Sahi, 5 Nisan 2000'de ne oldu?



Geçtiğimiz Pazar akşamı oynanan derbinin ardından yaşanan tartışmalara bakınca bu ülkede spor kamuoyunun ama çok daha önemlisi spor basınının “ahlak”a, “adalet”e ve “onur”a susamışlığından etkilenmedim desem yalan olur. Halbuki bu ayın başında birazdan okuyacağınız yazıyı yazmaya karar verdiğimde hepten umudumu yitirmek üzereydim. 5 Nisan 2010 tarihi, Taksim’in göbeğinde iki Leeds taraftarının katledilmesinin 10. yıldönümüydü. Leeds Başkanı Ken Bates'in 10 senedir bir türlü tecelli edemeyen adalete isyanına karşılık şanlı Türk spor meydasının çatallı dilleri lal oluvermişti. Tam on yıl önce “Two Size” manşetini atan meslektaşlarının önlenemez yükselişi karşısında korudukları vurdumduymazlıklarını geçen on yılda nasıl muhafaza etmeyi başardılar diyordum ki imdadımıza Bilica yetişti. Niceleri şimdi yedikleri herzeleri unutup, spor camiasındaki ahlaksızlığı, onursuzluğu bir oyuncuda cisimleştirip bir vudu ayini ile günahlarından arınıyor.

Unutanlara 10 yıl önce yaşananları bir kez daha hatırlatalım. 5 Nisan 2000 tarihinde UEFA kupası yarı final ilk maçında Galatasaray’ın rakibi Leeds United’ı Ali Sami Yen’de 2-0 yenmesinin ardından Taksim’de çıkan olaylarda 2 Leeds taraftarı, Chris Loftus ve Kevin Speight bıçaklanarak öldürüldü. Hızını alamayan katil Loftus’u tam 17 yerinden bıçaklamıştı. Tutuklananlar arasındaki baş şüpheli 2002 yılında 15 yıl hapse mahkum oldu. Yeniden yargılandı ve 2007 yılında tekrar suçlu bulundu ancak bu sefer cezası 8 yıl 6 ay’a indirildi. Davalı davanın hemen ertesinde temyize gitti ve halen tutuksuz yargılanıyor.

Olayın ardından yaşananlar benim nazarımda olayın kendisinden daha önemli. Zira 6 Nisan sabahından itibaren yaşananlar “ahlak”a, “adalet”e ve “onur”a susamış kamuoyumuz için bir turnusol kağıdı oldu. Lafı eveleyip gevelemeyelim. 5 Nisan 2000 tarihi Türk sporu için nasıl bir kara lekeyse, 6 Nisan 2000 tarihi de üreticisiyle, tüketicisiyle spor basını için kara bir lekedir. Bu ülkede futbolda ırkçılık olmadığını ispatlamak için “Hangi zencinin tavuğuna kışt dedik” sığlığının ötesine kulaç atıp boy vermeye korkan zevat 6 Nisan 2000 sabahı “Two Size” manşetiyle çıkan Star gazetesinin o sırada ülkenin en çok okunan gazetelerinden biri olduğu gerçeğinin derinliğinde boğulmaktan korkar elbet.

Oysa Yılmaz Özdil’in en yaratıcı yıllarıydı o yıllar. Kaba şiddetin ve ırkçılığın ihtiyaç duyduğu yaratıcılık Star’ın manşetlerinde saklıydı. Hem sahadaki 2-0’lık skora hem de alınan iki cana karşılık “Two Size” manşetiyle çıktı Star gazetesi. Nefret söylemini sofistike hale getirmek için İngilizcenin sınırlarının zorlamadaki bu maharet ve kıvraklığa Shakespeare bile şapka çıkarırdı. Ancak Özdil ve tayfası Shakespeare’nin bir kuru selamıyla yetinecek değillerdi elbet. Dayaktan yere yığılmış bir İngiliz’in fotoğrafını koyup altına yazıyı döşediler: “Leedsli holiganlara Taksim’de kafasına vura vura toprağı öptürdüler... Leedsli futbolculara Ali Sami Yen’in çimlerinde cenaze namazı kıldırdılar. Hem de two rekat.”

