Bu Sokaklar Adalet Diye Bağırıyor!



Sokakları binler dolduruyor. Ayakları gümbür gümbür basıyor yere. Ağızlarında sloganlar "Dar ağacında olsak bile son sözümüz Fenerbahçe". Neden? Neden çocukluğundan beri bu formayı giyen, işinde gücünde insanlar, çoluğunu çocuğunu alıp sokaklara çıkıyor. Niçin 70 yaşında bir teyze bayrağını balkonuna asıp geçenlere el sallıyor. Küçücük kız çocukları defter yapraklarını kopartıp, belki imkansızlıktan, boyayarak bayrak yapıyorlar. Bir engellinin "durum çok kötüydü kendimi gelmek zorunda hissettim" demesi Topuk Yaylasını göz yaşına boğuyor. Aykut sadece soyadından Kocaman değil, gözleri de kocaman, kalbi de kocaman. Ağzı kenetleniyor.

Hangi hikayeyi anlatalım? Polis bir kadıncağıza yumruk attığında müdahale eden gencecik çocukları mı, üstüne biber gazı atıldığında küçük bir çocuğu görüp onu kucaklayıp alandan uzaklaştıranları mı? Nedir kardeşim bunca insanı yürüten, böyle emsalsiz, benzersiz çilelere sokan şey? Niçin evinde, yuvasında, en fazla stadda Fenerbahçe maçı izleyip keyif almaktan başka bir isteği olmayan, sarı lacivert çubuklu formayı Fenerium'dan alıp bir şövalye zırhı gibi üstüne kuşanan, şu veya bu partili, şu veya bu meslekten binlerce insanı yürüten şey? Türbanlılar, türbansızlar, CHP'liler, AKP'liler, muhafazakarlar, liberaller hep beraber sarı lacivert bayraklar altında neden yürüyorlar? Siz görmüyor musunuz, bu normal değil, siz görmüyor musunuz: "Bu ülkede yanlış giden bir şeyler var!"

Fenerbahçe taraftarı bu ülkenin en salim merkezlerinden biridir. Kurulduğundan beri Türkiye'nin en çok taraftarı olan takımıdır. Halkın takımı boşa denmedi, 1973 yılında yapılan bir araştırmaya göre halkın %60.3'ü Fenerbahçeliydi. 27 Mayıs ihtilalinden sonra Harbiyeye çağrıldı Fenerbahçeli yöneticiler. Kurmay Albay Alptekin bağırıyordu: "Yanlış yoldasınız, 27 Mayıs'a karşı olduğu için Fenerbahçe'yi kapatacağız", Rüştu Dağlaroğlu en sonunda dayanamadı, "Bu kulübü en son Harrington kapatmaya çalışmıştı, siz mi kapatacaksınız?" Kulüp elbette kapanmadı, 27 Mayıs'ın muzaffer generalleri bile bu takımın, bu ülkenin halkıyla kurduğu kalbi bağı yok edemezdi.

Fenerbahçe büyüklüğü tarif edilemez diyor İslam Çupi. Doğru. Çünkü bir halk hareketinin bütün yönleri bir anda fas edilemez. Tarihsel süreçler içerisinde gelişmiş, etnik, kültürel, sınıfsal olarak son derece farklı grupları bünyesinde toplamış insanların, çocuklarına dercettikleri bir sevgiyi nasıl izah edelim? Ben bir yazı yazdım, Atina'dan cevap geldi. Lübnanlı avukat arkadaşım mail atmış, "Neler oluyor Türkiye'de Fenerbahçe nasıl?" diye soruyor. Siz Beyrutla, Atina arasında kurulan bu bağı nasıl açıklarsınız? Siz bu coğrafyanın böyle arterlerine yerleşmiş, bin hikaye, on bin kahraman ile şekillenmiş, babalarımızdan, dedelerimizden öykülerle dercedilmiş bir hikayeyi nasıl görmezlikten gelirsiniz?

