Tribünden Manzara Bu


inonu'de fener

Bizim tozlu parkeler'in çok tepki çeken yazımıza yaptığı yorumu ve daha sonra kendi blogunda yazdığı yazıyı okuduktan sonra kafamda yazacak şeyler vardı. Daha sonra o yazıya alınan bütün yorumlar, dün aethewulf'un yazısına yapılan yorumlar ve fikrini önemsediğim diğer Fenerbahçelilerin yazılarını görüp düşündükten sonra bu yazıyı yazmamaya karar vermiştim aslında. Savunma yapıyormuş gibi bir tonu olacaktı ve böyle düşünülmesi isteyeceğim en son şeydi, çünkü o yazı maçın heyecanıyla falan değil, gerçekten maçın üzerinden 12 saat geçtikten sonra gayet sakinken yazdığım bir yazıydı.

Burada başından anlaşmak gerek sanırım, yazının kalan kısmı bir anda kalbi Efes Pilsenle atmaya başlayan ve olaya bakışı "abi yine olay çıktı, tabii ki Fenerliler işte" sığlığından ileri gidemeyenleri ilgilendirmiyor. Anlatmaya çalışacağım şeyleri "ama biz böyle düşünmenize üzüldük" diyen, diyebilen ve samimiyetlerine inandığım Fenerbahçelilere.

Maç öncesi neler olmuş, olaylar nasıl gelişmiş antu'da açılan birkaç başlık üzerinden yorumlayalım. Maç öncesini maçtan ve maç sonundan soyutlayarak sonuçlar sıralamak ve onları madde madde yazıp sizden ne köy ne kasaba olur demek işin kolayına kaçmak oluyor çünkü...

Daha ayın dördünde bir antu yazarı gerilimin farkına varmış.
Final Serisi olaylara gebe.. yazmış.
Ayın 11'inde Kaya hakettiği özel başlığına kavuşmuş
Kaya Denen Yaratık
Hakemin Efes'e verdiği maç sonrası başlıklar çoğalmış
İPEKÇİDE KUPA KALDIRAMAZSINIZ !!!
Fatih Söylemezoğlu senin.....
Sahibinden Satılık Federasyon ve Hakemler!!!
efes can güvenliği istemişmiş...
ve maç günü birisi geleceği ön görmüş
Bu işin sonu çok kötü olacak...

Maçtan bir gün önce bizi çok şaşırtan bir yazı gelmiş. Ekipteki en sakin, hatta bizim sinirlendiğimiz zaman üslubumuzu ayarlamak için dönüp yazılarına baktığımız fatih şu satırları yazmış

Çarşamba günü Efes Pilsen Abdi İpekçi’de o kupayı kazanırsa nasıl 96’daki Türkiye Kupası finalinde Demirel’in kafasına pet şisesi atabilecek kadar cüretkar olabiliyorsa bu taraftar o salonu Efes’in başına yıkabilecek kadar da cüretkar olabilir. Kimse taraftardan sağduyu falan beklemesin, olacakların sorumlusu bu hakem atmalarını yapan Federasyon ve onları baskı altında tutan Efes Pilsen kulübüdür. Fenerbahçe yönetimi uyusa da Fenerbahçe taraftarı sahipsiz bırakmaz bu kulübü.
Antu'da yaklaşık 20 tane konu açılmasına sebep olan, bizim en sakin bildiğimiz arkadaşımıza "sağduyu öldü" dedirten neler oldu acaba? Bugün "Bunları hep Fenerbahçe taraftarı yapıyor" tayfası ve "bu insanlardan utanıyoruz"cular biliyor mu? O gün biliyorlar mıydı? Gerçekten şiddete karşı insanlar neden Sağduyu Öldü yazısına gelip tepki vermedi(Bir kişi verdi tepki, hakkını verelim onun)? Tüm bu yazılanların, bunca bilenmenin, bunca tepkinin organize olduğunu görüyordunuz da hepsinin blöf olduğunu mu düşünüyordunuz? Yoksa evet yarın tepki verilmelidir mi diyordunuz? Peki nasıl bir tepki bekliyordunuz?

