28 Şubat 2009

Fenerbahçe 4 - Sivasspor 2
TSL 28/02/2009


fenerbahçe sivasspor

Milliyet Spor ve Ajanslar
Turkcell Süper Lig'de 22. haftanın en zorlu mücadelesinde Fenerbahçe, Kadıköy Şükrü Saracoğlu Stadı'nda Sivasspor'u konuk etti. Nefesleri kesen mücadelede Fenerbahçe, Sivasspor'u 4-2 mağlup etti. Fenerbahçe'nin golleri Uğur Boral(5',34'),Semih Şentürk(26') ve Lugano(77')'dan geldi. Sivasspor'un gollerini ise Mehmet Yıldız (4') ve Murat Sözgelmez (25') kaydetti. Fenerbahçe aldığı 3 puanla lider Sivasspor ile aradaki puan farkını 5'e indirdi.

İLK YARI

3. dakikada konuk Sivasspor öne geçti. Bu dakikada ortasahadan Musa'nın pasında sol çaprazda Kamanan topla buluştu, aut çizgisine inip içeriye çıkardığı sert top Lugano'ya çarparak kale sahasına düştü. Kaleci Volkan'ı yanıltan topu önünde bulan Mehmet Yıldız kafayla ağlara gönderdi: 0 - 1.

4. dakikada Fenerbahçe beraberliği yakaladı. Bu dakikada Deivid'in pasında sağ çaprazda topla buluşan Gökhan Gönül'ün ortasında arka direkte Uğur Boral yükselip kafayı vurdu ve meşin yuvarlağı kaleci Petkoviç'in sağından ağlara gönderdi: 1 - 1.

25. dakikada Sivasspor tekrar öne geçti. Bu dakikada Bilica'nın kafayla kale sahasına gönderdiği topu Kamanan da kafayla defansın arkasına indirdi, Murat Sözgelmez kontrol edip sert vurdu ve meşin yuvarlağı ağlara gönderdi: 1 - 2.

27. dakikada Fenerbahçe yeniden beraberliği yakaladı. Alex'in derin pasında Gökhan Gönül, ceza sahası içindeki Semih'in önüne bıraktı, bu oyuncu da şık bir plaseyle meşin yuvarlağı ağlara gönderdi: 2 - 2.

33. dakikada Sivasspor'da Mehmet Yıldız'ın pasında sağ çaprazda ceza sahası dışında Abdurrahman topun gelişine sert vurdu, ancak meşin yuvarlak yandan az farkla auta çıktı.

34. dakikada Fenerbahçe öne geçti. Bu dakikada Deniz'in pasında Alex sağ çaprazda topla buluştu, çizgiye inip arka direğe çıkardığı topa Uğur Boral kafayla dokundu ve ağlara gönderdi: 3 - 2.

39. dakikada Emre'nin ortasahadan attığı uzun pasta Alex topla buluştu, sağ köşeden ceza sahasına girdi, ancak topu ayağından açınca Murat'ın kontrolünde kaleci Petkoviç meşin yuvarlağı kontrol ederek tehlikeyi önledi.

Karşılaşmanın ilk yarısı da 3 - 2 Fenerbahçe'nin üstünlüğünde sona erdi.

İKİNCİ YARI

52. dakikada Murat Erdoğan'ın sağ taraftar ceza sahası köşesinden arka direğe yaptığı ortaya Mehmet Yıldız kafayı vurdu, kaleci Volkan Demirel solana giden topu uçarak kontrol etti ve gole izin vermedi.

55. dakikada Fenerbahçe'de kazanılan korneri sağ köşeden Alex kullandı. Ceza sahası içine gelen topa Lugano yükselip vurdu, ancak top üstten az farkla auta çıktı.

63. dakikada gelişen Fenerbahçe atağında Uğur Boral'ın ceza sahası dışından kaleyi cepheden gören açıdan vurduğu sert şutta top yandan auta çıktı.

67. dakikada Vederson'un pasında Semih ceza sahasında topu kontrol etti, yaptığı şık rövaşatada ise meşin yuvarlak yandan auta çıktı.

77. dakikada Fenerbahçe farkı ikiye çıkardı. Bu dakikada Alex'in kullandığı frikikte top barajdan döndü. Sağa açılan topu Emre arka direğe gönderdi, Semih'in plasesinde top uzak direkten döndü, seken topu Lugona ağlara gönderdi: 4 - 2.

Karşılaşma da 4 - 2 Fenerbahçe'nin üstünlüğünde sona erdi. Lider Sivasspor bu mağlubiyetle 45 puanda kalırken Fenerbahçe ise puanını 40'a çıkardı.

Stat: Şükrü Saracoğlu

Hakemler: Hüseyin Göçek, Tarık Ongun, Alpaslan Dedeş

Fenerbahçe: Volkan Demirel 5, Gökhan Gönül 7, Önder 6, Lugano 7, Vederson 6, Deivid 7 (Dk. 74 Gökhan Emreciksin 4), Deniz 5, Emre 7, Uğur Boral 7 (Dk. 83 Güiza ?), Alex 8, Semih 7

Sivasspor: Petkoviç 4, Abdurrahman 4, Bilica 5, Sedat 5, Murat Sözgelmez 6, Sylla 5 (Dk. 46 Onur 3), Musa 5 (Dk. 46 Murat Erdoğan 4), Sezer 5 (Dk. 69 Balili 3), İbrahim 5, Mehmet Yıldız 5, Kamanan 4

Goller: Dk. 3 Mehmet Yıldız, Dk. 25 Murat Sözgelmez (Sivasspor), Dk. 4 ve 34 Uğur Boral, Dk. 27 Semih, Dk. Lugano (Fenerbahçe)

Sarı kartlar: Dk. 24 Lugano, Dk. 36 Alex, Dk. 40 Vederson, Dk. 88 Gökhan Emreciksin (Fenerbahçe), Dk. 45+2 Sylla, Dk. 56 İbrahim, Dk. 59 Kamanan (Sivasspor)


Devamı ...

22 Şubat 2009

Lig TV Maç Yorumculuğu İçin Mülakat


lig tv

Maç öncesi, maç sırasında ve maç sonrasında yaptıkları analizlerle maçta bizim görmediğimiz tüm noktaları aydınlatan, bize futbolu her maçta yeniden öğreten Lig Tv yorumcuları uzun ve yorucu bir eleme sistemiyle seçiliyor olmalılar. Hiç bu elemeye girmedim ama mülakatlarda aşağıdaki konuşmaların geçtiğini tahmin ediyorum. Lig Tv'ye de birbirinden iyi analizler yapan yorumcular için teşekkürler, uzun süredir İlker Yasin yorumu ile maç izlemedim, onu da özledim.

M: Mülakatı yapan
Y: Yorumcu

M: Evet uzaktan bir şut, defansa çarpıp kaleciyi yanıltmış kaleye yönelmiş, nasıl yorumlardınız.
Y: Sert bir şuttu, çarpıp gol oldu, olmasa auta giderdi, belki kaleci de kurtarırdı, o zaman çeşitli alternatifler var, kornere çıkabilir, dönen topu defans uzaklaştırabilir ya da forvet oyuncuları alabilir, futbolda çeşit bol, futbolu bu yüzden seviyoruz.

M: Hmm mükemmel yorumladınız. Sıradaki pozisyon oyuncu üst üste çalımlar deniyor fakat topu kaptırıyor.
Y: Resul topla çok oynuyor, biraz az oynaması lazım, şahsi oynamaması lazım, pası düşünmeli biraz bence.

M: Vaaay bunu biz hiç düşünememiştik, tebrikler beyefendi gerçekten iyi gidiyorsunuz.
Y: 20 sene top oynadım, ne diyorsunuz.

M: Evet, sırada bir pozisyon değil devre arası yorumu sorumuz var. Üç büyüklerden birisi devreye 1-0 geride girmiş ve pek baskı kuramıyor.
Y: Orta alan çok boş, oyun kuramıyor, rakip takım elini kolunu sallayarak geliyor, bence teknik direktör adam değiştirip hücum oyuncularını almalı, böyle takımlar bu kadar defansif oynamamalı.

M: Harika, harikulade. Sırada bir pozisyon daha var, burada bir faul yapılıyor ve kazanılan faul sonrası gol oluyor.
Y: Bu bölgelerde faul yapmak tehlikeli demiştim, bence yapılmamalıydı, Maradona çok tehlikeli frikik kullanıyor, zaten bu sezon hep duran toptan gol attılar, o bölgede faul yapılırsa tehlikeli olur.

M: Beyefendi diyecek söz bulamıyorum, ceza alanı çevresinde faulün tehlikeli olduğunu ilk kez sizden duyduk, bu analizleri yapmak zeka ve tecrübe işi, sizin gibi zeki futbolcu eskileri bulmak zor.
Y: Teveccühünüz efendim, biz halkımıza yardımcı olmaya çalışıyoruz.

M: Evet şimdi maç sonu değerlendirmesi alalım. Bu sefer üç büyükten birisi mağlup olmuş, maç bitiminde fikirleriniz soruluyor.
Y: Mücadele etmeden maç kazanılmaz, bugün sahada tek mücadele eden takım Metalist takımıydı, orta sahayı boş bırakınca böyle olur, koşmadan maç kazanılmaz.

M: Sizin gibi yetenek görmedik daha önce, işe yarın başlayabilirsiniz, futbol sevdalısı halkımıza futbolu öğretmek sizin elinizde, böyle bir yetenek kimseye nasip olmaz.
Y: Teşekkür ederim, elimden geleni yapıyorum.
Devamı ...

21 Şubat 2009

Gençlerbirliği 1 - Fenerbahçe 0
TSL 21/02/2009


fenerbahçe sivasspor

NTVSPOR ve Ajanslar
Fenerbahçe, Turkcell Süper Lig'in 21. haftasında Gençlerbirliği'ne deplasmanda 1-0 yenildi.

Turkcell Süper Lig'in 21. haftasında Gençlerbirliği ile Fenerbahçe, Ankara 19 Mayıs Stadı'nda karşı karşıya geldi. Ev sahibi Gençlerbirliği, Jedinak'ın attığı golle sahadan 1-0 galip ayrıldı.

Karşılaşmaya iyi başlayan ev sahibi ekip, 14. dakikada golü buldu. Jedinak'ın kullandığı serbest vuruşta Deivid'e çarpan top kaleci Volkan'ı yanılttı ve ağlara gitti.

İlk yarıyı 1-0 önde kapatan Gençlerbirliği, ikinci yarıda net fırsatlardan yararlanamadı. Vasat futbolunu sürdüren Fenerbahçe, kalesinde önemli tehlikeler yaşarken, ikinci yarıdan gol sesi çıkmayınca ev sahibi ekip sahadan 1-0 galip ayrıldı.

