Bilet Fiyatları ve 2010 Model Manipülasyon Tekniği
Fenerbahçe yönetimi 20. yüzyılın başında Edward Bernays'ın geliştirdiği ve günümüz sosyal ve ekonomik yaşamını etkileyen hatta yaratan halkla ilişkiler yöntemlerini 21. yüzyılın başında kendi ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde geliştiriyor. Bilet fiyatlarına yapılan son zam, bunun savunulma şekli ve aramızda bunu savunabilen taraftarlar olması Fenerbahçe yönetiminin 21. yüzyıl psikologlarını etkileyecek psikolojik yöntemler kullandığının göstergesi.
Tekniğin ilk aşamasında akıl almaz bir hatayı defalarca ve ısrarla yapmak var. Akıl almaz burada mecazi değil gerçek anlamıyla kullanılıyor. Gerçekten aklın almayacağı şeyler. Bilet fiyatlarının her sene enflasyonun 2-3 katı zamlanması akıl almayacak bir şey. Yapılmaması gereken bir şeyi bu kadar net ve göz göre göre, ısrarla yapınca bunu eleştirenleri köşeye sıkıştırmış oluyorsunuz. Bilet fiyatları 6-7 senedir sürekli eleştiriliyor. Eleştirilirken kullanılan yöntemlerin ilki Avrupa'daki fiyatlarla karşılaştırmak. İkincisi Türk halkının alım gücünü fiyatla kıyaslamak. Üçüncüsü bilet fiyatlarında izlenen politikanın Fenerbahçe'yi öğrencilerden ve halktan uzak tuttuğunu açıklamak. Bunlar o kadar açık ve net ki aslında uzun uzun açıklamaya bile gerek yok. Yani nasıl ki 3 x 5 = 15 çok net bir ifadeyse ve bunu yazdıktan sonra kanıtlamak için 5 tane 3'ü yan yana yazıp toplamıyorsanız Türkiye şartlarında Fenerbahçe'nin bilet fiyatlarının çok pahalı olduğunu ve daha düşük fiyata satılması gerektiğini söyleyebilirsiniz.
Fenerbahçe yönetimi buna karşı çıkmıyor, çıkamıyor da, yüksek fiyat Fenerbahçe'yi halkın bütün kesimlerinin takımı yapar, bizim fiyatlarımız Avrupa'daki muadillerimizle karşılaştırınca daha düşük, Türk halkı da hepsi birer lord, tuvalet kağıdı yerine euro kullanıyorlar diyemiyor. Onlar benim daha önce hiç karşılaşmadığım bir yöntem geliştirmişler, bunlara cevap vermek ya da pahalılığın mantığını anlatmak yerine her sene daha fazla zam yapıyorlar. Biz de bilet fiyatlarını eleştiren insanlar olarak aynı şeyleri yazıp duruyoruz, 6-7 senedir aynı şeyleri yaza yaza İnter'in, Bayern Münih'in, Barcelona'nın bilet fiyatlarını bu takımların taraftarlarından daha iyi öğrendik. Israrla bize aynı şeyleri yazdırarak da tepkimizin kuvvetini azaltıyorlar. 3 x 5 = 15 değildir diyen adama önce 3 kere 5 yazıp toplayıp, sonra 5 kere 3 yazıp toplayınca sonra çarpım tablosunu gösterince hâlâ yok 15 değil demesi gibi. Başka verecek tepkiniz kalmıyor, ısrarla aynı hata yapılınca ısrarla aynı şeyler üzerinden tepki gösteriyorsunuz, kendinizi tekrarlamaktan tepkisiz kalıyorsunuz.
Bu yöntem 21. yüzyılda çok tutar, politikacılar, devlet adamları bunu farkettikleri anda bu tekniğin üzerine atlar, Fenerbahçe adı da bu tekniği deneyip başarılı olan ilk kulüp olarak tarihe geçer. Tabii bu tekniği başarıyla uygulamak için güçlü bir otorite figürü şart. O otorite figürü de tabii ki Aziz Yıldırım ve onun yönetim şekli. Üç paragraftır bilet fiyatlarını eleştiremedim bile zira senelerdir aynı şeyleri yazmaktan çok sıkıldım, 5-6 senedir konuyla ilgili yazılanlara bakın insanlar bu kadar basit gerçeği nasıl dile getiriyor. Buna rağmen, bilet fiyatlarının pahalılığı, çok kolay görülen, 2 cümle ile açıklanabilecek kadar net bir gerçek olmasına rağmen bu fiyatları savunabilen taraftarlar var. İşte bu da toplu ve güçlü protestoyu engelleyip muhalif sesi minimuma indirmek ve biraz önce açıkladığım "çok net bir hatayı defalarca tekrarlayarak eleştirileri savuşturma tekniği" için şart.