Ne oldu dersiniz. Türk adaleti nefreti, şiddeti yücelttiği, ırkçılığı teşvik ettiği gerekçesiyle bu manşetin sorumlularını cezalandırmış olabilir mesela. İş daha yargıya intikal etmeden özelde TSYD genelde spor yazarları ortak bir bilinçle hareket edip bu nefret söylemini kınamış ve tekrarını önlemek için gerekli yaptırımı uygulamışlardır. Daha da önemlisi ilahi adaletin kamuoyunun vicdanında kurulan mahkemede tecelli ettiğini bilen sporseverler ya da endüsrtiyel futbol diliyle tüketiciler tavrını ortaya koyup, bu rezil manşetin sahiplerini boykot etmişlerdir. Çoktan seçmeli hayat sınavlarımızın tecrübesi ve kıvraklığıyla “hiçbiri” seçeneğini işaretliyoruz.

3 yanlışın bir doğruyu tenhaya götürüp bir temiz benzettiği örneklere aşinayız biz. Ne yargı ne spor basını ne de kamuoyu o yanlışından hicap duymadı elbet. Duysaydı eğer bu olaydan tam 2 hafta sonra, aynı maçın rövanşından sonra malum gazete “Dingiltere” manşetiyle çıkmazdı, çıkamazdı. Fikret Doğan’ın deyişiyle “Two Size” deme cürretini gösteren adama “tuu senin adamlığına” diyemedik. O ise alın teriyle, hak ederek “Türkiye Türklerindir” gazetesinin 3. sayfasına yükseldi. Artık manşet atmadaki kabiliyetinden hareketle, minimum kelime kullanıp maksimum alan kaplayarak 4 bilemedin 5 manşet uzunluğunda yazılar yazıyor.

Nefret çağımızın en kolay bulaşan hastalığı. Yıldırım Türker’in son yazısında belirttiği gibi yoksul mutsuz insanlar, diğer yoksul mutsuz insanlardan nefret etmeyi Y. Özdil ve benzerlerinin yakıcı diliyle öğreniyor. Spor basınında Bener Onar gibi (“10 yıl geçti Leeds'i eleyemedik”), Fikret Doğan gibi (“Orospu Adalet”) esen rüzgara göre eğilip bükülmeyen dosdoğru kalemler galebe çalmadıkça, içinizdeki o “ahlak”, “adalet” ve “onur” aşkına da, bu uğurda son bir haftadır kopardığınız yaygaranın samimiyetine de inanmayacağım.



24 comments:

  1. Cahit Binici dedi ki...

    Harika bir yazı. Günlerdir içimi daraltan sıkıntıyı derman oldu...

  2. fenerlihüseyin dedi ki...

    Yazı şahane ...

    Yalnız Taksim'deki olay maçtan sonra değil maçtan önce olmuştu.

  3. Sekhranikos dedi ki...

    etik eşeyli olarak üreyip çoğalan artan bir şey değildir lakin ülkede ırzına ne kadar geçersek o kadar artacak, çoğalacak, yayılacakmış havası seziliyor. belimize kuvvet!

  4. Rehavet dedi ki...

    evladiyelik bir eser olmuş, olgu'nun ellerine sağlık.. o manşeti atan zavallı şahıs, geçtiğimiz günlerde ahmet türk'e atılan yumrukla ilgili yazdıklarıyla bilica'nın asla kazamayacağı kadar derin çukurlardan seslendiğini bir kez daha kanıtladı kanıtlamasına da, olgu'nun dediği gibi bu leeds meselesi asıl olarak, ahlâk dersi vermeye düşkün pişkinler için turnosol kâğıdı yerine geçiyor.. onların pulları çok fena dökülüyor..

  5. enis dedi ki...

