Damat Ferit Güzel Adamdı. Nihat Özdemir de Öyle.



3 Temmuz'dan bu yana yaşanan süreci "Fenerbahçe'nin Kurtuluş Savaşı" olarak nitelendiriyoruz. Haklı bir benzetme. Tabii bu, Fenerbahçe'nin başına gelen ilk muhasara değil, son da olmayacaktır. İrili ufaklı her devletin kaderinde olan şeyler, asırlık camiaları da buluyor bir şekilde.

Bu acı duruma "Çilemse çekerim, kaderimse gülerim" diye yaklaşmak mümkün ama maalesef sözün devamını "İstedim vermediler, 'sen şoförsün' dediler. Emeğimiz bilek zoru, Allah'ım sen bizi koru. Aşk bir sudur, iç iç kudur. Aşkı çekene, derdi bilene sor. Aşk çekenin, yol gidenin. Kabahat sende değil, seni sevende. Naaber?" diye getirip, Çiçek Abbas'a atıf yaparak gülümsemek mümkün değil. Çünkü savaş zor ve cephesi birden çok.


"Yargıya intikal etmiş bir konuda yorum yapmamak" kadim bir Türk geleneği olma yolunda hızla ilerliyor. Fenerbahçe yöneticileri de bu geleneğe istinaden geri durup, son yapılan mitinge kadar taraftarla yan yana gelmemeye gayret gösterdiler. Aslında "ortalarda gözükmemeye" desek daha doğru olur.

Tabiidir ki hem çeşitli iş kollarıyla iştigal edip, hem bu işler yüzünden "halife postu bürünen" yüce devletluların kapı kulu konumunda olup, hem de sıradan cumhuriyet kullarıyla bir araya gelmek ve onların keskin tepkilerine "Helal be" sayhası çıkarmak, müstakbel ticari süreçler için iyi bir fikir sayılmazdı.

Olağanüstü zamanlarda, olağanüstü korkular olağandır. Korkan, korktuğunu kolay kolay söyleyemez. Zira korku boku, başka şeye benzemez.

Fenerbahçe taraftarı pek korkmaz ama korkanın halinden anlar. O yüzden "yöneticiyim ben" diye toplantıda deri koltuğa oturmayı bilip, her kriz döneminde taraftardan kaçan ve FBTV'nin ekranına necefli maşrapa koyduran bu insanları hoş gördü taraftar.

İki şekilde formül haline getirecek olursak:

Fenerbahçe Taraftarı (Bağdat Caddesi'nde birikti. Köprüye yürüdü. İstiklal Caddesi'ne çıktı. Topuk Yaylası'na tırmandı. Kadıköy'de toplandı. Fenerium'ları istila etti. Taraftar kartlara saldırdı. Kombineleri yağmaladı.)

Fenerbahçe Taraftarı = Dik Duran Sarı-Lacivert İnsanlar Topluluğu

Peki "sadrazam" sıfatıyla "susması taraftarca hoş görülen yönetici taifesinin" başına geçen Nihat Özdemir ne yaptı? Elhak susmadı. Sussa daha iyiydi ama susmadı.

Ağladı.
İstifa etti.
Geri döndü.
Taraftar Lig TV'ye tepki yağdırırken "Decoder alın" dedi.
En son olarak da "Aman. Siz amanı bilir misiniz? 58. madde değişsin, yanarız alimallah" diye tutturdu.

Aslında sorun Nihat Özdemir'in bu tarz davranması değil. Onun görevi bu. Yapabileceği bu. Çünkü Nihat Özdemir sadece "özerk" bir insan. İç işlerinde bağımsız, dış işlerinde birilerine fena halde bağlı.

Fenerbahçe için birinciye gelen sorun, tek cepheyi gözüne kestirip, diğerleri için "Satayım anasını" diyen kitle. Halbuki bu savaş tek cepheli değil.

İçerideki "Ne olursa olsun da şu Kızıl Sultan gitsin" muhalefetini zikretmeye gerek yok. Bu şartlarda bile o zihniyet kifayetsizliği sürüyorsa, onları konuşmaya değmez.

Ama ya işin "icra makamı" ayağı?

Pazar günü mitinge niye uğramadı Nihat Özdemir? Başka bir farizesini mi yerine getiriyordu? Yoksa olası tepkilerden mi çekindi? Bundan sonra tepki görmemek için Olimpos Dağı'na mı çekilecek?

Hadi bunlar işin Nihat Özdemir ayağı. Bir de diğer tarafa bakalım.

Nihat Özdemir mitinge gelseydi de bir şekilde tepki görseydi. Ne olacaktı? Fenerbahçe'de Aziz Yıldırım'ın tribün politikaları ve grupların kendini öz eleştiriden muaf tutması sebebiyle iyice keskin bir hal alan "münferit - grup mensubu" taraftar ayrımı bir patlama mı yaşayacaktı? Kim bilir.

