Mücadeleye Dayalı mı Oynuyoruz?
2007-2008 sezonu. 28. hafta Beşiktaş deplasmanındayız, bütün maç topa hakim olan takım Fenerbahçe, 75 dakika 1-0 önde götürüyoruz. 75. dakikada golü yiyoruz, 15 dakika var ve Beşiktaş deplasmanındayız, buna rağmen herkes kazanacağımızdan emin. Avrupa Kupalarında en parlak sezonumuzu yaşamışız, onu da getirdiği özgüven var, sahada oynanan oyunu da görüyoruz. 5 dakika sonra Alex atıyor golü ve 2-1 kazanıyoruz. O gün bir tane Fenerbahçeli golü yediğimiz saniye bile 3 puandan eksik alacağımızı düşünmüyor.
O maçtan sonra blogdan Fatih'le konuşmamızı dün gibi hatırlıyorum. Galatasaray'la puan farkı bir türlü açılamıyordu fakat yine de deplasmanda Galatasaray'ı da yenerek çok rahat şampiyon olacağımıza emindik. Beşiktaş maçından bir hafta sonra son saniye golüyle Kayseri'yi mağlup ettik, sonraki hafta da son saniye golüyle ve kaçan penaltıyla Ankaraspor'a puan verdik. Daha sonra Ali Samiyen'de mağlup olduk ve tüm oyuncular ruhsuzlukla ve mücadele etmemekle suçlandı. Şimdi o sezon herkesin aklında "Galatasaray'ın mücadele ettiği ve Fenerbahçe'nin etmediği için kaybettiği" sezon olarak kalmış. Aşağıda Manisaspor maçıyla ilgili yazımda da örnek verilmiş.
Yukarıdaki maçları ve konuştuklarımızı hafızanızı tazelemek için yazdım. O Ankaraspor maçına kadar Fenerbahçe, sahada topa hükmeden, oyunun temposunu istediği gibi ayarlayan, istediği an baskı kurup gol atabilen bir takımdı. Buna inanmak istemeyenler varsa arşivi olan forumlara bir göz atsınlar ve o Beşiktaş maçı anında ve sonrasında neler yazılmış bir incelesinler. O sezon yaşadığımız sorunlar ve neden şampiyon olamadığımız anlamaya çalışan yazılar bu blogun ilk mesajlarında var, göz atabilirsiniz.
Yazıdaki yorumlardan bir tanesinde Mel şöyle demiş
bir kere lutfen sebep-sonuc arasindaki iliskiyi gozden gecirelim. bir takimin iyi top oynayip oynamadigi aldigi puanla olculemez, olculmemeli. gene bir takimin iyi mucadele edip etmedigi savunmasinda verdigi aciklarla olculemez, olculmemeli.Örneğin 2007-2008 sezonu için insan hafızasında "Fenerbahçe ruhsuzdu" imajı kalmışsa demek ki takım aldığı puanlarla değerlendiriliyor, çünkü o Galatasaray maçı öncesi takım için söylenenleri de çok iyi hatırlıyorum. O zamanki değerlendirmelerimde de şimdi de mücadele, ruh gibi terimlerin fazlaca anlamlarından soyutlanıp metafizik şeyler anlatmaya başladığını düşünüyorum. Takım ne tarz oynarsa oynasın verimli oynamalı, oynadığı şey pas futboluysa da, pres futboluysa da, mücadeleye dayalı oyunsa da onun sonucu ligin en kötü takımlarına puan kaybı olarak dönüyorsa mücadele ya da ruh denilen kavramlar sizi yanıtlmaya başlamıştır.
Yine Mel'den alıntılıyorum
fenerbahce'nin sorunu asikar: oncelikle oyun sikistiginda yapacak hamlesi yok. deivid ortalikta yok, ugur sezonu kapatti (hos, kendisi pek bir hamle zenginligi vermiyordu ya, neyse), vederson ise guven vermiyor, ustelik oldukca duz. haliyle daum birseyler yapmak istiyor, ancak elinde pek bir koz olmadigi icin hemen forveti ikilemeye donuyor, bu da o ana kadar oynanan tum guzel oyunun icine ediveriyor.Bu kısma % 100 katılıyorum. Fenerbahçe'nin sorunu oyun sıkıştığında yapacak hamle bulamaması. Tıpkı 2007-2008 sezonu gibi! Hatta o kadar fazla referans verdik ki o yazıya da paslıyorum, vaktiniz ve sabrınız varsa okursunuz 2007-2008 Sezonu ve Transfer.
