Bloglarda Taktik Analizi



Football Further ve Zonal Marking oyunun taktiksel yönü hakkında yazılar yazan ve -nispeten- ünlenmiş futbol blogları. Dün Football Further'ın yazarı Tom Williams, Zonal Marking yazarı Michael Cox ile yaptığı röportajı yayınladı. Blog yazarlığı, taktiksel analiz ve son dönemde futboldaki gelişmeler hakkında iyi bir röportaj olduğunu düşündüğüm için -röportajın sahibinden de e-mailla onay alarak- buraya aktarmaya karar verdim. İngilizce orijinalini okumak isteyenler için link burada. Aşağıya da Türkçe çevirisini ekliyorum. Çok vaktim olmadığından hızlıca çevirmek durumunda kaldım, her halinden çeviri cümlesi olduğu belli olan cümleler için kusura bakmayın.

FF: Football Further, MC: Michael Cox, ZM: Zonal Marking

FF: Basit bir soruyla başlıyorum. Neden taktikler hakkında yazıyorsunuz?

MC: Manevi bir boyutu var, taktikler hep ilgimi çekiyordu. Bütün maçlarda bu ilgi çekici tarafı görmek mümkün, oyun içindeki kalıplar, uzun vadeli gelişen eğilimler sihirli anlardan daha önemli hatta daha heyecan verici de diyebilirim. Bu kadar süslü ifade edilemeyecek bir tarafı da var: Başarılı bir blog yaratmak için iyi bildiğiniz bir temanız olmalı, iyi olduğunuz bir alan. Bu alanda bir eksiklik var gibiydi. Tematik bloglar içinde favorilerim: Yurt dışında oynayan İngiliz futbolcular hakkında yazan Les Rosbifs ve deplasman ziyaretleri hakkındaki European Football Weekends. Bu blogların ne hakkında yazacağı, konu hakkında kapsamlı bir kaynak olacakları, yazdıkları hakkında iyi bir araştırma yapacaklarını ve iyi bir yazı okuyacağınızı bilirsiniz. Daha fazla tematik bloga ihtiyacımız var. Taktiksel analizi seviyorum fakat ZM gibi bir blog halihazırda olsaydı başka bir konu hakkında yazardım.

FF: Maç analizleriniz genelde maç bitiminden çok kısa süre sonra yayınlanmasına rağmen çok detaylı oluyor. Maç analiz etme yönteminiz nedir? Önemli bir olayı kaçırmadığınıza nasıl emin oluyorsunuz?

MC: Takımların kadrolarını numaralarıyla birlikte yazıyorum. Mıknatıslı bir tahtam ve magnetlerim var, kalemle yazıp silmekten daha pratik oluyor. Sonrası not alınabilen her şeyi not almak ve oyunda tekrarlanan kalıpları ortaya çıkarmak. İnsanlar bazen sitenin ukalâ bir tavrı olduğunu düşünüyor fakat "sol bek topa çok fazla gidiyor" diye bir not alıp hemen 10 dakika sonra sol bekin arkasındaki boşluktan faydalanılarak gol olması gibi durumlarla sıkça karşılaşıyorum. Önemli şeyleri kaçırmamak meselesine gelirsek; Sky+ faydalı oluyor. Maçı tekrar izleyip istediğiniz noktada durdurma, kamera açısını değiştirme şansınız var. Böylece tüm sahayı, yayılışı ve ne olup bittiğini görme şansınız oluyor.

FF: İngiltere'de taktiksel analize olan ilgi Jonathan Wilson'ın 2008 Mayısında çıkan Inverting the Pyramid kitabıyla arttı. Neden İngiliz taraftarların ve gazetecilerin bu konuya ilgisi bu kadar gecikti?

MC: Sanırım kimse Inverting the Pyramid'ın yaptığını bugüne kadar bu kadar iyi yapamadığı için. Jonathan Wilson'ın kitabı teknik adamlar için hazırlanmış eğitim kılavuzun gibi değil, ilgi çekici ve ayrıntılı olduğu gibi okuması eğlenceli ve sürükleyici. Bir hikaye kitabı gibi. Nasıl underground bir müzik tarzını yaygınlaştıran iyi bir grup oluyorsa taktiksel analizi popüler kılan da Jonathan Wilson gibi iyi bir yazar oldu. Kitap büyük bir araştırmanın ürünü, birçoğu yeni ortaya çıkarılmış, orijinal bilgiden oluşuyor. Bu da her yenilik gibi... Ortaya çıktıktan sonra neden bu kadar ortada olan bir fikrin daha önce kimsenin aklına gelmediği soruluyor.

