Beşiktaş 2 - Fenerbahçe 4
STSL 20/02/2011



Fenerbahçe, Spor Toto Süper Lig 22. hafta maçında Beşiktaş’ı 4-2 mağlup etti. Alex’in hat-trick yaptığı maçta sarı-lacivertlilerin diğer sayısı Necip’in kendi kalesine attığı golle gelirken, Beşiktaş’ın golleri Ekrem ve İbrahim Toraman’dan geldi.

PAPAZIN ÇAYIRI: Sezonun ikinci yarısına iyi başlayan Fenerbahçe, ‘duruşuyla ünlü bir semtimizin takımına fiyapı sponsorluğunda konuk olurken avantajlı görünse de gerçekler hiçbir maçın oynanmadan kazanılmadığını işaret ediyordu. Üstelik rakip üzerine düşen bütün gölgelere, bütün renkler kirlenirken birinciliği kapan beyaza rağmen hala büyük bir takım olan Beşiktaştı.

Rakip için işler iyi gitmezken, kurulan hayaller de gerçeğin aynasında çoktan dağılmıştı: Uzay takımı çoktan dünyaya dönmüş, sadece altmışların(!) değil doksanların futboluyla da baş edemeyen bir takıma dönüşmüştü. Devre arasının bir işe yaramadığı defalarca ispatlanmış transferlerinin gazladığı ‘17de 17’ altmışlara takılmış, geriye ‘on yedi.. on yediymiş’ diyen Teoman şarkısı kalmıştı. Avrupa Şampiyonluğu da hala doksanların futbolunu oynayan Dinamo Kiev engeline takılınca bu maç bütün bir sezonu kurtaracak ‘şans’ haline dönüşmüştü.

Hiçbir maç oynanmadan kazanılmıyordu, benimse yukarıdaki ‘şans’tan başka da korkum yoktu.

Maça çok iyi başladı Fenerbahçe. Daha ilk dakikada başka bir sarı lacivertlinin geçen hafta Ankarada yaptığını yapabilir ve öne geçebilirdi. Peşi sıra Niang’ı trübüne fırlatan Ekrem’e kart göstermediği için sezonun en ağır küfürlerinden birini ettim Cüneyt Çakır’a. Sadece ‘bu faülün uyarısı olmaz hoca’ olduğu için değil, benzer pozisyonda Fenerbahçeli oyunculara da aynısını yapacağı ve etraftaki Beşiktaşlılar bu uyarıyı unutup ‘Fenerbahçe- Federasyon-Hakemler’ terennümüne başlayacakları için. Üstelik ‘Deniz Yıldızı’ öyküsünü okumuş biri olarak kendimi tutamayıp onlara bunu açıklamak zorunda kalacaktım. Öyle de oldu.

5’te Fenerbahçenin en iyi yaptığı şey Beşiktaşın en kötü yaptığı şeyle birleşti: Alex’in sağdan kullandığı ölümcül serbest vuruş ağları bulduğunda topa son dokunanın bir önemi yoktu. Necip’in dudaklarından ‘Selçuk’ okunuyordu ama Selçuk’un da o kadar iştahlı sevindiği söylenemezdi. Necip (k.k): 0-1

Golden sonra her yer sarı-lacivertti. İlk yarım saatte tarihi fark olmadıysa bunun sebebi bu maçın başka bir hikayesi başka yazıldığı içindir. Rüştü klasına yakışır üç top kurtardı. Direklerde buna bir kurtarışla eşlik etti ilk yarım saatte.

16’da sezonun en iyi maçını çıkartan Dia, sol kanattan ceza sahası içine girdi, rakiplerini geçerek kaleye sert vurdu ama kaleci Rüştü topu çeldi.

19’da Niang, Mem.in onun transferinden sonra neden, karayılan’ı almışız, dediğini dosta düşmana gösterdi: Fenerbahçe cezaalanı önünde Necip ve İbrahim Toraman’ı aynı anda geçip peşinde onlarla ceza sahasına kadar giren Karayılan, Ferrari’ye rağmen güzel vurdu ama Rüştü iyi çıkardı.

