Yıldırım Demirören'in Fenerasyonu veya Fenerasyon Neyin Perdesi
Yıldırım Demirören 26 Aralık tarihinde yaptığı “21 Yıldır Beşiktaş Üstüne Oynanan Oyunlar” başlıklı toplantıda gürlüyordu: “Büyük Beşiktaşlılar bu izledikleriniz bilinçli ve hain birer senaryodur.” Bu “bilinçli ve hain senaryo”nun ne olduğu da pek gizli değildi, iddiaya göre, “2004 yılından bu yana … '3 Büyükler' gerçeği gizlenmeye, '2 büyük var' yalanı zihinlere yerleştirilmeye çalışılıyor.”du. Peki bu nasıl olacaktı? Beşiktaş taraftar forumlarında da gözüktüğü üzere “Fenerasyon” ile. İnönü stadında oynanan ve Fenerbahçe’nin 2-1 galip geldiği maçtan sonra “İşlem Tamam” diye atılan manşet bu zihniyeti yansıtıyor, Beşiktaşlı ve Galatasaraylı yazarların da dilinden “Fenerasyon” kelimesi eksik olmuyordu.
Fenerasyon’dan “İki Büyükler Yaratılmaya Çalışılıyor” Paranoyasına
Hakkını yemeyelim “Fenerasyon” teorisini ilk olarak ortaya atan kişi Hıncal Uluç’tur. Hıncal Uluç çeşitli aralıklarla Levent Bıçakçı, Haluk Ulusoy, Hasan Doğan ve son olarak Mahmut Özgener federasyonlarının “Aziz Yıldırım” tarafından seçildiğini, bu insanların bizzatihi Aziz Yıldırım tarafından yönetildiğini dolayısıyla hakem atamalarının bu mantıkla yapıldığını belirtiyor, “kutsal ittifak medyası” ile bu gerçeklerin gizlendiğini söylüyordu. İddiasına göre Aziz Yıldırım şampiyonluğu “masa başında” kazanmaktaydı ve “bu işleri öğrenmişti”.
Yıldırım Demirören Hıncal Uluç’un bu teorisini benimsemiş, 2004 senesinden itibaren temelde Fenerbahçe’nin Beşiktaş’ın önünü kesmek için federasyon imkanlarından istifade ettiğine inanmış, Adnan Polat ile Papermoon sefaları bitip de takımları ligde rekabet etmeye başlayınca işin içine bir de “İki büyükler yaratılmaya çalışılıyor” iddiasını katmıştı. Bu sayede daha da genişleyen teori, tabi artık Fenerasyon kılıfına sığmayacaksa da, Beşiktaş taraftarı için daha anlamlı oluyordu. Sorun belirlenmişti. İki büyük yaratılmaya çalışılıyordu, Fenerbahçe ve Galatasaray ligi domine edecekti, Federasyon zaten fenerasyon olduğundan bu işin aracıydı. Beşiktaş üstünde büyük oyunlar oynanıyordu. Yok edilmeye çalışılıyordu. Yıllardır mükemmel yönetilmelerine, harikulade kadrolara sahip olmalarına rağmen işte bu sebeple Beşiktaş başarılı olamıyordu.
Galatasaray açısından da durum farklı değil. Blog yazarlarının da zihinlerinde gözüktüğü gibi bu gruplarda yerleşmiş bir “Fenerbahçe komplosu” imanı var. Bu komplonun ilk ayağı medya. Onlara göre bir “Fenerbahçe medyası” (Kutsal İttifak Medyası) var. Fenerbahçeli yazarlar yalnızca Fenerbahçeli oldukları için her zaman taraflılar, bunlar gerçekleri saklıyorlar, olayları “öyle bir anlatıyorlar ki” gerçekliğin belirli bir bölümünü göstererek kamuoyunu yanlış bilgilendiriyorlar, “tarafsız analiz” maskesi altında Galatasaray ve Beşiktaş’ın ahengini bozuyor, “haksız” bir şekilde onlara saldırıyorlar.
Bir de “Fenerbahçe Federasyonu” var. Federasyon sadece Fenerbahçe tarafından yönetiliyor ve Fenerbahçe’nin çıkarlarını korumaya çalışıyor. Dolayısıyla Fenerbahçe’nin rakiplerinin “önü kesilirken”, “ince ince doğranırken” Fenerbahçe açık bir şekilde avantaj sahibi oluyor. Medya da zaten Fenerbahçe medyası olduğu için bu gerçeklerin üstü kapatılıyor ve diğer takımlar “büyük haksızlıklara uğruyorlar.”
