Genç Slovenler Play-off'a El Koydu
İkinci yarının başında savunma sertliğini arttırma hamlesinin tutmaması, seyircinin zaten maçın başından beri maça hiç etkisi olmayan hali, tavrı; Sinan tarafından tamamen pasifize edilmiş bir Ukiç ve bir türlü girmeyen şutlarla 17 sayı geride bir takım... Maçın 25. dakikasında elimizde bunlar vardı.
Banvit maçında 20 sayı geriye düştüğümüzde çektiğimiz silahı hatırladı Ertuğrul Erdoğan. Tam saha baskı ve alan savunması... Zaten özünde bir panik adamı olan Ender'in oyunda olması bu hamlenin tutmasının en önemli nedendi. 2 sene önceki rakibi bezdiren ön alan savunmasını hatırlayan Ömer, Kinsey ve Ukiç ve içeriyi kapayan Mirsad ve Vidmar'la ilk hamleyi yapıp farkı 17'den önce 10'a sonra Emir'in dördüncü periyot devreye girmesiyle 6'ya çektik. Maçın dönüm noktaları bunlardı aslında. Önce büyük bir gayretle tek hanelere indirebildiğimiz farkı tekrar çift hanelere çıkaran Nachbar'ın üçlüğü, diğeri de fark üçe inmişken Smith'in can yakan üçlüğü. Bu tür durumlarda momentumu ele geçirmiş bir takım için can acıtabilen, direnç kırabilen bu iki pozisyona anında tepki verip ayakta kalmayı başardık ve Greer'in üçlüğüyle 4.30 kala uzun bir aradan sonra öne geçtik. Dördüncü periyot ilk 6-7 dakika neredeyse bütün hücumlarımız ya üçlükle ya basket-faulle bitti.
Emir buna benzer destansı bir performansı geçen sene 6. maçta göstermiş ama o performans galibiyetle taçlanmamıştı. Bugün nihayet onda zaman zaman parıltılarını gördüğümüz Bodiroga performansını ortaya koydu, eli titremeden şutları gönderdi, arkadaşlarını besledi, ve en kritik dönemde liderliği ele aldı. Maç başa baş geldiğinde Efes'in direnci tamamen düştü. 17 sayı geriden gelip 8 sayı öne geçmiştik bitime 1.30 dakika kala. 13 dakikalık bir bölümde 25 sayılık bir fark...
Kısa süreli bir kazandık artık havasıyla Efes'in farkı üçe indirmesine izin versek de süre zaten yetersizdi ve Greer'in turnikesi maça noktayı koydu. Maçın kahramanları konusunda bir sıralama yapmak gerekirse Emir'i öne koymak gerek ama Vidmar'ın maç boyunca gösterdiği olağanüstü dirençe haksızlık etmiş oluruz gibime geliyor. Vidmar geçen maçki performansının da üstüne çıktı bugün. İçeride en sert uzunumuz olarak ve hücumda da kendinden beklenilenden daha fazla katkı yaparak maça damgasını vurdu. Bir diğer kahraman da Greer. Savunma konusunda bugün takımın havasına ayak uydurdu, kolay geçilmedi, ilk yarı iki tane çok iyi asisti vardı, ve maçın son anlarında büyük oyuncu gibi oynadı.
Efes yine inanılmaz bir dış şut yüzdesiyle (11/23) oynamasına rağmen serbest atışlardaki düşük yüzdesi (16/27), baskı karşısında paniğe girmeleri ve en önemlisi kazanma konusunda Fenerbahçeli oyuncuları kadar kararlı olmamaları yüzünden kaybettiler. 3-1'e getirdik. Şampiyonluk için bir maça ihtiyacımız var. Efes'i böyle 17 sayı geriden gelip yenmek psikolojik olarak muhtemelen daha da düşürecektir Efes'i. Pazar günü yine hiç rehavete girmeden yedinci maçı oynuyormuşuz gibi oynayıp kazanmamız lazım.
Maç boyunca takımın oyunundan ziyade beni delirten esas meseleye geleyim. Normalde seyirci takımı uyandırır, bugün tam aksine takım seyirciyi uyandırdı. Tiyatro izler gibi maç izleyen, hakem kararlarına karşı en ufak bir refleks göstermeyen taraftarı takımın tam saha baskısı kendine getirdi. Bin kere yazmışızdır herhalde ama basketbol maçında marş söylemek kadar aptalca bir şeyi anlamıyorum. Tek yapılacak şey ıslık be kardeşim. 90'ların ortalarındaki basketbol seyircisini bir kez daha özlemle andım bugün şu taraftar performansını görünce.
27 Mayıs 2010 23:21
Artık şampiyon olduk gibi...Bu maçta 17 sayıdan gelip kazanmak bizde pozitif etki yaratırken onlarda da negatif bir etki yaratacaktı...demorolize olucaklar büyük olasılıkla...taraftar halen trabzonspor şokundan çıkamamış bence..
27 Mayıs 2010 23:36
Greer, Milano ve Olympiacos günlerinden enstantaneler sundu. Bu akşam O'nu izlemek muhteşemdi gerçekten. İlk yarı sonunda farkın 10 sayıda kalmasını sağlayan isim de yaptığı kritik asist ve reboundlarla Kinsey'di.
28 Mayıs 2010 01:37
Bu gece çok gaza getirdi beni Greer = )
http://aynenaynen.blogspot.com/2010/05/buyuk-oyuncu-olmak.html
28 Mayıs 2010 06:58
Seyirci konusunda kesinlikle haklısınız.Ben 40 yaşındayım.Spor Sergi'den beri takip ederim takımı.Açıkçası futboldan daha çok gitmeye çalışırım basketbol maçlarına. 3. maça gittim ve pota arkasına yakın bir yerde oturdum.Oradaki seyirci güruhunun basketbolla yakından uzaktan haberi olmadığını canlı olarak izledim.Efes hücum ederken gereksizce kendi şarkılarını söylemek,Fenerbahçe hücumunda şarkıları daha da ağdalı söylemek(söyle senden başka kimim var benim gibi)Fenerbahçe o potaya serbest atış yaparken ellerindeki çubuk balonları sallyan ve birbirine vurup ses çıkaranları dahi gördüm.Oradaki organizasyonu yöneten arkadaşların yanına gidip uyarmak istedim ve tahmin edebileceğiniz gibi tepki gördüm:)Ben mümkünse bu taraftar gruplarının maça gelmemesinin takım için daha yararlı olacağını düşünüyorum.taraftar grubu derken kimler olduğunu da belritmeme gerek yok sanırım.Umarım Ataşehir'de ki salon bitince,takımın kendine özel seyircisi olur ve kombine satışı ile de sadece basketbolu bilen ve kendi maçlarını oynamaya gelmemiş bir seyirci topluluğumuz olur.Sevgiyle kalın...
28 Mayıs 2010 10:03
bu takımla ne kadar gurur duysak azdır ama taraftar nasıl maç kazandırır bunuda gördük , herşey mükkemmel gidiyor umarım ,şampiyonluğu kazanırız .
http://macaninpapazi.blogspot.com/
saygılarımla