Fenerbahçe bu sonuçla zirve yarışında büyük bir yara alırken, Gençlerbirliği alt sıralardan kurtulma yolunda çok önemli 3 puanın sahibi oldu.

Öte yandan sarı-lacivertli takımda sarı kart cezalısı durumuna düşen Roberto Carlos ile Colin Kazım, gelecek haftaki Sivasspor maçında forma giyemeyecekler.

GENÇLERBİRLİĞİ: 1 - FENERBAHÇE: 0
Stat: 19 Mayıs
Hakemler: Yunus Yıldırım xx, Adil Sinem xx, Volkan Narinç xx
Gençlerbirliği: Isailoviç xx, Hakan Aslantaş xxx, Koray Avcı xxx, İlhan Eker xxx, Momha xxx, Burhan Eşer xx, Cem Can xx, Jedinak xxx, Soner xx (Dk. 90 Kemal Akbaba ?), Mustafa Pektemek xx (Dk. 80 Kahe x), Djite xx (Dk. 80 Bilal x)
Fenerbahçe: Volkan Demirel x, Gökhan Gönül xx, Önder xxx, Lugano xxx, Roberto Carlos xx, Deivid x (Dk. 53 Gökhan Emreciksin x), Deniz x (Dk. 57 Kazım x), Emre x, Uğur Boral x (Dk. 53 Vederson x), Alex x, Semih x
Gol: Dk. 14 Jedinak (Gençlerbirliği)
Sarı kartlar: Dk. 42 Lugano, Dk. 65 Roberto Carlos, Dk. 75 Kazım (Fenerbahçe)


Devamı ...

16 Şubat 2009

Trabzon Taraftarı


trabzonspor taraftarı

Adettendir üç büyüklerden biri şampiyonluktan umudunu kesmişse hiç değilse diğerleri olmasın diye Trabzon’un şampiyon olmasını isterler. Bu sene de durum üç büyükler için pek parlak değil ve yavaş yavaş Trabzon’un şampiyonluk ihtimali belirginleşmeye başladı. Bugüne kadar Trabzon ‘un şampiyonluk kovaladığı tüm sezonlarda çekiştiği takım Fenerbahçe olduğu için biz hiç “Trabzon şampiyon olsun ya bu sene de” diye düşünemedik. Bu sene şampiyonluktan zerre umudum yokken yine de Trabzonspor’un şampiyon olmasını kötünün iyisi olarak bile dileyemiyorum.

Zira Trabzonspor taraftarının şampiyonluğu bile kitlesel faşizm gösterisine çevirebileceği yönünde ciddi kuşkularım var. Birilerine bir şey söylendi mi “bunu üç beş kişiye mal etmeyelim “ aymazlığına kapılmak her Türk vatandaşına belletilmiş bir saçmalık ama Trabzon’a a ait münferit vakalardan arşivde yer kalmayacak neredeyse. Bu sene Bursa maçından sonra İstanbul’da açılan Ogün Samast Yasin Hayal övgülü pankartlar Oğuz Sarvan’ı Ermenilikle aklı sıra suçlamalar, ve yine dün Beşiktaş maçında Beşiktaş taraftarına Ermeni uşağı diye bağırmalar pek de münferit vakalar olmasa gerek. Trabzonspor taraftarı katilleri övmeye, insanların kimliklerine aptalca hakaretler yapmaya kentte var olan “farklı olana tahammül edememe" kültürünü tribüne de yaymaya daha ne kadar devam edecek? Her sene vaka-i adiyeden olan Trabzon’a giden rakip taraftarın (özellikle Fenerbahçe) Tayad’lı genç halet-i ruhiyesiyle Trabzon sokaklarında dolaşması şart mı? Artık bu taraftar stadlarında Kurtlar Vadisi mi , Kazım Koyuncu’mu çalacak bir karar versin. Futbol üzerine kurulan bir kent faşizmin bayraktarlığını yapar bir yere dönüşmesin ki, Trabzon’un şampiyonluğuna en azından Kazım Koyuncu hatırına biz de tebessüm edebilelim.
Devamı ...

15 Şubat 2009

"F.Bahçe 2 kere şampiyon olan takımı niye dağıttı, anlamadım"


rıdvan dilmen

Üslubumuz değil ama Türk futbolunun Gandalf’ı konuştuğu zaman bu bir yere tekabül ediyor. Rıdvan Vatan Gazetesi’ne bir röportaj vermiş, okumayanlar okusun, bizim açımızdansa internet limbosunda bu analiz kaybolmasın diye kopiliyorum aynen peystliyorum.

F.Bahçe tüm sorunlarını çözmüş harika bir kulüp değil miydi kısa zaman öncesine kadar, ne oldu F.Bahçe’ye?
F.Bahçe’nin Christoph Daum’dan sonraki süreci uzmanlar tarafından çok iyi incelenmeli. Kadrolar aynı olduğu halde ciddi iniş-çıkışlar yaşanması garip. F.Bahçe Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale kadar yükselmiş bir takım. Aynı takım Türkiye Ligi’nde şampiyon olamamış. Bu takımla Kadıköy’de Avrupa’nın bütün devlerini yeniyorsunuz, sonra bir tek Mehmet Aurelio gidiyor. Yerine Güiza’yı ve Emre Belözoğlu’nu alıyorsunuz, Şampiyonlar Ligi’nin grup maçlarını ancak 2 puanla bitiriyorsunuz. Bu, oyuncuların karakteriyle, kazanmak isteyip istememeleriyle ilgili bir durum. Bir maçta gol kaçırabilirsin ama koşmamazlık yapamazsın.
Futboldan anlayan biri Servet’i Fener’de tutardı

En temel problem ne?
Aziz Yıldırım ve kardeşi, her şeye sadece kendileri karar veriyor. “Biz futbolu biliyoruz” dememeliler ve işi bilenlerle konuşmalılar. F.Bahçe’de Maldonado’nun bu takıma uymayacağını bilen birinin olması gerek. Servet Çetin’i Sivas’a verirken “Bu oyuncu başka takıma gidemez, giderse de şu kadar para alırım” maddesini koydurmalısın sözleşmeye. G.Saray’ı şampiyon yapan adamı öyle kolay veremezsiniz istediğiniz kulübe. Servet’in bu liglerin en iyi stoperi olduğunu birileri Başkan’a anlatmalı. “F.Bahçe dünya kulübü” diyoruz, 5 yıldır aynı sistemle oynuyor. Başka sistem yok mudur kardeşim? Aziz Yıldırım’ın bir taraftar olarak mayıs seçimlerinde devam etmesini isterim. Ama kavgaları da artık rahatsız ediyor beni. Tahir Kıran’la, Sadettin Saran’la, taraftarla. Kalbi çok iyidir Aziz Yıldırım’ın ama farklı bir adamdır. Sevmek için tanımanız lazım.

Aragones F.Bahçe’yi tek forvet oynatıyor. Siz buna karşısınız değil mi?
G.Saray şu anda 4-2-3-1 sistemiyle oynuyor. Milan Baros forvette tek başına gibi gözükse de arkasında Arda-Kewell-Lincoln gibi bir üçlü var. Hepsi de 10’ar tane gol atıyor, hücum yönleri kuvvetli. Aslında 4-2-4, yani 4 forvetle oynuyorlar. F.Bahçe de daha önce 4-2-4 oynuyordu. 2 ön liberonun önünde solda Tuncay, sağda Deivid ya da Anelka vardı. Forvet arkasında ise Alex. Tek forvet arkası ve 3 oyuncu aslında 4 forvet gibi oynadı. Gol ortalaması 50 idi. Şimdi Colin’le Uğur’un gol sayısı toplam 6-7 olmaz. Tuncay, Anelka yok, aynı sistem devam ediyor. Sıkıntı burada...


Yönetim ne hatalar yaptı sizce bu sezon? Transferler iyi değil, başka?

Aziz Yıldırım Aragones’i transfer ettiği zaman “Ben böyle bir teknik adamla daha önce hiç çalışmadım, bırakın çalışmayı, görmedim bile” dedi. Bu lafı yemek kolay değil. Ben, Daum, Mustafa Denizli, Zico hepimizi kenara attı. Bu lafı söyleyince de, takım kötü giderken hamle yapamıyor tabii. Ama görüyoruz ki, tarihinin en kötü zamanlarını geçiriyor F.Bahçe. Antrenörlerin oyuncuların doğruluğu-yanlışlığı çok tartışılıyor, ama yöneticiler hiç tartışılmıyor. Kulüplerde ekonomik gelirler arttıkça antrenör ve oyuncu kıyımı başladı. Yöneticiler koltuklara yapıştı. Bizim zamanımızda çok sık kongre yapılırdı. Çünkü yöneticiler ceplerinden para koymak zorundaydı. Digitürk geliri, iddaa geliri yoktu o zaman. Yöneticiler ceplerine para koyuyor demiyorum ama işin forsu büyüdü. Olan da maalesef Türk futboluna oldu.

Siz Aragones’i nasıl buluyorsunuz peki?
Tek başına teknik adamı suçlamamak lazım. Başkan’ın ve oyuncuların performansını da sorgulamak lazım. F.Bahçe 2 yıl üstüste şampiyon oldu, 3. sene Denizli’deki son maçta kaybetti, 81 puan toplamıştı. Şimdi o takımın ilk 11’inden 10’u yok. Bu, çok ciddi ekonomik giderdir. Başarılı takım bozulmuş, yerine yeni bir takım kurulmuş. Ve olmamış. Transfer hataları çok olmuş. Bu yanlışları “Aziz Yıldırım gitsin” diye söylemiyorum. Mutlaka kalmalı ama taraftar olarak bir şartımız var. Sadece doğruları yapması lazım Aziz Yıldırım’ın ama o sürekli yanlış yapıyor. Bu oyuncuların F.Bahçe’yi hakedecek kalitede olmadığını görüyoruz. F.Bahçe Bursa’yı yeniyor, bir anda Aziz Yıldırım’ın Samandıra’da oyuncularla konuştuğu çıkıyor ortaya. Yıldırım bu konuşmalardan defalarca yapmıştır. Eğer bu başarıyı getiriyorsa Aziz Yıldırım Samandıra’da yaşasın, evine bile gitmesin...

Çözüm ne sizce?
10 numara, yani forvet arkası oyuncular Türk futbolunun en büyük düşmanı. Alex, Delgado, Lincoln diyorsun ama onlar sahadayken bu sefer diğer oyunculara çok fazla yük biniyor. Teknik adam da sistemle uğraşmak zorunda kalıyor. Ama sel gidiyor, kum kalıyor sonuçta. Yöneticiler yerinde, diğerleri değişip değişip duruyor. “Bu mevki” bitti artık dünya futbolunda. 10 numaların en iyisi Kaka, adam Milan’da müthiş koşuyor. Bunların yürüyerek oynayanları da Türkiye’ye geliyor. Ve çok sahiplenilen, beğenilen oyuncular oluyor. Aslında arkalarında oynayan takım arkadaşlarını çok yoruyorlar. Arda’yı, Ayhan’ı, Mehmet Topal’ı, Selçuk’u, Emre’yi, Cisse’yi, Sivok’u... Bakıyorsun sonuçta adam 15 gol atmış ama futbol artık bu değil. Koşacaksın. Sergen bile bunu söylüyor. Düşünün artık!


