Penaltı Meselesi
mertozlu, t(i)rajik'te Fenerbahçe - Beşiktaş maçının değerlendirmesini şurada yapmış. Dikkatimi çeken iki nokta yenilen gollerde Volkan ve Lugano'nun kabahatlerine dikkat çekmesi. Volkan'ı penaltı pozisyonu olduğu saniyeden itibaren eleştiren çoktu fakat Lugano eleştirisiyle okumaya değer bir yazı olmuş. Ben bu eleştirilere pek katılamadığım için ve bunu görsellerle yorum kısmında anlatmam çok zor olacağından burada anlatmaya karar verdim.
Sık sık burada adını andığım Jonathan Wilson ayda bir "modern ofsayt kuralından sonra 70'lerin total futbolunu oynamak mümkün değil" der. Modern ofsayt kuralının eskisinden en temel farkı da pasif ofsayt kuralı. Bu kural sebebiyle defansı tam orta saha çizgisinde kurarak ve disiplinli bir ofsayt taktiğiyle bile oyun alanını sürekli daraltmanız mümkün olmuyor. Arkanızda 4 forvet kalmış olsa da önünüzden fırlayacak bir oyuncuya pas atılır ve o 4 forvet hareketsiz kalırsa ofsayt uygulanmıyor. Bu yüzden güvenlik için daha geride durmanız, hızlı defans oyuncularıyla ve hızla alan kapatan orta sahalarla oynamanız gerekiyor. Bu pozisyonda bahsedilen bu durumdan örnekler var.
Bobo'nun penaltısıyla sonuçlanan pozisyonda Guti'nin topu ayağından çıkarma anı aşağıda
Bilica marke ettiği Bobo'yu almış, Lugano Nobre'yi marke ediyor. Sarıyla gösterilen Lugano kendi markajındaki adamın ilerisinde, maviyle gösterilen Gökhan ve kırmızıyla gösterilen Andre Santos da Bobo'nun ofsaytını bozuyorlar. Zaten bu resimde durduklarına bakmayın, o pozisyon öncesinde Nobre de Bobo da önlerindeki okların yönünde hareketliler. Lugano'nun ters yöne koşan Nobre'yle birlikte Bobo'nun da çizgisini takip etmesini bekliyoruz yani. Bana göre neredeyse imkansız bir görev bu. Kendini bir adım öne atsa da dediğim gibi Gökhan ve Santos zaten bozuyorlar ofsaytı. Bu pozisyonda tek sorumlu bu kadar içeri gömülen takım. Gol öncesi Guti topu kalecisinden alıyor ve şu pozisyonda
Önündeki o boşluğun bir açıklaması var mı?
Topla ilerliyor ve şu pozisyonda. Fenerbahçe orta sahasının aldığı şekil ve o yayın Guti'ye uzaklığı (ve gittikçe uzaklaşması) anormal değil mi?
ve pas atıldığı anda bütün oyuncuların rakiplerden en az 2 metre uzakta kalması ve etkisiz bölgeleri savunmaları neden?
Şu pozisyonda Guti o kadar rahat ve opsiyonları o kadar fazla ki, o gollük pası atmasa başka bir pas atacak ve sonucunda başka türlü bir gol pozisyonu olacak. Cristian ve Ernst arasındaki açıklıktan yararlanıp onu ileriye itebilir, kanatlardaki boşluklardan birine yuvarlayabilir, hemen sağındaki bomboş oyuncuyla verkaç yapabilir. Şu son resimden takımın yerleşiminin ne kadar sağlıksız olduğu çok net görülebilir sanırım. Kayseri maçının ikinci yarısı da bundan farksızdı. Selçuk ve Cristian önde veya geride olduğumuzdan değil, doğuştan ayakları geriye kaçan oyuncular. Bu ikisini birlikte sahaya koyarsanız, bir de iyice yorulan Santos ve Mehmet'le sentezlerseniz yukarıdaki resim çıkar ortaya.
