Hanedan Sürüyor ve "Galatasaray Yok"


13 yıl önce 19 Nisan 1999' da bir gün önce DSP genel seçimleri kazanmış, memleket seçim atmosferini kazasız belasız atlatmıştı. Evde kimsenin olmadığı bir Pazartesi akşamı geleneksel basketbol maçı seyretme pozisyonuma geçmiş (yere üç dört tane yastık koymak suretiyle uzanarak televizyona bir metre mesafede) 2-0 dan 2-2 ye getirdiğimiz serinin son maçını Avni Küpeli'nin rezil anlatımıyla izlemiştim. Clarisa Davis'in coştuğu maçı kazanmış kadın basketboldaki ilk şampiyonluğumuzu kazanmıştık. Maçın sonunda sevinçten elime ne geçtiyse oraya buraya attığımı, kanepenin üstüne hoplayıp zıpladığımı, maç bitiminde bir arkadaşın eve uğraması sonucu "bu odaya ne oldu böyle" demesiyle farketmiştim.

O maç kişisel Fenerbahçe taraftarlık tarihimde en çok sevindiğim maçlardan biri olarak hala benim için özel bir yere sahiptir. O galibiyetin ve şampiyonluğun tekil bir galibiyet olmadığını kadın basketbolunda çağ açıp çağ kapattığını bugün bir kez daha gördük Bugün 7 si üst üste 10. kez şampiyon oldu taraftarın kendilerine verdiği adla potanın kraliçeleri.

Şöyle bir kişisel istatistiğim var, benim televizyondan izleyemediğim Galatasaray kadın basketbol maçlarını kaybediyoruz, son üç Türkiye Kupası finalini de bir şekilde izleyemedim ve kaybettik, Salı günü İstanbul B.B voleybol maçına gidersem kadın basketbol maçını kaybederiz diye burnumuzun dibine kadar gelen erkek voleybol takımının maçına gitmeyip basketbol maçını izleyeyim dedim, voleybol maçına bir buçuk saat kala bir arkadaşım arabayla evin önüne geldiğini söyleyince ona da söyledim "abi dedim voleybol maçına gidersek kadın basketbol maçını izleyemem ve kaybederiz" Neyse sonuçta arkadaş benim gerekçemi mantıklı bulmadı, eve kadar gelmişken onu da kırmak olmaz diyerek voleybol maçına gittik salona, telefonla skor takip ettik ve maçı kaybettik beklediğim gibi. Yani 3 .maçtaki sorumluluğu üzerime alıyorum.

Bugün maçın son periyotuna kadar oynadığımız oyun benim totemi de sorgulamama yol açtı. Benim televizyondan izlediğim bir maçı kaybedecek miyiz acaba diye şüpheye düşmedim değil ama sonunda bir şekilde kazanmayı becerdik.

Maçın başında yine klasik olarak içeriyi besledi Galatasaray topu hızlı bir şekilde getirip hemen Fowles la buluşturdular, Taurasi düzen içinde kalarak bu içeriyi besleme işini çok iyi becerdi. Biz Angel'in dağınık başladığı Birsel'in iyi oynamadığı bölümde Matoviç'in basketleriyle skorda tutunmaya çalışsak da dış şutları da iyi yüzdeyle atan Galatasaray karşısında 10 sayı geride bitirdik ilk periyodu 24-14

İkinci periyot Esmeral ve Zane'nin girmesiyle savunmamız biraz toparlandı, ribaunt aldığımız pozisyonlarda Cappie'nin hızlı bitirdiği hücumlarla farkı erittik. Esmeral ve Cappie'den bulduğumuz üçlüklerle skoru başa baş getirip periyot bitimine 2 dakika kala 40-41 öne geçmeyi de başardık. O sırada oyuncu değişiklikleri sonucu yine ritmi kaybedip 7-0 lık bir seri yedik ve devreye 47-41 geride girdik.