Bu son noktayı biraz daha açalım.
Son 12 lig maçında 19 gol yemişiz, yine yorumlarda turkuaz0707 son 10 maçtaki lig durumunu yazmış, Fenerbahçe ligde 8. sırada, Kasımpaşa'nın arkasına düşmüş. Takımın iyi olduğunu ve bu hızla şampiyon olacağını düşünen arkadaşlardan bu tablonun sebebini duymak istiyorum, çünkü karamsar olmak için maç sonunda yazılan kötümser yazıları okumanız gerekmiyor, bu tabloya bakmanız yeterli. Manisaspor 3 maç sonra ilk kez gol atıyor, üstelik 2 tane de çok ciddi pozisyona girip kaçırıyor. Attıkları gollerin olanaksızlığıyla açıklamaya çalışmak 12 maçta yenilen 19 golü de böyle açıklamayı gerektiriyor sanırım.
İlk yarı istediği gibi oynayan ve o iki sezon önceki özgüvenle topa hakim olan takım yediği bir kaza golünden sonra amaca ulaşmayan paslarla panik yapmaya başladı. İşlemeyen hücum pozisyonları tekrar tekrar denendi, sonra iki yine forvete geçildi, sistemden ödün verildi ve oyun iyice verimsizleşti. Bağış Erten dün yazdı, yanda linki duruyor, ondan alıntı yaparak özetleyelim bu kısmı da
Ama sonra film birden değişti. Gol yedikten sonra bütün bu dizin koptu ve birden donuk, pas gevezesi bir takım türedi. Öyle ki savruk oynamaya başladıklarında çakışma problemleri öyle bir su yüzüne çıktı ki, yedikleri golden sonra birden ‘mavi ekran’ , yani arıza verdiler. Santos’un, Cristian’ın verimsizliği, Deniz’in, Bilica’nın ağırlığı, Alex’in silikliği... Bütün eski kara defterler açıldı. Yani oyun Sarı-Lacivertlilerin yediği golden ikiye bölündü ve bir daha toparlanamadı.Bu neden oluyor? Gerçekten bilmiyorum. Takımın Brezilyalı ağırlıklı olmasından kaynaklanan sertlik koyamaması teorisi var, kanat oyuncuları devşirme olduğu için tıkandığımız teorisi var, Alex nedeniyle alternatifsiz kaldığımız teorisi var, hepsinde de bir miktar doğruluk payı var. Aşağıdaki yazıda defansın yavaşlığının rakiplerin uzun toplarında başımıza iş açtığını, Bilica-Lugano ikilisinden birisi eksik olduğunda sıkıntı yaşayacağımızı ben yazmıştım. Hem defansta hem hücumda çok ciddi bir hava topu hakimiyeti sorunumuz var, özellik Lugano olmayınca daha da net ortaya çıkıyor bu durum. Bu sezon yediğimiz birçok golde rakip önce kafa vurdu. Hücum yaparken hava hakimiyetimiz zaten hiç yok. Bu durumlarda acaba Semih çıkarılıp yerine Gökhan Ünal alınsa alternatiflerimizi arttırmış olur muyuz? Bana göre oluruz fakat o zaman da Alex'in etkinliği azalabilir. Çok fazla denklem var.
Ayrıca son olarak; sanırım aşağıdaki yazının başlığı ve sonraki nükte insanları yanıltıyor. İçerikte mücadeleden sıkıntı duyduğumuz söylenmiyor, sadece mücadele denilen her neyse verimli çalışmadığı ve çok fazla gol yiyip puan kaybını engelleyemediği söyleniyor. O yüzden "geçen seneki takımdan memnu muydunuz?" sorusu anlamsız kalıyor. Yanlış giden bir şeyler var, rakamlar beni ikna etmeye yetiyor, fakat takım tabii ki geçen sene ile karşılaştırılamaz. Geçen sene 10. haftadan itibaren tamamen ümidi kesmiştik. Bu puan kayıpları beni büyük hayal kırıklığına uğratsa da geçen seneye oranla iyi olduğumuz açık, o yüzden gelecek için tamamen ümitsiz olmak da yersiz. Yalnız önümüzdeki birkaç hafta yine mücadele iyiydi diyerek tonla gol yer ve puan verirsek bu sezonu artık toparlayamayız.
