıdır. Üstelik dangalakça şike konuşması iddia edilmiş normal telefon konuşmalarına, gözaltı sürecinde yapılan muameleye, ortada hiçbir şey yokken bütün medyanın el birliğiyle "Fenerbahçe kümeye" kalkışmasına karşı ne oluyor arkadaş sorusunu bile soramayacak kadar uysal koyun portresi mi çizmemiz lazım. Ayrıca şu Sanem Hanım’ın belli ki olması gereken taraftar olarak gördüğü “daha fazla bağırmanın anlamı yok, şike yaptık diyen taraftarlar kimler acaba, biz niye hiç görmüyoruz onları, madem günlük hayatta birinci gruptan korktukları için gizleniyorlar bari internette falan örgütlenseler de görsek. Devam edelim:
"
Aziz Yıldırım’ın telefon konuşmalarını teker teker okudum. 250 sayfa civarında... Şunları yaptığı kesin:
- Ali Kıratlı, İlhan Ekşioğlu, Yusuf Turanlı, Abdullah Başak ve birkaç kişi aracılığıyla etkin bir şike ağı kurmuş. Bu adamlar kulüpten çıkan paraların bir bölümünü cebe indirmiş bile olabilir ama F.Bahçe şike yapmış... Çok açık ki, bu ekip daha önce de bu işlerde mesai yapmış, uzman kişiler...
- F.Bahçe-İBB maçı (2-0) kesin şike... İ.Akın ve İskender maçı satmış.
- Bursa-İBB maçında (1-1) 4 oyuncuya 60 bin lira teşvik ödenmiş. Bursa puan kaybedip zirve yarışından düşsün, F.Bahçe ile Trabzon başabaş kalsın diye...
- Aziz Yıldırım, kendi maçlarından önceki hafta Emenike sakatlandı diye küplere biniyor telefonda. Verilen bazı paralar geri istenmiş, hatta alınmış. Menajerler birbirine girmiş. Aziz Yıldırım o kadar da açık etmek istememiş durumu...
- G.Saray-Trabzon maçı için Adnan Sezgin ile bağlantı kurdurmuş, ne olur ne olmaz diye...
- Bucalı Musa’yı ayarlaması için Cemil Turan ve İlhan Ekşioğlu’nu devreye sokmuş ama ret cevabı almış.
- Federasyon başkanı ile ilgili federasyon yöneticilerine sarfettiği sözler buram buram tehdit kokuyor. Hep para veya “adalet” adı altında bazı talepleri oluyor. İstemediği bir şey olunca “Yarın basın toplantısı yapıyorum, hepinize gününüzü göstereceğim. Sizi ben seçtirdim arkadaş” diyor.
- Kim ne derse desin federasyondan vadesi gelmemiş 12 milyon lira alması bu baskının doğal sonucu... Benim anladığım hep anlattığı gibi ekonomisi öyle düzgün değilmiş F.Bahçe’nin...
- Benim kulağıma gelen ama ‘tape’lerde yer almayan Başbakan’la ilgili bazı sözleri de var."
250 sayfalık konuşmayı okumuş Sanem Hanım bravo, burdan tabletler halinde muhteşem sonuçlar çıkarmış, İBB-Fener maçı kesin şikeymiş mesela, İbrahim Akın ve İskender maçı satmış, ama araştırmacı gazeteci Sanem Hanım maçta sarı kart cezalısı olan İskender’in maçı nasıl satabileceğini anlatma gereği duymamış, Bursa- İBB maçında 60.000 dolar alanlar kimmiş, bu iki takımdan herhangi birinden bu maçla ilgili madem bu kadar net delil varken neden kimse sorgulanmamış onu da bilmiyoruz, Adnan Sezgin’le Şekip Mosturoğlu arasındaki muhteşem konuşma da Sanem Hanım’ı ikna etmiş. "Abi geliyorum 5 dakika sonra" dışında bir şey olmayan konuşmadan teşvik priminin kesin olduğuna hükmetmiş Sanem Hanım.
İşin daha ilginç tarafı Aziz Yıldırım Emenike’nin sakatlanma haberini aldığında çok sinirleniyor değerlendirmesi. İyi oynamasından o kadar çekinildiği için şike yapılmasına karar verilen adamın sakatlanması şike yapan birini niye sinirlendirsin ki ? Sanem Hanım bunu da düşünmüyor, Eşinde de olan soru sormadan gazetecilik yapma alışkanlığı gözlerine ve kalbine perde indiriyor. Ve Sanem Hanım son paragrafla bir kez daha bam telimize basıyor. Yüzde 50 oy almış, askerleri dize getirmiş dört kıtada nam salmış Sayın Başbakanımıza bie bazı sözlerin söylendiğini de duymuş , okumuş,aman Allahım bu nasıl bir cüret ama Aziz Yıldırım’ı daha zor durumda bırakmak istemediğinden olsa gerek neler dendiğini söylememiş ne büyük bir hamiyet ne büyük bir meslek ahlakı Devam edelim
Aziz Yıldırım bunların hepsini başarı için, F.Bahçe’yi şampiyon yapmak için, önümüzdeki yıllarda daha rahat o koltukta oturmak için yapıyor.
Belki de futbol dünyasının doğal işleyişi bu... Bu kayıtsızlığı başka bir kavramla açıklamakta zorluk çekebiliriz çünkü.
Şu saydığım maddelerden 2 sonuç çıkarıyorum:
- F.Bahçeliler bir zahmet karar versinler. F.Bahçe büyüklüğü çok övündükleri İslam Çupi sözündeki gibi “kupalara bağlı olmayan başka bir büyüklük müdür?”
- Yoksa her şart altında kazanmak ve bunun için her şeyi göze almak mıdır?
Bu soruların cevabını bulanlar, Aziz Yıldırım meselesine daha steril bir gözle bakabilir.