    Harika bir yazı ellerine sağlık..Cok okunsun diye bin turlu populistliği yapan yavsakların da ne mal olduğu bikez daha açığa çıkmış sayende.

  6. Chemedya dedi ki...

    Olgu tebrik ederim müthiş yazın için...

  7. Adsız dedi ki...

    Hocam sen çok kaptırmışsın kendini..
    Bak sana ufak ufak notlar ileteyim.

    Sizden kimin-neden nefret ettiğini merak etmediğinize merak uyandırmakta ağır bir psikolojk bunalımın ürünüdür aslında.

    Oturmuş güzel güzel yazmışsın, iyi etmişsinde sen oturup sabah kadar da yazsan yazdıkların hep yanlı olacağı için aslında ciddi anlamda mastürbasyonu kendin yapmış olacaksın.

    Bir olay olduğu zaman oturup her taraftan fenerbahçeli zeki gençler olarak medyalarda görsellerde gazetelerde hemen bir araştırma bir cevap verelimde bir yerimiz kısalmasın mantığı var. Hani nerde Bilica'ya verdiğiniz ceza? Ne olsu biz kınıyoruz dediğiniz adama nerde ceza?

    Şimdi..
    Eğer durum böyleyse oturup bir özeleştri yapın.

    Ben olanları söylüyorum.
    Herkes gördü, izledi. Olmadı mı?
    Oldu.
    Fenerbahçe Sondaj Kulübü olmamış mı?
    Olmuş.
    Elbetteki dalga geçilecek ama sanki dünyayı kurtarıyor edasında yapmayın bunu holiganlaşıyorsunuz.

    Yoksa bu yaşanılan olayların beşiktaş-fener arası diye birşey olamaz. Mantığa aykırı bir kere.

    Elbetteki herşeyi izleyip değerlendiricez. Ligte puanlar havadan yağmıyor malumunuz.
    Benim için beşiktaşta aynı şeyi yapsa ki asla sizin gibi çamura yatar futbol oynamıyorlar, aynısını söyler dlgamı geçerdim.

    Ama iyi oldu. Yıllarca bu sondaj meselesi düşmez dillerden..

    :)))

  8. PVH dedi ki...

    Daha asagida taze taze 2 tane oz elestiri yazisi var. Biraz zekanizi kullanarak saldirin bari.

    Ortalama zekayla muhatap olmak, tek istegim buydu.

  9. fenerlihüseyin dedi ki...

    Tam da 23 Nisan'da günün anlam ve önemine binaen , " Haydi amcalara yorum yapıyormuş gibi yap " tadında bir eleştiri olmuş hakikaten.

    Sondaki ":)))" olmasa çok da ciddiye alacaktım az daha .
    Fenerbahçe söz konusu olunca hiç bir şey unutulmaz yıllarca . Buna alışığız biz.
    Kendi eleştirimizi yaparız en acımasız tarafından.
    Siz Keita'nın seneye Oscar adayı olması için şimdiden lobiye başlayın, anca yetişir . Bizimle ilgilenmeye biraz ara verin, azıcık kendi işinize bakın .

  10. tozlu parkeler dedi ki...

    Diline dolayacak bir şeyler arama çabasında olanlar için bulunmaz nimetmiş şu Bilica'nın hareketi. Sevindikleri nokta yıllarca bu olayı dillerinden düşürmeyecekleri olunca ister istemez böyle düşünüyor insan.
    Bilica iyiki yapmış bu hareketi, Anelka'nın Konya'daki elinden bu yana yıllar geçmişti, çenelerini çalıştıracak yeni malzeme sıkıntısı çekiyorlardı.

  11. Adsız dedi ki...

    Siz burada kendinizi ciddi anlamda yazılar yazan ve onları yorumlayan ciddi insanlar olarak tanımladığınızdan dolayı olacaktır ki " Haydi amcalara yorum yapıyormuş gibi yap " gibi ekşisözlük özentisi bir cümle çıkmış ortaya.

    Egosuz, yalın bir okuyucu bunu yazımdan ayırabilirdi, ayıramamışsın.

