4 Mayıs Çağlayan


Öylesine çok yürüdük ki yollarda artık izlerimiz var. O kadar çok mücadele ettik ki, düşününce bile ateşimiz çıkıyor. 70 yaşındaki kadınlardan, pusetteki bebelere kadar, fotoğraf fotoğraf, kare kare hafımıza çakıldı. Sabaha karşı silivri, öğlen Çağlayan, Kışın Metris, mahkeme mahkeme, ceza infaz kurumlarının önünde, ellerimizde bayraklarla durduk.

Ve pankartlar, Sarı lacivert pankartlar..

Bağdat caddesi'nde, Taksim'de, Tunalı'da, Alsancak'ta, Erzurum'un ortasında, Antep'in göbeğinde, Kayseri'nin sıcağında, İstanbul Emniyet müdürlüğünün yüzüne baka baka.

Gencecik kızların, yaşlı teyzelerin, fıstık gibi hatunların ellerinde afilli afilli yükseldi bayraklar. El kadar babalar "yeter" dedi, filinta gibi çocuklar sigaralarını "başkanı bırakın orospu çocukları" diye tellendirdi.

Hikayeler, hikayeler. Akıl almaz, düş gibi.. Bir resim gibi aklımızın ucuna dercedildi.

Yıkımlar, geri dönüşler, Homer'in hikayelerinden fırlayıp gelen goller. Stoch'un o şutu bir kaleye değil bir zulmün ağlarına asıldı, Alex'in golü gol değil isyanımızın ta kendisiydi. Düştü denilen yerde kalktık, öldü denilen yerde vurduk, bitti denilen yerde kazandık. Deli eder gibi, çılgına çevirir gibi, hırsından, nefretinden gözünü dönmüşlerin içinde fırtınalar patlata patlata.

Akıl almaz şeyler gördük kardeşim. Bitmeyen rakılar, arka arkaya devrilen şişeler gibi. Gecenin bir vaktinde arkadaşlarımızın coplandığını, üstlerine su sıkıldığını gördük. Binlerce taraftarın Eskişehir'de yürütüldüğünü, "gerekirse mermi kullanabilirsiniz" diyenleri, engellemeleri, küfürleri, hakareti, biber gazını.. Taraftar kültüründen bahseden kimse, bunca mezalime karşı sesini çıkarmazken, isyan ettik, yapayalnız. İlk duruşmada, zulmün son bulması için dualar edip, "bunu nasıl yaparlar, bunu bile nasıl yaparlar" diye bağıra bağıra sokaklara vurduk kendimizi, gece gözümüzü kapattığımızda kulağımızda "sevdamıza kimse engel olamaz" diye bağıranların gürültüsü.

Çok çile çektik. Çok hukuksuzlukla uğraştık. Suç diye bağırdığımız her seferinde yalnız kaldık, başkaları suç işlerken susarken henüz savunma bile alınmadan şikeci diye karşımıza geçtiler, adalet değil kupa, hukuk değil cezanın istendiğini gördük. Konu Fenerbahçe olunca, tüm yelkenlerini yere indirenler, bir dakika durmadılar Mehmet Baransuların, Erman Toroğlu'ların yanında saf tutmak için.

Karşımızda kardeşimizi, dostumuzu, iş arkadaşımızı bulduk. Eş dost sohbetlerinde adımız "agresif"e çıktı. Ne vardı ki "şikeyi kabul etmemek için", hepimiz başımızı öne eğit, başkanı bırakacak, şikeci Fener diyerek kendi kendimize hakaret edecek, bir kaç kurban vererek bu işten kurtulacaktık. Makul ve akıllı olmamız bekleniyordu. Şekip, İlhan, Tamer, Aziz'e mi kefil olacaktık? Ne gerek vardı ki onlar için bu kadar çile çekmenin?

Akıllı davranmamayı seçtik. Makul olmamayı. Uslu bir çocuk gibi oturup söz dinlememeyi tercih ettik. İtaatsiz olmayı.

Çünkü biz Şekip'in bir de Batusu olduğunu öğrendik, İlhan'ın bir de Tuanası var. Çünkü biz Tamer'e yapılacak bir haksızlığın Kaan'ın da hayatını darmaduman edeceğini gördük. Çocuklarının yüzlerine baktık ve utandık, kıpkırmızı kaldık.