FF: İngiltere'de taktiklerin öneminin çok abartıldığını düşünen; oyunu mücadele, sıkı çalışma ve şans gibi faktörlerin şekillendirdiğini söyleyen çokça insan var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

MC: Saydıklarınız da kesinlikle oyunu şekillendiren faktörler. Sadece ZM okuyorsanız çok fazla etkili olmadıklarını düşünebilirsiniz fakat ZM bir taktik analizi blogu. Blogda da yorumlarla sıkça karşımıza çıkan bir eleştiri var: Ciddi bir hakem hatasıyla veya şansla gelen bir gole rağmen oyunun taktiksel tarafını değerlendirdiğimiz söyleniyor. Anlaşılabilir bir durum, taktik tek belirleyici faktör değil, hatta belki en önemlisi bile değil. Yalnız bu bir taktiksel değerlendirme blogu. Bu tarzda eleştiriler bir baterist blogunda herhangi bir Beatles şarkısındaki davulun övülmesi ve insanların buna "fakat vokal ve gitarı nasıl görmezsin" demesine benziyor. Taktik kesinlikle oyunu etkileyen bir faktör, bunu oyunun akışını değiştiren bir değişiklikten sonra ve uzun yıllar boyunca süren futbol akımlarından anlamak mümkün. Eğer oyunun taktiksel bir tarafı olmasaydı piramitin tersine çevrilme sebebi nedir ki? (Burada Inverting the Pyramid kitabına referans veriyor, pimaritin tersine çevrilmesi de futbolun ilk yıllarında 2-3-5 gibi kalabalık forvetli sistemlerle oynanırken, gelişimi esnasında defansların kalabalıklaşıp forvet sayısının azalmasından geliyor.)

FF: ZM'deki genel bir kanı, örneğin 4-3-3 oynayan bir takımın 4-4-2 oynayan bir takıma orta sahadaki oyuncu fazlalığı nedeniyle üstünlük sağlayacağı. Eğer böyleyse neden hâlâ önemli teknik adamlar bu zayıflığı yaratacak taktikleri kullanmakta ısrar ediyor? Oyunun şekillendiren faktör gerçekten bu kadar basitçe açıklanabilir mi?

MC: Bazı kalıplar var fakat bu x>y şeklinde formüle edilecek kadar basit değil. 4-3-3, 4-4-2'ye orta sahada bir üstünlük sağlıyor ve bu günümüz futbolunda 20 sene öncekine göre daha önemli, çünkü topa hakimiyet çok daha önem kazanmış durumda. 4-4-2 daha doğrudan bir sistem, fakat hâlâ bazı durumlarda belirli seviyede başarı getirebilir. Bazı teknik adamlar alışkanlıklarıdan dolayı eski sistemlerinde ısrar ediyor, bazıları değişimi veya oyunun nasıl geliştiğini anlayacak kadar iyi olmuyor. Yeni bir sistem denemek teknik adamlara ne kadar az süre verildiğine bakılınca bugünlerde çok cesurca bir hamle, genelde ellerine verilen bir grup oyuncuyu farklı oynatmaya çalışmaları bir kumar.

FF: ZM'nin başarısı bloglarda taktiksel analiz yapan insanların sayısını da arttırdı. Sizce ana akım futbol medyasında da taktiksel analize -belki de klasik maç sunumlarını tamamlayıcı şekilde- yer var mı? Yoksa taktiksel analizin bir grup blogla sınırlı kalacağını mı düşünüyorsunuz?