Bu soruları, 3 Temmuz'dan bu yana camianın kanaat önderi haline gelmiş isimlerin oturup bir düşünmesi gerekiyor.

Yazının başında "3 Temmuz'dan bu yana yaşanan süreci 'Fenerbahçe'nin Kurtuluş Savaşı' olarak nitelendiriyoruz" demiştim. Düzene karşı çıkarken, düzenin Fenerbahçe'ye vekaleten atadığı isimlerin karşısında durmamak, bu savaşın anlamından çok şey götürebilir.

Ankara hükumetinin, savaş sırasında ardı ardına çelme takmaya çalışan Damat Ferit için, "Yolumuza taş koymaya çalışıyor, diye düşünmeyin. Aslında iyi adamdır. Onun çevresi kötü. Savaş mavaş derken, sinirleri de bozuldu. Gidip gelmesi, bizimle uğraşması falan hep ondan. Şu işler geçsin, beraber bir Pera'ya akalım. Çok kafa adamdır Ferit. Valla lan!" diyen bir üyesi var mıydı acaba?

Kemal Tahir'in, "Devlet Ana" romanında, Kel Derviş'e söylettiği sözler geliyor aklıma:

"Yürümeyince yol alınmaz ya, doğru yolu tutmalı... İstemeyince ele geçmez ya, helaldan istemeli, haramdan değil... İğreti ata binmekten binmemek yeğ... Nâmert ipiyle derine inmemek yeğ... Kötü yoldaştan tek gitmeli, kötü avrattan tek yatmalı..."

Mesele budur.


10 comments:

  1. NoktasizvirguL dedi ki...

    Sonunda birilerinin nihat özdemir'e ve diğer yönetim üyelerine karşı da durduğunu görmek güzel. Bu takım bizim madem, madem biz ayakta tutuyoruz biz besliyoruz, biz sahip çıkıyoruz, içimizdekilere karşı da kendimizi ve takımımızı savunmalıyız. Bu savunma saldırı şeklinde de olabilir ancak Aziz Yılmaz gibi fırsatçı ve ahlaksız kesimlerin de bizi kendine destek görmemesini sağlamalıyız.

  2. mcD dedi ki...

    http://www.youtube.com/watch?v=kNO9PIUomBY nihat özdemir konuşurken

  3. gumgumok dedi ki...

    Dekoder meselesinden beri Nihat Özdemir ve tayfasının, taraftarı pek takmadığı ya da fevri davranan, kriz nedir bilmeyen, stratejik düşünmeyen bir güruh olarak gördüğü ortada. Kendilerine, resmi siteye koydukları fakat anlamını pek anlamadıkları İslam Çupi'nin sözlerini hergün hatırlatmak lazım. Fenerbahçe kendileri için bir sosyal statü, bir iş yürütme mecrası, bir eğlence kulübü olabilir. Fakat geç olmadan anlamaları gereken şey; Fenerbahçe taraftardır, halktır, sokaktır, tribündür, kadındır, çocuktur, Lefterdir, Rıdvandır, Candır, Aykuttur. Fenerbahçe değerlerini dekoder paralarıyla, bir alt ligte oynamayla falan ölçemezsiniz. Endüstriyeliniz batsın, futbol ve çubuklu bizde kalsın.

  4. Sherlock1907 dedi ki...

    Nihat ozderimin başından bu yana orta oyunun kullanılan bir piyon oldugunu adım gibi biliyordum zaten bu yazıylada yalnız olmadıgımı ve dusuncelerimin hakli yonde oldugunu tescillemis oldum.. guzel tespitler renkdas ellerine saglik...

  5. samael dedi ki...

    Kulüp içi organizasyon ve motivasyon işi Nihat Özdemire kaldıysa yandığımızın resmidir.

    Bunun yanında, geniş bir taraftar kitlesininde vucüt bulan bir düşüncenin (bu şekilde düşünmeyenlerde var elbette) tam tersini, farklı şekillerde dile getirmek dengeleri gözetmekten farklı birşey. Kırk yılın pire için yorgan yakan Ali Şen i de böyle buyurmuştu; "kavga etmeyin, konjektüre göre hareket edin..."

    Kavga, doğru bildiğin yolda mücadele etmek mi2"dir? yoksa haksızlık olduğunu düşündüğün bir durumda sesini yükseltmek mi?

  6. Adsız dedi ki...

    yazılanlara katılmıyorum.

    Nihat Özdemirin eleştirilmesini anlıyorum. Şahsen çizdiği yönetici profili bana da sempatik gelmiyor, açıkçası yönetim kurulunda da bu şekilde düşünenler olabileceğini tahmin ediyorum.

