Total Şov, Kusursuz Eğlence
Arda'nın -50'inci dakika şovundan bir kare, genç yetenek Aydın kadrajda
Fenerbahçe futbolu çok ciddiye alıyor, futbol oynuyorlar, çok sıkıcılar, hiç eğlence yok. Oysa tarihin en iyi hücum hattı öyle mi? Futbolun eğlence olduğunun farkındalar, taraftarı eğlendirmek, coşturmak, kahkahadan koltuktan düşürmek ilk vazifeleri. Futbol oyunu çok ciddiye alınmaması gereken, şova aracılık etmesi gereken bir oyun, amaç değil. Yer yer sirke bile çevirmek lazım ortamı.Örneğin Arda. Müthiş bir şov. Geçen sene Fenerbahçe tribünlerine uzak köşeden bile hareket çekerek ortamı şenlendiren Arda kardeşimiz bu sene tarihin en iyi hücum hattı da gelince profesyonel eğlendiricilik işine giriş yaptı. Maç öncesi yaşanan hafif itişmeyi kullanarak şova başladı. Muhtemelen daha "merhaba"yı bile öğrenmeyen Cristian'a "adam ol" diyerek mahallesinin en dibinden bucağından getirdiği delikanlı argosuyla adeta göz doldurdu. Genç kardeşimiz Aydın da bu yolda önemli aşama kaydetmiş. Arda taraftara görsel bir ziyafet sunarken ortama sekerek geldi. Futbolseverler bu yeni tekniği çılgınca alkışlıyordu, tribünde birbirlerine "çok genç ama doğaçlama yapıyor, gelecek var" diyen beyefendiler bu ikilinin şovuyla adeta mest oldu. Aydın, Kazım'ın darbesiyle uçarken Amerikan güreşi tekniğini kullanıyor, sanki ayağındaki yayla yerinden 3 metre geriye fırlıyordu. Bu kadar erken, bu kadar kusursuz eğlence kendi kendine ortaya çıkmış olabilir mi?
Müthiş yaratıcılık, sınırsız eğlence
Örneğin Keita. Doğuştan gelen bir yeteneği var, tekniği Allah vergisi. Peki böyle kusursuz bir teknik tesadüfen ortaya çıkmış olabilir mi? Daha önce sahada yere yığılan ve içimizi yakan futbolcuların hareketini çok iyi kapmış, hep bizi üzmesin ben sizi eğlendireyim diyor. Kafasına gelen bir madde yüzünden gözünü tutuyor, sonra can veriyormuş gibi ellerini yana bırakıyor. Oscarlık bir performans, harika bir oyunculuk tekniği ile birleşince futbol sadece futbol olmuyor, taraftarı eğlendirme görevini yerine getiriyor. Daha önce sahaya atılan maddeleri alıp hakeme götüren, hatta bu yüzden sarı kart gören (örnek: Guiza) oyuncu gördük. Tabii ki üst düzey bir oyuncunun bu kadar klişe bir hareket yapması beklenemez. Maddeleri alıyor ve aman Allah! Topu da kapıp kenara koşuyor. Doğaçlama yeteneği ve futbol zekası bu kadar üst düzey başka oyuncu gelmemiştir bu ülkeye. Tarihin hücum gücü en yüksek oyuncusu olmalı! Tam taraftarların ağzından "çok yetenekli, çok eğlendik, eğlenmekten geberdik" cümleleri dökülürken şov bitmedi diyor. Daha önce salladığı fakat Sancak'a denk getiremediği yumruğu Carlos'a vuruyor. Vuruş tekniği açısından kusursuz, futbol futbol olalı böyle oyun görmemiştir, adeta görsel bir şölen.
İki tam burgudan sonra başarılı bir dalış yapan Servet'in puanları 10-10-9-7-10
Bitmedi, sadece hücum mu? Kazım, ilk yarının ortasında bir pozisyondan sonra Servet'e dönüp "you are big guy" diyor eliyle de boyunu gösteriyordu. Kendisi Türkçe'ye hakim değil fakat biz çevirelim "kız gibi oynama" diyor. Dağ gibi Servet ve ekürisi Gökhan Zan, Kazım yanlarına 2 metre yaklaşınca 3 burgu ardından 2 salto, saltonun ardından 45 derece eğimli durup burguyla bitirmek gibi zorluk derecesi üst düzey hareketlerle futbol şov yaptılar. Özellikle Gökhan'ın ilk yarının son dakikasında kendi ceza sahasına balıklama atlaması gelecek nesillere anlatılacak güzellikte bir şovdu. Forvet oyuncularının rakip ceza sahasına balıklama dalmasını çok gördük (klasik bir hareket olsa da mahrum bırakmadığın için teşekkürler Nonda), fakat 3 kişinin arasındaki tek oyuncudan korkup kendi ceza sahasına dalanı ilk kez görüyoruz. Böyle yaratıcı, böyle teknik bir hareketi ancak "görsel şov" futbolu bizlere sunardı.