Çünkü biz dünya yansa da, kıyamet kopsa da adalet istedik. Bu haksızlığı içimize sindiremedik. Birilerini satıp, bırakıp, bu zulmün pençesinde insanlar inlerken arkamızı dönmeyi kendimize yediremedik. Vaatlere kanmadık, onlar televizyon programlarında "ne olacak başkanı bıraksalar, ne olacak kupayı verseler" diye kancıklık öğütlerken, size bu takımın alınteriyle kazandığı bir tane zırnığı bile vermeyeceğiz diye bağırdık.

Çok zaman geçti. İnsan unutuyor. Daha fenası, alışıyor bile yaşadığına.

Bıkmadık. Her Allah günü, farklı farklı yüzlerle karşımıza geçenlere karşı aynı haksızlığı aynı isyan duygusuyla anlattık.

Çok zaman geçti, az kaldı.

3 Temmuz'un hesabının 4 Mayıs'ta görülmesi için, 3 Temmuz operasyonunun faturasının 4 Mayıs'ta çıkartılması için, bir adım daha atmamız gerekiyor.

Çağlayan bizi bekliyor. Bizi bekliyor çağlayan. Şarkılarımızla, pankartlarımızla ve isyan eden kalbimizle.

Adaletsizliğe teslim olmadık, hukuksuzluğa perde olmadık, sebat ettik, manşetlerden yağan fırtınalara, ellerindeki tüm güçle saldıran canavarlara karşı savaştık.

15. round hala pistteyiz, nakavt etmek için geliyoruz.

Az kaldı..




10 comments:

  1. Adsız dedi ki...

    58.madde değiştirildi CAS davası çekildi sustuk . Aziz yıldırım çıkmaz ve FB tek çizik ceza yerse , bundan sonrası TUFAN dır . 11 aydan fazla içerde olan bir Başkanın Takımı aynı gün küme düşmelidir . Bunu kimseye anlatamayız .FB ye şüphe var bile deniyorsa , FB nin bu ligde oynaması bir trajedidir . Ve hemen düşmelidir .

  2. haute_couture dedi ki...

    ve bu saatte gözlerden yaşlar süzülür..

    değil 15, 25. round bile olsa ringde kalacağız; tek hedef nakavt.

  3. erimoc dedi ki...

    yine muhteşem zamanlama 4 mayıs sabahı bejeke yenilgisi sonrası ortaya çıkartılan etik kurulu raporu kanıtlar yok ama teşebbüslere inanmışlık var,bağlantı yok ama disiplin kuruluna sevk var.Dünkü maçtan daha önemli bir gün bu gün gereği düşünülmüştü uygulama günü bu GÜN !!!!

  4. Adsız dedi ki...

    toprağından çekilmiş kökler gibi, başkansız herşey ıssız, anlamsız. öte yandan haksızlığı gördükçe bağımız da güçleniyor sanki, topraksız da kökler büyüyor, hepimizi sarmalıyor.

    Adam hasta, ya UEFA gelirse diye korkanlar asıl ya Aziz Yıldırım a bir şey olursa diye korksalar daha iyi..Memleketini seven böyle düşünmeli....

    Bu hikaye daha yeni başlıyor. Bu böyle biline.

  5. cengo dedi ki...

    Bugün itibari ile bu davanın hangi amaca hizmet ettiği belli oldu. Maalesef gidişat kötü. Fena dağıtacaklar bizi ve yine maalesef buna karşı koyacak cesur korkusuz bir yönetimimiz yok. Allah yardımcımız olsun, işimiz Allah'a kaldı.

  6. mertaktalay dedi ki...

    Siirler yazmak cok guzel de, biraz da tersine yazilan siirleri okumak gerek.

    'Sampiyonluklarin sahada kazanilmadigini ogrenen' baskaninizi kurtarmak icin, 'Turkiye'ye yakisan Fenerli Basbakan' pankartlarindan, Zaman gazetesi yasgunu kutlamalarindan cikmayan Asbaskaninizdan, 'Adam gibi adam Recep Tayyip Erdogan'lardan bugun Cumhuruyetin kalesi Fenerbahce'ye gecis yapan alisilmis Fenerli refleksinizi sorgulayin demiyorum bak. Sadece karsida yazilan siirleri de okuyun biraz.

    Okuyun da anlayin, 'ligin de tadi kacti, keh keh 'lerden sonra 5 kirmizi kartla (simdi 'ama hakliydi kartlar' diyenleri duyar gibiyim, kartlar hakliydi da onun disindaki butun kararlar skandaldi, o kartlar cikincaya kadar) safdisi edilen rakibin elinden sampiyonluk goz gore gore gaspedilirken karsinizdakilerin neler hissettigini.