Güçlü bir otoritenin boyunduruğu altında akıl erdirmesi veya kabullenmesi en zor şeyi yapmak bile olası. Bu ünlü Milgram Deneyi'nin seneler önce gösterdiği sosyolojik ve psikolojik bir gerçek. Eli kanlı diktatörlerin emirlerini dinleyip gözünü kırpmadan binlerce insanları yakan, tarayan, bombalayan insanların yaşadığı bir dünyada çok net biçimde pahalı olan bilet fiyatlarına normal diyecek insanlar bulmak zor değil. Yeteri kadar otorite figürü olan bir başkanınız olması yeterli... Aziz Yıldırım bu otoriteyi piyangodan kazanmadı tabii. Çeşitli politik yöntemleri sonuna kadar kullandı. İlk geldiğinde taraftar gruplarıyla arası mükemmeldi, binlerce bilet dağıttı, gerektiğinde taraftar gruplarını polisten korumak için aralarına girdi taraftarları kurtardı, gerektiğinde sahaya girip taş yağmurundan kurtulmaları için kapıları açtırdı. Tribüne hakim taraftar gruplarından yeteri kadar destek ve güç aldıktan sonra diğer yöneticilerle sürtüşmeleri başladı. Bu gücü kullanmak için birinci istifa-geri dönüşü yaptı. İstifa ardından binlerce insan toplanıp geri dönmesi için yürüyüşler yapınca "ben rakipsizim, bana muhtaçsınız" imajını oluşturdu. Bunu etkili biçimde kullanmak için da başka bir yöntem kullanmaya başladı. Önce adı çok duyulan ve güçlü insanlar olarak bilinen yöneticileri kadrosuna aldı, daha sonra bu yöneticileri yönetimden veya kulüpten ihraç ettirmeye başladı. İsmi çok bilinen insanları kulüpte tek yetkili olarak kovarak kamuyouna ne kadar güçlü olduğu imajını verdi. İşe de yaradı. İktidarı daha da kuvvetlendi, ayrıca bu strateji yeni yönetimlere girecek yöneticilere de mesaj oldu. Zaman zaman iktidar kuvvetinde zayıflama oldu fakat federasyonlar veya hakemler bu zamanlarda devreye girmek için biçilmiş kaftandı. Hataların yönlendirileceği birileri hep oldu. Sonunda Denizli'de kaybedilen şampiyonluk bütün bu gücü yıkabilecek kadar kuvvetli bir çığ başlatabilirdi, fakat o yine bir istifa-geri dönüş ile bunu lehine çevirdi. Camianın en hassas ve kırılgan olduğu günlerde karşısına çıkabilecek tek rakibi önce kulüpten ihraç ettirip rakipsiz kaldı sonra taraftarın kendisi için yürümesini bekledi ve yine "en kuvvetli benim, muhtaç olduğunuz benim, alternatifim yok" imajıyla daha da güçlü bir iktidarla döndü.
Bütün bunlar katlanarak kulüpte bir tek adam ve güçlü otorite simgesi yarattı. Şimdi o otoriteyi cansiparane savunacak insanlar bulmak zor değil, bu insanların varlığı insan doğasının bir gereği zaten. "Güçlü bir otorite neden zararlı olsun ki?" sorusunun cevabını en başta anlattığım strateji sanırım. Dün Fenerbahçe resmi sitesinden yapılan açıklamada bilet fiyatlarının neden arttığı anlatılıyordu ve orada şöyle bir madde vardı
"a-)Stat kirası‚ hakem ve gözlemci ücretleri‚ stattaki özel güvenlik ücretleri‚ stat temizlik ücretleri ‚stat ses sistemi giderleri‚ güvenlik güçleri kumanya masrafı‚ Access kontrol masrafları‚ kapı giriş görevlileri masrafları‚ stat bakım giderleri(elektrik‚ su‚ çim‚ v.s) ve stat personeli giderleri."
Fakat bu sene başında TFF, lig fikstürü çekildikten sonra şunu açıklıyordu
"Ayrıca yine özellikle Turkcell Süper Lig'de mücadele eden kulüplerin stadlarının daha iyi seviyelere gelmesi için gereken maddi yardımı ve danışmanlığı yapmaktayız. Son genel kurulda kulüplerimizle paylaştığımız bir hususu daha hatırlatmak isterim. Turkcell Süper Lig'de görev yapan hakem, gözlemci ve temsilcilerin maç başı ödemelerinin yeni sezonda Türkiye Futbol Federasyonu tarafından ödenecek olması, 18 kulübümüz toplamda 4 milyon lirayı bulan maddi bir yükten kurtarmış oluyor."
