"Trabzon'da Irkçılık Tehlikesiz ve Serbest mi ?
Türkiye epey uzun bir zamandır yedi gün 24 saat polis gözetiminde bir ülke, Mobese kameralarından yetkisiz telefon dinlemelere, fişlemelerden, medya manipülasyonuna Big Brother'in 2012 deki bölge sorumluluğunu uzun zamandır Emniyet Genel Müdürlüğü üstlenmekte. Tahakküm altında bir medya buldukları ve servis ettikleri her şeyi ayet niyetine yazan köşe yazarları ve gazetecileri de emir eri olarak kullandıkları için artık polis gündelik hayatın efendisi rolünü iyice pekiştirdi.
Tabii stadlar ve salonlar da bu mütehakkim zihniyetten fazlasıyla payını alıyor. İki ay önce Konya'da Efes -Fenerbahçe maçına girerken çantamı arayan polis fotograf makinesinin içindeki pili çıkarmamı istedi, nedenini sordum, sahaya atabileceğimi söyledi, epey bir tartışmadan sonra fotograf makinesi pillerini salona atacak kadar manyak biri olmadığıma ikna oldular, yine iki hafta önce Dünya Salon Atletizm Şampiyonası girişinde polis bu sefer bozuk paraları salona alamayacağını söyledi, herhalde yüksek atlama sırasında Anna Çicerova'ya niye geçemedin şu 2,29 u diye sinirlenip kafasına bozuk para atabileceğimi falan düşündüler, ordaki polise de yarışlar için kalkıp Çanakkale'den gelen birinin bir atletizm müsabakasında niye bozuk para atabileceğini anlatmaya çalışsam da başarılı olamadım, biraz dışarı çıkıp bozuk paralarımı kamufle edip öteki kapıdan girerek Türk Emniyetini atlatmış oldum.
Atletizm yarışlarında bile izleyiciyi otomatik olarak holigan gören bir zihniyetin yıllardır futbol maçlarını nasıl cehenneme çevirdiğini biliyoruz. Bırakın protesto içermeyi en yalın anlamlı pankartları bile topluyor polis, en ufak bir gerekçe falan göstermeden Bekçi Murtaza zihniyetiyle talimat böyle diye pankartı alıyorlar. Geçenlerde Galatasaraylı bir arkadaş Türk Telekom Arena'da küçücük çocuğun kartona yazdığı G ve S harflerine bile polisin örgütsel döküman gibi muamele yaptığını içeriye almamak için binbir bahane ürettiğini yazdı.
Şimdi yurdun bir kesiminde her halta karşı hassas olan, pankartlarda mesaj verilmesine sinirlenen yüce Türk polisinin Trabzon şubesi ne hikmetse bu güzide kentimizde devlet-millet kaynaşmasına örnek teşkil ediyor. Daha önce deplasman tribünlerinde Trabzonluların taş ve kaya parçalarına maruz kalmış ve polisin taş ve tuğla atanlara eşlik ettiğini, gözetim yetkisinden onları seyretmeyi anladığı örnekleri defalarca yaşamış arkadaşlarımız var. Dolayısıyla dün sahaya atılan bıçağın nasıl olup da stada sokulduğuna falan şaşırmamak lazım zira Trabzon polisinin gürbüz delikanlıları arkasından sıvazlayıp, ihtiyaçlarını karşılaması ülkemiz için yeni bir olay değil.
Meselenin asıl özü olan şu yukarıdaki resimdeki pankarta gelelim. "Papazın Çayırından Kanuni'nin Memleketine Hangi Yüzle Geldiniz" Şimdi bu pankartı polisin görmeme şansı yok, izin verdiklerine göre bu pankarttaki ırkçılığın ya farkında değiller ya da bu sıradan faşizmin Trabzonspor tribününün ayrılmaz bir parçası olduğuna kanaat getirmişler demek ki. Trabzon taraftarının da hakkını yemeyelim daha önce bize defalarca "hardcore ırkçılık" örnekleri verdikleri için bu damıtılmış ırkçı tondaki pankart biraz hafif kalmış olabilir. "Ayağa kalkmayan Ermeni olsun diye tezahürat yapılan, beyaz berelerle arz-ı endam edilen, Oğuz Sarvan'ı protesto yürüyüşünde "Ermeni Oğuz'a Trabzon'da soykırım" sloganı atılan "Yasinlerle çıktık yola, Ogünler çok yakında" diye hakem protesto eden bir güruhtan böyle bir pankartı beklemek de son derece normal. Hatta diğer örneklerdeki kadar açık ırkçılık yapılmadığını belirtip ırkçı tonda mevsimsel bir düşüş olarak bile bu gelişmeyi kutsayacak "objektif manyaklar" çıkacaktır, Ne de olsa hedef Fenerbahçe her şey mübah objektiflere göre.
