Rekabetin 100. Yılı



Malum, ezeli rekabetin 100. yılı bu yıl. Bırakın sadece spor tarihini, ülkenin sosyal tarihi içinde bile son derece önemli bir yer tutuyor Fener-Galatasaray rekabeti. İki takım taraftarları arasında ne sınıfsal ne gelir düzeyi ne siyasi ne dinsel bir farklılık olmasına rağmen bu kadar keskin bir rekabetin bir yüzyılı devirmesi gerçekten ilginç. Ülke tarihinde birbiriyle 100 yıldır rekabet eden ne siyasi parti ne şirket ne gazete olduğunu düşünürsek rekabetin nev-i şahsına münhasırlığını anlayabiliriz. Bence bu iki kulüp arasındaki rekabeti bu kadar keskinleştiren, güzelleştiren şey sadece futbolla sınırlı kalmaması.

İki kulüp arasında çim hokeyinden küreğe, atletizmden, bayan voleybola her müsabaka geçmiş. Dünyada bu kadar farklı spor dalında karşılaşmış başka iki takım yok herhalde. Sadece futbola odaklanmadan bu rekabete diğer dünya derbilerinden farklı kılan çok boyutluluğun azalmaması için iki kulübünde futbol dışı branşlarda da çok ciddi brekabeti şart. Bu ülkede bugün yapılan pek çok sporun gelişmesini, bir nebze de olsa sadece belli zamanlarda da olsa gündemde yer almasını sağlayan şey bu iki kulübün rekabeti. Bugün eminim su topunda Fenerbahçe takım kursa futbol dışı her şeye gözlerini kapamış spor medyası bile Fenerbahçe-Galatasaray su topu maçlarını haber yapmaya başlayacak. Keşke endüstriyel futbol laflarını falan bırakıp eskiden olduğu gibi Fenerbahçe-Galatasaray haftası gibi bir etkinlik yapılabilise. İki takımın da tüm sporcularının katıldığı bir törenle bütün branşlarda karşılıklı maçların yapıldığı bir hafta olsa. Ama artık imkansız gibi geliyor kulağa.

Gelelim rekabetin amiral gemisi futbola. Galatasaray'ı yenmek bir Fenerbahçeli için bayramdır, aynısının Galatasaraylılar için de geçerli olduğunu düşünüyorum. Yok bizim asıl amacımız zaten Türk olmayan takımları yenmek falan gibi atıfları zerre kadar samimi bulmuyorum. Hayal meyal hatırladığım ilk Fenerbahçe -Galatasaray maçı 86-87 sezonunda 1-0 kazandığımız maçtı. Pesiç'in kornerinde Kayhan'ın (kendisini rahmetle analım) kafasıyla 1-0 kazandığımız maç futbola dair hatırladığım ilk maç. Henüz 5 yaşında ezeli rekabetten,Galatasaray maçlarının öneminden falan bihaber olmama rağmen o yıla dair hatırladığım ilk ve tek maçın Galatasaray maçı olması tesadüf değil herhalde. Hiç futbol konuşulmayan bir evde bile 5 yaşındaki bir çocuğun hafızasına girebilmiş bir rekabetin büyüklüğünü o zaman farkında olmadan hissetmişim. Çok sevindiğim Galatasaray maçları da, sonunda bunalıma girdiğim Galatasaray maçları da oldu ama yaklaşık 23 senedir her Fenerbahçe-Galatasaray maçı öncesindeki o tekinsiz huzursuzluğu, kalp atışlarının maç saatine yaklaşınca nasıl arttığını, acabaları, keşkeleri, eski maçları bininci kez yeniden izlemeyi hiç sektirmeden hissetmek tuhaf bir duygu. İnsan istikrarlı olarak bir duyguyu aynı yoğunlukta kaç kez yaşayabilir ki? Fenerbahçe-Galatasaray maçları sadece bunu hissettirebildiği için bile vazgeçilemez bir şey, Sarı lacivert çubuklu formayla sarı kırmızı parçalı formayı Papazın Çayırında'da Ali Sami Yen'de de Gurbet Kupası'nda da Donanma Kupası'nda da yan yana sahaya çıkarken görmek bir Fenerli için de bir Galatasaraylı için de büyüleyici bir an ve bir kez daha o çıkış tüneline tanıklık etmek paha biçilemez.


3 comments:

  1. Adsız dedi ki...

    ben bir galatasaraylı olarak çok beğendim yazıyı. özellikle şu galatasaray-fenerbahçe haftası keşke yapılabilse. tüm branşlarda liglerin devre arasında ya da yazın liglerden önce yapılabilir bir şenlik haftası gibi. hatta firikik yarışmaları yetenek yarışmaları gibi yarışmalarla nba all-star haftasonu gibi bir organizasyon da yapılabilir. ayrıca bu endüstriyel futbola hizmet eder.

    bir de demişin ya şu "tekinsiz huzursuzluk" meselesi. ben o huzursuzluğu fenerbahçe'ye karşı kadıköy'de bir sürü gelmeyen galibiyete(hatta puana) bağlıyordum. ama demekki bu derbinin getirdiği doğal bir hismiş.

    sonuç olarak umarım güzel ve adına yakışır bir maç olur. başarılar 2 takıma da...

  2. blacklebron dedi ki...

    5 yaşına kadar Galatasaray'ı tutardım(büyük talihsizlik) ..
    Ta ki kuzenim ilk rütbesini ve maaşını aldığında bana aldığı o kutsal çubukluyu üzerime zorla geçirene kadar ..
    Fener'liyim deyip övünen dingillere sorarım ;
    O formayı giydiğimizde şehadet getirirken aldığımız haz gibi her defasında tüylerimizi diken diken etmiyor mu ?
    O formayı giydikten sonra aynanın karşısına saçımızı düzeltmek için geçtiğimizde saçımız yerine formamızın asaletine donuk donuk bakmıyor muyuz dakikalarca ?
    Bunları yaşamıyorsan ey insan sen henüz seyircisin .. Aşkla bağlı taraftar değilsin ..
    Söylemek geldi içimden renkdaşım ..
    Eline sağlık ..

  3. revenant dedi ki...

    kayhanın attığı gol akabinde babam o sene doğan kardeşime kayhan adını koymuştu.evet 87 dogumlu kayhan isimli bir kardesim var.babam o gol yuzunden kardesime bu ismi verdigini alelen soyler durur, fena da isim degilmis hani hehe

Yorum Gönder