16 Şubat 2010 10:29
Gerçekten mücadele ettiğimiz söylenemez..Kendimizi kandırmayalım.. Bu takımda Emre haricinde rakibe basan oyuncu yok.. Emre'nin tek dezavantajı da bence bacak boyunun kısa olması. Arkadan yaptığı hamlelere bir bakın ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız..
Orta saha ve forvette gerçekten iyi mücadele etsek rakip bizim orta sahamızı bu kadar kolay geçip, stoperlerle baş başa kalmaz. Bizim kazandığımız topların çoğu kendi 1 bölgemizde, asıl önemli olan, orta sahada top kazanmak. Bunun içinde gerçekten koşmak ve mücadele etmek gerek..
Fenerbahçe'nin bu günki asıl sorununa gelicince.. Sorun yumuşak forvet hattında.. Manisa ve Dıyarbakır maçında forvet hattının sert savunma karşısında nasıl eridiğini bir kez daha gördük. Bize karşı oynayan takımlarda bu filmi çokca izleyicez muhtemelen..
Son söz olarak şunu söylemek istiyorum.. Kötü oynarken kazanıyorduk, o yüzden şöyle bir hava vardı.. Kötü oynıyarak bu haldeysek, iyi oynayarak nerelerde oluruz...Bu yüzden umudumuz daha çoktu.. Ama gelinen nokta şu ki, iyi oynuyoruz ama kazanamıyoruz ve gerçekten çok kötü oynayan ama iyi oynama ihtimali yüksek olan GS'ye liderlik koltuğunu elimizle veriyoruz..
Durum vaziyet şunu göstermektedir ki, şampiyonluk gerçekten zor.. En azından benim umudum kalmadı....
İnşallah sene sonu şöyle sağlam bir kapak yerim......
16 Şubat 2010 11:32
yani aslinda dusunduklerimiz arasinda pek fark yok. ben sahsen herhalde cogu fenerbahceliden - amac olarak - farkli dusunuyorum. sampiyonlar ligi peyda oldugundan beri tek istegim takimin o sezon turkiye'de ne yapip edip sampiyonlar ligine kalabilecek sonucu elde etmesi. o yuzden acikcasi bu sene ligde sampiyon olmus olmamis beni cok da ilgilendirmiyor (aslinda on eleme maclarinin zorlastigi dusunulunce sanirim artik sampiyonlugu ciddi ciddi istemek gerekiyor!). nasilsa bu sene fener, seneye galatasaray, boyle surup gidiyor eger gecen sezonun benzeri anomaliler yasanmazsa.
o yuzden beni mutlu eden sey cok uzun seneler sonra - ki buna benim de galatasaray macindan evvel en az beraberlik alir doneriz dedigim sezon da dahil - fenerbahce'nin kisilikli futbol oynamaya baslamasi. bu laf havada kaliyor, az biraz acayim. oncelikle takim oyunu kisa mesafede oynamaya calisiyor. hem sag bek, hem de sol beki mumkun oldugunca orta sahaya yaklasiyor, bu da ozer, emre, ve mehmet topuz'un daha ileride baski yapmasina olanak veriyor. top fenerbahce'nin ayagina daha cabuk geciyor, ve rakip kale civarinda genelde top elde edildigi icin daha sik ve tehlikeli hucum girisimi yapilabiliyor. fenerbahce rakip takima ben seni eziyorum diye haykiriyor, ve rakip bunu kabullenip siniyor, umudunu buyuk olcude mucizevi gollere bagliyor (bakiniz ayman, bakiniz isaac). ancak - ki bunu da hem oyuncu kalitesine, hem de mantalitenin henuz tam yerlesmemis olmasina bagliyorum - tam da bu sebeplerden oturu beklerin arkasina atilan toplar tehlike yaratiyor, hucum gucu yuksek bir takimin uc-dort pasta gol pozisyonuna girmesi mumkun oluyor. ustune ustluk takim nisbeten hizli oynamaya calistigi icin ister istemez tempo da yukseliyor, ve eskiden izledigimiz rolanti maclar yerine daha hizli seyreden maclar izlememize ragmen savunmada bilica ve partnerinin dengesizligi sebebiyle aniden gol pozisyonu yiyebiliyoruz. ancak bu degisim sebebiyle fenerbahce zico donemine gore cok farkli top oynuyor - o zaman oyunu tempo dusurerek kontrol etmeye calisan, deplasmanlarda bu yuzden bir turlu rakibe oyununu kabul ettiremeyen bir takimken su anda icerde disarida maci oynayarak kontrol altina almaya calisan, tempo yukseltmeye gayret eden bir takimdan bahsediyoruz.