Daha 5 sene önce bu güya Papazın Çayırı vurgusuyla gayrimüslümleri aşağılayan, bu pankartı asan şehirde bir rahip öldürüldü, yine bu kentte arkasında bütün dünyanın bir örgütü gördüğü ama yüce Türk yargısının "valla biz örgüt bulamadık" dediği bir cinayetin temelleri atıldı. Yapılan linç girişimlerinin, ikide bir ayaklanan milli manevi kalkışmaların haddi hesabı yok. Irkçılığın yabancı düşmanlığının artık milli bir spor haline geldiği bir yerde bu pankarta nasıl izin verilir. Küçücük çocuğun G ve S harfinden hassasiyet üreten bir zihniyet böyle ırkçı bir ton taşıyan pankarta niye izin verir ?
Bu ne dokunulmazlıktır, bu kentin milli manevi hassasiyetleri nasıl bir hassasiyettir ki İstanbul'daki salonda, Ankara'daki tribünde kuralcı kesilen, anında herşeye müdahale eden, üç tane slogan duysa biber gazına sarılan polislerin bu statta basiretleri bağlanır. Gözü önünde rakip tribüne taş atan adamları keyifle izleyip, ırkçılığın ağababasını yapanlara en ufak bir girişimde bulunmazlar.
Bu kentte öteki olarak görülen her şeye karşı nasıl büyük bir öfke ve hoyratlık olduğunu sosyolojik genellemelerle ya da stad folklorundaki ırkçı söylemle falan açıklamak yersiz. Sümela Manastırı'nı bir kez ziyaret ederseniz o güzelim fresklerin kazınılıp üstüne Trabzonspor'un 1983-1984 kadrosunun yazanlardan ötekine saygı falan değil dünkü gibi bir pankart bekleneceğini zaten anlarsınız.
Son söz de solcu-objektif geçinip yaban ellerde St. Pauli, Livorno kovalayıp bu topraklarda hedef Fenerbahçe olunca solculuğunu da objektifliğini de askıya alanlara, biliyoruz ki şu pankart karşısında da daha önceki rezilliklerde olduğu gibi tek laf etmeyecekler, "ırkçılık kötü şey ama adamlar Fenerbahçe maçında yaptılar ya boşver" diye Livorno güzellemelerine, St Pauli aşklarına devam edecekler. En az Trabzon'daki sistematik rezil ırkçılık kadar, öznesi Fenerbahçe diye ilkelerini bir kenara bırakıp sus pus olan bu adamlar da bu rezil ülkenin daha da rezilleşeceğinin yürüyen göstergesidir.
2 Nisan 2012 18:37
Kalemi kirilmis artik Fenerbahce ve Aziz Yildirimin.Tipki Esref Bitlis,Ugur Mumcu,Gaffar Okkan,Hrant Dink ve daha niceleri..Nasil yasiyorda bu halk öylede yönetiliyor iste..Yazik cok yazik..
2 Nisan 2012 19:01
Bende bir Trabzon atasözü ekleyerek,konuyu destekleyeyim...POLİS OLUR VATANI KORURUZ,ZEVK İÇİN PAPAZI VURURUZ BİZ TRABZONLUYUZ... deyip bununla övünen bir halkdan bahsediyoruz.(bunu bir sosyal paylaşım sitesinde yazıp arkasından masumane olduğunu bahseden insandan ne beklersiniz,yazıyı kaldırmak moderatör içinde sorun oldu)
2 Nisan 2012 19:41
alayı kudurmuş vaziyette. kontrol, izan hakgetire. skym alayını. futboldan soğudum ama fenerimi daha çok sevdim bu sene.
2 Nisan 2012 20:01
Biz istediğimiz kadar yazalım, "bakın yarın fener forması giymiş birini sokak ortasında bıçaklayacaklar" diye yırtınıp duralım; polisin ya da basının bu konuda en ufak bir şey yapacağı yok.
