Bir Fenerli transfer döneminde ne yapar?



Son yıllarda bu kısmen değişmiş olsa da, futbolun ölü sezonu olan transfer dönemi bir Fenerbahçeli için yılın en heyecan verici, en merak gıdıklayan, sohbet malzemesi bakımından en verimli dönemlerinden biridir. Hele, içlerinde Ogün Altıparmak'ın oğlu Batur'un, geleceğin yıldız adayı Sadettin'in, Emre Aşık ve Tayfur Havutçu gibi isimlerin de bulunduğu yaklaşık 85 tane futbolcunun transfer edildiği 93-94 sezonunun başlangıcı, hoşbeş malzemesi bakımından Nicola Lazetic'in kafasından bile daha parlaktı.


Tabii yıllar içinde, hayatımın temel düsturlarından biri haline gelmiş olan "Fenerbahçe, yalnızca Fenerliler'le konuşulur" ilkesi çerçevesinde, Fenerli birilerini bulup sezon öncesi transfer değerlendirmesi yapmak da bir gelenek halini aldı. Gerçi şimdilerde internetin çıkmasıyla birlikte mertlik coğrafyasının cümle arazisi tarûmâr oldu; ne Alman 13. lig takımlarından Rot Vays Yukarı Erfurt'la yapılacak olan hazırlık maçını, kapalı kutu yabancılarımızı ilk kez göreceğimiz için heyecanla bekleyebiliyoruz, ne bomba transferleri (yalan da olsa) ilk olarak Fotospor'un manşetinden öğrenmenin zevki kaldı, ne de yeni gelen yabancılar İstanbul'a iner inmez 'Bu sezon 40 gol atarım,' diyerek çocuk aklımızı alan Fadıl Vokri kadar cüretkâr davranabiliyorlar. (Gerçi Fadıl'a da haksızlık etmemek lâzım, İspanya gol kralının 10 golü bulmak için hepimizin göbeğini çatlattığı düşünülürse.)

Neyse, hazırlık pası yapmaktan rakip kaleye gitmeyi unutan Parreira dönemi Fenerbahçesi gibi işi abartmayayım ve kısa yoldan sadede geleyim: (Et işine girsem markam 'Sad Et' olur, PVC kapı-pencere doğrama işine girsem 'Şan Pen'.)

Benim için transfer döneminin en mühim atraksiyonu, şimdilerde uzak ülkelerden yaşayan bir başka Fenerli arkadaşımla oturup, elimize de birer kâğıt kalem alarak o senenin ideal onbirini kurmaktı. Bu etkinlik için en uygun zaman, takımın Almanya kampının son günleri olurdu genelde. Zira o zamana kadar transfer az çok bitmiş olur, naklen yayınlanan birkaç hazırlık maçı sayesinde yeni topçuları görmüş olursunuz ve kafadaki kadronun şekillenmesi için yeteri kadar done birikmiştir artık.

Bu bir ideal onbir olacağı için, hocanın tercih ettiği dizilişten ziyade kendi gönlünüzden geçen dizilişi belirlersiniz öncelikle. Elbette ortalama bir Fenerli'nin gönlünden geçenler genellikle 1-4-5, 0-6-4, 0-0-10 gibi fantastik dizilişlerdir, ancak gerçekçiliği elden bırakmayarak 4-3-3, 3-4-3 ya da 4-2-2-2 gibi daha az fantastik bir dizilişte karar kılarsınız. Ondan sonra dalarsınız yap-bozun ortasına, işin en zevkli kısmına. Bu tarz ideal onbirlerde en azından 4-5 tane yeni oyuncu bulundurmak taraftarlığın şanındandır tabii ki. Yeni çocuğa o kadar güvenirsiniz ki, takımın en gedikli adamını yedek kulübesine oturturken bulursunuz kendinizi. Parantezdeki çeşitlemelerde görüleceği gibi Fenerli dediğin hayalperest adamdır, sürekli mucize bekler, transferle beslenir, olmadık düşüncelere kapılır, umudu hiçbir zaman elden bırakmaz. (Tarık, Oğuz'u keser mi lan? / Abi ben Ali Nail'e çok güveniyorum. / Aygün bu sene kesin patlama yapacak. / Sercan, Rıdvan'ın Sarıyer'den arkadaşı oğlum, direk onbirde. / Ulan forvete Stoilov'u mu yazsak, Aykut'u mu? / Sağ beke Toprak'ı yazalım oğlum, garanti. / Vişnevski, Müjdat'ı keser bence. / Jakolcewicz, Müjdat'ı keser bence. / Soka, Müjdat'ı keser bence. / Tangja, Müjdat'ı keser bence. / Wagenhaus, Müjdat'ı keser bence. / Abi istersen bu sene önce Müjdat'ı yazalım.)

Neyse, şimdi Daum'un ilk senesindeki kontratak takımı gibi doğrudan sonuca yöneliyor ve yazının anafikrini veriyorum:

Artık söz konusu arkadaşımla farklı ülkelerde yaşadığımız için bu geleneği sürdüremiyor, ilaç eşantiyonu bloknotların ve ajandaların yapraklarında tarihe karışan ideal onbir listeleri yapamıyoruz.

