Türk Becali'lere Hikmet Karaman Dersi



Siz bakmayın Daum’un kendisi için “tanırım, iyi çocuktur” mealinde övgüler düzmesine. Steaua Bükreş’in başkanı Gigi Becali, Fenerbahçe maçından önce Steaua Bükreş taraftarının ilanla kendisini vuracak sniper aratacak kadar yaka silktiği bir adamdır. Romanya’da Çavuşesku sonrası hesapsız kitapsız bir geçiş döneminin mahsülüdür ve her eski demir perde ülkesinde kendisi gibilerden mebzul miktarda bulundugu için bu tarihsel arka-planı pek de ilginçlik arzetmez. Onu asıl medyatik kılan Steaua Bükreş Başkanı olarak altına imzasını attığı icraatlardır.

Becali’yi sık sık spor gündemine taşıyan icraatı aynı sıklıkta antrenör kovmasından kaynaklanıyor. Dahası bunu çoğu kez medyanın önünde ve çok şekilsizce yapıyor olmasından. Geçen sezon başında teknik direktörlüğe Marius Lacatus’u getiren Becali, Lyon yenilgisinin ardından onu gönderip yerine Dorinel Munteanu’yu getirmiş, ancak 2 ay sabrettikten sonra Munteanu’yu kovup yerine tekrar Lacatus’u getirmişti. Munteanu’nun 2 aylık macerası sırasında sözüm ona başarısızlığı yardımcı antrenör Yüksel Yeşilova’nın müslüman olmasının uğursuzluk getirdiğine bağlayabilecek derecede dilkemiği yoksunluğundan muzdarip bir adam Becali. Aynı sezonun 31. haftasında Lacatus’lu Steaua Bükreş, derbide Rapid Bükreş’e yenilince Becali kameralar önünde bu sefer tazminatı yüzünden kovamadığı Lacatus’u istifaya çağırdı. Son icraatı bildiğiniz üzere Sheriff maçının devre arasında kendisini soyunma odasına almayan teknik direktör Cristiano Bergodi’yi kameraların önünde kovması.

Türkiye’deki başkanlar sultasıyla başını derde sokmak istemeyen spor medyasındaki ezici çoğunluk için pekala bir “straw man” (korkuluk) işlevi görüyor Becali. Onun isminde cisimleşen bu yakışıksız ve profesyonellikten uzak hareketlerin bu ülkede herhangi bir kulübün başkanının tekelinde olamayacak kadar anonim şeyler olduğunun onlar da bilincinde değil mi? Mesela neden kimse olaylı Fenerbahçe maçı ve arkasını getiremediği “bavul dolusu para” hikayeleriyle futbol tarihimize kazınan Ali İpek’i konuşmuyor?

Oysa Uğur Meleke 20.09.2009 tarihli yazısında üşenmeden sabıka kaydını dökmüştü Ali İpek’in: 22 Kasım 2003’ten o tarihe dek 11 teknik adam kovmuştu Ali Bey. Bu sezonun başında ilk 3 maçta puan alamadığı için (bu maçlardan biri Galatasaray diğeri ise Fenerbahçe ile) Erhan Altın’ı kovup yerine Nurullah Sağlam’ı getirdi. Uğur Meleke’nin bu yazısından sonra ise tam Becalivari bir hışımla soyunma odasına indiği bir maç sonunda “Hepiniz artistsiniz... Hocanız da dahil...” diyebilecek cürret bolluğuna sahip olduğunu gösterdi. Nurullah hoca ise buna karşılık elinde onurundan başka hiçbir şeyi olmadığını, istifasını verdi, çekti gitti.

Futbol antrenörleri gittikçe endüstrileşen futbol aleminin modern köleleri tanımlamasını furbolculardan daha fazla hak ediyorlar. Sömürülen, itilen, kakılan, kulüp yöneticilerinin “tebliği” ile işbaşına gelip, kameralar önünde kovulan ve her seferinde masadan yedeklerinde onurlarından başka birşeyle kalkamayan futbol emekçileri onlar. Yönetici eliyle kurulmuş bir takımın sözüm ona başına geçirilirler. Ne yapılacak transferde, ne gönderilecek oyuncuda ne de sahaya çıkacak kadroda son söz onların değildir. Herşeye rağmen de ilk başarısızlıkta onlar gönderilirler. Futbolun işbilmez çavuşları için hoca kovmak bir tuşa basma kolaylığındadır. Bilirler ki bir takım bir sezonda istediği kadar hoca ile sözleşme imzalayabilir. Oysa antrenörün bir sezonda maksimum 2 sözleşme imkanı vardır. Gözünü seveyim ben öyle adaletin.