MC: Medyada buna kesin olarak yer olduğunu düşünüyorum. Öncelikle genel olarak geleneksel gazeteciliğin düşüşte olduğunu ve internet gazeteciliğinin büyük hızla geliştiği tespitini yapmamız gerek. Futbol gazeteciliği ise değişmek durumunda çünkü son 15 senede futbol izleme alışkanlıkları çok değişti fakat gazeteler bu değişimi tam olarak yakalayamadı. 15 yıl önce haftada iki lig maçı izleyip diğerlerine toplam 5-10 dakika ayrılan özetleri izlemek durumundaydık. Oyun hakkında daha fazlası için ya maça gitmeniz ya da gazetelerden okumanız gerekiyordu. Şimdi televizyonlar hafta sonunda 4 maç gösteriyor (Premier Lig'den bahsediyor), SKY 45 dakikalık maç özetleri gösteriyor ve internette hemen hemen her maçı izlemek mümkün. Çok fazla insan maçı izlediğinden maçın hangi dakikasında ne olduğunu anlatan maç raporlarına ihtiyaç azaldı. Daha fazla analiz, görüş okumak istiyorsunuz. Bazen maç raporunu okumaya çalışırken "maçı izledim, neden tekrar okuyayım ki" diyerek bırakıyorum. Biraz abartı oldu fakat doğruluk payı yok değil.

Taktiksel yöne olan ilginin artması çok güzel fakat benim taktiksel analiz yapan favori bloglarım sizinki (FF) ve Arsenal Column ki bunlar ZM'den önce açılmış bloglar. (Tim Hill'in blogunu da takip ediyorum fakat ne zaman açıldığından emin değilim.) Şu sanırım daha iyi açıklar: taktiksel analiz yazmak özel olarak ilgisini çeken ufak bir grubun işi. Bana ZM'den etkilenerek blog açtığını söyleyenler oldu, bunu duymak çok güzel fakat gerçekten bu işin ilginizi çekiyor olması lazım. Daha önce söylediğim gibi, ZM'in başarısı (bunu ben söylemiyorum!) sadece içerikten değil, aynı zamanda farklı bir şeyden, özel bir alandan bahsettiği için. Blogların futbol dünyasında önemli bir yere gelmenin eşiğinde olduğunu düşünüyorum, tıpkı politika blogları gibi. Birçok iyi yazar var hatta profesyonel yazarlardan da düzenli olarak bloglarda yazmaya başlayanlar oldu.


FF: Klasik oyun kurucunun modern futbolda yeri olmadığı sıkça tekrarlanır oldu. Dünya Kupasında ise Xavi, Wesley Sneijder ve Mesut Özil gibi forvet arkasında, orta sahanın önünde oynayan yaratıcı oyun kurucular gördük. Ne değişti?

MC: Bu isimleri klasik oyun kurucular olarak gördüğümü söyleyemem. Saydığınız isimler Valerón, Rui Costa, and Riquelme tarzında oyuncular değiller. Sneijder ve Mesut Özil forvete çok yakın oynuyorlar, bu sizin daha önce tarif ettiğiniz yeni bir rolle açıklanabilir. Sneijder'ın da çok fazla oyun kuruculuk yaptığını söyleyemeyiz sanırım? Sahada golcü olarak bulunuyordu. Mesut müthişti fakat sadece boş alan bulduğundan etkili olabildi. Avustralya önde baskı yaptı ve onu boş bıraktı. Gana, orta sahasının arkasında gezinmesine izin verdi. İngiltere'nin defansif işleri yapacak bir orta sahası yoktu. Xavi ilginç bir durum yaratıyor. Bence en verimli pozisyonunda değildi fakat yine de mükemmel oynadı çünkü kendisi Xavi. İspanya'nın topa hükmetmeye dayalı futbolu o kadar baskın ki, klasik bir orta sahayı 10 numara pozisyonunda oynatabiliyorlar. Ben 10 numara pozisyonunun oyundan silinmeye başladığını düşünüyorum ve yakın zamanda durumda bir değişiklik yok, oysa bazıları en baştan böyle bir durumun olmadığını düşünüyor. Bence oyun kurucular 10 sene öncesine göre daha önde veya arkada konumlanıyor ve daha çok yönlü oyuncular olarak sahada yer alıyorlar.

FF: Bekler son yıllarda çok önemli hücum silahları oldular ve rakip yarı alanda daha fazla vakit geçiriyorlar. Öyleyse neden takımlardan bahsederken geri dörtlüden bahsediyoruz? 4-3-3 yerine 2-5-3, 4-2-3-1 yerine 2-4-3-1 yazmak dizilişleri daha iyi yansıtmaz mıydı?