Kötü, ucube, karanlık Fenerbahçe mitosu, komplo teorileri ile beslenip, en sonunda çılgınca, akıl almaz bir düşmanlığa doğru evrilirken dahi kulüplerin yöneticileri Fenerbahçe bu ligden ayrılamaz diye bağırıyorlar. Neden? Çünkü hiçbir şey Fenerbahçe maçına benzemez. Fenerbahçe bir şehre indiğinde karnaval olur orası, festivale döner. Hiçbir maç bir Trabzonluyu, Galatasaraylıyı, Beşiktaşlı veya Rizesporluyu Fenerbahçe maçı kadar heyecandan delirtmez. Öfkenin de, sevincin de doruğunda yaşanır. Bu halkın çocukları için Fenerbahçe rekabetin de sevginin de doruk noktasıdır. Ölümüne nefret edip ölümüne aşık olacağımız bir mihenk taşıdır. Siz Fenerbahçe'yi Türkiye'den alabileceğinizi mi sandınız? Fenerbahçesiz hayat şeker hastası yapar bu ülkeyi, dudaklarımız kurur, hikayelerimiz sönükleşir, iddialarımız küçülür.

Ama işte diğer yandan, uçsuz bucaksız bir sevgi her yeri sarıyor. Karşılık yok, beklenti yok, dua üstüne dua, yakarış üstüne yakarış, Fener bir gol daha atsın. İstediğiniz soruşturmaya sokun, Antep maçında gelen gol gökkubbeyi yıkacak milyonların mırıldanarak ettiği dualar salvosu altında kalır. Bucaspor, Sivasspor her maçımıza kara çalındı, bir tane delil daha sunulmadı, Guiza'nın attığı golü gören, Alex'i izleyen bir insanın şu iddialara inanma şansı var mı?

Biz kaderin ve tarihin türlü dolambaçlı yollarından geçtik de geldik. Dünkü çocuk değiliz. Bu takım gazla, teşvikle, belediye başkanlarının türlü çeşit yardımıyla, 2000'li yıllarda kafasını kaldırmadı bu ülkeye. Kökümüz sağlamdır. Arkasında milyonların, 100 yıl süren emekleri, duaları, destekleri, tezahüratları vardır.

Fener, fener, fener, fener, fener, fener,

kulağınızı kapatsanız da Türkiye'nin her stadında, her Fenerbahçe maçında kendiliğinden başlayıp, bir asırdır devam eder.

Bu kadar farklı insan, bu kadar farklı illerde, bu kadar farklı kültürlerde, bu kadar farklı bir şekilde neden sever bu takımı?

Türkiye'nin merkez sağ hareketleri ile çok benzer Fenerbahçe'nin münferit tarihi. Sessiz çoğunluktan güç alır, türü cefa, darbe yese de hep güçlenerek çıkar. Arkasına büyük bilinmez kitlenin desteğini alır, kudretli paşalar, darbeci generaller, güçlü iktidarlar gözünü kestirse de, son kertede bir tribünden başlayıp diğerine sıçrayan bir tezahürat sonucu belirler. Sandıkta görüşürüz Mesut Bey. Polis gene saldırmıştı bu taraftara, apar topar indirdiler aşağı pankartı. Ayıplayan, kınayan, türlü insan. O duygu bitti mi coplar havaya kalkınca?

Bu insanları ne yürütüyor? Neden yürüyor bunca insan? Adalet. Bu kadar. Adalet. Çünkü görmediğimiz kadar hakarete maruz kaldık bir senede, uğramadığımız iftira, edilmedik küfür kalmadı, Fenerbahçe düşmanlığında birleştiğini gördük nicesinin, "önce savunma" parolasıyla sahaya çıkanların nasıl açık futbolu tercih ettiğini izledik. 95. dakikada kahır bela gol attığımız takımların ilk 15 dakikada maçı nasıl kaybettiklerini gördük. Cefamız bitmedi, şampiyonluğu kutlarken, "şike yapıldı" diye manşetler çıktı, başkan tutuklandı, afalladık. Temiz eller gargarası başladı, gazeteciler, medya mensupları geniş geniş konuştular, çok ciddi, görenin dizini kıracak deliller olduğunu müjdelediler. Acı kalbimize taş gibi oturdu, sustuk. Biz sustuğumuzda, sezon bitince ortalıktan kaybolmuş kalabalıklar düştüler yollara. Küfürlerle, hakaretle, ithamla, iftirayla başladılar yine. Alayın, dalganın, tahkirin sonu gelmedi. Bir tane Fenerbahçeli dahi ayırd edilmedi. Evinden işine, işinden evine giden bir memur, bir tane Fenerbahçeli esnaf, sabah okuluna koşan çocuk dahi hakarete maruz kaldı. Şikeci dediler, Bank asyada oynarsınız seneye, orospu çocuğu hafif kalır, ağız dolusu küfürler.

