Ahmet Şık'ın Hakkı
"Dostum da düşmanım da beni bilir" diyor "ben gazeteciyim". Peki bu gazeteciye ne yaptılar? Yazdığı bir kitabı delil olarak gösterdiler. Kitap taslağındaki notları talimat, kitabın kendisini de örgütsel döküman saydılar.
Hepimizin gözü önünde yazılmamış kitaptan "bomba", bir gazeteciden de terörist yarattılar.
Ne yaptılar Ahmet Şık'a?
Bir sabah uyandığında bir terör örgütü üyesi olduğunu öğrendi.
Gazeteler çarşaf çarşaf yazdılar. Terörist, örgüt üyesi!
Mehmet Baransu, Rasim Ozan Kütahyalı, Emre Uslu, Önder Aytaç hattı bize "çok gizli, kozmik deliller" olduğunu iddia etti. İddianame çıkınca yer gök inleyecekti.
Savcı işini çok iyi biliyordu, soruşturma süreci mükemmeldi.
"Ahmet'ten terörist olur mu yahu" diye bağıranlara da pis pis bakıp gülümsediler "yani gazeteciler terörist olamaz mı canım? ne gazeteciler gördü bu dünya!"
İddianame ortaya çıktı. Bir santim sarsılmadık.
Gazetede okumadığımız hiçbir şey kalmamıştı.
2011 Mart ayında tutukladılar.
2012 Ocak ayında daha yeni savunmasını alıyorlar.
Ve Ahmet hala bağırıyor "ben terörist değilim, ben gazeteciyim",
"ben terörist değilim, ben
öğrenciyim."
Ne kadar benziyor değil mi hikaye Berna'nın yaşadığına?
Bir pankart açtı ve bir terör örgütü üyesi olduğunu öğrendi. Parasız Eğitim İstiyoruz yazan bez bir afişti terör eylemi.
Deniz soda şişelerinin yanında bulunduğu için terörist oldu, Cihan puşi taktığı için.
Aklanın da gelin diye suratına otuz beş satır yazı atılan Tayfur "Ben örgüt üyesi değilim ben teknik direktörüm" derken aynı anda üç yerde bulunmakla itham edilen Baha Okar gibi içeride yatıyordu.
Ne kadar benziyor hepsi birbirine.
Sorular bile aynı, deliller bile, teknik takipler hatta savcılar bile aynı.
Mahir Çayan'la ne görüştünüz diye soran ile Özdemir Asaf kimdir, onunla bağlantınız nedir diye soranın arasında uçurum mu var?
Ahmet Şık'ın da masumiyet karinesine tecavüz ettiler, Korcan'ın da, Cihan'ın da, Nedim Şener'in de.
Savcıların leyhe ve aleyhe bütün delilleri toplaması gerektiği berhava oldu. Sehven yüklenen kayıtlarla Mehmet Ali Çelebi'yi 32 ay içeride tutan, varolmayan ablası sebebiyle Korcan'ı da 6 ay içeride tuttu.
Soruşturmanın gizliliği ilkesi de hep aynı şekilde yok edildi. Yonca Hanım nasıl kocasının bir örgüt militanı olduğunu gazetelerden okuduysa, Cemil Turan'ın eşi de aynı şekilde baktı gazete sayfalarına.
Bilmiyorum Batu'nun gözleriyle, gazetecilik stajı yapmaya çalışırken örgüt üyesi olmak iddiasıyla içeri alınan Şeyma'nın babasına bakan gözleri birbirinden ayrılabilir mi?
İddiaların sahipleri hiç değişmedi. Aynı adamlar durdu Erman Toroğlu'nun ve Ekrem Dumanlı'nın yanında. Hep canlı yayında. Baransu baransu konuşup, rok çektiler hayatımızın ortasına.
Canlı yayında, günlük gazetelerle, Özdemir Asaf kimdir bilmeyen savcılarla yargılamanın üstünden geçtiler.
Günün sonunda aynı ilke, aynı adamlar ve eşit cümlelerle yok edildi, gözümüze baka baka:
Adil Yargılanma.
Nasıl Ahmet Şık'ın adil yargılanma hakkını savunmak terörizmi savunmak manasına gelmiyorsa,
Nasıl Berna'nın adil yargılanma hakkını savunmak örgüt üyeliğini savunmak demek değilse,
Nasıl Şeyma'nın hakkını savunana terörist yandaşı diye bağırmak ancak delilik alemetiyse,
Bugün Aziz Yıldırım'ın da adil yargılanma hakkını savunmak şikeyi savunmak anlamına gelmiyor.
