Remzi Dilli Mevzuu ve Taraftar Fikirsizliği
Yukarıdaki fotoğrafta bir adet "Fenerbahçe Basketbolu Şube Kaptanı" var.
"Lobimiz yok" diye ağlayan koca Fenerbahçe'nin, neden Galatasaray karşısında lobisiz kaldığını anlatmak için başka bir şeye gerek yok. Tek fotoğraf yetiyor.
Senelerce Aziz Yıldırım'a ve yönetim kuruluna bir eleştiri getirdik:
"Burası holding değil. Sadece cv'sinde 'İşini iyi yapıyor' yazdığı için insanlar yetkili kılınamaz. Dernek statüsünde bir spor kulübü, hele Türkiye'de belli aidiyetler çemberinin içinde kalan insanlar tarafından yönetilmeli" demeye çalıştık ama olmadı.
Aslında kabahat Aziz Yıldırım'da değildi. Bıkmadan yazacağım bir şey var:
"İletişim çağında ve kurumsallık düzeninde hareket eden camialar, ancak ve ancak fikir çarpışmalarıyla yol kat eder. Cahil cühela da olsa eleştiren insanı eğitmeye çalışmak ve ona değer vermek yerine, karşı fikri yağlı kemende layık görürseniz ileriye yürüyemezsiniz. Tahammülsüzlük arttıkça, yanınızdaki dalkavuklar "Siz ileriye gitmiyorsanız, biz nasıl arkanızda kalıyoruz efendim" diyerek, "iş bilen" aferistler haline gelir."
Devamdaki yazının tarihi 2009 ve hâlâ değişen bir şey yok.
Bizim yaşımız daha otuz. Dante gibi ömrün ortasına geldiğimizi zannetmek (ve daha erken gitmek) için bile bir kaç sene geçmesi gerek. Fakat yaşımız kadar uzun süredir akıl baliğ Fenerbahçeli olan büyüklerimiz var. Seneler önce, bunlardan herhangi birisini çevirip "Remzi Dilli Fenerbahçe'de görev alacak" desek, tumturaklı bir "Hadi lan oradan" yerdik herhalde. Israr edip "Vallahi abi, hem de Basketbol Şubesinin Kaptanı olacak" diye eklesek bu sefer de "Siktir git lan başımdan. Asabımı bozma benim" çekerlerdi.
Oldu... Sadece Çelik değişse umursamazdık ama devir de değişti ve Remzi Dilli; Galatasaray formasıyla Fenerbahçe taraftarına dil uzatan, Beşiktaş'tan ayrılırken arkasından bir sürü şey söylenen Remzi Dilli, Fenerbahçe Basketbol Şubesi'nin kaptanı oldu.
Lafa gelince 30.000.000 mensubu olduğunu söylediğimiz, koskoca Fenerbahçe camiasının, Şube Kaptanı olabilecek nitelikte bir "Fenerbahçeli"bulamamış olması acıdır. Fenerbahçe, bu ülkede yapılmış bir sevda ihtilalidir ama son yıllarda mecaz anlamından sıyrılıp, asli manasına kavuşmuş, evlatlarını yemeyi alışkanlık haline getirmiştir.
Daha az acı olan ama aynı oranda can acıtanı ise yüksek görevlere layık görülen insanların Fenerbahçe değerlerini ve hassasiyetlerini hiç bir zaman önemsememesidir. Aynı Remzi Dilli gibi...
Bir Fenerbahçe Şube Kaptanı düşünelim.
Sorumlusu olduğu takımın maçında, tribünde kendisine destek / rakibine baskı unsuru olan taraftara çıkarılan onlarca zorluğa gıkını bile çıkartmayacak.
Uzatmada son karara bakılan bir maçta bütün rakip, malzemecisinden oyuncusuna masa hakemine yüklenirken, ellerini kavuşturup, olan biteni izleyecek.
Saçma sapan sözlerle "Nasılsa geliyor taraftar. Kastır % 100 zamla 10 Liralık bileti gitsin. Vermeyen de girmesin" düşüncesinin arkasında duracak, ama tepkiyi görünce tornistan edecek.
Sporcusuna, hem de kız basketbol takımı oyuncularına edilen ana avrat küfürlere, elini göğsüne götürüp, eyvallah diyerek karşılık verecek. Ve dayanamayıp isyan eden, kendi oyuncusuna kızacak.
Bunun gibi "-ecek, -acak" ile biten yapılmışlara bir çok madde eklenebilir...
Biz "Fenerbahçe mezhebi bu kadar geniş bir camia değildir" diye düşünürken, Remzi Dilli senelerce görevde kaldı. Bugün "çok gecikmiş" bir hamle ile gönderilmesine sevinmek istiyoruz. Bununla beraber, peşinden ne geleceğini bilmemek de var. Bir ağabeyimizin trajikomik cümlesindeki gibi"Şubedeki Galatasaraylı kontenjanının boş kalacağına inanasımız gelmiyor" ama atılan isabetli bir adımdır. Bundan sonra hayırlısı olsun...
Gelelim ilgili ikinci konuya.
Fenerbahçe'nin, yine son yıllardaki, en büyük sıkıntısı "Fikirsiz Bir Camia" olma yolunda koşar adım ilerliyor olmak. "Remzi Dilli ve Şube Kaptanlığı"konusu, bunun en net örneklerinden birisidir.