Ne yapması lazım F.Bahçe’nin peki?
F.Bahçe’nin çok radikal bir karar alması lazım. Ya teknik adamla yollarınızı ayıracaksınız ya da takımdan en az 7 oyuncuyla. Aziz Yıldırım, Aragones’e göre mi takım yapacak yoksa takıma göre mi hoca bulacak karar vermek zorunda. Bu takımın oyuncuları özellikle Zico döneminden beri inanılmaz ehlikeyif... Çok rahatlar. Hep söylüyorum Samandıra’da yangın çıksa yarım saatte anca kaçar bunlar. Tin-tin-tin yani.. Skorla pek ilgilenmiyorlar. Hoca ise çok otoriter ve koşan adam istiyor. Alex, Guiza, Deivid, Maldonado, Josico böyle. Edu iyi ama vahşi bir kimliği yok. Trabzon’la Sivas niye başarılı sanıyorsunuz? Çünkü mücadele ediyor, savaşıyor 11 futbolcu birden.

Alex’in mukavelesi 2 yıl daha uzatıldı, bu doğru karar mıydı Fenerbahçe için?
Radikal bir karar. Alex önemli oyuncu. Ben de F.Bahçe için çok önemli bir oyuncuyum, simge bir oyuncuyum ama Alex benim performansımın çok çok üstünde hizmet etmiştir F.Bahçe’ye... “10 numara bir insan” diyor tüm arkadaşları ama takımdan götürdükleri de var. İspanya’nın gol kralıyla Türkiye’nin gol kralını yanyana oynatamıyorsunuz F.Bahçe’de. Sebebi Alex. Alex’in arkasındaki 3 adamı doğru seçememek teknik adamın ve yönetimin hatası. Appiah-Emre-Marco gibi bir üçlü bulacaksınız. Aurelio’nun gidişi büyük hataydı. Tek forvet oynayacaksanız tercihim Semih’ten yanadır. Güiza boş adam değil, dolayısıyla bu 2 oyuncuya göre takım yaratılmalı. Semih’i kulübede oturtmak daha kolay geliyor, bizim oğlan olduğu için. Adam gibi ikisini de kullanmanın yöntemini bulmak zorundalar. Bu formülü bulamıyorsanız, zaten bu işi bırakın. Yapmaları gereken çok iyi 2 orta saha oyuncusu almaktan başka bir şey değil. İki Appiah bulacaklar yani. Alex’in 5. senesi doluyor, Türk statüsünde oynayabilir, bu da süper.

Forvette ya Semih ya Güiza oynar fikrini doğru bulmuyorsunuz. Sizin öneriniz ne?
Semih, Güiza ve Alex’i G.Saray’da orta sahanın önüne koy, açık ara şampiyon olurlar. F.Bahçe’de Ayhan, M. Topal, Barış, Arda gibi 2 yönlü oynayacak adam olmayınca, Güiza ile Semih’i yan yana oynatamıyorsun. Olan Semih’e ve Milli Takım’a oluyor. Fildişi maçında özgüvenini kaybetmiş bir Semih izledim. Güiza’nın iyi oynaması için yanında bir partneri olması lazım. Semih-Güiza ikilisi beraber 40 gol atarlar. Gökhan Gönül’ün Avrupa’nın her takımında oynayacak Türkiye’deki tek adam olduğunu düşünüyorum. Zaten Edu-Lugano-Gökhan-Carlos’lu defans Türkiye’ye çok fazla.


Emre Belözoğlu’nu beğeniyor musunuz?
Emre toparlandı, formunu buluyor. Lider ruhlu en başta. Alex gibi tek yönlü bir adamla oynamakta zorlanıyor. Bu aralar yıldızlaşabilir. Maç eksiği, performansını olumsuz etkiledi.


Aragones’le iyi anlaşıyor mu futbolcular?
Aragones mücadele etmeyen hiçbir futbolcuyu oynatmak istemiyor. Katı kuralları var. Zico ise dost olmuştu oyuncularla. 2 gün antrenman yapmayanı bile kadroya alırdı. Emre Kiev maçı öncesi “Adelem ağrıyor, dinlenmek istiyorum” demiş, almadı çocuğu takıma. Zico olsa alırdı. Doğrusu Aragones’in yaptığı ama yıldızlara bunu yapamazsın. Buna alışkın tipler değiller her şeyin başında. Başkan’a söylemiştim “Zico’yu göndermen doğru ama getireceğin adam Zico’dan biraz daha ciddi olmalı. Ama tam da tersi olmamalı” diye... Aragones’le bu takım yürümez. Şimdiki görüntüde ya takımı ya hocayı seçeceksin. Doğrusu, teknik adamına göre kadro kuracaksın.

Devre arasında neden doğru transferler yapılamadı sizce?
Aragones takımına uymak istemiyor, kendi bildiğini yapmak istiyor. Ara transfer döneminde gereken takviyeleri yapmak için fırsat da doğdu aslında ama Aziz Yıldırım’la aralarında ne geçti, bilmiyorum. Emre ve Güiza önemli transferler ama, teknik adam alırken önce şunu sorarsın: Sen hangi sistemle oynuyorsun? A ya da B. O sisteme göre adamlar transfer edilmesi lazım. “Bende Türkiye’nin en iyi santrforu Semih var, Güiza var, bir de çok önemli oyuncu olmasına rağmen maalesef hiç defans yapmayan Alex var” dersen, arkasını buna göre daha sağlam kurabilirsin. F.Bahçe işte bunu yapmadı. Önümüzdeki yıl yapmamalılar artık. Dünya orta sahayla futbol oynuyor artık, F.Bahçe’de ise orta saha yok.


Geçen hafta Alex’in maç bitmeden soyunma odasına gitmesi dikkat çekti ama oyundan çıkartılması gerçekten tuhaf değil miydi?
Büyükşehir maçında, Deniz’i çıkarıp Semih’i oyuna sokmalıydı Aragones. Tek ön libero oynayıp forveti ikilemeliydi. Bazen hücum oynayarak da savunma yapabilirsiniz. Bunu en iyi Fatih Hoca yapıyor. Her şey tartışılabilir ama Alex kesinlikle çıkmazdı o maçta.

G.Saray’ın yabancıları verimsiz boş yere hakeme saldırmasınlar
G.Saray 83 puanla şampiyon olduğu Gerets döneminden sadece 1 yıl sonra 56 puan toplayabildi. Üstelik aynı oyuncular ve aynı teknik adamla. İşte bu beni çok şaşırtıyor. Milli maç sonrası oyuncularla aynı uçakta geldim, onlar da buna şaşırıyor. Maç seçme diye kötü bir huyu var futbolcuların. Yerlilerde çok değil ama yabancılarda bu çok sık görülüyor. Takımların % 60’ı yabancı artık. Lincoln mesela. Sürekli sorun yaratıyor. Schalke’den niye gönderildiğine bakmak lazım. Hafta sonu Sivas’ta kar var, gitmiyor. Sonra çarşamba günü Sami Yen’de oynayabiliyor mesela. Bu dengesizliğin nedenleri araştırılmalı. G.Saray’ın geniş bir kadrosu var. Lincoln’ün istatistiklerine bakın, 3 ya da 4 kere deplasmana gitmiştir. 3 defa oyundan atılmıştır. Tatil dönüşü zamanında dönmemiştir. Bu kadar sorun varken, yöneticiler hakemlere taarruz ediyor. Aynısını F.Bahçe ve Beşiktaş da yapıyor. 4 G.Saraylı oyuncuyla konuştum, Skibbe’ye hayranlar. “Müthiş biri... Takımı da iyi çalıştırıyor” diyorlar. Bu övgüler beni korkuttu. Bir hocayı bu kadar sevmek iyi değildir. G.Saray yabancılardan verim alamıyor. Boş yere hakemlere saldırmasınlar. Taktik değişiklik yapmaya müsait bir kadro ama kalitesine oranla az puanı var. Yönetim, Skibbe’yi çok aşağıladı. Feldkamp’ı getirdiler, Ümit Davala’yı gönderdiler. Yöneticiler “Skibbe’nin tazminatı yok” diyor ama 1.3 milyon Euro tazminatı varmış adamın, bu yüzden gönderemiyorlar.

Beşiktaş’ın şampiyon olma şansı var mı?
Yüzdeye vurursan en az şansı olan takım F.Bahçe. Çok zor şampiyon olması. Sivas ile Trabzon haricinde bakarsak, Üç Büyükler’den bugün Trabzon’u yenerse Beşiktaş şampiyon olabilir. Yenilirse onların da hiç şansı kalmaz. Denizli’nin şablonu Beşiktaş’a uymadı. 4-3-3 çok başarısız bir sistem. Baktın olmuyor 4-4-2 oynat veya 4-3-1-2’yi dene. Sistemden dolayı ya Bobo ya Nobre oynamıyor. Hoca 4-3-3’te ısrar ettiği için bazen Holosko kalitesinde bir adam bile kenarda kalıyor. Sistemi nasıl değiştirmiyor, inanamıyorum.

Mustafa Denizli’yi beğeniyor musuz?
Bu kadronun başına geldi, elindeki malzemeye uyması lazım. Ben gazetede siyaset yazabilir miyim mesela? Mustafa Denizli bunu deniyor hiç gereği yokken. Yusuf hayatında hiç denemediği bir pozisyonda oynuyor şu an.Yusuf’tan koşan-mücadele eden adam yaratmak istiyor Denizli ama çocuk 35 yaşında. Yusuf da bir Alex. Mustafa Hoca geriye giden bir teknik adam. Yıllardır ilk kez büyük bir kulüpten teklif geldi, para almadan bile kabul ederdi. Ama hocadan beklentim şu andaki görüntü değildi. Çok ciddi puan kayıpları yaşadılar. Ertuğrul kalsaydı, Beşiktaş’ın bundan daha fazla puanı olurdu. Ernst, Mustafa Hoca’nın ihtiyacı olan bir transfer değildi. Boşuna o kadar paraya aldılar.Kaleci almak gibi bir şey...

Trabzon’u ve Ersun Yanal’ı nasıl buluyorsunuz?
Trabzon da bu sezon yaptığı çıkışı beklemiyordu bence. Sezon başlarken hedefleri şampiyonluk değildi. İyi bir takım kurmaktı. Rakipler dökülünce Trabzon iyice motive oldu. Trabzon’u, Trabzon kadar G.Saray, F.Bahçe ve Beşiktaş şampiyon yapacak. Sivas da Trabzon olduğu için şampiyon olabilir. Sivas tek başına olsa, şampiyonluğu yedirmezlerdi. Trabzon lobisi, önemli bir lobi. Anadolu kulüpleri bu sene kadar hiç yakın olmamışlardı şampiyonluğa.