    O yüzden amca olmaz senden, üzülme.

    Şimdi,

    Burada asıl önemli olan olay şu : Size göre herkes işini gücünü bıraktı, türkiyede de tek bir takım var zaten ( fenerbahçe ) ve herkes onunla uğraşıyor du. Ama maalesef böyle bir durum yok ve hiç olmadı.

    Dillerde bir söz : Fenerbahçemizi rahat bırakın.
    Nedir bu "fenerbahçemiz" diye bakıyoruz ne görüyoruz?

    1- İşi sadece taraftarı kışkırtmak ve gerçek anlamda futbol bilgisi olmadığı, yönetim ile uzaktan yakından alakası bulunmadığı halde fenerbahçenin başında bulanan bir başkan ve onun saz ekibi,
    2- Yine aynı şahsın hakimiyeti sonrası insanların nefretini kazanmış bir yapı
    3- Taraftar.

    Sorunu o üç madden siz bulursunuz.


    Haa konuyu Bilica konusu yapmak işin geyik tarafıydı. Madem siz ciddi anlamda yazıp ciddi anlamda yorumluyorsunuz ben de size ciddi ciddi yazıyorum.

    Özeleştri yapmak ona buna sarmak değildir. Burada bir anlam karmaşası var. Ben bugün galatasarayda her fırsatta savunmadan çok eleştri yaparım. Daha bugun site yonetimine galatasaray.org sitesindeki saçmalıklardan bahsettim. Ve bunu alenen yaptım! Yüzlerce kişi takım gözetmeksizin okudu.

    Siz fazla ve gereksiz bir sahiplenme içerisindesiniz. Bu kadar kasmayın arkadaşlar.

    Ve bu kendi kendinize gereksiz ve sıkıntı verici bir hal alıyor bence.

    Yazımı bitirirken sonuna ":))" koymuyorum bu sefer.

    Çünkü zeka seviyesi düşük arkadaşlar için kullandığım bu figür görsel hafızalarında da yeterli olmamış kanımca.

    Sevgiler..

  12. PVH dedi ki...

    Yazdiklarinda ciddiye alinacak bir taraf yok. Olsa cevap verecektim. Biraz eski yazilari falan oku sonra "ben Galatasaray'i elestiririm yeaaaa, siz objektif olun" diye zirla. Isimiz gucumuz var, yazdigimiz seyleri tekrar tekrar bulup koplayamakla ugrasacak degiliz, insanlardan gerzeklik sinirlarini biraz gecen zeka beklentimizi mazur gorun o yuzden.

    Blogun her sayfasinda yonetim, taraftar, baskan, oyuncu elestirisi varken su yukaridaki yorum gerzeklik. Kusura bakmayin, ama baksaniz da olur. Kimse gerzek olmasin ama.

  13. Adsız dedi ki...

    Almıyorsan o halde "Yorum Gönder" kısmını kaldıracaksın bu yapıdan. Anlayabiliyor musun?

    İnsanlar senin keyfine göre yorum yapamaz, bunu bu şekilde beklemek te gerçek gerzekliktir kanımca.

    Her seferinde "işimiz gücümüz" var a dikkat çekmek de aslında hiçbir işinin olmadığını gösterir -ki bence de öyle zaten.

    Sitenin her sayfasını oturup okumam aylarımı alır. Bizim de (!) işimiz gücümüz var kardeşim gerçi biz sizler gibi dünyayı kurtarmıyoruz ama..

    Bu yazımın sonuna ":))" koyma gereksinimi duyuyorum.

    Hani görsel ileştimde zeka parçacıklarını uynadırması anlamında.

    Belki uyandırır ama uyandırma da olur.

    Çok ta bilica..

    Hadi selametle..