Emniyet, medyaya servise başladı, medya copy paste yayınlamaya, futbolcularımız tutuklandı, bir eşkal fotoğrafı dahi manşetten yayınlandı. Bilmişler konuştular, Telegol zırva, her mahallede, her kahvehanede 10 telegol kuruldu. Hükmü kestiler, infaz istediler, bağırıyorlar.

Neden yürüyor bu insanlar? Adalet. Çünkü adalet istiyoruz. Çünkü bu delillerin hiçbiri çıkmadı, şike yaptığımız söylendi ama bir tane ikna edici belge ortaya konulmadı. 19 maçta şike yaptığımız söylendi, 19 futbolcuya soru bile sorulmadı. Peşin hüküm zulümdür, deliller sabit olmadan infaz etmek zulümdür, suçlu olduğu sabit olmayan insana suçlusun demek zulümdür, iftira zulümdür, yalan zulümdür, eşit koşullarda olanlardan birinin ayrılıp diğerine başka davranılması zulümdür. Ya bu bıçak aynı durumda olan herkesi kessin ya da kimseyi kesmesin dedik. Kanun önünde eşitlikten bahsediyoruz, masumiyet karinesinden, hukuk devletinden, adalet istiyoruz.

Dünyada ilk kez bir spor kulübünin taraftarları adalet için yola koyuldu. Mecbur bırakanlar utansın. Dünyada ilk kez binlerce insan sokaklarda yürüyüp, biber gazı ile saldırıldığında koca bir medya sustu, kör oldu. Dilleri var görmezler, kulakları var duymazlar, yoksa kalbiniz mi mühürlendi. Dilsiz şeytanlardan oluşan bir kümenin tam orta yerinde yaşıyor, çılgın, akıl almaz iddialarla boğuşuyor, iftiraları duyuyoruz. Yerimizde oturamadık.

İşte bir küçük kıza kağıttan Fener bayrağı yaptıran, 70'lik nineyi balkonuna Fenerbahçe bayrağı astıran, onbinleri buluşturan, milyonların kulağını Kadıköye çeviren his budur. Adalet. Susmayı bilmeyenlere susmaları için, hakareti kendine liman belleyenlere yeter demek için, iftiranın sonu gelsin diye, adil bir yargılanma gerçekleşsin diye, savunma hakkını bile kullanmamış insanlara medyada hüküm verilmesin diye, gazeteciler hakim ve savcı olmasın, polisler kolluk hizmetinin yanında Yargıtay Ceza Genel Kurulu gibi davranmasın,

Yani zulme sessiz kalınmasın diye sokağa çıktılar.

Sokağı görüyor musunuz? Dünyanın en makul, en akil, en sessiz, en işinde gücünde insanlarını buluşturan, Kadıköyü bir isyan merkezine çeviren o duyguyu görüyor musunuz?

Bu ülkede yanlış giden bir şeyler var. Hepsini düzeltemeyiz. Birini düzelteceğiz. Adaleti mutlaka getireceğiz.

Ey Fenerbahçeli,

3 Temmuz'dan beri olanları mutlaka öğren, iddiaları değerlendir, nasıl deliller olduğunu gör,

Asla Emniyetin açıklamasını unutma, asla söylenenleri unutma, hüküm yokken mahkum edildiğini aklından çıkarma,

Yediğin hakaretleri, peşin hükümleri kalbine derc et ve devam et, Adalet adalet adalet.

Bu işin sonunda Fenerbahçe yöneticilerinin şike yaptığı, sarsılmaz mutlak kanıtlarla mahkeme tarafından kabul edilirse en ağır cezayı talep edeceğiz. Bu pisliği yapanlar ömrü billah çıkmasınlar oradan! Milyonların sevgisine kara nokta koymaya tevessül edenlerin hepsine, tebbet yedâ!

