Sağlı sollu ataklar - 1



Gökhan Ünal gelecek diyorlar, 'poor man's Güiza' derlerdi İngiliz basınında, hakkında saç ektirdiği için altı ay topa kafa vurmadığına dair fantastik söylentiler çıkarılan Gökhan'ı tanısalar. Canımıza mı kast ettin başkan (ettiğini biliyoruz da)? Camiaca içinden geçmekte olduğumuz şu hassas periyodda, yeni Zafer Biryollar, yeni Murat Hacıoğlular, yeni Aygün Taşkıranlar yaratmaktan mı ibarettir "büyük" başkan Aziz Yıldırım'ın "büyük" Fenerbahçe vizyonu?

Ayrıca, ulan en güzel gollerini bize mi saklıyor ikinci-üçüncü liglerin güzide "Fener'i-yen-yeni-Pendik-ol" kompakt organizmaları. Uşak ve Şanlıurfa'dan sonra Tokatspor'dan da jeneriklik gol yedik, aldık kabul ettik. Fenerbahçe'nin Türkiye'nin psikolojik topografyasında işgâl ettiği hatırı sayılır kabartıyı özümsemek isteyenlere tartışma konusu: Babam dahil cümle Fenerli olmayan yurttaşa, Fener'in herhangi bir Anadolu takımından gol yediğini ya da mağlup olduğunu görmekten daha büyük zevk veren bir şey var mı iki senedir Dink'in katilinin hükmünü bile veremeyen şu düttürü memlekette?

Milli takımı Güvenç-Yılmaz-Hikmet-Erdoğan-Giray hocalarımız el birliğiyle, dönüşümlü idare etse, her maç da başka hoca görsek kulübede, ara sıra genç kuşaklara da fırsat verilse, önemsiz bir Litvanya maçında Rıza Hoca, formalite icabı oynanan bir Kazakistan maçında Bülent Hoca mesela şans bulsa. Olma mı federasyon? Olma mı dünyanın en renksiz, en sade suya tirit federasyon başkanı pek Sayın Öngören? Turk Telekom'un ortaokulda silgi getirmeyip bir sene boyunca sağdan soldan silgi dilenen sinir bozucu toramanları andıran yöneticilerinin çok fena katakulliye getirdiği Digiturk'ten gelen üçyüzyirmbir milyon doları da ihtiyaç sahiplerine, sözgelimi futbol medyasının paryaları olan bloglara dağıtsanız mesela... Blog başına düşen yüz bin dolarla Aethewulf hepimizi Lille deplasmanına gönderse? Olma mı Başkan? Bak bizim başkandan umudu kestik, elâlemin başkanlarına sardırıyoruz bizim başkan. Gökhan Ünal'a da can-ı gönülden selam eder, kellerinden öperiz. (Kel demişken, memleketlim Suat Kaya saç ektirince nasıl bambaşka bir adam oldu, Frank Lampard gibi Evropa stadyumlarının tozunu atmaya, erkek güzeli Redondo gibi Evropalı orta sahaların belinden su almaya başladı değil mi? Ahmet Keloğlu'nun gerçekten kel olması ise kaderin tuhaf ironilerinden biriydi, karıştırmayalım. Hasan Şaş'ın futbolculuğu bırakır bırakmaz sıfır numerodan vazgeçmiş olmasının çözümlemesini de rufailere, merhum Lacan'a ve polemikçi/blogcu Borges'e bırakıyorum.)

Fener'in eski topçuları ekseriyetle Fener'in arkasından konuşuyorlar. Başkan bir yandan kendi döneminde oynamamış eski topçulara enavi çeşit kıyak yapıyor, adlarını sağa sola veriyor, kulübün gediklerine yerleştiriveriyor onları, hoşumuza gidiyor bu tavırlar (Müjdat Yetkiner'i mesela onursal başkan yapsalar kulübe bir dakika düşünmem, sadece alkışlarım). Bir yandan da kendi döneminde, kendi elleriyle getirdiği topçuları kovmaktan beter ediyor, naklen yayın ihalesinde mola isteyen Türk Telekom yöneticisi gibi boncuk boncuk terletiyor, aklını alıyor sabi sübyanların. Hele de hukuk âleminin Harry Potter'ı Şekip Mosturoğlu'nu (ama gerçek benzemiyor mu?) da arkasına aldıktan sonra, bambaşka bir güce kavuştu yönetimimiz ve başkanımız. Allem ediyoruz kullem ediyoruz, takımımızın en eski, en sembol, en düzgün, en "bizim oğlan" çocuğunu bile küstürüyoruz. Burada ulusalcı-polemikçi-leş köşeyazarı kimliğine bürünüyoruz: Semih Şentürk'ün adını dolar işaretiyle yazan "güldürükçü" forumcular, Başkanbahçeciler, size soruyorum; Semih Şentürk'ü de küstürdükten sonra kime sarılacağız biz, yok ya olursa, çoluğumuza çocuğumuza hangi doğuştan Fenerbahçeli'yi göstereceğiz işaret parmağımızla? Elli yıl sonra yeni bir stadyum yapıldığında Ümraniye sırtlarına, Alex de Souza'nın adını mı vereceğiz? Soru beyhude aslında değil mi, siz ona da "Aziz Yıldırım Stadyumu" dersiniz.

