Spahija İle Tükenişi İzlemek
Öncelikle şunu belirtelim basketbol her ne kadar sonuç odaklı olsa da ben bir takımı değerlendirirken maç sonundaki skorborda bakarak eleştirmenin biraz insafsız olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla kazanıp kaybetmekten ziyade sahaya konulan strateji akıl ya da taktik hamleleri eleştirmenin daha öncelikli olması lazım. Dün akşam ve aslında bu senenin önemli bir bölümünde Fenerbahçe basketbol takımı basketbol falan oynamıyor, bizim oynadığımız oyun oyuncuların o anki form durumuna göre yaptığı doğaçlamalar bütünü şeklinde yorumlanabilir. Bırakın bir Euroleague takımını üst üste iki tane antrenman yapan bir takımın bile bir hücum seti olur. Dün koskoca ilk yarıda Fenerbahçe’nin asist sayısının 1 olmasının akılla mantıkla izahı mümkün değil.
Ben bir takımın koçu olsam iki senedir o takımla minumum 70 maça, 300 civarı antrenmana çıkmış bir koç olarak böyle bir performansa tanıklık etsem maç sonunu falan beklemeden devre arası istifa ederdim. Şimdi bu bir maç iki maçtır olan bir şey değil, Fenerbahçe Euroleague’in en az asist yapan takımı, Euroleague’ i geçtim Beko Basketbol Ligi’nde bile en az asist yapan takımlardan biri. Bir takımın koskoca maçı 6-7 asistle bitirip iyi oynaması mümkün olabilir mi?.
Şöyle bir kadronuz var, bir numara oynayan iki oyuncunuz da penetreyi ve topu elinde tutmayı seven oyuncular, ikisi de yanındaki oyuncuları oyuna katma konusunda sorunlu. Buna rağmen asiste en yatkın bir numaranızı yedek guardınız Engin’i Jerrels sahaya girdiği her an dökülürken bile kullanmıyorsunuz
İki ve üç numara oynayan oyuncularınızdan asiste yatkın, arkadaşlarına pozisyon yaratabilecek tek oyuncu Emir. Emir daha çok pick and roll sonrası asist yapmayı tercih ettiği için şutörlerden ziyade uzunlara pas vermeyi seçiyor. Ancak Gist-Kaya-Vidmar’ın ortalamanın çok altında bir bitiriciliğe sahip olması nedeniyle sadece Oğuz’la bunu verimli yapabiliyor. Emir’in sahada olduğu bölümde bu bağlamda Oğuz’un sahada olması daha mantıklı ancak hem Emir hem Oğuz sahadayken ikisi de ortalamanın altında savunmacı olduğu için savunma zaafa uğruyor, Oğuz iyi bir ribauntçu olmadığı için rakibe ekstra hücum şansları da doğuyor.
Gelelim dört numara meselesine.
Geçenlerde Ntvspor’daki Euroleague programında bir istatistik verdiler. Eskiden he r on “dört numara “ pozisyonunda oynayan dört oyuncunun şut yeteneği varken yani bu oran %40 ken bu yıl bu oran %64’e çıkmış. Ayrıca Euroleague de geçen yılın en değerli oyuncu sıralamasında 4 numaraların ağırlığının arttığını belirtelim. Şimdi son yıllarda modern basketbolda önemi bu denli artmış bir pozisyonda bizim hiçbir ağırlığımız yok. Dört numara oynayan oyuncunun hem içerde hem dışarda topla buluşabilmesi nedeniyle opsiyonlarının daha fazla olması, oyun görüşü ve basketbol fundemantalinin ortalamanın üstünde olması bir takıma çok büyük bir hücum zenginliği katıyor. Gist bu özelliklerin hiçbirisine sahip olmadığı için normalde tüm takımların en verimli olduğu pozisyon bizim en verimsiz olduğumuz pozisyon oluyor.
Beş numara da zaten Vidmar’a pek top verdiğimiz yok, dolayısıyla o pozisyonu o oynarken sadece Ukiç perde yapsın diye kullanıyoruz. Oğuz girdiğinde biraz beş numara pozisyonunu hatırlıyoruz ama yukarıda da belirttiğim gibi uzunu oynatacak tek kısamız Emir olduğu için bu pozisyonu da verimli kullanmıyoruz.
Hücum opsiyonları bu kadar tıkanık , birbiriyle bu kadar koordinasyonu olmayan bir takımın asist yapması da dolayısıyla çok mümkün olmuyor. Dünkü maçı bir gözünüzün önüne getirin, Ukiç’in Bogdonaviç’in Jerrels’in hücum süresinin bitmesine beş altı saniye kala hiçbir set oynanmadan tepede savunmacısıyla kaldığı ve bir şekilde topu potaya atmak zorunda kaldıkları pozisyon sayısının haddi hesabı yok.
