Sorun da Belli Çözüm de
Al Bundy'den sonra kendimize örnek aldığımız, ilham verici lider, son yılların en iyi dizisi The Office'ten Michael Scott. Geçtiğimiz hafta yine hayat tecrübesini bize kelimelere dökerek aktarmış ve şöyle demişti Michael Scott:
- How do you tell somebody that you care about deeply, 'I told you so?'
- Gently? With a rose?
- In a funny way?..
- ...or do you just let it go, because saying it would just make things worse?
- Probably the funny way.
Yani diyor ki, "çok değer verdiğiniz birisine 'ben demiştim'i nasıl söylersiniz? Kibarca, bir gül vererek? Ya da komik bir şekilde mi söylerseniz yoksa daha kötü olacağını bildiğiniz için vaz mı geçersiniz? Muhtemelen komik yolu seçerek...". Ben demiştim demek sadece işleri kötüleştirmiyor bir de özellikle bizim kültürümüzde küstah imajıyla sıkı bir korelasyonu var. Fakat bugüne kadar komik olan yolu seçen ben kelimelerin tükendiği bu noktada "ben demiştim" diyeceğim, çünkü 200 milyon dolar bütçeli bir kulübü yönetenler yanında ben hiç kimseyim, ya da hiç kimse olmam gerekiyor.
Ben Demiştim Bölüm 1
http://papazincayiri.blogspot.com/2008/08/karamsar-sezon-oncesi-analizi.html
Bu Partizan maçından sonraki yazılmış bir yazı. "İki tane ağır adamdan oluşan savunmanın göbeği bu kadar önde olunca rakibi orta sahada boğmanız gerekiyor, aksi halde dün yediğiniz ikinci golden her maçta yersiniz. Ağır defans önde kurulu olmasına rağmen rakibe orta sahada bu kadar rahat topla oynama ve istediği pasları yapma serbestliği verdiğimiz için sürekli defans arkasına adam sarkıtmaya çalıştılar." demiştim. Bırakın Arsenal'i Kayseri ve Kocaeli bile bize bu golleri atıyor. O maçın üzerinden tam 2 ay geçmiş, düzelen ne? Yok. 2 ay önce vasat bir futbol yorumcusu bile olmayan bir insan bir teşhis yapıyor, bu sorun yüzünden her maç 4 tane gol yiyoruz. Bu takım iyi yönetiliyor diyen kim çıksın şimdi bir adım öne. Ben demiştim de değil bu durum, o sıralar herkesin dilindeydi. Hadi bizim sesimiz duyulmuyor Rıdvan bir hafta önce eliyle 5 parmağını sallayarak 5 yeriz dedi, onun da mı sesi duyulmuyor? Göz göre göre 5 gol yiyoruz? Kim suçlu bana bir söyleyin? Rıdvan diyor ki Aragones. Evet Aragones suçlu, durun yazayım.
Aragones
Geçiyorum Alex, Guiza, Semih'i ilk 11 başlatmasını, zaten elinde yedek mi var nasıl başlatsın diyorlar. Alex'in uzun ve isabetli paslar dışında oyuna toplu, topsuz alanda katkısı sıfır, orta sahayı elini kolunu sallayarak geçen bir rakip, kanatları kullanamayan bir Fenerbahçe... Ama yine geçelim. İşte oyuna başladığımız taktik şu
Maçı İngiliz kanalında izledim. Adamlar Gökhan'ın durumunu bilmiyor tabii, defalarca "pili bitmiş" dediler. Gökhan sakattı ve oynamayacaktı, öyle biliyorduk. Demek sakatlığı devam ediyor ve oynayabilecek durumda olduğu düşünülerek oynatıldı, eyvallah. Yalnız sahaya öyle bir kadroyla çıktık ki, Gökhan tek başına 100 metrelik koridorda, ileri gidiyor geri dönemiyor. İlk defa izleyen adam biyonik adam olmuş ve bu görevi almış sanacak. Biyonikliği de kâr etmiyor, çünkü sakat sakat oynatıyorsunuz bir adamı ve tüm sağ kanadın hücum ve defans görevini ona yüklemişsiniz. Bu mu elinden bir şey gelmeyen hoca? Ee tamam petrol olmayan yerden petrol çıkaramazsın ama petrol yok diye de elektriksiz yaşayalım o zaman demezsin, petrol çıkarma o zaman, kur, rüzgar santrali kur, pervane tak, ne bileyim nehir var orada, git baraj yapmaya çalış ama yap bir şey işte. Takımın yetersizliğiyle açıklanacak bir basiretsizlik değil oynayacağı son anda belli olan bir adama 100 metrelik koridorun tüm yükünü vermek. Beş haftada birbirinin kopyası 10 tane gol yemek de öyle kolayca açıklanacak bir durum değil. Nasıl düzelecek bu? Çok çalışarak. 10 haftadır çok çalışıyoruz gol sayısı istikrarla artıyor.