Volkan'a gelirsek İngilizlerin sıkça kullandığı deyimle anlatayım düşündüğümü; bu kadar fazla test edilen bir kalecinin bir noktada hata yapması doğal değil mi? Bence 20 metre boş top sürüp hâlâ önündeki en yakın rakiple arasında 3 metre mesafe bulunan Guti'nin o pası atabilmesi kadar doğal. Aynı korner taktiğini 30 saniye içinde iki kere tekrarlatan, rakibe bol bol ara pası atma, defans arkasına koşu şansı veren takımın kalecisi bir noktada dengesiz girecek, topu ıskalayacak ya da boşa çıkacak. Volkan'ın kafasının tamamen maçtan başka yerlerde olup tıngır mıngır kaleye giden topları izlediği maçları da biliyoruz ama bu maç onlardan değildi. Şu yukarıdaki şekilde takım savunmasına yerleşirseniz ve rakibe top verirseniz 100 pozisyonun sekseninde defansınız ofsaytı bozacak ya da kaleciniz bir dengesizlik yapacaktır. Çok klişe bir cümle olacak ama daha zarif nasıl ifade ederim bilmiyorum; bu pozisyon penaltı olmasa da kalan sürede tonla başka pozisyona gireceklerdi. Belki futbol tanrıları korurdu orasını bilemem ama saha kenarında oturanların işi o futbol tanrısının işini zorlaştırmak, ona gollük orta yapmak değil. Zaten şu şekilde sahaya yerleşen bir takım futbol tanrılarından bir şey talep etmesin, gücenirler.
Not: Bu kaleci meselesiyle paralel; Bilica'nın oynadığı futbolun hiç öyle aşağılanmaya değecek kadar kötü olduğunu düşünmüyorum. Karikatürleştirme kurbanı oldu. Unutmazsam yazarım onu da.
21 Eylül 2010 10:10
Bu pozisyonda "Bilica Bobo'yu almış" lafına takıldım ben, Bilica nerede Bobo nerde?
Tamam Bilica - Lugano ikilisinden Bilica'nın olağan şüpheli durumundan rahatsız olup mazlumdan yana yer alalım, Lugano'nun kimi hatalarının Bilica'yı zorladığı hatalarda sarışının da kabahatlerini yüzüne vuralım da, şu pozisyonda en azından tuttuğu adam görüş alanında olan Lugano'yla, sözde tuttuğu adam olan Bobo'yu arkasına çoktan kaçırmış ve yüzü topa dönük duran Bilica'ya da "adamını almış" demeyelim. Mert'le bu Bilica - Lugano konusunu çokca tartıştık, bir yere de varamadık, o da ayrı konu. Lugano'nun bu pozisyonda ofsaytı bozması ayrı konudur. Hatalıdır. Ama ondan ötesi Bilica'yı aklama operasyonudur, anlamsızdır.
21 Eylül 2010 10:17
Haklisiniz, hatali bir kelime kullanmisim. Almak yerine marke edecekleri adamlari boyle paylasmislar demek istedim. Aslinda Bilica'nin aldigi pozisyon Lugano'dan daha hatali diye bir cumle de ekleyebilirmisim. Temel olarak soylediginizle ayni seyi soyluyorum. Sadece Lugano'nun ofsayt meselesine odaklaninca Bilica aklanmis gibi olmus, son notla iyice o algiyi birakmisim. Yalniz pozisyondan once Nobre cok hizli yer degistiriyor, onu atlamayin bu pozisyonda.
21 Eylül 2010 10:49
Bilica resmen defansın mazlumu olmuş durumda, adama basar nıye bastın, geride durur neden geride durdun, lugano önündeki adama pas vermekten kacınır, ihaleyi Bilica'ya bırakır ufak ufak olay yerinden uzaklaşır,o da oyuna bi farklılık getirmeye çalışır ne yapıyorsun Bilica olur.