Mazlum Galatasaray ve Beşiktaş Fantezisi
2004 yılından beri Fenerbahçe 2 kez şampiyon oldu. Galatasaray’ın 2, Beşiktaş’ın 1 şampiyonluğu var. Son 10 senede Fenerbahçe 4, Galatasaray 4 Beşiktaş ise 2 kez Şampiyon olmuş.
2004 yılından itibaren Türkiye Kupası’nda Fenerbahçe 3 kere final oynamış. 1 kere bile kupayı alamamış. Buna karşın 1 kere final oynayan Galatasaray’ın 1, 3 kere final oynayan Beşiktaş’ın 3 Türkiye Kupası var. Son 10 seneye baktığımız zaman da sonuç değişmiyor, Fenerbahçe 4 kere finalist olmuş ancak hiç kupa alamamış. 2 kere final oynayan Galatasaray’ın 2, 4 kere final oynayan Beşiktaş’ın 3 kupası var.
Peki bu 10 senelik tablo “Fenerasyon Teorisi” ile birlikte nasıl izah edilebilir? Öyle ki her şeye muktedir ve gücü yeten Fenerbahçe, Federasyonu yönetmesine, medyayı kendi istediği gibi yönlendirmesine rağmen ancak “mazlum” Galatasaray kadar şampiyon olabilmiş. Beşiktaş bu kadar ezilirken, üstelik iki büyük de “tüm güçleriyle” iki büyük yaratmak için Beşiktaş üstüne hücum ederken 2 kere şampiyon olmuş 3 tane Türkiye kupası almış. Mümkün mü? Makul mu? Denildiği gibi bir Fenerasyon varsa hakemlerin korkacak neyi var? O halde hakemler, medya ve Federasyon birleştikten sonra Beşiktaş’ın veya Galatasaray’ın şampiyonluğunu engellemek çok zor bir iş mi? Dahası, iki büyüğün önünü kesmek ve Türkiye Ligi’ni domine etmek için “her şeyi yapabilecek” olan Yıldırım Yönetimi Galatasaray ve Beşiktaş’ın toplamından da az şampiyonluk görmüş. 10 senenin altısını rakip takımların şampiyonluklarını izleyerek geçirmiş. Bu şampiyonluklardan iki tanesi ise son hafta kaybedilmiş. Yani bütün cihanı yöneten, Süper Ligi parmağında oynatan adam, en kritik hafta Denizlispor maçında havadan bir penaltı çaldırtamıyor, Manisaspor’a takımın yenilmesini engelleyemiyor mu? Bütün sene her tür şike, şaibe, peşkeş ve rezaleti gözünü kırpmadan yapan Federasyon ile hakemler son hafta hacı oluyor, ermişlere mi karışıyorlar?
Bu akıl bozukluğunun en vahim sonucu, futbol içerisindeki herkesin şaibe altında kalmasıdır. Bütün hakemlere, yöneticilere iftira atılmakta, en ağır suçlar kolayca isnad edilmekte ancak sanki söylenenlerin hiçbir ağırlığı yokmuş gibi hiçbir utanç da duyulmadan geçiştirilmektedir. Ben şimdi kalkıp Yıldırım Demirören’e hırsız olduğunu söylesem, esasında milletin parasını çaldığını, hortumcu olduğunu iddia etsem, sonra işin böyle olmadığı anlaşıldığında yüzsüzce hiçbir şey söylemeden, hatta bu konuya hiç değinmeden yaşamıma devam etsem bu normal bir şey mi? Bu tip bir fantezi senaryosu ile Fenerbahçe’ye ve yöneticilerine sürekli hakaret ediliyor, en ağır ithamlarda bulunuluyor ve sonra da herkes sanki bunları hiç dememiş gibi susuyor. Seneye, ilk hakem hatasında tekrar aynı şeyleri söylemek üzere punduna yatmış bir şekilde bekleyenler olduğunu biliyor, bu rezaleti midelerinin nasıl kaldırdığını merak ediyoruz.
