Şeref Tribününde 45 Dakika
Şükrü Saraçoğlu 10 sezondur böyle bir maç görmedi. Fenerbahçe’nin kendi evinde en son ne zaman bu kadar mahkum oynadığını hatırlamaya çalışıyorum, bulamıyorum. Ancak dün sahadaki mağlubiyetten beteri de vardı sahnede. Taraftar birbirine girmiş, stattan kakafoniden başka ses gelmez ve takım özgüvenini kaybetmişken, yönetim Şeref Tribününden 45. Dakikada ayrıldı. Batan gemiyi önce “Reis” terketti.
Halbuki Aziz Yıldırım bundan birkaç hafta önce bu sene çok daha iyi bir takım kurulduğunun altını çiziyor, geçen seneki başarıların üstüne çıkılacağını müjdeliyordu. İlüzyon gibi.
Yönetimin ancak 45 dakika dayanabildiği bu takım nasıl kuruldu peki? Bu skorun mesulu, sorumlusu Aragones midir?
Hatırlayalım, “Yürüye yürüye şampiyon olmamız gerekirdi. İçime sindiremiyorum” diyerek Zico’yu gönderen ve her şeyi eline alan “Reis”, sezon öncesinde işi gücü bırakmış tribün grupları ile kavgaya tutuşmuştu.
Aynı günlerde Aragones “Transferler benim dışımda gelişiyor” diyor, muhtemelen önüne bir sepet yumurta gibi konan bu takımla neler yapabileceğini düşünüyordu.
Bu blogda dahi sezon öncesinde takımın durumu ile ilgili en az 4 analiz yayınlandı. Medyada, örneğin Rıdvan Dilmen, birkaç kere takımın orta sahasının yetersiz olduğunu, kadro kalitesinin güçlendirilmesi gerektiğini yazdı. Uğur Meleke, Mehmet Demirkol ve bir çok saygıdeğer yazar bu minvaldeki görüşlerini bildirdiler. Görüldüğü kadarıyla durumdan bir tek başkanın haberi yoktu.
Yönetim bildiğini yaptı. Önce Zico ile bir türlü anlaşamadı. Sonra Aurelio “büyük futbolcu değil” diye gitti. (Gerçi şimdi Beşiktaş Aurelio ile ilgilenince bir anda alarm zilleri ile Aurelio’nun büyüklüğü keşfedildi) Transfer tek elden halledildi. Burak, Emre, Josico ve Guiza Aragones’e dahi sorulmadan alındı.
Yani bu sezon takımı tek başına “Reis” kurdu. En temel transfer politikalarına uyulmadı, takımın ihtiyaçları tespit edilip hocayla beraber uygun insanlar bütçe oranında takıma katılacağına, sansasyonel birkaç isim ve nalına mıhına belirlenmiş insanlar takıma yerleştirildi. Oysa yapılması gereken basitti. Zico ile anlaşılacak, daha sonra gene onunla birlikte takımdaki eksiklikler tespit edilecek ve uygun futbolcular alınacaktı.
Bunun yerine süreç “one man show” ile yürütüldü.
Eğer ancak 45 dakika dayanabildikleri takımla ilgili bir mesul arıyorlarsa Yönetimin kimseye bakmaya ihtiyacı yok, sorumlu yönetim kurulundadır, yönetim kurulunun başındadır.
Transfer politikasını kendi belirleyen, hocasına dahi bu konuda danışmayan, Senna, Eto’o, Nihat, Xabi Alonso diye uçup en sonunda (ve hiçbiri olmayınca) “bari Josico” diyerek onu hocasının önüne atan, sezonun yarısını sakat geçiren Emre’den kurtarıcı bekleyen sorumludur.
Sorumlu, profesyonelleşmeyi “bireyselleşmeye” çeviren, kurumsal yapı yerine kendi istek ve iradesinden mürekkep bir idare kuran, medya iletişimi zayıf, diğer kulüplerin tamamıyla kavgalı ve artık vizyon kurabilme becerisini kaybetmiş Aziz Yıldırım’dır. (bkz: birey kültü üstüne)
Gerçeği söylemekten korkacak çekinecek bir şey yok. Aziz Yıldırım Şampiyonlar Ligi Çeyrek Finalisti bir takımın ritmini bozmuş, taşlarıyla oynamış daha sonra da kendi “takımını” yaratmıştır. 10 sezondur nasıl soyunma odasına gidip oyunculara nutuk atmak köylülüğünü aşamadıysa, “ben bilirim”ci, “ben yaparım”cı tek adam diktasından başka da bir yönetim biçimi kuramamış, takımın altyapısını nasıl harikulade bir şekilde kurduysa kalan bütün profesyonellik gerektiren işlerde de o kadar sınıfta kalmıştır.