İkinci yarıya da çok iyi başladığımız söylenemez,Fowles'in etkinliği ikinci yarı itibariyle ilk yarıdaki gibi olmasa da Taurasi üçlüklerle canımızı epey yaktı. Angel ve Cappie'nin zaman zaman Taurasi'yle kişisel çekişme içine girip düzen dışına çıkarak yaptığı tercihler hücumda ritmi bir türlü bulamamıza yol açtı. Bu bölümde farkı 13 sayıya kadar çıkardı Galatasaray. Çeyreğin sonunda Cappie'nin üçlüğüyle fark 10 sayıya düştü 72-62

Son periyota da karşılıklı basketlerle başladı iki takımda. 6 dakika kalana kadar Galatasaray 10 sayılık farkı korudu. Diana Taurasi ne atsa sokmaya devam ediyordu ama Galatasaray'ın içerideki etkinliği epey azalmış durumdaydı. Matoviç-Zamane değişikliği bu bölümde maçın kaderini değiştirdi. Birsel savunmada topu getiren Işıl'a baskıya, Galatasaray'ın pas bağlantılarına Zane uzun kollarını sokmaya başladı. Angel hücumda devreye girdi farkı azaltmaya başladık. Angel'in getirip attığı üçlüğün ribauntunu alan Birsel'in Cappie'yi bulması ve onun üçlüğüyle farkı 3 e kadar indirdik 3 dakika kala. Şaziye'den bir ekstra üçlük yememize rağmen moral olarak oyundan düşmedik, Angel'in basketi ve Zane'nin hücum ribauntundan bulduğu sayıyla maçı tekrar kafa kafaya getirdik.

Son 2 dakikada ise hakikaten acayip şeyler oldu. Önce Birsel miss-match i iyi değerlendirip Fowles'a faul yaptırtıp faul çizgisinden beraberliği yakaladı. Sonra Işıl'dan maçın en kritik topunu çalıp Zane'ye asisti yaptı. Angel'e çalınan uydurma faulle Galatasaray skorda eşitliği yakaladı. Angel'la hücumdan boş dönsek de Taurasi'ye yapılan ikili sıkıştırmalar sonucu üst üste iki top kaybından 4 sayı bulup molayı aldırdık Galatasaray'a. Şaziye'den bir üçlük yiyip rakibi tekrar umutlandırsak da Angel'in basketi sonrası maçı kopardık. Taktik faulleri de iyi değerlendirip maçı kazanmayı başardık. 86-96

Son çeyrek skoru pek akıl alır gibi değil 34-14 üstün bitirmişiz maçın karar periyodunu, Maçın dönüm noktası o zamana kadar savunmada hiç bir sertlik göstermeyen takımın Dikeloukas'ın aldığı teknik faul sonrası birdenbire savunmayı hatırlaması oldu. Zane'nin özellikle son 5 dakikadaki efsanevi performansı maçın en önemli bireysel performansıydı. Angel zaman zaman dengesini kaybetse de maç sonunda mental olarak ayakta kaldı, Taurasi'ye yaptığı akıl almaz bloktan sonra Taurasi'nin oyundan epey koptuğunu da belirtmek lazım. Cappie yine kritik isabetlerle 29 sayı 4 ribaunt 3 asistle tamamladı maçı. Angel kötü bir saha içi yüzdesiyle de olsa 24 sayı 9 ribaunt 3 asistle bitirdi. Maçı getiren Zane Tamene 19 dakikada 12 sayıyla savunmadaki kilit rolüne hücum performansını da ekledi. Birsel de kötü başladığı maçın sonunu iyi oynadı 10 sayı 8 asist ve 5 ribauntla katkıda bulundu takıma.