Bu kadar güçlü ve en basit hataları insanlara savunduran bir otorite yaptığı hataları savunurken tamaman doğruyu söylemez tabii ki. Fenerbahçe yönetimi bu otoriteyi kullanarak manipülasyon yapıyor, getirilen mantıklı ve doğru eleştirilere hiçbir cevap vermeyerek ve aynı hatayı ısrarla tekrar ederek muhalefetin gücünü eriten yeni bir teknik deniyor. Bütün bunları yapmak için gereken halk desteğini otoritesini kullanarak otomatik olarak sağlamış durumda. Bize yine her seneki cümlelerle 3 x 5 = 15 demek kalıyor ama Fenerbahçe'nin bu politik ve psikolojik ortamında buna inanan insan sayısı o kadar azaldı ki bunu söyleyerek suçlu bile ilan edilebilirsiniz. Yeni bilet fiyatlarımız ve gelecek sene yine yapılacak % 25 zammımız hayırlı olsun. Milan, Inter ve Barcelona'nın bilet fiyatlarını iyi saklayalım, kabak gibi bir gerçeği sürekli tekrarlamaktan sıkılmamayı başardıysanız gelecek sene yine kullanırsınız...
15 Ağustos 2009 10:12
Size katılmakla birlikte kombine fiyatları hakkındaki fikrinizi merak ediyorum.
Pahalı olduğuna katılıyorum. Yapılan açıklama rezildi hatta. Aslında klupten açıklama geldigi icin buna da sukur bile denilebilir. Cunku "her nedense" bilgilendirme yapmayıp, berbat medyaya bırakıyorlar bilgi isini..Neyse esas konu bu degil.
Butun bunlar tamam. Ama kombine alma kosulları her ay 2 defa maca gidecek kimseler icin gercekten de makul degil mi? Buna Avrupa macları da ekleniliyor tabi.
Bir gun , hadi maca gidelim bugun denildiginde kesinlikle çok pahalı. Öğrenciler icin cok cok pahalı. Suphesiz. Yapılan acıklama da çok talihsiz.
Yinede, kombine meselesini katınca ise, toplama bakıldıgında -duzenlı maca gidenler icin- olaganustu bir durum goremiyorum. Yani tepki daha cok "anlık, gunluk" programlar dusunulerek veriliyor gib sanki..
Yanılıyor olma ihtimaim yuksek tabi.
15 Ağustos 2009 10:14
Bir de bu paralar kendi ceplerine girmiyor ki. Sinema bileti gibi degil ki durum. Klube donuyor.
Daha kaliteli futbol, daha iyi transferler nerde diye soracak olan olursa pek tabi o meseleler sadece paradan ibaret degil.
15 Ağustos 2009 16:01
Gercekten ici dolu, guzel bir yazi olmus.
Bilmedigim icin birsey sorayim, Fenerbahce maclarinin bilet satis ortalamasi (maca gelen taraftar sayisi degil) nasil degisti bu bahsettigin 6-7 senelik donemde? Bir de kombine satislari ne durumda su anda?
15 Ağustos 2009 16:58
@Aycan
Kombine fiyatları da genel olarak çok ucuz değil. Ben şahsen yıllık gelirimle kale arkasından rahat kombine alabilirim ama mesai saatlerim maçlara gitmeme engel olduğu için kombine almamın bana bir faydası yok. Müsait olduğum bir zamanda gittiğimdeyse karşımda kol gibi fiyatlar buluyorum.
Sorunun bir de diğer yanına bakalım. Fenerbahçeli bir aile için en basitinden bir hazırlık maçına gitmek bile tam bir lüks haline geldi. Stadyum büfelerinde bir pet suyun bile fahiş fiyatlarda olduğunu düşünürsek 3-4 kişilik bir ailenin hafta sonu bir maçlık keyfi 300 tllere dayanıyor. Türkiye şartlarında kimse bu fiyatlara normal muamelesi çekemez. Taraftar dediğimiz kitle zaten genelde gelir düzeyi çok yüksek bir profile sahip değil. Öğrenciler için falan artık stadyumda maç izlemek şartları çok zorlamadıktan sonra mümkün değil. Yukarıda da değinmiş arkadaş ben hazırlık maçında bile çocuğumu Fenerbahçe'yle tanıştıramadıktan sonra forma aşkını nasıl aşılayacağım? Bu paralar yatırıma dönüşüyor diyorsun da Maldonadolar Josicoların Aragoneslerin faturasını taraftara kitlemek yatırım değil.