Ben Demiştim Bölüm 2
http://papazincayiri.blogspot.com/2008/05/0708analiz.html
Hadi geçelim Partizan maçı sonrasını, o zaman herkes konuşuyordu, transfer sezonunun bitmesine de az kalmıştı diyelim. Yukarıdaki yazı 22 Mayıs'ta yazılmış, herkesin değil ama çoğunluğun "ciddiyetsizlik nedeniyle kaybettik" dediği günlerde. Antrenmanda şut çeken tercüman ciddiyetsizliğinden asık suratlı teknik adam ciddiyetine değişen tek şey çeyrek finalde elenen takımdan bir haftadır 5 yiyeceğini bilinen bir takıma dönüşüm. Eee hani ciddiyetsizlikten kaybediyorduk geçen sene? Yenilen gollerin fazlalığından, defansın yavaşlığından, kalecinin vasatlığından, orta alanda oyunun sıkışıp kalmasından, beklerin alternatifsizliğini arada bir televizyonda maç izleyen ve stadta maç izleme şansı bile olmayan bir blog yazarı bahsediyor ama 200 milyonluk bütçe yaratmakla övünenler bunu görmüyor öyle mi? 5 ay önce yazılan sorunlar yüzünden her maç 4-5 yiyoruz ve bu yönetim başarılıdır diyoruz ısrarla öyle mi? Gözleri daha sıkı kapatın, daha mutlu olacaksınız.
Takım
Aethewulfla konuşuyoruz Fenerbahçe hakkında. Bazen böyle konuşurken kötü futbolcu örneği vermem gerekirse Selçuk diyorum. Bundan utandım dün. Önümüzde Edu örneği var, Maldonado var... Uğur ve Selçuk bunların yanında gerçekten ilk 11'i hak eden adamlar. Maldonado artık her maç ıslıklanarak çıkıyor, o da alıştı, tınlamıyor muhtemelen, alternatifi de yok. Edu'nun durumu ise inanılmaz. Bazıları Edu-Lugano ikilisini Uche-Högh'le bir tutuyor. Edu'ya gösterilen bu hoşgörü ve sempatiyi gerçekten akıl almıyor. Yavaş bir adam, Lugano da yavaş ama devrilmeyen, geçilirse deviren bir adam. Edu ise yumuşak, top geçince adam da geçiyor. Böyle yumuşak diyince bileği yumuşak gibi algılanıyor, alakası yok. Topla oynama yeteneği sıfır, yanındaki adama pas verirken bile top kaptıracak diye korkuyoruz. Bugüne kadar çıktığı kornerlerde, serbest atışlarda bir tane topu bırakın gol olmayı kaleyi bile bulmadı, ısrarla nereye çıkıyor onu da merak ediyorum (evet bir tek sulu Galatasaray deplasmanı var, o gün kafayla gol attı). Carlos'un alınma nedenini de anlamamıştım, bugün alternatifsiz kadroda olmasını da anlamıyorum. Sözleşme uzatma dedikodularını bırakın anlamayı, böyle bir şey düşünen varsa o beynin bir günlüğüne bana nakledilmesini istiyorum, yaşama bir de o gözlerle bakmak isterim. İngiliz spikerler 90 dakika boyunca bildiğiniz dalga geçti. Yaş 70 iş bitmiş esprileri havada uçuştu. Her ofsaytı bozduğu pozisyonu tekrar izleyip üzerine geyik yaptılar. Carlos'un 90 dakika oynaması ve yerinin garanti olması gerçekten inanılmaz.
Yönetim
Dikkat ettiyseniz yazının üslubu sakin başladı, gittikçe hırçınlaştı, şimdi patlayacak.
- Aragones Alex, Guiza, Semih'i oynatmasın, Arsenal karşısında orta saha kurgumuz zayıflar, zaten rahat geçiyorlar, kalemiz Osmanlı toplarına direnen Bizans surlarına döner.
Savunma: Arkadaşım yedeklere bak, kimi oynatsın.
