Bir Fenerlinin Bilinç Akışı



"İnsan iki kere aşık olamaz ki" der Virginia Woolf, Mrs. Dalloway'de. İnsan iki kere aşık olmadan nasıl iki kez aşk acısı çekebilir peki ey Woolf?

4 yıl içinde yaşadığımız iki hüznü, iki acıyı bir şeye benzetmek gerekirse aşk acısı diyebiliriz. Kaybettikten sonra kişiye göre geçen bir zaman diliminde şuursuzluk hali, sonra geçip giden maça dair birbiri ardına hafızadan çağrılan görüntüler, şu şöyle olsaydı, şu iki santim sağa gitseydi dilekleri ve yine bunların sonunda elde var hüzün. Sevdiğiniz, aşık olduğunuz birinden ayrıldığınız ilk anlara benziyor şampiyonluğu böyle son anda kaçırmak. Zamanla unuttuğunuzu falan sanıyorsunuz ama bir yerlerde duruyor öylece. Dün pek çok insan maçın ikinci devresinde Denizli maçını yeniden yaşadı. Unuttuk, bir daha olmaz denilen maç o günkü tazeliğiyle zihnimizdeydi, e kolay değil ilk aşk acısı kolay unutulmuyor elbet . Şimdi bir başka acının, gönlümüz asla başkasına kaymasa da peşine takıldığımız tuhaf sevgiliden ikinci darbeyi de yemenin şaşkınlığı içindeyiz. Masumiyet filmindeki Bekir'in yıllardır peşinde koştuğu Uğur için söyledikleri geliyor aklıma. "Yol belli eğ başını usul usul yürü şimdi ... dönüş yok.

Bazen düşünürüm Fenerbaçe'yi hayatımın merkezine koymasam daha sağlıklı bir psikolojim olur muydu diye. Niye bunca trajediden sonra halen aynı yoğunlukla peşindeyiz bu renklerin? Dün o denli büyük bir hayalkırıklığından sonra yavaş yavaş Efes maçını düşündüğümü farkedip şaşırıyorum kendime. Daha kaç kere hüzünle terbiye edildikten sonra başka bir hüzün ihtimaline karşı ateşe üşüsen bir pervane saflığında bu kulübün peşine düşeceğiz? Nasıl bir tutkudur ki her büyük trajediden sonra tekrar tutkuya sarılma iradesini kendimizde görüyoruz? Bizi bu kadar hayal kırıklığına uğratan annemiz, babamız, sevgilimiz, patronumuz, şirketimiz olsa bütün ilişkilerimizi bitirmeyi göze alabilecekken neden şu sarı-lacivertli çubuklu formaya rest çekemiyoruz arkadaş? Yanarken görüp içimizin sızladığı, gözlerimizi kaçırdığmız Saraçoğlu tribünlerine üç ay sonra yine içimiz titreyerek gideceğimizi bilmek nasıl bir çaresiz aşık psikolojisidir?

Dün gece maç sonrası şampiyonluk için süslenmiş arabanın üzerinden sarı lacivert bayrakları sessiz ve tevekkülle söken iki adam gördüm sokakta öyle boş gözlerle dolaşırken. Dört sene içinde şu psikolojiyi iki kez yaşayıp hala ruh sağlığını korumak nasıl mümkün olabilir ki? Daha kaç kez düğün hazırlıkları yaparken cenaze evine dönüşen bir evin sakinleri olma halini yaşayacağız? Sarı-lacivert olduğu için mi kolaylıkla kabulleniyoruz bu "Stockholm sendromunu"?

Artık yaşım 30 lara yaklaşıyor, 23 senedir yani akl baliğ olduğumdan bu yana bu kulübün peşindeyim, bu saatten sonra bu kadar hayatımın merkezi olmuş bir şeyi çıkarıp atmam da mümkün değil. İnsan her hayal kırıklığını kalbindeki bir odaya kilitler derler, biz Fenerlilerin kapasitesi artık doldu. Hüzünlerle eskisi gibi baş edemiyoruz, tansiyon, nabız falan kontrolden çıkıyor artık. Bunları düşünürken Efes maçının hakemleri belli olmuş mu diye düşünüyorum bir yandan, Kinsey biraz adam gibi oynasa diye geçiyor içimden, ulen ne diyorum ben diye dönüyorum tekrar.