Kötümser miyim? Buyrun o zaman bir doz "alaşağı Özkök" vereyim size. Türkiye'de güzel şeyler de oluyor. Fenerbahçe, adının içinde çok sayıda Kazım barındıran laubali adamdan kurtuluyor. Hazır Özkök gazını almışken başkanım, Gökhan Ünal'a kancayı taktık madem, yanıbaşına da Okan Koç'u iliştirsek olma mı? Siz seversiniz ezeli rakiplerinizde oynamış topçu almayı. Altay'dan Denizli'ye transfer olduğuna bakmayın, çocuk hem Beşiktaş'ta, hem Galatasaray'da oynadı. Üstüne de bir Emre Aşık çaktık mı, bizden kralı olmaz. Rüya gibi geçen 90'lara geri döneriz, Tokatspor golleri attıkça babam zevkten dört köşe olur, "acıların takımı" klişesini hiç sakınmadan dolaşıma sokuverir. Klişeler zaten ihtiyarların can yoldaşı değil midir? Bir de tabii Fenerbahçeliler'in...



7 comments:

  1. AiiP dedi ki...

    hhaha bomba yazı bomba.. ;)

  2. mori kante dedi ki...

    aziz yıldırım için söylediklerin bence az bile olmuş. başkan istifa etsin diye takımın yenilmesini isteyen adamlar kervanına katılmama ramak kaldı.

    başkan klubu şirket gibi yönettiğini söylüyor her seferinde, fakat benim bildiğim parasal anlamda işleri iyi giden şirketler sürekli daha büyük hedefler koyarlar, daha büyük yatırımlar yaparlar. ama bizim kenneth andersondan, anelkadan hatta rebrovdan sonra düştüğümüz isim gökhan ünal. bu işte bi terslik var. başkan dünya yıldızlarını izlemek istiyosanız bedelini ödemelisiniz diyor. fakat ben 900 tl yi gökhan ünalı, josicoyu izlemek için vermedim. yinede içimden bi his gökhan ünal gelirse bişeyler yapar diyo :) . umut fakirin ekmeği durumu sanırım. fener kimi alsa bu maç patlama yapıcak diye bekliyorum hepte içimde patlıyor.

    semih konusunda ise 200 gol atsada semihe ısınamıyorum bi türlü. rüştüde aynı şeyi yaşamıştık. dünyanın en iyi 3. kalecisi seçildiğinde bile sevmezdim ben rüştüyü, sonunda yaptı kendine yakışanı zaten. semih kendi evladımız ondan sahip çıkmalıyız lafınada katılmıyorum. yani altyapıdan geldi diye yada 2 sezon süper top oynadı diye bi adamı 5 sene kadroda tutmanın bi manası yok bence

  3. medgallis dedi ki...

    rehavet biraderim,
    yazını okurken, bir defa daha az yazmakla bizi nelerden mahrum bıraktığını hissettirdin. eline, kalemine sağlık.
    gökhan ünal ne seksi bir elemanmış. kesin 'iş' yapar istanbul' a gelince.
    borges' e söz hakkı doğmuş ama razıyız artık :)
    semih hakkında onca söz söylendi ama ben de iki kelime etmek isterim: bu blogda yazan ve başkana, takıma demediğini bırakmayan adamların samimiyetinden, fenerbahçeliliğinden nasıl şüphe duymuyorsam onun da fenerbahçeli oluşundan şüphe duymuyorum.
    ama ben asıl lille deplasmanına değinmek isterim. aethewulf, büyük başkan! yap bir şeyler. yok mu devlet hesaplarında papazın çayırı adına gizli ödenek?
    her şeyin gizlisine sığınanlardan bir jest beklemek papazın çayırının da hakkı olsun.

  4. Ortega dedi ki...

    Yazı süperkulade. Katılmadığım tek nokta Aygün Taşkıran meselesi olmuş. Adam heyecan getirmişti takıma. "Yoksa yeni Rıdvan mı olacak lan bu?" heyecanı yaşamıştık...taa ki o penaltıyı kaçırana kadar. Lakin hemşehrim olması bir de karşılıklı top tepme bahtiyarlığına erişmemden ötürü hala severim, sayarım.

  5. cingibi dedi ki...

    Bu güzel yazıyla bizi gülümsettiğin için teşekkürler

  6. Rehavet dedi ki...

    öncelikle övgüler için teşekkürlerimi sunarım.

    ortega, aslında aygün bu adamlardan biraz daha farklıydı, onda haklısın. tipinde olsun, fiziğinde, futbol stilinde olsun, fener'e yakışan, en kötümser taraftara bile umut aşılayabilecek bir şeyler var gibiydi. ama olmadı ne yazık ki, o da "bir zamanla bir bilmemkim vardı" muhabbetlerinin mezesi olmaktan öteye gidemedi ne yazık ki.

  7. Borges dedi ki...

    Gercekten güzel ve okunmasi cok keyifli bir yazi. Rehavet, daha fazla yazmalidir(bence). Icerikten ziyade uslubu da biraz da su blog alemine yaymali diye dusünürüm.

    Güzel, keyifli bir yazi idi.

Yorum Gönder