Kahraman Nedir?



Altmış sekiz - Mexico Yaz Olimpiyatları denildiğinde herkesin aklına gelenin yukarıdaki fotoğraf olduğunu biliyorum: iki yüz metre finalinde derece yapmış [bir: Tommie Smith (usa), iki: Peter Norman (aus), üç: John Carlos (usa)] üç atletin Amerikan milli marşı çalınırken ayrımcılığa ve ırkçılığa karşı gelecekleri pahasına giriştikleri protesto eylemi.

Bir çift siyah deri eldivenin sağ tekini Tommie Smith, sol tekini John Carlos takar ve fakirliği sembolize etmek için çıplak ayakla kürsüye çıkarlar; başları kederle öne eğik, sıkılı yumrukları havada.

Peter Norman ise, sonradan dost olacağı bu iki adama destek olmak için kalbinin üstüne 'İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi Hareketi’ nin kokartını iğneler.

Şüphesiz anlamı büyük bir andır. Eğer bugün Amerika' nın siyah derili bir başkanı varsa biraz da bundandır.

Ama bugünlerde Mexico Olimpiyatları aklıma geldiğinde bambaşka birini hatırlıyorum; belki de günlerin anlam ve önemine uygun olarak: John Stephen Akhwari...

Olimpiyatlar, antik yunanlıların ikinciyi kayda geçirmeye gerek duymadığı müsabakalardan, 'önemli olan yarışmak' felsefesini şiar edinen oyunlara dönüşürken akılda kalan büyük kahramanlardan biri..

Yarış sırasında düşüp dizini ciddi şekilde sakatladığı halde yarışı bırakmayan, bazen koşup bazen yürüyerek sargılı sağ bacağını sürükleye sürükleye en yakın rakibinden çok sonra varış çizgisine ulaşabilen maraton koşucusu.


John Stephen Akhwari’ yi dilime dolayarak istifa anında yapılmayan transferlerden dem vuran teknik direktörler misali şimdiden minareye kılıf hazırladığım yok. Herkes bilsin ki, 30. Berliner Halbmarathon’ da büyük başkanımız Aethewulf’ un sözünü verdiği ‘üç yıl üst üste birincilik’ in ilki için Berlin caddelerinde olacağım. Benimle bir el bile bilardo oynamasa da ‘acı yok’ diyerek sonuna kadar arkamda olduğunu gösteren sayın başkanın içi rahat olsun. Eğer ilk on kilometre Afrikanın çeşitli yörelerinden gelen abilerimizi kontrol edebilirsem yarışın kalan kısmında atağa kalkarak birinciliğe ulaşacağıma inanıyorum. Bu vesile ile Papazın Çayırı’ nda dolanan diğer arkadaşalara da selam ederim.

Kendilerinden ufak bir ricam olacak: Maratoncu ablaların ortasına düşmemem için dua etsinler. Her ne kadar ‘önemli olan yarışmak’ olsa da etrafa gülücükler saçarak yanınızdan akıp giden kadın tayfasından daha moral bozucu bir şey yok çünkü.

Son olarak Banaz’ dan gelen kuru fasülyeden koklatmamak için iki gündür arayıp sormayan –ki sağdan soldan yaptığı ortaların üçüncüsünden sonra kendisine keşkek götürdüğüm kabı da getirse artık. elbet kabı boş getirmek olmaz- ama bana gerekli antreman koşullarını sağlamak için elinden geleni ardına koymayan Rehavet biraderime ve sponsorum Suratsız’ a çok teşekkür ederim.


0 comments:

Yorum Gönder