MC: Bu tespitte haklılık payı yok değil, ben ise bu konuda biraz gelenekçiyim. ZM'de çizdiğimiz grafiklerde takımların beklerinin de savunma yaptığı defansif dizilişlerini gösteriyoruz. İstisnalar bir takım sürekli baskılı oynadığında ortaya çıkıyor. Bu durumda defans yaparken bile sahada öne yerleşiyorlar. Şili'nin dizilişi ZM'de 4-2-1-3 olarak yer alıyordu fakat muhtemelen 2-4-1-3'e daha yakındı. Yine de bunu yapmayı çok sevmiyorum, tıpkı 4-1-3-1-1 tarzında beşli diziliş tariflerini sevmediğim gibi, anlatılanı olduğundan daha karışık göstermeye sebep oluyor. 4-3-3 tam olarak sahadaki şablonu tarif edemese bile insanlar ne anlama geldiğini biliyorlar ve önemli olan da bu.

FF: İngiltere'nin Dünya Kupası başarısızlığı yorgunluk, ruhsuzluk, teknik yetersizlik, taktiksel esneklik olmaması ve hıza dayalı İngiliz futbolundan başka bir şey oynanamamasına bağlandı. Sizce sebepler neydi?

MC: Bence taktik önemli bir faktördü, Almanya maçının ardından yazdıklarımın arkasındayım çünkü o zamandan beri bir şey değişmiş değil. Capello birçok hata yaptı. En temel hatası elindeki hiçbir hücumcuyu doğal pozisyonlarında oynatmamak oldu, bu yüzden maçlarda hayalet gibi gezinmelerine şaşırmamak gerek. Taktiksel olarak da sahada tam bir felaket vardı. Buna rağmen Capello'nun çok ağır eleştirildiğini düşünüyorum. Hataları vardı fakat bu kadar tecrübeli ve başarılı bir teknik adamın hatalardan ders alacağına güvenmek gerek.

FF: Taktik yönüne bu kadar ağırlık vermenizin seyirci olarak futbol tutkunuzu öldürmediğini farz edip soruyorum, hangi takımları izlemekten keyif alıyorsunuz?

MC: Hayır, tam tersi! İnsanlar bunun futbolu daha keyifsiz yapıp yapmadığını soruyor fakat kesinlikle öyle değil. Bazı insanların sıkıldıkları maçları ben eğlenceli buluyorum, futbol hakkında daha fazla öğrendikçe izlemekten de daha fazla keyif alıyorsunuz. Buna eminim. Geçen sene iki takımı izlemeyi seviyordum; Roma - şık, benzersiz bir diziliş iyi işliyordu ve akıcı bir futbol oynuyorlardı. Benfica da müthiş bir takımdı, Cardozo, Saviola, Aimar, Ángel di María ve Ramires aynı takımda, beklerde de Pereira ve Coentrão. Müthiş. Şu anda Zenit ve Palermo'yu izlemekten keyif alıyorum.

FF: Zenit ve Palermo neden ilgi çekici geliyor?

MC: Zenit sisteminden dolayı ilginç bir takım: sürekli kanatlara hareketlenen ve orta saha oyuncularına alan açan bir forvetleri var. Danny de izlemesi keyif veren bir oyuncu; rahatsız edici ve çok etkileyici değil fakat çok çok yetenekli. Palermo da Miccoli ve Pastore yüzünden izlemeye değer, şu anda en beğendiğim oyuncular bunlar.

FF: Oyunun taktiksel tarafını daha iyi anlamak isteyenlere tavsiyeleriniz neler olur?

ZM okusunlar! Şaka tabii. Sanırım yapılacak iki şey var: 1. Bolca futbol maçı izlemek, 2. Futbol hakkında bolca okumak. Tabii birinci maddeye vurgu yapmam gerek.


3 comments:

  1. mstfkabakci dedi ki...

    Güzel konu ve faydalı, teşekkürler

  2. Noat Samisa dedi ki...

    Ben de çevirmeye niyetlendim, fakat sonradan biraz da başımdaki kalabalık nedeniyle üşendim. Okuyan için çok faydalı bir post olmuş, teşekkürler.