Çünkü eğer aynı yöntemlerle, aynı ekipler tarafından, aynı insanlarca pazarlanan iftiraların karşısında durabiliyorsan, insanların haklarını savunmaya devam edebiliyorsun demektir.
Çünkü yargılamayı savunmak, suçu veya suçluyu değil, adaleti, o adaleti üretip, halkına sunan devleti savunmak demektir.
Çünkü masumiyet karinesini savunmak, ahlaklı bir toplum olmaya devam etmek demektir.
Bir suç örgütüyle bir devleti ayıran çizgi hep aynı. Meşruiyet.
Meşru olanın yapılmasını, inat ve ısrarla istemek, en fazla iyi bir toplumda yaşamak isteği manasına gelir.
O bir terörist değil, o bir gazeteci.
O bir düşman değil, o bir insan. Tüm insanlar gibi hak ediyor, hapishane köşesinde, saçma sapan delillerle yatacağına, evinde sevdikleriyle birlikte uyumayı.
Ama eğer susarsak, o zaman biz hak etmiyoruz insan gibi rahatça yatağımızda yatmayı.
Çünkü bir kardeşi bunca haksızlığa uğrarken bu cehennem hiç yokmuş gibi uyuyan ancak Zebanidir.
Zebani.
6 Ocak 2012 00:00
Emeğine sağlık kardeşim.
6 Ocak 2012 01:37
Klavyene sağlık aethewulf. Çok Güzel bir yazı daha.
Yukarıda saydığın gazeteci kisvesi altındaki 4 adama Adem Yavuz Arslan'ı da eklemek gerek. hatta Ahmet Şık olayında en başa yazılabilir kendisi.
6 Ocak 2012 03:42
bu aksamki gelismelerden sonra turkiye icin maalesef umudum kalmadi. inceldigi yerden kopacak artik
6 Ocak 2012 09:39
cok iyi bir yazi....
6 Ocak 2012 20:16
ne denebilir ki... kararttılar her tarafı. iki omzumuzdan tutup defalarca sarstılar, evirdiler çevirdiler. yönümüzü, nereye bakacağımızı, kime bağıracağımızı şaşırdık. lanetler olsun.
7 Ocak 2012 10:35
Fenerbahce turk sporunun lokomotiyiydi stop ettiler ve turk sporunuda avuclarina aldilar, cincona yol vermeleri de suspayi oldu. Ama bu beyinsizler donen dolaplara ya islerine geldikleri (simdilik) icin ses cikarmiyorlar yada hakkaten ne olup bittiini anlamiyorlar.
Vekil sabanin donusu trtnin animasyonla milleti yonlendirmesi bir parmak bal calmasi cok mu masum gorunuyor!?
Chp’li vekil sadece cocuklarin egitiminden duydugu kaygiyla gonullu olarak bos gecen ve dersin ogretmeni olarak yardim etmek isterken, olmaazz usule aykiri desinler sonrada vekil saban basbakanimiz senin hakkindir desin!
Diger yandan Atatürk…Yüksek Kurumuna baskan atiyorlar herif bana ataturkcu denmesini hakaret sayarim diyor!
Bu herifi kurumun basina getirmeden once bilmiyorlarmiydi, ama bu adamin yedii canaga sicacaani hesap edemediler! Bunlar prof olsa ne yazar… yeterki bir yerleri yala gerisi ekmek peynir.
Ama helal olsun heriflere, sadece bir firsat yakaladilar ve affetmediler ve simdide at oynatiyorlar.
Yok Basbug terorist yok Aziz Yildirim orgut kurmus yok bilmem ne kimi kandiriklarini saniyorlar?!
Herif ne zaman kafasini dondurse cemaatin beyaz sacli memuru cikiyor hopp dedik barni diyor! Sizde merkeze kaydi diyorsunuz kaymasi icin iplerinden kurtulmasi lazim.
Adamlar hic bir sekilde hukuu onuru adaleti takmiyorlar tam gaz gidiyorlar vallaa, ne zaman yavaslama olsa beyaz sacli memur sahnede… aa degisiyosunn!
35 cocugun canlarina kast ettiler, nereden yonlendirildigi carsaf carsaf yayildi ama samar oglanina cevirdikleri askere yuklediler. Cemaatin mitinin/emniyetinin yedii naneyi bir albaya sicirttiriyorlar. Ahhaandaa bulduk bombalari atani…
Hersey bir kabus gibi!