Sanem Hanım’a cevap verelim, Fenerbahçelilik tabii ki de kupalara bağlı olmayan bir büyüklüktür. Ama Fenerbahçelilik polisten gelen bilgileri ayet diye kabul etmek değildir, Fenerbahçelilik başta sizin gazeteniz olmak üzere yapmakta olduğunuz ahlaksızca bir linç kampanyasına boyun eğmek değildir. Fenerbahçelilik bırakın kesinleşmiş yargı kararını ortada gözaltı ifadesi bile yokken "Fenerbahçe küme düşmeli" diyen temiz futbol havarisi tetikçilere karşı durmaktır. Oyuncularının sahada kazandığı, taraftarın tırnaklarını yiyerek izlediği maçları bir dakikada atılan çamurun üstüne "polis diyorsa doğrudur” diye iki dakikada satmamaktır. Sizin bütün bir basın olarak devre dışı bıraktığınız soru sorma refleksini her daim hatırlamaktır .Sanem Hanım bitiriyor yazısını
Bu, parmaklıklar arkasındaki birini suçlama yazısı değil, onun neyle suçlandığını anlatabilme çabasıdır...
Düne kadar bu yapılanlar normalmiş, ama artık değil ne yazık ki...
Aziz Yıldırım’ın avukatı Faik Bey’in medyaya söylediklerini Balyoz ilk ortaya çıktığı dönemdeki Çetin Doğan’ın haline benzetiyorum.
“Türkiye değişiyor” sözünün az kaldığını, artık değiştiğini bile anlamıyorlar sanki...
Bu işin tek duygusal yanı, değişimin sancılı, zaman zaman adil olmayan, insan onurunu ayaklar altına alabilen yanlışlar da yapması...
Allah Aziz Yıldırım’a ve eşi Gonca’ya sabır versin...
Sizin de benim gibi gözleriniz yaşardı değil mi? Bu parmaklıklar arasındaki birini suçlama yazısı değilmiş, Ahmet Çakar’ın önce birine şerefsiz diyip bakın "yanlış anlamayın beyler hakaret anlamında söylemiyorum" demesi gibi bir şey herhalde Sanem Hanım’ın ifadesi. Ses kayıtlarından şike suçunun sabit olduğunu ikinci paragrafında muştulayan kişi suçlama yazısı değil diyor ve bin türlü hukuksuzluğun ardından artık dillere pelesenk olan en çok Samanyolu TV haberinde duyduğumuz "Türkiye değişiyor" sloganıyla da yazısını bitiriyor. Bu arada Fenerbahçe ile Çetin Doğan arasındaki anolojide benzersiz. Zaten bu sipariş üzerine yazılan yazılarda asker-Fenerbahçe özdeşliğini kurmadan yazı yazmayın diye bir uyarı var herhalde. Baransu Haziran ayında Fenerbahçe Orduevi ile Fenerbahçe Cumhuriyetini özdeşleştirerek bu kampanyanın startını vermişti. Yazının sonunda insan onurunu ayaklar altına alan yanlışlardan da tek satırla bahsetmiş Sanem Hanım ancak onları da ufak sancılar olarak tolere etmiş kendisi. Kendisinin belirttiği gibi biz Türkiye’nin değiştiğine pek inanmıyoruz ama umarım Türkiye bir gün değiştiğinde size “tetikçilik değil gazetecilik yapın” diyebilen birileri çıkar.
1 Ağustos 2011 12:27
Sanem hanim belli ki "su populer bok atma meselesi hakkinda birkac birsey karalayayim bari" diye dusunmus(meydan bos tabii); sozum ona gazeteci(!) ya... Kosemin yazari, bilgi ve tarafsizlik yoksunusun! Ayni yazinin icinde kivirmayi da becerebiliyorsun fakat. Gecmiste bir dansozluk mu var yoksa genetik mi? Su bizim kulup yonetimi, sizi Allah'a havale ediyorum. Susun bakalim bu is nerenize girecek.
1 Ağustos 2011 12:51
Fenerbahçe adına bu insanlar için harcadığımız zamana üzülüyorum. Sistemsel sorunları, temelden oluşmuş çürükleri ellerimizde yamalar, alçılar, giderme çabasındayız gibi geliyor.
İbrahim Seten kimdir ki? Peki ya Sanem Altan? Lütfedip okuyun lütfen yazılarını şöyle alt alta. Defne Joy Foster için yazdıklarını okuyun, medya üzerine yaptığı güzellemeleri.. ortaokul öğrencisi ayarında ki yazı hakimiyeti ve düşünce gücüyle döktürdüğü "politika" 'kompozisyonlarına' bir bakın..
Şimdi bu kadıncağıza neyi nasıl anlatırız artık bu saatten sonra? Eline tutuşturmuşlar 250 sayfa, o da anladığı kadarıyla yazı çiziktiriyor, birileri de bunu basıyor, biz de üzerine yorum yapıyoruz. Herkes biliyor için için onun ve eşinin kıymeti harbiyesini, herkes biliyor bunların her anlamda C sınıfı figüranlar olduklarını, değiştirilebilir, kullanılıp atılacak bir gürühtan oluştuklarını... Herkes herşeyin farkında, onların en yakınındakiler bile..Yarın bir başka Sanem'e bir başka 250 sayfa tutuşturacaklar, o da bir başka telden yazacak...
Korkarım devran döndü arkadaşlar. TMSF, Yargı, Polis, Cemaat, Medya...esas oğlana ya da maşasına ne isim koyarsanız koyun, Türkiye'de bir devrim oluyor, ve biz Fenerbahçeliler olarak bu tasfiye sürecinin "collateral damage" i yani ek hasarıyız, kim vurduya gitmiş milyonlarıyız.
Bunun ötesi yok...bu süreçte kan emmek için vızıldayan her sineğe cevap yazıp, olmayan isimlerini duyulur hale getirmeyelim derim....amma velakin biliyorum ki iliğimizde var savaşmak, ve tıpkı bu yazı gibi tokadı basıp bunları bir bir ezmek...kendimizi tutamaığımızın da farkındayım..
Sonumuz hayrola. Hepinize huzurlu bir Ramazan dilerim..
1 Ağustos 2011 13:25
Altan ailesi bu ülkenin dibine dinamit koymaya devam ediyor!
