Fener'e Banko Oynamak
Şu tatsız tuzsuz monoton hayatıma renk gelsin diye bazen iddaa oynuyorum. Hem heyecan oluyor, hem de Avrupa futbolunu maçlarını izleme şansını bulduğumuz takımların ötesinde takip etme motivasyonunu sağlıyor bize. Tabii bu arada Genco Boran gibi “sistem” uzmanları sayesinde adını bile telaffuz edemediğimiz Fransa 2. Lig takımlarına bile oynuyoruz. Pek para kazanamıyoruz ama dilimizi geliştiriyoruz en azından. Ancak bugüne kadar şu iddaa aleminde geliştirdiğim yegane prensip banko bile olsa Fenerbahçe’ye oynamamak idi. Kendi takımımın maçlarını para kazanma motivasyonu ile izlemek istemem. Öylesini isteyenlerin zaten locaları var, iddaa ile vakit kaybetmiyorlar. Ancak dedim ki bu sefer oynayacağım. Para kazanmak filan hikaye, mesele başka. Geçen hafta aldığı mağlubiyetle bu takım ben onun adını belleyip, takımım dediğim günden beri en kötü sezon başlangıcını yaptı. Daha geçen sene benim taraftarlık tarihimin en iyi sezonunu yaşayan takım, bir sene sonra o tarihin en kötü sezonunu yaşayamazdı. Buna yönetim ya da teknik kadro göz yumsa bile istatistik bilimi kabul etmezdi. Tamamen istatistiki gerekçelerle banko Fenerbahçe’ye oynadım.
Şu yazının hemen başında peşinen kabul etmem gereken yalın gerçek futbolda teknik taktik meselesine asla bir profesyonel seviyesinde hakim olamayacağım gerçeği. Tam da bu sebepten ötürü yani haddimizi bildiğimizden bu konulara pek bulaşmıyoruz. Buraya teknik kadro takıldığında baksın da fikir alsın diye de yazmıyoruz (Hoş baksalardı belki pvh ve aethewulf’un mükerrer yazılarından kam alıp şu kanat problemine bir çare bulurlardı.) Hasılı yazıyorsak Fenerbahçe konuşmaktan keyif aldığımız için yazıyoruz. Ama kabul edelim, hangimiz iki duble atınca teknik taktik konuşmuyoruz ki? Neyse, varsayalım palamut sezonun şerefine iki dubleyi götürdük bugün, biraz Aragones konuşalım.
Sezon başından beri takım kurarken, taktik verirken, oyuncu değişikliği yaparken hocanın kafasından ne geçiyor diye düşünüyorum. Hala tatmin edici bir cevap buldum diyemem. Dedim ki; varsalım bu takımı tanımıyorum, bazı futbolcular için benim oyun şablonumda ne yapabileceklerine dair birer etiket bulayım, bu etiketlere göre onları taktik tahtasında konumlandırayım.
Selçuk: Geri dörtlünün önünde oynar, süpürücü özelliğe sahiptir.
Alex: Geriden top alıp etkili pas dağıtır.
Semih: Sırtı kaleye dönük top tutar, asist yapar.
Guiza: Kaleye dikine oynayıp gol pozisyonuna girer.
Uğur ve Kazım: Kanatlarda dripling yapıp, çizgiye inip orta açar.
Bu etiketlerden hareketle, bir hoca çıkıp ortada Selçuk, Alex, Semih ve Guiza’yı ip gibi birbirinin önünde oynatsa, kanatlara da Uğur ve Kazım’ı yerleştirse kimse itiraz etmez. Çoğumuz PES oynadık, biliriz; oyuncular oyuna bir etiketle tanımlanır ve o etiketin hakkını verirse takım makine gibi işler. PES’in 2004 versiyonunda Henry Arsenal’de (North London diye geçer) kendisi için tanımlanan etiketin hakkını verdiği için ceza alanı içinde icabında sırtı kaleye dönük bile gol atar, favorimdir. Fakat ne yazık ki gerçek hayatta futbolcular hem kendileri için tanımlanan ve aksi ispatlanması güç etiketlerinden fazlasını ifade ederler. Hem de bazen o etiketlerin hakkını veremeyecek kadar formdan düşmüş de olabilirler.
Bu sebeple, siz bu takımın asist kralını ön liberonun hemen önünde, gol kralını ise forvet arkası oynatırsanız, değil o oyunculardan maksimum verimi, onlara etiketlerle atfedilen verimi dahi alamayabilirsiniz. Dahası eğer kanat oyuncularınız, sizin sisteminizde çizgiye inip orta açmaktan daha fazlasını yapmadıkça galip gelmek hayalken, kendilerine atfedilen bu görevi dahi yapamayacak kadar formsuzsa ilk deplasman galibiyetinizi almak için başka bir şeye ihtiyaç duyarsınız.
Tek çare var, rakip takım sizden çok hata yapmalı. Burada da imdadımıza Yılmaz Vural yetişti. Onu sadece maçtaki abartılı mimik hareketleri ya da kızınca futbolcu tekmelemesiyle değil aynı zamanda çalıştırdığı takımların çoğunu garantili küme düşürme yeteneğiyle de tanıyoruz. Kocaeli yönetimi Süper Lig tecrübesi olan ancak düşüşe geçmiş oyuncularla (bazılarını tenzih edelim tabii) takım kurarak zaten risk almıştı. Baktı ki lig sonunculuğuna demir attı, düşeceksek şanına yaraşır, bu konuda tecrübeli biri ile düşelim dedi.
Yılmaz Vural’a desteği için teşekkür ederiz. Bizim kuponu yatıran Fenerbahçe değil de Nantes oldu. Bunun dışında sevinilecek yeni bir şey yok. Ama buradan açık çek, eğer Aragones takviye istiyorsa, transfer için benim PES puanlarının hepsini kullanabilir. Bu aralar hepimizin taraftar kartı almaktan fazlasını yapması gerekiyor anlaşılan.
19 Ekim 2008 15:15
etienne atsa
son dakkada götürmüş olucaktın madrid derbisini