Şimdi bu pozisyonu ben senden bbiraz farklı yorumluyorum. Hatta konuyla ilgili Bilica'yı aklayabileceğim bir kaç savım var.Bu takımda defansın lideri kim? Lugano. A)Bu takımın çizgi savunma oynaması gerekiyorsa, yanındaki 3 adamı yönlendirmesi ve hizaya çekmesi gerekir. Bu durumda Beşiktaş'ın forvet oyuncularına göre defansı hizaya getirmesi gereken adam LUgano'dur. Evet değişen ofsayt kuralıyla artık tek çizgideki defans çok riskli bir tercih ama eğer defanstaki uygulama buysa bunu da bu takımda Lugano'nun ayarlaması gerekirdi. B)Eğer tandemdeki oyuncular önlü arkalı oynuyorsa.Bizim yıllardır gördüğümüz tam olarak bu aslında. Edu varken. Lugano ilk adama basardı, Edu süpürürdü. Edu gidip Bilica geldiğinde, biraz sırayla yapsalarda, daha çok önde basan Bilica oluyor, Lugano da arkadaki süpürücülük görevini yapıyor. Bilica'nın; Bobo'nun önünde kalmasının, ve Lugano'nun da arkada kalma sebebi de bu zaten. Bilica bizim "sözde orta sahadan" sıyrılıp gelen adama basacak, Lugano ve bekler de kademeye girecek. Sistem böyle işlemeli. Biz defalarca Lugano'nun bastığı pozisyonlada Bilica'nın, Gökhan'ın veya Okan'ın kademeye girip arkayı süpürdüğünü gördük ama iş Lugano'nun süpürücülüğüne geldi mi genelde konu Volkan'a bağlanıyor. Volkan ve hücum oyuncusu, Lugano yan hakeme el kaldırırken çoktan başbaşa kalmış oluyorlar.Şu pozisyonda,1)Lugano'nun kademeye girmesi gerekir, 2)Santos'un yönelmesi gerekir, 3) Mesafe itibariyle çok zor ama Gökhan'ın ters kademeye girmesi gerekir. Bu 3ünü bırakıp konuyu Bilica'nın duruşuna bağlamak biraz mazlumu getirin bana demeye benziyor.
Volkan konusuna gelince de, Volkan'ın dizi sağlam olsaydı o pozisyonda bundan evvel defalarca yaptığı gibi ayakta kalıp, Bobo'yu çizgiye doğru yönlendirp, açısını kapatacağını düşünüyorum.
http://twitter.com/mertozlu
21 Eylül 2010 11:44
Aslında ben de, Bilica'yı beğenmesem de, daha dengeli bir orta sahamız olması durumunda Lugano'yla birlikte performansının artacağını düşünüyorum. Çünkü yazıda belirttiğiniz gibi gerçekten de defans hatalarının birçoğu ortasahadan kaynaklanıyor. Emre, takımı ileri götürmeye çalışan da kendisi olduğundan, tek başına 90 dakika bu ağır yükü taşıyamıyor. Çıktığında da neler olduğunu görüyoruz. Christian ve Selçuk yaptıkları hatalar dışında genelde "idare ediyorlar". Oyuna hem defans hem de hücum olarak katkıları inanılmaz yetersiz.
Benim fikrim ortasahanın daha dirençli ve aynı zamanda kenar adamlarıyla ve kendi aralarında pas yaparak hücum organizasyonuna katkıda bulunacak şekilde kurulması yönünde. O nedenle stoperde Bilica-Lugano ikilisi, ortasaha da Christian'ın yerine daha önce Everton'da orda oynayabileceğini göstermiş ve Aykut Hoca'nın da demecinde belirttiği gibi Yobo olması. Yanında Emre ve hemen önlerinde, yani Kayserispor'da başarılı olduğu bölgede, Mehmet Topuz oynayabilir diye düşünüyorum. Yobo-Topuz-Emre üçlüsü pres yapabilen (topuz-emre) hareketli bir üçlü olur. Ayrıca Emre ve Mehmet, Yobo'nun verdiği güvenle ileriye daha çok katılabilir. Mehmet'in etkili şutları geri gerebilir.
Kenarlarda 4-3-3'e çok uygun Özer-Stoch-Dia'dan kontraya uygun bir maçta Stoch-Dia(bu durumda Santos yerine Caner oynamalı), içerideki maçlarda Özer-Stoch ikilisi yer alabilir. Niang zaten top tutabilen ve adam eksiltebilen bir santrfor ve ileri 3'lünün sağ-sol ikisine gol alanları da açabilir.
Alex, her zaman için bambaşka bir olgu. Çok profesyonel ve bizim için efsane. Fakat Beşiktaş, yürüye yürüye orta alanı geçerken, yazıda söz edilen sorunlarda Alex'in etkisinin olmadığını söyleyemeyiz. Belki söz ettiğim dirençli üçlü, Alex'li oynamayı da mümkün kılar. Fakat bu oyun yapısıyla, her zaman zorluk çekeceğimiz belli.