    Buna rağmen, canarino tarafından verilen tarih örneklerinden de gidersek, kazanılan her savaşta, her cephede muzaffer komutanların önderliğinde tek yönlü tek duruşlu bir direnişin zaferi getirdiğini söylemek zor. Kapalı kapılar ardından bize dost gözükenin düşman, düşman gözükenin dost olduğu, damat feritlerin, vahdettinlerin bile bilerek ya da bilmeyerek sürece katkıda bulunduğunu söyleyebiliriz, şeytan detaylarda gizli.

    Bu söylediklerimden Nihat Özdemir'in Fenerbahçe adına büyük, eksiksiz bir plan doğrultusunda çalıştığını ima ettiğimi düşünmeyin, tek söylemek istediğim bu çok seslilik, bu farklı yorum ve düşüncelerin de bu süreçte önemli olduğudur. Bütün yöneticilerimizin tek bir ağızdan aethewulf gibi mitingde konuştuğunu düşünün….biliyorum, kulağa hoş geliyor ama pratikte bizi getireceği noktanın pek olumlu olmayacağı düşüncesindeyim.

    Fenerbahçe farklı zümreleri, farklı düşünceleri, sosyoekonomik gerçeklikleri barındıran bir camia. Fenerbahçenin bulunduğu ülkede de halkın yarısının oy verdiği çok kuvvetli bir iktidar ve onun yanında ve ülke kurumlarının içinde yer alan örgütlü, gayrı-resmi bir yapılanma da cabası. Bu araziye uygun taraftarımız da yöneticimiz de olacak. Nihat Özdemir’e tepki belki normal, ama olayları bu gerçeklikte değerlendirirsek tepkinin dozunu daha iyi ayarlayabiliriz diye düşünüyorum. Nihayetinde Nihat Özdemir forumlarda yazı yazmıyor. Sırtındaki küfe çok büyük. Yıllardır yöneticilik yapıyor, cebinden, zamanından, hayatından harcıyor. Bugünde eminim hepimizden daha büyük stresler altında. Ben 10 yıllık yöneticiyi ağladı, istifa etti diye eleştirmem. Yolda zaaf gösterenlerin vurulduğu bir kontra gerilla harekatı değil bu, bütün renkleri ve farklılıklarıyla bir Fenerbahçe duruşu, ve Nihat Özdemir her ne olursa olsun bugün hala sarı-lacivert tarafta.

    “İçimizi” eleştireceksek eğer Nihat Özdemir e gelene dek daha kimler var… Aziz Yılmaz denen bir adam hakkında bir kelime yazılmamışken bu süreçte Nihat Özdemir i damat Ferit yapmak bana vefasızlık, tek tip yönetici yaratma özlemi gibi geliyor, kusura bakmayın. Tarihi kendi şartları içinde, olabildiğince çok bilgiye vakıf olduktan sonra yorumlamak daha doğru olacaktır diye düşünüyorum.

  7. Okechukwu dedi ki...

    Milliyet'in internet sayfasında mitingle ilgili verilen haberde, katılan yöneticiler arasında Nihat Özdemir'in de ismi verilmişti. Sizce masum bir hata mı bu yoksa bilinçli olarak yanıltmaya, Özdemir'in üzerindeki tepkileri azaltmaya yönelik bir hareket mi?
    İçerde bizden birileri olsun ve de güçlü kalsın mı yoksa dertleri.

  8. momos dedi ki...

    ben de nihat özdemir'in acımasızca eleştirilmesine katılmıyorum. saflık olabilir belki ama iş hayatında kazanacağı ihaleler sebebiyle yumuşak bir tavır sergilediğini de düşünmüyorum. bence nihat özdemir kişilik olarak uzlaşmacı bir kişilik, bunu bir zayıflık veya yavşaklık veya işbilircilik olarak nitelemek kişiye kalmış. bana göre bu tavır bir tercihtir. özdemirin ağlarken samimi olduğuna inanıyorum çünkü geçmişte de duygusal anlarda kolay boşalma yaşadığını gördük. iki ana eleştiri noktasında özdemiri savunmak isterim.

    1 - dekoder açıklaması mevcut koşullar içinde doğru bir açıklamadır kanımca. şl hakkı gaspı sonrası yayın geliri kulüp için hayati öneme gelmiştir ve bence olaylar içindeki en masum kurumlardan biri olan digitürkün de zararının tazmin edilmesi için ödemeleri düşürme haklı talebi fbyi büyük bir mali krize sokabilirdi. süreci kötü yönetmiş bir tff yüzünden çok daha büyük bir kaos ortaya çıkabilirdi. ben şahsen kulübüm amatöre de düşse desteklerim ancak fenerin şu anki konumu çok büyük bir emeğin sonucudur. bir kumpasın sonucu tüm emeklerin heba olmasına gönlüm razı olmaz. belki de asıl hedeflenen de budur zaten. zannımca bu hedefin peşinde koşturanlara bir cevap olarak bile dekoder alınmalıydı. bu lig parayla dönüyor ve her ne kadar halen para yönetimi beceriksiz yöneticilerin elindeyse de zamanla elbet paralar doğru yerlere harcanmaya başlayacaktır. ligtv yi yayın kalitesi yüzünden eleştirip dekoder iptal edebiliriz ancak ligin hileli olması veya fbnin haksızlığa uğratlmasında ligtv nin ne suçu var? fbyi küme düşürmeyen tff yerine lig tv mi düşürseydi?