Pick and roll oynayamıyoruz, set hücumunda tempomuz çok yavaş ve bir numara oynayan oyuncular topu 15 saniye elinde tutuyor savunma kaynaklı fast-break de bu seviyelerde her takım iyi savunma yaptığı için kolay bulunmuyor. Spahija’nın kendisine şu soruyu sorması gerekmiyor mu bu takım geçen sene Euroleague’in en iyi üçlük atan takımıyken, bu sene nasıl oldu da Türkiye Ligi’nde Banvit Kırmızı’dan sonra en kötü üçlük yüzdesi olan bir takıma dönüştü? Üstelik takımın genel yüzdesine oranla felaket şut yüzdesi olan Lavrinoviç’in yerine ondan daha yüzdeli olan Gist ve daha kötü yüzdeli şut atan Kinsey yerine safkan şutör Bogdanoviç gelmişken.
Gelelim maç sonlarına bu konuda da yine bir flash back yapalım. Geçen seneki İstanbul’daki Valencia maçını hatırlayalım Son iki dakikaya 8 sayı önde girip Emir üst üste iki blok yapmasa kaybedeceğimizi maçını. 15 sayılardan verdiğimiz maçlara artık değinme gereği duymuyorum. Bu seneki Cantu maçını hatırlayalım yine 6 sayı önde girip 10 saniye kala geri koşarken adamlarımızı bulamadığımız ve köşeden üçlükle uzatmaya giden maçı. Bu seneki Mersin deplasmanını hatırlayalım aynı adamdan defalarca aynı üçlüğü yiyerek zorla berabere hale getirdiğimiz ve Ukiç’in son saniye basketiyle yenebildiğimiz ligin en kötü ikinci takımını, iki hafta önceki Tofaş maçını hatırlayalım son bir buçuk dakika 4 üçlük yiyip, son 12 saniye mola dönüşü çember altından turnike yediğimiz maçı, ve Kazan maçını hatırlayalım fark üç sayıyken maçın en kritik hücumunda Oğuz’un yanından yürüyerek geçen Veremenko’nun bomboş turnike atışını. Fenerbahçe maçın son anlarını o kadar kötü oynuyor ki maçı kazanma niyeti olmayan bir takım bile maçı kazanacağına inanıyor.
Düne dönelim maçın bitimine 28 saniye kala top bize geçmiş 24 saniye hücum süresi var rakip koç en az Spahija kadar tuhaf tercihler yapan bir koç olduğu için faul yapmayı seçmemiş, bu durumda yapılacak şey eğer iyi hücum edememişsen 23. saniye de topu elinden çıkarmak ribaunt mücadelesi sırasında geçecek 1-2 saniye sonrası eğer rakibin bulabilirse orta sahadan bir şut atmasını beklemek.
Biz ne yaptık? Bir basketbol takımının en yapmaması gereken şeyi; 24 saniyeyi doldurup saati durdurduk. Üstelik kalan 3.5 saniye için uygun durumda istedikleri pozisyonu da verdik, tıpkı Galatasaray maçında son hücumda bomboş üçlük pozisyonu verdiğimiz gibi. Bu hatalar tek maçlık tek anlık hatalar değil artık kalıcılaşmış kronikleşmiş bir durum. Spahija coaching olarak bu sene resmen iflas etmiş vaziyette. Hadi geçen sene Oktay Mahmudi’ye coaching olarak yenildin Mahmudi iyi koç bunu kabul edelim de bu sene maç sonunda kötü yönetimiyle meşhur Orhun Ene ve Nihat İziç’e bile yenilmenin izahı olabilir mi? Sene başındaki kadro planlamasından, oyun içindeki düzene, maç sonu yönetiminden , rotasyona bu sene gösterilen performans tam anlamıyla felaket. Maç sonunda kazanırsın kaybedersin doğruları yapıp ortaya bir plan,sistem koyarsan kimse seni eleştirmez, dün kazanmamıza rağmen sahada bir strateji, oyun aklı görebilen oldu mu?
Artık Spahija’yla gidilebilecek bir yol yok Fenerbahçe bu gruptan çıksa bile bir iki oyuncunun bir maçlık kahramanlığıyla bir basketbol mucizesiyle falan çıkabilir. Sene başında yapılan planlar iflas etmiş halde ve bu takım düzeninde başarı çok mümkün gözükmüyor.
