Fenerlinin Hissiyatı
Aslında söylenecek bir şey yok. Çetin Altan'ın 12 Mart sonrasındaki ilk yazısı gibi "bugün canım yazı yazmak istemiyor" deyip kalemi kırmak gerektiği gibi bir hissiyatım var ama insan bu kadar doluyken ve yalnızken de bir şeyleri yazmasa patlayacakmış gibi geliyor.
Bu ülkeden defalarca nefret ettim, Sivas'ta insanlar yanarken, her sokak ortasında fail- i meçhuller yaşanırken , ayakkabısı delik bir adam Şişli'de yatarken, katıldığımız gösteride, konserde anmada polis tarafından düşman gözlerle izlenirken ve daha onlarcası.
Takdir edersiniz ki bu ülke yaşamak için çok ideal şartlara sahip değil, şahsen benim burda yaşama nedenim bu ülkede yaşamaktan memnun olduğum için değil bu ülkede yaşamak zorunda olduğum içindir.
Bu zorunluluğu keyife çeviren, kimliğimizin en önemlisi parçası olarak gördüğümüz kulübümüzü gözümüzün önünde 50 gün boyunca linç ettiler, dün de linç sonucunda alınabilecek en ahlaksız kararı en ahlaksızca usülle alıp Fenerbahçe'nin ipini çektiler. Medyasıyla hükümetiyle savcısıyla, gözünü nefret bürümüş sözde rakiplerle, Uefa'yla kapalı kapılar ardında pazarlık yapan kukla federasyonuyla Fenerbahçe'yi mahkum ettiler.
Üstelik dalga geçiyormuş gibi bizden yargının bağımsızlığına güvenmemizi isteyenler Uefa'nın herhangi bir zorluk çıkarmaması için Trabzon'un kuraya katılacağı gün başkanının yurtdışına çıkış yasağını kaldırdılar. Seçim süreci boyunca her hafta bir üyesi çıkıp Trabzon şampiyon olsun diyen hükümet üyeleri işlem tamamlanınca timsah gözyaşlarına başladılar. Cemil Çicek Fenerbahçeli olmaktan gurur duyduğunu, Mehmet Şimsek Fenerbahçe'ye yargısız infaz yapıldığını, Nihat Ergün üzüntüsünün büyük olduğunu açıkladı. 55 gün boyunca Emniyet'in sızdırdığı, hüküm verdiği, basına sızdırdığı şeylere gıkını çıkarmayan savcının usulsüzlükleri karşısında Deniz Feneri Savcısına gösterdiği hassasiyeti gösteremeyen Hükümet timsah gözyaşlarıyla Fenerbahçe'nin arkasından "iyi bilirdik" diyen koronun başını çekti.
Ali Koç'un basın toplantısı sırasında hissettiğini, defalarca gözlerinin ucuna kadar gelen gözyaşlarını milyonlarca Fenerbahçe taraftarı aynı anda gözlerinin ucunda hissetti bu akşam , belki hayatı boyunca çocuklarının yanında ağlamamış bir Fenerli baba ilk kez ağladı, belki delikanlı pozları verip gözyaşlarını küçüklük nişanesi olarak gören yeniyetme bir delikanlı Fenerbahçe için bozdu bu önyargısını.
Bu gözyaşları basit birer hüzün ifadesi değil, bu ülkede yaşayan her Fenerbahçeli bugün kulüplerine bir kez daha sonuna kadar bağlı olduklarını görmüştür ama aynı şeyi bu ülkeye hissettikleri için söyleyemeyiz. Bugün bu ülkede yaşamaktan düne göre daha fazla utanıyoruz. Sözde adaleti milyonlarca insanın gözyaşları üzerinden tesis etmeye çalışan bir düzenden hiç bir hayır gelmez. Bugün kendini son derece milliyetçi gören pek çok Fenerbahçeli bile oyuncularının Milli Takıma gitmemesini gönülden istiyorsa milyonlarca insanın bu ülkeye aidiyeti de zedelenmiştir.
Federasyon-medya ikilisi milyonlarca insanı ötekileştirmiş, nefret objesi haline getirmiş, ve ipini orgazm çığlıklarıyla çekmiştir. Federasyon kendi kamuoyuna utanmadan yalan söyleyebilecek kadar irrasyonelleşmiş Fenerbahçe'ye karşı hakkı hukuku, kendi kararlarını askıya alabilecek cesareti göstermiştir.
