Suçluların En Masumu
Takımın bu seneki performansından kimse mutlu değil. 24 maçlık periotta toplanan puan 44, ligin en çok gol atan takımlarından biri olmamıza rağmen (44), ilk 6 içerisinde en fazla gol yiyen ikinci takımız (birinci Galatasaray, 29 gol) Geçen sene 24. Haftada Fenerbahçe 51 puan toplamış, 48 gol atmış. Aynı performans bu sene gösterilseydi bugün 5 puan farkla liderdik. 2006- 2007 sezonunda 24. Haftada toplanan puansa 53, atılan gol 55, yani iki senede takımın performansı 9 puan geriye düşmüş, 11 gol daha az atılmış. Bu tabloya bakınca çıkarılacak sonuçlardan birinci sonuç şu: Luis, suçluların en masumu.
2 sene önce 24 haftada 53 puan toplayan takımın kadrosunda, Appiah, Aurelio ve Tuncay var. Bu üç ismin en büyük özelliği gösterdikleri mücadele. Üçü de dünyanın en teknik, en yetenekli futbolcuları değiller ama sahada gereken mücadeleyi son dakikaya kadar gösteriyorlar. Performansları genel olarak tutarlı. Yani Tuncay’ı takıma koyduğunuzda üç aşağı beş yukarı nasıl bir oyun sergileyeceğini kestirebiliyorsunuz, Aurelio aynı performansı istikrarlı bir şekilde 30 maç gösterebiliyor, 2008-2009 kadrosunda ise bu adamların yerine 22 lig maçının 14ünde oynayabilen Emre, ya çok kötü ya da ondan biraz daha iyi oynayan Uğur ve çok samimi olmasına karşın yetersiz bir Selçuk var (ki bu konuda çok istikrarlı). Orta saha blokunun yaşadığı bu kapasite erozyonunun sorumlusu Luis Aragones değil, adamın eline Mercedes diye doğan görünümlü şahin verilince, sürüş performansı da ona denk oluyor.
Kadronun erozyona uğradığı bir başka yön ise teknik kapasite. Bugün kadroda Alex ve Semih dışında adam eksiltebilecek oyuncu yok. Kazım ise, her ne kadar teknik yeteneklere sahip olsa da, hip hop yıldızı olduğu için değerlendirmeye tabi değil. Halbuki, 2006 kadrosunda Aurelio, Appiah, Tuncay ve Alex gibi dört kişi pozisyon üretip oyuna pozitif yönde katkı sağlıyordu. Kocaeli maçında gözlenen kısırlığın sebebi böylece açık olarak gözüküyor, elinizde kısır kapasiteli futbolcular varsa ikinci sınıf bir kısır yemekten başka da bir şey bekleyemezsiniz.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi iki sezondur “laubalilik”, “rehavet” de takımı esir almış durumda. Bu tipte bir metafizik sıfatı ölçme değerlendirmeye tutmak zor ama takımın kazandığı ve kaybettiği maçların karşılaştırılmasından bu sıfat ile tasvire müsait bir olgu ortaya çıkıyor. Kaybedilen maçlar, Antep, Hacettepe, Kayseri, İstanbul Büyükşehir Belediye ve Gençlerbirliği. Sivas’ı 4-2 yenen, Kayseri gibi bir takımı evinde 2-0 yenen, Galatasaray’a 4 atan bir takım gidip bu takımlara yeniliyor, Eskişehir ile berabere kalıyor, Kocaelispor’dan 1 puanı zor çıkartıyorsa kimse bunun sebebinin hoca olduğunu söyleyemez. Luis Aragones, koşmayın, bol bol pas hatası yapın ve orta sahada rakip evinize gelmiş misafirmiş gibi, kız istemeye gelmiş aileymiş gibi ağırlayın mı diyecek? Çocuklar bu maç sizden beklediğimiz pres ve mücadele değil, refakat ve empati diye şablon mu verecek? Futbolcular mücadeleyi göstermiyorsa ve Lugano tek başına Thermopylae demostrasyonu yaparken, mücadele göstermeyen her futbolcu yerine mücadele göstermeyecek en az iki futbolcu varsa, 22 kişilik kadro yerine Alman Milli Takımı’nı sahaya süremeyecek olan Luis (el öpenleri çok olsun) ne yapsın? Bu takım gereken inancı gösterdiğinde herkesi yenebileceğini gösterdi, eğer yenemiyorsa, bunun sorumlusu yine ve bizzat gene oyuncular olmalı.