Trabzon'da faşizmin, ırkçılığın puan topladığı yıllardır ortada. Her ne hikmetse siyasiler de medya da bu puanlardan nimetlenmek istiyor ve ses etmiyorlar. Hasan Yener gibi adamlar çıkıp taraftarın olgunluğundan bahsedebiliyor. Fener yönetimi "sorumlu onlar" diye saçma bir açıklamayla yetiniyor, ondan önce de emniyete teşekkür ediyor.
Bunun karşısında daha etkili söz söyleyecekler kimler dediğimizde, evet; karşımıza o bahsettiğiniz Livorno, StPauli aşıkları geliyor. Tatlısu solcularına buradan her seferinde bağırarak seslenmekte fayda var.
Uğur Vardan, Bağış Erten, Uğur Meleke, Mehmet Demirkol, Banu Yelkovan, Cem Dizdar, Kanat Akkaya, Tanıl Bora ve diğerleri.
Korkuyor olabilirsiniz, en nihayetinde bu memleketin en güzel adamlarından birini öldürüp bununla övünen bir kitleden bahsediyoruz. Belki canınız, belki mevkiniz, belki eviniz; korkunuza saygımız var. Ama ne bahaneniz olursa olsun, en ufak bir bedel ödemeyi göze almayıp, orda burda solculuk oynamayı, 1-2 cümleyle 'orda bir problem var' diye geçiştirmeyi bırakın artık. Zaten yıllardır Çarşı'yı överek "aman ne güzel tepki koydular" solculuğunuzu biliyoruz.
Bugünlerde yaşanan linci temizlig, temiz yöneticiler, temiz futbol ayağına görmezden gelen vicdanız, belki yarın öbür gün sokakta formasıyla linç edilecek, bıçaklanacak bir fenerbahçeli haberi izlediğinizde uyanmaya başlayacak. O gün Celalettin Cerrah kılıklı bir Hasan Yener çıkacak "tamamen bireysel taraftarlık duygusuyla hareket etmiş bir çocuk. Arkasında kulüp parmağı aramayın, şehri suçlamayın" diyecek ve siz "neden böyle oldu" diyip belki burada yazılanları okuyacaksınız.
Çok büyütüyorsunuz diyen kitleye de, ne yapabiliriz ki diyen kitleye de; şimdiden hepmize geçmiş olsun diyorum. Nitekim Kerinçsiz tayfası gece Hrant'ın kapısına dayandığında da öyle demiştik.
2 Nisan 2012 20:06
futbolu, fenerbahçe'yi değil ligtv'yi protesto ediyorum dediğimde ne söylemek istediğimi anlamayanlar umarım bu defa olsun anlar derdimi. maçtan hemen önce, bir seyirci kameraya dolar tutuyor kamera da bu görüntüyü alıyor. belki parayı tutan arkadaşarından biri, kameraman fanatik trabzonsporlu peki hangi orospu çocuğu, ne hakla, ne hesap ederek onu görüntü olarak seçip yayına veriyor.
siz hala ligtv izleyin.
2 Nisan 2012 20:21
konu trabzonsa gerisi teferruattır. m.fetoş.
2 Nisan 2012 23:01
çok garip çok
2 Nisan 2012 23:41
@medgallis haklısın ben de gördüm, lick tv bunu 3-4 sn gösterdi, gerzekler herhalde resimde kim var onu anlamak istediler. resim seçicimidir, yönetmenmidir her kimse özür dilemeli!
3 Nisan 2012 06:33
çok doğru, çok iyi yazılmış yazı, takdir ettim. sadece, yazıda geçmemiş ama yorumlarda isimleri anılmış kişilerin çoğunun, özellikle de tanıl bora'nın, bu -bazen açık, bazen gizli- faşizme karşı çok net durduklarını hatırlatmak istedim.
3 Nisan 2012 07:38
Gerçekten Aziz Yıldırımdan nefret eden insanlar bile adama yapılan yargısız infaza üzülüyorsa her şey açık demektir. Göz göre göre adamı yediler şimdide Fenerbahçe'yi yiyecekler. afiyet olsun
4 Nisan 2012 10:35
http://spor.milliyet.com.tr/trabzonlu-taraftarlardan-akil-almaz-tuzak/spor/spordetay/04.04.2012/1523803/default.htm
Serbest sanırım..
