Türkiye En Birinci Süper Futbol Tiyatrosu



Bu kadar karışık işler dönerken "Fenerlinin Hissiyatı" yazısına her gün ek kat çıksak, bir sene her gün aynı başlıklı yazıyı yazarız. 2 ay oldu bu başağrısı başlayalı, 2 aydır benim hissiyatım çok değişmedi. Bu sürecin sonunda bir şey kazanamayacağımızı bildiğim için hiçbir konuda ümitli değilim. En zararlı durum da ümidi yitirmek herhalde. Bu ülke böyle bir ülke, basit bir takım sevgisi için bir bakmışsınız o kadar mücadele arasında başka bir mücadeleye başlamışsınız. Ben kendimi bildim bileli mücadele ediyoruz bu takım için, sadece şekli değişiyor. Belki o yüzden ümitsizim.

80'leri bebek ve çocuk olarak geçirdiğim için o yıllar hakkında atıp tutmayayım. 90'ların Fenerbahçeliler için nasıl geçtiğini bilmeyen yoktur. Tanju'nun bile transfer edildiği dönemleri, Fenerbahçe'ye dışarıdan düşmana gerek kalmadan çökerten grupları, kavgaları... 10 senede alınan tek şampiyonluk, Ahmet Çakar Avrupa'da başarılı bir hakemdir çünkü Avrupa'da Fenerbahçe yok, Haluk Ulusoy dönemi, 90'da penaltı Arif yere yattı... Sonra Aziz Yıldırım dönemi. Tribünde benim takıldığım grubu sevmediği için her maça "acaba bu maçta dayak yer miyiz?" çekincesiyle gittiğimiz yıllar. Sonra tribünlere ve taraftara el atması, gidip koltuk teftişi yapıp siyahları içinde Matrix ajanı kılığında adamları tribüne sokup terör estirmesi, yarattığı hayali düşmanlar. Bilet fiyatlarını sonuna kadar dayayıp halkı tribünden kovması, taraftarı müşteriye, yönetim kurulunu bostan korkuluğuna çevirmesi. Diğer tarafta kupayı ve ligi arasında pay eden iki rakip, Ulusoy'un babası, Demirören'in bilmem nesine hastaneye geçmiş olsuna giden kupalar, önce Bursa sonra Trabzon'un siyaset desteğiyle ligi sirke çevirmesi.

Özetin özeti bile kocaman paragraf oluyor. Taraftarlığımı bildim bileli takımını sevmek dışında bir işi, menfaati olmayan milyonlarca insan bir mücadele içinde. 2011 yazı geliyor mücadelenin şekli değişiyor, hiç tanık olmadığımız bir canavarla karşı karşıyayız, bu sefer kendimi avutacak bir çıkış yolu bile göremiyorum.

Yaşanılan sıkıntıların iki alternatifli bir açıklaması var: 1. Aziz Yıldırım şike yapmıştır. 2. Aziz Yıldırım şike yapmamıştır. İkisinde de soruyorum; bizim günahımız ne?

Hayatımızda bu kadar endişelenecek şey varken neden bir de bu mücadeleye itiliyoruz? En önemlisi, gelecekte bir daha bunu yaşamayacağımızı kim garanti edecek? Aziz Yıldırım kim olduklarını hâlâ çözemediğim şu oyunculara cebinden para vermişse bunu nasıl önleyeyim ben? 5 yıl sonra kulübü yönetecek vatandaşın o gün gücü elinde bulunduran iktidarla kanka olup aynısını yapmayacağını nereden bileyim? Beşiktaş ve Galatasaraylılar nasıl bir cesaretle yapıyorlarsa ediyorlarsa geçmişlerini temiz ilan ediyorlar. Geçen aylarda PFDK üyeleriyle yaptığı konuşmalar ortaya çıkan, hatta Aziz Yıldırım ve Şekip Mosturoğlu ile telefon konuşmalarından "bizim şikeci örgütle" kanka olduğu belli olan Adnan Sezgin bu düzende müthiş temiz yöneticilik mi yapmış? Kendileri bilmiyor mu bu adamı bu ilişkilerinden dolayı değil son iki senede yaşadıkları sportif başarısızlık nedeniyle kovdular. Adamı kovaladılar diye temizlik savaşı yapıp kazandıklarını mı düşünüyorlar? Kendilerini mi kandırıyorlar böyle? 10 numaraları organizasyonunda maç satan, mafya babasını futbol takımının çalışanı gibi gösterip yurt dışına kaçıran Beşiktaşlılar nasıl bir güven duyuyor geçmişteki veya gelecekteki yöneticilerine? Bu insanlar kendilerini bu kadar aptal yerine mi koyuyor?