Ama tam da bu noktada büyük ve kocaman bir amma velakin var, oyuncular da Fenerbahçe’ye başvuruda bulunmuş, zorla tesisleri basmış, soyunma odasından formaları çalarak sahaya çıkmış örgütlü bir teşekkül değil. Bu futbolcular, paraları verilerek, bonservisleri ödenerek yani seçilerek bu takıma katıldılar. Bu futbolcuları seçen akıl, Aurelio ve Tuncay’ı gönderirken, bu futbolcuları takımda tutmayı, maaş vermeyi, bordroya bağlamayı, SSK primlerini ödemeyi de kabul etti. Dolayısıyla oyunculardan önce ve onlardan daha büyük sorumlu bu oyuncuları seçen, alan ve takımda tutan irade, namıyla yönetim.
O halde, şu suçlular skalasında bir numaralı suçlu da yönetim. Bu oyuncuları alan, bu kadroyu oluşturan, peygamber gelse “transferi onun dışında geliştiren” yönetim. Daum’u, Zico’yu gönderen, soyunma odalarına Azizsilin basan, bizzatihi gene ve hep bu yönetim. Takım bu haldeyse, suçlu ve sorumlu önce yönetim.
Sonra sahada güne gelmiş, fazla börek yemekten şişmiş ve halsiz kalmış, doymuş oyuncuların bizzatihi kendisi. Lugano’nun ağzı burnu kan içindeyken sahaya Rommel’in Kuzey Afrika ordusu gibi girişine bakıp “lan az kıçımı kaldırayım” demeyen futbolcuların yekünü ve topu, yeteneksizlikleri yüzünden değil, isteksizlikleri yüzünden suçlu ve sorumlu.
Bu yönetim ve bu kadroyla çalışan bir teknik direktör ise elbette üçüncül sorumlu. Diyebiliriz ki, baba gelmeyeydin, paraları almayaydın, İspanya Milli Takımı başında kalaydın, amma velakin Aragones’e soktuğumuz bu laf bizzatihi bizim sorunumuzu çözer mi? Aragones gelmese gelecek olanlardan hangisi ve hangi biri bu yönetim ve oyuncu kadrosu ile daha iyi bir performans gösterebilme sihirli değneğine, metafizik güçlere sahip ki? Bizim asli sorunumuz olan takımın performansı, yanisi sahada maçı kazanabilecek, kazanma ruhu ve yeteneği olan bir takım ortada yokken, yönetim ise böyle bir olasılığı da tamamen yok ederken, elinde mucizeleri ile peygamberliğini ilan etmek yerine Fenerbahçe teknik direktörü olmak isteyecek bir fani gözüküyor mu bu alemde? Nitekim buna en yakın şahıs, apar topar kovulmuş, anahtarlarını almaya bile yanına kimse gitmemiş, bir de arkasından olmadık hakaretler edilmiş iken, bir başka Zico daha bulmak futbol arenasında mümkün mü?
Öyle ise şu fenerbahçeli arkadaşlardan dostlardan rica ediyorum, terelelli işlerle uğraşmayalım, Aragones’in yaşına başına hürmetten değil, somut durumun somut şartlarından, bizzatihi bu sonuçları mümkün ve var eden olgulardan bahis açıp bu olgular üstüne kafa yoralım. Avrupa’nın en çok gelire sahip 19. Kulübünün elinde Selçuk, Deniz, Josico, Uğur Boral ve Kazım’dan mürekkep bir kadro varsa ve kadronun kalanının da karakteri bu kadar heyecansız ve isteksiz ise, doğru olanı dosdoğru söyleyelim, bütün suçlular içerisinde en az suçlu Luis Aragones, taksiratını taraftar affetsin.
0 comments:
Yorum Gönder