    2 - çok konuşulan özdemir'in küme düşürmenin kaldırılması talebi bir kandırmacadır. çarpıtmadır. özdemir'in savunduğu şudur, tff talimatının mevcut yapısı şikeye dair tüm suç ve teşebbüslerine eşit bir ceza olarak küme düşürmeyi getirmektedir. bence bu da bir adaletsizliktir. teşebbüsün ve şike girişimlerinin yönetici kadrosu harici yapılmış olmasının cezası küme düşürme olmamalıdır. özdemir'in de savunduğu bu suçlara ceza olarak puan silme veya başka tür cezaların getirilmesidir. haklı bir talep olduğuna inanıyorum çünkü hukukta cezada da bir adalet olması gerektiğini düşünüyorum.

    özdemirin iktidar ilişkilerini bilmem. şirketinin kirli pazarlıklarını da bilmem. beni ilgilendiren şahsının fenerbahçemize verdikleridir ve canla başla çalıştığına inanıyorum.

    son olarak şünü da söylemek isterim, bazı gerzekler özdemir'in sözde küme düşürülmeme talebinin şike ispatı olduğuna inanıyorlar. oysa varsa eğer bir şike bunu yapan özdemir değil, iddianamede bile bu kadar ileri gidilmemiş, üstelik mevcut yönetimin eğer şike ile ilgili biraz şüpheleri olsa (tutuklular ile görüşmelerinden veya dışarıda olanların tanıklıklarından ötürü) olayı örtmek değil şike yapanları yargılamayı seçeceklerinden eminim. şunu unutmayalım bahsettiğimiz insanlar saygın iş adamları ve böyle bir lekeye çanak tutmuş olmakla asla anılmak istemeyeceklerdir.

  9. MustafaS dedi ki...

    Nihat Özdemir'in hareketlerini su süreçte çok beğendiğimi söyleyemem. TFF nin şike ile ilgili yönetmeliğinin değişmesi konusundaki açıklamalarını da doğru bulmuyorum. Sonuçta bu açıklamalar Fenerbahçe düşmanlarının eline koz veriyor. Sanki suç işlemişiz de yırtma peşindeyiz gibi geliyor. Nihat Özdemir'e sadece şöyle bir düşüncesi varsa hak veririm : "Arkadaş biz şike yapmadık ama Aziz Yıldırım'ı ortadan kaldırmayı kafaya koymuşlar. Bu uğurda, gerekirse sahte delillerle şike yaptı izlenimi verip kulübü de yakacaklar. Bunlara fırsat vermemek ve en az zararla süreci atlatmak için yönetmelikleri değiştirmemiz lazım! Yoksa yönetmelik böyle deyip küme düşürecekler!"

  10. fishersad dedi ki...

    bence nihat özdemir sürecin içerisindeki bir piyon. taraftar açısından hoş bir duruşu yok. ancak sanırım (uygun olduğu-gönüllü olduğu için) ona bir rol biçilmiş, o rolünü oynuyor. bu rol bütün içerisinde aslında büyütülmeyecek bir figür. elbetteki tepki konulmalı ama bence nihat özdemirin oynadığı ROL bilinçli planlanmış gibi. satranç takımındaki KALE gibi bir rolü var. ben burdayım, böyle düşünüyorum, ılımlıyım, çok agresif değilim, rok sırasındaki görevimi yaparım vs...
    DİRENİŞİN PLANLANMIŞ TARAFINDAKİ BİR OYUNCU. (adını duymadığımız, medyaya yansımayan, işgören bilemediğimiz diğer oyuncular gibi)
    DİRENİŞİN PLANLANMAMIŞ AMA GÜÇLÜ YÖNÜ, TARAFTAR PROFİLİ tarafından genel olarak istenmeyen bir rolde nihat özdemir.

    BİR SATRANÇ MAÇI İZLİYORUZ.
    BEYAZLAR OLDUĞUMUZU BİLİYORUZ!
    ŞAHIMIZIN TEHDİT ALTINDA OLDUĞUNU DA BİLİYORUZ!
    ŞAH ÇEKİLMİŞ...
    hamle sırası bu yakada... bekliyoruz.

Yorum Gönder