Lafı eveleyip gevelememek lazım. Hikmet Karaman geçen çarşambadan bu yana laçkalaşmış, kokuşmuş futbol sektörünün içindeki soytarılara bilabedel, hayrına ders veriyor. 10,000’nin üzerindeki futbol antrenörlerinin yönetici kuklası olmaktan çıkıp insiyatif sahibi olabilmeleri, emeklerinin karşılığını alabilmeleri için onurlarından daha fazlasına ihtiyaç duyduklarını hatırlattı bize Hikmet Hoca.

Ankaragücü yöneticilerinin gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kalakalışları ondan. Bakın ne diyor Başkan: “İnanılmaz olağandışı bir sözleşme. Bizim takılıp kaldığımız konu alacağı para değil. Bizim tepkimiz sözleşmeye ve sözleşmede Hikmet Karaman’a verilen yetkilerdir. Öyle yetkiler verilmiş ki bir tek kulübü satamıyor”. Başkan bir yerde haklı, inanın mesele alacağı tazminat meselesi değil. En azından öncelikli olan o değil. Elbette Hikmet Karaman, Güvenç Kurtar, Nurullah Sağlam ve daha niceleri apansız kapı önüne koyulduklarında Del Bosque ya da Aragones’e verilen tazminatları talep edecekler. Takımı emanet ettiği hocaya danışma gereği duymadan yaptığı transferlerde hesapsız kitapsız milyonları saçan beceriksiz yöneticilere bu tazminatlar az bile.

Ancak Ankaragücü başkanını şaşırtan para değil antrenöre verilen yetkiler. Açıklasın Başkan Gökçek o yetkileri biz de bilelim. Dün Hikmet Karaman yaptığı açıklamada ipucu verdi aslında. Yöneticilerin takıma hocasına danışmadan tranfer yapması, oyuncu göndermesi, hocanın oluru olmadan bir oyuncuya ceza vermesi ya da antrenman saatini belirlemesi ya da değiştirmesi Hikmet Karaman’ın sözleşmesinin mümkün kılmadığı şeyler. Türk Becali’lerin asla kabul edemeyeceği şey bir antrenörün antrenörlük yapması için gerekli olan yetkilere sahip olması.

Hikmet Karaman artık Türk futbolu’nun kara koyunudur. Çantasında böyle bir sözleşme taşıyan, onu da sonuna kadar savunan bir Türk antrenör bir sezonda 4-5 antrenör kovmadan rahat edemeyen, CM oynar gibi takım yönetenlerin lanetleyeceği türden bir adam. Ben Hikmet Karaman davasının bu ülkenin futbol tarihi için bir milad olacağını iddia edenlerin iyimserliğine kendimi kaptırmak istiyorum. Dilerim ki Hikmet Hoca’nın yaptığı sözleşme ve o sözleşme için verdiği hukuk mücadelesi Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği başta olmak üzere futbolun bütün emekçilerini harekete geçirir.

Bize düşen lanetlenmek pahasına mücadelesini hukuki zemine taşıyan Hikmet Karaman’a teşekkür etmek. 10,000’in üzerinde futbol antrenörünün ekmek parası için yöneticilerin oyuncağı olmak zorunda kaldığı bir düzene baş kaldırıp, “futbolun adaleti yok” yargısının sadece yeşil çimlerle sınırlı bir klişe olduğunu haykırabildiği için.



6 comments:

  1. innovation dedi ki...

    bu işten herkesin başı yanacak ondan sonra akıllanacak bizdeki hocalar yoksa banane demekten öteye geçemeyecekler. bravo hikmet hocaya darısı diğer vurdumduymazların başına.

  2. Chemedya dedi ki...

    Aynı konularda farklı görüşlere sahibiz. Ben Hikmet Karaman'ın pekte masum olmadığını yazmıştım blogumda. Çünkü işin içinde çok farklı şeyler var maalesef.Hikmet Karaman'ın sözleşmesi sandığınız gibi akıllıca yapılmış bir sözleşme değil biraz uyanıkça yapılmış bir sözleşmedir. Ve dayatılmış bir sözleşmedir.

  3. Olgu dedi ki...

    @ Ahmet Ercanlar:

    Blogundaki yazından anladığım kadarıyla sözleşmenin şeklini ve içeriğini onaylamakla birlikte zamanlamasını ve yapılış şeklini doğru bulmuyorsun. Açıkcası benim ilgilendiğim ve konunun özü olarak gördüğüm bu değil.

    Yine de bilgin olsun bu hususta dün hem Hikmet Karaman hem de Cemal Aydın ayrı ayrı açıklama yaptılar. Anlaşılan Cengiz Topel, 2 gün sonra yapılacak ve tek aday olarak gireceği kongreyi formalite olarak gördüğü için kendisi bizzat Hikmet hocayı evinde ziyaret edip teklif götürüyor ve hocanın kendisine ilettiği sözleşmeyi onaylıyor. Yine formalite icabı imza atma görevi de hali hazırdaki başkana düşüyor.
    Bu kadar acele etmelerinin sebebinin de kendileri için çok önemli olan Kocaeli maçına Topel'in istediği hoca ile çıkma arzusu olduğunu iletti Cemal Aydın. Eğer Cengiz Topel başta olmak üzere bunu yalanlayan yoksa zamanlamaya dair kuşkular ve dayatma iddiaları asılsız çıkıyor.