Sivas’ı beğeniyor musunuz?
Bu aralar dağılacaklar gibi geliyor bana. Bugünkü Bursa maçı önemli, zorlanacaklar. Çünkü geçen haftaki Kocaeli maçında biraz havaya girdiklerini hissettim. “Büyükler’i yeniyoruz sizi mi yenemeyeceğiz?” gibi bir hale gelmişler. Bu tehlikeli! Trabzon’u Sivas’tan şanslı görüyorum şampiyonluk için. Onları bekleyen sıkıntı da C planlarının olmaması. A, B planları var ama C yok.

Fatih Terim’le her hafta halı saha maçları yapıyoruz
Her hafta 2 akşam NTV Spor Servisi’yle halı saha maçı yapıyoruz. Bizim takımda Acun, Memati, ben, Fatih Hoca, Metin Tekin, Oğuz Çetin var. Çocuklar gibi eğleniyoruz. Hoca da deşarj oluyor, taklalar atıyor, koşuyor, timsah dansı yapıyor. İlk maçta ne hileler yaptık, golleri saymadık ama yenildik. Hoca akşam aradı, “Bacağıma buz yapıyorum, haftaya bir maç daha al” dedi. O günden beri sürekli yapıyoruz.
Devamı ...

Fenerbahçe 7 - Hacettepespor 0
TSL - 14/02/2009


Fenerbahçe hacettepe

NTVSPOR ve Ajanslar
Fenerbahçe, Turkcell Süper Lig'de Hacettepe'yi 7-0 gibi tarihi bir farkla mağlup etti. Sarı-lacivertli taraftarların fazla ilgi göstermediği karşılaşmada Fenerbahçe'nin gollerini Alex (3), Semih (2), Lugano ve Deivid attı. Bu arada sakatlığı bulunan Daniel Güiza'nın 2 hafta takımdan ayrı kalacağı açıklandı.

Fenerbahçe, Turkcell Süper Lig'in 20. haftasında son sırada bulunan Hacettepe'yi konuk etti. Ligde oynadığı son 3 maçta 2 beraberlik ve 1 yenilgi alan Fenerbahçe, Hacettepe karşısında sahadan 7-0 galip ayrılarak moral buldu.

Karşılaşmanın ilk yarsını 10 ve 14. dakikalarda Alex, 35. dakikada Lugano, 41. dakikada Semih ve 45. dakikada Deivid'in attığı gollerle 5-0 önde kapatan sarı-lacivertli takım, 49. dakikada Semih ve 58. dakikada Alex'in attığı gollerle skoru 7-0'a taşıdı ve sahadan tarihi bir galibiyetle ayrıldı.

SEZONUN EN FARKLI SKORLU GALİBİYETİ
Fenerbahçe, Hacettepe karşısında aldığı 7-0'lık galibiyetle Turkcell Süper Lig'in bu sezonki en farklı skorlu galibiyetine de imza atı.

Ligde daha önce 16. haftada İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kocaelispor'u 5-0, 18. haftada da Eskişehispor, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni 6-1'lik skorlarla yenerek, farklı skorlu galibiyetler almışlardı.

SEMİH 8 MAÇ SONRA 11'DE
Fenerbahçe'nin golcü futbolcusu Semih Şentürk, Turkcell Süper Lig'de 8 maç sonra Hacettepe mücadelesiyle 11 kişilik kadroda yer aldı. Sarı-lacivertli ekibin, ligin 11. haftasında Ankaraspor ile yaptığı mücadelede 11'de sahaya çıkan Semih, bu maçta yaşadığı sakatlık nedeniyle ligin ilk bölümündeki diğer maçlarda forma şansı bulamadı.

Ligin ikinci bölüme hazır giren, ancak teknik direktör Luis Aragones'in tek forvet düzeninde Güiza tercihi nedeniyle şans bulamayan Semih, İspanyol forvetin sarı kart cezalısı olması nedeniyle bu maçta 11'e girdi.

GÖKHAN GÖNÜL'ÜN YERİNE ALİ BİLGİN
İstanbul Büyükşehir Belediyesi maçında 2 sarı karttan gördüğü kırmızı kartla cezalı duruma düşen Gökhan Gönül'ün yerine Hacettepe maçında Ali Bilgin görev yaptı.

Turkcell Süper Lig'de en son takımının 16. haftada Konyaspor ile deplasmanda yaptığı maçta ikinci yarıda oyuna dahil edilerek forma giyen Ali, takımdaki eksikler nedeniyle 3 maç sonra yenien şans buldu. Ali, bu sezon ligde ilk kez bir maça 11'de başladı.

Fenerbahçe'de, kart cezalıları Güiza ve Gökhan Gönül'ün yanısıra, tedavileri süren Selçuk, Edu, Josico ve Abdülkadir ile hasta olan Yasin maç kadrosunda yer almadılar. Sarı-lacivertli ekipte Burak ve Gürhan da kadronun dışında kaldılar.

Ligin 3. haftasında Fenerbahçe'nin Hacettepe'ye deplasmanda 2-1 yenildiği maçta yaptığı hatalardan sonra teknik direktör Aragones'in yalnızca 16. haftadaki Konyaspor mücadelesinde maç kadrosuna aldığı Can ise rakipleriyle bu sezon yaptıkları 2. maçta eksikler nedeniyle 18'e alındı.

TARAFTAR İLGİ GÖSTERMEDİ
Turkcell Süper Lig'in ikinci bölümünde büyük bir düşüş yaşayan Fenerbahçe, Hacettepe karşısında büyük bölümü boş tribünlere karşı oynadı. Takımın aldığı kötü sonuçların yanısıra, soğuk havanın da etkisiyle tribünlerde büyük boşluklar oluşurken, sarı-lacivertlileri ''Sevgililer Günü''nde taraftarları yalnız bıraktılar.

FENERBAHÇE: 7 - HACETTEPE: 0
Stat: FB Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Aytekin Durmaz xxx, Muhittin Gürses xxx, Mustafa İspiroğlu xxx
Fenerbahçe: Volkan Demirel xxx, Ali xxx, Önder xxx, Lugano xxx, Roberto Carlos xxx, Deniz xxx, Emre xxx, Deivid xxx (Dk. 46 Kazım xx), Alex xxxx, Uğur xx (Dk. 51 Gökhan Emreciksin xx), Semih xxx (Dk 75 İlhan xx)
Hacettepe: Ulaş x, Adnan x, Baykal x (Dk. 46 Ümit Bozkurt x), Orhan x, Murat x, Ufuk x (Dk. 32 Serkan x), Kadir x, Tozo x, Olgay x, Patiyo Tambwe x (Dk. 56 Arda x), Ümit Tütünci x
Goller: Dk. 10, 14 ve 58 Alex, Dk. 35 Lugano, Dk. 41 ve 48 Semih, Dk. 45 Deivid (Fenerbahçe)
Sarı Kartlar: Dk. 23 Patiyo Tambwe, Dk. 74 Ümit Bozkurt (Hacettepe)


Devamı ...

12 Şubat 2009

Avrupa Ondokuzuncusu Türkiye Birincisi


deloitte

Deloitte firması “Football Money League” raporunu açıkladı. Raporu açıklayan firma 140 ülkede 165.000 personel ile faaliyet gösteren ve geçen sene 27.4 milyar dolar geliri olan bir denetim firması olunca elbette ciddiye alınıyor. Rapora göre, Fenerbahçe 111.3 milyon € gelir ile Avrupa’nın en çok kazanan 19. Futbol takımı. [1]

Tabi Fenerbahçe’nin Avrupa’nın en büyük 5 liginden bir tanesine mensup olmayan tek takım olarak ilk 20’de bulunması önemli. Listenin ilk 5'i malum ligler tarafından domine edilmiş durumda, birinci Real Madrid, 365.8 milyon € geliri var, Manchester United 324 milyon € ile Real’i izliyor, dönem içinde Barcelona 308.8, Bayern Munich ise 295.3 milyon € gelir elde etmiş. Bu iki İspanyol takımı haricinde listeye giren başka bir La Liga mensubu yok, Premier League 7 temsilci ile listenin birincisi.

tablo 1


Fenerbahçe geçen sene staddan 27.9 milyon € elde etmiş, ticari ürünlerden elde edilen gelir ise 56.7 milyon Euro. Gelir pastasındaki en düşük bölümü yayın gelirleri oluşturuyor, 26.7 milyon Euro. Kulübün 2006 yılında hesaplanan geliri 62 milyon € iken 2 senede gelirin 2’ye katlanmış olması finansal bir başarı.

tablo 2


Şimdi yazının geri kalanını, yazıya şu ana kadar hakim olan Referans Gazetesi tonundan çıkartalım, zira yazılmışı var [Bkz. http://www.referansgazetesi....16759] görülüyor ki kulübün bir numaralı gelir kaynağı ticari faaliyetler. Dolayısıyla ürün satışlarından elde edilen gelir Fenerbahçe için çok önemli. Bu geliri var eden ve mümkün kılan ise Fenerbahçe taraftarının Fenerbahçe ürünlerine duyduğu talep. O halde çıkarılabilecek yek sonuç Fenerbahçe’nin sportif başarı elde ettiği zaman bunu ticari gelire çevirebileceği değil, aynı zamanda gelirinin asli bölümü maç günü ve ticari faaliyetler gibi konjukturel kalemlere dayandığı için sportif başarı elde etmek zorunda da olduğu. Çünkü sportif başarı yoksa, bu halde taraftarın talebi düşüyor, talep düşünce stad gelirleriyle ticari faaliyetlerden elde edilen gelir kaybediliyor. Temcit pilavı gibi olmasın ama sene başında yapılan manasız transferler, oluşturulan vasat kadro ve bunların sonucunda gelen sportif başarısızlıkların maliyeti yalnızca bu sene Şampiyonlar Ligi’nde kaybedilen maç başına paralar veya sezon sonunda kaybedilecek olan Şampiyonluk primi değil, bizzatihi sene içinde ticari satışların düşmesi, stad gelirlerinin azalması nedeniyle oluşacak kayıplar da buna dahil. Bu açıdan bakıldığında Aurelio’ya kadronun dengesini bozar diye verilmeyen paranın maliyetinin, bonservissiz satış, kaybedilen puanlar, sportif başarısızlığın yarattığı çevre etkenlerle ne kadar olduğunu hesaplamak da basiretli yöneticilik kertezi olarak önümüzde duruyor.

