UEFA ve TFF : Bir Danışıklı Dövüş Hikayesi
Bugün itibariyle Federasyon'un açıklamasıyla öğrendik ki Ağustos ayında Nemesis sıfatıyla ülkemize adaleti tesis etmeye gelen bir müfettiş olan Kasım da ise aynı kişiler tarafından yalancılıkla suçlanan Pierre Cornu CAS'a verdiği dilekçeyi geri çekmiş.
Bilindiği gibi Fenerbahçe hem Türkiye Futbol Federasyonu'nu hem de Uefa'yı dava etti CAS'da. Zira Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligi'nden men eden kararı bu iki kurum da birbirinin aldığını iddia ediyor. Son tahlilde kararı veren Federasyon olsa da Federasyon da, Uefa'nın mektubu dolayısıyla bu kararı verdiğini söylediğinden zincirleme bir durum söz konusu.
Cornu'nun geri çektiği dilekçenin muhteviyatını Ali Koç'un basın toplantısıyla öğrendik. Cornu Uefa'nın mektubuna esas oluşturan beyanında kendisine Türkiye Futbol Federasyonu tarafından Fenerbahçe'nin bu işten yüzde bir bile kurtulma ihtimalinin olmadığı bildiriminin yapıldığını, soruşturmanın sonunda Fenerbahçe'nin masum çıkma ihtimalinin olmadığının bizzat Federasyon tarafından iletildiğini belirtiyor.
Şimdi bu dilekçe geri çekildiğine göre bizim sormamız gereken şu: Uefa Türkiye'deki şike soruşturması için bu adamı tam yetkili olarak Türkiye'ye yolluyor, onun izlenimleri sonunda TFF'ye bir mektup yazıyor ve TFF de o mektuba istinaden Fenerbahçe'yi men ediyor. Uefa tam yetkili olarak gönderdiği adamın beş ay önce yüzde yüz doğru kabul ettiği izlenimlerini beş ay sonra niye geri çekiyor. Bu dilekçedeki beyanlar doğru değilse Uefa beş ay önce buna istinaden oluşturduğu kanaatin de sağlıklı olmadığını zımnen kabul etmiş olmuyor mu?
Şimdi bu dilekçeyi davadan çekip davaya iddianameyi koyacaklar diyen gerizekalılar var. Bir kere Fenerbahçe'nin CAS'a açtığı dava bir usul davası. Fenerbahçe, kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan kulübün ve suçlanan kişilerin savunması dahi olmadan üstelik Milan ve Porto örneği ortadayken Uefa ve Federasyon'un işbirliğiyle Şampiyonlar Ligi'ne katılım hakkının elinden alınmasının hukuksuz olduğunu iddia ediyor. Bu karar verildiğinde ortada iddianame falan olmadığından iddianamenin davaya eklenmesinin bu açıdan bir etkisi olamaz.
Fenerbahçe'nin CAS'a yaptığı itiraz şike var yok meselesi değil, en temel hukuki hakkını kullanmasına imkan verilmeden böyle bir kararın alınamayacağı. Kaldı ki diyelim CAS iddianameyi veri olarak aldı. E o zaman iddianamede bulunan Trabzon ve Beşiktaş ile ilgili hiç bir işlem tesis edilmeyip Fenerbahçe'yle ilgili neden işlem tesis edildiğini sormayacak mıyız ?
Uefa'nın Fenerbahçe'nin men edilmesiyle ilgili yazdığı mektupta başkan ve yöneticilerin tutuklu olması, basında çıkan haberler ve Emniyet tarafından yapılan açıklama da kriter olarak sunulmuştu. Gerekçelere bir bakalım Emniyet'in yargıya intikal etmiş olan bir mesele hakkında kesin hüküm veren bir konuşmasının zaten bir yetki gasbı olduğu ortada,diğer kriter olan basında çıkan haberlerin neredeyse yüzde 90'ı yalan çıktı, üçüncü veri olan yöneticilerin tutukluluk hali suçlu olduğuna dair güçlü kanaat ise asbaşkanı ve antrenörü o tarihte tutuklu olan Beşiktaş için aynı kriter neden uygulanmadı? Şimdi herhalde Fenerbahçe CAS daki duruşmada bu soruları soracaktır.