son on mac meselesine gelince. bir de soyle bakalim: takimin ilk 11 olarak sahada yer aldigi (bursa ikinci maci korkunctur, ama buyutmemek gerekir, antrenor basta olmak uzere kimse ciddiye almadi - deniz selcuk orta sahasi da ne demek??) ikinci yarinin ilk bes macinda fenerbahce 14 gol atti, 5 gol yedi. ve zaten benim savundugum fenerbahce ilk yari kasimpasa'dan 3 gol yiyen takim degil, ikinci yarinin basiyla birlikte ozer'in de dahil oldugu, uzun bir aradan sonra HIZLI pas yapmaya calisan ve alan daraltan fenerbahce. lugano'nun bile rakip sahada pres yaptigini gordugum takim.
16 Şubat 2010 11:33
zico doneminde iki sezonda 34 deplasmandan 17sini kazanmisiz 10 beraberligimiz, 7 de maglubiyetimiz var. 56 gol atip 34 yemisiz. bu sezon en zor deplasmanlari gectigimiz bir donemde (trabzon, kayseri, besiktas, bursa, eskisehir, antep, sivas, diyarbakir - ve antalya, denizli, manisa) 11 mactan 6 galibiyet almisiz. 19 gol atip 13 gol yemisiz. geri kalan maclardan kasimpasa, ibb, ankaragucu, ve genclerbirligini yenersek 10 galibiyet almis oluyoruz ki bana gore oldukca basarili bir performans. ustune ustluk her sene takimlarin biraz daha kuvvetlendigini dusunuyorum - bu sene bursa ve kayseri'nin besiktas'tan asagi yani kalir yok bence.
oyuncu kalitemizin ilk 11 olarak bu ligin fersah fersah uzerinde oldugunu dusunuyorum. sene basinda gscimbom'da galatasaray'in "total football" muhabbetinin mustafa sarp, ayhan akman, mustafa sarp'tan kurulu orta saha oyunculari ile ancak kotu bir sakadan ibaret oldugunu belirtmistim, ve bu ligde galatasaray'i cirilciplak birakabilecek 8-9 takim var. ancak galatasaray'in hucumcu oyuncu rotasyonu cok kuvvetli, bunu hepimiz goruyoruz - keita, elano, arda, caner, kewell. iclerinden aslen caner, kewell, ve keita'yi begensem de hem elano hem de arda oynadi mi oynuyor. neyse, diyecegim fenerbahce'nin en buyuk hatasi - ki bu da yonetimseldir - ne yazik ki bir turlu takimda derli toplu bir temizlik yapmamasi, ve galatasaray'in sahip oldugu hucumcu rotasyonunu elde edememesidir. kazim da bile cok gec kalindi, ki ondan evvel gonderilmesi gereken selcuk, deniz, ugur boral, ali bilgin, vederson gibi adamlar hala hazir kita kenarda bekliyorlar. sadece isim olarak varlar, kalabalik yaratiyorlar, secim sansi varmis gibi gosteriyorlar, ama ne yazik ki hala sahada en ufak bir fark yaratamiyorlar. bu yuzden aykut'a seneye bu sorunu giderecegini dusundugum icin guveniyorum. o zaman fenerbahce bana kalirsa muazzam orta sahasiyla (emre-cristian-mehmet topuz) bir kac sene bizi mest edecek diye dusunuyorum. butun olumlu yorumlarim bu inancimdan.
