Mehmet Topuz Transferi #6 - Final
Bir Yildirim Demiroren Saheseri: Mehmet Topuz Transferi diye baslamistik, bu serinin 6. yazisi oldu. Yildirim Demiroren sureci tam da kendisine yakisan sekilde yonetti. Fenerbahce'ye "ezik" dedigi an ipleri elinden kaybetmis, Demiroren'in Carsi'si olmaktan baska bir sey simgelemekte zorlanan Carsi da bu sozun ustune atlamisti. "Mehmet Bize Topuzu Size", "Photoshop degil Orjinal" gibi "yaratici" ifadeleri ile bugun dalga gecmek cok kolay. "Kendisi bizim fotografi sizin"den baslayip "Mehmet Kartpostali Carsi'ya Bedava" diye devam da edebiliriz. Ancak boylesine kiskirtici, provakatif ve karsidakini hakir goren bir dil en sonunda yarattigi dusmanlik ile yerilmeye deger. Bu dilin bir faydasi olmadigini birinci elden biliyoruz. Kibrin, boburlenmenin ve karsidakini asagilamanin donen devran icerisinde insani nasil bir pozisyona dusurdugu bir fotograf kadar berrak. Fakat bunu vesile addedelim su Demiroren ve Carsi ustune iki cift laf edelim.
Yildirim Demiroren bir basiretsizlik sembolu olarak artik yukseliyor. Yapamadigi, yapamayacagi icin ancak provokasyon yoluyla mudahil olabildigi ve dahiliyeti ile normal bir transferi iki taraftar grubu arasinda bir kan meselesine cevirebildigi bu transfer surecinde kendi niteliklerini de ortaya koydu. Yildirim Demiroren yalan soyler, Mehmet Topuz'a Kayserispor ile anlastigini ve iki gun icinde sorunlarini cozebilecegini soyleyerek kandirmaya calismistir, Demiroren kumpas kurar, Topuzu veya Menejerlerini "Besiktas'ta oynamak istedigini" soyleterek Besiktas'a gelebileceklerine inandirmistir, Fenerbahce'nin bu yolla transferden vazgecmesini istemis, Fenerbahce vazgectikten sonra da Kayserispor'un daha az bir bonservis bedeli isteyecegini hesaplamistir. Demiroren mesul ve makul hareket edemez, yaptigi hareketlerin taraftarlar arasinda nasil yankilanacagi, kulupler icin nasil bir krize sebep olacagini umursamaz o yarattigi bu kriz eliyle menfaat saglamaya odaklanir. Sorumlu bir sekilde hareket edemez Ahmet Cakar'a kizar "sen git kucuk Cakar ile gez" der, Fenerbahce'ye ezik diye hakaret eder, kendi yarattigi krizleri kendisinin dahi icinden cikamayacagi bir hale getirir.
Karsimizdaki portre bu. Ancak bunun daha uzucu bir yani var bunu da bu olayda gorduk.
Carsi nasil bir baskana sahip oldugunu biliyordu. Yonetim suresi boyunca basiretsizliklerini, soyledigi sozleri nasil yuttugunu, nasil hic bir konuda sorumluluk almadigini ve hep basarisizliklari cevreye yayarak, sorumlulugunu reddederek siyrilmaya calistigini biliyordu. Carsi Yildirim Demiroren'in yonetimi boyunca 51 transfer yaptigini kulubu kendisine 61 milyon YTL borclandirdigini ve bu borclari "elbette faizi ile" tahsil edecegini beyan ettigini de biliyordu. Carsi basarisizliklar zamaninda Federasyona, Fenerbahce'ye ve dunyanin geri kalanina hakaretler eden, komplo teorileri ureten bu sayede basarisizligini ortbas etmeye calisan bu adamin davranis kaliplarini, neleri yapip neleri yapamayacagini (ki bu hemen hemen her sey anlamina geliyor) izliyor, yasiyor ve goruyordu.