Diğer tarafta ne var? Kuru kuru futbol. Sahada top oynamaya çalışan adamlar, pas falan yapıyorlar, topu çevir babam çevir, ne bu? Bu Fenerbahçe adamı kanser eder. Futbol dediğin taraftarı eğlendirmeli, Daum, aklını başına devşir, biz de total eğlence isteriz, paramızla rezil ettin bizi.
26 Ekim 2009 08:45
süper bir yazı olmuş, tebrikler
26 Ekim 2009 11:12
Hem büyük Türk milliyetçisi, hem de adam... Bazı şeylerin lafla ne de güzel yapıldığının bir kanıtı (!) olarak Arda Turan.
26 Ekim 2009 11:24
Bir Galatasaray taraftarıyım ve Fenerbahçe'nin hak ederek kazandığına inanıyorum ancak yazınızda katılmadığım hususlar var. Arda'yla başlayayım. Cristian'a söylediği "adam ol adam" lafı tam bir utanç vesilesidir. Dediğiniz gibi yaşadığı yerin kabadayılığını sahaya yansıtışıdır ancak Baroni'nin hele ki misafir ağırlayan Baroni'nin Arda'yı itmesini basit bir itekleme olarak değerlendirmek taraflılıktır.
Keita'nın Carlos'a attığı yumruk değil futbol dışı, insanlık dışıdır. 6 ay ceza deseler üzülmem. Ancak yazınızda Keita'ya gelen plastik su bardağını küçümsemeniz taraflılıktır. Bu işin Sami Yen'i Kadıköy'ü olmaz.
26 Ekim 2009 14:20
tutmayın küçük enişteyi
26 Ekim 2009 15:20
Keita'ya gelmeyen, hatta özellikle gözüne gelmeyen plastik su bardadığını küçümsemek ironidir bence.
Ha atanın allah belasını versin o ayrı.
26 Ekim 2009 18:19
Her yeni Galatasaray hocasının ve her yeni Galatasaray kalecisinin Fenerbahçe stadında yenilip, ezilip bu atmosferi ve bu acıyı tatma hakkı vardır. Bu hak onlara futbolun anayasası tarafından verilmiştir. Haklarına saygılıyız. Ayrımsız yeniyoruz, eziyoruz. Teşekkürler Fenerbahçe. Çok sağol Galatasaray.
26 Ekim 2009 19:45
Bu blogda yazılanların "taraflı" bulunması da ayrı enteresan.Yazan adam Fenerbahçe "taraftarı" zaten.Blogun "tarafsız olmak" gibi bir kaygısı yok.Adam ne yapsın istiyorsunuz onu da anlamıyorum."Aman taraflı zannedilmeyeyim" diye her yazısında 6s'lilerin ağzına bal mı çalsın? Taraflılıkmış...Aman ne ayıp ne ayıp...
26 Ekim 2009 20:49
Sevgili Griffith burada blog nasıl olmalı bunu tartışmayacağım. Ancak düşüncelerini yazıya döküyorsan düşüncelerini tartacaksın, biçeceksin diye düşünüyorum. Arkadaş ortamında sevip sevmediğin şeyleri rahatlıkla söyleyebiliyorsun. Hatta bir rakipten nefret edişini küfürlü sözlerle dahi dile getirebiliyorsun. Popüler bloglardaysa ayrı.
Ben yazıyı kaleme alan arkadaşımın objektif değil yanlı yorum yaptığına inandığımı belirttim. Bunu da sebepleriyle dile getirdim. Katılanlar olacağı gibi sizin gibi katılamayan lar da olacaktır. Ayrıca sizin tabirinizle ağızlara bal çalmak, şirin görünmek adına bir şeyler karalayacaksak bırakalım bu işleri...