simdi soyle bir kadro cok mu zor (evet, tam bir kadro hastasiyim, soylenene gore peder bile tuvalette kadro yaparmis icerde ben inim inim aglarken!)
volkan; gokhan-marquez-lugano-andre santos; cristian-hamit (mehmet)-emre; babel, ozer; kanoute (ya da ayni kalibrede bir forvet). evet, barcelona taktigi, ve bence oyuncu yapisi olarak da cok benzer (boyle yazdigimda kalite olarak anlayanlara deli oluyorum). yedeklerde alex, caner (ya da volkan sen, ozan ipek, farketmez, guclu, hizli bir kanat oyuncusu), semih, abdullah durak (ya da murat ceylan), bilica, bekir, sol bek. degiskenlik gosterebilecek, ister 4-3-2-1, ister 4-2-3-1, ister de 4-4-2 oynayabilecek bir kadro.
yani, uzun lafin kisasi, bu takimda emre-cristian-ozer-alex-gokhan gonul-andre santos tutuldugu takdirde, ve bunlar diri olduklari surece cok kucuk hamlelerle fenerbahce cok, cok iyi bir takim olabilir. umudu korumak gerek.
son olarak: bu hafta bana gore cok ama cok iyi bir takimla deplasmanda oynayacagiz. ayni gun galatasaray da hucum potansiyeli cok yuksek bir takimla yine deplasmanda oynayacak. bence genel bir degerlendirme yapmamizi da mumkun kilacak. hayirlisi olur umarim.
16 Şubat 2010 11:56
Ben sadece mücadeleden memnunum diyemem, açıkçası Bursaspor kupa maçını bir kenara ayırırsak oynanan futbol mücade dışında da beni memnun ediyor. Şu son Manisaspor maçında hücumcular biraz doğru tercihler yapabilselerdi şimdi bunları konuşmuyor olacaktık. Fenerbahçe Manisa deplasmanının eleştirilen 2. yarısında da gole çok yaklaştı. Mel söylemiş işte, “bir takimin iyi top oynayip oynamadigi aldigi puanla olculemez, olculmemeli.” Bunu dedikten sonra son 10 haftanın istatistiğine dayanıp yorum yapmak pek mantıklı değil. Ayrıca ilk devrenin sonundaki puan kayıpları tamamen kötü futbol sebebiyleydi, şimdi ise öyle değil. Elmalarla armutlar aynı kefeye konmuş.
Bu takımın başta savunma olmak üzere önemli sorunları var doğru ama ilk devre kaybedilen puanlar ile son 2 haftada kaybedilen puanların sebebi farklı. Diyarbakırspor maçı için zemini ben kabul edilebilir bir mazeret olarak görüyorum ama iki yazıda bahsedilen sorunların o maçta daha fazla görüldüğünü de kabul ediyorum. Manisa maçı ise bence kesinlikle öyle değildi. Sadece mücadele olarak değil futbol olarak da tatmin edici bir takım vardı ama olmadı.
Önümüzde iki çok önemli ve çok zor maç var. Hatta Lille rövanşı ile birlikte 3. Bu 3 maç sezonun geri kalanı için daha net konuşmamızı sağlayacaktır. Belki benim de umutlarım azalır, belli olmaz..
16 Şubat 2010 15:16
"Asagidaki yazimda örnek verilmis" diye isaret edilen 'mücadele etmedi' ifadesi bana ait önce onu belirteyim.
O sezon herkesin aklinda mücadele etmeyen takim olarak mi kaldi Fenerbahce bilmiyorum. Ama pekcok kisi icin öyle oldugunu biliyorum, hissediyorum. Benim icin öyle. Bu hakikaten öyle midir, degil midir; tartisilir. Tartisilir tartisilmasina da kesin sonuca varilir mi o süpheli. Cünkü hakikat nedir bilinmez.
Cünkü bu tür durumlarda algilada secicilik cok önemlidir ve zihin ortada gördügünü algilar ve subjektif bir sekilde degerlendirir ve bu o kisinin üzerinde duygusal etkiselime yol acar.