Olan olay sahaya fırlatılan şişeler, iki taraftarın sahaya girip yüzlerce polise tarafından korunan kendilerinden üç kat fizikli oyunculara atağı ve 100 tane çoluk çocuğun 5 tane polis görünce cin görmüş gibi kaçması. Tüm olanlar 10 saniye sürüyor. Yapılanların dışarıdan kaldırım taşı getirip oyunculara fırlatmaktan daha fazla fiziksel zarar veren bir tarafı yok. Fakat oyuncuların taş yağmuruna tutulup taraftarın boşaltıldığı Galatasaray - Fenerbahçe maçı spor haberlerinde bile yer bulamazken Fenerbahçeli taraftarların "rezalet"i ana haberlerin kurtarıcısı...

Bunun üzerine "bunlar hayvan abi, bizden değil bunlar, utanıyorum" demek en kolay şey. Çok kolay bu, bunu diyerek çok rahat bir konuma oturtuyorsun kendini çünkü, ana haber bültenleri yanında, resmi site yanında, pek tarafsız blogcular yanında, herkes yanında... Bir güzel soyutladın olayı, onca olay çıkacak uyarısının sebebi falan kalmadı, maçtan sonra bir tane kareyi aldın ve kendine bir duruş belirledin. Buraya kadar güzel...

Bunun üzerine biraz düşündüm, biraz okudum, biraz da tribünden arkadaşlarla konuştum. Sonra tozlu parkelerin yazısını okudum. Tozlu parkelerle şahsen hiç tanışmadık, internet üzerinden konuşmuşluğumuz var o kadar. Yalnız o yazısını okuduğum an aklıma ilk gelen görüntü Aydın Hocanın son senesindeki play-off'un ilk maçında Daçka'ya yenildiğimiz gün geldi. O gün Cumartesi ve maç bir play-off maçı olmasına rağmen toplam 200 kişinin olduğu salonda eminim tozlu parkeler de vardı. Sonra aklıma Ülker sponsor olmadan bir sene önce oynadığımız ve inanılmaz bir son dakika dönüşüne rağmen Violet'in son saniyede kaçırdığı üçlükle Efes'e kaybettiğimiz (olay falan çıkmamıştı, takımları alkışlayıp göndermiştik) maç geldi. 500-600 kişi vardı ama tozlu parkeler oradaydı, biliyordum, emindim. Ben İstanbul'da değildim ama 13 sene önce Efes'i 2-0'dan 3-2 elediğimiz maç geldi, ben televizyon başında ağlayarak izlerken eminim tozlu parkeler o gün hayranlıkla kendilerini de alkışladığım taraftarlar içindeydi. Aklıma ilk bunlar geldi, içimde ne varsa aynısını yazmıştı, aynı yollardan geçmiş, aynı benim gibi düşünüyor, aynı tepkileri veriyor, aynı şeye tepki gösteriyoruz, kesinlikle o gün ordaydı... İşte o zaman ikna oldum bu yazıyı yazmaya.

Tribüncüleri dışarıdan bakınca sevmeyebilirsiniz. İçlerine girince çok seveceksiniz diye bir geyik yapmayacağım, bazısı kültürsüzdür, birisi çok küfür ediyordur, birisi çok konuşuyordur, birisinin siyasi görüşü size terstir veya tamamen keyfinizden sevmiyorsunuzdur. Çok normal bu. Beni sevmeyenler de vardır aralarında, benim de aralarında sevmediğim vardır. Yalnız tribüncülük hayatım yurt dışına taşındığımdan 7 sene gibi kısa bir sürede bitmesine rağmen o kısa süre bile bana çok şey öğretmiştir.