Buna ragmen ona uymayi sectiler. Suleyman Seba'ya kufur edip gonderen, Ahmet Dursun Seba gitsin diye bagirdiktan sonra Serdar Bilgili'ye karsi bayrak acan, Besiktas'in en basarili zamanlarinda muhalif en basarisiz zamanlarinda suskun olan bu grup sezon sonunda kendilerini fesh ettiklerini aciklayip sonra geri donmeye karar verirken gosterdikleri karakteri gosterdiler. Yildirim Demiroren'in hamasetini suskunlukla karsilayip benimsediler, onun kufurlerine karsi ahlaki davet edeceklerine bu ahlaksizligin parcasi olmayi tum bu olaylari birer ergen cocuk gibi Fenerbahce'ye kufretmek icin vesile olarak kullanmayi tercih ettiler. Baskanlarinin karsisinda onurlu bir sekilde durmak yerine yalanlari isteyerek yuttular, buyuttuler ve kendi kitlelerine aktardilar: Yalanin alanini genislettiler.
Birer buyuk dezenformasyon makinesinin en guzel ve piriltili parcasi gibi yeni kufurler ve hakaretler ureterek dusmanliklari koruklediler, fanatizmin sesinin dogruyu bastirmasina izin verdiler ve bu yetmediginde gercekleri de carpittilar, sitelerinin baslarina da bu manzumeleri doktuler.
Mehmet Topuz ucakla Istanbul'a gelirken ise bunlarin hicbirini sitelerinde goremedik. Sessizlikleri isyandan degil gercekler karsisindaki mahcubiyetten bile kaynaklanmiyor, yalnizca bakmamayi tercih ediyorlar. Aydin veya Fahri'nin yasadiklari karsisindaki sessizlik gibi susuyorlar simdi sadece yarin Mehmet Topuz Inonu'ye geldiginde ona nasil hakaret edeceklerini kurguluyorlar.
Bu dil iflas etmistir. En guclu savasini vermis, yalanlarini medya eliyle pazarlamis, kufurler ve hakaretlerden paragraflarla kusanmis, hakaret etmek icin varolmasini umdugu tum vesileleri kaybetmis, kalplerinde baskalari icin diledikleri her sey kendilerine donmustur. Endustriyel futbolun karsisinda olmak ne kelime, ahlaksizindan bir kapitalist kurumu oyuncagi yaparken onlar da o oyuncagin kollarindan tutmus, ahlak adina ne varsa ezilirken birer mengene olmus, konusmalari gerektiginde susacak ve susmalari gerektiginde konusacak adamlardan baska bir sey olmadiklarini gostermistir.
Bu gidisle Besiktas diye bir sey kalmayacak sadece Yildirim Demiroren olacak. Besiktas'in durusu diye bir sey degil yalniz Yildirim Demioren. Baskanlik, kurum, gelenek hic biri yok sadece kirmizi surati, sisen dudaklari, aksi her gun cikan yalanlari ve ofkeli diliyle Yildirim Demiroren. Onun oyuncaklari, onun oyunculari ve onun Carsi'si. Besiktas bu dilin kurdugu hapishanenin bugun artik mahpusu olmaya gidiyor. Cunku bugun bir Carsi yok artik, o kapandi, Demiroren pazari ve musterileri var.
13 Haziran 2009 04:49
Eline sağlık aethewulf:)
13 Haziran 2009 15:53
mehmet topuz transferinde o kadar çok yanlış bir araya geliyor ki bu birliktelikten doğruların ortaya çıkması neredeyse imkansız...
ilk yanlış beşiktaş'ın tutumu*. klubüyle anlaşmadan sözleşmesi devam eden bir futbolcuya böyle sarkamazlar. büyük bir ihtimalle olay hasır altı edilecek transfer bizim lehimize(!) sonuçlandığı için ama prensip olarak fifa kurallarının bu davranışlara ağır yaptırımlar uyguladığı bir gerçek.
ikinci yanlış bizden geliyor. önce kayserispor ile görüşerek oyunu kuralına göre oynadık ama sözleşmesi devam eden futbolcuları transfer edebilmek için gerekli iki unsur var. birincisi klubün rızası, ikincisi oyuncunun rızası. ortada bizde oynamak istemeyen bir oyuncu var -kimse bizi sevmek, bizde oynamak için can atmak zorunda değil-. dünkü görüşmelerde bile ben bjk'de oynamak istiyorum diyen ama bunu aziz yıldırım'a söyleyemeyen mehmet topuzun nasıl "ikna" edildiğini çok merak ediyorum. neredeyiz arkadaşlar ? burası bir hukuk devleti olduğu iddia edilen türkiye cumhuriyeti, böyle bir şey olabilir mi ? açıkcası bu mafyavari hareketleri fenerbahçe ile bağdaştıramıyorum**, vay yaşa büyük başkan tepkilerini görünce de şaşırıp kalıyorum.