tablo 3


İkinci husus ise tamamen Türk futbolunu bağlı. Geçen sene Fenerbahçe yayın gelirlerinden 26.7 milyon € gelir elde etmiş. Rapora göre bu 26 milyonun 17.3 milyonu Şampiyonlar Ligi’nden gelmiş, bu halde Fenerbahçe’nin 34 maçlık Turkcell Süper Lig’den elde ettiği para gerçekten süper: 9 milyon euro. İlk 20 içerisinde Fenerbahçe’den daha az yayın geliri elde eden tek takım Hamburger SV, Bundesliga dördüncüsü. Ortaya çıkan sonuç şu eğer Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynamasaydı bu listede yer alamayacaktı. Bunun da tek sebebi var, ligimizin kalitesi çukur gibi, karanlık dehliz gibi, üçüncü dünya ülkesi kıvamında. Oturup hakemler hakkında haftada 4 yazı yazarlar ile, 90 dakikalık programında kutsal ittifak, tapınak şövalyeleri, Galatasaray’ın üstünde oynanan oyunlar ve her sezon bilaistisna söylediği “Federasyon Galatasaray’ın şampiyon olmasına engel olacak” soundlu anadolu doom metalinden başka bir plak çıkartamamış Hıncal’ın kakafonisinde kavga-dövüş birbirine giren medyadan bu konuya eğilmesini, Turkcell Super Lig’in yayın gelirlerinin neden bu kadar düşük olduğunu ve ligin kalitesi artarsa belki, bir ihtimal, yayın gelirlerinin artıp artamayacağını da tartışacağını ummak, bu laf sokuştan ibaret paragrafın güzel temennisi olsun.

tablo 4


Bu temenninin ise sağlam bir sebebi var, yukarıda da görüldüğü gibi Avrupa’nın en çok gelire sahip 20 takımınının, Bayern Munich hariç, gelirlerinde yayın gelirleri önemli bir pay teşkil ediyor. İtalyan takımlarının gelirinin %50’si yayın gelirlerinden, İspanyol ve İngiliz takımlarının gelirlerinin üçte biri yayın gelirleri, Lyon ile Marsilya’nın kazandığı her 2 Euro’nun biri yayından. Bu gelirler düzenli ve öngörülebilir oldukları için yayın gelirlerinin artması kulüplerin daha düzenli ve güvenilir bir finansal yapıya sahip olmalarını sağlayacakken, yayın gelirlerini arttırma yolları, Turkcell Süper Lig’in uluslar arası alanda pazarlanmaya müsait bir mamül haline dönüştürülmesi hem gerek hem de bir zorunluluk. Fenerbahçe’nin maç ve ticari faaliyetlerden elde ettiği gelirler ne kadar büyük olursa olsun, sabit bir yayın geliri ile desteklenmedikçe kulübün bu 20 kulüp ve büyük 5 ligden çıkan takımlarla rekabet edebilme şansı yok.

Bu halde temiz, rekabetçi ve itibarlı bir lig oluşturulması esasında kulüplerin de menfaatine. Ticari faaliyetleri ve stad gelirleri önemli düzeyde olmayan takımların yayın gelirleri ile gelişmesi mümkün. Ortada herkesin menfaatine böyle büyük bir pasta varken tartışmanın "20 senedir üstümüzde hakemler tarafından oynanan oyunlar" power point sunumları ile “Galatasaray Türkiye’dir” seçim sloganı çerçevesinde yürümesi delirium görüntüsü çiziyor. Dolayısıyla şu sunumları, alevli basın açıklamalarını yayın gelirlerinin arttırılması gibi projeler için duymayı Allah’tan niyaz ediyorum, soyunma odası basan değil, analiz yapabilen başkanlar görelim ya rabbi.


[1] Deloitte: Football Money League 2008, http://www.deloitte.com/....D190718,00.html
Devamı ...

11 Şubat 2009

Be A Witness



Darfur'da bu tarihe kadar 450.000'inin üstünde insan öldürüldü, 2 milyonun üstünde insan evsiz kaldı. Uluslar arası Ceza Mahkemesi tarafından "soykırım" suçuyla aranan ve bölgede insanlığa karşı işlenen suçları örgütleyen, yöneten, planlayan Ömer El Beşir ile avanesi ise bizim memleketten çıkmıyor. Ellerinde kan var, sıkmayın.

Devamı ...

Azizsilin


aziz yıldırım

Medya bu “Azizsilin” lafını sevdi. Manası şu, Fenerbahçe birkaç maç kaybeder, Aziz Yıldırım, the patriark, teknik direktöründen futbolculara kadar herkese bir doz fırça kayar, soyunma odasını basar, futbolcular “otorite”nin fırçası karşısında kendilerini toparlarlar, teknik direktör yaptığı yanlışları görür ve bu büyük rehberin açtığı yolda, gösterdiği hedefte yürümeye başlayıp, fırçayı yemiş birer çocuk gibi babalarını gururlandırmak için harekete geçerler. (Manevi oğlu Emre de gol yedikten sonra topu alıp santraya koşarken “hadi bakalım başlıyoruz beyler” diye bağırırsa çifte etkiyle maçları kazanmamız daha mümkün, bu taktik de camiaya benim hediyem olsun.)

Medya ve genel kamuoyu psikolojisi açısından Azizsilin elbette çok tutacaktır. Böyle bir irrasyonel fantezi ve kurgu bu topraklarda bir köke sahip. Türk Silahlı Kuvvetleri’nden Başbakan’a oradan Münir Özkul’lu filmlere kadar geniş bir spektrumdan çekirdek ailedeki idealize baba figürünün hareketleri bekleniyor ve bu hareketlere bir “mana” atfediliyor. Hata yapan bir çocuk babasından nasıl azar yerse, bu azarın işlevselliğine, doğru yolu göstericiliğine dair inanç da baba figürünü baba yapan, babayı baba kılan anlayış. Öyle ki fırçalamayan, azara kesmeyen “otorite” otorite olmaklığını, baba iktidarını kaybediyor. Otorite figürünün azarlama hakkı yalnız verilmiş ve teslim edilmiş bir “hak” da değil, aynı zamanda bir beklenti. Kocanın karısını, abisinin kardeşini doğru yola azarla ulaştırdığı ve bununla da olguların açıklandığı bir atmosferde, nihayetinde muhtıralar dahi "bilinçsiz", yani "henüz erginleşmemiş", halkın temsilcilerine karşı devletlü otoritenin otorite olmak sebebiyle doğru yolu gösterici “uyarısı” olarak anlamlanıyor. (Belki de siyasi iktidar ile TSK ilişkisini karı koca ilişkisin benzeterek açıklamak da mümkündür) Aynı Tayyip Erdoğan’ın bakanlar kurulundan, milletvekillerine ve oradan halka kadar uzanan bir skalada önüne geleni fırçalamasının otoritesinin altını çizmesi ve “sempatik” bulunması gibi.

Halbuki bu çevremizi kuşatan otorite figürünün tebaasını fırçalaması “babacanlığı” veya psikozunu bir taraftan otoritenin basiretsizliğine, işlevsizliğine bizzatihi fırçaya layik beceriksizliğine yormak da mümkün. Zira Baba – oğul ilişkisi haricinde, baba rollerine soyunmuş otorite, seçmediği oğulları ile yaşamaya ve varolmaya kaderli bir oluş değil. Kolayıyla, Aziz Yıldırım Fenerbahçe’nin babası, teknik direktör ve takımın tamamı da oğulları değil, illa ki beraber yaşamak zorunda olan, böyle bir birlikteliğe yazgılanmış ve mümkünatlar evreni bununla sınırlı bir ilişki yok ortada. Aziz Yıldırım “parasıyla” bu oyuncuları ve teknik direktörü seçiyor, alıyor, anlaşıyor ve nihayetinde onlardan bir takım kuruyor. O takımın yaptıkları, yapabilecekleri ve yapılmışları ise öngörülebilir, bilinebilir bir istatistiki, ölçme değerlendirmeye tabi evrende –futbolda- gerçekleşiyor. Çocuğun öngörülemez vazo kırması hadisesine tam karşıyaka bir durum soframızda, bu takım ve bu kadro bundan daha üstün sonuçlar almaya müsait mi? Bu kadro, olduğu hal ile, Fenerbahçe’ye cebren ve hile ile gelmiş ve yerleşmemişken beklentinin bu kadronun yapamayacağı şeyler seviyesine çekilmesi rasyonel mi?

Futboldan üç kuruş anlayan herkes dahi bu kadronun eksiklerini sayıp döküp Gülhane hatt-ı hümayunu hacminde yazılar meydana getirdi. Şimdi tam da transfer sezonu sona ermişken, Aziz Yıldırım’ın yapabileceği ve yaptığı tek şeyin “fırça” atıp sonra da bol inşallahlı bir ummaktan fazla olmamAsı Yıldırım yönetiminin zaafiyetinin altını çizen, üstüne de mühür basan bir olaydan fazla değil. Fırça atmak zorunda kalmadığın bir kadro kurmak elindeyken ve mümkünken, fırça atmaya yazgılı olduğun bir kadro kurmak, Josico, Maldonado, Selçuk, Deniz Barış, Uğur Boral, Colin Kazım, Wederson gibi vasatlardan oluşmuş bir kadrodan “şampiyon” beklentisine girmek bir yöneticiden beklenir, umulur şey mi? Önce bu kadroyu kur, sonra transfer döneminde birer vasatı takıma kat, ondan sonra takım yenildiğinde gir soyunma odasına fırçayı bas. Azizsilin, Aziz Yıldırım’ın yapmadığı her şeyin sonucu bir “sitemkar baba tavrı” ise Münir Özkul halet-i ruhiyesinden Yıldırım’dan başka kimi sorumlu tutacağız?

Şurası gerçek, takım top oynamadı ve elbette Fenerbahçe’nin mevcut kadrosu dahi İstanbul Büyükşehir Belediyespor kadrosundan daha “kötü” değildir. Ancak görünen köy de bu kadronun yetersizliklerinin bu kadroyu böyle oynatan bir teknik direktörle birleşmesinden böyle bir sonuç çıkacağıdır. Kaprislerle Tuncay, Appiah, Aurelio gibi isimleri kaybeden ve gene kaprislerle Daum, Zico gibi hocaları gönderen bir yönetim şekli, her şeye müdahil olacağım, transferleri ben belirleyeceğim, soyunma odasına gireceğim diretmesi ile kendisinin de soyunma odasını girmesini zorunlu kılan bir takım üretmekten başka bir şey yapamadı.

Bakın burayı açıyorum, Daum giderken “Futbolcular takımı benim yaptığıma inanmamaya başlamışlardı. Başkanın müdahaleleri, soyunma odasındaki tavırları, tüm takımda bu fikri oluşturdu. Devam etsem, hiçbir şey yapamayacaktım” diyordu, Zico aynı şeyden dert yanıyordu, soyunma odasına o kadar girildi, o kadar müdahale edildi, o kadar teknik direktör ve futbolcu harcandı ki, en nihayetinde yönetimi de soyunma odasına girmeye mahkum bırakan bir takım kuruldu, “yönetim istifa” sesleri yalnızca görüntüyü tamamlayan bir arka plan müziği.