Yani ayni manzaranin bende biraktigi ile bir baskasinda biraktigi cagrisim, duygulasim ve izler birbirinden farkli olabilir.
Örnek;
"...Galatasaray'la puan farkı bir türlü açılamıyordu fakat yine de deplasmanda Galatasaray'ı da yenerek çok rahat şampiyon olacağımıza emindik..."
Ben ise o dönem Fenerbahce'nin sampiyon olacagina hic inanmadim. Hatta Galatasaray macindan önce su anda yayin yapmayan bir sitede o macin muhtmelen kaybedilecegini ve sampiyon olunamayacagini da yazdim.
Ayni sezon, benzeri dönemler, ayni takim ama iki farkli sonuc.
Fenerbahce'nin Besiktas macinda 75.dk dan nasil geri döndügünü anlatiyoruz kendi degerlendirmemizi desteklemek icin ama o kaybedilen Galatasaray karsilasmasindaki takimin sünepe halinden bahsetmiyoruz... Veyahut son dakikada yenilen gol ve kacan penaltiyla (burda da kacan gol ve son dakikada yenilen gol vurgusuyla takimin aslinda o karsilasmayi da hakettigi ama sansizca yenildigi ima edilmeye calisiyor saniyorum) Ankaraspor'a kaybedilen puandan bahsediliyor ama o mactaki takimin laubali ve sorumsuz hallerinden bahsedilmiyor. Cünkü bunlari bahseden kisinin zihnindeki algi mekanizmasi isin bu taraflarini secip aliyor. Bende veya benim gibi takimin mücadelesinden memnun olmayanlarda ise baska noktalar.
Sonuc; benim icin o takim, her macta ayni derecede mücadele ve hirsi sahaya koymadigi icin sampiyonlugu kaybetmistir. Herseyden önemlisi o sampiyonlugu belirlenecegi karsilasmada Galatasaray karsisindaki perisan halini hic unutmayacagim.
Yani öyle herkes sadece algigi puanlara bakip da takimin ruhsuz oldugu kanaatine varmiyor. Sahada görüdügü futbola istinaden onu söyleyenler de var.
Esasinda isin bu kismi bence gereksiz bir polemik ama benim yazdigim yoruma istinaden bu örneklemeler verildigi icin bu kisma yeniden deginme geregi gördüm...
-----
16 Şubat 2010 15:17
-----
Meselenin diger kisimlari ise...
"Son 12 lig maçında 19 gol yemişiz, yine yorumlarda turkuaz0707 son 10 maçtaki lig durumunu yazmış, Fenerbahçe ligde 8. sırada, Kasımpaşa'nın arkasına düşmüş. Takımın iyi olduğunu ve bu hızla şampiyon olacağını düşünen arkadaşlardan bu tablonun sebebini duymak istiyorum, çünkü karamsar olmak için maç sonunda yazılan kötümser yazıları okumanız gerekmiyor, bu tabloya bakmanız yeterli..."
Takimin hizla sampiyon olacagina inanlardan degilim, hatta sezon basindan beri Galatasaray her durumda Fenerbahce'den bir adim önde oldugunu düsündüm. O yüzden yukardaki sorunun muhatabi ben degilim aslinda. Ama bu tabloda sampiyonlugun diger adaylarinin Galatasaray ve Besiktas'in nerde durdugunu merak ediyorum. Muhtemelen cok büyük bir fark yok. Digerlerinin de kötü olmasi bizim kötülümüzü ortadan kaldirmaz evet ama, bu takimin bu tabloya ragmen sampiyon olacagina inananlar digerlerinin de durumun bundan cok farkli olmadigini gördükleri icin biraz da bunu söylüyor olabilirler...
Pekii alinan sonuctan memnun olmamam ve takimin bu sezon Galatasaray arkasinda kalacagini düsünmeme ragmen bir önceki yazidaki yorumlari neden yazdim?