1 Ağustos 2011 13:33
papazınçayırı destan yazmaya devam ediyor, bu yükü sırtlayan arkadaşlara bir kez daha teşekkür... acaba daha fazla nasıl etkin, okunur hale gelinebilir diye düşünüyorum... mutlaka okunurlukta büyük bir sıçrama olmuştur, ama doğrudan kamusallığı etkilemek nasıl olabilir, eminim blog emekçileri de bu yönde de stratejiler belirliyordur...
ps.1. politik ton oldukça maharetli biçimde yerine konuyor...
ps. 2. uğur boral olayının qtm ürünü olduğu belki sezilebilirdi, bir de o fotoğrafı değil de başka bir fotoğrafı kullanmak daha iyi olurdu, kanımca
1 Ağustos 2011 13:36
Olayın başından beri yaptıkları bu işte : Kamuoyu oluşturmak! Delilleri biz gördük (sızdırdık/uydurduk), hakimi beklemeden kamu vicdanı adına -sizin yerinize- değerlendirdik ve suçluyu bulduk. Siz boşuna "acaba?" diye sormayın. Size ne gösteriyorsak, ne söylüyorsak ona inanın. Mesela şike yaptığı söylenen oyuncu maçta oynamamış mı? Olsun yinede bir yolunu bulup yapmıştır, bize inanın. Emenike para sayıyordu, Mehmet Yıldız telefonda maç satıyordu yazdık bunları ama polis serbest bıraktı. Olsun yinede temiz değiller, siz suçlu olduklarına inanın!
Rating uğruna herşeyi yaparız biz. Dinimiz, imanımız rating bizim. Nasıl daha çok gazete satar derdindeyiz. Bu uğurda yalan da söyleriz, düşene de vururuz, yargısız infazda yaparız. Hatta yaptığımız yargısız infaz için taraftar bizi stattan kovunca utanmadan birde üste çıkıp protesto deklerasyonu yayınlarız, "maça gelmeyeeğiz" deriz. Onlar kim oluyor ki? Biz ne dediysek o! Gerçek biziz, biz sizin yerinize sorguluyoruz herşeyi, tertemiz yarınlar için sorumlu! gazetecilik yapıyoruz.
Mesela içimizde birisi var, zamanında maçlardan sonra ofsayt çizgisi çekip maç sonu tartışmalarında bilirkişi olan. Öyle dürüst öyle düzgün bir insan ki! Youtube da videosu var kendi ağzında "Asistan bana soruyor abi ofsayt çigisini nereye çekeyim? Top içerdemi kalsın yok dışarda mı" diye. Şaka söylemiştir tabii. Yoksa işine geldiği gibi pozisyonlara ofsayt yada değil şekilde yanlı karar veriyor olamaz.
Bir başkası hakkında bir hakeme iftira etmekten 2 senelik hapis cezası var ama ertelenmiş! Bu arkadaşımız da TRT de yapılan ve şike dosyası adı altında Fenerbahçeyi konuştukları programda bilirkişi olarak yorum yapmış. "Evet şike var, Aziz Yıldırım yapmıştır" demiş
Bu kadar ucuz musunuz? Rating uğruna, gazete satsın/tv seyredilsin diye herşeyi yapar mısınız? Cevabınız hayır olsa bile yaptıklarınız tam tersini gösteriyor!Sahi birde "basın etiği" falan vardı değil mi? İşinize geldi mi ağzınıza doladığınız, ama hep sözde kalan ...
Dik durun ya! Başka bir şey istemiyoruz. Her devrin adamı olmayın! Adam gibi işinizi yapın. Halkı doğrulardan haberdar edin, yanlışları haber yapın. Ama sadece haber yapın, bırakın kararı halk versin. O yargılasın vicdanında!
1 Ağustos 2011 13:42
ligi kaçıncı sırada bitirirse bitirsin hep medyada en cok haber olan takımdı Fenerbahçe.
Şu ana kadar da kamuoyunda medyanın büyük kesimi Fenerbahçeli görüşü hakimdi.
Ancak anlaşıldı ki medya kesinlikle Fenerbahçeli değil.
Ve biz, bundan büyük bir sevinç duyuyoruz.
Sizin kadar nefreti gözlerini köreltmiş bir 'güruh'a da sarı lacivert yakışmazdı zaten..
Yıkamayacaksınız Fenerbahçe'yi.
Daha da güçlenip soracağız hesabımızı.
Ama o gün de burada olun yeter.
Kaçmadan, kıvırmadan çıkın karşımıza.
1 Ağustos 2011 13:47
@4f73fdb6-b6ae-11e0-93b4-000bcdcb2996 : Hocam belki bizi dedğin gibi tasfiye edecekler. Aksi deliller olsa bile, insanlar suçsuz olduğumuzu bildikleri halde yapacaklar bunu ve kimse ses çıkarmayacak! Böyle olacaksa bile mücadele ederek gidelim. En azından "sevdamız uğruna savaştık" deriz. Bazıları gibi korkup satmayız sevdamızı ...
1 Ağustos 2011 14:16
Sanem Hanım futbol konusunda o kadar bilgili ki!!! yazdığı muhteşem yazının hayranı olmamak mümkün değil! Böyle boş, sadece birilerine çamur atmak için yazan kalemşörlerin meydan bulduğu kağıt parçalarını (ki kendileri bu kağıt parçalarını gazete ve kendi yaptıklarını da habercilik veya gazetecilik sanıyorlar) okuyanları, bunlara kıymet verenleri incelemek lazım. Bu insanların ruh hali yansıtıyor FENERBAHÇE düşmalarının ruh halini. Şimdi bütün zavallı lazsporlular tutturdular kupa bize verilsin diye :)) zaten kupayı almalarının da başka yolu yok. Başkalırının hakkını gasp ederek alabiliyorlar.
Sanem Hanım bir de Fenerbahçeliliği değerlendirmiş inanılmaz bir aymazlık ve küstahlıkla. Bu hanımefendi! kim oluyorki şeref, haysiyet ve onur kavramlarından bi haberken Fenerbahçeliliği tartışabiliyor. O dar küçük örümceklenmiş beyninde nasıl anlayabilecek ki FENERBAHÇELİLİK nedir, nasıldır, neler hissettirir. Bu kadın hakkında bu kadar harf sarfetmek Türkçemize hakaterrir aslında.