    'Besiktas anani g.tunden... ' diye baslayan tezahurat bangir bangir yayinlanirken, dalga gecer gibi 'Aziz baskan tribunlerde kufuru bitirdi' diyen spikerlerin esliginde mac seyretmenin ne oldugunu.

    Fenerbahce lehine sonuclanan butun tahkim kararlarin altinda imzasi olan Sekip Mosturoglu'nun bir gun Fenerbahce yoneticisi olarak karsimiza ciktigi gun hissettiklerimizi.

    On gun on gece yazarim. Birazcik durust olun, 'adalet istiyoruz' degil, adam gibi, 'adaletsizlik varsa en fazla payi biz istiyoruz' diye aglayin. Mart kedisi gibi hem her pisligi yapip hem sesiniz herkesten cok cikmasin.

  7. Johnny Thunder dedi ki...

    Nereye kadar sürdürmeyi planlıyorsunuz bu tiyatroyu?

    Yıllardır ha yargılandı ha yargılanacak denen, uğruna referandumlar düzenlenen Kenan Evren hala daha villasında oturur iken, bu ülkenin karanlık isimlerinden Mehmet Ağar'a kerhen 5 yıldızlı otelde 2 sene verilirken; Aziz Yıldırım ve pek çok insan aylardır, yıllardır suçlarını bilmeden; suçlarını müthiş bir kesinlikle ortaya koyacak deliller bulunmadan cezaevlerinde harcıyorlar günlerini.

    Ne kadar daha sürdüreceksiniz bu tiyatroyu?

    Özel yetkili mahkemelerde, beğenmediğiniz hakimleri davadan çekip yerlerine özel yetkili hakimler getirerek veya yine özel yetkilere sahip savcıların iddianameleri ile, çok özel gizli tanıkların verdiği ipe sapa gelmez ifadelerle daha ne kadar sürdüreceksiniz bu tiyatroyu?

    Ben söyleyeyim. Biz izlemeye bırakana kadar.

    Biz bu oyunu daha önceden gördük. Ergenekon adı ile de sahnelendi, Balyoz adı ile de, KCK adı ile de. İsimler farklı oyunun içeriği aynıydı. Ve biz hep farklı bir şey izliyormuşuz gibi izlemekle yetindik. Bir benzeri de Şike Operasyonu altında oynanıyor ve biz sadece fanatiklikten doğan bir nefretle bir takımdan ve onun yöneticilerinden iğrendiğimiz için ayağa kalkıp alkışlayabiliyoruz bu oyunu.

    Yenince, yenilince, şampiyon olduğunu zannedip timsaha yatınca, bilmemne; bunların hepsi futbolda alay malzemesi olabilir. Ama burada ailelerden ayrı konulan insanlar, babasından uzak kalmış çocuklar söz konusu. Böyle bir ortamda siz "UEFA, Cemaat, Obama da size karşı" gibi sulandırmalar yapamazsınız. Futbol gerçekten insanlık vicdanınızı karartacak kadar önemli bir şey mi? Bir kupa değer mi gerçekten bir evladın haksız yere babasından ayrı konulmasına?

    Biz Fenerbahçe taraftarları olarak bu oyunu izlemeyi reddediyoruz. Kendi çıkarlarımız adına değil, gerçekten adalet istediğimiz için. Ama her konuda devlete muhalefet eden rakipler bile konu futbol olduğunda Fenerbahçe taraftarına polisin müdahale etmesini ellerini sıvazlayarak izleyebiliyorlar. Halbuki orada yargılanan Aziz Yıldırım ya da Fenerbahçe değil, sizin vicdanınız.

    3 Temmuzdan beri müthiş bir dezenformasyon ve bilgi kirliliği var. Ve sizin önünüze atılan iddialar, o inanmayı çok istediğiniz şeylerin hepsi fos çıktı bugüne kadar. Ancak siz hala daha, Fenerbahçe batsın umudu ile, aynı kaynaklardan gelen aynı yalanlara sarılıyorsunuz. Neredeyse 1 yıl devrilecek ama siz Mehmet Baransu'yu, Talip Doğan Karlıbel'i veya Erman Toroğlu'na gösterdiğiniz itibarın yarısını Fenerbahçe taraftarına göstermediniz. Hepsi de o çok şikayet ettiğiniz Türk futbolundaki şampiyonluğa ulaşma uğruna. Değecek mi buna gerçekten? Nedir bu içinizdeki nefretin sebebi?