    İnsanlara diziliş, şablon, sistem denen sayıların bu oyunun beyaz kağıdı olduğunu anlatmak zor. Oyuna dair söylecek sözünü varsa hoca ya da oyuncu olarak, her 100 maçın 99'unda mutlaka bu beyaz kağıdı kullanmak zorundasınız. Dünyada ve ülkemizde ya saçma şekilde sistem gargarası yapılıyor, başarısızlığa rağmen istikrar masalları uyduruluyor ya da sayılarla belirtilen şablonlarla hala dalga geçiliyor, önemsiz görülüyor, laf salatası, ukalalık sayılıyor. ZM de bu zorluğun bilincinde olarak spesifik bir konseptte harika iş çıkarıyor. Yalnızca meraklısına hitap ediyor. Meraklısı oyunu Jonathan Wilson'ın gözüyle izledikçe aldığı keyfin katlandığını gördükçe daha oyunun taktik damarına daha da kuvvetle sarılıyor.

    Bunun bir ''futbol bakışı'' olduğunu anlatmak açısından enfes cümleler var. Bu oyun öyle pompalandığı kadar bilinmez ve aşırı sürprizli değil; bu oyunun süren bir tarihi ve ayrıca insanın gelişime açık bir aklı var. Doğru dürüst futbolculuk geçmişi olmayan Sacchi'lerin, Perreira'ların, Benitez'lerin Mourinho'ların, Houllier'lerin futbolu nasıl değiştirdiğini anlayabilmek için, futbolun oyuncu olarak dışında kalanların bu oyuna yaklaşma çabalarını ve bugün sahada olan-biteni anlamlandırabilmek için taktik tarihi okumak lazım.

  3. PVH dedi ki...

    Hazir Noat Samisa da yorum yazmisken adeta bana roportaj sorusu sosulmuscasina bir iki tespitimi de ekleyeyim o zaman.

    Turkiye'de bu isi yapan ve taktiksel analizlerini keyifle okudugum Lambuja ve Noat Samisa var. Ozellikle Fenerbahce ve uluslararasi turnuvalarda oynanan maclari yazdiklarinda buyuk keyifle okuyorum.

    Soyledikleri her seye katiliyorum anlamina da gelmesin, bazen tam tersini dusundugum de oluyor, hatta hatirladigim kadariyla Noat Samisa ile gecen sezon Fenerbahce degerlendirmelerimizde net farklar vardi. Daha da keyifli yapan bu belki. Kimseye gordugumuz seyi zorla kabul ettirmek, mac sonuclarini onceden kestirmek, bahis tuyolari vermek gibi dertlerimiz yok. Sadece sahada gordugumuz sablonlari, kaliplari ve gelenekleri konusuyoruz ve herkesin gordugu farkli olabiliyor.

    "Bu takim Tuncay'in yerini dolduramadi" diyen bir insan "neden?" sorusuna "mucadele ruhu" diyebilir ve cok da haklidir. Bu ise olayin bir yonunu aciklar bize. Mucadeleciligi en ust duzeyde olan Tuncay'i sag bek yaparsak neden tam verim alamayacagimizi aciklamaz. Oysa Alman 4-2-3-1'ini anlatirken Podolski'nin rolunu, Lahm'in yaptiklarini bu rakamlar uzerinden degerlendirmek bu takimda Gokhan Gonul'un ne kadar onemli bir yeri olduguna, neden Tuncay gibi bir adama ihtiyac duydugumuza dair cevaplar icerir.

    Ben muzisyen degilim, bu Beethoven'in 9. senfonisini dinlerken kendimden gecmeme engel degil. 9. senfoniyi dinlerken yasadiklarimi muzikten cok uzak bir dille ifade edebilirim. Diger taraftan 40 yillik bir muzisyen de senfoniyi eslerin ardindan gelen majorlerin esere kattigi isyankar ruhla degerlendirmeyi secebilir. Bunu okumak ne aldigim keyfi azaltir ne de bu degerlendirmeyi yazan muzisyenin muzigi otomatiklestirdigi anlamina gelir. Herkes gordugunu kendi gozunden yaziyor, olan biten bu.

Yorum Gönder