Yapaylıkları Açığa Çıkaran Yapay Sonuç
Yapayın da ne yapay bir kelime olduğu aynı cümlede iki kez kullanılınca ortaya çıkıyor, kendi yazdığım başlığı okuyunca dişim kamaştı. Beşiktaş'a kaybettiğimiz maçtan da her mağlubiyet sonrası olduğu gibi ders çıkarmak gerek. Hep aynı dersi çıkarabiliriz gerçi, "bize transfer lazım". Bir de taraftarın bir ders çıkarması lazım "Oluşan yapay sonuçlara kanıp büyük beklentilere girmeyin".
Nedir yapay sonuçlar? Birincisi Fenerbahçe'nin son 5 yıldaki derbi karnesi, son 4 yılda İnönü deplasmanında aldığı sonuçlar. Her derbide konumu, durumu, sıkıntısı ne olursa olsun favori ev sahibidir. Konuk takımın kaybetmesi normal olandır, beklememiz gerekendir. Özellikle uzun bir seride bunun olmaması doğal değildir. Bu suni sonuca bel bağlanması iki sene önce "ne de olsa derbi kaybetmiyoruz" diye gittiğimiz Sami Yen'deki sonucu ortaya çıkarır, hayal kırıklığı büyük olur. O yüzden seri kaç maç olursa olsun artık kimse özellikle deplasman derbilerine "en az 1" yazıp puan hesabı yapmasın, kaybedilen derbiler sonrası da başı kesik tavuk gibi suçlanacak futbolcu, teknik adam kovalamasın.
İkincisi, Fenerbahçe'nin bu sezon başında 8'de 8'i yapmasıydı. Aslında Fenerbahçe o maçların hepsini (Manisaspor maçı hariç) hak ederek ve üstün oynayarak kazandı, fakat futbolun, kadronun sıkıntılarını göstermesi gerekiyordu. İlk 6 haftada yalnızca 2 gol yiyen ve 4 maçı gol yemeden tamamlayan Fenerbahçe son 6 haftada 8 gol yedi ve 5 maçta kalesinde gol gördü. Sıkıntılar belli. Takımda alternatifsizler; Volkan, Lugano, Bilica, Gökhan, Emre, Alex. Bu oyunculardan bir tanesinin yokluğunu idare edebiliriz, iki tanesinin yokluğunda sıkıntı yaşarız, üçüncüsünün yokluğunda sıradan takım haline geliriz.
Takımın forvetsiz olması çok büyük bir dert. Güiza sakatlanınca yerine sonradan olma forvetimiz Kazım oynuyor. Forvet oynadığı maçlarda ne bir asist yaptı ne bir gol atabildi. Semih çok güçsüz ve isteksiz. Acıdır ki forvette ideal oyuncumuz şu anda Güiza. Onu anlatmaya gerek yok, çok anlattık. Yapılması gereken belli o zaman. İlk olarak bir forvet alınacak. Sol kanatta da sıkıntı var fakat onu elimizdeki kadrodan üretilen çözümlerle atlatabiliriz. İkinci yapılması gereken alternatifsiz oyunculara alternatif kazandırmak olmalı. Özellikle Bilica'nın yokluğunda Önder-Lugano ikilisinin isabetli pas oranı sokakta körebe oynayan adamın, ayağına gelen topu tepmesiyle eşit. Defansın ortasına bir alternatif şart, iyi bir alternatif hem de. Önder Fenerbahçe seviyesinde olmadığını defalarca kanıtladı.
Diğer taraftan Beşiktaş maçında alınan 3-0'lık sonuç da yapay bir sonuç. Kimse skora bakıp takımın yıkıma sürüklendiğini, berbat oynadığını düşünmesin. İlk yarının son 30 dakikası istediğini yapan fakat Alex'in kötü gününde olması yüzünden maçı tek kaleye çeviremeyen Fenerbahçe vardı. Mehmet Topuz'un sağ kanatta bir türlü istenilenleri yapamaması ve Andre Santos'un bıktırıcı zayıflığı da kanatları işler kılamayınca sadece Alex'e kaldık. Onun da her hafta alıp tek başına takım sürüklemesini beklemek haksızlık olur. Üstelik yanında kendi takımı hücumdayken bile kendisini marke eden birisi dikildiğinde. Adam markajı işimize bile yarardı fakat kanatlardan istediğimizi yapamadık, bir de defans göbeğinin top oynama zaafı yüzünden takımca orta saha çizgisine gömüldük. Öyle olunca Alex de, takımda üretken olamadı.