- Carlos bir senedir kötü. Hücuma katkı vermiyor, savunmada sürekli kademe hatası yapıyor, pozisyonunu ve adamını kaybediyor, en zayıf takımlara karşı bile sol kanadımız düşüyor.
Savunma: Arkadaşım yedeklere bak, sol bek yedeği sakat, kimse yok.
- Edu da Lugano da çok yavaş, süratli forvetleri tutamıyorlar, hızlı orta sahayı geçen rakipler araya toplar atarak çok tehlikeli oluyor. Lugano gücüyle bunu kapatıyor ama Edu'yla bilrlikte defans hattı çok zayıf.
Savunma: Arkadaşım yedeklere bak, Yasin ve Can Arat.
- Volkan uzun süredir maç kurtarmadı, bazen çok basit goller yiyor, zaten oyun kurmaya katkısı hep yok denecek kadar azdı.
Savunma: Arkadaşım yedeklere bak, paf kalecisi.
Bu bahsettiğimiz Volkan, Yasin, Can, Edu, Lugano, Carlos, Semih bu sene gelmiş adamlar değil. Hepsinin kapasitesi belli, oyun tarzı belli, nasıl oynayacağı belli. O zaman bu savunmalar aslında savunma değil suçlama, yani göz göre göre takım zayıf bırakılmış. Peki nasıl oluyor bu? Transfer dönemi boş geçirilmiş. Transferi kim yapmıştır? Seçenekler
1. Aragones: Diyor ki petrol bulmamı beklemeyin. Takım zayıf diyor yani. Fenerbahçe'nin hocası olmayı kabul ettiğine göre takıma gelmeden izlemiş olmalı. Bu oyuncuların hepsi televizyonda Berbatov gibi, Cannavaro gibi görünmediğine göre takımın o gelirken de zayıf olduğunu görmüş olmalı. Peki transferi o yaptıysa neyi şikayet ediyor?
2. Yönetim: Demek ki transferi Aragones değil yönetim yapmış. Al sana takım bu denmiş.
Takım Denizli faciasından beri düşüşte. Şampiyon olduk, çeyrek final oynadık ama Daum döneminde iyice oturan futbol ve kadro gittikçe eridi, bugün dibe vurdu. Sürekli güç kaybettik, Tuncay, Aurelio gitti, plansız son dakika transferleriyle yerleri doldurulmaya çalışılıyor. Denizli maçından sonra Aziz Yıldırım istifa etti, herkes antrenmana başladı bizim ne bir yönetimimiz ne bir hocamız vardı. O günden beri bir güç gösterisi var kulüpte. Ben istediğimi yaparım, kimse eleştiremez, kimse soru soramaz havası hakim. Defans oyuncusu alacağız, yurtdışından bir Türk forvetle anlaştık, bir de büyük bir yıldız alacağız sözleri veriliyor ama aralarında tutulan söz yok. Kimsenin neden demesine izin verilmiyor, sormaya cesaret edenler hainlikle suçlanıyor. Bu yönetim koca şubelerin adını kongreye sormadan değiştirme gücünü kendinde buluyor, ses yok, iki tane transfer yalanı nedir ki? Zayıf olduğu bilinen takım gittikçe zayıflamış ve dibe vurmuş durumda. Hocanın transferden yetkili olması gerektiği gibi temel bilinen doğruları bile unutmuşuz artık, tamam yönetim alsın da bari iyisini alsın diyoruz. Aurelio gidiyor yerine gelen oyuncu yıllık maç ortalaması 25 olan Emre. 25'i ben atmadım, açın bakın Emre'nin istatistiklerine, yıllık ortalaması bu. Aurelio müthiş teknik, futbol zekası yüksek, çok güçlü değildi. En büyük gücü istikrarı ve pes etmeden savaşmasıydı. Onu yerini dolduracağı iddia edilen adam senede ortalama 25 maç oynayan bir adam, en iyi oyununu oynasa da Aurelio'nun yerini doldurmasına imkan yok yani. Fenerbahçe bu sene 50 tane maç oynayacak... Ben bilirim zihniyetinin yarattığı verimsizliğin transfer başarısı işte bu. Yönetim başarısızdır, Aragones kabahatlidir ama yönetim en büyük kabahatlidir. Takımın zayıf olmasının ilk sebebi yönetim kadrosu, daha da önemlisi yönetim anlayışıdır. Ya bu yönetim anlayışı değişecek ya da yönetim, başka bir çözüm yok artık.