Şimdi bir profil çizelim "Fenerbahçe önümüzdeki sene yine şampiyon olsa, şampiyonlr liginde ciddi başarılar yakalasa ve mevcut mali yapısını buradan gelen paralarla daha da güçlü hale getirse diğer Türk takımlarıyla arasındaki fark bir anda uçuruma dönecek ve kapatılması imkansız bir hal alacaktı. Ayrıca borsa değerinin soruşturmanın ilk gününde 512 M değer kaybetmesi de bu tiyatronun doğal bir sonucuydu. Yani sahada Fenerbahçe'yi durduramayacağını anlayan "ötekiler" çareyi çamur at izi kalsın yoluna başvurmakta buldu.
Bir diğer noktada ise enteresan bir açıklama var şimdi TFF'nin etik kurulu dedi ki "şike yok" bu durumda mahkemeler nasıl karar alacak ya da bu kurul dedi ki "şike var" mahkeme diyor ki "hayır kanunen şike yok" o zaman ne olacak? Bu çamurun hesabını kim verecek? Bu kalemşörlerin, kendisini yorumcu zanneden ayak takımının dilleri ve kalemleri nerelerine kaçacak? Fakat TFF Başkanı buna da açıklık getiriyor. Diyor ki "kanunen şike olmayan bir şey bizim değerlendirmemize göre şike suçunu oluşturabilir." Satır arası:Ben istediğim takımın bir maçını seyreder ceza da veririm küme de düşürürüm, istediğim gibi de suçlarım ayağınızı denk alın"
1 Ağustos 2011 14:38
İlköğretim 3. sınıf öğrencisinin zat-ı muhteremden daha özenli düzenli ve doğru yazacağına eminim.
Öncesinde kocadan torpilli spor yazarı sonrasında Altan klanından torpilli köşe yazarından dökülüp saçılabilecek şeyler ancak bunlardır.
1 Ağustos 2011 14:48
Brezilya'dan dos Santos'u, Alex'i, kanatları adeta uçuran iki isim Stoch'u, Dia'sı, defansı sürekli hırpalayan Niang'ı ve sürekli transferin gözdesi Türk oyuncuları alarak kurduğu kadro ile şampiyonluk kaçınılmazdı zaten. Alex'i, Santos'u getiren Aykut Hoca değildi doğru. Fakat Aykut Hoca geldiğinde bu takım koşmuyor dedi. Stoch, Dia ve Niang geldi. Takım adeta uçtu. Sonra her maç 5-3 4-2 vs. biter oldu. Aykut Hoca defansımız zayıf dedi. İkinci yarıda ne yenildik ne de kendi sahamızda gol yedik.
Aykut Hoca bence şu an Fenerbahçe'nin başındaki en büyük isim. Taraftar gözüyle bizlerle birlikte takım baktı, her zaman doğru teşhisi koydu ve sorunu çözmesini bildi.
Bugün Fenerbahçe hala geçtiğimiz sezonu 5'te 5'le tamamlayan isim. Zaten böylesine büyük bir kulübün, Türkiye sporuna her dalda en büyük katkıyı sağlayan kulübün böyle bir başarı sergilemesi kimseyi şaşırtmadı.
Ama her geçen gün Fenerbahçe daha da hırpalanıyor. Fenerbahçe'nin üzerine gidiliyor. Adli süreçteki saklı kalması gereken her şey ortalığa saçılıyor ve Fenerbahçe'nin tökezlediğini gören her fırsatçı bir çelme takma peşinde. Ama bugün bu olay bizi bir araya getirdi. Bugün Fenerbahçe taraftarı her yerde kulübüne sahip çıkıyor her yerde hakkını savunuyor.
Kabul belki çok yara aldık. Fenerbahçe mevcut sistemini devam ettirerek kadrosuna bir iki takviyeyle Şampiyonlar Ligi'nde oldukça iyi başarılar yakalayabilecek bir kapasiteye sahipti. Bu sene artık transfer yapamayacağımız kesin. Eksikler kapatılamayacak. Ve Yobo gibi Lugano gibi gitmek isteyenler var. Belki de daha da olacak.
Varsınlar bizi küme düşürsünler, zirvedeki takımı dibe vurmaya çalışsınlar. Fakat Fenerbahçe camiası taraftarı arkasında olduğu sürece asla yıkılmaz. Fenerbahçe kendini toparlar ve Fenerbahçe bir yıl geçer iki yıl geçer yine krallar gibi rakiplerinin karşısına dikilir.
Şunu herkes anlamalı ki tüm bu olaylarda kilit nokta taraftar. Çünkü Fenerbahçe taraftarına her zamankinden de muhtaç. Ve taraftar da oldukça üzgün, sinirli... Shaktar Donetsk maçında çıkan olaylar kesinlikle kabul edilemez. Taraftar sakin olmalı, kulübüne sahip çıkmalı. Sağda solda laf dalaşlarına girmeyin. Kıskananlar bunu her zaman yapacaktır. Biz onurlu ve gururlu bir şekilde takımımızın arkasında duralım. Onlar bizden her zaman çekinecektir ve yine bizim gölgemizde kaderine mahkum olacaklardır.
Fırsatçılar kıskançlıklarını tavan yaptırıp Fenerbahçe'ye zarar verme çabasıyla egolarını tatmin etsinler. Aldırmayın. Biz her zaman güçlüydük ve ne olursa olsun bu böyle devam edecektir... :)
1 Ağustos 2011 14:50
Altan familyasından başka ne bekliyoruz ki şaşırıyoruz acaba ?
Bonus : Bunlar babadan kızına nesil herhalde.
1 Ağustos 2011 15:14
benim merak ettiğim bir detay var: bu tvde spor yorumlayan insanlara büyü paralar veriliyor değil mi... bildiğimiz isimler... mesela serhat uluerer programında demirbaş olanlara para veriyor büyük miktarda (ziya bey de galonluk viski parasını da bundan çıkarıyor haliyle...); pekiyi artık gedikli haline getirilen baransu'ya bir şey veriliyor mu? bu işler hayrına mı işliyor... her şey şeffaf olmalı diyorlar ya, evet öyle, benim de aklıma takılan zarif-perdelemelerden biri bu....