İncil de der ki, “kılıçla yaşayan kılıçla ölecektir” buyrun soyunma odaları artık sizin, takım koşmuyor da artık, “yürüye yürüye” oynuyor, tam kafanıza göre bir teknik direktör var ve her şey istediğiniz gibi. Mutlak hakimiyetiniz ile mutlu musunuz şimdi?



[1] http://www.hurriyet.com.tr/spor/10957561.asp?gid=229

[2] http://www.tumgazeteler.com/?a=2762684
Devamı ...

9 Şubat 2009

Atın, Rahatlasın


emre

Maçta uçan kuşa bile kart göstererek saçmalayan hakemler, Emre'yi tüm çabasına rağmen oyunda tutmaya kararlılar. Eskiden "maçı 11'e 11 bitiren hakem başarılıdır abi" geyiği vardı, modern zamanlarda "Emre'nin oynadığı maçı Emre'yle bitiren hakem başarılıdır abi" oldu sanırım. Önce Bursa maçında göz göre göre kasti tekme attı, ama hakem atmadı, sonra İBB maçında maç boyunca atmadığı deparı atıp Gökhan'ın özür dilediği adama saldırdı, sakinleşen ortamı durup dururken gerdi, sarı kart bile görmedi. Atın rahatlasın şu adamı yahu, kaç zamandır kırmızı görmemiş belli ki, özlemiş.

Devamı ...

İstanbul B.B 2 - Fenerbahçe 0
TSL - 08/02/2009


fenerbahçe ibb

NTVSPOR ve Ajanslar
Fenerbahçe geçtiğimiz sezon Olimpiyat Stadı'nda 2-0 yenildiği İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a bu sezonun 19. haftasında da aynı skorla mağlup oldu. Ligde son 3 maçtan sadece 2 puan çıkarabilen sarı-lacivertlilerin zirveyle arasındaki puan farkı 7'ye çıktı.

Turkcell Süper Lig'de son 2 maçında 4 puan kaybeden Fenerbahçe, 19. haftanın son maçında İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a konuk oldu. Sarı-lacivertliler ilk yarıda 10 kişi kalan rakibine 2-0 yenilerek şampiyonluk yarışında ağır bir yara daha aldı.

Olimpiyat Stadı'ndaki maça rüzgarı da arkasına alan İstanbul BB., çok hızlı başladı. Henüz 4. dakikada savunmanın arkasına sarkan İskender takımını 1-0 öne geçirirken, ev sahibi ekip kontrataklarda Adriano ve Barbosa ile farkı artırma şansları yakaladı.

Devrenin sonlarında rakip kalede baskı kuran Fenerbahçe, Güiza ve Deivid ile beraberlik şanslarını kullanamazken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden Mahmut, 10 dakika içinde gördüğü 2 sarı kartla oyun dışında kaldı.

Yenik durumdaki Fenerbahçe'de, teknik direktör Luis Aragones, ikinci yarının başında Alex ve Güiza'yı alıp yerlerine Semih ve Kazım'ı sürerken, sarı-lacivertliler Kazım ile 2 kez gole yaklaştı. 10 kişi oynayan İstanbul BB. ise kontra akınlarda Efe ve İbrahim Akın ile tehlikeler yaratırken, 80. dakikada Tjikuzu'nun golüyle farkı 2'ye çıkardı. Kalan sürede başka gol olmazken, son 6 maçında sadece bir galibiyet alan İstanbul Büyükşehir Belediyespor güçlü rakibini 2-0 mağlup etti.

Bu arada maçın son anlarında İstanbul BB'den Tjikuzu ve Fenerbahçe'den Gökhan Gönül de kırmızı kart gördüler.

Ligde ikinci yarıya Trabzonspor ve Gaziantepspor beraberlikleriyle başlayan Fenerbahçe de, geçtiğimiz sezon aynı yerde aynı skorla mağlup olduğu rakibine bir kez daha boyun eğdi. Bu sezon deplasmanlarda oynadığı 9 maçta 4. yenilgisini alan sarı-lacivertli ekip, 19. haftayı 34 puanla lider Sivasspor'un 7 puan gerisinde 5. sırada kapattı.

İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESPOR: 2 - FENERBAHÇE: 0
Stat: Atatürk Olimpiyat
Hakemler: Cüneyt Çakır xx, Serkan Ok x, Aleks Taşçıoğlu x
İstanbul Büyükşehir Belediyespor: Mehmet Ali xxx, Kus xxx, Barbosa xxx, Mahmut xx, Gökhan Süzen xxx, İskender xxx (Dk. 68 İbrahim xx), Efe xxx, Tjikuzu xxx, Erman xxx (Dk. 83 Kerim x), Serhat xxx, Adriano xx (Dk. 46 Metin xxx)
Fenerbahçe: Volkan Demirel xx, Gökhan Gönül xx, Önder x, Lugano xx, Roberto Carlos x, Deivid x, Deniz x, Emre xx, Vederson x (Dk. 46 Uğur x), Alex xx (Dk. 58 Kazım xx), Güiza x (Dk. 58 Semih x)
Goller: Dk. 4 İskender, Dk. 80 Tjikuzu (İstanbul Büyükşehir Belediyespor)
Sarı Kartlar: Dk. 32 Gökhan Gönül, Dk. 40 Volkan Demirel, Dk. 45 Güiza (Fenerbahçe), Dk. 36 Mahmut, Dk. 88 Kus (İstanbul Büyükşehir Belediyespor)
Kırmızı Kartlar: Dk. 44 Mahmut, Dk. 90+4 Tjikuzu (İstanbul Büyükşehir Belediyespor), Dk. 90+4 Gökhan Gönül (Fenerbahçe)


Devamı ...

Basiretsizlik


ibb

Ne zamandır kendi kendime yazıp okuyorum, ne zamandır da oynadığımız futbol konusunda yazmadığımı farkettim. Aslında başkası olsa oynadığımız kelimesinden sonra (!) koyardı fakat ben bu parantez içi ünleminden nefret ediyorum, hatta ünlemin modifiye edilmiş her halinden nefret ediyorum. İnternetten % 100 futbolu izlemeye çalıştım biraz fakat yayın sürekli dondu ve seyredemedim, gördüğüm üç beş sahne bile yetti Rıdvan'ın çok sinirli olduğunu anlamama. Sanırım benim de yazıya nefret mefret diye başlama sebebim sinir olabilir. Aslında sinir demek hatalı buna, hani şu İngilizce'deki upset kelimesi Rıdvan'ın ve diğer Fenerbahçelilerin ruh halini daha iyi tanımlıyor. Sinirle tarif edilecek basit bir duygu değil de üzgünlük, kırgınlık ve endişeyi birlikte içeren bir ruh hali. Hayırsever bir vatandaşın % 100 futbolu internete koymasını bekliyorum şimdi de, patlamış mısır yiyerek izlerim kendime gelirim.

Aragones suçlu, katılıyorum. Sadece Semih'i oynatmamak bile büyük suç. Guiza zaten bitti, artık Maldonado'dan bir farkı yok, her maç ıslıklanarak çıkacak ve "koymuşum bi tarafına alırım paramı ben" ruh haline iyiden iyiye bürünecek. Geçen sene Kezman sorundu, gönderdik fakat ne ilginçtir dertler bitmedi, neden acaba? Yarın gönderelim Aragones ve Guiza'yı, Semih hep ilk 11'de oynasın, sonuna kadar da hak etti zaten. Müthiş bir yükselişe geçip sezonu 30. haftada bitirir miyiz?

Durun bakalım en son oynadığımız futbolun analiz edildiği 22 Ekim'de yazılmış bir yazıyla karşılaştıralım bugünkü durumu.

O kadro aynen duruyor, defans ve kanatlardaki eksiklik giderilmemiş, Carlos 3 maç iyi oynamış ve sözleşmesi uzatılmış, Maldona'da artık oynamıyor fakat onun yerine oyundan çıkarken ıslıklanan başka bir futbolcumuz var. Josico ve Selçuk sakatken bile kadroda düşünülmeyen Maldonado yerine oynayan Deniz'in Avrupa maçları için kadroya alınmadığını hatırlatalım, işte bu kadar planlı ve kurumsal bir futbol yönetimimiz var.

Sorunları tekrar özetleyelim.

1. Defansımızın arkasında atılan toplar sürekli gol pozisyonu oluyor, Trabzon bunun gibi en az 5 gol kaçırdı, 2 haftadır sürekli aynı golleri yiyoruz. Ağustos'ta defansa takviye yapılacağı "sözü verilmişti" fakat üzerinden 2 transfer sezonu geçmesine rağmen gelen giden olmadı. Defansımız yavaş yapısı itibariyle böyle pozisyonları verecek, orta saha düzelse de verecek. Önder yerine Edu oynasa da verecek, çünkü Lugano'nun gücüyle kapattığı yavaşlık zaafını gücüyle de kapatamıyor.

2. Orta saha çalışmıyor, iki yönü de çalışmıyor. Rakibi durdurma gibi bir fonksiyonu kalmadı, isteyen her rakip kalemize 25 metre kalana kadar rahatça pas yapıp sokuluyor. Bu orta sahanın hücum için faydası olmayacağını da herkes biliyordu. Emre artık uzatmaları bile oynamıyor, ne fizik var ne yetenek, Selçuk belli olan kapasitesi kadar oynuyor, Josico pas verdiği an otomatik ABS sistemi devreye giriyor ve kendisini orta saha çizgisinin gerisine fırlatıyor, hücum anlamında Lugano'dan bile az katkısı var, bir de top kaptırma uzmanlarımız Deniz ve Maldonado var, böyle şahane bir orta saha... Josico bir umutla alındı, defansın ortasına gömülüp oynadığı zaman faydalı, kesici fakat bizim aradığımız adam bu değil. Josico kalsa bile hiçbir faydası olmayan ve yabancı kontenjanını işgal eden Maldonado yerine oyuncu alınmadı. Devre arası oyuncu alınmaz diye sayıklayanlar Arjantin ve Brezilya liglerinin başlama, bitiş tarihlerine baksınlar, futbol sadece Avrupa'da oynanmıyor. Tabii o ülkelerde futbolcu takibi falan olmadığı için devre arası da futbolcu alınmaz, devre sonu da alınmaz. Ünlü futbol filozofu ne demiş "Futbolcu transferi teknik direktöre bırakılmayacak kadar ciddi ve senede tek gün -31 Ağustos'ta- yapılacak kadar laubali bir iştir".