Fowles'un 23 sayı 11 ribauntu, Taurasi'nin 32 sayı 8 asist 4 ribauntuna Şaziye'den de 14 sayılık ekstra bir katkı gelmesine rağmen Galatasaray maç sonunda Taurasi'nin pilinin bitmesiyle inisiyatifi Fenerbahçe'ye bıraktı. Maçın son üç dakikasında Fenerbahçe'nin bulduğu 6 sayı Galatasaray'ın üst üste yaptığı 3 top kaybı sonucu oldu. Taurasi'nin 8 top kaybı Galatasaray adına dikkat çekici bir faktördü. Fenerbahçe'nin kötü oynadığı bir bölümde bile topun kıymetini bilmesi ve maçı sadece 3 top kaybıyla bitirmesi de maçı döndürmesinin en önemli nedenlerinden biriydi.
Sonuçta yıllardır türlü kepazelikle uğraşan, her yıl kendisi şampiyon olmasın diye statü değiştirilen bir ligde 7. kez üst üste şampiyon olmayı başardı bu takım. Dünyanın en önemli oyuncularından üçüne sahip olmak da yetmedi Galatasaray'a. Takım kimyasının bireysel performansları her zaman yeneceğini bir kez daha ispat etti Fenerbahçe.

Maç sonu Abdi İpekçi'de maçı münferit olarak izlemiş ve hiç bir tahrik edici eyleme girişmemiş Fenerbahçe taraftarının karokola götürülüp ifadesinin alınması da bu sene Emniyet' in Fenerbahçe taraftarına yaptığı kimbilir kaçıncı abukluk. Caferağa'da bireysel olarak maç seyreden Galatasaraylılara bir şey yapılmazken aynı şeyi yapan Fenerlilere uygulanan bu çifte standardı nasıl açıklayacak acaba İstanbul Emniyeti. Yine bu vesileyle her türlü durumda başımıza vicdan polisi kesilen, romantikliği, solculuğu, objektifliği kimseye bırakmayan adamların tek laf etmemesi de bizi şaşırtmadı. Şu ülkede haksızlığa maruz kalan Fenerbahçeli olduğunda yaşanılan suskunluk kadar derin bir suskunuk bulmak zor. Siz haksızlığa karşı sırf olay Fener'in başına geliyor diye susmaya devam edin biz de dünyanın en güzel isim tamlamasını bir kez daha haykırmaya. "Şampiyon Fenerbahçe". Son olarak ünlü düşünür Cappie Pondexter'in da dediği gibi "Galatasaray yok"



15 comments:

  1. BOSS dedi ki...

    Spor hukukuna göre ceza alması gereken Taurasi, bu maçta oynadı ve takımına da 32 sayılık bir katkı sağladı.
    Ama, maçın en kritik dakikalarında üst üste kaptırdığı 2 top ile takımının mağlubiyetinde baş rol oynadı.
    Çoğu insan, Taurasi oynamasaydı maçın sonucu nasıl olurdu diye merak ediyordur.
    Değişmezdi.
    Yine Fenerbahçe kazanır ve şampiyon olurdu.
    Ama,
    Bir hukuksuzluk, bir eyyam, bir tezgah daha yürürlüğe konmamış ve belki de bundan sonra uygulanacak etik davranışlar için güzel bir örnek, atılmış doğru bir adım olurdu.
    Adına 6222 denilen; "Sporda Şiddet ve Düzensizliği Önleme Yasası" na selam ediyor, bu AZİZ yasanın, spor dünyasına sağladığı deliksiz uykuların devamını diliyorum.

  2. emir.z dedi ki...

    Sadece üçüncü maçtaki sorumluluğu üzerine almakla kurtulamazsın Fatih. Erkek basket takımının bu yılki başarısızlığında da payın büyük.
    Şu meşhur şapkanı takıp maça gittin gideli adamlar kendilerine gelemediler, "Allahım bu nasıl bir şeydir" diye. O gün bugündür takımın beli doğrulmuyor.
    Spahija, Jerrels falan diyerek hedef saptırmanı fark etmiyor değildik. Şimdi de böyle şampiyonluk yazılarıyla falan tekrar zihinlerimize sızmaya çalışıyorsun.. Ama boşuna uğraşıyorsun söyleyeyim. Fenerbahçe taraftarı uyanıktır, bu numaraları yutmaz..
    Zaten Emre olayında sizin içimizdeki İrlandalılar olduğunuz da ortaya çıktı ki, bu da şansını hepten sıfırlıyor:)

  3. everestmylord dedi ki...

    bu sen gerçekte zordu... daha zorlaştı... sakatlık+katakulli+hakem+taurasi şımarıklığı... ama oldu. en haz aldığım şampiyonluklardan biri oldu.