Bu kulüp senelerdir ağızlara sakız olmuş kurumsal yapıya bürünme hedefleri doğrultusunda sahip olduğu değerleri her gün kaybediyor. Yağmur çamur demeden takımının peşinde koşan taraftar kitleleri yerine cepleri dolu ama beklentileri çok daha farklı bir profil o stadın koltuklarına yerleşiyor, stdın ruhuna amatörlük değil tamamen maddiyat ruhu siniyor. Her şeyden önemlisi bu kulübe olan aidiyet duygusu iyice kaybediliyor. Fenerbahçe bir müessese kulübü veya tüm amacı karlılık olan bir şirket değil. Varlığının nedeni, holding olmak da değil çocukluğunda bir nedenle bu renklere gönül vermiş taraftardır, amatör ruhtur. Bu taraftarı kaybettikten sonra Fenerbahçe isterse Fortune 500'ün tepesine çıksın. Fenerbahçe'yi Fenerbahçe yapan değerler olmadıktan sonra bunlar sadece kağıt üzerinde başarılardır. Aidiyet duygusunun kaybı sadece taraftara değil bu kulübün kendi bünyesindeki sporculara yaptığı uygulamalarla da kendini gösteriyor. Kulüp yıllardır simge bir sporcu çıkartamıyor hiçbir branşta. Bugün gözbebeği olan, spor hayatına Fenerbahçe'de başlayıp başka hiçbir formanın yüzünü görmemiş sporcular yarın komik hatta aşağılayıcı davranışlarla kulüpten dışlanıyorlar. Bunun yerine Mehmet Topuz gibi adamlar kaptanlık yapıyorlar bu kulüpte. Ben bir Fenerbahçeli olarak bayan basket takımının eski kaptanı Nalan'ı ne Carlos'a ne Topuz'a değişirim ve bu olanları hazmetmekte zorlanıyorum şahsen. Fenerbahçe'deki asıl sorun bilet fiyatlarının çok daha ötesinde. Bu kulüp varlığının manevi nedenlerini her gün kaybediyor ve tamamen maddiyata dayalı bir düzen geliyor. Böyle bir düzende tozluparkeler'in de yazdığı üzere Enes Kanter örneğindeki gibi bu kulübün çocuğu olan birini bugün bu kulüpte tutamıyoruz. 3 sene boyunca bu oyuncuya bu kulübe dair en ufak bir bağlılık duygusu verilememiş bu kulüpte. Tabi ki Enes'in durumu bununla alakasız denebilir ama bu zihniyetle yarın her branşta daha çok Enesler çıkacak karşımıza.
Ben şahsen bu bilet fiyatlarını ve kulübün taraftarı tamamen müşteriye çeviren uygulamalarını savunacak en ufak bir neden göremiyorum.
16 Ağustos 2009 01:35
Bu fiyatlara tıka basa dolu oynuyor olsak anlarım bi nebze mazerete. " satılıyor kardeşim işte, malın ederi bu dersin" lakin boş tribüne oynamanın ne mantığı var. daha da garibi iş iyice "zaten parayı vurduk, girdilerin dibini bulmuşuz, tribün gelirinin bütçede çok da büyük bir payı yok, salla parasızı çulsuzu gelmesin, biz bize izleyelim" haline dönüyor. ne denir ki güç onların lakin başkanlar değişir herhal onu henüz idrak edemedi.
18 Ağustos 2009 00:59
keske stad dolsa da arz-talep dengesi argumani sunulabilse. aziz yildirim hakkinda yazilan seylerin coguna katilmasam da bilet fiyatlari bu sene gercekten sacma sapan bir durum aldi.
son olarak da "ntldr" ye katilmadigimi soylemek istiyorum. bir klubun taraftarini arttirmasinin temel yolu gunumuzde genc yasta forma askiyla tanistirmak degil basaridir. genc profile bakinca neden gs taraftarinin daha fazla oldugunu dusunuyorsun? asy denen gecekonduda taraftarla kucaklasmak mi yoksa 1996-2001 periyodunda oyle ya da boyle elde edilmis basarilar mi?
19 Ağustos 2009 15:08
ya elektriğe zam, suya zam, gaza zam, işe son, kiraya zam bu mal millet gıkını çıkarmıyor da bilete zam mı koyar bize. susarız cekeriz sineye. Fenerbahce bu ülkenin kendisi değil mi? hukumetin akepe biletin 55 tl. açılımın kralı budur işte.
ah be abi, onların umurunda mı taraftar. zaten taraftar hiç gelmese daha mutlu olurlar. koyun sürüsünü doldururlar tribüne, ayaga bile kalkmazlar gol olunca. bize de müstahak ama tek protesto yok. internet sitelerinden iki flash intro ile protesto eden zihniyete sezon ortası bir zam daha yerlestirecek ki başkan, dondurmalı künefe işte. ister ye istemezsen git evde takıl. bu zammın etkisini 1 ay sonra göreceğiz.
yellow canary