12 Mayıs, Operasyon ve Şiddet



Maçın bitimiyle, Galatasaray'lı futbolcular - herhalde önceden polisle anlaştıkları için- sahanın ortasına doğru koştu. Polis körükten çıkarak son derece nizami bir şekilde orta sahayı çembere aldı. Körüğe kadar uzanan bir koridor açarak futbolcuları o hattın içerisinde tuttu. Bayraklar çıktı, Galatasaraylılar sevinmeye başladı. Sabri filan havaya atılıyordu. Hani bizim basket maçında, şampiyon olmamızla soyunma odasına doğru koşmamızın bir olması gibi değil, Fenerbahçe taraftarı sahaya çakmak bile atmadı. Kimsenin umrunda değildi. "Fenerbahçeli olmanın gururu bizlere yeter" diye tezahürat yapılıyor, takım tribünlere çağrılıyordu. Yukarıdaki videoda göreceksiniz, her şey bir anda başladı ve biz nasıl bir operasyona maruz kaldığımızı da o saniyede anladık.


Türk telekom tribünün köşesine, bir grup polis yerleşti. Taraftarların bir kısmı sahadan çıkmaya çalışıyor, çocuğuyla, karısıyla, kalabalığa karışmadan, stadı terk etmek için aşağı iniyorlardı. O noktada bulunan polislerle bir gerginlik yaşandı. Kim önce küfür etti, önemi yok. Polis bilerek ve isteyerek sessiz kalmadı. Trabzon'da Fenerbahçe'ye ateşler açılırken, devre arasında olaylar çıkarken elini uzatmayan polis, bir anda konuya müdahil oldu. Uzaktan izledik, 4 polis vardı, biri birden staddan çıkmaya çalışan kalabalığa biber gazı sıktı. Bu gereksiz, anlamsız saldırı, tribünleri kışkırttı.



Tribündekiler ellerine ne geçirdilerse polise atmaya başladılar. Beyaz plastik tabureler, meşaleler, kırılmış koltuklar.. O esnada bir çocuk sahaya atladı, koştu, sahanın ortasındaki polislere kadar ulaştı. Polisler sert bir şekilde çocuğa saldırdılar, hepimizin gözü önünde, bir polis elindeki copla, yere düşmüş bir çocuğun beline vuruyor, büyük bir hınçla saldırıyordu. Çocuk hareketsiz kaldı. Arkadaşları yanına geldiğinde ölüyor diye isyan etmeye başladılar. Vahşet, gözümüzün önünde yaşanıyor, bizler tribünde seyirci kalmak zorunda kalıyorduk.


Taraftar polisin kışkırttığı telekom tribünü civarında sahaya atlamaya başladı. Polisin üstüne atılmış beyaz tabureler ve kırık koltukları yerden alıp çevik kuvvetin üstüne doğru koştular. Polisler bir anda şaşkınlıkla kaçmaya başladı. Kalkanlarını yere bırakanlar, biber gazı mermilerini düşürenler, arkalarına bakmadan taraftarın önünde çılgınlar gibi koşuyordu. En sonunda polis körüğe kadar kaçtı ve oraya sıkıştı.



Ancak sonra, polis onlarca biber gazı atarak sahaya saldırmaya başladı.



Bu dakikadan sonra, saldırı çok boyutlu devam etti. Sadece saha içerisine değil, tribünlere ve koridorlara da biber gazı atıldı. Çıkış merdivenlerine ve hatta stadın çıkışına da biber gazı atılıyor, böylece biber gazı nedeniyle sahadan kaçmak isteyenler, koridorlarda ve çıkışta da biber gazı ile karşılaşıyordu.

Biber gazı nihayetinde bir önleme aracıdır. Bu aracın yoğun ve fazla kullanımı, "önleme" amacını aşarak "eza" verme olarak tezahür eder. Yani biber gazı da diğer tüm silahlar gibi bir şiddet aracı ve orantısız şekilde bireylere yöneldiğinde polis eliyle gerçekleştirilen bir işkence, bir şiddet eylemi olur.

Bütün stadın etrafı sarılmış, maraton tribününden inenlere tomayla su sıkılıyor, kuyubaşı yönüne doğru 50 metre arayla biber gazı sallanıyor, yoğurtçu parkı polis tarafından basılıyor, metrobüs yoluna doğru bütün gidişler biber gazı ile bombalanıyordu. Şimdi böyle bir durumda, polisin sıradan vatandaşa karşı uyguladığı bu fiilin "önleme", "reaksiyon" değil bizzatihi öfkeden kaynaklanan ve sıradan halka yönelen bir şiddet eylemi olduğunu kabul etmemiz lazım. Bu gözü dönmüşlük duygusu daha sonra Facebook'a da taşacak, "devrem yetişemedin keşke sen de bir tekme atsaydın" muhabbeti, polisin nasıl bir anlayışla olaya müdahale ettiğini, olayda esas amacın tam da "rejim muhalifi" olan, o noktada "isyancı" konumundaki "ötekilere" eza çektirmek olduğunu da gösterecekti.

Nitekim bu durumu bir "müdahaleden" operasyona taşıyan bu duygu başka bir bilgiyle daha muştalandı. İlk biber gazı olayların başlamasıyla atılmamıştı. Maçın bitimiyle birlikte stad dışına zaten biber gazı atılmış, hatta helikopterden de biber gazı püskürtülmüştü. Yani polis, maçın bitimiyle birlikte "tam yetki" alarak, taraftara müdahale etmiş, hiçbir olayın çıkmasını da beklememişti.

Bu duyguyu daha önce Çağlayan'da da gördük. Polis, tahliye kararından dakikalar önce biber gazı atma anını tahayyül ediyor, kendisine "biber gazı nasıl atılır" diye soran yabancı basın mensuplarına gevrek gevrek "saat 9'da burada ol görürsün" diyor, atacağı dayağın hazzı ve heyecanıyla o kutlu saati bekliyordu.

Polisin, kendi halkını bu derece dışsallaştırması bilmediğimiz tanımadığımız bir olay değil. Hopa'da halay çekmekte olan bir kalabalığa aniden biber gazıyla saldırıp, Metin Lokumcu'nun ölümüne neden olan olayları başlatan da aynı polisti. Aynı Fenerbahçe stadında olduğu gibi, Hopa'da da polis orantısız şiddetiyle halkı kışkırtmış, provoke etmiş, çıkan olaylar sonucunda da Başbakan iki grubu da "eşkiya", "terörist" olmakla itham etmişti. Hopa'da müesses nizamın şanlı iktidarının ağzından çıkan söz "Eşkiya hopa'ya inmiş" olurken, Fenerbahçe'de "bu nedir ya, biz bunları terör olaylarında görüyoruz" benzetmesi oldu. Aynı zihnin, benzer olaylara, polisin anti demokratik, orantısız şiddetine aynı biçimde sahip çıkması da elbette kimse için şaşırtıcı olmadı. Bu anti demokratik tutarlılık ve faşizan zihin, polis vatandaşı dövse de sövse de vatandaşa susma, kabullenme, ağzını kapatma görevini biçen mütehakkim lisan da kendi tutarlılığı içinde devam ediyor.

Ancak Fenerbahçe taraftarı "uysal koyun" olmadığını da gösterdi. Bu insafsız saldırının karşısında insanların isyan ve öfke duygusu arttı. Ailelerin statta mahsur kaldığını, küçücük çocukların duvar diplerinde nefessiz kaldığını, sevdiği insanların yerlerde yattığını gören onurlu insanlar, isyan ederler. Bu duruma, bu manzaraya, bu insafsızlığa karşı isyan duygusu barındırmayanlar insanlığa dair hasletlerden de bahsetme hakkını kaybederler.



Olaylar devam etti. 50 metre arayla, bütün kaçış güzergahlarına biber gazı atılmış, polis tarafından üstüne saldırılan, helikopter ile takip edilen, havadan biber gazı ve sis bombalarına maruz kalan insanlar bir yandan kaçmaya bir yandan da polise karşı direnmeye başladılar.

Bugün ülkede "direnen" veya farklı düşünen herkesin "terörist" olmakla itham edildiği yepyeni bir "güvenlik psikozu"ndan geçiyoruz. Ülkedeki paralel iktidar yapısı kendisini eleştiren her grubu bir şekilde bir terör örgütü veya uzantısı olmakla itham edip, bu "eleştiri" veya "direnişin" temelde "hükümeti devirmek" maksadıyla olduğu yönünde yeni bir kurgu yaratıyor.

Devrilen polis araçlarına bakıp büyük bir üzüntü geçiren ve bunu terör olaylarıyla eşitleyen dil, aynı hassasiyeti biber gazına maruz kalan, coplanan, üstüne ateş açılan çocuklara, kadınlara, gençlere, insanlara göstermiyor. Bir engellinin üstüne biber gazı atılmasında bir sorun göremeyen iktidar yapısı, bir polise saldırılması ile adeta öfke krizleri geçiriyor.

Devletin görevi, halkı ve özgürlük ortamını değil de bizzatihi iktidarı korumak olduğunda, iktidarın araçları da kutsallaşır. Dokunulmaz, eleştirilemez, tapılması ve biat edilmesi gereken birer kurum haline dönüşür. Bugün eğer bir polis aracı nihayetinde bir çocuktan daha değerli ise, kalkanlı, korumalı bir polise atılan beyaz plastik bir tabure, polisin havadan ve karadan attığı biber gazlarından, cafeleri basıp içeriye biber gazı atmasından, toma ile yollarda gezip insanların üstüne basınçlı su sıkmasından, apartmanlara sığınan insanlara bile saldırmasından daha "büyük bir şiddet eylemi" olarak gözüküyorsa, polis şiddetini normalleştiren, savunmayı ise bir terörist saldırıya evrilten zihniyle demokratik bir toplum hayali dahi kurgulayamaz.