    şu an sabahın 5i halen insanları karakolda tutuyorlar. bunların hesabı sorulacak.

    oraya giden ve şampiyonluk anında kızlarımızın yanında duran o arkadaşlarımıza milyonlarca teşekkür.

  4. gurkan dedi ki...

    Insallah kizlarimizin federasyon,cirkefler ve hakemlerle olan muhtesel mucadelesi diger branslardaki sporcularimiza da gerekli mesaji vermistir. Hepsi uzerlerine duseni yerine getirip her bransta sampiyonluk hedefini tekrar ulasilir. Bayan voleybolda Avrupa Sampiyonu oldu bu sebeple turkiye sampiyonlugunun cok da onemi yok

  5. cengo dedi ki...

    harikaaaaaaaaaaaaaaasınız be pennysiz bunu başardık ya hepsine helal

  6. gerilerden gelen kemalettin dedi ki...

    fatih bundan sonra önemli maçlarda kontrol edileceksin, maçı izliyor musun izlemiyor musun diye.. :)

  7. alonzoeb dedi ki...

    kızlarımız harikaydı son çeyrekte açıkcası seri caferağaya taşınacak gibi duruyordu. galatasaray taraftarının centilmenlik seviyesini de bir kez daha gördük.ünal bey haklı gerçekten de biz o seviyeye inemeyiz .bayan yöneticilerimize tribünde edilen hakaretler bu yüksek seviyelerinin ispatıydı. izninizle bu seri dışında ki bazı görüşlerimi ileteyim. yabancı sayısına gelen kısıtlama ve ''şampiyonlar liginde şampiyonluk hedefleyen bir takımın rotasyonunda yer alabilecek türk oyuncu havuzu''nun sığlığı sebebiyle gelecek 1-2- sezon benzer şekilde geçecek gibi görünüyor.final 8 uygulaması gelecek sene de aynen devam edecekse fibanın bazı değişiklikler yapması gerekiyor kanımca.5-6 gün maç yapmamış bir şekilde turnuvaya gelen avrupanın en sert 8 takımına ilk 2 gün iki maç yaptırabilirsiniz ama 3. gün 3. maçlarına çıkarırsanız oyuncular bitik hale geliyor ve 2. maçı kimle saat kaçta ve ne kadar yorularak oynadığınız büyük önem kazanıyor.ecopolis takımı 2. gün saat 18 de turnuvanın en zayıf takımıyla antrenman havasında bir maç oynayıp,fenerbahçe o maçtan 2,5 saat sonra inanılmaz savunma ve mücadele gerektiren bir gs maçı oynayınca son gün için avantaj kazandılar.nevriye ve matoviç ayaklarını yerden kesemeden oynadılar ve verilen 25 hücum ribaundu...buna rağmen aynı kalibrede olmadığımızdan neredeyse kazanıyorduk maçı.maçların saatleri tersi olsaydı 5 saat fazladan dinlenme şansı demekti bu hale göre. ikinci ve üçüncü maçlar arasına 1 gün boşluk koymak şart.koçun hem final 8 te hemde bu seride zaten dar olan rotasyonu daha da daraltarak kullanması işi daha da zorlaştırdı.final 8 te penny i kaybetmişsin, angel ağır gribi atlatamamış,cappy avrupa listesinde yok.ya rotasyona nevlini de dahil edecekti ya da oynayan oyunculara daha da yüklenecekti.ikinciyi tercih etti ve deyim yerindeyse vücut kabul etmedi.dökülen potaaltı savunmasına sertlik getirebilirdi nevlin diye düşünüyorum.bu sebeple koça çok inancım yok.umarım bir sonraki kupayı aziz yıldırım kaldırır.herkese selam

  8. 2Os dedi ki...