Salon içinde bir şeyler söyleyeyim seyircinin maça etkisinin olmadığı hiçbir salon ne kadar modern olursa olsun o takıma bire şey katmaz. Bilet fiyatlarına göre maça etki edilebilecek yerlerde oturacakların orta-üst gelir sınıfına mensup olduğunu düşünürsek bu sınıftan insanların da pek tribün ve maça etki etme konusunda ehil olmadıklarını varsayarsak kısa vadede bu salon rakiplerin ve hakemlerin üstüne baskı kurma imkanı falan sağlamayacak . Zaten bence İstanbul deplasmanı hakemlerin en rahat ettiği deplasmandır, ev sahibi takım aleyhine bir tartışmalı steps kararı versen Yunanistan’da İtalya’da İspanya’da sahayı cehenneme çeviren bir seyirci varken burada seyirci marş söylemeye devam eder. 90’lardaki Türk seyiricisinin maça etki gücü sanırım 2010’ dakinden çok daha iyiydi. Yine de bu salonu kazandıran herkese teşekkür etmek lazım. Yazının tümü çok karamsar oldu farkındayım ama hissiyatım iyimser olmamı engelliyor.
>
26 Ocak 2012 13:26
Unics Kazan maçından önce genel bir analiz yapmaya çalışmıştım. Kazan ve Milano maçları gösterdi ki; Spahija ile bir yere kadar gidebiliriz. O gidişimizin sebebi de kadromuzun kalitesinden ibaret olur. Yazı şurada:
http://dipcizgi.blogspot.com/2012/01/neven-spahija-uzerine.html
26 Ocak 2012 14:18
Dünkü maçı bölük pörçük izleyebildim o nedenle maç hakkında fikir edinebilmek için istatistiklere bir bakayım dedim ki bir de ne göreyim. Omar Cook istatistik tablosuna 8 asist yazdırırken bizim takım 40 dakikaya 7 asist sığdırabilmiş. Hadi Jerrels ve Ukic çok asist yapan guardlar değil onu artık kanıksadık. Peki Engin Atsür ne yapmış diye baktım, süre dahi almamış. Bir sakatlığı falan mı var diye düşündüm ama o zaman kadroda işi ne? 5 numaradaki 1 ve 2 numaralı opsiyonlarımız Oğuz ve Vidmar'ın sürelerine baktım biri 9:50, diğeri 8:28 süre almış (?!#$%!*?!?#$). Dedim herhalde Vidmar foul problemi yaşadı 3 dakkada 3 faul aldı herhalde ama baktım sadece 1 foul yapmış? şut yüzdeleri bizden üstün, daha fazla rebound almışlar, asisti zaten söyledik(ki bunlar herhangi bir maçın kilit istatistikleridir). Mason Rocca sağolsun bizden daha kötü serbest atış kullananlar da varmış dedirtti. Yoksa rakibin en son hücum opsiyonu bile olmayacak bir adamı maçın kahramanı yapacaktık. Şu istatistiklerle maçı nasıl kazandık matematiğim şaşırdı bir yardım edin.
Geçen yıl izlediğim takım nasıl bu takıma dönüştü aklım almıyor. Aslında sene başında kağıt üstünde çok yönlü olan bir kadro gibi gördüğüm kadro maalesef o kadar kötü kullanılıyor ki zaten fatih sene başından beri çok güzel tespitlerle anlatıyor. Ben hala kadronun kalitesi ile birşeyler yapabildiğimizi düşünüyorum. Zira kenar yönetiminin maça müspet katkısı yok denecek kadar az. Hatta en son Kazan maçında ve daha birçok maçta olduğu gibi oyun içinde momentumu ele aldığımız anlarda sahada bulunan 5'i 2-3 dakika sonra maç sonu da dahil bir daha hiç bir arada oynatmamak gibi bir eğilimi var koçun. Bir periyotta harikalar yaratan bir oyuncu sonraki periyodun tamamını benchte soğuyarak geçirebiliyor. Doğal olarak ne maç içinde ne de sezon içinde ne bir takım kimyası ne de oyun içi istikrar oluşmasından söz edemiyoruz. Maça başlanan 5 ile maçı bitiren 5 arasında dağlar kadar fark var. Üzülerek söylüyorum ki istikrarsızlık bu takımın kimliği olmuş. Tek tek çok değerli parçalardan oluşması bu takımla ilgili ümitlerimi Top 16'ya kadar taşımamı sağlamıştı ama son iki maçtaki görüntü maalesef çok şey vaat etmiyor açıkçası.