12 Mayıs dört dörtlük bir polis operasyonudur. Maç biter bitmez başlamış, stattaki taraftar kışkırtılarak sürdürülmüş ve tüm Kadıköy bölgesine yayılmıştır.



Türkiye'de değişik bir zihni iklimden geçiyoruz. Bu zihni iklimin ilk görüntüsü ise gerçekten şizofrenik bir algılamaya dayanıyor. Rasim Ozan Kütahyalı ile kristalize olan bu algıya göre, askeri vesayetin aracı kurumu olarak derin devlet diye bir şey var, bu derin devlet çeşitli operasyonlar yapıyor, bu operasyonlar ile sivil iktidarı zor durumda bırakıyor, darbe için elverişli koşullar yaratıyor, kendi vatandaşlarına karşı devlet terörü uyguluyor ve nihayetinde anti demokratik bir ortam yaratıyor.

Bu kurgu, büyük ölçüde doğru. Gerçekten de Türkiye'de derin devlet menşeili operasyonlar yürütüldü, bu operasyonlar ile belirli siyasal amaçlar hedeflendi ve bunun mağdurları da oldu. 6-7 Eylül pogramı, Maraş katliamı bu neviden klasik örnekler.

Ancak bu devletin çalışma sistemi içerisinde bu hareketleri doğal ve olağan bulan, Gazi olaylarında polisin rolünü bilen, özel harekatçılardan, Mehmet Ağar'lara uzanan geniş bir ağda, kendi vatandaşlarına karşı son derece organize şiddet olayları içerisine girebilmiş bir başka güvenlik gücünü, yalnızca sivil iktidar ile kurduğu yeni tip ilişki üzerinden demokratik toplumun sağlam koruyucusu olarak görmek de akıl almaz bir mantık hatası.

Evet, gerçekten de kendi açık olmayan ajandası çerçevesinde emniyet ve yargı içerisinde örgütlenmiş, buradan elde ettiği devlet yetkilerini çift yönlü olarak kullanan bir grup var. Evet bu grup MİT krizinde olduğu gibi kimi zaman hükümeti de sıkıştırabiliyor. Evet emniyet içerisindeki insanlar demokratik toplumun temel değerleri üzerinden değil, güvenlik, güvenliğin de iktidar - devletin güvenliği çıkarı üzerinden hayata bakıyorlar. Evet bu örgütün doğal bir ötekisi var, bu ötekiler solcular, kürt hareketi veya zamana göre değişen diğer tanımlanmış kimlikler olabiliyor ve evet polis de, polisin içerisindeki güçler de operasyon yapabiliyor.

Fenerbahçe, bu tip bir operasyona maruz kalmış bir kulüp. 3 Temmuz darbesi, aynı Ahmet Şık ve Nedim Şener'in karşılaştığı eylemlerle yürütüldü. Fenerbahçeli yöneticileri tutuklayan polislerle Nedim Şener'i gözaltına götüren polisler bile aynı. Aynı emniyet yapısı, aynı tip bir soruşturma safhasından sonra, benzer delillerle, yine bir özel yetkili savcı ile özel yetkili mahkemede davayı açtı. Fenerbahçe taraftarı, aynı solcular gibi çevik kuvvetle karşılaştı ve aynı neviden bir şiddeti gördü. Hopa'da veya Ankara'da olduğu gibi sakin kitle kışkırtıldı ve sonra geniş çerçeveli bir müdahale hayata geçirildi.

Birikim Dergisi emniyet - yargı etrafında kristalize olmuş yeni güvenlik rejimini, bu rejimin sahiplerini ve ideolojisini üç sayıdır inceliyor. (bkz: islamcı entelijensiya ve aydınlar, yeni hukuk rejimi, eyvah polis! olağanüstü yargı rejimi) Ortaya çıkan sonuç, yargı ve emniyet içerisinde son derece örgütlenmiş, olağanüstü yetki ve imkanlarla donatılmış bir iktidar rejiminin, kendi ideolojisi çerçevesinde bütün hayatı hegemonik olarak kuşatması, hayatın tüm açılarını da yeniden belirlemesi, bu belirleme içerisine sığmayacak unsurları da dönüştürmesi veya yok etmesi yönünde bir iradeye sahip olduğudur. Bu iktidar yapısının nihai hedefi insan haklarının korunduğu, özgür demokratik bir ülke filan değil, kendi iktidar yapısının yapısına uygun, peron rejimine benzer, otoriter bir kapitalist atmosfer yaratmak, bu atmosferde de kendi değerlerini topluma dikte etmek ve farklı yaşama biçimlerini marjinalize etmektir.

Spor da elbette hayatın alanlarından biridir. Spor da elbette sanat gibi, medya gibi toplumu etkileyebilir, toplumla iletişim kurabilir ve toplumdaki algıları yönetebilir. Spor, finans olanakları açısından değil, etkileşime geçtiği kitle bakımından kritiktir. Nitekim tam da bu sebeple hükümet bütün spor kulüplerine el atmış, kimi zaman stat ihaleleri ile, kimi zaman kendisine yakın aynı mizaçtan insanları yönetim kurullarına taşıyarak, kimi zaman örtülü ödenekten para göndererek bu kulüplerle ilişkilerini geliştirmiş ve kendi belirleyicilik alanına almıştır. Bugün TFF seçimlerinin siyasetten bağışık olduğunu düşünmek için, keskin bir cahil veya tumturaklı bir aptal olmak gerekir.

12 Mayıs operasyonunun anlamı da burada kendini göstermektedir. Operasyon, 3 Temmuz sürecinden sonra "iktidara tehdit" olarak konumlanmış bir gruba karşı yapılmıştır, polis müdahalede aşırı ve orantısız bir şiddet uygulamış, insanları "taraftar, insan" grubundan çıkartarak adeta 5 yaşındaki çocukları bile "öteki" olarak tanımlamış ve şiddetin dozunu bu öfkeyle arttırmıştır, polis operasyonu bütün kadıköye doğru genişletmiş, cafelere bile biber gazı atacak kadar fütursuzlaşmış çünkü iktidarın temsilcisi olduğunu, ne yaparsa yapsın arkasında durulacağını bilmektedir, operasyona maruz kalanların sesi ve gerçekler medyada yer almamış, iktidar kontrolündeki medya tarafından yeni bir gerçeklik üretilmiş ve halka servis edilmiştir, iktidar erki de olayların sorumluluğunu şiddete maruz kalanlara yüklemiş, polisin hareketlerini hızla normalleştirmiştir.

Burada daha ilginci Ünal Aysal ile İstanbul Valisi'nin aynı mütehakkim dili kullanması, taraftarı "hastalıklı bir grup" olarak nitelemiş, Başbakan'la başlayan terörist ilan etme şenliklerinde iktidarın yanında açık bir duruş sergileyerek göstermiştir.



Abdürrahim Albayrak'ın "Love you Hocam" tshirtü çok büyük ihtimalle Fatih Terim'i kast ediyor. Ancak bu tshirtten daha vahimi "Başbakan'ı arayarak talimat almaya" doğru giden, şiddete maruz kalan taraftarı "hastalıklı grup" ilan eden mütehakkim lisanının Galatasaray damarlarında hızla akmaya başlamasıdır. Radikal'in "Fetih 2012" manşetiyle ifade ettiği bu iktidar kültürüyle özdeşleşme, 2000'li yıllardaki Mehmet Ağar - Fatih Terim bileşkesinden bile daha tehlikeli bir alan açıyor Galatasaray'a. Bu özdeşleşme devam ettikçe, Galatasaray'ın da -aynı herhangi bir başka sivil toplum örgütü gibi- kurumsallaşmaktan araçsallaşmaya doğru evrilmesi mümkün gözüküyor. Bugün bunu, çevik kuvvet tarafından korunarak saha ortasında kutlama yapmak, Cüneyt Çakır yönetimi ile uyumlu bir futbolla sahada puan almak, hatta başarı sahibi olmak ile kompanse edebilirler ancak yarın susmak zorunda kaldıklarında da konuşma haklarını kaybederler.

12 Mayıs nihayetinde iktidar için en elverişli şekilde sonuçlandı

1- Fenerbahçe şampiyon olsaydı Galatasaray taraftarı bunu hükümete bağlayacaktı. Aynı şartlarda Fenerbahçe taraftarı da şampiyonluk halinde kimseye minnettar olmayacaktı. Dolayısıyla hükümet burada zarardan kar etti, tepki çekebileceği bir aralığı boşalttı. Özellikle Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatı ile kupa töreninin yapılması, hükümet - Galatasaray gerginliği açısından bir zemin varsa da yok etti.

2- Fenerbahçeliler Abdürrahim Albayrak'ın tek telefonla Başbakan'a ulaşabildiğini gördü. Ancak bunu sadece Fenerbahçeliler görmedi, bütün Türkiye gördü. Bu da hükümetin yarattığı güç algılamasını pekiştirdi.

3- Fenerbahçe taraftarı, kışkırtıldı, yaşanılan olaylar sonucunda da taraftar marjinalize bir grup olarak gösterildi. Böylelikle Çağlayan'da, Silivri'de yaratılan psikolojik atmosfer, hükümet sözcüsü Şamil Tayyar'ın diliyle açıkladığı "o taraftarların sadece azınlık bir grup olduğu" yönündeki algı lehine kırıldı.

