Aklını Kaybeden Takım



Dün akşamki maça dair teknik taktik bir şeyler yazmak gelmiyor içimden. Sonuca dair bir hayal kırıklığından ziyade maçta yaşananlara dair bir hayal kırıklığı hissediyorum. Sene içinde de birkaç kez yaşadığımız akıl tutulmasını neredeyse tüm maça yayıp bizi yenmeye hiç niyeti olmayan bir takıma bile yenilmeyi becerebildik. Maça zerre kadar motive olmamış, düğün evine gelmiş uzak akraba gibi sıkkın, bıkkın, bitse de gitsek havasındaki seyirciden parkedeki son oyuncu ve koça kadar maçın içine neredeyse 40 dakika boyunca giremedik.

Dün maçın iyilerinden biri olarak gösterebileceğimiz Emir’in yaptığı faullere bir bakalım. Birbirinden lüzumsuz saçma sapan üç faul aldı, koç onu 3 faullü olduğu için kenara alırken de kenara el kol işaretleri yaptı. Tomas yine çok erken iki faul aldı, Kaya zaten Allah’a havale 15 dakikada 4 faul yaptı , Ukiç köşede sıkışmış Caner’in dirseğine vurup en kritik yerde 3 atış şansı verdi. Maçta olmamanın en önemli göstergesi bence serbest atış falan değil bu anlamsız fauller.

Spahija için daha önce de yazmıştım, takım kurma ve yaratma konusunda mahir ama maça müdahale açısından çok da etkin olmayan bir koç. Dün bir kez daha takımın psikolojisine o da ayak uydurdu tıpkı sene başındaki Cumhurbaşkanlığı Kupası (Efes Pilsen) ve sene ortasındaki Olympiakos maçları gibi. İkinci yarı Fenerbahçe hücumlarının akılla mantıkla alakası yok. Ortaokul takımı bir devre boyunca zone savunma yapan bir rakibe karşı bu kadar kötü hücum etmez. Hentbolda rakip sahaya geçince takım sol köşeden sağ köşeye doğru yanlamasına 3 -4 tane pas yapar, dün bizim yaptığımız tüm hücum süresince oydu. Tepede Ukiç sağda Tomas’a veriyor, Tomas tekrar Ukiç’e, Ukiç sağında duran Emir’e Emir de köşede duran Ömer’e pas verip 24 saniye dolarken top elinde kalan şut atıyor. 4 kısalı oynadığımız dönemdeki neredeyse bütün hücumlar bu şekilde, ne drive eden var ne alan savunmasına karşı post bölgesine adam sokma ne de topu hızlı çevirme.

Bununla birlikte savunmada Tutku-Andriç ikili oyunlarından 586 kez aynı sayıyı yeme başarısını da gösteriyoruz; Andriç’i Nowitzki, Tutku’yu Nash seviyesine çıkardık. Üstelik bu senenin sorunu da değil bu. İki sene önceki Efes serisinde Ender-Kaya pick and roll'ünden de dünyanın sayısını yemiştik. Bu kadar zor mu bu pick and roll'ü savunmak kardeşim? Topa baskı yap, alan savunması yap, tam saha pres yap ama adamları düzenlerinden çıkar. En ufak bir hamle yapmayıp tüm maç boyu en etkili olduğu pick and roll'leri oynamalarına karşı en ufak bir müdahale nasıl yapmazsın?

Maç son topa kaldı ama Galatasaray biraz düzgün faul atsa maçı çok önce koparabilirdi, 16 top kaybı yapmaları, düşük yüzdelerle üçlük atmaları bile kazanmalarına engel olamadı. Maçın birinci dakikasından son saniyesine kadar kazanmayı hak etmedik, üç çeyrek boyunca sahadaki maçın basketbol ligi finali olduğuna dışarıdan birini inandırmak çok zor olurdu büyük ihtimalle. U-19 gençler finali falan diye düşünebilirdi dışarıdan izleyen biri bu atmosferi ve oynanan oyunu görüp. Seride hala ipler bizim elimizde açıkçası şampiyonluğu kaybedeceğimize takıma pek güvenemesem de ihtimal vermiyorum ama seri bittikten sonra da bazı şeylerin artık yüksek sesle konuşulması gerektiğini düşünüyorum.