Komplo Teorisi Neyin Perdesi
Komplo teorilerini komplo teorisi yapan şey bunların tamamen hayal ürünü olması değildir. Komplo teorisi varolan belirli gerçekleri öyle bir şekilde ucuca ekler ve bazı belli gerçekleri öyle şekilde hiç yansıtmaz ki ortaya mantıki bir kurgu çıkar. Örneğin gerçekten Fenerbahçeli yazarlar vardır, ancak Fenerbahçeli yazarlar birbirleriyle aynı şeyleri düşünen, Fenerbahçe’nin menfaatlerine kendini adamış, söz konusu Fenerbahçe olduğunda Dış İşleri Bakanlığı yetkilileri gibi hareket eden, bir örnek, otomatik portakal insanlar değildir. Bunlar örgütlü bir şekilde gerçekleri saklamak, Fenerbahçe rakiplerine zarar vermek için hareket etmezler. Aynı Galatasaray’lı tüm yazarların aynı fikirlere aynı bakış açılarına ve aynı arzulara sahip olmamaları gibi onların da dünya görüşleri, meseleleri idrak biçimleri farklıdır. Yani Fenerbahçeli yazarlar diyince biz bir örgütlenmiş, asker gibi aynı mantığa ve bakış açısına sahip bir kurmay heyeti anlamayız, birbirinden farklı düşünceler ve görüşlere sahip insanlar kümesini anlarız. Ancak komplo teorisi olayın bu tarafını izah etmez. “Fenerbahçeli yazarlar vardır, o halde bunlar kendi takımının menfaatini düşünürler, o halde Fenerbahçe’nin menfaati bunu gerektirir –İSE- bunu da yapabilirler”den ibaret bir mantık var karşımızda. Aynı şekilde Hıncal da Galatasaraylıdır, o halde kendi takımının menfaatini düşünür, o halde Galatasaray’ın menfaati “Fenerasyon ve Kutsal Medya” yalanı atarak kamuoyunu etkilemeyi gerektirir –İSE- bunu da yapabilir” mantığı da bundan sadece bir adım ilerisidir. Dolayısıyla bunun bir sonu yok. Bu şekilde gerçekliği ispatlanmamış, gerçeğin yarısını söyleyen iddialar ile herkes herkesi her şeyle itham edebilir. En sonunda Türkiye’nin yarısının Yahudi olduğunu ispatladığını düşünen Yalçın Küçük ise bunların yanında aşırılığın yarattığı “şahaser”dir.
Komplo teorileri insani mantık yanılsamalarına dayanırlar. Mesela küçük, güçsüz ve fakirler üstünden komplo teorisi üretilemez. Örneğin Myanmar’ın dünyayı yönettiği ve Amerikan başkanlarını Myanmarlıların seçtiğini iddia eden bir teoriyi kimse ciddiye almaz. Ancak A.B.D temelli teoriler ciddiye alınacaktır. Komplo teorilerini besleyen ikinci şey ise önyargılardır. Türkiye’de Pakistanlıların ülkemizi işgal etmek istedikleri, bunun için yavaş yavaş ülkemize sızdıkları ve gelecekte de kendi Paki komünitelerini yaratacakları gibi bir teori manasızdır, Hindistan’da bu teori kabul edilir. Dolayısıyla komplo teorileri objektif gerçeklikler ve bakış açıları ile oluşturulmaz, gerçeklikler arasında yapılan subjektif seçimler ve subjektif bakış açısı ile komplo teorisi inşa edilir. Fenerbahçe’nin hedefte olmasına hiç şaşmamak gerek. Galatasaray ve Beşiktaşlıların Gençlerbirliği’nin federasyonu yönettiği ve medyası olduğuna inanmaları mümkün değil. Esas sorulması gereken soru neden Beşiktaş veya Galatasaray değil de seçilenin Fenerbahçe olduğudur. Neden son 10 senede Fenerbahçe kadar şampiyonluk kazanmış, geçmişte teşvik primi verdiğini itiraf eden yöneticileri olan, Zalad olayında gözüktüğü üzere açıkça şikeyle şampiyonluk sahibi olmuş bir takım değil de Fenerbahçe? Bu soru sanıyorum neden “İngiltere değil de ABD” gibi bir soru olduğu için cevabı içinde gizli.