4- Yine Türkiye'nin gözünün içine baka baka, iktidar, insanlara şiddet uygulayabileceğini, bu şiddet sonucunda da kendisine hiçbir şeyin olmayacağını göstermiş oldu. Medya organlarının suskunluğu, yönetimin suskunluğu ile karşılaşırken, herkes mahallenin kabadayısından dayak yemiş genç bir çocuğu görmüş ancak kabadayının hışmını üstüne çekmek istemediğinden susan mahalle halkı kimliğine dönüş yaptı.

Ancak biz 12 Mayıs'ı unutmayacağız. 3 Temmuz darbecilerinin yarattığı bu psikolojik tahrip operasyonunu ve bu operasyona maruz kalanların yaşadığı acıları hafızamızdan çıkartmayacağız.

Bugün bu operasyonu yapan bir polis değil bir rejimdir. Bu rejimin polisleri teknik takip dökümanları toplar, bunları medyaya veya kamuoyuna servis eder, bu rejimin başka araçları elde edilen bu dökümanlar ve bulgular üzerinden rejimin mahkemelerinde dava açar, bitmeyecek bir dava ve tutukluluk sürecine sokulan insanları görüp haksızlığa isyan edenler ise, rejimin sahadaki unsurları tarafından biber gazına, dayağa maruz bırakılır, kameralarla çekilir, çeşitli suçlardan gözaltına alınır ve rejimin tepesindeki hünkar da bütün bu olaylara bakarak "tıkır tıkır" işleyen bu rejimi korumak, kendi iktidarını tahkim etmek için her şeyi normalleştirir.

Biz buna maruz kalan ve yaşayan bir kitle olarak, sorunun poliste değil, rejimde olduğunu biliyor ve bu zalimlerle aynı safta durmamanın gururunu yaşıyoruz. Biz bu çağda, bir istibdat rejiminin baskısı altında hala daha özgürlükten ve adaletten bahseden ötekilerin yanındayız.


NOT: RESİMLER http://12mayis.tumblr.com/ adresinden alındı. 12 Mayıs'ı "terörist fenerbahçeli holiganların terör eylemi" olarak yeniden üreten, mütehakkim ve zalim dile karşı elimizdeki tek güç gerçek. 12 Mayıs'ın ortak hafızası ve bu vahşetin kataloğunu yaratmak için, sahip olduğumuz tüm resimleri toplamak çok önemli. Onlar da onikimayis@yandex.com 'a bu resimleri göndermenizi istiyorlar. Elinizde ne varsa, lütfen yollayın.






37 comments:

  1. samael dedi ki...

    Güzel yazı...

    Güzel yazı ve yönetimden stadta yaşananlar için tek ses çıkmaması ayrıca üzücü ve düşündürücü.

  2. cengo dedi ki...

    Gerçekten sinirden yazıyı tamamlayamadım. Kusura bakma. Akşam okumak daha iyi olacak sanırım. Bizim yönetimde yazılı açıklama yapacakmış. Aslanlarım benim bende bunu bekliyordum :)

  3. Signature dedi ki...

    Çok iyi yazı.Yazmaya da gerek yok aslında televizyondan bile belliydi polis yüzünden olduğu.Maç biter bitmez polis sahaya girince donakaldım adeta.Sonra yayıncı kuruluş bi reklam verdi,geri döndüğümüzdeyse ortalık karışmıştı.Tekrar görüntülerde Telekom tribünü önündeki bi grup polis arkasına dönüp kaçmaya başlamıştı.Orda anladım polis tahrikinin olayları bu boyuta getirdiğini,çünkü taraftar iki takımı da avuçları patlarcasına alkışlıyordu.

    Şimdi şunu sorayım:ben bilet bulabilseydim de bu maça gidebilseydim,televizyon başında bunları izleyen 50 küsür yaşındaki anam babam bi rahatsızlık yaşasaydı,tansiyonu aşırı yükselseydi vs. bunun hesabını kim verecekti?Yoksa ben terörist olduğum için beni evlatlıktan mı reddedeceklerdi?

  4. esiretti dedi ki...

    Bizim ülkede terörist olmak çok kolay, vatandaş olmak zor signature dediğin gibi eğer maça gitseydin annen baban Allah göstermesin bir rahatsızlık nefes darlığı çekselerdi terör eyleminde bulunurken öldükleri için suçlu sen ve ailen olurdu.

  5. Val Resnick dedi ki...

    Ben şehir dışından geldim, stada da gitmedim. Öyle yakınlardaki kafelerde izledim. İstanbul'u da çok bilmem. Maç bittiği anda tam stadın yanındaydım, sanırım Telekom girişi deniliyor oraya Maçkolik'in orası. Hiç bir şey yokken (en fazla 10 kişi "burası kadıköy burdan çıkış yok" diye bağırdı) polis biber gazı atmaya başladı. Bende bel fıtığı var, arkadaşım da menüsküs ameliyatı oldu. (Bu mantıkla ne işin var orda diyen adamın gözüne biber gazı sıkılsın.) Öyle ağrılarla kaçmaya başladık, sanırım Feneryolu diye bir yere geldik, yanında koy vardı, insanları kayıkla falan karşıya geçirdiler, hatta bir tane arkadaş denize düştü. Helikopter tam üstümüzde defalarca biber gazı attı. Kafe Mania diye bir yer hatırlıyorum hayal meyal, bir sürü insan oraya sığındı.

    Ama orda duran insanlar ne bağırdı ne bir şey yaptı ve sürekli gaz yediler. Otobüsüm olduğu için gitmem gerekiyordu ve geçecek yer bulmaya çalıştım. Gazlar azalınca feneryolunun başındaki köprüden geçiyordum ki, polisin "çabuk geçin o. çocukları" "defolun lan" "p.çler" gibi laflarını duydum, ki karşısındaki kitle sadece eve gitmek isteyen insanlardan oluşuyordu. Tam geçerken polislere birisi şişe attı, o da biber gazı ile karşılık verdi. Tam da yanıma düştü. Bir kaç cob da yedim ve o küfürler ile dellenip polise bir kaç tane vurdum. Sonra gelen kalabalık beni polisin elinden aldı ve kaçtık.

    Normal yaşamımda şiddet ile ilgili hiç ilişkim yok. Dün biber gazı ile bilgiler okurken, insanları öfkelendirdiğini okudum. Sanırım bundan dolayı sıkıntı çıktı. Sonra kızıltoprakta polis arabaların ters çevrildiğini görünce "helal olsun" dedim.

    Nitekim askeri vesayetin yerini, polis vesayetinin aldığını görmek için kahin olmaya gerek yok. İki dakika sosyal medyaya bakmak yetiyor ama görmek isteyen.

    Bu arada Nihat'da açıklama yapmış. Limak'ın sahibi Nihat.

    http://kralspor.ensonhaber.com/nihat-ozdemirden-olaylara-tepki-2012-05-14.html

  6. Alvaro de Campos dedi ki...

    Bu yazı gerekli bir yazı! Bir futbol maçı sonrası yaşanan arbedenin sebepleri nelerdir, bilmek lazım.. ama medyadan gerçeği öğrenmek artık neredeyse imkansız hale gelmiştir.. dezenformasyonun dozu öyle artmıştır ki, neredeyse her haber dezenformasyonun bizaat kendisi haline gelmiş durumdadır.. televizyondaki yayınlardan polisin provokasyon yaptığı falan anlaşılmıyor. hatta biber gazı efektiyle olayların seyri bulanıklaştırılmıştır. Bunun sebebi de açıktır: medya neredeyse bütünüyle hükümetin eline geçmiş durumda. Bizim halkımız da bir güzel uyuyor!

  7. 1907hammer dedi ki...

    Nihat Özdemir istifa etmeli,ettirilmeli,yeni yönetimde yer almamalı.3 Temmuz'dan beri her açıklaması ile adeta karşımızdaki gücün içimizdeki sesi oldu!!!! Kadıköy'de istenmeyen olaylar tasvip etmiyorum,ne demek?Ya çık iki laf et,taraftarımız yapılanları haketmedi de... A.Albayrak tarzı yalaka,seviyesiz yönetici istemiyorum....

  8. altay dedi ki...

    Video nun sonunda ki goruntulerde polis silah cektigi adamin elinde bicak var polise bicak cekiyor,,kafasi tekmelene adam da daha oncesinde guvenlik gorevlisine arkadan ucak tekme atiyor,,butun olalylarin suclusu polis yaptiniz,,Fb taraftarinin hic mi sucu yok!!!!

  9. Ertuğ Kaya dedi ki...

    Topu topu bir tane hayatımız var. O da böyle kavga dövüş, tatsız tuzsuz geçecek herhalde.

    Halkı korumak görevini çoktan terk etmiş rejimin polislerinden bahsetmişken, bir görevini unutmuşsunuz. Onu da şuradan okuyabilirsiniz:

    http://balyozdavasivegercekler.com/2011/07/20/sahte-delil-cetesi-isimleri-karistirip-yanlis-eve-dijital-delil-yerlestirilince/

  10. SNR1907 dedi ki...

    Ben Fenerbahceyim diyen, Fenerbahçenin bir parçası olan herkes artık tepkisini ortaya koymalı.
    Bu olanların tek sorumlusu akp iktidaridir.
    Sandıkta karşılığını almalıdır ve alacaktır

  11. cengo dedi ki...

    Mehmet Demirkol: Kendi takımımızı alkışlayamıyoruz rakibi nasıl alkışlayalım..Herkes kötü niyetli!

    Bu adam Türkiyenin en iyi spor yazarlarından birisi ya vay halimize..