Şunu aklınızda bir kez daha tutun Fenerbahçe taraftarının Fenerbahçe'ye aidiyeti bugün itibariyle daha fazla artmıştır, bu ülkeye, bu ülkenin kurumlarına bu ülkede yaşama isteğine duyduğu aidiyet ise bugün itibariyle bitmiştir. Yarım saat içinde sipariş yargı kararı çıkabilen bir ülkede bir gün hepimizin başına sipariş usulüyle bir şeyler gelebilir. Bu ülke hayatına Fenerbahçe'yle değer katmış bize yapabileceği en büyük kötülüğü yapmıştır. Bu rezilliğin sorumluluları kendi ülkesinde daha önce Kürt olduğu, kadın olduğu,eşcinsel olduğu, solcu olduğu, fazla Müslüman olduğu gerekçesiyle ötekileştirilen kitleye Fenerbahçelileri de eklemeyi başarmıştır. Bugün Fenerbahçe hiç istemese de artık resmen Türkiye'nin "en büyük azınlığı" olmuştur.
Yaralandığımız yer artık kimliğimizdir. Bugün bu ülkede yaşamaktan bir kez daha yüzümüz kızardı ve bu sarı-lacivert acı başka bir şeye benzemiyor. Hepinize lanet olsun.
26 Ağustos 2011 00:40
Katılmıyorum ana fikre. Tam tersine Mustafa Kemal'in askerleriyiz pankartından rahatsız olanlara inat, daha bir gür haykırıyorum bu sloganı. Ülkemi, bizi de yoketmeye çalışan alçaklara inat, daha bir hırsla savunmaya yemin ediyorum. Her türlü tertibi, şerefsizliği bozmak için ant içiyorum. Ülkem ve Fenerbahçem üzerine yemin ediyorum ki, hükümetiyle, yargısıyla, polisiyle, medyasıyla bu Amerikan uşaklarının defolup gideceği güne kadar mücadele edeceğim...
26 Ağustos 2011 00:58
kendimize efendi dedik lakin sineye çektikçe üzerimize abandılar. bunu yaptılar bir de kendilerini haklı çıkardılar, yetmedi karşımıza geçip keyif sigarası yaktılar. ama biz o tadı vermeyeceğiz size; biz hakkımızı alacağız ve bugün kırıtan o suratlarınız morardığında sadece bize ait olanı tekrar aldığımız için onur duyacağız. sizin yaptığınız aşağılık kompleksine asla kapılmayacağız çünkü bizler insanız.
26 Ağustos 2011 00:59
Bir gecede ülkenin en büyük ortak paydasıyken ülkenin "en büyük azınlığı"na dönüşmek.
bundan sonra tüm çabaları bu en büyük azınlığı kendi içindeki farklılıklarla bölmeye odaklanacak hiç kuşkunuz olmasın.
onuru, haysiyeti ve vicdanı yaralanmış genç insanların; ahlaksızca yürüttükleri linç kampanyası ile sağduyusunu kaybetmeye meyilli kitlelerin en ufak taşkınlığı bugüne kadar birkaç kendini bilmezin yaptığı şey denerek geçiştirilen olaylardan çok daha hafif bile olsa yeni yasa desteği ile insanlara spor teröristi damgası vuracak hem ahlaksız (şikeci) hem güçlü (tepki veren) konumuna düşürmeye çalışacaklar.
lütfen herkes siyasi görüşü ve inancından bağımsız olarak vicdan ortak paydasında bu kimliğin nasıl ayakta tutulacağına ve yeniden nasıl inşa edileceğine dair fikirlerini paylaşsın.
sağduyuyu kaybetmeden, sürekli anarak ve varlığını hissettirerek.
sürekli yazarak, hafızamızı tazeleyerek.
insanların akıllarında ve gönüllerinde zalimin yerini tekrar tekrar belleterek.