    Olmayan delillerin karartılabileceği ihtimali ile bu insanlar neredeyse 1 yıldır içerideler. Suçları sabit değil. Kendi rızaları ile gidip teslim oldular. Daha ne yapmalı bu adamlar? Lanet olsun adalet anlayışınıza da, etik anlayışınıza da.

    Bu olay sandığınız kadar kolay kapanmayacak ama. Fenerbahçe taraftarı var oldukça, size hep kör bir fanatiklik uğruna adaletin karşısında ; yeri geldiğinde nasıl Mehmet Baransu, Talip Doğan Karlıbel, Serhat Ulueren ve Erman Toroğlu gibi insanlarla aynı safta durduğunuzu hatırlatacaktır.

    Sevinin. Sevmediğiniz biri ailesinden, çocuklarından uzak cezaevinde çürüyor diye. Buna sevinebilecek kadar zavallısınız çünkü.

  8. Johnny Thunder dedi ki...

    @Mert,

    Aziz Yıldırım şampiyonlukların sahada kazanılmadığını bildiği için tesisleşme yoluna gitti, Fenerbahçe TV'yi, Fenerium'u kurdu. Türkiye'nin dört bir yanında spor okulları açtı, futbol dışındaki şubelere en büyük kaynakları aktardı. O yüzden kendi futbol sahasını da kendi basketbol sahasını da yaptı.

    Ama bunların hiçbiri insanların söylediği bir cümleyi kullanıldığı bağlamdan çıkarıp başka anlamlar yüklemenin hafifliğini sağlayamaz değil mi? Bir tarafta icraat, bir tarafta algı var. Birini yapmak zor, çamur atmak her zaman kolay.

    Fenerbahçe taraftarını da, Galatasaray taraftarını da, Beşiktaş taraftarını da bir bütün, kozmopolit olmayan bir topluluk olarak adlandıramazsınız. Bunların içinde az ya da çok da olarak ırkçısı da var, Tayyip Erdoğan'ı destekleyeni de, TKP üyesi de, eşcinseli de, apolitiği de. Recep Tayyip için açılan pankartı bir anda bütün Fenerbahçe geneline yaymak, ancak Ünal Aysal'ın "20 milyon Galatasaraylı AKP'ye oy verdi" deme aymazlığı ile denktir. Kaldı ki o pankartı açan grubun ve o grubun bütün bu şike davası ve Aziz Yıldırım karşısında takındığı tavrı kendin de gözlemleyebilirsin. Aynı şeyleri ısıtmadan önce bir bunları araştırabilirsin.

    Şekip Mosturoğlu konusunda hissettiğin duyarlılığı umarım kendi takımının başkanı Türkiye Kupasını o dönemki TFF başkanının babasına hastanede götürdüğünde de hissetmişsindir. Veya Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligine gidememesinde rol oynayan iki özel şahsın Galatasaray yönetiminde yer almasına da.

    Tahkim üyeleri bir takımın kongre üyesi de olabilir. Hakemlerin takım tuttuğuna inanıyorsun da buna mı inanmıyorsun? Bugün CAS'a üye olan pek çok hukukçu da Türkiye'de takımlara üyedir. Eğer Şekip Beyin tahkimde iken verdiği kararlar ile Fenerbahçe'ye avantaj sağladığına dahil bir delilin yoksa, tek yaptığın noktaları göstermek olur. Önemli olan o noktalar arasında bir çizgiyi de çekebilmek.

    Bir önceki yazımda da dediğim gibi, bir şampiyonluk değer mi gerçekten bu nefrete? 2004'te haksız yere şampiyonluk elinden alındı diyorsan, buyrun camianız başvursun o kupayı almak için. Yıldız niyetine saydırdığınız iki şampiyonluktan biri yerine geçsin. Kişisel ithamlarınızla bugünkü durumu bir tutma gafletine düşmeyin ama. Bugün insanlar 10 aydır hapiste ve sen 2004te elinden alındığına inandığın bir şampiyonluk için bunu bir insana reva görüyor isen, gelip burada adaletten ve vicdandan söz etme.

  9. emre dedi ki...