26 Ocak 2012 14:20
Hocam tüm bu yazdıklarının altına imzamı atarım. Son derece güzel ve gerçekci tespitler yapmışsın.Sene başında yapılan yanlış kadro yapılandırması. Bunun sonucu olarak yaşı ilerlemiş veteran oyuncuların eline bakan bir takım halina geldi takımımız. Koç' da senin de dediğin gibi gaflet ve dalalet için. Dün akşam Kazan'ın deplasmandaki Pana galibiyeti bizim Final ( hayallerimizi dün akşam itibari ile bitirmiştir. Kimse rüya görmesin
26 Ocak 2012 14:22
Geçen seneyi tanjevic'in mirası üzerinden geçiren spahija bu sene itibariyle kendi anlaşılmaz oyun anlayışını oyunculara empoze etmeye çalışıyor sanırım. Gel gör ki sahadakiler ne yapacağını bilemez şekilde sahada koşuştururken perdeden çıkıp birebir hücumda potaya gidebilirsek ya da attığımız üç sayı girerse ne ala, yoksa hücum karmaşa şeklinde ilerliyor. Molalarda 15 sn içinde spahija bir şeyler çiziyor akabinde sahaya çıkılıyor, ancak alternatif oyun planımız olmadığından genelde çuvallıyoruz. Örnek olarak dün son topta marko'ya faul yapmamaya karar veren milano karşısında alernatifimiz yoktu. Marko'da adamını geçtikten sonra hala kendisine faul yapılmadığı için şaşkınlıkla geçtiği adamın tekrar önüne gelip "vursana yahu" gibilerinden bekledi. Çünkü rakip faul yapmazsa alternatif oyun planı anlatılmamıştı. Tanjevic'in ilk senesinde de çok acılar çektik tribünde ancak tanjevic ekolü oturduktan ve takım bir kimlik kazandıktan sonra ekol değiştirmeye çalışan bir basketbol takımına ne kadar daha tahammül edilebilir bilemiyorum. Ekol takımı olmak istiyorsak geçen seneki gibi savunmamızla ön plana çıkıp hücumda da belli oyunları ezber oynayan bir takım olmak istiyorsak bazı şeyler değişmemeli, koçlar bunların üzerine başka şeyler eklemeli, herşeyi baştan yaratmaya çalışmamalı...
26 Ocak 2012 14:31
salon ultra lüx olmuş bizi bozar gibi geliyor ama sana katılıyorum taraftar nasıl etki edecek dün akşam ki gibi sürekli anonsçu dürtecek mi illa...koç geçen sezon daha oyun içindeydi gibi bu sene ise araki bulasın ,benim güvencem Aydın Örs her zaman ama o bile hala bir yorum yapmıyor.Kendi devralsa bu saatten sonra spahia dan daha faydalı olur diye düşünüyorum.Her şeyi bilen yorumcu Ünal ö. boruosis son üçlüğü atsa koç çoktan gitmişti diyor ama birde adamın 5 faulle çıktığını atışı öbür uzunun yaptığını bilse :))
26 Ocak 2012 14:48
Evet, salonun harici herşey yalan ve coach kaynaklı bir çok sorunumuz var. Güzel yazı eline sağlık.
26 Ocak 2012 15:27
Kenarda Aydin Örs gibi bir cevher varken bu adama neden bukadar katlanirlar anlamis degilim.Yemin ederim bu sezon seyrettigim her mücadelede sinirden yemedigim tirnagim kalmiyor.Yöneticiler artik duyun bu adami istemiyoruz.Spahija git artikkkkkkkkkkk.Yazik ediyorsunuz bu takima.................
26 Ocak 2012 17:53
Aydın Örs kurtar bizi :(
26 Ocak 2012 18:25
cok cok dogru tespitler. bu arada emir de cok dengesiz ve de kendini gelistiremeyen bir oyuncu haline donustu ne yazik ki. takim hala omer onan'dan mucizeler yaratmasini falan bekliyor ne yazik ki. adam yaslandi artik girmiyor sutlari da, buna onlem alip hucum seti oynamak lazim. jerrels ve gist takimi bir alt seviyeye ceken transferler ne yazik ki. dunku macta engin'in oynatilmamasi intihar gibi birsey. takimimizda oyun zekasi yuksek tek basketci o da bencte oturuyor.
26 Ocak 2012 23:46
fazla karamsarsınız...
Unics Kazan kendi evinde Pano'yu yenince, (ilk maçta nasıl yenildiğimize tanıklık ettiğimden) grup lideri olarak çıkacağımız bence %50 nin üzerinde bir ihtimal haline geldi...
haaa.. bu eleştiri yapmayın ya da eleştirilerinize katılmıyorum anlamına da gelmiyor tabii...
26 Ocak 2012 23:46
fazla karamsarsınız...
Unics Kazan kendi evinde Pano'yu yenince, (ilk maçta nasıl yenildiğimize tanıklık ettiğimden) grup lideri olarak çıkacağımız bence %50 nin üzerinde bir ihtimal haline geldi...
haaa.. bu eleştiri yapmayın ya da eleştirilerinize katılmıyorum anlamına da gelmiyor tabii...