26 Ağustos 2011 01:02
artık bu ülkede azınlık haline getirildiğimiz yargısına katılıyorum ama jöntürk ün sonuna kadar mücadele azmine de katılıyorum,bu emperyal güçlerin işbirlikçi yamamalarından hesap soruluncaya dek mücadeleye devam
26 Ağustos 2011 01:03
Ali Koç'u izlerken daha iyi anladım ben Fenerbahçeli olmak ne demektir diye. Koç gibi Ali, çıktı aslan görünümlü yüreksizlere yaptı açıklamasını. Adam olanı geçtim, insan olan anlar artık. Yazıda da deniyor ya, Türkiye'nin en büyük azınlığı diye, gerçekten de öyle olduğumuzu hissettim. Fenerbahçe, bazıları kenardan kıkır kıkır gülse de bu olanlara, büyüklüğünden bir şey kaybetmez. Bunu biz zaten biliyoruz, başkaları da çıkıp adam gibi kabul etsin istiyoruz artık. Sadri Şener denen adam, fikstür çekiminden sonra ağzı kulaklarına varmış, "şampiyonlar ligine biz gitmedik, oynamak zorundayız" gibi gerzekçe ve gayri samimi bir açıklamayı insanların gözüne soka soka yapabiliyor.Helal olsun diyeceğiz onlara da ne diyeceğiz. Keşke çıkıp adam gibi deseler ki Fenerbahçe'den nefret ediyoruz, inşallah beter olur. Ama nerede onlarda o kadar yürek... Yazı on numara bu arada. Hislere tercüman oldu. Eyvallah.
26 Ağustos 2011 01:05
Bizim gücümüz umuttan daha çok belki umutsuzluğumuzdan... Yıllar boyu bir kara faşizm içinde yaşadık, kapkara bir nefretle ve ama fenerin aydınlattığı bir hayat vardı... ve artık kaybedecek başka hiçbirşeyinin olmadığı an belki en güçlü olduğun andır.. Saldırıp yakıp yıkmaktan bahsetmiyorum, ama keşke olabilse, orta yaş olgunluğunda artık hayata, artık başka fikirlere, devlete dair içten içe telkin seansları yapmanın anlamı kalmadı.. Evet artık umutsuzluk var, eminim ki en çok korktukları şey budur..
26 Ağustos 2011 01:08
duygulara tercuman bir başka yazı daha, elinize sağlık.
20 senedir futbolda haksızlıgın herşeyini yaşadık. bu son olaylar belki de yıllardır bir kere sokağa çıkamayışımızn, hakkımızı başka yerlerde aramaya çalışmamamızın ve diger birçok unsurun sonucu.
ama artık, senelerdir fenerbahçeli insanların duygularıyla oynayanların hak ettikleri cezayı çekmeleri için sonuna kadar mucadeleden başka çaremiz kalmadı.
her sene bundan kotusu olamaz dedik.eninde sonunda futbol temizlenecek dedik. ulusoy gitti, başkaları geldi değişmedi. mehmet agar gitti, faruk ozak geldi. fatih terim gitti, yine geldi, sonra bi daha geldi.
inşallah bundan sonra hiçbirşey eskisi gibi olmayacak. artık renkdaş diil kardeşiz, hep birlikte bu savaşı kazanacağız.
26 Ağustos 2011 01:08
ben de noktasına virgülüne kadar katılıyorum, bundan daha iyi anlatılamazdı bugün hissettiklerim. Nefret doluyum şu anda bu ülkenin bütün kurumlarına. Bu olaylar Fenerbahçe'ye olan sevgimi zerre zedelemedi, aksine daha da çok seviyorum biricik sevgilimi bugün. Bugünler elbet geçecek,gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır ve çok geçmeden masumiyetimiz ortaya çıkacak. Ama bugünün ahlaksızları yarının yüzsüzleri olarak pişkince devam edecekler çamur atmaya..Ve biz tek büyük olarak Türk sporunda var olmaya devam edeceğiz.
26 Ağustos 2011 01:12
devir hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku devri.
ne yazıktır ki, pil bitmiştir.
26 Ağustos 2011 01:12
bir durum: diyelim ki trabzonspor CL şampiyonu oldu, fener suçsuz bulundu işte tarifi/tamiri imkansız durum. bu nasıl tazmin edilecek? kupa ts'den alınacak mı? ts kupayı "ya ben fenerin yerine geldim, benim hakkım değil bu" diyecek mi? kahrolsun amerikan emperyalizmi! kahrolsun akp faşizmi! işbirlikçiler evinize!