Sevdiğiniz, sevmediğiniz adamlar artık o tribünün içindeyseniz birsinizdir. Öğrencisinizdir, deplasmana gidecek paranız yoktur, sizi arabaya alır 5 kuruş istemezler. Gidince yiyecek yemeğiniz yoktur, ekmeği böler paylaşırlar. Trabzon'da acemisinizdir, taşın geleceği yeri bildiği için kendisini siper eder korurlar. Polisin canı sıkılır saldırır, yere düşersiniz 10 tane polis sizi tekmelemeye başlar, sizi orada bırakmazlar, siper ederler, üzerinize atlar, polisle kavga eder çekerler sizi. Orada Fenerbahçelisinizdir, Fenerbahçe sahadaki 11 kişi ya da 5 kişi değildir, sizsinizdir orada Fenerbahçe. Bütün olursunuz, bir kişiye yapılan herkese yapılmıştır, dostluğunuz, kardeşliğiniz budur. Birlikten gelir. Binlerce kilometreye, sizi linç etmek isteyenlerin arasına bu birlik sayesinde gidersiniz. Tozlu parkeler'in yazısını okuduğum an aklıma gelen bunlardı, tribüncüydü bu adam işte, birlik nedir çok iyi biliyordu, tribünü yaşamıştı, işinden, okulundan kaçmıştı, polisten yediği tek dayak maçtaydı ama işte 4 paragraflık yazısı her şeyi anlattı bana. Bu birlik nedir en iyi bilenlerdendi... Yukarıdaki fotoğrafı maç sırasında 2 saniye gösterilince izlemek çok keyiflidir. Onları yapmak için gece uyumayan insanlar vardır, valiliğin saçma kararı yüzünden münferit girmek zorunda oldukları İnönü'ye binbir tehlike atlatarak sokarlar, polis sokmaz, saatlerce mücadele ederler. Kimsenin yapmayacağı bu şeyleri Fenerbahçe için yaparlar, arkalarındaki tek güç de ne benim gibi blog yazarları, ne yönetim, ne futbolculardır, sadece birliktir.

Yukarıda gösterdim, Fenerbahçe taraftarı olan onca şeyden sonra eylem kararı aldı. Bir haftadır konuşuluyor bu, bir anda birisinin kafasına esmiş bir şey değil, bir birikimin sonucu, bir patlama. Bundan haberi olmayan bu maç hakkında da yorum bile yapmamalı zaten.

Çarşamba günü Efes Pilsen Abdi İpekçi’de o kupayı kazanırsa nasıl 96’daki Türkiye Kupası finalinde Demirel’in kafasına pet şisesi atabilecek kadar cüretkar olabiliyorsa bu taraftar o salonu Efes’in başına yıkabilecek kadar da cüretkar olabilir.
dendiğinde ne geçti acaba aklınızdan? Bunlar havaya konuşuyor mu? Ben çok poker oynadım, blöf bu, anlarım mı? Bir haftadır bir tür eyleme geçeceğini bas bas bağıran insanlar varken neden bu kadar organize bir tepki gelmedi o zaman? Evet eylem olmalıydı ama böyle değil diyorsanız ne bekliyordunuz? Küfür sınırı koymak yeterlidir mi, su fırlatsak yeter mi, yoksa bu kadar insan gerçekten boş gevezelik mi yapıyor sanıyordunuz?

Neticede o gün taraftarlar, Fenerbahçeliler söylediklerini yaptılar. Küfür ettiler, şişe attılar, birileri de eylem tercihini sahaya girmekten yana kullandı. İşte sürekli bahane edilen münferitlik vardır ya, işte bu sahaya girme tam olarak münferitti. Çünkü o kadar uyarıya rağmen sadece 200 çevik kuvvet polisi vardı ve taraftar grupları sahaya girmeye karar vermiş olsaydı bugün aklınıza getirmek istemeyeceğiniz şeyler olmuş olacaktı. Buna rağmen Türkiye'de bir stadta insan öldürüldüğünde bile kullanılan bu münferit kelimesini bugün kullanan yok.