Geçiyorum 3 büyükleri, bütün lig takımları taraftardan tamamen soyutlanmış, güç savaşı verilen, gücün konuştuğu yerler değil mi? Bu hükümet döneminde her şey değişti, bunlar artık temizlenecek diyen saflar TFF seçimlerinin direkt hükümet eliyle yönlendirildiğini görmüyor mu? Bu da zaten ikinci alternatifle bağlantılı: Aziz Yıldırım şike yapmamıştır. O zaman onun da üstünde başka bir güç tüm bu planı organize etti, güç savaşını başka bir yöntemle yine karşımızda. Zaten bugüne kadar yapılan tüm usulsüzlükler, verilen tüm çelişkili kararlar şike yapılmış olsa bile bu gücün bir şekilde işin içinde olduğunun kanıtı. Bu adamların bulaştığı futbolun keyifli olacağına nasıl inanabilirim, bir işaret var mı? Ayrıca "geçmiş yıllara gidilsin diyen Fenerliler 'biz yapmışızdır ama herkes yapmıştır' diyor, suçlarının cezasız kalmasını talep ediyor" iddiasındaki rakip taraftarlar adalet duygusu sağlanmazsa bu hareketin temizlik değil birilerini hedef alan bir operasyon olacağını göremiyor mu? Net maç bağlama konuşmaları 6 senedir gözümüzün önündeyken onlara hiç ilişilmeyip geçen seneden bir kurban bulduk, temizliği öyle yapacağız denmesi bu temizlik operasyonunu gerçekten temizlik içinse bile bunu da şaibeli kılmıyor mu?

Fenerbahçe taraftarı iki alternatif arasına sıkışmış durumda. İkisinde de her şey kendi isteği dışında gelişiyor. İnsanlar sadece konuşabiliyor. Geçen yıl bilet fiyatları indirildiğinde kapıldığım iyimserlik tamamen hayal ürünüymüş, futbolu yönetmeye çalışan güçler üç beş taraftara boyun eğmeyecek kadar dirayetliymiş. Tuttuğum takım ve futbol üzerinde hiçbir gücüm yok, bu ileride değişecek mi? Başarı için şike yapacak yöneticiler ya da sevdiğim takım üzerinden siyaset yapacak adamlar ne kadar daha etkili olacak? Bu soruşturma sizin de tamamen ümitlerinizi tüketmedi mi? Tepelerde erişemediğimiz birileri bir şeyler yapıyor ve biz oturup onları izleyip kendi kendimize isyan etmek dışında bir şey yapmıyoruz. Senelerdir Telegolün yayında kalmasını sağlayan, Hıncallardan saygın gazeteciler çıkaran, böyle bir güç savaşının ortasında ancak çaresizce isyan edebilen Aykut Hocaya yüzsüz diyen taraftarlar üreten bu toplumun; Aydın Hocası kovulduğunda ses etmeyen "renktaşların" bu iktidar savaşından ve kirli düzenden kurtulma ihtimali var mı? Kırıntıları kalan keyif ve ümidi de silip süpürmedi mi bu süreç? Bu güne kadar düzeleceği ümidiyle adaletsizliğiyle mücadele etmek istediğimiz her türlü yamukluk bir gün düzelecek mi gerçekten? Yoksa hayatın her alanında olduğu gibi görmezden gelip devam etmek mi lazım?

Şimdi her şey bitse, şike yapıldığı veya yapılmadığı net olarak ortaya çıksa, ak da kara da belli olsa ne değişecek? Her şey hallolsa da kafamı ekrana vurarak, heyecandan, stresten izleyemediğim maçta rakip oyuncuların bağlanmadığını nereden bileceğim? Ya da 8 ay süren heyecan ve stresten sonra alınan şampiyonluğa 15 gün sonra bir savcının çıkıp el koymayacağını nereden bileceğim de gidip o şampiyonluğu kutlayacağım. Kısa şekliyle sorayım: Artık futboldan nasıl keyif alayım? Bir maçı izlerken, 2 hafta sonra veya sezon sonunda izlediğim şeyin sahte olduğu söylenecekse nesine ilgi duyayım? Bundan sonra futboldan keyif alabileceğimi sanmıyorum, Avrupa'nın en iyi ligleri başladı ve geçen sene maçını kaçırmadığım Mesut Özil'i bile daha seyretmedim. İçimden gelmedi. Beni futbola bağlayan tek unsur Fenerbahçeyken, Fenerbahçe'nin yer aldığı düzene en ufak bir güvenim kalmadıysa daha fazla keyif almanın bir yolu yok sanırım. Türkiye'de gibi bir ülkede hayatımızı adadığımız en güzel keyifler bile mutsuzluğun ana kaynağı oluyor.