26 Ağustos 2011 01:16
şike yaptıysak ADALET İÇİN YAPTIK! g.gönül "+90da gol yiyince kahrından yerlere yatan oyuncular 30 dk skor 3-0 olunca gülümsüyorlardı" YAPTIYSAK ÜÇÜNÜ BEŞİNİ ALDIK! SİZİN GİBİ GÖNÜLDEN ORUSPULARI DEĞİL
26 Ağustos 2011 01:21
Fenerbahçe'nin başına gelen bu aşağılık operasyondan daha büyük bir şike yok ve bu gerçeği görmeden meseleyi analiz edenlerden daha taş kafalı holigan da olamaz.
evet büyük bir utanç içindeyim. Benim yaşadığım kulübümün haksız yere şampiyon olmasının verdiği bir utanç değil, iyiki de değil... benim utancım bu aşağılık operasyonla kulübün haysiyetinin linç edilmesine gülen, bundan zevk alan insanlar adına duyduğum utançtır. Bu insanlarla aynı yerde yaşamaktan, kimileriyle öyle ya da böyle bu hayatın içinde temas ediyor olmaktan duyduğum utançtır.
26 Ağustos 2011 01:27
''Fenerbahceli'nin hissiyati'' oyle yerinde bir baslik olmus ki. Duygumuz yok hissiyat(Duygular)imiz var ve karma karisik. Bu olay bizi sadece uzmedi. Ya da sadece mutsuz etmedi. Hersey ic ice ve cok ama cok yogun. Ne ararsan var misali. Aci, sevinc, huzun, mutluluk, ofke, sukunet, nefret, acima, onur, gurur, isyan, heyecan, sabir, sabirsizlik, yorgunluk, zindelik, delilik... Her sey var.
Ama en cok sevgi var. Tum bu hissiyat karmasasinin nedeni de bu sevgi.
Bu ''canim Fenerbahcem'' hissiyati.
5 Temmuz gunu genc bir kardesimiz, ''Cok uykum var. Fenerbahceme bir sey yapacaklar diye korkumdan yatamiyorum'' yazmisti. Aglamistim okuyunca. O agit ne ilk oldu ne de son. Acilisi da oldu, gururlusu da, sevincli veya sukut-u hayallisi de.
Su iki gun sonunda, icinde adalet ve sevgi olan herkesi bir yana ayirip ben de ki ''HEPINİZE LANET OLSUN!'' hissiyatindayim. Ofkeyle, uzuntuyle ama en cok da sitemle.
26 Ağustos 2011 01:55
Futbolculardan her bahsederken Ali Koç, göz altları kızardı, boğazına kadar gelen haykırışı mikrofondan rahatlıkla duyulacak sessiz yutkunmalarla bertaraf edebildi. Her bunu yapışında burnumun direği sızladı çünkü gerçekti, içindeki acının ve futbolcu grubunun karkaterinden duyduğu onurun tarifi yoktu.
Şimdi internetteki bir çok mecrada fikir ishali olmuş tiplerin; "hala ağlıyorsunuz", "suçlusunuz", "desenize biz suçumuzu ve cezamızı kabul ediyoruz" kabilinden yorumları dolaşıyor. En son Saray Bosna'da ve Srebrenitsa'da gördük benzer düşmanlığı... Yaşı tutanlar hatırlayacaktır, Sırp askerleri kurşun atıp öldürdükleri kadın ve çocukları yetmemiş gibi kasaturarlarla salam gibi dilimledi, genç kızların sansız bedenlerine tecavüz etti.
Şimdi suçu cezayı hukuku her şeyi bir kenara bırakalım ve insan olmaktan gelen hasletlerimizle düşünelim: Bu nasıl bir düşmanlık, bu nasıl bir kin, bu nasıl bir ruh hali ki, itibarsızlaştırılıp etksisiz hale getirilmiş canını çıkarttığınız bir şeyi hala daraağacında sallandırmanın derdindesiniz? İnsanlığımızdan olmuşuz, erdemden yoksun kalmışız, empati fakiri olmuşuz. İçinde Sırp askeri ruhu taşıyan faşizan fikirlerin arasındayız.
Haklısın Fatih burası artık Türkiye değil, bambaşka bir yer. Böyle bir ortamda nefes almak zorken nasıl yaşayabilirsin ki?
26 Ağustos 2011 02:19
hani insanların yorumlarına bakıyorum da gerçekten metanetli insanlarmışsınız. hala acıdan, sevgiden, yorgunluk, heyecan gibi duygulardan bahsedebiliyorsunuz. kıskandım doğrusu. özellikle son iki gündür bende iki şey kaldı
1.fenerbahçelilik kimliğim; ki bu süreç doğal olarak bu kimlik ile benliğim arasında giderek daha bir yoğunlaşmaya neden oluyor
2.içinde nefret de barındıran bir isyan duygusu. bu duygunun hemen hemen herkeste varolduğundan eminim ve bunun, eğer akacak bir mecra bulursa çok ciddi toplumsal olaylara sebebiyet vereceğini düşünüyor ve aslında birazda korkuyorum.
