Rytas Maçı
Kolay bir maç olmasını bekliyorduk ve kolay oldu, geçen sene kağıt üstünde kolay gözüken maçlarda bile umulmadık sonuçlar aldığımız için yine de bir tedirginlik vardı ama bu takım geçen seneden farklı bir takım. Lavrinoviç maça Banvit maçındaki gibi başlayıp daha ilk çeyrekte çift haneyi gördü. Farkı çift hanelere ilk periyotta çıkardıktan sonra bir daha dönüp geriye bakmadık. Pota altını kullanma konusundaki ısrarımız maçın bize bu kadar kolay dönmesinin anahtarı. Lavrinoviç, Oğuz, Vidmar, Kaya dörtlüsünden 50 sayı bulduk, geçen seneye göre dramatik değişim ise üçlük sayısında, geçen sene birisi Fenerbahçe’nin bir Euroleague maçında 46 iki sayılık atışa karşın sadece 9 üçlük kullanacağını söylese asla inanmazdım. Sanırım buna benzer şekilde içeriyi çok iyi kullanıp az üçlük kullandığımız tek maç geçen sene Efes’le Ayhan Şahenk’deki play –off finalinin ilk maçıydı.
Rytas’a göre çok daha avantajlı olduğumuz pota altını domine edince zaten pek de sistemli bir Litvanya takımına benzemeyen kolu kanadı kırık bir halde İstanbul’a gelen takım çok kolay geri adım attı. Maç çok kolay geçse de özellikle periyot sonlarındaki anlık konsantrasyon kayıpları, savunmada bazen çabuk delinmeler falan can sıkıcı. Ukiç’in yorulduğu ya da kafaca dağıldığı anlarda takım olarak panikliyoruz. Engin’in sakatlığı sonrası Greer ve Emir'i zaman zaman bir numaraya kaydırarak bu sorunu gidermeye çalışsak da özellikle Siena ve Barcelona maçlarında guard eksikliğini nasıl gidereceğimiz muamma. Bu takımın geçen seneye göre farkı savunmadan ziyade hücumda. Geçen yıla göre çok daha akışkan ve hareketliyiz hücumda, skor opsiyonlarımız çok çeşitli, yıllardır rakip dört numaralardan yediğimiz pick and roll sonrası dışarıdan şutları bu sene biz buluyoruz. Lavrinoviç zaten bu işleri en iyi yapan oyunculardan bir tanesi. Ukiç bu tepe pick and rollerini iyi oynayan bir guard hem dışarıda Lavrinoviç’i hem de çaprazdan yardım geldiği anda Ömer ya da Tomas’ı iyi bulabiliyor. Ukiç’in her maç ortalama 30 dakikanın üzerinde süre alacağını düşünürsek kafaca oyundan koptuğu ya da savunma tarafından yoğun baskıyla karşılaştığı maçlarda işimiz bir hayli zor.
Uzun rotasyonunda eğer Oğuz ve Lavrinoviç aynı anda sahadaysa hücumda çok daha tehditkar olsalar da savunmada ve ribauntlarda problem yaşayabiliyoruz, Vidmar ve Kaya oyundayken ise tam tersine ribauntlarda daha etkili ve savunmada daha sert oluyoruz ama hücumda opsiyonlarımız azalıyor. Sanki daha ideal ikili Lavrinoviç- Vidmar ikilisi gibi. Spahija bütün uzunlardan maksimum verimi alabileceği bir rotasyonu zamanla mutlaka sağlayacaktır. Mirsad ve Emir henüz istenen düzeyde değiller, Emir için zor bir dönem, geçen sene maç sonlarında karar verici bir roldeyken bu sene o statüden daha uzak bir rolde sanki, onun oyun zekasına takımın hala çok ihtiyacı var, savunmada bir kademe yukarı çıkması da şart. 2 ve 3 numara pozisyonundaki oyuncuları düşünürsek savunma açısından burada oynayan bütün oyuncuların gerisinde (Greer tabii ki hariç).
Bir parantez de seyirciye açalım. Resmi rakamlara göre 8424 kişi gelmiş maça. Gelenlerin ayaklarına sağlık ama yetmez. Haftaya Cibona deplasmanındaki bir galibiyetten sonra Siena maçında en az 12.000 kişi bekliyorum Sinan Erdem’e. Bu takımda ışık var ve ışığı takip etmek lazım.
21 Ekim 2010 13:16
Haydi arkadaşlar salona. Bu Ömer Onan bi daha gelmez. Oynadığı sürece takip etmeliyiz bu cesur yüreği.