Şiddet ve Suskunluk



Abdi İpekçi'de kazandığımız ilk final serisi maçından sonra özellikle bekledim, şiddete büsbütün karşı çıkan, şiddet uygulayanları da hayvan, barbar, ezik diye nitelemekten asla geri durmayacak objektif yazarlarımız, medyamız ne diyecek? Tıs yok. İlk maçın sonunda Oğuz Savaş'ın smacından sonra yaşanan olaylar, şampiyonluğumuz ile tekrarlandı, etrafa bakıyorum, sanki bunlar hiç olmamış. Sanki Fenerbahçeli Basketbolcular'ın üstüne bir ton madde atılmamış, Galatasaray taraftarı hiç saldırmamış. "Tatsız olaylar" parantezinde ciklet gibi çiğnenen boktan kelimelerle geçiştirilip gidiliyor. Öyle değil. Fenerbahçeli Basketbolculara Galatasaray taraftarı saldırdı, bugün Galatasaray yönetimi sahada yaşanan olaylar sebebiyle hala özür dilemiş değil, Galatasaray'ın bu olaylar sebebiyle bir ceza alıp almayacağını hala bilmiyoruz ve hiç kimsede de bir nedamet göremiyoruz.

Ünal Aysal'ı eleştirmek istemiyorum. Adnan Polat yönetimi yalnızca sportif alanda değil, bizzatihi kültürel alanda da bir dejenerasyonun mahfiliğini yaptı. Aysal yönetimine kalan miras en nihayetinde tek bir kadının hareketinden bütün takıma, Kinsey'e ve kadına saldıran bir taraftar güruhuna kol kanat gerip, Fenerbahçe'nin Efes maçındaki olaylarından bahseden, özür dilemekten de sonuna kadar imtina eden bir yönetim ahlakıydı. Böyle bir mirastan bir anda Aysal'ın özlemini çektiği medeni ilişkilere geçiş mümkün değil. Bunu da gördük, taraftarını azıcık medeni olmaya çağırdığında makaraya alınması karşısında yaşadığı çaresizlik kimsenin gözünde kaçabilecek gibi değil.

Ancak yeter. Karşı karşıya kaldığımız her branşta şiddetin dozajını bir kuple daha attırıp, fiili taarruza kadar giden, sahaya rakı şişesi atan, 17 yaş altı takımına tekme tokat saldıran, Basketbolcularımıza kaybettikleri her maçtan sonra bir takım maddeler atan bir taraftar güruhunun savunulması, kollanması, eylemlerinin sessizlikle karşılanması ve bahsedilmemesi iki yüzlülüğü mide bulandırıcı bir noktaya geldi.

Fenerbahçelilere uygulanan her türden şiddeti sükut ile karşılayıp meşrulaştıran bu anlayışın neyi ve kimi eleştirmeye hakkı var? Galatasaray ideolojisinin büyük ötekisi olarak ilan edilip, her türden nefret söylemi ve eyleminin bu söylemde meşrulaştığı bir ortamda, aklını kaybetmiş "ezeli rakip" ve onun taraftarlarının kendilerine bir çeki düzen vermeleri gerekmiyor mu? Şu olaylar Fenerbahçe - Efes maçından sonra olsa, Efesliler sahayı böyle terketse hayvandan başlayıp, barbara uzanan bir çizgide kelimelerini sayfalara döktürecek olanların kalplerinde gizli saklı olanın, şiddet değil Fenerbahçe karşıtlığı olduğunu anlamayacak kadar salak değiliz hiç birimiz.

Fenerbahçe ile karşılaştığı her branş ve mekanda yenilmekten kurtulamayan, karşısına çıkan çubuklu forma olduğunda umutlarını önce "yenilmez armada", "2000 ruhu" gibi hamasete bulayıp, beklentisi gerçekleşmeyince çirkef bir çocuk gibi ancak fiili şiddetle yaşadığı buhranı gösterebilen bir taraftar güruhunun psikolojisinin sağlıklı olduğunu söylemek kimse için kolay değil. Ancak aşağıdaki resimlere bakıldığında, "artık yeter" demek de zorunlu hale geliyor. Bunun sonu ne zaman gelecek? Bir Fenerbahçeli sporcu ölünce veya bizzatihi darp edilince mi "sınırı aştılar" diyeceğiz? Kendi takımının ve kendisini ait hissettiği taraftar güruhunun şiddet eylemleri karşısında istikrarlı bir şekilde suskunluğu, konuşmamayı seçenlerin "bu da fazla oldu" diyeceği sınır neresi?

Bizim bu sınırın aşılmasını bekleyecek sabrımız yok. Basketbol Federasyonu ağır, çok ağır bir ceza vermek zorunda. Galatasaray yönetimi acilen bir özür mesajı yayınlamalı. Kendi evlerinde, kendi taraftarları, sadece Galatasaray yenildiği için o anın psikolojisiyle saldırabiliyorsa, bu eşik bu kadar kolay aşılıyorsa bunun da bir karşılığı olmalı. Biz sporcularımızı sokaktan toplamadık.

Ünal Aysal, "Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarının birlikte maç izlemesini istiyorum" diyordu. Bu medeni isteğe katılmamak mümkün değil. Ancak taraftar yapısı ve davranışları bu dileğin çok uzağında olduğumuzu gösteriyor. O kadarına gerek yok, Galatasaray taraftarı her yenilgisinde saldırmayacak kadar medeni olsun kafi, biz idare ederiz.









1 comments:

  1. surtr dedi ki...

    Galatasaray maçının üzerinden 2 haftaya yakın bir zaman geçti ancak konu her zaman sıcaklığını koruyacak bir mesele. Son dönemde Fenerbahçe'nin mağdur durumda olduğu bu tarz şiddet olayları hep benzer şekilde geçiştiriliyor. Ve bu sadece Galatasaray tarafından da yapılmıyor. Sözler çoğu zaman "evet tabii, tatsız hadiseler bunlar ama..." şeklinde devam ediyor. Oysa Kadıköy'de veya Fener taraftarının olduğu herhangi bir mecrada olan en ufak bir hadisenin yıllardır pireden deve yaparak yorumlandığını biliyoruz. Sözlükte Spormax başlığına da bununla ilgili birşeyler yazmıştım maç günü. Final serisinin sonunda ben şampiyonluğu kutlarken 1 saate yakın Galatasaray'ın ne kadar kahramanca savaştığını, taraftarın ne kadar etkileyici olduğunu ve ne kadar üzüldüğünü izledim ve dinledim. Medya böyle davranırken ve makul sandığımız birçok taraftar rakip sahada kupa kaldırılamamasının "normal" olduğunu düşünürken kulübün kendisinden çok şey beklememek gerek. Bu basiretsizliği senelerce Fenerbahçe yönetimi de gösterdi ve özellikle toplu küfür yanlışından geri dönülmüş olmasına ve epeydir stadda herhangi bir hadise yaşanmamasına rağmen medyada ve rakip taraftarlarda hala böyle bir yargı var. Bu yargının varlığı da Fener'in mağduriyetlerinin üzerini örtmek için bir bahane oluyor Fener'e sallamaya sebep arayanlara.

Yorum Gönder