3. Uğur Boral en azından skora katkı veriyor diye bir yazı yazmıştım 4 ay önce, o günden sonra ne bir asisti ne bir golü var. Wederson zaten iki senedir bir tane asist yapmadı. Asist yapmayan kanat oyuncusuyla bu kadar. Deivid 2 aydır sahada boş boş geziniyor, Kazım halı saha maçında arkadaşlarına sinirlenip her topa abanan delikanlılar gibi. Ceza alanında topa son gücüyle abandığı için kaçırdığı en az 5 gol var bu sene. Zaten her hareketinden oynadığı oyunu ciddiye almadığı belli olan bir adamdan fazlasını beklememek lazım. Kanatlar 2-3 değil son 10-15 senenin sorunu, yalnız kimse sorun olduğunu kabul etmiyor sanırım. Emreciksin alındı devre arası, en azından onu deneyelim, bu saatten sonra Kazım'ı beklemekten daha faydalı olur. Kanatlar işlemeyince veya Deivid gibi ortaya çeken adamlar kanat oynayınca oyun ortaya yığılıyor, sonrası Alex'in keyfine kalıyor diye yazıyoruz bir senedir. Bu bir sene boyunca bir kanat oyuncusunun adını transfer dedikodusu olarak bile duymadık, bu mevkilerde sorun olduğunu düşünmüyor olsalar gerek.

4. Gökhan en iyi oyuncumuz fakat alternatifi olmadığı için o kadar zorlanıyor ki yakında pili bitecek. En son kupa maçında hasta hasta oynatılmış, sahada yere yığılacaktı neredeyse. Onun simetriğinde Carlos var, giden gelmiyor acep nedendir diyen var mı bilmiyorum da adamın yaşı 36, nereye gidip de gelecek? Sözleşme uzatılmasıyla derdim yok, kalsın takımda, fakat yerine onu kesecek veya yedekleyecek iyi bir alternatif alınmayacak bu sözleşmeden sonra, derdim o. Bizim sol kanatta bulunan madeni de deşeleyen çok olur daha.

Sorunlar Aragones ve Guiza'dan çok daha fazlası. Gitsin ikisi de, gitmesin değil, yalnız onlar gidince veya yerlerine birisi alınınca düzelecek dertler değil bunlar. Yönetim yaptığı hataları defalarca tekrarlayarak takımı dibe sürükledi. Yönetim ayrıca yalan üzerine yalan söylemeye devam ediyor. Sene başındaki "Türk forvet, defansa takviye, yıldız orta saha" yalanlarını unutmamışken "eksiklerin farkındayız, devre arası gereken yapılacak" yalanı eklendi bir de. Fenerbahçe'yi yöneten inatçı "ben bilirim" zihniyeti iflas etmiştir, ya bu zihniyet istifa edecek ya da yönetim, başka çıkış yolu yok. Bu sene ligi UEFA kupasına katılacak yerde bitirmek bile imkansız, belki Türkiye kupasında final oynarsak gideriz, seneye de büyük bir revizyonla yara sarma dönemi olmalı, son 3 sezonun kaybettirdiği her şey iyileştirilmeye çalışılmalı.

Maç sonu ne olmuş peki

"Başkan Yıldırım'ın futbolcularına, "Ben bütün mesaimi Fenerbahçe için harcıyorum. Bugün seyirci beni istifaya davet etti. Bunları bana yaşatmaya hakkınız yok. Yaptıklarınızdan dolayı hepinizi tebrik ediyorum" diyerek soyunma odasını terkettiği ifade edildi."

Bu olayı da başka bir filozofun ünlü bir sözüyle açıklayalım "Bak Sayın Peres sen çok bağırıyorsun, bu suçluluk psikolojisidir."
Devamı ...

6 Şubat 2009

I am a Patient Boy
I Wait, I Wait, I Wait, I Wait


semih


Fugazi'nin -Semih 6 yaşındayken yazdığı- bir futbolcunun dramını anlatan şarkısı. Bazı şarkılar her daim taze.

Waiting Room - Fugazi

I am a patient boy
I wait, I wait, I wait, I wait
My time is water down a drain

Everybody is moving
Everybody is moving
Everybody is moving,
Moving, moving, moving

Please don't leave me to remain
In the waiting room

I don't want the news
(I cannot use it)
I don't want the news
(I won't live by it)

Sitting outside of town
Everybody's always down
(Tell me why)

Because they can't get up
(Ahhh... Come on and get up)
(Come on and get up)

But I won't sit idly by
(Ahhh...)
I'm planning a big surprise
I'm gonna fight
For what I want to be

And I won't make the same mistakes
(Because I know)
Because I know how much time that wastes
(And function)
Function is the key
Inside the waiting room

I don't want the news
(I cannot use it)
I don't want the news
(I won't live by it)

Sitting outside of town
Everybody's always down
(Tell me why)

Because they can't get up
(Ahhh... Come on and get up)
Up from the waiting room

Sitting in the waiting room
(Ahhh...)
Sitting in the waiting room
(Ahhh...)
Sitting in the waiting room
(Ahhh...)
Sitting in the waiting room
(Ahhh...)

(Tell me why)
Because they can't get up
Devamı ...

5 Şubat 2009

Bursaspor 1 - Fenerbahçe 3
FTK - 06/02/2009


bursaspor fenerbahce

NTVSPOR ve Ajanslar
Fenerbahçe, Bursaspor'u deplasmanda 3-1 yenerek Fortis Türkiye Kupası'nda yarı finale yükseldi. Sarı-lacivertlilerin gollerini Alex (2) ve Güiza atarken, Bursaspor'un tek golü İbrahim'den geldi.

Fortis Türkiye Kupası'nda son yarı finalist Fenerbahçe oldu.

İstanbul'da 1-0 mağlup ettiği Bursaspor ile rövanşta karşı karşıya gelen sarı-lacivertli takım, sahadan 3-1 galip ayrılarak kupada yarı finale adını yazdırdı.

Fenerbahçe'nin gollerini 23 ile 25. dakikalarda Alex ve 40. dakikada Güiza atarken, ev sahibi Bursaspor'un tek golü 84. dakikada İbrahim'den geldi.

Bu sonuçla Fenerbahçe Sivasspor, Ankaraspor ve Beşiktaş'ın ardından yarı finale çıkan son takım oldu.

Fortis Türkiye Kupası'nda yarı final maçlarının kuraları 18 Şubat Çarşamba günü İstanbul'da çekilecek. Olimpiyatevi'nde gerçekleştirilecek kura çekimi saat 11.00'de başlayacak.

BURSASPOR: 1 - FENERBAHÇE: 3
Stat: Atatürk
Hakemler: Hüseyin Göçek x, Mustafa Emre Eyisoy xx, Alpaslan Dedeş xx
Bursaspor: Ivankov x, Ömer x, İbrahim x, Ali x, Mustafa Keçeli xx, Kirita x, Mustafa Sarp x (Dk.78 Bekir Ozan x), Romaschenko x (Dk. 46 Veli xx), Volkan Şen xx, Tadeu x (Dk. 63 Young Rok xxx), Sercan x
Fenerbahçe: Volkan Babacan xxx, Lugano xx, Önder xx, Roberto Carlos xx, Gökhan Gönül xxx (Dk. 72 Yasin x), Emre x (Dk. 44 Deniz xx), Selçuk xxx (Dk. 64 Gökhan Emreciksin x), Vederson xx, Alex xxx, Deivid xx, Guiza xx
Goller: Dk. 23 ve 25 Alex, Dk. 40 Guiza (Fenerbahçe), Dk. 84 İbrahim Öztürk (Bursaspor)
Sarı Kartlar: Dk. 31 Volkan Şen (Bursaspor), Dk. 35 Emre, Dk. 80 Lugano, Dk. 80 Deivid (Fenerbahçe)
Devamı ...

2 Şubat 2009

Fenerbahçe 1 - Gaziantepspor 1
TSL - 02/02/2009


fenerbahçe gaziantepspor

NTVSPOR ve Ajanslar
Fenerbahçe Turkcell Süper Lig'de ikinci yarının ikinci maçından da beraberlikle ayrıldı. 18. haftada Gaziantepspor'u konuk eden sarı-lacivertliler, son 10 dakikada atılan karşılıklı gollerle 1 puana razı oldu.

Turkcell Süper Lig'in ikinci devresine 0-0'lık Trabzonspor beraberliğiyle başlayan Fenerbahçe, 18. haftada Gaziantepspor'u konuk etti. Konuk Gaziantepspor'un daha etkili göründüğü ve özellikle son 10 dakikası nefes kesen maç, 1-1'lik sonuçla tamamlandı.

Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaki maçın ilk yarısında daha etkili olan taraf Gaziantepspor'du. Konuk ekip, İlhan Özbay ve Murat Ceylan ile ürettiği net fırsatlardan yararlanamazken, Fenerbahçe ise bu yarıda tehlikeli bir akın geliştiremedi.

İkinci yarının başlamasıyla da Gaziantepspor'un topa sahip olma ve oyunu kontrol etme görüntüsünde değişiklik olmadı. 59'da Tabata ile bir kez daha gole yaklaşan rakibinin, orta alan da çok pas yapmasına engel olamayan Fenerbahçe, Deivid-Semih değişikliğiyle oyunu dengelemeye başladı. Bu devrenin ilk tehlikesini 68. dakikada Güiza ile yaratan sarı-lacivertliler, buna karşın kalesinde golü görmeye engel olamadı. Hızlı ataklarla Fenerbahçe'ye zor anlar yaşatan Gaziantepspor, 82. dakikada Erman Özgür ile 1-0 öne geçti.

Fenerbahçe bu gole cevabı 3 dakika sonra Alex'in şık vuruşuyla verirken, bu golün moraliyle rakip kaleye yüklenen ev sahibi, Josico'nun sakatlanmasıyla son dakikaları 10 kişi tamamladı. Kalan bölümde tabela değişmedi ve taraflar 1-1'lik sonuçla sahadan 1'er puanla ayrıldılar.

Bu sonuçla ligde üst üste ikinci, toplamda dördüncü beraberliğini alan Fenerbahçe, lider Sivasspor'un puan kaybettiği haftayı değerlendiremedi ve 34 puanda kaldı.

FENERBAHÇE: 1 - GAZİANTEPSPOR: 1
Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Özgüç Türkalp xx, Serkan Gençerler xx, Hüseyin Fidan xx
Fenerbahçe: Volkan Demirel xxx, Önder xx, Lugano xx, Yasin xx, Roberto Carlos xx, Deivid x (Dk. 60 Semih xx), Emre xx, Selçuk xx (Dk. 79 Josico ?), Uğur Boral x (Dk. 60 Kazım x), Alex xx, Güiza x
Gaziantepspor: Murat Şahin xx, Erkan Sekman xx, Bekir xx, Deumi xxx, İsmail Köybaşı xx, İlhan Özbay xx (Dk. 62 Mehmet Yozgatlı x), Murat Ceylan xx (Dk. 90 Julio Cesar ?), Hakan xx, İvan De Souza xx (Dk. 72 Erman Özgür xx), Tabata xxx, Beto xx
Goller: Dk. 82 Erman Özgür (Gaziantepspor), Dk. 85 Alex (Fenerbahçe)
Sarı kartlar: Dk. 41 Murat Ceylan (Gaziantepspor), Dk. 45 Selçuk, Dk. 50 Emre, Dk. 73 Önder, Dk. 80 Kazım (Fenerbahçe)


Devamı ...