Bütün bunlara rağmen Fenerbahçe oyunun temposunu ayarlamayı becerebildi, tabii Emre'nin gereksiz kahramanlık denemesi yüzünden golü yiyene kadar. Sanırım bu maçla ilgili en büyük sıkıntı taktik, teknik sıkıntılardan çok bir golün Emresiz ve Bilicasız da olsa Fenerbahçe'yi bu kadar çabuk dağıtabilmesidir. Yoksa Fenerbahçe golü yiyene kadar istediği gibi oynuyordu. Bu da sanırım sahada kalan oyuncuların oyun karakterleriyle ilgiliydi. Kazım zaten takımdan bağımsız kendi şovunu yapan bir oyuncu sahada, takımın düştüğü durum onun için önemli değil. Andre Santos zaten fiziksel olarak bir direnç koyabilecek bir oyuncu değil, takımı direndiren isim olması imkansız. Cristian da ne kadar faydalı bir oyuncu olsa da takımı şahlandıracak, peşinden sürükleyecek oyun zekasına sahip değil. Bu işleri yapanlar Emre, Lugano, Gökhan gibi oyunculardan da Emre çıkınca, Lugano uzun yolculuğun yorgunu olunca, Gökhan da maç başından beri gidip gelmenin yorgunluğuna yenilince, bir gol Fenerbahçe'yi dağıttı.
Bu yüzden böyle bir durumda sessiz, sakin, rızkının peşinde koşan Vederson değil Özer'i almak ve ondan bir direnç koymasını beklemek daha makul olurdu. Mehmet Topuz da hiç beklenmeyecek kadar pasif ve isteksiz gibi. Derdi istediği yerde oynayamamak mı, takıma uyum sorunu mu neyse çözülsün. Takıma istekli, hırslı oyuncular gerekiyor şu anda.
[Bilica bu hafta da yokmuş]. Emre'nin sakatlığının uzun olacağını da düşünürsek Mehmet Topuz onun yerine oynayabilir. Kazım zaten oynayamayacak. Benim haftaya Kasımpaşa maçında görmek isteyeceğim kadro da şu olur
--------------Volkan-------------
Gökhan---Önder--Lugano--Vederson
Özer---Cristian--Mehmet---Santos
-------------Alex--------------
-------------Semih-------------
23 Kasım 2009 10:25
bu hafta Ziraat Türkiye kupası maçımız mı var Bilica cezasını bitiriyor demişsiniz.Ziraat Bankası ile Erkek Voleybol da bir kupa maçımız var acaba onunlamı karıştırdınız.
23 Kasım 2009 10:26
Yapaylığa kanmada insanlarında pek kabahati yok PVH. Basın skora o kadar odaklı ki insanlar ister istemez etkileniyor. Şu maç sonrası konuşulanlar ve fenerbahçeye yöneltilen eleştiriler aslında başta beşiktaşa hakaret. Yazılanlara bakılırsa beklenen Fenerin inönüde beşiktaşı darmadağın etmesi imiş ve bu gayet doğalmış gibi.
Üstüne, oldum olası anlamam bir takımın ligi yenilgisiz bitirmesi beklentisi nasıl bir beklentidir? Takım lider, kim ne derse desin kötü oynamıyor -forvetteki semerliler sağolsun- tek sıkıntısı büyük takım kalitesine sahip golcü, onuda bulduk mu tamamdır gibi.
Bu dos Santosa nazar mı değdi, kazım mı değdi bilemiyorum ama tek maçlık adam olabileceğine ihtimal vermek istemiyorum. Sevilla maçının uğur boral'ı sanki. Sezonda bir maç.
23 Kasım 2009 10:29
@Adsiz
http://www.tff.org/default.aspx?pageID=267&ftxtID=8525
23 Aralik'i 23 Kasim sandim, haklisiniz, duzelteyim.
23 Kasım 2009 10:34
23'u de bugun halbuki hahaha. Insanin gunun tarihini bile bilmemesi ne kotu sey arkadas.
23 Kasım 2009 11:01
Bilica veya Lugano'dan en az birinin oynamadığı maçta çok zorlanıyoruz.
Alper
23 Kasım 2009 11:23
Bence Bilica'nın oynamadığı maçlarda daha çok zorlanıyoruz. Lugano-Önder ikilisinin defanstan topla çıkmak konusundaki ciddi zafiyeti Emre-Christian ikilisini defansa yakın oynamak zorunda bırakıyor. Takımın oynadığı alan genişleyince etkinliği ciddi anlamda azalıyor.
23 Kasım 2009 11:35
Tek yapay olan bence sonuç.
Ben takımımın gol yiyene kadarki oyunundan aslında çok memnundum. İlk 15-18 dakika tamam, Beşiktaş kendi sahasında oynuyor, tribünler haftalardır ilk defa takımlarını destekliyorlar, başkanları ortalıkta yok, adam adama markajlı bir futbol felsefesi (!) ile çok koşan bir Beşiktaş filan, neyse.
Ama sonra mutlak oyun hakimiyeti Fenerbahçe'ye geçti. İstediği gibi paslaşmalar, bilinçli ataklar ve bunun sonucu gayet iyi pozisyonlar. Gökhan'ın uzak köşeye ilk vuruşu haftanın golü olabilirdi. Atamadı. Ardından bir sürü pozisyon ve devre bitti...yazık oldu.