Türkiye'de 3 Temmuz sonrası bilerek yapılan bir şey var. Uefa'yı bir demokles kılıcı olarak bu davanın içine çekmek. Medyada bunun için çok ciddi manipülasyon yapıldı, Türkiye'den gidenler gelenlerin sızdırılan belgelerin falan olduğunu zaten biliyoruz. Aslında bunu yapanın bizzat Federasyon içinden kişiler olduğu son derece açık. Üstelik bu manipülasyon hala devam ediyor, Uefa'nın merkezine siyah çelenk bırakıp protesto gösterisi yapılması gündemdeyken Uefa böyle bir gösteri yapılırsa Fenerbahçe'ye çok ağır ceza verebilir diye haber yapıldı bu ülkede. Bir Allahın kulu da Avrupa'nın göbeğinde herhangi bir kurumu şiddetsiz bir şekilde protesto etti diye kulübe niye ceza verileceğini sormadı. Bugün yine görüyoruz Uefa şike soruşturmasında tüm tasarrufun federasyonda olduğunu daha üç gün önce vurgulamasına rağmen "Fenerbahçe davayı geri çekmezse beş yıl ceza alacak" haberini okuyoruz. Bu haberi yapan gerizekalıların da bir kulübün en doğal hakkını kullanması nedeniyle niye ceza alacağına dair en ufak bir sorgulama yapmaması da ilginç. Şu soruyu da sormuyorlar bu kerameti kendinden menkul gazeteciler. Zaten Avrupa kupalarına katılmamış, dolayısıyla Uefa organizasyonuna girmemiş bir takıma Uefa şike nedeniyle nasıl ceza verebilir. Yunanistan'da suçlanan iki takımdan Volou Uefa'da oynadı diye Yunanistan makamlarının yanı sıra Uefa'dan da ceza aldı, şike suçlamasında adı geçen diğer takım olan Kavala Avrupa Kupalarında olmadığı için Uefa tarafından herhangi bir cezaya çarptırılmadı.
Bu örnek ortada dururken hala ahmakça Fenerbahçe ceza alabilir, davadan vazgeçmezse şöyle olur gibi haberlerin haber verme dışında amaçları var.
Sonuçta bu operasyonu yöneten insanların bir amacı vardı. Kamuoyu algısı yaratmak. O yüzden 3 Temmuz öğleden sonrası özel yetkili muhabirlerce dezenformasyon bombardımanına tabii tutulduk. Mahkeme iddianameyi kabul eder etmez dosya savunma avukatlarına bile gönderilmeden medyaya gönderildi, insanları itibarsızlaştırmak için alakasız telefon konuşmaları bile manşete taşındı. Uefa'nın Federasyona gönderdiği yazıda medya haberlerinden bahsetmesi tesadüf değil. Trabzon Şampiyonlar Ligi'ne gönderilip iddianamenin kabulüne kadar Trabzon aleyhine tek tape sızdırılmadı.Federasyonda Uefa'yla soruşturma safhasına bilgi aktaranların isimleri ve icraatleri zaten bu süreci nasıl idare ettiklerinin göstergesi.
Fenerbahçe'nin asıl savaş kamuoyunda verilirken yok adli sürece saygı, yok mahkemeyi etkilememek gibi politik doğrucu gerekçelerle burayı boş bırakması kabul edilemez. Kulübün kendi elindeki radyoyu ve televizyonu bu süreçte bir kaç istisna dışında felaket kullandığını belirtmek gerek. Ne halkla ilişkiler ne uluslararası basına meseleyi anlatma konusunda bir başarı sağlanabildi.
Uefa zaten çok farklı dengeleri gözeten bir kurum son derece iki yüzlü kararlar alabiliyor. Şimdi bilindiği gibi Uefa'nın güya en hassas olduğu konu siyasi iradenin futbola müdahalesi. Uefa sözde bunu kabul edilemez bulduğu için gariban ülkelerin üyeliklerini askıya alabiliyor. En son Bosna Hersek örneğinde Dayton Anlaşması'na göre Bosna Hersek federasyon başkanının Sırp, Hırvat, Boşnak sıralamasına göre 6 ayda bir değişmesini siyasi müdahale olarak görmüş ve Bosna Hersek'in üyeliğini askıya almıştı.