Stadı terkedecek son kişi Aziz Yıldırım olmasına rağmen, bunu da ilk başta kendisi yapmıştır. Takımın yanında durulmamasının sebebi taraftarın yükselen tepkisinden duyulan korku ise, bundan da sorumlu bizzatihi Yıldırım’dır. Yani bugün Yıldırım’ın istediği olmuştur, 10 sezondur ilk kez Fenerbahçe bütünüyle Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe’sidir ve sahada kolunu kıpırdatacak hali yoktur.
“Birey Kültü Üstüne” de yeni bir yönetim kavrayışının gerektiğinden bahsetmiştim. Bu yönetim yaptıkları için teşekkürü hak eder, stad, altyapı, finansal gelişmeler Fenerbahçe tarihinde devrim niteliğindedir, ancak bugün itibariyle yönetimin bundan ötesini yapabilecek bir şeyi kalmadığı görülmektedir. Yönetim miadını doldurmuş, vizyonunu kaybetmiş, eskimiş ve nihayetinde üretim yapamaz hale gelmiştir.
Fenerbahçe’nin Aragones’i göndermeye ihtiyacı yok, sorunumuz mevcut yönetim ise çözüm yönetimin yenilenmesidir. Bu sezon şimdiden kaybedilmiş ise, Ocak ayı öncesinde bir kongre tarihi belirlenmeli, adaylar ortaya çıkmalı, süreç akil bir şekilde yönetilerek yönetimde kan değişikliği sağlanmalı ve bir sonraki sezon için şimdiden çalışmaya başlanmalıdır.
Artık korkacağımız bir şey kalmadı. Zaten en fazla korkulacak şey kendi evinde Kayseri’den 4 yiyen takımdı.
Guiza ve Kanatlar
Aragones Alex ve Kanatlar
2007 – 2008 Sezonu ve Transfer
6 Ekim 2008 11:50
Insan iyi niyet ile, mantik ile, sahadaki futbolun analizini yapmak istiyor ama problem o kadar buyuk ki bir maclik yorum nafile.
Dun Alex, Deivid, Semih, Lugano olsaydi ne olurdu diye dusunuyorum. Bisey degisirmiydi yoksa kendimi kandirma yolunda mi ilerliyorum karar veremedim. Ama isin gercegi Kayseri'de de direk ilk 11 oynayan Koray, Aydin, Toledo, ve Purovic yoktu.
Cagdisi, yavas, cirkin bir futbol oynuyoruz. Sakatliklar ve bireysel hatalar da tavan yapinca tamamen coktuk. Dinamizm ve istikrar ile iki yonlu oynayan ne kadar futbolcumuz vardiysa --Anelka, Tuncay, Appiah, Aurelio-- hepsini teker teker kaybedip, yerlerine agir ve yaraticilik gucu olmayan futbolcular aldik.
Ben yonetimin kolay kolay istifa edecegine inanmiyorum. Ama cok net olan sey, kulubu kim yonetirse yonetsin, kadromuzda cok ciddi degisikliklere gitmemiz gerektigidir.
6 Ekim 2008 20:34
@Chandler
Ben yönetimin istifa edeceğine dahi inanmıyorum..
Çok çok kötü durumdayız.. Orta saha çok kötü, bu nedenle defansımız da aksıyor.. Gökhan, önündeki Kazım yüzünden aksıyor, takım savunmasını bilmediğimiz için Edu ve Lugano, hatta Can suçlu bulunuyor..
Halbuki, ne emre, ne Kazım, ne de Uğur, bu takımda ancak yedek olması gereken kişilerdi, Daum zamanının orta sahasında.. Gene herşeyi "ben yaptım"cı zihniyetin sonucunda bir senemiz daha heba oldu.. Beklemeyin Josico dönecek takım düzelecek diye..
Tarihin en başarılı başkanı diye de kandırmayın insanları, "TESİSLEŞME" de en başarılısı olabilir ama 10-11 senede 6(? hatırlamıyorum, [Bi sayarsak, geçen sene, denizli faciası, gs'nin 3. yıldızı aldığı yıl, etti 3, UEFA kupasını aldıkları sene(1999-2000) ondan önceki sene (1998-1999)ve ondan önceki sene (1997-1998) seneleri, 6 etti] ve 1 tane Beşiktaş şampiyonluğu yaşamış bir başkan tarihin en başarılı başkanıysa, Fenerbahçe tarihinde şampiyon mu olmadı da, 11 senede 4 şampiyonlukla tarih yazılıyor? Lig kurulduğundan beri bu takımın 26 şampiyonluğu var.. çoğu sayılmasa da.. Neyse.. kimse Pollyana'cılık oynamasın.. bu sene de bitmiştir, büyük çaplı bir revizyon (devre arasında başlanmış olan) olmazsa gelecek sene de tehlike altındadır..
Bir satır da İlhan Parlak için çizmek istiyorum ben.. Çıplak gözle İlhan'ı izledim..
Oyuna girdiğinde sanki taraftarlardan birini sahaya sürmüşçesine maçı çevirmeye uğraşıyordu.. ne olur şu çocuk arada sırada oynasa..