Ama eğer şike yapmadıkları kanıtlanırsa, eğer bu deliller bir türlü ortaya çıkmazsa, eğer adil bir yargılama sonunda iddiaların yalan olduğu ortaya çıkarsa, işte o zaman sanat eseri yaratacağız kara kalplilerden. Kinlerinden, nefretlerinden, gözü dönmüşlükten, vicdansızlıktan, hak tanımazlıktan, zulümden yapılmış bir sanat eseri. Sokakların üstüne asacağız onu, gümbür gümbür bağıracağız her stadda, bu ülkenin tüm şehirlerinde teker teker kazanacağız küçücük çocukların kalbini. Bu çile yolundan öyle bir çıkacağız ki, ayna gibi olacağız, görmeye dayanamayacaklar kendilerini.

Bizim korkacak hiçbir şeyimiz yok. Adalet istiyoruz. Öyle veya böyle, ya herru ya merru.

Zalimlerinse korkacak çok şeyi var. Adalet. Milyon insanın duası, milyonlarcasının hakkı. Bugün karanlıkta sesi çıkanlar, gün doğduğunda kaçacak yer bulamayacak.


8 comments:

  1. ganger dedi ki...

    o yaşlı teyzeme allah uzun ömürler versin dün bize çok iyi moral verdi biz fenerbahce sevgisini onlardan öğrendik.bu arada ellerine sağlık yazıları okudukca keyfim yerine geliyor ..

  2. The Recruit dedi ki...

    En üstte bulunan resimdeki yaşlı bayan biz önünden geçerken gözyaşlarını tutamadı.

    Sonra sordum kendi kendime; O mu daha iyi Fenerbahçeli, yoksa ben mi?

    O gözyaşlarını tutamıyordu, ben slogan atmadan duramıyordum...

  3. tazafacan dedi ki...

    http://www.youtube.com/watch?v=_gMVJzbLD34

  4. gumgumok dedi ki...

    Bugünlerde bu ülkede biber gazı yiyorsan, davanda haklısın demektir.

  5. Dr Hasan Batuk dedi ki...

    Bizi büyük yapan şampiyonluklar değil, gözü yaşlı bu teyzenin asil duruşudur.
    Din,dil,ırk,statü,dünya ve politik görüş farketmez,bu birliktelikle dimdik ayakta duran fenerbahçe affetmez..

  6. Zamane Delisi dedi ki...

    Mahkeme sonucu ne olursa olsun, ineceğimiz dip ne kadar derin olursa olsun, oradan çıkacak güce işte bu yazının en üstünde yer alan (tabii aynı zamanda bâşımızın üzerine koyduğumuz)nur yüzlü teyzedeki sevgi dolu kalpte var. Kimseden UTANMADAN, tahkirlerden ve ağız dolusu nifaktan ÇEKİNEMEDEN balkonuna bayrak asan bu teyze kadar sahip çıkarsak "çubuklu"muza o kadar tez olur yeniden doğuşumuz. Ölmedik ki, güçlenerek geri geldik diyebiliriz.

  7. fenerlihüseyin dedi ki...

    Dün oraya giderken aklımda bir tek cümle vardı : ADALET İstiyorum .
    Duygusal diyorlar bize , tepkimiz duygusalmış !
    Duygu değil bu . İnanç .
    Dün arkadaşlarımı kaybettim yürüyüşte , telefonun şarjı bitti ne haldeler bilmiyorum , geri döndüler mi yoksa köprüye yürüyorlar mı bilmiyorum. Hayatımda ilk defa gördüğüm birileriyle ve bir arakadaşımla Bursadan gelmişiz " Ya döndülerse bana ulaşamayıp " tereddütleri arasında tam stadın orada kenara çıktım ve oturdum . Bırakacağım yürüyüşü niyetim o.
    Fakat ne oldu biliyormusunuz o yürüyen insanlara baktım , kadınlar erkekler , gençler orta yaşlı hatta yaşlıca insanlar , türbanlı kızlar mini etekli kızlar öyle net öyle saf öyle ne istediğini bilir bir halde ve üzerlerindeki forma sanki zırhmışcasına birazdan polisin saldırısına biber gazına uğrayacaklarını bile bile öyle bir yürüyorlardı ki kendimden utandım dönmeyi düşündüğüm için. Ve devam ettim .

    Evet tek cümleyle ADALET İstiyoruz ve ALACAĞIZ Allah'ın izniyle ...

  8. travisbickle dedi ki...

    http://tolgaem.blogspot.com/2011/07/turk-futbolunda-kaos.html bir de bunu okuyun.

Yorum Gönder