üçüncü yanlış mehmet topuz'dan geliyor. profesyonelliğe sığmayan davranışlarda bulundu. önce rıdvanı sonra başkalarını arıyarak ortalığı karıştırıp durdu. burada açıktan para kapmak isteyen menajerlerin de payı büyük. bir kulüpte oynamak istemeyebilirsin bu en doğal hakkın ancak kendini ifade ederken seçtiğin kelimelerle diğerlerini rencide edersen bu davranış profesyonelliğin sınırlarını ihlal eder.
dördüncü yanlış menajerler ve kayserispor yönetiminden geliyor. ortalığı öyle bir karıştırdılar ki topuz'dan elde edecekleri geliri ve faydayı maksimize ettikler. iyiniyetli davrandıklarına zerre kadar inanmıyorum.
son olarak bu olaylar göstermiştir ki, ne takımlarımız, ne yöneticilerimiz ne futbolcularımız, ne de menajerlerimiz "profesyonellik" kavramından zerre kadar nasiplenmemişlerdir.
bana göre azıcık profesyonelliği içselleştirmiş bir ülkede transfer sezonu başladığında profesyonel bir yönetim önce başka bir profesyonel yönetimle konuşur anlaşma zemini sağlamaya çalışırdı. kendisinden talepte bulunulan diğer profesyonel yönetim bakın siz bize bunu teklif ediyorsunuz ama başka bir profesyonel yönetim daha var oyuncumuzla ilgilenen; onlarla da görüşebiliriz demeliydi.
öteki profesyonel yönetim ise sözleşmesi devam eden başka bir profesyonel oyuncuya kulübüyle görüşmeden teklifte bulunamayacağı için her şey yolunda olurdu.
eşit koşullar altında yapılan pazarlıklar sonucunda hangi profesyonel yönetim hem klubü hem de oyuncuyu ikna etmeyi başarırsa transfer de gerçekleşmiş olurdu.
bu esnada profesyonel oyuncu ve menajerler pazarlığın boyutunu yükseltmek için etik olmayan davranışlar içine girmez, karşılığında da tehdit (ikna) edilmezlerdi.
ha bi de elbette kurumsallaşmış bir ülkede bunlara aykırı hareket eden yönetimlere kurallarda belirlenmiş olan cezalar da uygulanırdı. oyuncunun çalışma özgürlüğü kısıtlanacak olur, oyuncu hak etmediği büyük baskılara maruz kalırsa da bir futbolcu sendikası çıkar çatır çatır oyuncunun haklarını korurdu.
ama sanırım bunların hiç biri türkiye'de olmazdı. olmadı da...
* titanik otelde bir hafta geçiren topuz'un maruz kaldığı tek mafyavari hareket fenerbahçe'den kaynaklanmıyor olsa gerek.
** mafyavari hareketleri sadece fenerbahçe ile değil hiç bir takım ile bağdaştıramıyorum. yanlış anlaşılmasın, kibrin lüzumu yok.
13 Haziran 2009 19:36
ne oturmuş be çarşı sizin içinize öyle. çayırınıza mı işemişler nabmışlar anlayamadım. ha benim papazıma.
13 Haziran 2009 19:42
hade len adama bak fenerli misin sen?? ALAYINIZA İSTAN OLUMUNE BEŞİKTAŞ ULANN... mehmetin topuzuda fenere girsinn
14 Haziran 2009 06:14
bunlari neden yayinladik ki :)
14 Haziran 2009 13:24
ben şahsen hipotezi ispatladıkları için yayınladım. Adama sayfalarca yazı yazıyorsun nasıl bir bloga girdiği konusunu bile analiz edemeyen adam çıkıp bildiği her şeyi caps locklayıp ifade edebiliyor, üstelik onu bile doğru düzgün yazamıyor. dünyanın en bayık, en çok tekrarlanan ve muhtemelen günde 5000 kere söylediği bir şeyi dahi doğru düzgün yazamayan adamın varlığı yazının içeriği ile örtüşmekte. öyle vesika kabilinden, delilli belgeli yazı oldu sayelerinde.
16 Haziran 2009 23:32
isyan olucak o:)