26 Ağustos 2011 08:15
DEMEKKİ ŞİKE YAPMIŞIZ, DEMEKKİ BİZİM KLÜBÜMÜZ ŞAİBELİ,DEMEKKİ FUTBOLCULARIMIZIN ALIN TERİ GÖSTERMELİK FUTBOLCULARIMIZ BU ŞAMPİYONLUĞU HAKEDECEK TOPLULUK DEĞİL, AKLANINCAYA KADAR HİÇ BİR FENERBAHÇELİ FUTBOLCUMUZ MİLLİ FORMAYA LAYIK OLMADIĞINI AÇIKLAMALI VE MİLLİ TAKIMA GİTMEME KARARI ALMALIYIZ. ONLARA GÖRE FUTBOLCUMUZUN ALNININ TERİNDE ŞAİBE VAR DİYE BAĞARIYORSUNUZ O ZAMAN BİZE VE BİZİM HİÇ BİR ŞEYİNE İHTİYACINIZ YOK...
26 Ağustos 2011 08:34
içimde sadece üzüntü ve nefret var.buradaki yazıları okuyunca gözlerim doluyor her bir yorumu okuyup 2 dakika ara veriyorum.şu 2 cümleyi 5 dakikada anca yazabildim.
bu işin içindeki herkese lanet olsun.
26 Ağustos 2011 09:47
olanlara inanamıyorum ya.ali koç dün gece canlı yaynında konusurken gözyaşlarımı tutamadım.yeter artık ya bunların hakkndan kim gelicek ya .biz sahipsizmiyiz nerdeAli ŞEN nerde kalkavanlar,soydanlar,gün birlik beraberlik elbirliği günüdür.
26 Ağustos 2011 10:02
bir ruya goruyorum. 3 temmuz sonrasi savcilarin milletvekillerinin medya patronlarinin klup baskanlarinin telefonu dinleniyor. fenerbahcenin son hafta kaybettigi sampiyonluklar irdeleniyor herkesin ipligi pazara cikiyor. metris cevaevi futbol takimi kurup sampiyon oluyor. metrismac da turkiyenin en cok okunan gazetesi.
26 Ağustos 2011 10:22
Ülke,vatan dediğin 2 karış toprak parçası değildir,vatan-millet-sakarya diyerek bir ömür geçilmez ülkeyi ülke yapan üstünde yaşayan insanlardır benim gözümde.Ve malesef bu ülkede yaşayanlar sınıfta kaldık,ecdadımıza layık olamadık.Burası artık Türkiye değil kendimizi kandırmayalım.Çünkü benim ülkem böyle bir yer olamaz...Herkes gibi çok üzgünüm malesef yazmakta bile zorlanıyorum ama butun yorumları okuyunca dayanamadım.Bugün bu ülkede herkes için birşeyler öldü malesef,benim için bu ülke öldü...BAŞIMIZ SAĞOLSUN...
26 Ağustos 2011 12:14
Müslümanım. bu ülkede inancım birçok din simsarının elinde dolara tahvil edildi..
Atatürkçü'yüm. bu ülkede bunu söylemek bile bugün ergenekoncu yaftası yemek için yeterli hale geldi. Öyle ya, zaten kurtuluş savaşını da bu halk iman gücü ile kazanmıştı.
Vatanımı, bayrağımı seviyorum. bu ülkede vatanı sevmek ırkçılık, faşistlik olarak algılanmaya başlandı. küreselleşen dünyada vatan, millet edebiyatı çok bayağıydı!
Telekom'un, Petkim'in, Tüpraş'ın satışına tepkiliyim. Devletçi ilan edildim. Bu devirde devletçilik mi yapılırdı. devir daha fazla demokrasi, daha fazla insan hakları, daha fazla kapital devriydi..
Fenerbahahçe'liyim, Aşığı olduğum takım, son 1,5 aydır linç edildi. savcısıyla, medyasıyla, 4/3üyle, Türk futbolunun tüm günahları Fenerbahçe'nin omuzuna yüklendi. Ve gözyaşlarımızla gusül abdesti alınarak Türk futbolu temizlendi.