    @fatih
    yagma yok... emir.z haklı ınsıyatıfı elıne al erkek basketı de toparla. ayrıca o 99dakı macta yanımda kımse yoktu dıyorsun ya cok kırıldım ben de ordaydım.

    @gurkan
    abuk sıstem yuzunden turkıye sampıyonlugunu kacıran bayan voleybolcuların morallerını bozmasını ıstemıyorum.

  9. msmxcom dedi ki...

    1/3 tamamlandı bu maçla, bugün erkek voleyboldan 2/3 yaparız diye düşünüyorum, umarım pazar günü de 3/3 yapıp cimbomun göbeğine şampiyon Fener yazacağız..

  10. msmxcom dedi ki...

    ayrıca şu da var, bu şubenin sezon başında kapatılacağı konuşuluyordu. Birçok oyuncunun gsye gideceği falan söyleniyordu. Kapanmanın eşiğinden dönüldükten sonra bu performans da kolay değil. Tekrar tebrikler kraliçeler..

  11. gumgumok dedi ki...

    Yahu bu ne güzel bir zaferdir böyle. Fenerbahçeliler bunu tam kavrayamadı sanırım. Alışkanlığın verdiği bir umursamazlık olabilir tabi.

    Son 10 seneki tablo, dün blogta paylaşıldı. Onlar sadece kupalar. Bu kupalar verilen mücadelenin, birlikteliğin sembolü. 3 Temmuzdan beri yapılmaya çalışılan linçin sebeplerinden sadece biri.

    İnatla ayakta durduk. Alex, Volkan, Selçuk gibi futbolcularımız, voleybolcuların, basketbolcuların şampiyonluklarına bizim gibi seviniyorlar. Eda, çubuklusuyla taraftarının yanında yürüyerek Saracoğlu'na gidiyor. Penny, üzerinde çubuklu varken dizindeki acıyı unutarak oynamaya devam etmek istiyor. Arslan, sadece kendi takımının değil, tüm kulübün kaptanlarından biri olduğunu gösteriyor. Aykut Hoca liderliğini, adamlığını gösterip yönetimi ayakta tutabiliyor. Kupayı kazanan her sporcu, başkanına duyduğu sevgiyi, saygıyı dillendirmeyi borç biliyor. 50 bin kadın-çocuk, bize bile halkın takımının ne demek olduğunu tekrardan hatırlatıyor. Belki 50 yılın üzerinde birbirlerine aşk duyan yaşlı bir çift, tribünde yerini alıp ortak aşklarıyla seviniyor, üzülüyor. Onur Karabudak'ı futbolcu abileri, yönetici ablaları ziyaret etmeyi ihmal etmiyor.

    Bunların karşısında durabileceklerini sananlar, bize kötü fantastik bir roman tadındaki iddianameyle geliyorlar. ROKla, Ermanla, Baransu'yla, yalan manşetlerle geliyorlar. Tek maçlı playoff sistemiyle, doping tezgahlarıyla geliyorlar. Takımın yanında, sessiz sakin şekilde duranları karakollara götürerek, şampiyon takımını gecenin bir yarısında karşılayanlara biber gazı sıkarak copla vurarak geliyorlar.

    Ama olmuyor işte. Yine her tarafta biz varız. Avrupa şampiyonuyuz, Türkiye şampiyonuyuz, geldiğiniz her finalde karşınızdayız, Bağdat Caddesi'nde, Silivri'de, Metris'te, Boğaz Köprüsü'nde, Sivas katliamı protestosunda, sosyal medyada, dış hatlarda, Çanakkale'de, Halep'te, Batman'da...

    O elleri lavaboya sokmanın zamanı yakındır.

    Teşekkürler potanın kraliçeleri. Taurasi'ye, hakemlere, 'etik taraftarlara', 'adaletin bekçilerine', doping tezgahçılarına, dağıtılacağınızı söyleyen medyaya en güzel cevabınız oldu. Armanın da en anlamlı kupalarından birini aldınız.

  12. Scottie dedi ki...

    "Zane Tamane"ye ben de yazıda geçtiği gibi "Zamane" diyorum. İsmi bir yana o da çok iyi oyuncu. Helal olsun hepsine...