  12. tofi dedi ki...

    herseyi super özetlemişsin, ben de anlamadım orta sahaya koşan bir sürü cinconlu ve onları çembere alan çevik kuvvet...biz herzamanki gibi içimizden küfredip sahayı terkedecektik, ama her şey planlı...2 sene evvel bir salağın anonsundan sahaya girdik, yoksa kimse o stadı yakmazdı, şimdi de super planladılar ve istedikleri oldu, maksat seney ilk 4-5 maç seyircisiz oynayalım ve havaya girmeyelim, 6s çok önceden puan farkını açsın...bu maçı yönetenlere de yazıklar olsun, dia nın faulünü sıkıysa chelsea-barça macında calsaydi sıkar tabii ki...gerçi ordakiler, hakan balta gibi düşmek için ellerinden geleni yaparlarmıydı o da soru işareti..hala kendime gelemedim, olaylar da üzücü, sonra opette olanlara da iyi olmuş demekten başkası olamaz, oldum olası polisi sevmedim, her zaman kötü bir olayda vardırlar zaten

  13. Adsız dedi ki...

    3 temmuzla başlayan kuşatmada, tam olarak istediklerine ulaşamayanlar, 12 mayısta dört koldan provakasyonla saldırıya geçtilerrrr... 3 temmuzda başlatılan tezgah tutmayınca, şapır şupur operasyon düküldükçe kuduranlar, provakasyonla, oltaya yem takarak taraftarın çıkattığı bu olaylarla, cahil ve biat etmiş halka işte bakın, fenerbahçe budur demek ve yitirdikleri kamuoyu desteğini ve diğer davalara karşıda oluşan kuşku havasını dağtmak için resmen bu olayları çıkartmak için ellerinden geleni yaptılar...

    ben istanbulda falan yaşamıyorum... tamda iktitadara gözü kapalı olanların çokça yaşadığı bir yerde yaşıyorum... bu iktidara iki kere de oy verme gaflet ve delaletinde bulundum... bugüne kadar ergenokon ve balyoz gibi davalarında türkiyenin normalleşmesi olduğu düşüncesini taşıyordum... takiiii 3 temmuza kadar... fanatikliğin verdiği bir duyguyla değildir fikirlerimin değişmesi...

    geçenlerde bir gazetede köşe yazısında yazar diyorki... nerede bir hukuksuzluk ve adaletsizlik varsa işi usulden hallederler diyor...

    esastan yani davanın içeriğinden netice alamayabileceğini düşünenler, masumiyet karinesini çiğnerler diyor... adil yargılanma hakkına tecavüz ederler diyor... bizzat belge olduğu şüpheli, yalan yanlış şeyler medyaya servis edilir diyor... bu davalarda binlerce hukuksuzluk yapanların, türkiyeyi adil ve insan hak ve hürriyetlerinin korunduğu ve önceliklendirdiği bir yere taşıması iddiası gülüncünde öteside kocaman bir absürtlüktür...

  14. 1907hammer dedi ki...

    Tepkinin en büyüğünü,Çağlayan'da vermeliyiz..Artık 3-5binler değil,en az 50bin kişilik bir orduyla tepkimizi koymak lazımdır.

  15. rene gallimard dedi ki...

    bu yorumu buraya koymamazlık etmeyin..

    yıllar geçiyor, hep aynı hissin peşinde koşuyorlar..

    bu his rejimin tıkandığı her an bir başka fikrin boşluğu doldurması gibi yalan ve hafif..

    15 sene oldu sanırım, daha öncesi de var ama asıl bir 15 sene oldu.. cemaat, yeni türkiye, milli selametin artıkları falan derken (bunda eski bir sürü hükümetinde payı var) durum bu noktaya geldi..

    çeşitli yöntemler, fikirler, hiçbirinin tam olarak sağlamasını yapmak mümkün diil.. 93 senesinde çekilen ayar şimdi daha geniş zeminde yavaş adımlarla çekiliyor..

    ben (kasten bencil bir fikir olduğunu vurgulamak lazım) bu yapılanların intikamını istiyorum..

    türkiye'nin daha yaşanır bir yer olması, "-ama abi şiddet şiddeti getirir, sonra nolucak?" gibi soruları artık umursamıyorum..

    ben yaşayamıyorsam (burda ben fenerbahçe olabilir, yazarlar olabilir, heykeline tükürülen heykeltraş olabilir, tiyatrosu kapanan oyuncu olabilir, sokakta öpüşen iki sevgili olabilir, eşcinsel olabilir, engelli yada sosyalist olabilir vs) siz de yaşayamıcaksınız..

    elimize geçen her fırsatta ve bu fırsatları yaratarak sizden bunun intikamını alıcak bu insanlar, görüceksiniz..

    aklımıza kan bulaştırdınız.. elimizde ölüceksiniz..

  16. BOSS dedi ki...

    F.Gülen'in son videosundan bir alıntıyı aktarmak istiyorum.
    "İnsanlığın her şeyden ziyade bugün, şefkate ihtiyacı vardır" diyor.

    Yetiştirdiği polislerin, şefkatten zerre nasip almadıkları açık seçik görülüyor. Ya da söz konusu Fenerbahçe taraftarı olunca şefkati unutuyorlar.

    2. seçenek daha makul görünüyor. Zira, eylemden sonra evlerine çekilen polislerin, işledikleri zulümden ne denli zevk aldıkları sosyal medya da paylaştıkları mesajlardan rahatlıkla anlaşılıyor.

    Kimse, marjinal bir grubun provokasyonudur diye yutturmaya çalışmasın. Fenerbahçe'ye karşı açılmış kirli bir cephenin varlığı, artık gizlenebilecek boyutları aştı.

    Peki neden?
    Neden, Fenerbahçe'den nefret ediyor cemaat?

    Belki de, Gülen'in GS taraftarı olmasından kaynaklanıyor.
    Uzun yıllardan beri Fenerbahçe'nin başarılarından sıkılan hocalarına bir hediye verilmek istenmiş olabilir.

    Eğer böyleyse;
    Hocalarına da hiç saygı duymuyorlar demektir.

    Kim sevdiğine, çocukların akıttığı gözyaşlarına ve kanlarına mal olmuş, kirli ve onursuz bir hediyeyi lâyık görebilir ki?

  17. Erkan DERYA dedi ki...

    baş parmağım çok kaşındı acaba akp den mi kaynaklanıyor acaba...

  18. mertaktalay dedi ki...

    Turkiye'de polis, hicbir toplumsal olayda mudahaleyi nasil yapacagi konusunda en ufak bir egitimden gecmedigi, gecse de bu egitimler gostermelik oldugu, ve daha da gereksiz sertlik yapan ve halki galeyana getirici hareketlerde bulunan memurlara da hicbir cezai islem yapilmadigindan, tum bunlarin ustune ayrica yukarida gayet acikca ifade edilen bir suru sosyolojik sebepten oturu bu tarz olaylari hep yasiyoruz, yasamaya da devam edecegiz. Gosteri yapan ogrenci grubunun icindeki hamile kiza tekme atan polisle dun coluk cocugun ustune biber gazi sikmaktan imtina etmeyen polisler ayni tornanin urunu malesef. Bu sebeple bir Besiktas taraftari olarak oradaki masum tum taraftarlarin acisini paylasiyor, kendilerine nacizane bir Besiktas taraftari olarak gecmis olsun dileklerimi sunuyorum. Buraya kadar ayni uzuntuleri paylasiyoruz.

    Burdan sonrasinda malesef isin icine taraftarlik refleksi giriyor ve rasyonalite ortadan kayboluyor. Tipki sike davasinin genelinde oldugu gibi, Hrant Dink suikastinde oldugu gibi. Kisaca anlatayim, belki taraflar neden bu konuda birbirlerine bu kadar acimasizlar bir ipucu olur.

    'Polis kasitli sekilde bir operasyonun parcasi olarak Fenerbahce taraftarinin ustune yurudu' demek ve buna inanmak mumkun. Bursa taraftarlari da muhtemelen su meshur 4-5 mac ceza aldiklari olaylar icin benzer seyler soyleyecektir. Oysa bunlarin bir takim taraftarina yonelik kasitli bir operasyon oldugunu iddia etmek icin, bazi kucuk testler yapmak ve daha dogru degerlendirmelerde bulunmak mumkun. Futbol sahalarinda boylesi mudahaleler ilk midir? Ya da yakin zamanda yine ayni taraftar grubu benzer tepkiler verdiginde benzer sekilde karsiligini bulmus mudur? Dogru bir degerlendirmeyle bunlara verilecek cevap elbette 'hayir' olacaktir. Elbet herkes kendi acisini bilecek, zaten butun sorun karsilikli empati olusturamamakta ama hele bir Besiktas taraftari olarak beni, orantisiz polis mudahalesinin Fenerbahce taraftarina yonelik bir 'ayricalik' olduguna inandirmaniz biraz zor. Inandirmak zorunda misiniz ayri bir soru ve umarim cevabi Evet'tir. Aksi halde bu ve buna benzer platformlar, taraftarlarin kendi icinde birbirlerine blowjob yaptiklari aglar olmaktan oteye gidemez. Dedigim gibi, hem Inonu stadinda hem de seyahatte gittigim Eskisehir, Ankara, Izmir statlarinda hem icinde kaldigim hem de disardan izledigim oyle polis mudahaleleri var ki, anlatmaya ne vakit ne de buradaki kisitli imkanlar yeter.

    (yer kalmadigi icin devami 2. partide)

  19. mertaktalay dedi ki...