Bunlara mı yanayım, yoksa uefa müfettişin sömürge valisi gibi ülkemize gelerek hukuksuz bir şekilde küme düşürülmemizi istemesine ve federasyonun buna boyun eğmesine mi yanayım?
Uefanın böylece, Fenebahçe'nin olası bir tazminat talep etme hakkı doğduğunda, topu TFF'ye atacağına ve Tazminatı TFF'nin ödemesi durumunda kalacağına mı yanayım?
Uefanın böylece, fifa başkanı sepp blatter'in ülkesinin takımı olan basel'in şampiyonlar ligine üçüncü torbadan alınmasına ve kimsenin bunun farkına olmasına mı yanayım?
Uefanın böylece, mızmızlanan ve "bak komşumda da şike yapıldı onları da düşür, banane banane" şeklindeki hezeyanlarına karşı takımımın kurban edildiğine mi yanayım?
Ülkem takımlarının menfaat için beni uefa'ya jurnallediğine, bunun bir milli dava olduğunun farkına varamayıp, ülke olarak uefa'ya karşı tek yumruk olamadığımıza mı yanayım?
Uefanın, Fenerbahçe'nin yerine Trabzonspor'u kabul ederken, Trabzonspor'dan boşalan yere neden bir Türk takımını almadığına, Avrupada 4 takımla mücadele ederken şimdi neden 3 takımla mücadele etmek durumunda bırakıldığımıza ve kimsenin bundan bahsetmemesine mi yanayım?
Yoksa kamuoyunun istediği gibi, idam sehpasına çıkıp, yağlı urganı boynuma geçirip, sehpaya tekme atmak suretiyle hayatıma son mu vereyim?
26 Ağustos 2011 20:55
ortalama bir türk vatandaşının başucu lafı olabilir bu laf;
"bu ülkeden defalarca nefret ettim..."
bugün sıra bizde...
27 Ağustos 2011 00:58
@ben-i Adem Kardeşim sen olan biten herşeyin farkında olduğuna yan.Bu ülkede en rahat olanlar hiçbirşeyin farkında olmadan yaşayanlar.Bilinçli ve farkındalıklarla dolu bir hayat sürmenin bu kadar zor olduğu acı verdiği başka bir ülke var mı acaba bu dünyada??
28 Ağustos 2011 05:04
@Blackmamba Çok haklısın. Yakın gelecekte ülkemin maruz kalacağı saldırıları kestirebilmek, aşığı olduğum takımın üzerinde oynanan kirli oyunların farkında olmak, davamızın rakip taraftarlar tarafından anlaşılamaması, her türlü bölünmeye maruz bırakılan yurdum insanının bir de bu yolla karşı karşıya getirilme çalışmalarına tanık olmak ve bu farkında olduklarımdan toplumun büyük bir kesiminin bi'haber olması büyük acı veriyor.
...
Bu sırada, yüksek perdeden bir horultu üzerine dönüp baktılar: Hanın seyislerinden bir delikanlı köşeye büzülmüş, horul-horul uyuyordu. Hepsi güldüler. Yalnız, Beethoven'in gülüşünde acı bir anlam vardı. "Bakın", dedi. "Şu gamsız delikanlı ne rahat uyuyor! Dert çekmemek için kafasız olmalı. Onun yerinde olmayı ne kadar isterdim!"
...
Ludwig Van Beethoven
28 Ağustos 2011 18:05
olay budur
benim ise bir satır yazım var
Elhamdulillah FENERBAHÇELİYİM
2 Eylül 2011 12:35
Milliyetçiler arasında büyüdüm. Siyah derililerin katledildiği dramatik filmlerde üzülen ve ırkçılığa lanet eden, yahudi soykırımına üzülen, yurtdışında herhangi bir yerde Türklere karşı kötü bir muamele yapıldığında sinirlenen, öfkelenen, küfürler savuran ama burnunun dibindeki, aynı işyerinde çalıştığı Kürdü dışlayan, Türk ırkını her milletten üstün gören, sokakta saat satan siyahilere küfürler eden insanlar arasında büyüdüm. Tutarsızlıklarıydı beni düşündüren. Yani bir insan mensup olduğu milliyetin yaptığı herşeyi nasıl mazur görebilir ve ılımlı bir kılıfa sokabilir ki? Üstelik başka bir millet yaptığında küfredebiliyorken..