20’de Emre ceza sahası önünde topla buluştu, kaleye aşırtma bir vuruş yaptı ama kaleci Rüştü topu köşeden son anda parmaklarının ucuyla kornere çeldi.

24’te Alex’in ceza sahası içine pasında Dia kaleci ile karşı karşıya şutunu vurdu ve top yan direkten geri geldi. Sonrasında savunma topu uzaklaştırdı.

İlk yarım saatin ardından Fenerbahçe oyunu geride kabul etmeye başlayınca Beşiktaşlı oyuncular için topla, üstelik sahanın oynamayı sevdikleri kısmında oynama imkanı oluştu. Bu şekilde rakibini üstüne çeken ve baskı yiyen sarı-lacivertlilerde ilk yarıyı gol yemeden atlatmayı başaramadı.

44’te belki de maçın o ana kadar ki en kötüsü olan Ekrem alkışlanacak bir gol attı. Ben de öyle yaptım: 1-1

Ve ilk yarı 1-1 sona erdi.

İkinci yarı da ilk yarı gibi başladı. Ancak ilk yarının hemen başında bir duran topta golü bulan Fenerbahçe, bu sefer duran topta golü kalesinde gördü ve roller olduğu gibi değişti.

49’da Simao ceza sahası önünden serbest vuruşta direkt kaleye sert vurdu top savunmaya çarparak İbrahim Toraman'ın önünde kaldı, İbrahim Toraman bekletmeden kaleye vurdu. Volkan çaresizdi. Yapabileceği tek şey küfür etmekti: 2-1

Sonrası Beşiktaş baskısı. Sadece bir defa umutlandım: Almeyda karşı karşıya da kaçırdığında devre arasında ki aynanın maçın sonunda beraberliği işaret ettiğine inandım. Hatta bunu yanımdaki Beşiktaşlıya da söyledim.

Madem maç beraber bitecekti, üstelik yerel saatle on dokuz otuzde bahis bürosunun önünde olmam söylenmişti. Yerimden kalktım, ayakta maç izleyen bir Beşiktaş taraftarına yerimi verdim berabere bitecek bir maçın dostluğuyla.

Ama yerimden kalkar kalmaz Ferrari’nin dostluktan anlamadığı ortaya çıktı. Üstelik arkadaşlarının emeğine saygısının olmadığı da. Bir kaç dakika önce güreşe ilgisiz kalan Cüneyt Çakır, boksa tepkisiz kalamadı. Penaltı ve kırmızı kart.

65’te Alex topu tahmin edilebilir olsa da çıkarılamayacak yere vurdu topu: 2-2

Bir kaç dakika kadar bahis bürosunun kapısında bekledim. Salon büyük, ekranlar uzakta olduğu için sadece maçın Beşiktaş sahasına yıkıldığını gördüm.

Sonra da maçı unutup Berlinaledeki tek Türk filmine doğru yürüdüm: Bizim büyük Çaresizliğimiz. Seyfi Teoman’ın bir Barış Bıçakçı romanından uyarladığı ‘Türk usulü Fransız filmi’. Sevmem sanıyordum ama sevdim; gerçekten. Ve bunun benim sevmediğim, Seyfi Teoman’ ın ilk filmi Tatil Kitabı’nı önüne gelenin çok beğenmesiyle alakası yok..

Maç aklıma bile gelmedi. Berabere bırakmıştım, üstelik öyle de biteceğini düşünüyordum. Ne yalan söylemeli, sicilinde yaşadığı onca kirlenmeye rağmen Beşiktaş büyük bir takım ve İnönü'de onlardan alınacak bir puanın da başarı olduğunu inanıyordum. Belki üzülürdüm ama inancım hala böyledir.

Eve gelince ilk iş bilgisayarı açmak oldu. Elbette uğuruna inandığım bir siteden :) Neah!? Alex üçlemiş mi? O zaman en az dört olmuş maç. Yoksa kulakları mı çınlattık? Hayır, iki daha atmış Alex. Sadece o kadarmış...

Ve şimdi, geri kalanı ‘–miş’ li geçmiş zamanın olanaklarından faydalanarak anlatalım.

69’da Dia'nın ara pasında ceza alanı içinde ön direkte topla buluşan Niang'ın dönerek vuruşunda, Necip yatarak meşin yuvarlağı kornere göndermiş.