    (devami)

    Ozetle, israrla yapilmaya calistigi gibi 'ya Fener taraftarinin yanindasin ya da biber gazci polislerin' ayriminin ortasinda bir yerden el salliyorum size, ve diyorum ki 'Polis senelerdir boyle, ama bu bunun Fenerbahce operasyonu oldugunu degil, Turk polisinin ne insan haklari, ne hukuk kurallari ve insani degerlerden nasibini almamis oldugunu gosterir. Bunu soylerken de elinden cocugunu tutup maca goturen ve yedigi biber gazinin sonrasinda cocugunun hayatini kurtarmaya dusmus cubuklu formali taraftarlarin butun acisini icimde hissedebiliyorum cok sukur.

    Malesef Fenerbahce taraftari butun sike operasyonunun basindan beri ayni girdabin icinde. OZel yetkili mahkemeler, Kutahyali, Baransu gibi onune konan mama kadarlik gazeteciler, ve Turkiye'yi sike ile tanistiran diger sari renkli kulubun yoneticilerinin ve taraftarlarinin piskin aciklamalari ister istemez butun pislikleri hem her Fenerbahceli'nin vicdaninda hem de toplum onunde halinin altina supurmeye yetmis gorunuyor.

    Meseleyi 'bir tek biz mi yaptik' ekseninde tartisanlarla zaten ayni masada karsilikli oturmamiz mumkun degil. Ama 'kanit nerde' diye soranlarla veya 'bu bir cemaat operasyonu, ve Cumhuriyetin de son kalesi Fenerbahce' diye dusunenlerle tartisacak seylerimiz olabilir.

    Bakin arkadaslar, sonda soylemem gerekeni basta soyleyeyim, ne Fethullah Gulen cemaatinden benim ettigim kadar nefret eden bir uyeniz vardir, ne de Baransu, Kutahyali gibi adamlari benim kadar az sevebilirsiniz. Butun bunlari bir cebime koyunca, diger cebimde sunlar kaliyor

    (devami 3. partide)

  20. mertaktalay dedi ki...

    (devami)

    Fenerbahce camiasi, gerek Ali Sen, gerek Aziz Yildirim gibi bircok baskani ve yoneticisi ile hep gucu, gucun ve networkun iktidarini, kilifina uydurma zihniyetini, medyayi istedigi gibi yonlendirerek haksizliklarin ustunu ortmeyi temsil etti senelerce. O zaman baska hicbir takimin feryadini kimse duymadi. 'Baskan bize Arda'yi al' naralariyla, ince bir gulumsemeyle birlikte 'canim o lafi tesisler icin soyledi'lerle gecen senelerde de adaletsizlik vardi. O yuzden simdi ortaya cikan adaletsiz durum sanki yeniymis gibi davranmak, malesef uzerine olmayan bir elbiseyi giymeye zorlamak gibi. Ustelik bu zihniyetin getirdigi basarinin hicbir sekilde zorlanmamasi, diger camialara da sicrayip, onlarin basinda da mini mini Aziz Yildirim taklitleri dogurdu. Bir aydir tahammul edemediginiz ama bizim 8 senedir gondermek icin akla karayi sectigimiz, Turk futbolunun yuz karasi Yildirim Demiroren ornegi gibi mesela.

    Dolayisiyla sizinle ayrildigimiz ikinci nokta da su; evet ne ozel yetkili mahkemeler, ne ozel yetkili savcilar istiyoruz, ne Aziz Yildirim ve baskalarinin aylarca hapislerde insan haklarina aykiri sekilde kalmalarini. Ama en az bu kadar istemedigimiz bir sey daha var, o da hem federasyon hem de karar mercilerinin ellerine yuzlerine bulastirdiklari bu surecin sonunda Aziz Yildirim, Sekip Mosturoglu, Bulent Uygun, Mecnun Odyakmaz, Cemil Turan gibi adamlarin yaptiklarinin yanlarina kar kalmasi. Varsa bir yolu bu saatten sonra, eger Besiktas camiasindan da bu islere bulasmis birileri varsa yargilansin, gerekirse de kume dusursunler, eger uzulursem namerdim. Kongre uyesiyim, bu rezillerin secilmesine engel olamamanin utanci hepsinden buyuk aci olur benim icin.

    Ben Eskisehir macini seyrettim. Bulent Uygun'u o macta gordum. Emenike'nin Fener macinda oynamamasi sirasinda gazetelere siparisle 'Emenike GS'de diye haber yaptirildigini, sonrasinda dogacak tepkilere bakarak Fener istedigini aldiktan sonra Trabzon macinda da oynatilmamasini gordum. Ibrahim Akin'in soylediklerini, sonra inkar ettiklerini ve yeniden soylediklerini dinledim.

    Eger Fenerbahce taraftarinin tepkisi bu kuklalarin iplerini elinde tutan Futbolumuzun yuz karasi adamlarin saliverilmesine ve Turk gazeteciliginin yuz aki isimler olan Ahmet Sik, Nedim Sener'lerle bir olmasina sebep olacaksa, kusura bakmayin ben bu isin icinde yokum. Eger taraftarin istedigi sadece 'adil yargilanmak' sa ve olan biten herseyi 'Fenerbahce'ye karsi bir operasyon olarak gormemekse, verin elime bir bayrak ben de sizinle yuruyeyim.

    Yoksa 'Fenerbahce'ye verilen cezayi adil bulmuyorum' dedikten 16 saat sonra acil Tahkim toplantisiyla saha kapatma cezasi kaldirilan, en buyuk sponsoru Ulker olan, taraftarin aynasi olan tribunlerde daha once Basbakan'a methiyeler duzulen takimin, bu destege ve daha nicelerine cok seyler borclu oldugu Basbakan'in karsisinda simdi Cumhuriyet cephesini almasi, senelerce adeta FBTV gibi yayin yapan LigTV'ye bugun sirtini donmesi gozumde sadece tribunlere oynamak ve kurnazlik olmaktan oteye gitmez.

    Selamlar
    Mert

  21. shadowgames dedi ki...

    Dün akşam Nihat Özdemir Kanal D haber de biranda ve gs başkanına karşı çok iyi konuştu helal olsun tavrını gösterdi. bu şekilde dik durmalarını ve fenerbahçenin haklarından ödün vermemelerini istiyoruz.

  22. methaldar dedi ki...

    Yönetimin söylemlerindeki hedefi Galatasaray değil, emniyet güçleri olmalıdır. Üstelik gaza maruz kalan Metin Lokumcu'nun hazin sonunu paylaşmamak adına can havliyle sahaya giren taraftarlarının hakkını gerek medyada gerek de mahkemelerde savunmalıdır. Son bir hamle olarak da hakkını yedirmemek adına taraftarlardaki hafızayı canlı tutmak ve kamuoyunu medyadaki bilgi kirliliğininden arındırmak için Şükrü Saracoğlu Stadı'nda 12 Mayıs'ı açıkça anlatan bir bölüm tasarlanabilir.

  23. aethewulf dedi ki...

    mert

    1) Trabzonspor - Fenerbahçe maçından sonra Trabzonspor şehrinde saatler süren bir biber gazı şenliği oldu mu? Avni Aker'e herhangi bir şekilde biber gazı atıldı mı? Herhangi bir tribüne polis müdahale etti mi? Herhangi bir tribününe demir çubuk sokarken görüntüsü var mı?

    2) Rize maçında, Rizespor taraftarı sahaya girdi, herhangi bir şekilde biber gazı atıldı mı?

    3) Beşiktaş - Galatasaray maçında, Beşiktaş taraftarı sahaya girdi, sahada bir beşiktaş taraftarına polis tarafından müdahale edildi mi? yere yatırılan taraftar bütün stadın gözü önünde 3 dakika dövüldü mü? Baygın herhangi bir taraftar var mı?

    4) En çok siz mehmet baransu'dan nefret ediyorsunuz, cemaate en düşman sizsiniz, siz süpersiniz, biz değiliz. Siz süper tutarlısınız, Beşiktaş, Beşiktaşlılar düz bir hat gibi. Hayranız. Ağzınızı açın abi? Niye bir tek biz konuşuyoruz? Neden bu adamların karşısında bir tek bizim sesimiz çıkıyor? Holier than thou diye diye önümüzde duruyorsunuz ama işe geldi mi hiçbir yerde yoksunuz? Sokakta yoksunuz, caddede yoksunuz maşallah sizden onurlusu da yok. Buyrun kardeşim? Aklanın da gelin diyip durmasaydınız, nefret ettiğiniz adamlar size hakaretler ederken sokaklara çıksaydınız? Hala geç değil, hala buyrun polis şiddetine, öymlere, efendim medya oparasyonlarına gelin birlikte karşı çıkalım? Onda da yoksunuz.

    Kardeşim bugün hiçbir fenerbahçe taraftarının söylemini oluşturmayan bir organizasyonun fi tarihinde açtığı pankarttan bahsediyorsunuz, o taraftar grubunun kulübü temsil kabiliyeti de yok, ama "geçmiş olsun başbakanım" pankartı ile sahaya çıkan futbolcuların, ellerine o pankartı veren yöneticilerin var. ne yaptınız? bir başka başkan 25 milyon gs taraftarının 20 milyonu akp'ye oy verdi diyor, bu sene kongreyi gs sahasında yapacak malum parti, ses yok. Bizim 8 tribün grubundan bir tanesinin lideri BJK veya GS başkanına mı denk?

    Her şeyde Fenerbahçeyi suçlamaktan vazgeçin artık. Fenerbahçe de yeteri kadar şu değil, bu değil, ulan siz ne yapıyorsunuz? Fenerbahçe taraftarı çağlayanda, sahada, stadda her yerde bu admalarla mücadele ediyor, manşetlerle kavga ede ede yürüyor, siz ne yapıyorsunuz?

    Buyrun daha iyisini yapın. Ama artık şu kaynana modundan çıkın. Kimse elinizi tutmuyor.