Peki bu komplo teorisi neyi örtüyor? Referans Gazetesi’nin bugünkü haberinin başlığı “90 Milyon Dolarlık Borçla Gelen Şampiyonluk”. Haber şöyle devam ediyor, “Demirören yönetimi, şampiyonluk için her sezon "sil baştan" yapmaktan kaçınmadı. Bu durum hem maddi kayıpların büyümesine neden oldu hem de istikrarsızlık yarattı. Serdar Bilgili yönetimi, konsolide olarak (toplam borç) 30 milyon dolar borçla kulübü Demirören'e devretti. Ancak alacaklar düştüğünde net konsolide borç 18 milyon dolara düştü. 31 Mart 2009 itibariyle Beşiktaş'ın borcu dolar bazında yaklaşık 90 milyon dolar.2004'te yaklaşık 50 milyon dolar bütçesi olan kulübün bugünkü bütçesi ise 80 milyon dolar civarında.”
Habere göre, 5 senede 5 hoca 50 küsür futbolcu değiştiren Yıldırım Demirören “Fulya'nın gelirlerini kırdırmakla ve paylaşımda kulübün zarara uğratıldığı iddialarıyla suçlandı. Fulya Projesi tamamlandı ancak bazı kongre üyelerinin konuya ilişkin açtığı dava sürüyor.” Dahası da var, Demirören döneminde “5 yılda borç 17 milyon dolardan 90 milyon dolara çıktı. 5 yılda toplam 51 oyuncu alındı, 34'ü gönderildi. Transferlere toplam 43 milyon euro bonservis bedeli ödendi. 2'si yabancı 5 teknik direktör ile çalışıldı. Del Bosque'ye 8.5 milyon euro tazminat ödendi. “
Beşiktaş kulübünün Yıldırım Demirören’e borcu 61 milyon YTL.
Şimdi aralık ayına geri dönelim. Demirören kürsüye çıkıyor e diyor ki: “Kulübü kendime 61 milyon YTL borçlandırıp, 51 oyuncu alıp 5 hoca değiştirip, bütün bunlara rağmen 1 kere dahi Şampiyon olamadım, çünkü makul bir transfer politikası uygulayamıyor, takımı rasyonel bir şekilde yönetemiyorum. Ben takımı 61 milyon YTL borçlandırdığım için herhangi bir Başkan adayı da çıkmıyor çünkü kimse benim yaptığım hatalı transferlerin bedelleri ile çarçur ettiğim paraları bana geri ödemek zorunda değil. Kulübü açıkça kötü yönettim, daha kötüsü bugün bırakıp gidersem de bu borç durdukça herhangi birinin Başkan olması mümkün değil. Dolayısıyla Ligde bulunduğumuz yerin sorumluluğu tamamen bana aittir, kulübü kötü yönettiğim için özür diliyorum”
Komplo teorisi işte bunun perdesi.
Şampiyonluk kutlu olsun.
2 Haziran 2009 13:12
eline sağlık.
3 Haziran 2009 00:33
Bu kafalar bu uzunlukta bir yazıyı elbet okumayacaktır. kodumun feneri tadında bir edebi literatüre sahip olmalarından "kelli" yine bize kalan nefis bir yazı olmuş . eline diline sağlık.
3 Haziran 2009 06:58
hay kalemina saglik.. yarasin olmuslerinin ruhuna
3 Haziran 2009 13:20
@memduh: teşekkürler
@adsız: sağolasın, amin.
@sekhranikos: google analyticse göre okumuşlar. ama sonuç değişmez, bu tip yazıların ana akımı değiştirebileceğine inanmıyorum zira bu komplo teoriciliği işlevsel. sayesinde milyonlarca dolarlık borçlarla ölçülebilir kötü yönetim maskelenebiliyor, taraftar grupları bu tip sloganlarla kitleleri motive edebiliyor, başarısızlıklara da sedatif açıklamalar verilebiliyor. prozac gibi. bu neviden algıların değişmesinin yolu bu tip yazılar değil, gerçek hayatın kendisidir. fenerbahçe iyi yönetilip bu kadar kötü yönetilen camiaların olduğu bir ligde ligi domine edebilmiş olsaydı, bu açıklamalar bir süre sonra gerçeklikle uyumlu olmadığı için yok olacak, taraftarlar yönetimi eleştirmeye başlayacaktı. mevcut durumda bir de başarı geldiği için, gelecek senelerde kullanılmaları daha olası. evrim teorisi gibi, hayat tarafından cezalandırılmayan şeyler fikirler evreninde de hayatta kalırlar.