26 Ekim 2009 20:57
Keita'nin kafasina madde atilmasina hos baktigimizi iddia etmek basbayagi bizi asagilamaktir. Siz de baskalari gibi bize dupeduz hakaret etmekten geri kalmamissiniz. Elestirilen sey Keita'nin yaptigi numaradir. Hakemleri etkilemek icin cok ciddi yaralanmis gibi yerde yuvarlanip darbe almayan yerine darbe geldigini iddia edersen sahtekarlik yapmis olursun, bu da elestirilir. Yoksa madde atana da lazer tutana da lanet olsun. En bastaki olayda da Cristian'in Arda'yi itmesi basit bir itmedir, kolunu bir metre sallayarak, gerilerden kosarak gelip vurarak yaptigi bir sey degildir, yollari kesisince eliyle itmistir. Arda daha sonra tribunune gidip donmus, bir dakika sonra Cristian'a kufurler yagdirarak kavgayi baslatmistir. Ustelik yazida ne Cristian'in yaptigi ne madde atilmasi savunuluyorken bu sekildeymis gibi gostermeniz bizim degil sizin tarafgirliginiz. Keita gibi yapmayin, olmayan seyler olmus gibi gostermek sahtekarliktir.
26 Ekim 2009 21:08
Sevgili PVH
"Örneğin Arda. Müthiş bir şov. Geçen sene Fenerbahçe tribünlerine uzak köşeden bile hareket çekerek ortamı şenlendiren Arda kardeşimiz bu sene tarihin en iyi hücum hattı da gelince profesyonel eğlendiricilik işine giriş yaptı. Maç öncesi yaşanan hafif itişmeyi kullanarak şova başladı. Muhtemelen daha "merhaba"yı bile öğrenmeyen Cristian'a "adam ol" diyerek mahallesinin en dibinden bucağından getirdiği delikanlı argosuyla adeta göz doldurdu. Genç kardeşimiz Aydın da bu yolda önemli aşama kaydetmiş. Arda taraftara görsel bir ziyafet sunarken ortama sekerek geldi. Futbolseverler bu yeni tekniği çılgınca alkışlıyordu, tribünde birbirlerine "çok genç ama doğaçlama yapıyor, gelecek var" diyen beyefendiler bu ikilinin şovuyla adeta mest oldu. Aydın, Kazım'ın darbesiyle uçarken Amerikan güreşi tekniğini kullanıyor, sanki ayağındaki yayla yerinden 3 metre geriye fırlıyordu. Bu kadar erken, bu kadar kusursuz eğlence kendi kendine ortaya çıkmış olabilir mi?"
Bu paragrafta Cristian'ın hareketinin tasvipe dilmediğini belirten bir cümle bulabilir misin?
"Örneğin Keita. Doğuştan gelen bir yeteneği var, tekniği Allah vergisi. Peki böyle kusursuz bir teknik tesadüfen ortaya çıkmış olabilir mi? Daha önce sahada yere yığılan ve içimizi yakan futbolcuların hareketini çok iyi kapmış, hep bizi üzmesin ben sizi eğlendireyim diyor. Kafasına gelen bir madde yüzünden gözünü tutuyor, sonra can veriyormuş gibi ellerini yana bırakıyor. Oscarlık bir performans, harika bir oyunculuk tekniği ile birleşince futbol sadece futbol olmuyor, taraftarı eğlendirme görevini yerine getiriyor. Daha önce sahaya atılan maddeleri alıp hakeme götüren, hatta bu yüzden sarı kart gören (örnek: Guiza) oyuncu gördük. Tabii ki üst düzey bir oyuncunun bu kadar klişe bir hareket yapması beklenemez. Maddeleri alıyor ve aman Allah! Topu da kapıp kenara koşuyor. Doğaçlama yeteneği ve futbol zekası bu kadar üst düzey başka oyuncu gelmemiştir bu ülkeye. Tarihin hücum gücü en yüksek oyuncusu olmalı! Tam taraftarların ağzından "çok yetenekli, çok eğlendik, eğlenmekten geberdik" cümleleri dökülürken şov bitmedi diyor. Daha önce salladığı fakat Sancak'a denk getiremediği yumruğu Carlos'a vuruyor. Vuruş tekniği açısından kusursuz, futbol futbol olalı böyle oyun görmemiştir, adeta görsel bir şölen."
Peki bu paragrafta taraftarın attığı pet şişeyi eleştiren tek bir ibare bulabilir misin?