  24. Johnny Thunder dedi ki...

    Hiçbir zaman tiksinmedim şu "ama" bağlacından, 3 Temmuz süreci başladığında tiksindiğim kadar.

    Dün akşam Tarafsız Bölge programında Galatasaraylı bir konuk başlıyor Aziz Yıldırım'ın başarılarını övmeye. Diyor ki "Aziz Yıldırım yaptıkları bakımından şu ana kadar Fenerbahçe tarihinin en başarılı yöneticisidir". Malum olanı aktardıktan sonra kendisinin tesisleşmeye ve amatör şubelere verdiği önemi de övüyor, bizler ise gelecek "ama"yı bekliyoruz. Sonra diyor ki "Ama.. şöyle şöyle kötü yönleri de var". Eh.

    Burayı açıyoruz adam akıllı iki yazı okuyalım diye. Sağolsun rakip taraftarlar da sağduyulu bir şekilde olayları yorumlamaya kalkıyorlar. Polisin sadece o gün stadyumda kendini belli ettiği biçimde değil, neredeyse bütün toplumsal olaylarda yarattığı müdahaleden şikayetçi oluyorlar. Sağolsunlar. "Ama.." Ama "ama"sı var işte!

    Neden sürekli bir "ama" var? Bizlerle bir konuda aynı fikri paylaşıyor olmak o kadar mı kötü bir şey de illa ki bir "ama" penceresine ihtiyaç duyuyorsunuz? Dürüst olun yahu, diyin ki "polis Fenerbahçe taraftarını copladıkça içimin yağları eridi, mest oldum ekran karşısında" diyin; nerede durduğunuzu bilelim. "Ama" diye hem empati yapıyor hem de ince ince giydiriyor moduna girmeyin hiç.

    Polisin gösterdiği şiddet yüzünden bir gösterici bebeğini düşürmüştür. "Ama o da polisi tahrik etmiştir!"

    Hrant Dink devlet destekli faşist yapılar sonucu öldürülmüştür. "Ama o da Türklüğe hakaret etmiştir".

    Yılmaz Özdil olsa şöyle buyururdu: "ama ama diyerek toplumsal olaylara âmâ kalıyorsunuz".

    Ve ben eminim bu sezon başımıza gelen olayların sizlerin başına gelmesini çok isterdiniz. Çünkü Fenerbahçe'nin haklı olmasına dayanamıyorsunuz. Kendiniz tribünde biber gazı yiyerek ne kadar "anti-establishment" olduğunuzu gösteriyorsunuz ama aynısını Fenerbahçe taraftarının misli ile yapmasına katlanamıyorsunuz. "Nasıl ya, hani marjinal bizdik?" diye iç geçiriyorsunuz. O "ama"ların sebebi bunlar.Oysa biz diyoruz ki, hakkın ve adaletin ezilmeye başladığı yerlerde renkleri bir kenara bırakalım artık, tıpkı 1 Mayıs alanlarında olduğu gibi.

    Olayı hala daha Emenike, Bülent Uygun ekseninde algılamaya çalışmanız da takdire şayan. Bugün 48 Fenerbahçeli Cumartesi akşamı çıkan olaylar yüzünden mahkemeye sevkedildi. Böyle bir ülkede mi yaşamak istiyorsunuz siz? Eğer cevabınız hayır ise, bizim yanımızda olun. Bize akıl vermeye çalışmakla sırf gözü kör bir fanatiklik yapmaktasınız çünkü.

    Şike hakkında bu kadar kesin konuşup da hala daha bir kişinin bile bu yönde ifade vermek için gönüllü olmaması ne acaip bir şey. Bildiğiniz bir şey varsa bunu bu platformlarda bize söyleyerek bir yere varamazsınız; buyrun mahkemelerde ve medyada sizin gibileri dinlemeye hevesli binlerce kişi vardır şu an. Yeni bir Cihan Oskay olma şansını tepmeyin derim.

    Gene kopuk kopuk yazmak zorunda kaldım ama inanın bıçak kemiğe dayandı. Biraz önce Mehmet Ali Birand'ın yönettiği haberlerde atılan meşaleler sanki gerçekten bir yaralıyıcı aletmiş gibi sunuluyor. Tutuklanan taraftarlardan birinin annesi "oğlumun suçunu bileyim" diye ağlıyor; siz hala daha "Fener şike yaptı ama" derdindesiniz. Lütfen bildiğiniz bir şey varsa, çok samimiyim, paylaşın; yoksa kuru gürültü etmeyin burada.

    Ya da en azından bana Trabzonda atılan çakı, Telekom'da atılan rakı şişesine medyanın yaklaşımı nasıl olmuştu onlardan bahsedin. Veya Zokora'nın attığı tekmeye göz göre göre sarı kart verilmesindeki Fenerbahçe'nin rolünü.

  25. mertaktalay dedi ki...

    Sevgili Athewulf (isim olmadan hitap biraz zor, kusura bakma)

    Ben Trabzonspor taraftari degilim, dolayisiyla her macini izlemem, haliyle de su tarihte bu olmustu diyecek bir hafizaya sahip degilim ancak su lanet olasi biber gazi modasi baslamadan once (biliyorsun son 7-8 senenin aliskanligi, ondan once fazla gormezdik) bizim 5-0'lik, 7-1 lik maclardan sonra ustelik sahaya giren de yokken polislerin o tribunlere nasil saldirdigini, kapali tribunde eski usul tahta jopla kafatasi kemigi kirilan 16 yasindaki (saniyorum ismi 'Alper'di delikanliyi), Samsun tribunlerinde cikan olaylari, Denizlispor tribunlerine (ki tel orguyu ilk kaldiran kuluplerden biridir) yer misin yemez misin diye girisen polis mudahalelerini hatirlayacak kadar hafizam taze. Ben yukaridakileri yazarken coluk cocuguyla mac seyretmeye gidip polisimizin sacmaliklariyla ne oldugunu sasiran taraftarlarin yasadiklari sikintiyi azimsamak icin yazmadim, zaten yazilanlar yeterince acik, takim gozlugu takmadan okuyunca ne soyledigim anlasiliyor. Turk polisinin olaylara mudahale tarzi bu diyorum. Hakli da bulmuyorum. Tek soylemeye calistigim su, ya bizim 2003'ten sonra yaptigimiz gibi bu paranoyanin icinde kaybolup sonraki yillarinizi da heba edeceksiniz ve herseyi sadece size karsi gelistirilen bir kumpas gibi algilayacaksiniz, ya da olaylari rasyonel sekilde yorumlayacaksiniz. Bunlari soylerken farkinda misin 'olaylari Fenerbahce taraftari baslatti, sonra polis mudahale etti' falan gibi en kolayina kacan yorumlar yapmiyorum. 'Besiktas taraftarlari metrobusun camlarini kirdiginda iki sayfa aciklama yapan ve taraftari barbarlikla, vahsilikle suclayan Kadir Topbas bunca olaydan sonra neden aciklama yapmiyor, oglu yonetim kurulunda oldugu icin mi?' diye sormuyorum. Ister inan ister inanma, tum samimiyetimle 'gecmis olsun' diyerek soyluyorum. Artik nasil anlayacaginiz size kalmis.

    Siz bu gune kadar ne yaptiniz meselesine gelince, sunu soyleyebilirim, 2 Temmuz'da Cumhuriyet'i, Ataturk devrimlerini ne kadar savunuyorsak, 3 Temmuz ve sonrasinda da o kadar savunduk. Cumhuriyet mitinglerinde vardik, hem de orgutlu taraftar organizasyonlari olarak. Murat Aksu Besiktas baskanligina adayligini koydugunda, Yildirim Demiroren gibi bir utanc abidesine neden kaybetti bilir misin? Kongre oncesinde yapilan 'kulubu cemaate mi teslim edelim' toplantilari sayesinde. Denize dusen yilana sarildi yani. Peki siz 3 Temmuz'dan once ne yaptiniz da bir anda Fenerbahce cumhuriyetin kalesi oldu? 'Fenerbahce tribunlerini temsil etmeyen' kalabaliklarin actigi pankartlarla nasil bir mucadeleniz oldu? Basbakan karariyla cezalariniz iptal edilirken? Aziz Yildirim ve Alex Tayyip Erdogan'la Fenerbahce formasiyla fotograflar cektirirken Cumhuriyet emin ellerdeydi de 3 Temmuz'dan sonra mi tehlikeye girdi? Eger hakikaten dusuncen buysa, daha uzatmayacagim.

    Yildirim Demiroren zararlisinin yaptigi seyleri ornek gostererek bu soylediklerime karsi arguman gelistirebilirsin. Ben sana diyorum ki senin bildiklerinden belki de uc kat fazla rezilligini biliyorum kendisinin. Daha once baska bir sayfanizda yazdim, istifa etsin yakamizdan dussun diye web siteleri kurduk, yuruyusler yaptik, genel kurulda ibra etmedik, daha ne yapsaydik yoluna cikip dovse miydik?

    Peki siz, su size dogru akarken, Aziz Yildirim, Sekip Mosturoglu gibi adamlar icin ne yaptiniz?

    'Baskan bize Arda'yi al, ekike ekike'den baska?

    Dusuncelerim acik. Masumane taraftar sevgisiyle takimina yapilan haksizliklara karsi mucadele eden her taraftara saygi duyarim. Daha once de yazdigim gibi bu sike surecinde temel insan haklarina aykiri hicbir uygulamayi da kabul etmiyorum, icimden 'oh olsun' diye bir duygu gecmiyor. Ancak ne Fenerbahce taraftarinin olan biteni bir Cumhuriyet-Cemaat cekismesine dayandirmasini, ne de 3 Temmuz'a kadar Turk futbolunun irzina gecen adamlarin (hangi takimi tutarsa tutsunlar) bir anda kahraman ilan edilmelerini istemiyorum.