Forma alma işini hep sezon sonuna bırakırdım çünkü takım şampiyon olursa formayı alıp şampiyon takımların formalarını biriktiriyordum. 2010-11 sezonu için forma almaya vaktim olmamıştı, şimdi almak için keyfim yok çünkü o şampiyonluk, şampiyonluk değil diyorlar. Bunun en basit haliyle tarifi hayal kırıklığı, sebebi ne olursa olsun. Sadece şu süreci yaşamak bile, ister Aziz Yıldırım'ın ister başkalarının suçu olsun; insanda keyif, enerji, istek, coşku bırakmayan bir hayal kırıklığı. Belki birkaç ay, belki birkaç yıl, belki daha uzun süre uzak kalıp özlemek belki tekrar ümit verecek ama şu anda elimden gelenin en iyisi olabildiğince uzak durmak galiba. Lig bu hafta başlıyormuş; benim için başlamıyor. Ben bu oyunda yokum.


20 comments:

  1. ege dedi ki...

    Yani su kadar umitsiz bir hissiyati sifahen paylassan da burada yazmasan daha iyi olurmus. Evet hepimiz umitsiziz belki ama yanimizdakine belli etmiyoruz. Hepimizin kuskulari var, korkulari var, acilari var ama gozyaslarimizi icimize akitiyoruz. Neden peki? Cunku bu aleni cinayet mevsimi ilk once romantikleri silip supurecek.

    Buyuk ihtimal ayni yaslardayiz. Ayni travmalari yasamisiz. Hadi bunun ustune ben deyim ki ben Rum'um ya da Kurt'um ne farkeder. Ben zaten acinin icine dogmusum, masadaki tek mezem, tek rakim, tek eglencem Fenerbahce'm. Garson gelmis onu da elimden almaya calisiyor. E ben ne yapayim simdi? Sagim, solum dort bir yanim aci be! Ben ne yapayim?

    Dunyanin en uzun sureli hanadanligini gormus su topraklarda hicbir tabandan gelen hareket basariya ulasamadi zaten. Hicbir halk hakereti devrim ya da iktidarin degismesi ile nihayete ermedi. Hep bastirildi, kan dokuldu ve kaybeden hep halk oldu. Ama bunu bilmek ayri bunu kabullenmek ayri. Her degisim zaten birikimseldir, mucadeleyi sen baslatirsin belki torunlarin kazanir. Ama torunlarina umitsizlik degil,
    hafizani, ruhunu ve umutlarini miras birakirsin.

    Tanimam etmem seni, sen de beni. Ama gel gor ki, korlemesine kader ortagiyiz ve ben diyorum ki, bu savasi carpisarak kaybederiz. Ya da bir bakmissin kazaniriz. Her halukarda tarih yazilir ve tarihi biz yazariz. Ama umitini yitirenler golge etmesin isterim ben. Yorgun dusunler, elindeki kalemi, kilici yanindakine devreder bu kadar basit. Amma velakin mucadele ruhunu oyle bustiyere asarak kurtulamazsin bu isten topragim!

  2. Osman Alpsoy dedi ki...

    Yazilarini her okudugumda bir Fenerbahceli olarak kutlamak istedigim Papazincayiri'ni bu sefer, bu uzun yazida baskan Aziz Yildirim hakkinda yazdigi o kadar cok seyin arasina tek bir olumlu degerlendirme bulamamasini kutlamak mi lazim bilmiyorum.

  3. Sosyal_FB dedi ki...

    "Yazılmasın" diye bir şey yok. Yazılsın ki insanları ümitsizliğe kimlerin ittiği bilinsin. Yazılsın ki sınırlı sayıda insan her imkanıyla çarpışmaya çalışırken kimlerin mücadeleden kaytardığı bilinsin. Yazılsın ki dün atar gider yapmadık yer, zikretmedik değer bırakmayanlar iki taviz olasılığı, iki tehditten sonra nasıl ters yüz oluyor bilinsin.

  4. ersoy dedi ki...