İşte eleştirmeye çalıştığım tam da buydu. Galatasaraylı futbolcuların hareketlerini asla tasvip etmiyorum ve kınıyorum Arda ve Keita'yı ancak bir Fenerbahçelinin de yapılan yanlışları kabullenerek özeleştirisini yapmasını beklerim.
Doğrusu budur bana kalırsa.
26 Ekim 2009 21:15
Bir seyi acikca elestirmemek onaylamak anlamina mi geliyor? Mactan hemen sonra bildiri mi yayinlayalim? Once madde atani elestirmeden Keita'yi elestirmek mumkun degil mi? Oz elestiri yapiyoruz, yapmaya da devam edecegiz, belki tam su anda dediginiz seyi elestiren bir yazi yaziyorduk, nereden biliyorsunuz? Daha once madde atilmasini onaylayan bir yazi gordunuz mu blogda? Yukaridaki yazinin konusu rakibin elestirilecek davranislarini elestirmekti, konu butunlugunu bozmaz mi araya "evet bu da olmamali" diye notlar eklemek. ustelik hemen yukarida "Freud Uyuma Cimbombom'a Sahip Çık" baslikli yazida atilan maddelerle ilgili bir paragraf var, bir okuyun bakalim onu da.
Daha once de bu tartismayi defalarca yasadik. Ornegin Adnan Polat'in yaptigi bir aciklamayi elestirirken once Aziz Yildirim'in vukuatlarini listeleyip sonra "evet simdi Adnan Polat'ta" yazamayiz, tek yazi 20 sayfa olur, her yazida igneyi kendimize batirma zorunlulugumuz da yok. Bu yazida konu Galatasarayli futbolcular, evet onlar iste.
26 Ekim 2009 21:26
Blogun şiddeti destekler bir yanı olduğunu görseydim zaten inanın bu yazıya yorum yapmazdım. Bu blogu beğenerek okuyorum. Ve buradaki yazılar anında benim blogumda da görünüyor. Dolayısıyla şaşırmak da benim hakkım.
Bir seyi acikca elestirmemek onaylamak anlamina mi geliyor? demişsiniz. Onaylamak anlamına gelmiyor ancak onayladığınız anlamına da gelmiyor. Bir zamanlar FB'nin başındaki Hırvat'tı sanıyorum bir teknik adama Trabzon'da taş attılar. O anda yere yığılmıştı ve maç ertelenmişti. Arkasından M.Ali Yılmaz dedi ki: "Sanki magnumla ateş ettiler anasını satayım" Şimdi bu adam tribünleri eleştirmemiş bu cümlesinde sizce tribünleri haksız mı buluyor yoksa teknik adamı oyunculukla mı suçluyor.
Yukarıdaki yazı bu olayı andırıyor. Bir Galatasaray taraftarı olarak değil bir futbol aşığı olarak değerlendirdim yazıyı ve objektif bulmadım.
Haa yazı "Lay lay lay yendik işte!!! Süper bir galibiyet daha aldık, 20 yıl daha bizi bu stadta yenemezsiniz" gibi ifadeler içerseydi saygı duyar cevaplamazdım. Blogdaki birçok maç sonrası değerlendirmesi gazete köşe yazılarından daha çok keyif veriyor dolayısıyla düşünce yazısı değeri taşıyor. Eleştirilebiliyorsa sevinilmeli ve yazılanlarda bir yanlışlık var mı diye özeleştiri yapılmalı. (BENCE)
26 Ekim 2009 21:34
Once tesekkurler eeyore,
Fakat yine ayni yere cikiyoruz, bakin baska bir yazimizdan alinti
"Maçtan önce hakemin kafasını yaran maddeyi atan adama soralım. Dün hakem maça çıkmasaydı ve maç tatil edilseydi ne hissedecektin acaba. Böyle aptalca hareketlerden ne zaman kurtulacağız. Seviyordum öldürdüm gibi üçüncü sayfa haberlerinin stadtaki yansıması bu adamlar. İç saha atmosferini bu kadar iyi yaratabilen takımın kendi stadını kapattırması nasıl açıklanabilir anlamak mümkün değil. Sahaya su şisesi atmadan da hakemin kafasını yarmadan da Galatasaraylı oyuncuların psikolojisini bozabiliyoruz zaten ne gerek var kendi psikolojimizi de bozmaya be kardeşim."