Ahmet Çakar gibi seslenelim Ey Uefa! Mehmet Ali Aydınlar'ın seçilmesi sürecine Başbakan'ın bizzat müdahil olması , hükümete mensup bir bakanın "ince ince çalışma yapıyoruz" demeci, sizin açınızdan hiç bir sıkıntı yaratmıyor anlaşılan.
Fenerbahçe dava açtı diye futbolun prestijinin sarsıldığını düşünüp Bosna'da hassasiyet gösterdiğiniz siyasetin futbolu şekillendirmesine Tükiye'de niye ses çıkarmıyorsunuz ?
Cevap belli çünkü başından beri Uefa ve Federasyon arasındaki danışıklı dövüş var. Bu danışıklı dövüş bizzat siyasi icazetin izni ve teşviğiyle yapıldı. Fenerbahçe'nin tepkisini azaltmak için kararı Uefa'nın alması istendi, muhtemelen bazı pazarlıklar da yapıldı. Sonunda Uefa blöf gibi gözüken bir mektupla Federasyona al da at dedi o da mektubu gole çevirdi. Yani pek çok insanın söylediği gibi Uefa blöf falan yapmadı, Federasyon'dan hatırlı kişiler aracılığıyla bunlar kesin şike yaptı diğerleri temiz denildi ve kararı almaya yürekleri olmadığı için "şöyle bir şeyler yazsanız bizi de zor duruma düşürmemiş olursunuz" gibi bir tavsiye iletildi ve o mektubun içeriği de daha yazılmadan Federasyon tarafından biliniyordu.
Şunu da hatırlatmak lazım bu kararın alındığı gün M.Ali Aydınlar Uefa'nın biz her türlü tazminatı ödemeye hazırız dediğini beyan etmişti Fatih Altaylı'nın programında. Şimdi sormak lazım "tazminatı biz veririz" diyen bir kurum daha sonra niye kararı biz almadık dedi ya da tersinden soralım kararı kendisi almayan bir kurum niye "tazminatı biz veririz" dedi.
Bütün bu süreci bence çok iyi bilen ve bugüne kadar ortalarda gözükmeyen Şenes Erzik'in de bütün bu süreçte Uefa-Siyaset-Federasyon arasındaki işbirliğinde oynadığı rolün ne olduğunu da eğer Başbakan'la bir Dolmabahçe görüşmesi falan yapmadıysa bir kaç sene içinde öğreniriz.
Defalarca yazdım ama bir kez daha yazayım Fenerbahçe bu karar alındığı gün ülkedeki bütün sportif faaliyetlerini durdurmalıydı. Kendisinin altını oyan bir federasyonun tertip ettiği bir ligde oynamasını, hala bu rezil adamlarla aynı masada oturabilmelerini anlamıyorum.
13 Ocak 2012 07:42
Cemil Çiçek : ''Çok ağır hükümler var. Kişilerin yaptıklarında dolayı bütün bir camiayı cezalandırmak adalete sığmaz. Kişiler suç işledi diye aile cezalandırılamaz. Takımlar da aile gibidir. Gerekli değişiklikler yapılmalıdır.Ara bir çözüm bulunabilir. Mesela etkin pişmanlık olmalı ''
Suat Kılıç : ''Kulüplerimiz tek adam yönetiminde. Başkan ile yöneticilerin yaptıkları kulüpleri bağlamamalı.Mahkeme kişilere şike hükmüne varsa bile bu 100 yıllık camialara kesinlikle mal edilmemeli''
13 Ocak 2012 09:41
Fenerbahçenin Şampiyonlar Ligine alınmaması kararını sadece TFF verseydi arkasında duramayacağını herkes biliyordu. Böyle yaparlarsa sokaktaki adamın "Koca UEFA almadıysa vardır bir bildiği" demesini sağlayamazlardı. Hatta FB içinde bazı kafası karışık taraftarı bile etkileyemezlerdi. O yüzden işin içine UEFA sokuldu.