1 Ağustos 2011 15:17
Yemin ediyorum bunlar bizden daha akıllı daha "(çakal)" :) Bırakalım Sanem hanım sabah kahvesini yudumlayıp mutlu mutlu gülümserken yazdığı yazıyı gururla okusun. Bu mutlulukları uzun sürmeyecek. Hayalindeki olanları kabullenen Fenerbahçe taraftarıyla çatışmasına girsin. Ülkemizde 600 bin şizofreni hastası var. Ama kesinlikle eminim ultrasüperşizofreni hastalığı bile olsa binlerce kişiyi hayali olarak göremez :) Serdar'ın dediği gibi Altan familyası, insan bulunduğu ortamdan etkileniyor abi
1 Ağustos 2011 15:51
Türkiye değişmiş iyi gazeteci olmanın yolu etrafa iyi bok atabilmekten geçiyor.
Bunu çok iyi anladık.Anlamadıkları şu meydan boş değil.O azgın fenerlilere dikkat etsin. :))
1 Ağustos 2011 17:05
Capsiz Baransu'nun bir topu daha patlamis:
http://www.soldefter.com/2011/07/30/tarafin-haberi-asparagas-cikti/
"Taraf’tan Mehmet Baransu’nun haberinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı için sıradayken Balyoz’dan tutuklanan Korgeneral Ziya Güler hakkında MİT yazısı olduğu, buna göre 1972’de THKP-C’den yargılandığı, 1989’da TBKP’li olduğu iddia edilmişti…
Taraf bu bilginin doğru olduğunu kabul edip uzun uzun THKP-C, TBKP, MİT, Ergenekon, Ordu, Balyoz karışımı bir haber yaptı. Oysa bizzat Taraf’ın yazarları arasında, yazarı olmasa da çok yakınında ulaşabileceği insanlar arasında ilgili örgütlerin en üst yöneticileri vardı.
Taraf’ın hatasını eski TBKP delegesi Aziz Çelik ortaya çıkardı. Aziz Çelik’in ilgili açıklaması şöyle:
‘Yoldaş Genaral’ haberi tam bir asparagas…
Taraf ve Baransu’nun ‘Yoldaş Genaral’ başlıklı haberinin asparagas olduğu ortaya çıktı…MİT ve Emniyetin servis ettiği bilgileri gazetecilik süzgecinden geçirmeden sansasyon için kullanan gazeteciliğin düştüğü hazin durum bu. Haberde yer alan Korgeneral Ziya Güler ile TBKP Politbüro’ya rapor yazan Ziya Güler bambaşka kişiler. Ziya Güler TKP yöneticilerinden Feridun Gürgöz’ün parti adıdır. TÜSTAV Sarı Defter Dizisinden çıkan ‘Saat Geri Dönmüyor’ adlı anılarında Ziya Güler’in Gürgöz’ün parti adı olduğu yazılı.
Taraf ve Baransu MİT belgesini süzgeçten geçirmeden sansasyon amacıyla, solu ve komünistleri karalamak için kullanmış. Taraf ve Baransu’ya göre TSK’nın bir generali kendi adıyla TBKP Politbürosu’na rapor yazabiliyormuş. Oysa birazcık solu bilen biri bu gibi parti ve yazılarda müstear ad kullanıldığını bilir. Ama bu ‘salak general’ müstear değil kendi adını kullanmış! İşin daha tuhafı MİT bu raporu bir partilinin takma adla yazmış olacağını anlamıyor ve bunun generalin kendisi olduğunu sanıyor. Ve bu rapor bir insanın yargılanması ve tutuklanması için belge oluyor ve sonra haber oluyor.
Şu saçmalığa bakar mısınız?
Ve şu gazeteciliğe bakar mısınız?!
Polis ve MİT’ten servis edilen belgeleri olduğu gibi yayınlayan ünlü ve sansasyonel gazeteci kendi gazetesinde yazan TBKP eski Genel Sekreteri Nabi Yağcı’ya sorma gereği bile duymuyor. Çünkü o gazeteci MİT ve polise herkesten çok güveniyor. Karala solu, karala komünistleri bunun adı gazetecilik olsun. Ülkemiz çok MİTçi gazeteci gördü. Şimdi onların foyası meydana çıktı. İleride de bugünün MİTçi gazetecilerinin foyası meydana çıkacak.
Taraf ve Baransu’nun sola ve komünistlere bir özür borcu var. Bu asparagas haberden dolayı özür dilesinler!"
1 Ağustos 2011 17:58 Bu yorum yazar tarafından silindi.
1 Ağustos 2011 18:32
ahaha lan bu yazı bile "aziz yıldırım üzerinden fenerbahçe'ye vurmaya çalışan gizli güçler" gibi bir mantığı yok, öyle bir beyan, söz, ifade yok, kaldı ki %95'i öyle olsun.
dahası "medya bu süreçte her türlü kötü muameleyi hakedecek kadar art niyetli yayın" yaptı gibi bir ifade yok, vurun ha kardeşler medyaya gibi bir durum da yok. medya yalan söylüyor, çarpıtıyor, iftira atıyor, hilaf-ı hakikat yayın yapıyor biz de aynen bunu yaptığını söylüyoruz, bu yazıda da o söyenmiş zaten.
okuduğunu anlasan, o soruyu sormayacağın için, cevap da vermiyoruz.
ha bu arada: 19 maç ile ilgili medyada çıkan bütün bulgulara tek tek yer verip, her birini değerlendirdiğimz yazıda http://papazincayiri.blogspot.com/2011/08/emniyet-tarafndan-sike-yapldg-iddia.html burada. utanır insan lan? bir üstteki yazı? daha hala gelmiş "böyle böyleyse böyle ne diyorsunuz" diye konuşmaya.
1 Ağustos 2011 18:32
herhalde bugünün "tolga"sı da "murat" olacak. gün başına 1 adet asılsız ithamcı, iftiracı, okuduğunu anlamayan, ortalamasıyla oynayan müthiş blog olduk yemin ederim.
1 Ağustos 2011 19:09
Burada çemkirdikleri yetmiyor, bir de sözlüğe gidip yine yeniden "objektif" olmadığınızı yazmışlar, sanırım başka işleri yok.