Taraftar eyleme geçmeye karar verdi, buna itiraz eden ne bir blog yazısı ne bizim blogdaki erken gelen uyarıya gelen tepki vardı. Bugün o eylem kınanmaya başlandı. Şu anda bunu yapmak kolay çünkü... O insanlara hayvan demek çok kolay, Fenerbahçeli değiller demek çok kolay. Oysa tribünden tanıdığım kimse bu kadar kolay satmıyor davasını. Eyleme geçilecekti, geçildi. On bin insan arasından yöntem olarak senin seçmediğin yöntemi seçen iki tane insan var ama tanıdığım ve olay üzerine konuştuğum hiçbir tribüncü onları satmadı. "Hayvan bunlar" diyerek kolayı seçmedi, birliğini korudu. Yöntemi onaylamıyorum, olmasaydı keşke diyenleri anlıyorum. Bunlar hayvan, bunlardan utanıyorum diyenleri anlamıyorum. İster kabilecilik diyin, ister aşiret misiniz deyin. Tribün kültüründe polis aranıza girip adam çekemez, rahat rahat gelip alıyorsa utanırsınız. Tribünü, tribüncüyü ayakta tutan birlik duygusu buradan gelir. Gruplar kavgalı günlerinde bile rakibe karşı sımsıkı, omuz omuza durur. Gruptan bağımsız eyleme geçen varsa kendi aralarında hallederler, ortaya atarak, hedef göstererek değil. O gün salonda on bin Fenerbahçe taraftarı vardı, Fenerbahçe için bağırmaya, karar verilen eylemi yapmaya, Fenerbahçe olmaya gitti.

Şimdi atın ortaya, olayı tecrit edin, soyutlayın yaşananları. Kaya'nın ve Kerem'in tribünlere gidip yaptığı hakaretleri, Ergin Ataman'ı, hakemin kışkırtmalarını unutun. "Ne olursa olsun bunlar hayvan" demek çok kolay. Bir haftada biriken öfkeyi, uyarıları, bunlara göz yumanları ve üzerine daha da fazla dalga geçenleri görmeyin. Tribünde omuz omuza duracağınıza alınan eylem kararını bilmiyormuş gibi davranın, olaydan önce gaz verip olay bitince işte bunlar yaptı diye parmakla gösteren çocuklar gibi davranın. Ne rahat bir pozisyon bu. Tribün insanlarının öfkesini ve düşündüklerini çok iyi anlıyorum, kendilerine de iyice sabır diliyorum. Ortak paydaları ve onları bir tutan Fenerbahçe ama bu devirde işleri çok zor. Uzun yazı oldu, aethewulf'a da söyledim, 20 saniyelik bir olayı basının bu kadar şişirmesi yüzünden çok mesai harcadık dedim, Daum yazıları bir kenarda kaldı, ama bunları yazmazsam da içimde kalacaktı.


3 comments:

  1. rddk dedi ki...

    Pvh, gelen tepkilerin bir kısmını ciddiye bile almaman senin de olaya bakışını daha sakin bir düzlemde gerçekleştirecektir.

    Bloglara, kimliksiz veya sahte kimliklerle onlarca yorumcu gelir ve aklına ilk gelen şeyi klavyeye döküp giderler. Bu sayede canını sıkmak, onların ekmeğine yağ sürer. Ben her seferinde gülümseyerek bu yorumları siliyorum ve delete tuşuna basarken, seslerinin kaybolduğunu, emeklerinin araya gittiğini görmeye doyamıyorum :)

    Diğer konumuza geçelim. Esasında bu kadar gürültü kopmasında yatan sebep hala aynı ve senin için geçerli duruyor. Senin tüm yazını özetlemek istiyorum madde madde;

    - o gün o sahaya girileceği belliydi ve girildi.
    - birikimler sonucu oldu bunlar.
    - hak ettiler.
    - medya abarttı.
    - tepki çıkacağı belliyken ses neden yoktu?

    gibi bir kaç başlık özetlenebilir.

    Aradan günler geçmesine rağmen hala sahaya girmeyi veya şişe atmayı savunman, bu hareketlerin uygun ortamlarını belirtmeye çalışman beni yine şaşırttı. Böyle durumlarda tribüncülük, bir olmak, fenerbahçelilik benim için ikinci plandadır. Önce insan olmak, medeni olmak kavramları gelir. Orda bir kişinin hayatının mahvolmasını 1 şampiyonluğa değil, çok daha fazla şeye değişebilirim. Bunları pek sık duydun ve belki de martaval tadında gelecektir ama olması gereken budur...