Ve aynı zamanda 11 ayın sultanı hariç, her gece içen müslümanların arasında büyüdüm. Din önemliydi, zira korku vardı sonunda. Ne olacaklarını bilmedikleri bir karanlığın sonrasında yanacaklarından korktukları için mantıklı olanı seçtiler hepsi. Ama inandıkları kitabın söylediklerini işlerine geldiği zaman yapmayı tercih ettiler. Evlilik dışı cinsel ilişkinin yasak olduğunu bildikleri halde komşu kızını düzmeye çalıştılar. Şarabı da içtiler, hırsızlıkta yaptılar. Ama işlerine geldiğinde en müslüman, en namuslu oldular kukusuna parmak daldırdıkları kızları unutarak.
Devletçilerin arasında büyüdüm. Devlete karşı gelenin hain, şerefsiz ve orospu çocuğu olduğunu ve katledilmesi gerektiğini duyarak büyüdüm ve yapılan katliamlara haklı sebepler uydurulduğunu gördüm. Trafik polisi ceza kestiğinde arkasından ana avrat söven, belediye bir ceza kestiğinde söven, zam geldiğinde söven, hukuktan sürekli ağzı yanan ve devletle alakalı işlerde devamlı sürünen ve devamlı söven ama buna rağmen, devlet karşıtı bir eylem gördüğü zaman anında devletçi kesilen, vatan millet sakarya edebiyatının bir numaralı savunucusu olan insanlarla beraber yaşıyorum.
Din, devlet ve milliyetçilikten, yukarıda saydığım tezatlar nedeniyle kendi fikir özgürlüğüm bilincinde nefret ettim. Daha sayılabilecek çok şeyi var elbette, ama malum alanımız kısıtlı.
"Bu ülkede yaşamaktan nefret etmek, ama burada yaşamaya mecbur olmak" bunları bana yazdıran kilit cümle oldu.
İçimde çok büyük nefret var geçmişten ve bugünden. Alanlarda yaşadıklarımızı ve yaptıklarımızı çarpıtanlar, kendi çıkarlarına uygun olarak bölüp, pörçüp, manipüle edenler, söylediklerimizin anafikrinin kıyısını bile anlamadan nefret ettiler bizden yıllardır. Astılar, kestiler, dövdüler, dışladılar. Normalde tanıyıp "ne iyi adamsın lan sen" diyenler hayatı çözümlemiş fikirlerini görüp seni anlayınca bizden soğudular. Beraber büyüdüğümüz adamlar, çocukluğumuzu bilen abiler, onlara göre "aykırı" olan düşüncelerimiz yüzünden bizleri şerefsiz ilan ettiler ancak ağızlarına alabilecek bir şerefe sahip olamadıklarını göremediler..
Tezatlar içinde yaşayan, istediğini istediği gibi yoran, içi bomboş bir halk topluluğuyuz. Vicdanımızla hareket edemiyoruz. Beynimizdeki örümcek devreye giriyor hemen. Ece Temelkuran'ın "siz nasıl bu kadar zalim oldunuz?" sorusunun içindeki insani ifadeyi bile idrak edemeyecek, "bize kürtleri mi savunuyor bu orospu" diyebilecek kadar insanlıktan çıkmış bir toplumuz.
Düşünmemek için neler vermezdim. Keşke aptalın biri olup mutlu yaşayabilseydim.
Likya yolundaydım iki haftadır. Dağlardaydım zeytin-ekmek kombinasyonumla. Doğadaydım. Huzurluydum, yorgundum. Sabah güneşle beraber doğup, gece insanlar teravih namazına giderken uyudum.. Dünyadan bi haberdim. Tek kelimeyle yorgun ama mutluydum. Ne zaman yolum bir kent merkezine düştü, yanlışlıkla bir televizyon gördüm ve televizyonda TFF'nin kararı çarptı gözüme; işte o zaman yok oldu tüm huzur bulutları. Yine lanet ettim. Yine bir şeytan kaçtı içime, alıp sapanımı ve siyah peçemi bir kuytuda sinek gibi avlamak istiyorum bir maç sonrası bordo mavilileri.
İnsanları seviyordum ben oysa. Bu da bir tezat ve beni içimdeki tüm bu insan sevgisine rağmen bu tezata düşürenlerin mi suç, yoksa benim mi?..