Ayrıca olay öyle kurgulandı ki FB Şampiyonlar Liginden men edilince bu davada kendileri adına büyük bir üstünlük sağlamış olacaklardı ve öyle oldu. Bunu geçen gün bir bakanın yaptığı "İnce ayar çekiyoruz. UEFA Fenerbahçeyi ŞL ne almadıysa zaten suçu sabit" tarzındaki açıklamasından anlıyoruz. Başka da dayanakları yok, kendileri de biliyor şike falan olmadığını ama hep UEFA kararı gündeme getirilerek burdan vurmaya çalışıyorlar.
Aslında bakmak lazım bu süreçte kazanan kim, kaybeden kim? Sürece dahil olan kurumlar kim? Bu bize karşı karşıya olduğumuz komplo ile ilgili biraz fikir verir. Karşı tarafta senelerdir şampiyon olamamış ve taraftarın şampiyonluk beklediği bir TS var. Oradan oy almak için şampiyonluk sözü veren ama senelerdir bunu gerçekleştiremeyen vekiller var. Spor camiasında istediği takıma istediği adamı başkan yapmak isteyen, benim dediğimden çıkarsanız aha bunlar başınıza gelir korkusunu vermek isteyen bir siyaset var. Senelerdir kötü yönetim sonucu borç batağına düşen, en büyük rakibiyle rekabet edemeyen, devletten beleş aldığı stat yüzünden rakip taraftarı diline düşen bir GS var. Bir taşla 3 kuş işte ...
13 Ocak 2012 11:40
Oncelıkle cok kısa bır sure once takıp etmeye basladıgım bu blogda okudugum yorumların, buyuk bır oranda cok guzel analızler oldugunu gormek umıt verıcı. Bunların sahıplerıne tesekkuru bır borc bıldıgım ıcın boyle bır gırıs yapma ıhtıyacı duydum...
Cok fazla uzatmadan ozetle soylemek ıstıyorum kı; son gunlerdekı gelısmelerı uc uca ekledıgımızde: uefa'nın cas sonucunda zarara ugrama endısesı ıle gerı cektıgı malum belge, yıne bu endıse netıcesınde oldugunu hıssettıgım FENERBAHÇE'mız uzerınde kurmaya calıstıgı davadan gerı cekılmeye zorlama baskısı, kısılere verılecek hukumlerın kuluplerı baglamamasının savunuculugunu yapmak suretıyle Azız Yıldırım'ın yalnızlastırılmaya calısılması (kı bu durum ona ısnat edılen suclamaların daha kolay sonuclandırılmasını amaclamaktadır), ıddıanamenın en somut gozuken olayı oldugunu dusundugum ıbb macının adamı Ibrahım Akın ıcın ıfade edılmeye baslanan ruhsal problemlı bır kısı oldugu ve buna baglı olarak dengesız davranıslar sergıledıgı yorumları, FENERBAHÇE'mize olan nefretın tetıkledıgı bu surecın sevdalılarının yapmaya basladıkları ınce ayarlı acıklamalar ; bana bu lınc kampanyasının bıraz zorlanmaya basladıgını hıssettırıyor.
Daha dık durmalıyız...
13 Ocak 2012 18:41
bu sürecte 25 milyon dolar parayı trabzona bypass ettiler. en önemlisi de iftiraları için yabancı şahit tedarik ettiler. arada kişileri bağlamak için güzel paralar veya vaatler dönmüştür. asıl bu şikenin iddanemesinin yazılacağı günleri bekliyorum..
14 Ocak 2012 12:36
Her seferinde begendim, yine bravo diyor ve aynen katiliyorum: "... Fenerbahçe bu karar alındığı gün ülkedeki bütün sportif faaliyetlerini durdurmalıydı. Kendisinin altını oyan bir federasyonun tertip ettiği bir ligde oynamasını, hala bu rezil adamlarla aynı masada oturabilmelerini anlamıyorum."