    Medyanın abartısı ve sütten çıkmış ak kaşık rakip algısına sonuna kadar katılıyorum. Beşiktaşlılar ağzını açamazlar. Galatasaraylılar tek kelime edemezler. Efes Pilsen'liler bu işin oldukça içinde. Evet hepsi geçmişte hatalıydı, suçluydu. Ama artık bilinen bir şey var ki biz de suçluyuz. Biz de hatalıyız.

    Saldıranların serbest kalması veya sadece para cezası alması hukuki bir prosedürden ibaret. Gerçekten suçsuz olduklarından değil...

    Kaya tekrar dil çıkarmayacak, Ergin Ataman adam olacak demiştiniz. Belki kısmen doğru bunlar ama bağırarak, çağırarak kupalar gelseydi desibel rekoru kıranlar var önümüzde. Son 15 yılda nerdeyse 2 defa uzandılar futbolda o büyük kupaya. Dolayısı ile ''adam ettik'' sorgusunu da pek geçerli görmüyorum.

    Son olarak biraz sert bir yazıydı ilk başta yazdığın. Gelen tepkilerle, uzun uzun açıklamana rağmen hala farklı noktalarda olduğumuz açık. Medeni bir şekilde bunu tartışabildiğimize seviniyorum. Aethewulf'un dediği gibi ayrı fikirler de olsa birbirimizi anlamak önemli..

  2. Sekhranikos dedi ki...

    Ülke genelinde yapılan bir hatadır doğrularla normallerin karıştırılması. Fenerbahçe seyircisinin yerinde kim olsa onun yapabileceği bu iş gayet normaldir. Doğru ir davranış değildir ama normaldir.

    Gider birine söversiniz, çekip sizi vurur doğru dğildir ama normaldir. haliyle insanlar normalleri göz önünde bulundurup tedbir almalıdır.

    Insanları tahrik edip üzerine birde hiç hoş olmadı geyiğine gerenk yoktur.

    Taraftarlıktan veya fenerbahçelilikten veya vakti zamanında belki oradaki birileri ile maç seyretmekten utanmadım haliyle izlerken görüntüleri. Utanmam da. sadece birileri zarar görmesin diye bir isteğim oldu iten içe. Hepsi budur.

    Insanlardın sürekli bir peygamber sabrı ve erdemi beklerken onlara muamelenizde bu düzeyde olmalıdır. Hayvanlar gibi davranayım tahrik edeyim ama onlar bana sabır göstersin diyorsanız işte o zaman bilin ki sizde bir arıza vardır.

  3. DarkBlack dedi ki...

    hadise 20 saniyelik görüntülerden ibaret değil aslında. yani bunu nasıl meşru hale getirebiliyorsunuz anlamıyorum. siz tribün gözünden bakıyorsunuz olaya ama ben basketbolcuların gözünden bakıyorum. o adamlar sevinçlerinin onuncu saniyesinde soyunma odasına kaçmak durumunda kaldı. daha acısı kupalarını seyircisiz ortamda ve terleri soğumuş vaziyette kaldırdı.

    maçtan iki gün önce lakers, orlando seyircisi önünde orlando'yu darmadağın ederek şampiyonluk kupasını kaldırdı. orlando seyircisi takımlarının sahada verdiği mücadeleyi ve rakiplerini alkışlıyorlardı. bu serinin iki maçı uzatmaya gitti ve son saniyelerde sonuçlandı. kimse hakem konuşmadı, birilerini suçlamadı ve eylem planlamadı.

    efes fenerbahçe serisinde bariz bir hakem hatası yoktur. efesli oyuncular tribünleri kışkırttıysa yaptıkları çok ayıp elbette. ama hakemlerin art niyetli olduklarını düşünmüyorum. bu konuda kaan kural'ın yazısı bize yardımcı olabilir.

    http://forum2007.antu.com/KonuOkuZiyaretci.aspx?gID=4&fID=10&kID=5410

Yorum Gönder