Geçmiş dönemde, Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı ile yakınen ilgilenen taraftarların, Remzi Dilli'ye yönelttiği eleştiriler blok bir itiraz ile karşılandı. Başka konularda da emsali görülen bu tepkinin ana fikri şuydu:
"Yöneticiler ne yaparlarsa yapsınlar, haklıdırlar"
Dünya üzerinde, yaptığı bütün işler ve aldığı bütün kararlar "doğru" olan ne birey, ne de kurum vardır. Bu sanrıya kapılan her unsur, yönettiği ya da içinde bulunduğu yapıya zarar vermeye mahkumdur. Yüzyıllarını tebaa olarak geçirmiş Türkiye coğrafyası insanlarının "Ben bilmem, o bilir. Bize laf düşmez" anlayışına sahip olmasını anlamak hiç de zor değil. Fakat bu düşünce tarzının içerisinde, yanlışları dile getirmeye çalışıp, alternatif üretenlere saldırarak onları "Hain" ilan etmek noktasında ısrarcı olmanın anlaşılır bir yanı yok.
Daha dün, Remzi Dilli'nin görevde olmasını "Doğru"olarak değerlendirenlerin tek bir dayanağı vardı:
"Yönetim Kararı"
Aynı insanlar bugün Remzi Dilli'nin görevden alınmasının da "Doğru" olduğunu söylüyor. Ve yine tek bir dayanakları var:
"Yönetim Kararı"
Bu işte bir yanlışlık var.
Rahmetli Uğur Mumcu'nun "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz" sözü geliyor insanın aklına. Bugün"Fenerbahçe" olarak çok daha kötü bir durumla karşı karşıyayız. Koşar adım "Bilgi sahibi olmak istemeyen, dolayısıyla fikir de yürütemeyen; sadece ve sadece icra makamının aldığı kararların arkasında sorgusuz sualsiz duran toplum" olma yolunda Fenerbahçe camiası. Bu en başta "Yönetim Kurulu'na" yapılan bir kötülük ve saygısızlıktır. Her şeyin üstesinden gelebiliriz, ama bunun altından kalkamayız.
24 Mayıs 2012 20:11
bu yazacaklarım tamamen benim gözlemim ve düşüncemdir... belki yanılıyor olabilirim... yıllardır fenerbahçe yönetimlerini parası çok olan, ünlü işadamları doldurmuşlar... galatasarayda ise, ünlü işadamı olanların yanında fikir üretebilen, medya karşısına çıktığında ağzı güzel laf yapabilen ve kulübü sportif açıdan sahiplenecek insanlarda görev yapmışlar... bundan dolayıda galatasaray birçok badireyi parasızda olsa savabilmiş... aziz yıldırım döneminde de maalesef fenerbahçe yönetimlerinde değişen çokda birşey olmadı... futbol şubemizde ilk yerli teknik adamla elde ettiğimiz şampiyonlukta ismi olan kişi tescilli bir galatasaraylı... bu bile birçok şeyi anlatmaya yetiyor bence... kendi öz evlatlarına, bu kadar sahip çıkmayan başka bir camia olabilir mi???
rıdvan gibi bir efsane ligde 5 maç sonrasında teknik adamlığı bırakıp giderken, camia kış uykusu sessizliğine bürünüyorsa bu işte bir yanlışlık vardır... bu işlerde yönetimlerin suçu olduğu kadar biz taraftarlarında suçu var... aykutun teknik adam olarak görev yaptığı ve yeni malatya maçına kadar olan süreçte fenerbahçeli olan kardeşlerimizin bir kısmının yaptığı yorumlar ve eleştirileri belki de tarihte hiçbir fenerbahçeli teknik adama yapılmamıştırr...fenerbahçeye amatör bir ruhla hizmet etmiş hangi sporcu varsa, bugün o sporcu o branşın mutlaka önemli bir yerinde olmalıdır... artık kulübümüzün sadece paralı yöneticilere ihtiyacı yokturrr... mutlaka iletşim konusunda, reklam konusunda ve branşları takip edecek, sorunlara anında müdahele edebilecek, bilgili, vizyonu olan ve bu işleri yaşayarak öğrenmiş yani mutfaktan gelme yönetici, şube sorumlusu ve menacerlere ihtiyaç var... elbette fenerbahçe kulübünde bu mevkilere getirilecek kişilerin geçmişinde gs'li yada bjk'li olmaması da gerekiyorrr...
25 Mayıs 2012 11:09
Sonuçta bu kişileri seçerken bize sormuyorlar karar tamamen yöneticilere ait,bu yüzden de işi ehline dahası yıllarını Fenerbahçeye adamış veya adayabilecek kişilere teslim etmesi gereken yöneticilerdir.Yakın bir zaman evvel kaybettiğimiz rahmetle analım bu blog da da hikayesi yazılan Cem ATABEYOĞLU gibi değerlerimizi bulup branşlar da ki görevlere aşk ve şevkle sarılabilmelerini sağlamalıyız.Yoksa böyle ağız tadımızı bozan olaylarla ve fotolarla daha çok karşılaşırız,bakınız bayan basketbol takımı menajeri Didem AKIN gibi :))