  14. PVH dedi ki...

    Yazdigimiz seyleri surekli tekrar etmek zorunda miyiz sana? Duruyor zaten sitede, ac oku. Turk futbol gerzeklerine surekli kendimizi anlatmak zorunda degiliz. Senin yorumlari da onayliyorum cunku gerzek sergimize yeni bir parca eklenmis oluyor. Senin gibiler yuzunden insanlarin yorum yapma hakkini neden ellerinden alayim. Parantez ici unlemli daha fazla yorum yapman dilegiyle,

    Sevgiler =))))

  15. Adsız dedi ki...

    "Türk futbol gerzekleri" diye bir deyim yok.
    Poponuzdan deyim uydurmamanız dileğile,

    Bu arada parantez içi ünlem seni rahatsız etmiştir, doğru!
    Ercan Saatçi ünlemi olarak bilinir kendisi.

    Ama ben kullanırım, severim.
    Gerzeklerde hemen sazan etkisi uyandırıyor da..

    :))))

    Sevgiler..

  16. PVH dedi ki...

    oyle bir deyim yok ki haha yakaladim yakaladim =)))

    busted, pwned, i win you lose =))))

    anlayana..

  17. onurpasa dedi ki...
    Bu yorum yazar tarafından silindi.
  18. Olgu dedi ki...

    17.

    Öncelikle çok samimi bir teşekkür borçluyum. Öncelikle bizim sanal rakı masamızın müdavimlerine. Deyim yerindeyse güneşin sofrası bu dostarla kurulduğumuz. O sofrada güzel bir söz işitmenin kıymeti çok şeyden önemli benim için. Paranın satın alamayacağı denli zengin hissettim kendimi.

    Bu ülkede facebook, twitter, ff yoluyla yazıları en çok sirküle edilen adam üzerinden basın eleştirisi yapmanın riskleri var. Bu riskin büyüklüğünün cesaret kırıcılığına rağmen hiç de yalnız olmadığımı bilmenin keyfini sürüyorum birkaç gündür. Nazar değmesin diye, totem yapar gibi üzerine titrediğim bir umudum var artık. Belki bir gün bu ülkede aklıselim nefrete karşı galip gelecek.

    Ancak Doğa'nın getirdiği tarzda eleştiriler benim tahayyülümün de ötesinde. Bir basın eleştirisinden bu tip bir çıkarım yapılabileceğini ortalama bir entellektüel olarak öngörmemiz mümkün değil. Bu blogda eleştiriyi/yorumu özgür kılarken yine ortalama bir bireyin zeka ve olgunluk seviyesi hesaba katıyoruz. En aptalcasının ne olacağını öngörmemiz ve buna bır sınır çizmemiz mümkün değil. Doğa'dan ricam hazır boy verip zemine ulaşmışken bir zahmet bizlere hatıra olarak oradan kum çıkarması. Onun hatırına burada sergileyelim. Bunun ötesinde harcayacağım her kelimeyi hem kendime zul görürüm hem de rakı masamıza oturmuş dostlarımıza saygısızlık.

  19. Boujeloud dedi ki...

    Öncelikle ülkenin ve sonrasında Fenerbahçe'nin böyle düşünen taraftarlara ihtiyacı var. Çok güzel bir yazı.Yıldırım Türker'den de alıntı yapman çok yerinde olmuş. Faşizm, düşük zekalılar için çok kolay inanılan bir ideolojidir. Bundan kurtulmak zaman alır çünkü her yerde faşizm vardır. Damarlarımıza doz doz verilir ve amaç devletin "altın vuruş" yapma isteğidir.

    Sevgiler...

  20. fenerlihüseyin dedi ki...

    Her şeyi yazmışsın gerekli gereksiz , ama nedense keita konusunu ve " kendi işinize bakın" bölümünü pas geçmişsin yüksek ahlaklı üstün zekalı 6s.org eleştirmeni .
    Seni hiç tanımadığım halde acaba nerden anladım senin 6sli olduğunu ? Bu kadar karbon kağıdı kopyası olunur mu yahu ?
    keitanın sivasda hayrettin'e yaptığını başka birisi yapsaydı öldürmeye tam teşebbüsden yargılanırdı . ama şu an kimse bunu hatırlamıyor .
    Fakat Bilica'nın penaltı noktası kazısını tüm ezikler seneler sonra bile cümle içinde kullanıyor olacaklar . Tıpkı Anelka'nın faulüne " Anelka'nın eli " demeye devam ettikleri gibi .