1 Ağustos 2011 19:55
@murat
- sizce "bir kulüp başkanının ya da yöneticisinin bilgisi dahilinde ( ya da güdümüyle) müsabaka öncesinde rakip takım yöneticileri, teknik direktörü, futbolcusu vb. ile irtibat kurmaya çalışmak (olağan hayatın akışı içerisinde değil tabiki, oynanacak müsabakayı manipüle etmek amacıyla)" şike midir, değil midir?
demişsin. kafada soru işareti bırakacak bir soru sormuşsun. peki bende şöyle bir soru sorayım, bu adamların tüm konuşmaları yayınlansın. hepsini görelim. bu adamlar bizim maçlardan başka zamanlarda da görüşüyo mu görelim. belkide görüşüyorlardır ha. bir futbolcunun menejeriyle sadece Fenerbahçe maçı öncesi görüştüğünü sanmıyorum ben. yada Aziz Yıldırım'ın sadece Sivas maçı öncesi Şekip beyle görüştüğünü hiç sanmıyorum.
ayrıca sorunda "olağan akış içinde değil, oynanacak oyunu ayarlamak için" derken bile, kafana şikenin kesin yapıldığını , maçın ayarlandığını kazımışsın. objektiflikten kimin bağsetmesi gerekir???
bir diğer konu, bu adamlara şikeci diyenler bunu ispatlamak zorunda. topu sahaya koydunlar, ve maç onların istediği zamanda, statda ve kendi taraftarları önünde oynanıyor. biz şimdilik gol atmak için uğraşmıyoruz, defansı kurduk ve bekliyoruz. beraberlik bizim için iyi sonuç. Kadıköy'e avantajlı bir skorla gitmek istiyoruz. bir maç daha olacak çünkü...
1 Ağustos 2011 19:57
sanem hatunun karalamasinin en can alici noktasi sudur "Benim kulağıma gelen ama ‘tape’lerde yer almayan Başbakan’la ilgili bazı sözleri de var."
tum olay bundan ibarettir, gerisi fasa fisodur. Aziz Yildirim eger saygideger cihan padisahi, davos fatihi, ezilmis halklarin hamisi, yuce sultanimiza biat edeydi, kendisi hakkinda en seckin, en leziz laflar edip, oveydi o "tape"lerde, bugun Aziz Yildirim belki de spor bakani olarak kabinedeydi. Ama kotu laflar etmis ve bunlar da kayitlara dusmus. Daha ne olsun.
Bu laflarin ne oldugunu merak ediyorum, acaba Aziz Yildirim ne demis de asilmasina neden olmus, sayin sultanimizin "fenerliligini" askiya aldirtmis.
1 Ağustos 2011 20:19
Sanem Hanim,
Kesin topü görsen bomba diye karakola yollarsin.Ama meydan bosya salla nasil olsa Fenerbahce üzerinden ünlenmek,isim yapmak moda bu zamanlar.Dislerinden kan akip,kuytuda bekleyen,ellerini devamli avusturan acayip yaratiklar.Kaleminizi insanlari yargisiz infazlamadan ve objektif olarak kullanamazsiniz degilmi? Olmaz sonra nasil gündem olacaksiniz.
Sizin gibi insanlara sadece yaziklar olsun denir.
Keser döner sap döner,gün gelir hesap döner..
Bizim rengimiz belli..SARI LACiVERT...
1 Ağustos 2011 20:44
"Sesimiz ulaşmasa da
fikrimiz ulaşır
bedenimiz ulaşmasa da
yüreğimiz ulaşır...
üçer beşer gelmeyiz biz milyonlarca taraftarınla gelsek de oraya sığmayız biz...
omuz omuza verip bu satırlarda sana ulaşırız biz...
için rahat olsun Başkanım...
safları bozmadan, yolumuzdan şaşmadan, aydınlattığın yolda hedefe yürüyoruz...
daha da kenetlendik, daha da bilinçlendik, tutmak yetmiyor artık Fenerbahçe’yi, sarıp sarmaladık Başkanım...
önceden Fenerbahçe vardı, şimdi ’daha fazla Fenerbahçe’ var...!!! önceden aydınlıkta Fenerbahçe vardı, şimdi karanlıkta da Fenerbahçe var...!!! önceden binlerce taraftarın yan yanaydı, şimdi milyonlarca taraftarın yan yana...!!! işimiz çok, gözyaşlarına vakit yok Başkanım...
aklımız sende, gözümüz Fenerbahçemizde...
ne seni terk edeceğiz ne Fenerbahçe’den vazgeçeceğiz...
biz seni bir günde sevmedik bir günde de unutmayız...
son sözün, son sözümüzdür...
için rahat olsun Başkanım...
Fenerbahçe Spor Kulübü, Fenerbahçe Taraftarınındır...
aşağıdaki de,Fenerbahçe Taraftarı’nın yeni ve tek satırlık manifestosudur...
’Fenerbahçe namusumuzdur.’
Milyonlarca Fenerbahçe Taraftarı"
1 Ağustos 2011 20:57
Zaten ALtan soyadı olan birinden mantıklı bir yazı mı bekliyorduk ki hesaplaşma zamanı elbet gelecek o zaman göreceğiz sizleri
1 Ağustos 2011 21:33 Bu yorum yazar tarafından silindi.
1 Ağustos 2011 21:48
@taurasiye sevginin nefrete dönüşmesinin nesi anormal arkadaş, sanki gidin taurasi'yi taramalı tüfekle vurun diyoruz, ezeli rakibine tuhaf bir süreç sonunda transfer o bir sporcu nasıl bir tepki görürse öyle tepki görecek ilk maçta. tepki göstereceğiz dediğimizde bombalı eylem yapacağımız mı anlaşılıyor.
şike olaylarının kan davası olacağını falan da söylemiyoruz. yazıları bağlamı içinde değerlendir, burda palavra atma, fenerbahçe taraftarının bu kanıtlara dayanılarak verilecek vicdanını yaralayan bir kararın temiz futbola değil kan davasına dönüşeceğini yazmışız. kan davası güdülecek mi demişiz, taraftarın bunu nasıl algıladığını mı yazmışız. bu cümleden bu adamlar kan davası güdecek bu blogda bunu örgütleyecek diye bir şey mi anlıyorsunuz siz? bu blogda bunları okudum diye yalan yanlış bilgi verip sanki yedi gün yirmi dört saat insanları şiddete davet ediyormuşuz gibi bir üslupla yazmak da ayıptır.
1 Ağustos 2011 21:51
murat, sen savci olsana. Analiz orgun ve mantigin bayagi uygun geldi bana.