    Bu kadar acik ve net.

    Bu defa anlasilabilmeyi umarak,
    Selamlar

  26. katunor dedi ki...

    bu yazılanlara inanan çok fanatik bulabilirsiniz. ama sitem ayrı siyaset ayrı türk polisi ruslardan yunanlıkardan mı oluşuyor yazık size nedim şener le ne alaka bu kadar olur?

  27. gurselerkilinc dedi ki...

    Ligden çekilmek tartışılmalıdır. Bir alt lige inebilmek, bu arada kendi yayın haklarımızı kendimiz kullanacaksak, bence tartışamaya bile gerek yok!
    *
    Asıl şikecilerin kim olduğu bilinse de, ömrümüz akıl dışı bir tutumla bunu utanmadan, pis sırıtışlarla, inatla inkar eden vicdansız, bencil, tuhaf insanları ikna çabasıyla, dönüp dolaşıp aynı cümleleri söylemekle mi geçecek!
    Ligden çekilelim!
    Bu denli aşağılama, dışlama, hakaret, teröre bir yanıt bulmalıyız! Yerini bulan bir ok’u fırlatmalıyız… Kolları, bacakları zincirlenmiş Fenerbahçe’nin ciğerini didikleyen leş kargalarına; ne insan ne de spor ahlakı taşımayan kimi kulüp başkanlarına, kimi spor medya tetikçilerine, zavallı, cahil kimi kulüp taraftarlarına; ruhsuz, işgalden başka bir şeyi hayatına koymamış kimi politikacıların artık ciğerimizi didikleyemeyeceği; orada öylece “aç” kalacakları bir yere gidelim!
    Bir alt lige çekilelim! Çok daha büyük bir sıçrama için bir adım geriye atalım!
    *
    Ligden çekilip, havuzdan çıkalım. Kendi adıma söylüyorum, takımımın tüm maçlarını aynı keyifle seyrederim!
    *
    Yasal durumu bilmiyorum. Ligden çekildiğimizde ortak yayın havuzundan çıkmış olduğumuzda, kendi saha maçlarımızın yayın hakları, örneğin FB TV ye ait olur mu? Olur diyelim…
    FB TV, örneğin 2 veya 3 yıl (bir paket olarak) Fenerbahçe’nin tüm iç saha maçlarını yıllık 100 Dolar (ayda 8-9 dolar!) üzerinden pazarlasa… Tahminim 1 milyon abone sağlanabilir. Öyle ki, maddi koşulları iyi olanlar, olmayan FB lilerin parasını da ödeyebilir. Bu yıllık TV geliri 100 milyon dolar eder! Reklamlar da tüm masrafları karşılar; belki daha da fazlası olur! Ve sponsorlar…
    Bank Asya'da bir yıl oynayalım… (Bu arada Şampiyonlar ligi veya UEFA kupasında da oynarız, sanırım…) GS, Trabzon, Bursa vd. Fenerbahçesiz olsunlar! Bunu istemiyorlar mı? Bu düşmanlık, acımasızlık, yerde yatan FB’ye, Colman tekmelerinin açıklaması ne? Son iki hakem, TFF’nun kıvırtmaları… Anlamı ne?
    Ligden çekilelim! Havuzdan çıkalım! Boyun eğmeyelim! 3 Temmuzdan bu yana Futbolda olup biten yanlışların bedelini hep bize ödettiler… Onlara da ödetelim!
    Bir alt lige düşürelim kendimizi…
    Osman Gürsel

  28. Efe dedi ki...

    Süper bir yazi olmus yine tebrikler...
    Dedemden bana,benden cocuguma miras bu sevda...
    Yaptiginiz gurur savasi icin tesekkürler,alinlarinizdan öpüyorum Fenerbahcem..
    Fenerbahceli olmaktan şeref duyuyorum...

  29. Adsız dedi ki...

    ESAD ' in askerlerini agzina dolayan TAYYIP, kendi polisinin neler yaptigini iyi seyret.

    Polis resmen KATLIAM yapmak icin stada gelmis. Yaziklar olsun. Bu ulkede TARAFTAR KATLIAMI yapan polise ve onun sahibi olan AKP' ye.

  30. Adsız dedi ki...

    Suriye' de ESADA halkini katlediyor diyen TAYYIP, seyret ve POLISIN TEERORUNU gör.

    Vali ve emniyet mudurunun halki kiskirtmak, ayrim yapmak ve teror orgutu kurmaktan yargilanmasi gerek.

    Eger YENI TURKIYE denen bir sey varsa bu 2 ismin derhal yargilanmasi lazim.

  31. aethewulf dedi ki...

    Mert,

    sen veya herhangi biri fenerbahçe taraftarının veya fenerbahçe'nin kaynanası değil. bize söylenerek daha iyi bir hayat kuramazsınız. fenerbahçe'nin eksikliklerini, yetersizliklerini söylemeniz de bizi mükemmelleştirme amacınızdan değil, bu üstten bakan, bütün iyi yönleri dışlayan, her zaman fenerbahçe'nin ahlaken diğerlerinden aşağıda olduğunu imleyen, fenerbahçe 10 ay bu mücadeleyi verse de "aslında" başka bir şey olduğunu, fenerbahçeliler dayak yese de "aslında" bunda bile bir ayrımcılığa uğradıklarını örneğin topbaş'ın metrobüs için konuşurken polis arabaları için konuşmadığını ifade eden, yani "yahudiler iyi bir şey yapamaz, yaptıysa da bu esasında iyi değildir"e denk düşen bir fanatik bakış açısından kaynaklanıyor.

    ama bu size bir fayda sağlamayacak? bundan seneler evvel bir taraftar grubunun açtığı pankarta bakıp, aziz yıldırım'dan en küçük taraftar grubuna kadar insanların bugünkü söylemini yok saymanız, açılan pankartları, yapılan tezahüratları, cop yiyen, biber gazı bulutlarından geçen insanları görmemeniz de size bir fayda sağlamayacak.

    geçmiş olsun demeye geldiğin zaman bile "bizim acılarımız var ya piyuuv sizin ki onların yanında ne ki?" diyen adam hallariniz de size bir fayda sağlamayacak.

    en iyi, en süper, her bokun en doğrusunu yapan, her zaman en mazlum, en haklı, en onurlu, en süpersonik sizseniz, buyrun ulan işte yollar açık, sokaklar açık?

    öymlere karşı mısınız? buyrun birlikte yürüyelim. polis şiddetine karşı mısınız? bir dakika durmayın yanınızdayız. bağımsızlığı gitmiş, kuşa dönmüş medyaya, basın özgürlüğünün yok edilmesine, hükümetin sporun içerisinde her türlü müdahaleyi yapmasına, normal insanlara biber gazı atılmasına, şiddete maruz kalanlara terörist muamelesi yapılmasına karşı mısınız? en doğru, en süpersonik sizsiniz ya her bokta, buyrun öne düşün de bir görelim ensenizi biz de arkanızda olmaktan hoşnut olalım.

    ama buraya gelip, fenerbahçe taraftarı çok rererö çünkü şekip, aziz geyiği yapmayın artık. ayıptır. şekip mosturoğlu ile aziz yıldırım, bir çok kulübün bütün tarihi boyunca göstermediği direnişi 10 ayda gösterdi. el oğlu başbakan stattan küs ayrıldı diye derbeder olurken, bu adamlar 10 aydır kavga ediyor. utanmanız olsun.

  32. mertaktalay dedi ki...

    Cocuk okula baslamis. Ogretmeni o gun Dunyanin Gunes etrafinda dondugunu, Ay'in Dunyanin uydusu oldugunu anlatmis. Cocuk cok buyuk bir heyecanla eve gelip, annesiyle babasina o gun okulda ogretilenleri anlatmaya baslamis. Kendisi bunlari yeni ogrendigi icin ona olagan disi gelen bu gercekler, elbette bunlari halihazirda bilen anne-babada istedigi etkiyi yaratmadigi icin cok uzulmus.

    Ornekteki 'anne/baba/cocuk' kiyaslamalarini hikayenin gelisi oyle oldugu icin kullandim, kimseyi alcaltmaya yonelik bir cabam yok ama, yaziyi okuyunca biraz da aklima bu hikaye geldi.

    Demek Turkiye'de polisler stadyumlarda vatandaslarin can guvenligini saglamaktan habersiz.

    Demek 'Medya' gucu olanin, networku kuvvetli olanin emrine amade, seref, haysiyet, durustluk gibi kavramlardan uzak.

    Demek sportif basari, saha disi organizasyonlarla birinden alinip baska birine verilebiliyor.

    Demek cemaat futbolun icine sizmaya calisiyor.

    Oncelikle gunaydin.

    Ben kendimi ne kadar anlatmaya calisirsam calisayim, 'en supersonik sizsiniz madem yapin da gorelim' ekseninde kalacagina gore daha sade bir Turkce ile yazmakta fayda var.

    -araya sunu ekleyeyim, benim de parcasi bulundugum Besiktas platformlarinda bugun 'bu insanlik disi mudahalenin yanlis oldugu, Fenerbahce taraftarinin, kadin, coluk cocuk, engelli, cok buyuk bir zulme maruz kaldigi, sonraki reaksiyonlarina anlayis gosterilmesi gerektigi konusuluyor, bunu belirtmeye mecbur degilim ama belki kime 'utanmaniz olsun' dediginizin farkinda olursunuz diye yazdim. Neticede yukarida soyledigim/yazdigim hicbir seyin utanilacak bir tarafi oldugunu dusunmuyorum -

    Alalim zamani geriye; 2 Temmuz gunune, hani bizim utanmamiz yok, utanmasi olan sizler buyrun alin geriye.