21 Eylül 2010 16:39
bence volkan'ın kaleden çıkışları(timing) mevzuusu her zaman büyük bir sorun. genelde kale çizgisinde çakılı duruyor ve maçı çok geriden takip ediyor, oyunu okumuyor. aynı şekilde oyuna doğru ve hızlı bir şekilde top sokma becerisi de yok maalesef. golü yediğimiz pozisyondan önce cristian topu niang'a uzun oynuyor, beşiktaş kalecisi cenk tehlikeyi sezerek niang topa yetişmeden topu alıyor, hemen oyunu topa sokuyor ve topun gutiyle buluşmasını sağlıyor, sonucu zaten yukarda. ayrıca volkan ceza sahası içinde bu tarz toplara genelde ayağıyla giriyor(aynısını ilk yarıdaki bir pozisyonda da yaptı). elini kullanma gibi bir avantajı var ama bunun yerine bir defans oyuncusu gibi karşılıyor rakibi bire bir pozisyonlarda. geçmişteki birçok maçı hatırlarsak aynı ya da tipik volkan hataları sonucu yenilen gol sayısı fazla. volkan maalesef bu tarz eksikliklerini gidermedi. bu eksiklikler bence volkan'ı kendisinin düşündüğü gibi dünyanın en iyi ilk 10 kalecisi arasına sokmaz, en fazla vasatın biraz üstünde bir kaleci yapar onu.
21 Eylül 2010 16:49
Bu resimleri Lugano veya Bilica özelinde ele almamak lazım. Çok daha ciddi bir mesele bu aslında. Sadece Bjk maçına mahsus değil. Aykut K. geldiğinden beri takım savunması ve sahaya yayılış konusunda çok ciddi zaaflarımız var. 5. hafta sonunda yediğimiz gol sayısı lig sonuncusu ve henüz galibiyet alamamış Kasımpaşa ile aynı (8). Lider Bursa'nın yediği gol sayısı 1 diyeyim,daha iyi anlaşılsın. Ligde Antalya maçı dışında gol yemeden tamamladığımız bir maç olmadı diye hatırlıyorum. Bunlara Avrupa kupası ve hazırlık maçlarını da eklersek liste uzar gider. Gol yeme konusunda müthiş istikrarlıyız. Belki son 5-6 yıldır hiç olmadığımız kadar istikrarlı...
Bunun ciddi bir teknik direktör zaafına işaret ettiğini düşünüyorum. Oyuncular çok matah bir şeymiş gibi sürekli ve koşulsuz bir pres yapmaya çalıştırıldıklarından (bilhassa Emre ve Topuz) doğru pozisyon alamıyor, hal böyle olunca da doğru yer ve zamanda hamle yapamıyoruz. Son yarım saatlere girilirken, yapıp durdukları bu şuursuz koşulardan ciğerleri iflas ettiği için artık ne prese, ne de yerinde ve zamanında hamle yapmaya mecalleri kalmıyor. Neticede sahaya yayılışımız absürdleşiyor,oyuncular birbirinden kopuyor ve resimlerdeki manzaralarla karşı karşıya kalıyoruz.
Aykut K. "koşun aslanlarım" emri vermiş olmasa dahi, bunu şimdiye kadar görüp önlemini almalıydı. Fakat önlem almak şöyle dursun; elendiğimiz,kaybettiğimiz,düzinelerce pozisyon verip paçayı zor kurtardığımız maçlardan sonra mücadeleden,bulduğumuz pozisyonlardan veya oynanan oyundan memnuniyetini dile getirdiği beyanları oldu. Vaziyetin farkında olduğunu hiç sanmıyorum. Teşhisi koysa ilacı bulabilecek mi, o da ayrı bir soru işareti.
21 Eylül 2010 17:15
"""Çok klişe bir cümle olacak ama daha zarif nasıl ifade ederim bilmiyorum; bu pozisyon penaltı olmasa da kalan sürede tonla başka pozisyona gireceklerdi."""
bu laf uzerine bende sunu sorayim sana.
bu pozisyon gibi kac tane pozisyona girdi besiktas 85 dakikada? ki son 5 dakikada kac tanesine daha girebilir?
bobo oyuna girmese bunu bile bulamazlardı. soyledigin gibi yerlesim hatalari, emre nin olmamasindan dolayi topa basmama elbetteki var takimda. ama 40 dakika tek kale oynamis takimin da savunma yapamadigi soylenemez bence. ama ne kdr savunma yaparsan yap illaki hata olur. sansın varsa gol yemezsin. chelsea 45 dakika diil 90 dakika savunma yapti cl de barca ya karsi ama sonunda 90 da da olsa yedi bi tane.
bilica nın arkasını kontrol etmemesi ve volkan ın capraza giden topa cikip dokunamaması goldeki bariz hatalar bence. volkan penaltıyı altın tepside sunmak yerine kalede kalıp becerebiliyorsa bobo ya attirmaliydi golü.