    MAA açıklamalarını TV de dinlerken, babamın "yenicez(!) hepsini, tekrar şampiyon olucaz" mırıldanmasını duydum. bize yakışanda bu. bu sene olmazsa gelecek sene, daha olmazsa diğer sene. hepsini yeneceğiz ve tekrar şampiyon olacağız. yine sokaklara döküleceğiz, yine salya sümük ağlayarak birbirimize sarılacağız. Fenerbahçe varsa futbol var, bu kadar güzel bir oyun biz olmadan oynanamaz bu ülkede. kötünün, entrikanın, yavşaklığın, aymazlığın karşısında birileri durmalı. biz olmazsak kötüler kazanır, yazık olur sokaklarda top oynayan küçücük çocukların hayallerine, yazık olur milyonlarca insanın umutlarına, yazık olur dökülen onca göz yaşına, yazık olur küçücük kızların defter yapraklarından yaptıkları bayraklara.

    bizim işimiz futbolla, başka şeyden anlamıyorum artık. sahaya çıksın çubuklu formalı çocuklar, yine tırnaklarımı yiyim ben. oynadıkları ligin önemi yok benim için, rakip kimmiş umrumda değil, futbol izlemek istiyorum. çubuklu formalar giymiş takımı istiyorum. ve o muhteşem tribünleri dinlemek istiyorum, "Fenerbahçe sen çok yaşa, canım feda olsun sana" tezahuratı yapılırken gözlerim dolsun istiyorum. milyonlarca aynı renge aşık, kardeşler ile peşinden koşmak istiyorum bu takımın. kafamı daha fazla bulandıramıyacaklar, boşverdim , sadece Fenerbahçe diyorum. herkese tavsiye ediyorum, fazla karıştırmayın. kapılın bu sele, önümüze geleni yıkacağız çünkü.

  5. gumgumok dedi ki...

    Ben ümitsizliğe kapılmadım. Neden kapılacakmışım?
    Evet, futbol bir pazar, bir endüstri, bir mafya arenası, bir ego tatmin aracı, bir sosyal statü fırsatı, bir siyasal etki alanı, bir afyon. Ama bunları 3 Temmuzdan sonra mı öğrendik? Futbol üzerinden santranç oynayan zihniyetlerin ne amaçlarla yuvalandıklarını yeni mi görüyoruz? Taraftarları, futbolcuları, malzemeciyi, masörü, teknik direktörü bir hiçmiş gibi bir kenara koyup "kulüp yöneticileri şike yaparsa takım düşer" diyen 'marka koruyucuları' yok muydu? Futbol üzerinden siyasi rantlar sağlamak isteyenler yok muydu? Medya, bütün sınavlarını vermişti de son 2 ayda mı çaktı? Faili meçhul bir cinayetin mahaline gitmeyen savcılar, şike soruşturmasında mı önyargılı olmayacak, hukuk içinde kalacaktı? Yıllardır hüznümüzü sevinçleri yapmış rakip takım taraftarları, bu süreçte bize omuz mu verecekti?

    Az biraz futbolu seven here insan bunlardan bunalır, daralır. Fakat ben futbolun asli unsurlarının her zaman futbol emekçileri ve taraftarlar olacağını düşünenlerdenim. Egemenler yönetmeye devam edebilir, fakat futbol sahada oynanır; taraftarlarca izlenir. Ben fenerbahçenin nasıl top oynadığını gördüm. Taraftarın nasıl bir destek verdiğini de. Fenerbahçe teknik direktörü, kaptanı, futbolcusu, doktoru, diğer emekçileri ve taraftarı futbolda ne varsa, ona uygun davranmıştır ve tarihinin en değerli, en temiz şampiyonluklarından birini almıştır. Bunu gözünü başka şeyler bürümemiş her futbolsever kabul eder. Eğer herhangi bir maçta farklı bir şey hissetmiş olsaydım durum değişirdi; ama benim için bu noktada futbolla ilgili olan kısım bitmiştir. Fenerbahçe ve futbol aynı güzellikte yerinde durmaktadır.
    Gerisi bu güzelliğe yapılan her türlü saldırıyla mücadele etmektir. Bu mücadelede de ümitsiz değilim. Çünkü dediğim gibi sahada Aykutlar, Alexler, Gökhan Gönüller, Alex Fergusonlar, Messiler oldukça, tribünde 94'te gelen golle babasına sarılmadığı gibi tanımadığı birine sarılan taraftarlar durdukça futbol güzel kalacaktır.

  6. asturias dedi ki...