Ben ortaya konulan futbolun, sahada gördüklerimin yazinin bana anlattiklari kadar perisan olmadigini düsünüyordum, hala da öyle oldugunu düsünüyorum. O yüzden. Takimin yedigi goller, kolay gol yemesi kuskusuz kötü bir durum. Ama bu noktada Mel'in yukardaki yorumu bu yazinin yazari gibi benim de cok ciddi manada haklilik verdigim bir paragraf ama nedense ayni yorumun hemen altinda Manisa'nin son kac macta kac gol altigini ve bunun kacinin Fener'e attigini argüman olarak kullanmayi ben anlamiyorum. Cünkü bunlar tek basina yargida bulunmak icin yetmiyor.
Bir verimsizligin oldugu asikar. Ama o verimsizligin hep devam edecegine olan inanc nerden kaynaklaniyor belli degil. Son bilmem kac haftaki puan tablosundaki egriye bakarak mi o sonuca variyoruz? O egri degisemez mi? Aynen ligin ilk basindaki o muhtesem egrinin kirilip da bu örnek verilen tablodaki egrinin ortaya cikmasi gibi?
Degismesi icin gerekli sartlar bence var.Belli ki sizce yok. Olabilir, ama ben bugün verimsiz ve kolay gol yiyebiliyor bu takim ama yarin bunu hatalarindan arinarak yoluna devam edebilir... Bunun sonucunda sampiyonluga ulasabilir miyiz, bilmiyorum, derdim puan kaybedilen son iki karsilasmadan sonra bu kadar kolay kötümserlige kapinilmamasi gerektigi ile ilgili...
16 Şubat 2010 16:26
Senaryo yürürlüğe kondu, hepsi bu.Çapulcuların sakatları ve maç trafiği nedeniyle önünde-arkasında hangi takımlar varsa puan kaybetmesi istendi.Kimse şikayet etmesin, böyle heyecan dolu bir ligi nerede bulacaksınız?
2008'deki şampiyonluk maçına dair konuşulanlar da anlamsızdır.Talimat net: Çapulculara avantadan şampiyonluk verilip kurtarılmalıydı.
Normalde bu ligi takipten istifa ederdim ama madem Aziz ateşle oynamayı seviyor, takibe devam.Bir şampiyonluk daha vermesi istenip gidecekse varsın birileri yalandan bir şampiyonluk daha kutlasın, yeter ki 13 yıllık kabus sona ersin.
17 Şubat 2010 03:27
bu arada fenerbahce'nin macina ispanyol Eduardo Iturralde Gonzalez atanmis - istanbul'daki alkmaar macini hatirlayanlar bilir, korkunc bir hakem kendisi. ortami oyunculardan fazla gerer, mucadeleye pek izin vermez. oldukca guzel ve hareketli gecmesini bekledigim maci umarim mahvetmez. fenerbahce'de bilica, lugano, ve oynarsa emre'nin kirmizi kart gormesi cok ama cok muhtemel.
17 Şubat 2010 08:48
ruh ve mucadele her turlu sporda onemli seyler ama bizim acimizdan daha cok kendimizi kandirma bahanelerine donmus durumda bir-kac senedir. yani hep takim iyi ama mucadele etmiyor. mucadele ederlerse her seyi yapabilir gibisinden kendimizi kandiriyoruz. (ayrica genel olarak futboldan anlamayan medyamizin da sikca basvurdugu seyler bunlar, o da ari bi konu.)
sonucta her sey kadro kalitesine bakiyor. bu sene kadro gercekten de mucadelecei ve iyi niyetle calisan, cabalayan oyunculardan kurulu ama goruyoruz ki 1-2 mac disinda rakibe gercek bir ustunluk saglayabilmis degiliz.
son maclari incelersek mucadele yerinde ama kalabalik defansi acabilecek bir planimiz yok. orta yapan adam yok. orta yapsan, kafa vuracak adam da yok, vs... ote yandan, takim bastirirken, defansin arkasina her kosu yapan adam tehlke yaratiyor. yani kapanip, kontraya yatan her takim bize sorun cikaracak. bu da GS ve avrupa maclari disinda kalan butun maclar demek !
18 Şubat 2010 17:27
@pvh
abi hepsini okudum da çok yazmışsın kafa mafa kalmadı be. yoksa yorum yapcaktım. sevgiler saygılar.