Bakan celik cikiyor “Masumiyet karinesi diye birşey var. Bir şeyin aksi ispat edilene kadar bunu böyle kabul etmek zorundayız.” diyor.
Acaba bu masumiyet karinesi hep kendinize mi calisiyor?!
Insanlara atmadiiniz iftira kalmadi onurlarini tukettiniz.
Herifler yontemini bulmus: ya terror orgutu kurdun diyor ya da ahhaa vurusurken yakaladik piss sapik seni iste bu da kasetlerin deyip isi bitiriyorlar, simdiye kadar da yontemleri hep tutu!!
Boklu tanil’in bile kasimpasali ayaa cekerek kasimpasalidan mi korkucam be diyerek (hani eskiden olurdu ya mahallenin gicik oldugu bi tip, herkes dovmek isterdi ama bi turlu dovemezlerdi, bu zibidide iste boyle bi pic) kafa tutmasi, beyaz sacli memurun degistisi diger taraf’tan bak komplekslisin ve bunlarda senin zaaflarin… yazilmasi, kulaanin cekilmesi degilde nedir!?
Zaten boylesi aptal bir muhalefeti bitirmeselerdi cok sasardim, hepsi birbirinden hoduk hepsi birbirinden cakma dansoz, ellerinde tefler kiviriyorlar.
Biri cikar, sadece adinin faklililigindan bunlarin sitemi de farkli olmali diye dusunmus olmaliki kafasinca bir system uydyurmus dili bi karis disarida: “quebec otonumu yetmeez”… cahil iste, ama bunlar yari cahil, la deyipte lo demeyen cinslerden!
Oteki cikar bulmus tekkeyi, devletin helikopterini istiyor, vayy anasini sayin seyirciler!! Lann altin-ustun bir vekil iste… demek bakan basbakan olsan avurdunla mali goturecen haa. Bunlarda umut bagladiginiz adamlar iste…
Sizlerde kuzu gibi melesin adaalet, adaaaleett…
7 Ocak 2012 19:41
dün bir kafede tostumu yedikten sonra "vay arkadaş", dedim, "ilker başbuğ'u bile aldılar" dedim. yanımdaki hükümet yandaşı olduğunu bildiğim arkadaş "bir şeyler yapmış demek ki" dedi, güldüm, "bu adamlar isterse başbuğu terörist yapar, isterse aziz yıldırımı şikeci yapar.." dedim, umutsuzca, anlamayacağını bilerek. hesabı alan adam baktı bana, "yüzük kimdeyse süleyman o'dur" dedi, "ya.. doğru söylüyorsun" dedim, "yüzük..."
çıktık kafeden. sesli olarak adamın söylediğini tekrarladım iç geçirerek.. "doğru" dedi yanımdaki. "yarın hükümet değişir, şimdikileri alırlar içeri" dedi..
baktım yüzüne, yine güldüm acıyarak, "yüzüğü eline geçiren böyle yapmak zorunda yani?" dedim.. dedim ya, anlamayacağını biliyorum ama, yine de söylemem lazımdı, duramadım, "yüzüğü kötü kullananı ortadan kaldırmak yerine, şu yüzüğü ortadan kaldırmamız lazım artık, anlayamadığınız nokta bu aslında" dedim, cevapsız kaldı, başka konulara döndü, değişmedi hayatlar..
ahmet şık'ın savunmasını okudum, gerçekten çok net yerlere dikkat çekmiş, çok açık bir komedyadan söz ediyor ama bunu anlayacak kafa kimde var ki? o iddianameyi hazırlayan "silahşörde" mi, o savunmayı dinleyip kalemi kıracak "cellatta" mı, yaşanan saçmalıkları anlatsan dinleyecek "koyunda" mı?......
10 Ocak 2012 10:14
umarım ki yıllardır süren bu olaylar karşısında tepki gösterecek insanların uyanışı olur bu dava. ancak burada hepimize düşen bir görev var ki, o da şu:
her ne kadar şu anda kafalarını kuma gömmüş olsalar da, ortak değerlere sahip diğer takımların taraftarlarına da bu davamızı düzgün bir şekilde anlatmalıyız. kendilerinin de neye hizmet ettiğini, bizim neye karşı olduğumuzu, ne için mücadele ettiğimizi doğru bir dille anlatmamız gerekiyor.
fenerbahçeliyiz, bulunduğumuz yeri aydınlatmak doğuştan görevimiz..