1 Şubat 2009

Çaylar Şirketten


trabzon

Bu konu muhtemelen tartışıldı ve bitti ama geçen hafta yoğunluktan dolayı vakit bulup bir şeyler karalayamamıştım. Aslında şimdi yazacaklarımı daha önce de yazmak istemiş fakat sonradan vazgeçmiştim, bunun nedenlerini daha sonra anlatacağım. Geçen hafta yönetim tarafından Trabzonspor taraftarına Kadıköy'de gösterilen tavrın neden bazıları için rahatsızlık verici olduğunu anlatmaya çalışacağım.

Trabzon deplasmanına 2005-2006 sezonunda gittim. Yaşadıklarım korkunç bir deneyimdi, daha önce de bunları yazmak istemiştim fakat Trabzon'a sadece bir kere gitmiş ve diğer insanların orada tecrübe ettiklerinin onda birini bile yaşamamış birisi olarak onlarla aynı şeyleri yaşamışım gibi algılanmaktan çekindim. Böyle bir çekincem oldu çünkü orada yaşadıklarım ömrümde yaşadığım en korkunç şeylerdi ve buna rağmen benden tecrübeli tribüncülerin yaşadıkları yanında devede kulak kalırdı, abartıyormuş gibi algılanmak istememiştim. Bir kere o sezon karayolu ile gelenler şehre sokulmadı, İstanbul'dan çıkıp yüzlerce kilometre yol tepen insanlar yolda polis tarafından durduruldu ve Trabzon'a yaklaşmalarına izin verilmedi. O gün uçakla Trabzon'a giden yaklaşık 100-150 kişiden biriydim. Daha önceki yıllarda otobüsle gidip tüm yolu camsız gelen ve il çıkışına kadar saldırıya maruz kalan insanları düşününce uçakla gidip gelmek çok daha kolay oluyor sanırım.

Uçaktan indikten sonra şehirde fakat sanırım merkezine uzakta bir dinlenme tesisine gittik. Öğle yemeğini yedik, daha çok zaman vardı maça, arada bir arabalarla birileri gelip tesisin çevresinde korna çalıyor, tur atıp gidiyorlardı. O sırada tribünde söz sahibi olan abiler sürekli insanları sakin olmaları konusunda uyarıyordu. Orada uzunca zaman bekledikten sonra küçük minibüslere bindirilip stada doğru yola koyulduk. Beni nelerin beklediğini kimse anlatmamıştı, o yüzden pek fikrim yoktu. Maça az bir vakit kala yola çıktık, sanırım bütün manyaklar o sırada maça girmiş olduğundan minibüslere 3-5 taş atan çocuk dışında saldıran olmadı, stada gidişe kadar sakindi ortam. Stada ulaştıktan sonra başımıza gelecekleri anladım. Girişte beklerken Trabzon kapalı tribününden geldiğimizi öğrendiler. Tribünlerin betonu kolayca sökülebiliyor, sanırım saldırı amaçlı özel tasarlamışlar tribünlerini. Tribünün tepesine doluşmuşlar ele sığabilecek en büyük betonları söküp bizim olduğumuz tarafa atıyorlardı. Bu tribünü parçalayıp rakibe atma eyleminin Heysel faciasını başlatan eylem olduğunu hatırlatayım bu noktada.

Tribüne maçın başlamasına az bir süre kala girdik. Bir süre çok çıldırdılar ve garip sesler çıkarıp bağırıp çağırdılar, bu sırada her şey sakindi aslında. Daha sonra maç boyu devam edecek taş yağmuru başladı. Deplasman tribününün sol tarafındaki gruptan ve tribünün arkasındaki binanın damından sürekli çeşitli büyüklükte taş atıldı maç boyu. Bu kadar ağır bir taş yağmuruna daha önce tanık olmadığım için ne yapacağımı tam bilmiyordum aslında ama hemen orada koltuk kırıp kafasını koltukla koruyanları görünce ben de aynısını yaptım. Kafamda tuttuğum koltuğa maçın ikinci yarısında 8-9 cm boyunda bir mermer isabet edecekti. Maç boyu kafasından vurulan 10 kadar kişi oldu sanırım, daha sonra televizyonda gördüğüm görüntülerde kafasında kanla sedyede ambulansa konulan insanlara bile saldırmaya çalışanlar vardı. Maçı Semih sonradan girip iki gol atarak çevirmişti, 3-2 kazandık. Maç sırasında yanımızdaki emniyet amirine solda taş atan insanları çok rahat gördüklerini ve neden müdahale etmediklerini sorduğumuzda "onlara dokunsam yarın sürülürüm" yanıtı aldık. Maçı koltukları raket yapıp taşlarla tenis oynayarak geçirdik. Bütün bunlara rağmen tribündeki abilerimiz sürekli taşları geri atmamamız ve sakin olmamız konusunda uyarıyordu.

Geçen haftaya geri dönelim bu noktada. Trabzonspor maçtan sonra taraftarının yanına gitmiş. Bu 3-2'lik maçta, biz taş yağmuru altındayken gol atan oyuncularımızın bırakın tribüne gelmeyi, dönüp selam bile vermemesi çok acıydı, beni o gün her şeyden çok üzen şey bu olmuştu. Trabzon'a attığı frikik golünden sonra taraftara koşan ve maçtan sonra "onlar bunca zahmetle buraya geliyorlar, biz onlar için kazandık" diyen Pierre geldi hep aklıma.

Maçın bitimine 5 dakika kala dışarı çıkmamız söylendi. Bu Trabzonlu polisler tarafından daha önce planlanmış bir hamle miydi bilmiyorum, fakat bizi maçtan çıkan kalabalığın ortasına atmak için yapılabilecek en iyi şeydi ve bunu yaptılar. 2 tane belediye otobüsüne havalimanına götürülmek üzere bindik fakat 5 dakika sonra maç bitti ve çevremiz binlerce insan tarafından sarıldı. Maçtakinden çok daha yoğun bir taş saldırısı başladı. Bu sefer otobüsün içinde sıkışıp kaldığımız için kendimizi koruma şansımızda yoktu. Herkes koridorda eğilmiş, bütün camlar parçalanmıştı. Birçok taş bir taraftan girip diğerinden çıkıyordu fakat içeri düşenleri kafamıza değil sırtımıza veya bacağımıza yemek için en azından kafamızı koruyorduk. Otobüs milim milim ilerliyordu. Çevrede yüzlerce polis olayları film gibi izlemekle yetiniyordu. Sanırım bu saldırı yarım saat devam etti. Hayatımda görmediğim büyük bir nefreti orada görmüş, yaşadığım en zor dakikaları orada yaşıyordum. Orada olan şey tribün kavgasından çok daha büyüktü, 100 kişiyi linç etmeye çalışan binlerce insan ve bunu izleyen polisler... Yarım saat milim milim ilerleyen otobüs emniyet müdürlüğüne ulaştığında saldırıdan korunacak yer bulmuştuk sonunda. Birkaç saat emniyette de bekledikten sonra polis araçlarıyla havalimanına götürüldük. Uçağa bindiğimizde insanların saçından hâlâ cam parçaları çıkıyordu.

İlginç bir hikaye biz emniyet müdürlüğündeyken maraton programında anlatıcının "son yılların en centilmence geçen Trabzonspor-Fenerbahçe maçı oldu bu" demesiydi. Ertesi gün Hürriyet, kafasında koltuk tutan insanların fotoğrafının altına "yağmurdan korunmak için ilginç bir yöntem geliştiren taraftarlar" yazmıştı. Karayolunda polis tarafından tutulan araçlarda bulunan kesici aletler gazete ve televizyonlarda sergileniyor ve insanların bundan dolayı şehre sokulmadığı iddia ediliyordu. İçindeki herkesi tanıdığım minibüste bulunan motor yağının uyuşturucu madde olduğu Erman Toroğlu tarafından ima edilmiş ve bundan dolayı asla özür dilenmemişti. Yönetimimiz bu maçtan sonra Trabzonspor'a teşekkür ediyordu. Bazı Fenerbahçeli taraftarlar internette araçlarda bulunan kesici maddelerden dolayı utandıklarını beyan ediyordu. O otobüslerin içinde yarım saat boyunca taş yiyen insanların sağ salim evlerine dönmesinin bir mucize olduğundan kimsenin haberi yoktu. Polisin sizi korumadığı bir yerde tek korumanın o "kesici aletler" olduğundan da kimsenin haberi yoktu. O koltuklar da zaten yağmurdan korunmak için kafalara konmuştu. Sahi o gün yağmur mu vardı?

Daha önce söyledim, bu yaşadıklarım daha önce onlarca otobüsle Trabzon'a giden insanların yaşadıklarının yanında romatik komedi Oscar'ı alır, yine de benim yaşadığım en korkunç olay olduğu gerçeği değişmiyor. Otobüsteki yarım saatte oradan yaralı olarak çıkarsam aileme ne diyeceğimi düşündüm, bir şey bulamadım. Elime balta alıp odun bile kırmadım bugüne kadar fakat bir daha Trabzon'a gidersem samuray kılıcı varsa onu alıp o otobüsten inip savunmasız insanlara saldıranların kafasını koparmayı can-ı gönülden isterim. Daha önce de zaten Trabzon'dan sağ salim çıkanları polis değil kendileri koruyordu. Ulaşım sadece uçağa indirgenince bu koruma da oraya giden insanların elinden alınmış oluyordu. Bütün bunlara rağmen Trabzonspor'a teşekkür ediliyor, kendine Fenerbahçeliyim diyenler "kesici aletler"den utanç duyduklarını söylüyor.

Geçen hafta ne oldu peki? Senelerdir "sadece" Fenerbahçeli oldukları için insanlara "ölümüne" saldıran bir taraftar kitlesine hiçbir taraftara yapılmayan uygulamalar yapıldı. Daha sonra bu uygulama gururla web sitesinden duyuruldu. Daha önce Trabzonspor'a edilen teşekkür şimdi taraftarına edilmiş oldu. Bir dahaki teşekkür mesajı "Trabzonspor taraftarına başarılar diliyor, Trabzon'da bizim yapamadığımızı yapıp onlarca insanı yaralamalarını ve hastanelik etmelerini temenni ediyoruz, teşekkür kardeş kulüp Trabzon" mu olacak? Sırada bu mu var?
Devamı ...