Ben Demiştim Bölüm 3
Bugüne kadar yazılan şeyleri yine takrarladık, neye yarar bilmem ama tekrarladık. Şimdi önümüzdeki maçlara bakalım bakalım.
http://papazincayiri.blogspot.com/2008/10/allahn-seven-korner-atmaya-gelsin.html
Kiev Porto'nun üzerinde bitirir, Porto kötü demiştim, Kiev deplasmanda yendi Porto'yu. Porto gerçekten kötü. Porto'yu kendi sahamızda yenip 3. olma şansımız var ve bu hiç düşük değil. Ciddiyim. Olabilecek en kötü şey Arsenal'in Porto maçına tamamen yedeklerle çıkıp yenilmesi olur ama o bile zor. Porto'yu yenmeye odaklanmamız lazım. Bir dahaki Arsenal maçı için beklenecek mucizeden daha gerçekçi bu, enerjimizi de boşa kullanmamış oluruz. Aragones'in o güne kadar takımın düzelmesi için en azından çabalaması lazım. Çabalamıyorsa bir an önce gönderilmesi lazım, bu durumda yönetimin yapacağı en olumlu şey iyi bir hoca bulup getirmek olurdu ama en azından Ocak ayını bekleyeceklerdir maalesef. Şu durumdayken Uefa'ya kalarak devre arasına girersek ve ligin ilk yarısını en fazla 6-7 puan geride kapatırsak yeniden hayata dönme şansımız var, hatta herkes umutlanır. Yönetim üç senedir yaptığı hatalardan dönüp takıma müdahale etmeli, en büyük sorumlu kendileri, bunu kabul etsinler ve düzeltmeye çalışsınlar, başımıza gelecek en iyi şey bu olurdu şu anda.
Sakatlıkların ve yetersiz kadronun arkasına sığınarak 10 maçta 3 galibiyete bahane bulunduğu Fenerbahçe tarihinde ne zaman görülmüş? Rezalet bir durumdayız ve sorumlular onu bunu parmağıyla göstereceğine sorumluluklarını kabul etsin, şu takıma müdahale etsinler. Bu takım daha ne kadar kötü durumda olabilir?
22 Ekim 2008 10:37
Ilk paragraf harika bir analogy. Hem komik, hem cuk oturmus. Bizimle bir alakasi yok ama "this baby will be related to Michael through … delusion?" kismina kahkahalarla guldum gecen hafta.
Edu hakkinda sunu soylemek isiyorum; Bir futbolcuyu begenip begenmemek tabiki kisisel tercih meselesi ama bugun adami satmaya kalksak elimizde bir hafta durmaz. Kar bile ederiz. Edu ve Lugano su an rakip takimlarin orta sahamizi isik hiziyla geciyor olmalarinin ve de beklerimizin defansif kurgu ve cizgi bozuklugunun kurbanilar. Bir de Edu hata yaptigi zaman spektakular sekilde yaptigi icin iyice goze batiyor.
Modern futbolun yuzune tukuren bir takim yapimiz var. Agiriz. Gucsuzuz. Topu dribling ile ileri tasiyamiyoruz. Rakibin oyun kurgusunu bozup top calamiyoruz. Bir de Semih, Alex, ve Guiza beraber oynayinca stoperleri gunah kecisi ilan etmek bana gaddarca geliyor. Alex'in her kaptirdigi top ceza yayimizda bitiyor. Bir defansin bu kadar uzerine gidilmesine izin verirseniz onlarda hata yapmaya baslarlar tabi.
Ben maci Setanta'dan izledim. Spiker Aragones'in bizde Ispanya Milli Takimi'nda kazandiginin alti katini kazandigini soyledi. Adam emekliligi, torunlari icin gelmis Fenerbahce'ye besbelli. Chelsea ve Sevilla maclarindan baska kaset isteyip bir mac izledigini hic sanmiyorum.
22 Ekim 2008 17:41
"Bu yönetim koca şubelerin adını kongreye sormadan değiştirme gücünü kendinde buluyor, ses yok, iki tane transfer yalanı nedir ki? "
bitirmiş olayı..
Arsenal maçı için ise
söylenicek birşey bulamıyorum
Aziz Yıldırım'ın çıkıp benim düşünce tarzıma uyan teknik direktör dediği gün, ben felaketin eşiğinde olduğumuzu anlamıştım..
25 Ekim 2008 21:04
edu'dan tokat gibi cevap, bir tane topu kaleyi bulmuyor yazdik 2 gun sonra kafa golu atti :)