Seyirciye dair bir şeyler mutlaka söylemek lazım. Fenerbahçe bundan önceki final serilerinde kazanırsa şampiyon olacağı maçların hepsinde çok iyi bir atmosfer desteğiyle ikinci çeyreğin ortasında maçı bitiriyordu. 100. yıldaki 4-0'lık Efes serisinin son maçı, ondan sonraki yıl Telekom’la oynanan son maç, yine geçen yıl ki Efes maçı neredeyse maçın 15. dakikasında bitmiş maçlardı. O maçlardaki taraftar coşkusunun onda biri yoktu dün salonda. Maçın başında vurulacak yumruğun öneminin idrakinde olmadan kutlama öncesi mahmurluğunda bir taraftara takım da uyunca Fenerbahçe ilk çeyrekte bitirmesi gereken maçı kaybetti.

Dün sahada olan takım nasıl maçı ve şampiyonluğu hak eden bir performans göstermediyse taraftar da şampiyonluğu hak eden bir performans göstermedi. Seri yedinci maça kalırsa aynı atmosferde Fenerbahçe’nin kazanma şansı çok azalır, Euroleague’de 3'te 3 yapıp bir maç kazanmak yeterli haldeyken sonraki 3 maçı da kaybetmeyi becerdik, şimdi aynı şeyi final serisinde de deneyeceğiz anlaşılan. Ne kadar yetenekli potansiyelli olursanız olun zihinsel kararlılık sergileyemiyorsanız bir maçta ayakta kalma şansınız yok.

Aklını askıya almış bir takım halinden Cuma gününe kadar çıkmak gerek, gidişat hiç hayra alamet değil.


6 comments:

  1. gurkan dedi ki...

    bana sanki bu mac ile sampiyonlugu da kaybettik gibi geliyor. muhtemelen bundan sonraki 2 maci da ufak farklarlar ve de rezil oyun ile kaybederiz. su 2 maci kaybetmek icin elimizden ne geliyorsa yaptik, bir takim sike yapsa bile bu kadar kotu oynayamazdi gercekten de. cok cok uzucu bir durum. insallah yanilirim ve de yarin oyuncular kendilerine gelip maci alirlar. Sampiyon olsak dahi F4 hedefi icin takimda bir suru degisim sart gibi duruyor ne yazik ki.

  2. MilanRapajic dedi ki...

    Koçu anlatırken "oyun içinde müdahele edebilen bir koç değil" diyerek geçiştirmemek lazım. Edecek kardeşim, Fenerbahçe'nin koçu, lütfen.

    Ya maç boyu set çizmemesini geçtim 40 küsür saniye var moladayız, Allah rızası için bir set çiz be hocam, adamlar yine topu birbirne atarak bombayı Ukiç'in eline verdiler en son,4/20 üçlükle oynadığımız maçta 1 sayı öndeyken 3 lük denememizde apayrı bir hadise. Hocam madem set çizemedin en kötü söyle adamlara şu atağı 10 saniye içinde kullanın ki en kötü ihtimalle son hücum bizde kalsın. O da yok.

    Hepsini geçtim son 1 sn de yapılan atak, o nasıl bir mantık dışılıktır? Top havadayken süre doldu ama atış esnasında değil pas esnasında havadayken. Zaten kenardan başlamışız, 1 sn. var, yapılacak belli. Tamam onunda girmesi çok çok zor ama kenardan en yakın üçlük çizgisine pas atarak Emir el üstü bir üçlük deneyecek.

    Tanjevic'i de beğenmezdim, rotasyon merakı insanı çileden çıkarır cinsteydi ama milli maçta ki son saniye hücumuna baksıın hocamız, son saniyeye bile nasıl set çiziliyor görsün. basketbol kenradan sahayı izleyen pasif koçu kaldırmaz. Molalar adam fırçalayarak geçirilirse böYle olur.

    Bütün Tutku-Andric pick and roll larını yememizin suçu da ayakları hızlı uzunumuzun olmayışına bağlanamaz. Madem yok, sende olmadığının farkındasın o zaman ona göre savunmanı kurgula be adam.

    Maalesef koçumuz takımı gerektiği gibi motive edemiyor, 3 te 3 yapılan EL maçlarından sonraki 3 maçtaki ciddiyetsiz tutuk oyun. 3-1 e gelmiş seride ki oyuncuların labaliliği, kutlama havasında maça çıkılması. Taraftar kötüydü ancak malubiyete bir mazeret olarak gösteremem, bu takım kendinden fersah fersah aşağıda olduğu kabulk edilen başka bir takıma karşı oynuyor, deplasmanda aleyhte tezahürat olsa bile yeneceksin, bahanesi yok.