  13. Hoddle dedi ki...

    Fenerbahçe bu sezon Galatasaray Medical Park'ı 6 kez yenerken neredeyse hep aynı şeyi yaptı. Sürekli tempoyu yüksek tuttular ve topun kıymetini bilmeye çalıştılar.

    Koç G hep "tam rakibi yakalamışken" yapılan oyuncu değişiklikleri nedeniyle eleştirildi. Ama o oyuncu değişiklikleri takımı maçın sonuna diri getirirken, sürekli yüksek tempoda hırpalanan rakibin son çeyreklerde sürklase olmasını sağladı.

    Bunun istisnaları var elbette. Örneğin kupa finali ve final serisinin 2.maçı. Kupa finalinde ne olduğunu açıklamam zor. Serinin ikinci maçında ise "maç koptu, bitti" rehaveti GSMP'yi tekrar oyuna tutunduruyordu neredeyse. Üçüncü maçı da saymıyorum zaten, o yazarın kabahatiymiş. Ayağını denk alsın bundan sonra...

    Her neyse, ligdeki Caferağa ve özellikle Abdi İpekçi'de ikinci yarı oynanılan maç, Euroleague maçı, ve bu serinin galibiyetleri ama özellikle son maçtaki galibiyet hep bu şekilde geldi. Üçüncü çeyrek sonunda geride olan takım, dördüncü çeyrekte fark yaptı.

    Ellerine sağlık. Bu şampiyonluk hepsinden özel, hepsinden güzel!

  14. Adsız dedi ki...

    merhaba, sizinle bir videoyu paylaşmak isterim. twitter'dab paylaşmıştım, belki görülememiştir diye.
    bir taraftar olarak, shaktar maçında çektiğim görüntülerin üzerine işlenerek ortaya çıkmış bir kliptir.

    http://www.youtube.com/watch?v=bpF8DJzdgD0

  15. Signature dedi ki...

    Öncelikle şunu söyleyeyim,kadın basketbolu bu sene takip etmeye başladım ama inanılmaz zevk aldım maçları izlerken.Son derece mücadeleci,kıran kırana,hataların cezasının hemen kesildiği,üst düzeyde maçlar oldu.Maçı internetten FB TV'yi açamadığım için GS TV'den izledim.Son çeyreğe de kötü başlayınca kapatacaktım.Ama dedim ki:"Amaan!Kapattıktan sonra daha gerekli ne yapacaksın ki sanki?" ve izledim.Fark 13 sayı,çok zor ama imkansız değil.35 dakikalık üst düzey performanstan sonra pili biten Taurasi'yle birlikte,Işıl'a kalan GSMP'nin oyunu birkaç sınıf birden düşüverdi.Daha tecrübeli,daha profesyonel olan takımımız,yorgun olan gsmp'ye bitirici darbeyi Angel'la vurdu bence.O bloktan sonra bir anda maçın yorgunluğunu hissetti Galatasaraylılar.Yürüyecek mecalleri kalmadı.Şaziye'nin şans sayılarıyla zar zor galibiyet hesapları yapsalar da işe yaramadı.Maç boyu etkili olamayan Birsel,son periyot kalitesiyle beraber yüreğini de ortaya koyan Cappie ve kötü bir başlangıçtan sonra ikinci yarı kendini anca toparlayan Angel maçı getirdi.
    Bu arada dedim ya GS TV'den izledim diye.Dolayısıyla kupa törenini izleyemedim.Ama sahaya atılanları gördüm.Basketbolcuların soyunma odasına koşuşlarını gördüm.Ama ne olduğunu anlamadım.Çünkü çok ağır geldi bana.10 yaşımda elime Dostoyevski kitabı almışım gibi geldi.O kadar yüksek bir kültür seviyesi düşünün.Dostoyevski'yle aynı duyguyu yaşattı daha ne olsun!Adeta bir sanat filmiydi,kimsenin anlamadığı...

Yorum Gönder