1 Ağustos 2011 22:09
söylebeilecek çok şey var ama bir operasyonun lojistik destekçisi olmaya bu derece gönüllü bu grup gazeticilere (baransu, rasim ozan vb.) birşeyler söylemek de artık nafile hale geliyor...
ama şunu eklemeden gecemicem: yazdığı yazıda ne olduğu belli olmadan birilerini kesin dille suçladiği için hukuk ihlali yapan birisinin bu yazı üzerine kendisine gelen tweetleri takip altına aldırması insanı utanmazlığın da bu kadarı diyerek öfkeden çıldırtacak cinsten.
1 Ağustos 2011 22:15 Bu yorum yazar tarafından silindi.
1 Ağustos 2011 22:17
Sadece sakin yorumlari mi yayinlayalim murat? Neticede en fazla toplum ne dusunuyorsa onu yansitiyordur yorumlar da? Bunu bizim yarattigimiz iddia edilmiyorsa halki sakinlestirmek falan gibi kutsal bir gorevimiz oldugu mu iddia ediliyor? Bize ne taraftar cok ofkeliyse?
1 Ağustos 2011 22:39
@murat
"bu işlere tenezzül eden fb yöneticilerine tamamen suçsuzmuş gibi bakılmasını yanlış buluyorum.."
hacı bak ciddi söylüyorum.. dalga falan yok.. gerizekalısın.. tedavisi mümkün diil gibi.. ama en azından bulmaca falan çöz, yapboza yüklen.. azda olsa iq falan yükselir bişi olur.. 31 bile çekemezsin çünkü sen bu zekayla, düşün bak maymun yapabiliyo..
lan sığır bu yukarda ki cümlenin kanıtı nerde.. bu işlere bulaşan fb yöneticisi kim.. hangi mahkeme kararıyla suçu sabit, temyiz, aihm falan bitti mi?
5 senelik süreç ne ara bitti 4 haftada..
bak ciddi söylüyorum sen ve türevlerin canlı canlı önümde yanın, ateşinizde dala takılı marshmallow ısıtiyim.. hem o sahneye olan özlemim diner hem de siz sonunda bi işe yararsınız..
1 Ağustos 2011 22:42
erman toroğlu nun adliye önünde taktığı gözlüğünden sonra sanem altan ın olaylara ''steril'' gözle bakmamızı salık veren yazısı tuz biber olmuş.
hele insanlık onuru ayaklar altına alınırken e değişiyoruz ''olur böyle vakalar türk polisi yakalar'' yaklaşımı berbat.
kocasının yada ailesinden birinin başına benzeri bir adli olay gelseydi insanlara tavsiye ettiği steril bakışı sergileyebilirmiydi?
1 Ağustos 2011 23:11
@murat
Sen yoksa o yazının altına gelip kadına ne yapacaksınız diye yazan arkadaş mısın? Şaka bir yana anlamakta zorluk çekiyorsunuz sanırım ama Fenerbahçe 3 temmuzdan bu yana linç ediliyor, biz adalet istiyoruz dedik, ama her Allah'ın günü bu soruşturmaya ait hukuksuzluk yapılıyor, yargısız infaz yapılıyor, yalan yanlış haberlerle medya kamuoyunu yönlendiriyor. Daha geçen hafta Serhat Ulueren eşliğinde bu konuyla alakalı trtde korkunç bir belgesel yayınlandı, ne mahkeme olmuş, ne soruşturma tamamlanmış, ama trt bizi küme düşürüyor bir de utanmadan bunu belgesel haline getiriyor. Kimse bunlar olurken bizden sakin kalmamızı beklemesin, taş olsa çatlardı, taraftar kendini Shaktar maçına kadar yine iyi dizginledi.
Bu ülkede son sayıda smaç yaptı diye bir oyuncu, üstüne salon yağdı daha bir ay önce, biraz empati. Bizim sabrımız çok çok daha büyüğüyle sınanıyor.
2 Ağustos 2011 13:04
Hayatımda bu kadar hırslandığımı hatırlamıyorum. 6 sene oldu yurtdışında çalışıyorum, şantiyeciyim. Maç değil hakem seyreden, Barça-Real Madrid maçında Aziz Yıldırım’a küfür eden bir toplulukla yaşarsınız bu şantiye denilen yerlerde, yine de kendinize hakim olmaya çalışırsınız.
Bundan dolayı benim için internet ve internet medyası çok önemlidir. Adam gibi yazı okuyup haber almak istersiniz. Eğer yurtdışında yaşıyorsanız explorerınızın açılış sayfası mutlaka bir gazetedir. Diğer gazeteler de sık kullanılanlarda sıralarını beklerler çünkü haber almak bizim için önemlidir. İktidar sahipleri gene kimi köşeye sıkıştırmış, bunu haber yapan! ve objektif bir şekilde yorumlayan! medya gene nerden kıvırmış, bu kıvırışa gene kimlerin sesi çıkmamış-çıkamamış, yargı kime çalışmış kime çalışmamış, halkın önüne tukaka diye kimi atmışlar, terörist gene hangi dağda pusu kurmuş.. 'HABER'imiz olması lazım, kopmamamız lazım.. Haber ulan haber, kurmaca düzmece değil, atmaca tutmaca hiç değil!
Ve de en önemlisi Kanaryamı takip etmek. Senelerce memlekette olmayı en çok istediğin anlar Kanarya’nın maçına gidemediğin, maçtan önce caddede yürüyüp sarı lacivertleri göremediğin, şampiyonluk maçını gurbette sadece televizyondan seyredebildiğin, Sevilla’yı inletirken o sevince ortak olmak için telefonu elinden düşürmediğin anlarsa; yeri gelip ananı babanı kardeşini özler gibi özlüyorsan Kanarya’yı.. Önemlidir işte haberini de almak.
Her ne kadar klozete oturup elinde gazete, yavaştan spor sayfasına gelip bacakların uyuşuncaya kadar oturup Şeytan ne yazmış, Meleke ne analiz yapmış diye okumanın tadını vermese de, gözlerin acıyana kadar okursun Kanaryamın haberlerini, yorumlarını, analizlerini. Veya okurduk bir zamanlar..