    Mert, sen kendi okuduğun şiirinin gerçekliğine sonuna kadar inanabilirsin, aynı bizim bu şiiri 5 para etmez bulduğumuz gibi, bunda yanlış bir şey görmüyorum. İyi de kardeşim bi şiir yazıcam diye bu kadar mı sapla samanı karıştırılır, bu kadar mı vicdanınızı yitirip izansız olabilirsiniz. Burada geçen sene Fenerbahçe'nin şampiyonluğunun alınıp herhangi başka bir takıma verilmesini konuşuyor olsaydık, iddia ettiğin şeyleri konuşabilirdik, ama şu anda 60 yaşında binbir türlü hastalığı olan bir adamın içerde tutulmasını konuşuyoruz, bir kız çocuğunun 10 aydır babasına hasret kalmasını konuşuyoruz. Bu kadar mı vicdansız olabiliyorsunuz. Fenerbahçe'ye olan nefretiniz bu kadar mı adamlığınızı aldı sizden? Çüş be çüş.
    Birde bu Fenerbahçe'li başbakan çığırtkanları durumunu açalım. Hiç merak etme o lafı edenler hala o laflarının arkasında, hala meydanlarda stadda Aziz Yıldırım lehine bağırmayı engellemekle meşguller, hala o Fenerli başbakanın peşindeler. O asbaşkanımız hala hükümetin peşinde dolanıyor bizim namusumuz olan CAS davasını geri çekiveriyor. Hiç değilse hala şiirlerini hala ezberden okuyorlar.

  10. mertaktalay dedi ki...

    Herkes kendi okudugu siirin en gercek olduguna inandigi icin butun mesele bu sekilde algilaniyor zaten. Yazdigim yaziyi bugun yazsam, kelimelerin koselerini torpuler yazardim bu baglamda ozur dilenecek birsey varsa ki gordugum kadariyla var, ozur dilemis olayim. Ama fikirlerim degismez.

    11 yillik bir kongre uyesi ve bircok Besiktas platformunda aktif gorev alan bir taraftar olarak 'kendi baskanim'la ilgili bir parantez acayim, kendisi eylemleriyle 100 yili askin camianin butun degerlerini ayaklar altina almis, sadece Besiktas icin degil Turk futbolu icin baslibasina zarar bir adamdir. Imza topladik, web sitesi kurduk, tezahurat yaptik gitsin diye. Elimizden bu kadar geldi, yoluna cikip dovecek halimiz yoktu. Besiktas gozluklerimizle yaptigi pislikleri aklamaya calismadik. En azindan akli basinda olanlarimiz. Belki simdi camialarin baskanlarina karsi takindiklari tavir konusunda neden temel bir fark var onu gormeye yardimci olur. Bugun su durumda hala 'Besiktas Drogba'yi alsa dertler biter' diyen adamlarin icinden destekleyenleri de vardir hala, ama konumuz ve kiyasimiz onlar degil, kendini daha bilincli taraftarlar olarak goren bizlersek eger, arada boyle bir fark var.

    Her Fenerbaceli arkadasimin bu davanin sacmaligi, politik boyutlari vs. fikirlerine saygi duydum, destekledim. Sapla samani ayirmak kaydiyla, ve Aziz Yildirim ve Sekip Mosturoglu gibi adamlarin butun eylemlerinin de bu dava vasitasiyla aklanmamasi sartiyla.

    Fenerbahce sevginiz uzerinden kullanildiginizin, bu adamlarin sahsi tutarsizliklarinin arkasina kamuoyu destegi alabilmek icin, Ulker'le sacma sapan sponsorluk anlasmalari yapilirken, Basbakan'a Alex formasi goturulurken, Basbakan dedi diye saha kapatma cezasi jet kararla kalkarken akillara gelmeyen Cumhuriyet sevdasinin, simdi zorla akliniza sokulmaya calisilmasinin farkinda olmanizi dilerdim, kullandiginiz Turkce'den hareketle akli basinda insanlar oldugunuzu dusunerek.

    Yukarda gordugum kadariyla bir cevabiniz olacaksa muhtemelen 'sizin de sponsorunuz cola turka'idi' gibi birsey olacak. Biz bulasik telleriyle soktuk onu formamizdan. Belki gordunuz, bildiniz, belki bilmediniz. Bugun Besiktas'in biz tepki koyduk diye 3. formasi Turuncu renkte degil. Sampiyon oldugunun ertesi gunu Yildirim Demiroren'i protesto eden adamlariz. Kupa amcaya gittiginde verilen tepkileri anlaymaya buradaki kutucuk yetmez.


    Sekip Mosturoglu ve Aziz Yildirim tutuksuz yargilansin mi? Beraber yuruyecek kadar desteklerim ki evet. Bu adaletsizligin vicdanina dokunmadigi adam zaten adam degildir. Ama medya gucuyle, taraftar baskisiyla bugune kadar olan butun pislikler de bu vesileyle aklansin mi? Ona cevabim hep hayir.

Yorum Gönder