İkinci devre maç hız kazanmış, karşılıklı pozisyonlar derken saçma bir golden sonra takımın birdenbire ama birdenbire durması. İnsanın ''Hayırdır?'' diye sorası geliyor. Tam bir abandone durumu ve pat ikinci gol. Chelsea'den maç alan takım, Sevilla'dan maç alan takım İnönü'de de favoridir. Gol yediysen gol yedin. İlk defa başlarına böyle bir şey geliyormuş gibi bir şuur kaybı, bir beceriksizlik, bir şaşkınlık. Sonra bir ofsayt golü, al sana fark. İşte yapay skor.
Ardından da yok Mustafa Denizli ne iyi hamleler yaparmış, ne güzel maç okurmuş filanlar falanlar. Üff ne daralttılar. İbrahim Üzülmez ne böyle bir orta yapabildi ömründe ne de bir daha böyle bir orta yapabilir. Neyse.
Kazım açık bir kitap aslında. O gün işe yarar mı yaramaz mı hemen anlaşılıyor. İlk dakikalardan sonra hemen ortaya çıktı hiç işe yaramayacağı. Çıkart dışarı. Santos garibim ayakta durabilbesi için iki bacak daha takmak lazım. Çıkart dışarı. Özer'i turşu kavanozu için almadık herhalde. Oynasın delikanlı. Semih oynamaya oynamaya yüz ifadesindeki sıfır motivasyonla 2-0'ı nasıl çevirir, o bakışlarla rakip defansı nasıl ürkütür acaba bir bilen var mıdır?
Ama beni en çok strese sokan gene Emre. Bu oyunu Emre verdi. Her seferinde aynı şeyler, artık bay geldi resmen. Hem hakeme, hem seyircilere, hem karşı takım oyuncularına ve ne yazık ki hızını alamayınca da kendi takım arkadaşlarına sataşıyor, bağırıp çağırıyor. Kimsede istek, moral bırakmıyor bir, ne zaman kart görüp de gene atılacak diye müthiş bir huzursuzlukla beni kasıyor iki!
Uslanır mı? Uslanmaz. Kendine gelir mi? Kendine gelmez. Bomba mı? Bomba. Emre ne kadar iyi oynasa da onun oynadığı bölgeye bir ''Lugano'' lazım bize.
23 Kasım 2009 17:07
Beşiktaş maçını dışarıda izledim. Eve geldiğimde şu yorumları okumayı bekliyordum. İlk yarı Fenerbahçe'nin kontrolünde geçti. Beşiktaş çok ama çok silikti belirli dakikalar dışında. Fenerbahçe'nin bir penaltısı verilmedi o iyi oynadığı dakikalarda. İkinci yarı 10 yılda 1 yenecek bir gol yendi ve Fenerbahçe maçı bıraktı(!). Tartışılması gereken şeyin Emre çıkar çıkmaz Fenerbahçe'nin maçı bırakmasıydı. Ancak bu yazının da içeriğiyle değilse bile başlığıyla ilgili bir bağlantı kurarsak bu maçın skorunun aslında yapay bir skor olduğunu söyleyebiliriz. Bu maç kaybedilse bile bence artılarımız oldu. Bazı olmayacak şeyleri gördük. Mesela Fenerbahçe lehine penaltı çalmazsanız lafını bile etmeyiz mesajı verildi bir kez daha hakemlere. Beşiktaş'ın kötü yönetilmesinin unutulması ise bize uzun süreçte büyük fayda sağlayacaktır. Bundan yıllar önce biz kötüyken gs'yi yener ve unuturduk kötü olduğumuzu.Bugünlük bu role BJK soyundu. Ne mutlu bize.
24 Kasım 2009 02:10
bence en büyük handikapımız daum. takıntılı bir adam. iyi de olsa kötü de olsa hep aynı adamları oynatıyor. oyuncu değişikliği yapmıyor. ve en önemlisi gençlere şans vermiyor. başka hoca yokmuş gibi aziz başkan buldu getirdi yine.
24 Kasım 2009 12:31
Ben de aynen Ahmet Ercanlar gibi, maçın sonrasında basında çıkan yazılardan ziyadesiyle rahatsızım. Çok net bir şey var ki, bu skor oyunun kendisini yansıtmıyor tam manasıyla. Ve yine Ercanlar gibi bence de Fenerbahçe adına en fazla üzerinde durulması ghereken şey, 1-0 dan sonra takımın anlaşılmaz şekilde dagılması. İşte yazılması gereken, tartışılması gereken bu.
Yoksa yok, Denızli Daum'u yenmiş, yok BJK Fener'i sahadan silmiş filan... Bunlar skor odaklı medyanın souça göre yazdıkları...
Ama yönetimin bu hakem hataları konusunda gösterdiği sessiz ve olgun tavırları doğru bluyorum. Bu konuda Ahmet Ercanlar gibi düşünmüyorum. Futbol ortamımızın benenini saran zehirden kurtulması için böyle yöneticilere ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Bunlardan basında 'ahlak' sahibi oldugunu iddia eden Demirkol vs. gibi adamlar bahsetmeliydi, objektif anlamda oyunu yorumlayarak; Denizli, Daum'u mat etti gibilerinden manasız ve sansasyon peşinde koşan yazılar yazmak yerine...