    Koça tek kızamayacağım konu son hücumda savunma yapmasıdır ki en çok bu konuda eleştiri aldı. O bir tercih meselesidir, koç takıma güvendi savunma yaptırdı, rakibin son derece şanslı basketine mani olamadı.

  3. gumgumok dedi ki...

    Pota arkaları karşılıklı mehter yaparken, serbest atış kullanan Oğuz'un topu göndereceği potanın arkasındaki taraftarlar, diğer potadaki mehteri beklerken elleri havada sallayıp mehter sırasının kendisine gelmesini bekliyor, mehterdeki taraftarlarsa var gücüyle "laylalay" yapıyordu. Bu Oğuz'u etkilediği için sayıyı kaçırdı ve kaybettik demiyorum. Ama, ancak rakip taraftarın yapacağı böyle bir şeyi bizim taraftar nasıl yapar anlamıyorum.

  4. Adsız dedi ki...

    Akıl tutulmasını ilk defa yaşamıyoruz. Ligdeki maçları geçelim EL maçlarında dışarıdaki Siena maçı var mesela. Orada bahanemiz vardı. Ukic yok, ondan. Sonra TOP 16. Kaybedilen maçların hepsi düzeninden çıkan takım, aklını kaybeden oyuncular yüzünden oldu. Takımda birkaç oyuncu dışında kimse sorumluluk almak istemiyor sanki. Alanların da bir çoğu yanlış tercih yapıyor gerçi.

    Şu maça bakınca dışarıda top çeviren adamlara inanmak bile istemiyorum. Bu takım düzeninden bu kadar kolay çıkmamalı. Tomas sakat, Ömer hastaydı, Kinsey sakatlıktan yeni çıkmıştı. Ama Emir ve Ukic'in kopuk oyununun açıklaması yok bende.

    Bu maçın şampiyonluğu kaybettiren maç olduğuna inanmıyorum. Bu takımın en kötü zamanında bile üst üste üç maç kaybetmesi imkansız görünüyor. Kaptan'ın sağlık durumu ne bilmiyorum ama eğer bu maçtakinden daha iyi durumda olursa takım da daha derli toplu olacaktır diye umuyorum.

    Bugüne kadar bekleneni bir türlü veremeyen Saras son maçın kilit noktası olabilir. Uzatmada kaybedilen maçta gördük ki kriz anında takımı düzene sokmak konusunda Ukic'ten iyi. Bizde beklentileri karşılayamasa da onun tecrübeli ellerinin ve Ukic'ten üç-beş seviye yukarıdaki basketbol zekası ve oyun okuma yeteneğinin bize lazım olduğunu düşünüyorum. Hiçbir şey yapmayacaksa molalarda setleri o çizse maçı kazanabiliriz.

    Akıl tutulması ve hırs eksikliği. Şu maçta kenarda Mirsad parkedekilerin çoğundan daha hırslı, daha istekliydi. Cuma günü tepine tepine, zorlaya zorlaya çıkıp kazanacaklar o maçı. Şampiyonluk isteniyorsa tabii.

  5. feneraki dedi ki...

    Nedir bu panik havası anlamış değilim. GS'li eleman balına o basketi atmasa bugün methiyeler düzülecekti bu takıma. Abdi İpekçi'de kazanır, şampiyon olur, maç bitimiyle başımızda havlularla soyunma odasına koşarız.

  6. aethewulf dedi ki...

    ben hala 1 sayı öndeyken maçın bitimine 25 saniye kala son topu galatasaray'a kullandırmanın gerekçesini anlamıyorum. yap faulu, adam 2 sayı atsa bile son topu sen kullan veya onları faul yaptırma seçeneği ile başbaşa bırak, kısıtlı sürede stressli bir hücum kullansınlar. ne yaptık? son topu onlar kullandı, her akıllı takım gibi son saniyeye kadar bekledi, şanslı bir atışla da 1 saniye kala öne geçti. bunu çıkarman mümkün değil. spahija'dan hiç beklemediğim kadar kötü bir seçimdi bu, üst düzey bir coach'un bunu yapmasına şaşırıyorum.

Yorum Gönder