    Erman Toroglu-Sansal Buyuka gibi adamlar, Tuncay'in Cordoba'nin ayaklarini yerden kestigi pozisyon icin (hani su Volkan'in Edu'yu affetmiyorum dedigi pozisyonun benzeri olan)'heyecanli cocuk, olur oyle' deyip bizi 4. boyuta tasidiginda, Luciano Ahmet Hassan'in karnina Zokora'nin Emre'ye attigi tekmenin benzerini attiginda elleriyle 'geec' yaparken, Aziz Yildirim begenmedigi her hakemi devre arasinda odasinda ziyaret ederken, 'ITaat et' pankartlari koreografi diye gozumuzun icine sokulurken daha mi temizdi bu lig? Bursaspor'un eski baskani ve saniyorum hala Federasyon'da gorevli olan Levent Kizil mikrofonu acik unutup Aziz Yildirim'a 'Besiktas'i bitirecegim' derken daha mi serefliydi ve adildi? Senes Erzik gibi bugun hala arkasindan agzimiz acik baktigimiz, her haliyle bu rezil lig'e fazla olan bir federasyon baskani, hangi guzide kulubumuzun isini iyi bilir baskani sayesinde gorevinden uzaklastirildi? Levent Bicakci 'Hakem hatalari hep Fenerbahce'nin lehine oldugu icin cok zor durumda kaldik' derken empati yaptiniz mi?

    (devami 2. bolumde)

  33. mertaktalay dedi ki...

    (devami)

    Butun bunlar ve onlarcasi olurken hep zirvede olmanin yarattigi antipatiyle bogusuyorsunuz bugun. Size 'biz cok buyuguz ondan bizi kimse cekemiyor' diye empoze ettikleri kibirlilik halinden soz ediyorum. Oyle hastalikli bir psikolojide ki insanlar, bir ayagini kaybetmis ve biber gazindan kacmaya calisan bir zavalli taraftara bakip 'bu nasil bir zulum' diyemiyorlar. Cunku 2 Temmuz'a kadar hep kulaginin ustune yatan insanlar bugun muhataplari.

    Ben buraya bunlari yazarken, yukaridan bakarak degil, yaninizdan konusmaya calisiyorum, ama siz beni surekli asagida aradiginiz icin sesimi duyamiyorsunuz.

    Bu gune kadar korukledigi atesin bir parcasi uzerine sicrayinca sanki bunlar ilk defa oluyormus gibi isyan edip 'Madem siz de karsisiniz buyrun beraber yuruyelim' demek kolay. Zor olan, 'biz bu gune kadar olan biten bize yaradigi icin, medyadaki, federasyondaki omurgasiz tipleri istedigimiz gibi kullandigimiz icin sesimizi cikarmadik, ama omurgasiz insanin sadakati olmaz, bugun ayni insanlar bize karsi saftalar, siz de bize anlayis gosterin, bizimle yuruyun' demek. 'Siz neredesiniz' diye sormadan once Besiktas taraftari 3-4 sene once Federasyon binasina yururken nerede durduguna bakmak.

    Saniyor musun ki bunlari yazarken Besiktas'a sutten cikmis ak kasik muamelesi yapiyorum? Asla. Ama icimde, Besiktas'in adini lekeleyen Serdar Bilgili, Yildirim Demiroren, Levent Erdogan gibi adamlara karsi elimden geldigince mucadele etmis olmanin verdigi vicdani rahatlik var.

    Lafi biraz soylendigi gibi dogru anlamak lazim. Kendi dogru bildiginiz yontemlerle 3 Temmuz'dan beri olan bitenin siyasi boyutunu istediginiz gibi protesto edin. Elestirmem, belki katilmam da ama saygi duyarim. Ama olan bitenden pisligin icine bu saydigim adamlari batirip, onlari piril piril tertemiz cikarmaya calismayin.

    Selamlar

  34. rene gallimard dedi ki...

    mert seninle konuşabilmemiz için birinci koşul ;

    serdar bilgili, demirören vs. bu prototipin içine aziz yıldırım'ı sokup, aynılaştırıp, onu da suçlu görmekten vazgeçiceksiniz..

    hala daha bakın bizdede kötüler var aziz'de kötü..

    değil amına koim, değil işte, o prototipe sokmıcaz o adamı..

    aziz yıldırım'ın şike yaptığnı düşünüyorsan, onun bir kötülük timsali olduğunu düşünüyorsan, geçen bu on ayda, polisi, savcısı, cemaat köpeği yazarları, fenerbahçe'nin karşı cephesini süzemeyip bunun hala şikeyle alakalı olduğunu düşünüyorsan, bu zekada ve fanatizmde, fenerbahçe düşmanlığından gözün kararmışsa burda "objektif" goygoy yapma.. al o içinde fikir olmayan yanlı beynini, siktir git bu masalları fenerbahçe düşmanlarıyla paylaş..

    yeter amına koim, hepimiz sizler gibi mala bağlamadık çok şükür, siz aynı argümanı 100bininciye söyleyince ikna olmadığımızıda sokakta stadda gösterdik..

    hala daha vıyvıyvıy.. iğrendim yeminle..

    @aethewulf

    hocam bi platform falan kuralım mı, baştan bi panel yaparız, onun da gidiceği yol bellidir zaten, burda şimdi dillendirmenin anlamı yok..

  35. Johnny Thunder dedi ki...
    Bu yorum yazar tarafından silindi.
  36. Johnny Thunder dedi ki...

    Mert

    Olayları öyle bir anlatıyorsun ki sanki 3 Temmuz tarihinden önce Fenerbahçe futbolda sürekli kayrılan taraf olmuş, hiç onun aleyhine bir şey yapılmamış; aksine binmiş Türk futbolunun üstüne vurmuş kırbacı. Olaylara Beşiktaş forumlarından bakarsan böyle bir sonuca varman pek doğal elbette.

    Halbuki bu takım bir sezon boyunca verilmemiş onlarca penaltı da gördü, Ahmet Hassan'a atılan tekmenin daha sertinin Sakaryaspor kalecisi tarafından Semih'e atılıp sadece sarı kart gördüğünü de. Sakatlanan Nobre oyundan yavaş çıkıyor diye kırmızı kartla atıldığını da gördü. Cihan Oskay gibi adamlara özel arabalarla getirildiği stüdyolarda özel programlar yaptırıldığını da.

    İtaat et koreografisi madem içinizde bu kadar ukteydi, öyleyse neden her Fenerbahçe galibiyeti sonrası Japon bayrağı açtınız?

    Örnekleri çoğaltmak mümkün ama kısaca demek istediğim şu. Bu ülkede her takım az veya çok adil yönetilememiş futboldan nasibini almıştır. Biz 3 Temmuz'dan önceki futbolun da hiçbir zaman temiz olduğuna inanmadık ve bu yüzden canı en çok yanan taraflardan biriyiz. Sizin ısıtıp ısıtıp önümüze sürdüğünüz Samsunspor maçının benzerlerini biz 2 sezon son maçta yaşadık. Keza geçen sene bize karşı çirkefleşen Tolunay Kafkasların veya Bülent Atamanların takımlarının nasıl Trabzonspora güle oynaya yenildiklerini de.

    Burada sizin yanınızdayım, size destek oluyorum kişvesi altında Fenerbahçeyi ipe sapa gelmez iftiralarının öznesi yapmakla samimi olduğunu zannetme sakın. Biz hiçbir zaman 3 Temmuz öncesi yönetilen futbolun işimize yaradığını düşünmedik. Esas sizler bizim tepkilerimize kulağınızın üstünde yattınız. Bugün o çok saydırdığınız, dekoderlerini iptal etmek için sıraya girdiğiniz Digitürkün kablolarını 2007de kestiğimizde bizim için demediğinizi bırakmamıştınız. Yabancı sınırlamasının kalkması yönünde sadece Aziz Yıldırım konuşurken onun önüne engel çıkaran hep Yıldırım Demirören ve Beşiktaş camiası olmuştu. Papermoon'da yenen yemeklere isyan ettiğimizde siz de aynı şekilde isyan etmiş miydiniz mesela?

    Biz 3 Temmuz öncesini de 3 Temmuz sonrasını da pek ala çok iyi biliyoruz. Sen kendine bize bunları açıklamayı dert edinme bu yüzden.

  37. dodo dedi ki...

    Olayın bir polis operasyonu olduğu, daha stada girişte kendini gösterdi zaten. Saat 17:30 gibi maraton üst tribündeki yerimizi almak için kapıya geldik maraton alt bölümdeki güvenlik kontrolünü geçip sol tarafa doğru (GFB kısmı) stada girmek üzere merdivenlere yöneldik, merdiven girişinde anlamsız bir şekilde polis yığınağı yapılmıştı ve insanlar bilerek sıkıştırılıp itilmeye başalandı bunun üzerine polisler bir an bile tereddüt etmeden ortada hiçbir şey yokken kadın çocuk yaşlı dinlemeden üzerimize biber gazı sıkmaya başladı. Bakın hatırlatıyorum bu daha maçın girişinde oldu. Hele gözümün önde bir kare var ki hala tüylerim diken diken oluyor. Polis koca biber gazı pompasıyla (adı neyse artık) 3 metreden omuzunda 7-8 yaşlarında çocuğu olan bitenden habersiz sırada bekleyen bir adamın resmen suratına gaz sıktı. Bunlar hiç yazılıp çizilmiyor.

Yorum Gönder