Bu macla ilgili her yazimizda bu olaya deginip kinamak zorunda degiliz ki. Yukaridaki yazida bunu yapsam konu butunlugu bozulur, baglantilari kopuk anlamsiz bir yazi cikardi ortaya. Yukaridaki yazinin konusu da ozetle su "bu senenin en iyi takimi oldugu soylenen rakibimizin bircok futbolcusu futbol oynamak yerine baska isler yapmakla mesguldu". Atilan maddeler, Cristian'in gereksiz hareketi ayri bir yazida uzun uzun elestirilmelidir bu blogda, cunku ayri bir muameleyi hak ediyorlar diyorsaniz hakli bir elestiri olurdu ama bu yazida bence isi yok.
26 Ekim 2009 21:55
Sevgili PVH
Demek istediğinizi anladım. Ve örnek verdiğiniz yazıyı okumadığımın da farkına vardım. O yazıyla bu yazıyı üst üste koyunca tabii dediğiniz gibi bir durum ortaya çıkıyor. Ancak yazınızda yine de küçük bir parantezle tribünleri ve bazı Fenerbahçeli futbolcuların hareketlerini tasvip etmediğinizi belirtmeliydiniz bana kalırsa.
Her şeye rağmen, yazılarınız keyifle okunuyor, takibe devam!! Başarılar!
27 Ekim 2009 07:40
sonunda barışmıssınz bende yazıları keyifle oluyrm ama şurda ki medeni tatışmnz daha fazla keyif verdi :) bende ikinize tşkkr etmek istyrm :D
27 Ekim 2009 16:50
Eeyore.Buranın avukatlığını yapıyor gibi görünmek istemiyorum.Fakat bu ve benzeri platformlarda "yanlısınız" gibi eleştirileri okuyunca kendi adıma şaşırıyorum.Çünkü popüler olsun ya da olmasın,neticede burası sadece "kişisel bir blog".Bir gazete ya da dergi değil.Basit bir blogun her daim doğru sosyal mesajlar vermek zorunda olan bir müessese yerine konmasını garipsiyorum.Yukardaki yazıyı yazan arkadaş "Sahaya taş atan taraftar da çok ayıp etti" diye belirtmek zorunda değil ki.Hatta canı çok sıkılmışsa "Ellerine sağlık,sonuna kadar arkasındayım" bile diyebilir.Bundan kime ne? Söylediği ya da söylemediği şey doğrudur/yanlıştır.Rahatsız oluyorsam altına "şunu yanlış söylemişsin" derim,okumam ya da derdimi kendi blogumda anlatırım,olur biter.Sonuçta yazar kişisi bu işten para kazanmıyor.Sana ya da bana karşı herhangi bir sorumluluğu yok.Bana blogunu zorla takip de ettirmiyor.Hal böyleyken bu adama, "Şunu şunu da yazmalıydın" demek garip geliyor bana.Bunu belki konumlarından ötürü Selçuk Yula'ya ya da ne bileyim Rıdvan Dilmen'e falan söyleyebilirsin.Ama bir blog yazarına söylemek manasız.Bu da benim düşüncem.
27 Ekim 2009 17:59
Griffith.
Genel anlamda haksız sayılmazsın. Bloglar insanların özgürce düşüncelerini sundukları yerler;ancak yüzlerce yorum alabilen bir blogda düşünceler daha dikkatli dile getirilmeli diye düşünüyorum. Çünkü azımsanamayacak kadar insana erişebiliyorsunuz bu bloglarla. papazın çayırı da bunlardan biri. Ve düzeyini çoğu yazıda koruyor. Benim eleştirim aslında bir "keşke"ydi. Ancak fazla büyüdü. Yani Galatasaraylı oyuncuların hareketlerinin yanında diğer tarafın hareketleri de keşke değerlendirilseydiyi gündeme getirmiştim. Naçizane bir keşkeydi aslında.
Şunu düşünüyorum bloglar adına. Futbol ile ilgili her şeyi konuşurken özgür olmalıyız. Örneğin, futbolcunun güzel bir hareketini sonuna kadar övebilmeli; bir hakemin hatasını sonuna kadar yerebilmeliyiz. Ancak mesele şiddete, insanlık dışına kaymışsa bu tip durumlarda -en azından bu tip blogları 1000lerce gencin okuduğunu varsayarak- ifade birliği sağlamalıyız. Şiddetin ve şiddete varan fanatizmin Galatasaray'ı, Fenerbahçe'si olmamalı diye düşünüyorum.