6 Nisan 2012 19:09
6 yıl kaldım trabzonda
otto bariç'in sırtına taş atıldığı günün ertesinde başlamıştı sürgün
6 yıl sürdü...
orası trabzon! medeniyetin bittiği yer! kör kuyu! küçük bir anı: bir gün meydan'da (trabzonu bilenler için belediye otobüsleri durağının hemen arkasındaki masalardan birinde oturuyordum. yolun hemen karşısında bir anda birilerinin vurun, öldürün... bağrışmalarıyla beraber altta kalan 3-4 kişinin linç edildiğini gördüm... insafsız bir şekilde belki 30 kişi toplanıp çullandılar üstlerine... 10-15 dk sonra polisler "ne oluyor burda" diyerek (oysa öküzler zaten oradaydı ve izlediler) çemberin kıyısına yaklaşıp (linç bitip kitle tatminin doruğuna ulaştıktan sonra) ayırdılar kalabalığı (kalabalık zaten öldü bunlar diye dağılıyordu). linçten artakalanları polis toplarken birilerinin "ha bunlar pizim uşaklarmuş" dediklerini duydum. sonra gazetelerde çıkmıştı. "İKİ GÜN ÖNCE HADEP'Lİ GENÇLERİN MEYDANDAKİ PROTESTOSUNU PROTESTO ETMEK İSTEYEN (sanırım vakfıkebirden gelen) MKP'Lİ 4 GENÇİN YANLIŞLIKLA DÖVÜLDÜĞÜNÜ...."
olay bu kadar basit. sormazlar ne diyeceksin diye, çünkü almaz kafaları... öyle görmüşler, öyle eğitilmişler, bir ıslıkla saldırıverirler.
(tabii ki hepsi değil, erol mesela, nasıl trabzonlu 6 yılda çözemedim :))
7 Nisan 2012 11:37
İşim gereği,bende bu yaz 3 günümü Trabzon'da geçirmek zorunda kaldım.Tamda TFF'nın Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligine göndermediği gün şehri terkettim.Birkaç aklıselim vatandaşla,bu şike davasını konuşma fırsatım oldu ama açıkcası biraz ürktüm.Onlar bana örnek verdikçe,bende Buca maçını,Sivas maçını sordum.Trabzon tarihinde kaç defa olmuş,yediği golden 8 sn sonra gol atmak? Bu sene iki defa denk gelmiş.B.Belediye maçını sordum,defans oyuncusunun kendi kendine düşüp,topu Burak'a bıraktığı pozisyonu benim gözümden görmelerini önerdim.Antep maçını anlatın dedim.2 kişi ile başladığımız bu sohbetler 6-7 kişiye çıkınca tedirginlik duymadım değil ama diyorum eğitilebilirler!!!Şakayla karışık,bu sohbetin sonunda hangi otelde kaldığımı,beni ziyarete gelebileceklerinide araya sokuşturdular:)... En ilginç olanı ise kaldığım otelin sahibinin doğma büyüme Trabzonlu olmasına rağmen Fenerbahçe sempatizanlığıydı.50 li yaşlarda olan bu kişi,bana Trabzon'daki,Fenerbahçe düşmanlığının aslında bir kıskançlık olduğunu,ikinci ligden yükseldiği senelerde Fenerbahçe'yi bir abi gibi görüp gıpta ile baktıklarını anlattı.Ama gel zaman git zaman,Trabzon'un şampiyonluk yarışlarında her zaman en büyük rakibinin Fenerbahçe olması,diğer büyük geçinenlerin önemsenmemesine ve Fenerbahçe maçlarına daha büyük bir önem verilmesine başlandığını söyledi.Abiye olan kıskançlık onu geçemedikçe,kin ve nefrete dönüşmüş.Abiyi başarısız kılmak için diğer büyük geçinenlerle işbirliği dahi yapılmış,öyle bir duruma gelindiğini söylendi.37 senelik birinci lig geçmişlerine bakınca,şampiyonluklarında da çoğunlukla Fenerbahçe ile çekişmişler,en büyük yıkımlarıda Fenerbahçe karşısında almışlar.Kısacası Osmanlı'daki hanedan kavgaları gibi,büyük abiyi indirmek için,,şehzadelerin bir araya gelmesi,ayak oyunları üretmeleri gibi,bu arada farkında olmadan,en büyük düşman haline gelinmesi!!!! Katılırmısınız bilemem.....