E peki şimdi ne oldu? Aç babacım sözde objektif medyayı, atsınlar Kanarya'yı halkın önüne, ezdirsinler. Gaz bombası yiyen taraftarın haberini vermesinler, kıçlarından uydurup, devam eden-henüz başlayan davadan Kanaryamı alt kümeye düşürsünler. Seksek Sumaksu'yu ellerine alıp çuvaldaki kömürü mangala koysunlar, buna da habercilik desinler. Desinler hacı abim desinler..
Ama artık açamıyorum. Sabah gazeteye bakacak gibi olsam akşam yediklerimi ofisin ortasına çıkartasım geliyor. Küfür etsen kimse duymuyor, için soğumuyor. Bilgisayara buradan girip orada yazanın yanından çıkıp bi kafa atasın geliyor.
Detayları zaten siz döktürüyorsunuz elinize sağlık, ben de ufacık bir şey ama insanın elini ayağını titreten, böyle gazeteciliğin taaa … dedirten, üstü kapalı isim kullanmadan karalamaya ve kötülemeye yönelik bir örnek veriyim. Güzide! bir gazetemizin internet sayfasına dün düşen bir haberin başlığı ve içeriği: Taraftar Takımına Böyle Sahip Çıkar – Borissia Dortmund sezon öncesinde sattığı kombine biletlerle Bundesliga’da bir rekora imza attı. Türkçe’si: ‘Fenerbahçe taraftarı siz kendinizi bilmez bir topluluksunuz, kötüsünüz, kakasınız, sahaya inip bize saldırıyosunuz, Allah belanızı versin.’ Versin ulan versin.. Ama sizi naapsın?
Aynı kampanya şimdi de askere yapılıyor. Adam istifa ediyor, emekliye ayrıldı havası esiyor. Adam kurumumu hak hukuk çerçevesinde savunamıyorum diyor, yargı mercileri bağımsız işlemiyor diyor, medyadaki ağabeyler bundan bahsetmiyorlar bile, şimdi ne olacak kim hangi koltuğa oturacak, ne rütbe alacak haberleriyle geçiştiriyorlar.
Velhasıl kelam bu yüzsüzlüğün, hayasızlığın, insanların gözünün içine baka baka yalancılık yapmanın, taraf tutmanın, her devrin adamı olmanın gazetecilik olduğunu sanan gafillerin de vadesi bir gün dolacak, son kullanma tarihleri gelecek. FENERBAHÇE TARAFTARI bugün yapılanları yarın unutmayacaktır.
2 Ağustos 2011 14:43
@jaunebleufoncé
benim de hayatımın uzun bir dönemi yurtdışında geçti, anlattıklarınıza çok aşinayım. saat farkıyla gündüz yaşanan derbi zaferleri, işyerinde, kütüphanede internetten takip edilen avrupa maçları, ve elbette olmazsa olmaz haberler, yorumlar vs.
Artık Türkiye'ye dönmüş, yerleşmiş biri olarak söyleyebilirim ki büyük bir değimişin göbeğindeyiz. Dışarıdan bakılınca zor anlaşılan, içindeyken daha net görülen bir devrim, bir transformasyon bu. Ülkede ki bütün kurumların, bütün kişilerin üstünde bir evrim.
Bu yüzden yönetim sessiz, bu yüzden Fenerbahçeyi HESAPSIZ sevme lüksü olaMAyan yeni eski bütün camia bireyleri ürkek, bu yüzden bizi çıldırtan köpeklerin, çakalların uğultusu bu boş meydan da daha da gür çıkıyor, yankılanıyor...
Bu bağlamda yaşananları ister istemez generallerin istifasıyla, KCKyla, Balyozla vs ile ilişkilendirmeniz çok isabetli kanımca.
Bundan 5-10 yıl sonra bugünlerin analizi yapıldığında yaşadıklarımız spor tarihimizin değil, Cuhmuriyet (ya da adı o zaman herneyse) tarihimizin bir parçası içinde anlatılacak.
Yapılanlar toplum mühendisliği çerçevesinde , bizim için ikon olan kişiler bu süreçteki piyonlar olarak değerlendirelecek...bugün bütün bunların arkasında olduğunu sandığımız güçlerin bile aslında düşündüğümüz kadar direksiyonun başında olmadığını göreceğiz...
Kısacası bir toplu dönüşümdür bu. Toplum dönümüdür aynı zamanda. Bir gelenek, bir vesayet yıkılıp yerine yenisi getiriliyor..bir diğeri ötekinden daha modern, daha ilerici, daha adil ve ahlaklı da değil üstelik...Sadece ambalaj farklı.
Olaylara bu geniş mercekten bakıp HESAPSIZ sevgimizin TARIFSIZ acıya dönüşmesine izin vermemeliyiz, yoksa bu dünya gurbette de olsak Vatan denen bu sirkte de olsak yaşanılası bir yer olmaktan çıkar. Daha metanetli, daha dirayetli olmak lazım. Bütün bunların unutulmayacağını bilmek ve anlatmak lazım.
3 Ağustos 2011 17:33
Yazık ki yazık, mutsuzlukla beslenen bir ailenin ferdi olmadım hiç bir zaman ve olmayacağım.Benim ailem Annem, Babam, Karım ve Kızım VE FENERBAHÇEM. Benim öğrendiğim saygı ve sevgi. Öğrendiğim başka bir felsefede başkalarının mutsuzluğu veya eksikliği ile alay etmemek. Ben bunları öğrenerek büyüdüm. Babam bir işçiydi, yıllarını Hollanda' da işçi olarak bize bakmak için çalışmakla geçirdi.Ben FENERBAHÇE sevgisini onunla öğrendim. GUrbetteki tek tesellisi FENERBAHÇE ve bizim sağlığımızdı.Sonuç olarak sevgili Altan ailesi acaba bu kadar çamur atan kızlarıyla gurur duyuyormudur? Yada FENERBAHÇE'mizden dışlanan kocası ile mutlu mudur? Şunu iyi bilsinlerki bizler(yani FENERBAHÇELİLER) onların yazdığı gazeteyi almayacağız. Yooook yoook hiç gülme Sanem Altan, kiminle karşı karşıya olduğunu bilmiyorsun.ÇÜNKÜ FENERBAHÇELİYİZ.....