  4. Chemedya dedi ki...

    Sevgili Olgu,
    Sizin gibi düşünmüyorum.
    O kontratta toplam 1 milyon 700 bin dolarlık tazminat maddesi var. Asıl sözleşmeye ek olarak bir de yönetimi Gökçeklere devrederken bir sözleşme daha yaarak ek tazminat maddesi konuluyor sözleşmeye.

  5. Sekhranikos dedi ki...

    Tüm iyimserliğinizi bir kenara bıraksanız iyi olur. iş yine bildik gökçek tarzı ile kahpece çözüme ulaştırılacaktır. Hikmet karamanın basına yaptığı açıklamada bahsettiği bir ismi duyunca anladım ki yok öyle milyon dolar ödemeleri. Hikmet Karaman "nadir koç" ile görüştüğünü söylüyor. Ankarada biraz nefes almış vermiş herkes bu nadir koç canlısının ne menem bir canlı olduğunu bilir. Gözüken o ki açıkça tehdit ettiler yine. Çok sürmez hikmet karaman pek çok hakkından feragat ederek bu sözleşmeyi fesheder. Olay "tatlıya" bağlanır.

    Bu arada bu Ahmet Gökçekin her işi bu şekildedir. Bu zat trafikte bulaşıp sonra tırstığı 4 kişiyi kardeşinin derneğindeki 50 kişiye dövdürmekte beis görmeyecek cesarete ve ahlaka sahiptir. -4 kişi demişken 2 si +55 yaşında ve biri kadın olan 4 kişidir, üstelik bayada dayak yemişlerdir bu 4 kişiden-

    Ki bu davada "tatlıya" bağlanmıştır. Nadir koçlar, kürt ahmetle sağolsun. Ankaranın çöp dökme alanları sağolsun!

    Bu arada bu baba gökçeke şeriatçı diyenlere olan tiskintimide dile getireyim -ulan ne birikmiş bu gökçeklere tiskintim- şeriat olsa idi şimdi gökçek familyası budaksız ağaç formuda olurdu:) ne de güzel olurdu:)

    Bekleyelim ve görelim.

  6. Adsız dedi ki...

    12 yıl boyunca yaşanan Cemal Aydın zulmünden birkaç örnek vermek gerekirse ;

    Sattığı futbolcuyu ertesi sene geri alarak bu tip birkaç transferle 'güçlü kadro oluşturduk hedefimiz üst sıralar' şeklinde şaka mı hakaret mi belli olmayan fiiller ve bu fiillerin her sene tekrarlanması , kendi taraftarı 19 mayıs stadını iki kere doldurabilecek kapasitedeyken ev sahibi olmanın doğal sonucu olan rakip takıma %5 kontenjan ayırma anlayışını es geçerek Fb Bjk ve Gs takımlarına birtakım 'özel' ilişkiler neticesinde stadın yarısını ayırmak,

    Rahmetli Gökçe Karataş'ın anısına binaen beştepe tesislerine verilen 'Gökçe tesisleri' ismini değiştirerek Cemal AYDIN spor kompleksi(!) (bu arada kompleks'i yakından görmenizi tavsiye ederim) ismini verdirmesi.

    Kulübe delege olarak kayıtlı 600 küsür kişinin (1910 da kurulmuş bir kulübün topu topu 600 delegesi olması ayrı bir dramın konusudur) çok büyük çoğunluğunun çaycısı, şöförü , eşi, eniştesinin oğlu ve memleketten hemşerileri olması Ankaragücünün renkleri sorulduğunda 'bırakın bu işleri kardeşim Cemal başkan nerde biz oradayız rengimiz belli' gibi Türkiye şartlarına pek yabancı olmayan açıklamalarda bulunmaları,

    Futbolcu menejeri olarak Türkiyeye gelen eski futbolcumuz Agustine'in (yaşı kağıt üzerinde 38'di yanlış hatırlamıyorsam ancak Afrikada nüfus kayıtları uygulamaları malumunuz, muhtemelen 40 küsürdür) imza attırılarak yabancı kontenjanını doldurması , tek maç oynamadan bir sene sonra gitmesi gibi olayları iliklerimize kadar 12 sene boyunca yaşadık.

    Bu durum ışığında yanlış olduğunu bilmeme rağmen kim gelirse gelsin daha kötü ne olabilir? demek geliyor içimden. Gökçeklere sempati beslemem ve/veya bir ömür oy vermem mümkün değil Hikmet KARAMAN a reva görülene de bulunacak bir mazeret yok. Ancak arkadaşlar Cemal Aydından sonra oraya Hitler Mussolini ikilisini mezardan çıkarıp teknik komite olarak dikseler çok şikayet eden bulamassınız.

Yorum Gönder