71’de Dia'nın sağdan yerden ortasında ceza alanı içinde boş pozisyonda topla buluşan Mehmet'in yerden sert şutunda, meşin yuvarlak az farkla yandan auta gitmiş.

72’de Emre'nin ortasında Alex, kafayla topu kalenin uzanılmayacak yerine bırakmış: 2-3

73’de Andre Santos'un pasında ceza alanı içinde topla buluşan Niang'ın vuruşunda kaleci Rüştü topu son anda çelmiş.

75’de Dia'nın pasında ceza alanı içinde topla buluşan Alex, kaleci Rüştü'yü de geçerek topu boş kaleye bırakmış: 4-2.

Kalan dakikalarda başka gol çıkmayınca Fenerbahçe, karşılaşmayı da 4-2 kazanmış.

Fenerbahçe, bu hafta şampiyonluk yolundaki en önemli maçından galibiyetle ayrıldı. Kuşkusuz yenilebilirdi de. Muhtemeldir ki sezon sonuna kadar da olacak bu. Ama dileğimiz odur ki, tıpkı bir futbol bilgesinin dediği gibi "aptalca olmasın" bu.

Göğüs göğüse cenkleşerek olsun.

BEŞİKTAŞ: 2 - FENERBAHÇE: 4

Stat: Fiyapı İnönü

Hakemler:
Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Tarık Ongun

Beşiktaş: Rüştü, Ekrem, İbrahim Toraman, Ferrari, İsmail, Quaresma, Necip (70 Aurelio), Ernst, Simao, Guti, Almeida (87 Nobre)

Fenerbahçe: Volkan, Gökhan Gönül (82 Bekir), Lugano, Yobo, Andre Santos, Mehmet Topuz, Selçuk, Emre (78 Özer), Dia (77 Cristian), Alex, Niang

Goller: Ekrem, İbrahim Toraman / Necip(k.k), Alex(3)

Kırmızı Kart: Ferrari

Sarı Kartlar: Ekrem, Quaresma, Rüştü, / Andre Santos, Gökhan Gönül, Bekir, Mehmet Topuz


3 comments:

  1. aethewulf dedi ki...
    Bu yorum yazar tarafından silindi.
  2. fatih dedi ki...

    tatil kitabı iyi filmdir be hocam bir daha bir izle sen büyük çaresizlik sayılmasa bile bir taşrada bir çocuk çaresizliğini küçümsemeyelim:)

  3. Cengiz dedi ki...

    İlk yarıdaki maçta da, dünkü maçta da takımla ilgili ortaya çıkan bir gerçek var; maçın başında önde basıp hızlı oynayarak oyunu koparamazsak ilerleyen zamanlarda, özellikle dişli takımlara karşı zorlanıyoruz. Bu takımda Aykut Hoca'nın damgası yavaş yavaş belirginleşiyor. Öne doğru oynama arzusu, kanatları kullanma, rakibe önde basma gibi unsurlar takımın karakterine oturuyor. buna mukabil iş bitirme konusunda verimimiz, girdiğimiz pozisyon nispetinde hala düşük. Trabzon maçında yumruğu indirdik ve sonrası çok rahat geçti ancak dünkü maçın ikinci perdesi bizim için hiç iyi gelişmiyordu. Ta ki Ferrari üçüncü perdeyi açana kadar.

    İyi yoldayız ve 5 maçılık zorlu süreci kayıpsız geçmek ilk yarıdaki takıma bakarak fantastik bir sonuç ancak esas sınav şimdi başlıyor. Şampiyonluğu son nefeste kaçırdığımız sezonlarda görece daha kolay maçlarda takıldığımızı hatırımızdan çıkarmadan takımın oyunundaki gelişim sürecinin devamını beklemeliyiz.

    Tabi Alex ile ilgili bir iki kelam etmemek de olmaz. Takımda ter dökeceği önümüzdeki 2,5 sezon için Allah'a şükretmek ile 2,5 sene sonra onu izleyemeyecek olmak için endişe etmek ikilemindeyim. Kendisine şapka çıkarıyorum bir kez daha.

Yorum Gönder