Ama o arkadaşımla bir arada olsaydık da, oturup ideal onbir yapmaya çalışmazdık herhalde.

Zira, Aziz Yıldırım'ın tek adamlığının tescillendiği 2000'li yıllarda hiçbir şey üretmediği halde vızıl vızıl hareket eden bir Uğur Boralmışçasına deri gözeneklerime nüfûz eden, geçen sene Emre'nin transferiyle doruğa erişen ve bu sezonki Topuz hikâyesiyle de perçinlenen bir huzursuzluk var içimde Fenerbahçe'ye ve Fenerbahçe'nin transferlerine ilişkin olarak. Ne transferleri takip etmek, ne haklarında iki çift laf etmek, ne de gelecek sezonun ideal onbirine kafa yormak geliyor içimden. Heyecanlanmıyor muyum, ara sıra heyecanlanıyorum elbette. Göz ucuyla da olsa yine bakıyorum haberlere, yeni bir isim duyduğumda seceresini araştırıyor, hayaller kuruyorum. Hattâ ne kadar 'içimden gelmiyor' desem de, gece döşeğe başımı koyduğumda en azından 'Uğur Boral'ın yerine kim oynayacak' diye düşünürken buluyorum kendimi. Ama yine de olmuyor, o eski günlerdeki Erol Evgin hissiyatını, o Kartal Kaan neşesini, o Hülya Koçyiğit bahtiyarlığını, o Ömer Çavuşoğlu arsızlığını hissedemiyorum yeni sezon yaklaşırken.

Bunun olası sebeplerini de bir dahaki yazıda anlatayım bari.


ÖZEL BİR NOT: Bu, artık kapanmış olan Verkaç'tan beni bonservisimle birlikte transfer eden Papazın Çayırı'ndaki ilk yazımdır. Hem transferimde büyük emeği geçen Aethewulf ve Medgallis'e, hem de diğer takım arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. 'Bir gün herkes herkesle papaz olacak!' yazılı şapkayla çekilmiş bir fotoğrafımı resmî siteye koymadıkları için de kendilerine teessüf ediyorum.



7 comments:

  1. Adsız dedi ki...

    sayin yetkili yazar,

    daha cayira gelmeden papaz olamayalim. su muhteviyatinizdaki baklayi cikarsanizda ona gore gurese tutussak guzelim cayirda. yani demem o ki bu sene tranferde ne oldu bitti. sole de ona gore konusak....

  2. Adsız dedi ki...

    kesinlikle cok basarili yazi, tum fenerbahceliler'in aklindan gecen seyleri yaziya muthis betimlemeler ve tanımlamalarla dokmussunuz.
    umutsuzluğa kapilmaya basliyorum bende yeni sezon icin, solda yine ama yine ugur boral' a bel baglayacagimiz dan dolayi belki de, on libero da selcuk' a bel baglayacagimiz icin belki de...bilmiyorum bu sene isimiz hakkatten zor umarim bu kadar beklenti icine soktuktan sonra taraftari yine josicovari bir transfer yapmaz baskan ...yoksa biz ÖLELİM...

  3. Adsız dedi ki...

    Ozer Alex'i keser bence :)

  4. Sekhranikos dedi ki...

    Hoşgeldin. Aynı sıkıntıdan muzdarip bu bünyeye tercüman olmuşsun. Feneri transferi ve galatasarayı yenmesi hasebi ile tutan bendeniz son 3 yıldır bu transfer dönemi eziyetini yaşıyorum ki bu senede sağolsun aratmıyor öncekileri. allah akıl fikir versin azize. bıratı transferi iş bilmezlere du bakalım no'lacak.

  5. Adsız dedi ki...

    "Abi bu sene önce Müjdat'ı yazalım." :lol: İyiymiş .

    Acaba bizim yeni nesil "harbi fenerliler" Müjdat'ın çoban sülü kıvamında 7 kere giden 8 kere geri dönen taksi şoförlüğü ile bezeli macerasının bir benzerini yaşasalardı Fenerbahçe ile neler yaparlardı ? Hayali cihan değer ...
    Ey futbol endüstrisi sen nelere kaadirsin !

    Yazı çok güzel bu arada.
    Blog yönetimine de çağrım sayın yazarın istediği şapka metnine alternatif olarak duruşu olan bir başka metni tavsiye ederim şahsen .
    " Bırakın herkes herkesle papaz olmasın , o papaz pilav yediği günler bize ayran ısmarlasın "

  6. aethewulf dedi ki...

    abi önce bu yazını gördüğüm için nasıl şen nasıl bahtiyar olduğumu anlatamam. yazının sonunda rehavet ismini gördüğümden beri büyük neşe ve heyecan duydum. yazıyı bitirdim, içimden sessiz sedasız teşekkür ettim.

    saniyen, ideal onbirimi yazayım da muhabbet devam etsin. diziliş 4 - 2 - 3 - 1

    volkan, gökhan gönül - lugano - bilica - r.carlos, yabancı? - emre, sol kanat yabancı - alex - özer, semih

    6 yabancı kısıtı ile bu kadar.

  7. tunchay dedi ki...

    şahaneymiş bu yazı :)

Yorum Gönder