Campenalla'nın müthiş filmi "La Silenzio de sus ojos" daki repliği hatırlyorum. "Bir erkek her şeyini değiştirebilir, dinini, eşini, ideolojisini, inancını, ama tutkusunu değiştiremez". Masumiyet'teki Bekir gibi başımızı önümüze eğip "yol belli" diyoruz tekrar -sahi Efes 4 kısaya döndüğünde bu sefer ne yaparız?- Kim demiş bilinç akışı Viriginia Woolf romanlarında olur diye, bir Fenerlinin zihninin adıdır; "bilinç akışı".


10 comments:

  1. ALİ VW dedi ki...

    cok buyuk bir hayalkirikligi yasiyoruz, inanmasi cok zor. macin son 20 dakikasi bir iskence gibi gecti. hep aklima denizli geldi. sonucta nasip olmadi bu sene sampiyonluk, lakin benim de aklimda onumuzdeki senenin kadrosu var su an. milito tarzi bir forvet, hizli iki kanat oyuncusu, italya liginden gelen bir dmc ve bilicanin yerine bir defans. nasil cl'de en azindan ikinci turu gorur bu kadro.

  2. iressaul dedi ki...

    Bu renklere çok aşığız ve "yalnız" ve güzel Fenerbahçemizin her zaman peşindeyiz. Ama aşkımız renkleredir, Bay Ego'ya veya Herr Daum'a falan değil..

  3. snnbnn dedi ki...

    Müthiş yazmışsın..

  4. PIERREMANU dedi ki...

    Nedeninin şu olduğunu düşünüyorum. Hatta kendi açımdan eminim. Fenerbahçe bu hayatta karşılık beklemeden şevdiğim tek şey benim. Bunu bir zamanlar bir kıza söylemiştim, tuhaf tuhaf suratıma bakmıştı. Anlatamamıştım da derdimi. Hemen ilk akla gelebilecek şeyi sormuştu. Annenden, babandan, sevgilinden, sevdiğin insanlardan, ülkenden, vatanından birşeyler mi bekliyorsun onları sevebilmek için? Hayır sevmek için birşeyler yapmalarını beklemiyorum ama yapmamalarını beklediğim şeyler var, bir şeyler yapmamalarını beklemek de onlardan sevgime karşılık beklediklerim, Fenerbahçe'nin ise onu sevmem için hiçbir şey yapmasına veya yapmamasına gerek yok, çünkü Fenerbahçe kişilerüstü, soyut bir tutkudur, aşktır, sevgidir demiştim. Yine burada dedim.

  5. Salih Sözmen dedi ki...

    Kelimeler kiyafeyetsiz kalır denir ya hep böyle anlarda, hiç de değil hepimizin boğazında düğümlenen o yumruyu öyle güzel özetlemiş ki burası acaba deplasmandaki efes biletleri yine gişeden mi çıkar diyorum içimden artık

  6. Tuğberk dedi ki...

    dün gece kombineyi kesinlikle yenilemeyeceğimi herkese söylerken , öğlen yenilemelerin ne zaman biteceğine veya yeni alımların ne zaman başlayacağına bakmak için resmi siteyi açtım..

    böyle sevginin içine sıçayım , seviyoruz hakikaten..

  7. Burce dedi ki...

    virgina woolf kadar duygusal değil ama bir insanın başına büyük bir felaket bu kadar kısa süre içerisinde 2 kez gelmez diye düşünüyordum ben de maça kadar. baw...

    bi de bu yorumu yazarken dikkatimi çekti aethe'in ekipteki tipinin de asker olduğunu :)))

  8. doktor dedi ki...

    gözümden yaşlar süzülür...

  9. simerazzi dedi ki...

    kupa maçının bitişiyle aklıma gelmişti bu olacaklar. kendi kendime, içimden konuştum. dillendiremedim. kalbim kırık resmen.

  10. Unknown dedi ki...

    soylenecek soz birakmamissin fatih...ozlemle ve hasretle persembe gununu bekliyorum...

    @pierremanu ayni diyalogu kiz arkadaslarimla ben de tekrar tekrar yasiyorum, hatta 100.yilimizda her bransta yasadigimiz o inanilmaz temponun katkisi coktur 3,5 yillik iliskimin noktalanmasinda :)

Yorum Gönder