    Tekrar edeyim , kendi işinize baksanıza siz . Havalimanında karşıladığınız dünya starlarınızdan imza falan alın mesela . Bir daha bulunur mu bu fırsat , kaçırmayın koşun .

    Benden amca olmaz evet ancak dayı olur, oldu da . Nüfus planlamasına katkıdan payımıza bu düştü bizim de .
    Sen elalemin zekasıyla uğraşacağına kendine sor , başkasının takımını sahiplenmesinin fazlalığı eksikliği , gerekliliği gereksizliği beni niye ilgilendiriyor diye ?
    Yoksa bu yazı sana "two size" büyük mü geldi ?

  21. HDTD ve sonrası... dedi ki...

    Şu Yılmaz Özdil denen "Atatürk ve Cumhuriyet TÜCCARI" konusunda okuduğum en güzel yazılardan biri olmuş. Two Size alçaklığını biliyordum ve rahatsız oluyordum adamı her gördüğümde. Bu olayı gözlerine sokup adamın bayağılığını ortaya koymak alkışlanacak bir durumken olaydan Bilica'yı cımbızlayıp savunmaya geçmek hakikaten Mr. Özdil gibi adamları ülkenin büyük çoğunluğunun hakettiğini düşündürüyor bana.
    Gözü açık olanlara selam olsun...

  22. gumgumok dedi ki...

    tebrik ediyorum yazı için. Başta düşününce çok dolaylı bir yol gibi gelebilir ama bence bu yazının ana fikri, spor medyasına, yöneticilere, federasyona -ve tabi az sayıda da olsa taraftara-yansırsa, Türkiyedeki futbol ciddi anlamda ilerleme gösterecektir.

  23. GK dedi ki...

    "Türk sporu için kara bir gün" olarak nitelendirilmesine itirazım var.Adli bir hadisenin Türk sporu ile ilişkilendirilmesi saçma.İş polisin ve savcıların hakimlerin işi iken spor ile alakalı kısmı karalamak hata.Ve aksine 5 Nisan aslında Türk sporu için muazzam önem arz eden bir gündü.Uluslararası ve önemli bi turnuvada finale giden yolun belki de en önemli ayağıydı Leeds maçı.

    Yaşanan hadise ve sonrasında yapılan yayınlar aynı kalacak şekilde oynanan müsabaka "Fenerbahçe-Leeds" yada "Beşiktaş-Leeds" maçı olsa idi Fenerbahçeli yahut Beşiktaşlı yazar çizer o günü aynı hümanist duygu yoğunluğu ile tenkid eder miydi diye de merak ediyorum.

    Milliyetçiliğe giydirmek için can atan solcu abilerimiz ölen ingilizlere 'çok üzüldüler' ise işin adli kısmını kovalasınlar bence,yoksa acınız Yılmaz Özdil gibi 3.sınıf yazarları-yayınları kınamakla dinmez.Maksadınız Türk Spor basınını yola getirmek ise üzülerek söylüyorum Türk spor basını düzelene dek siz de toprak olursunuz bizde.

  24. Yusuf dedi ki...

    Türk Spor Basını'ndan önce Türk Basını var. Pisliğin, bayağılığın, şovenizmin dibindeki yer aslında Türk Basını'nın kendisi de, Spor Basını çok önde ve herkesin ilgilendiği bir şeye ev sahipliği yaptığı için, bu pisliğin sahibini Türk Spor Basını zannediyoruz.

    Bu arada Medya'nın, Adli Kararlarda bile etkili olduğu, bir söylem üreticisi, ya da olmadı en azından bir söylem-retorik aynası olduğu düşünülürse, bu gibi eleştirilerin değeri anlaşılabilir.

Yorum Gönder