21 Eylül 2010 17:22
Bence Lugano-Bilica meselesine takılmayın. Bu yazıda ondan çok daha önemli bir analiz var, o da orta sahadaki boşluk. Guti maçta pas trafiğini açık ara yönlendiren adam ve topu kaleciden alıp ortasaha yuvarlağının bizim tarafta kalan ucuna gelene kadar kendisini karşılayan bile yok (normalde en geride duran adamımızın durması gereken yer). Çıkarılacak dersler:
1) Bu kadar geri kaçmak futbolcuların insiyatifi olabilir fakat t.direktör olarak buna müdahele etmeniz gerekir. o müdahele de Alex'i çıkarıp Baroniyi koymak değildir.
2) Koşmuyor denilen Alex oyunda olsaydı, eminim Guti'nin transit geçtiği yolu en azından öninde durarak tıkardı
3) Ortasahanın ortasında oynar dediğim Topuz konusunda yanılmışım. Pozisyon bilgisi sıfır, Baroni'den bile çok geri kaçtı, birkaç pozisyonda Ernst ile adam adama oynamaya kalktı, yani en çok tutması gereken alanı boşalttı.
4) Forvet, kanatlar ve stopere iyi transferler yapıldı fakat ortasahanın ortası (Emreli ya da Emresiz) hala yumuşak karın.
22 Eylül 2010 11:04
Takımda organizasyon sıfır, kollektif bütünlük hiç yok. Bulunan pozisyonların tamamı rakip hatası yada bir iki futbolcunun kişisel becerisi sonucu. Maçın 65 dakikası hafta arası maç oynamış rakibe karşı 3 pas yapamaz durumdayız, özellikle ikinci yarı sadece Plevne savunması yapıyoruz.
Konuştuğumuz konu, penaltı pozisyonunda Lugano mu,Bilica mı, Volkan mı hatalı?
Osmanlılar orduyu toplamış şehri kuşatırlarken, Bizanslılar aralarında
-Melekler dişi midir? erkek midir? tartışması yapıyorlarmış.
Bizim işte tam o hesap oldu.
23 Eylül 2010 00:16
Bu arada Guti güzel topçu kardeşler. Seviyorum dantel işler gibi top oynayan adamları. Adamın top durduruşunda yuvarlayışına her şeyi başka bir alem. Fenere sanki daha bir yakışırdı bu adam:)
24 Eylül 2010 17:41
baroni oyuna girdi, rakibin maestrosu o gün ve genelde guti, aykut hoca, hiç bir sey yapma ona yapış diyebilirdi, belki de dedi, ama o napti belli değil. guti topu alıyor, etrafında bir allahın kulu yok. ayrıca kalecimiz de çizgi kalecisi, youn esnasında hep uyuyakalıyor, bu penalti pozisyonu beşiktaş kalesinde yaşanmazdı, cenk oyunun hep içinde, adeta libero gibi...guti'nin ayağından çıktığı an o da fırlardı ve o topa gelişine vurarak uzaklaştırırdı, zaten benzer durumda da ilk yarı volkan nobreyle sanırım çarpıştı ve sakat sakat maçın büyük bir bölümünü oynadı, oyunu okuyabilse, ataklarda en azından 6pasa yakın dursa, çizgide nöbetçi gibi durmasa bu ve bir cok pozisyon başlamadan biterdi. kayseriden yedigimiz golde de bu blogdaki gğnah keçisi selçuğun stoper oynayamaz durumuna takılmıs herkes, kimse volkana kalene gelirlerken neden 2-3 metre ötede durup açı kapatmıyorsun demiyorlar, rakip berbat bir top istobuyla ayağından topu 3 metre açtı ve o golü yine yedik...bilica'nın tek sorunu, rakip bastığında topu taca atamaması, herhalde aşağılanacağını hissediyor, roberto carlos buralardan geçti o bile taca atardı gerektiğinde!