    Objektif ancak karamsar bir yazı olmuş, hissiyatınıza katılıyorum ama burada karşısında durulan konu Fenerbahçe dışındaki unsurların olayı ele alış biçimleri, çifte standart(daha doğrusu standartsızlık) ve peşin hükümler. Bu konuda Fenerbahçe taraftarı bir duruş sergiliyor ve bunu her ortamda yapmaya çalışıyor. Devir maalesef koltukta arkamızı yaslayıp, ayaklarımızı uzatıp sporun ve Fenerbahçenin keyfini çıkarma devri değil, en büyük sevdamız; Fenerbahçemiz için mücadele dönemidir.

  7. Cahit Binici dedi ki...

    bir kaç gündür dost sohbetlerinde tam da bunu konusuyorduk. neden bu oyunda olmak istemediğimi asagi yukarı bu argumanlarla açıklıyordum.. eğer ki kulüp de böyle düşünüp "ben bu oyunda yokum" diyebilseydi, her tarafımı taptaze bir futbol coşkusu kaplayabilirdi. ama şimdi tam anlamıyla bir mide bulantısı futbol denilen şey...

  8. Brubaker dedi ki...

    Yıllardır özlemle beklediğim bebeğim şu an yanımda ama ben onu izlemek yerine, onun geleceğini hayal etmek yerine bloglarda, forumlarda Fenerbahçemizin geleceği peşindeyim.Kızımın son 2,5 ayını kaçırdım, işimden hiç bahsetmiyorum bile. Fenerbahçe eninde sonunda toparlanır ama biz nasıl toparlanırız orasını Allah bilir.Ümitsizliğini anlıyorum, ağzındaki kekremsi tat bende de mevcut. Baş ağrısı zaten kronikleşti, konsantrasyon problemi hat safhada.Söylediğim gibi nasıl düzeleceğiz geçekten bilmiyorum.Ama bunca olaya ve kuşatmaya rağmen ümidimi ve sevgimi kaybetmedim.Sen de kaybetme.Bak burada ben dahil binlerce insan sizin yazılarınızla hayata tutunup içlerini bir nebze ferah tutuyorlar.Hani diyoruz ya "kara deryalarda bir fenersin" diye, belki farkında değilsiniz ama burası da bu karanlıkta yol gösteren bir fener oldu taraftarlar için. Bunu önemsemeniz ve hayata bir nebze tutunabilmek ve ümidini koruyabilmek adına burada yayınlanacak iki kelamı bekleyen insanlar için süngüyü düşürmemek gerekir.Merak etme hepimiz biriz ve hep birlikteyiz. Kovun kara bulutları, kaldığımız yerden devam edelim...

  9. fishersad dedi ki...

    2 temmuz günü şampiyonlar liginde nasıl bir mücadele ve başarı ortaya koyacağımızı düşünürken 120 km sabit hızla gittiğimiz düşler otobanında birden ışıkları olmayan karanlık bir tünele giriverdik 3 temmuzda. 2 aydır bu karanlık tünelde yol alırken sağdan soldan yola saçılmış kirli düşüncelere bulaşmadan çeşitli manevralarla zihnimizi temiz tutmaya çalışıyoruz. bazen bu karanlıkta aniden patlayan flaşlar yolumuzu göstereceği yerde kısa süreli körlüklere neden oldu. tünelin ucu görünmüyor. otobandaki işaretler bilinçli+hatalı yerleştirilmiş, üstelik şosesi de kasisli, sadece E-5 (ulusal-TFF) değil TEM (uluslararası) de öyle. sürücümüze ne kadar güveneceğiz hala bilmiyoruz çünkü "bir takım şeyleri iyi bir takım başarır" sloganının bizde olmadığını hissediyoruz. bu halde sürücü isterse şumayer olsun farketmez, lastikler bu bozuk zeminde ne kadar yol tutar? motor ne kadar dayanır? sadece itici güç/yakıtın (taraftar) yeterli olduğu kanısındayım.

    tünelin ucu görülmüyor. işaretler hatalı. yol bozuk. sürücü uykusuz. pit stopta kimse var mı?... özet bu.

    şu flaşları da patlatmasanız. tavşana döndük avcı kurşunu bekleyen!

    Allahtan kasa sağlam! Lassanın veya petrol ofisinin reklamlarındaki gibi... "bu yolları biliyoruz, tedbirliyiz, sürprizlere açığız, gittiğiniz her yerde varız, sizinle aynı yoldayız.... UMARIM SADECE "REKLAM" BOYUTUNDA DEĞİL, GERÇEKTE DE BU BÖYLEDİR. güçlendirilmiş ekstra YANAKLAR ile ve en kötü MEZRA YOLUNDA BİLE bir istasyon ile YOLDA KALIRIZ.

  10. uzerindeyuregindenbaskamuskatasimayan dedi ki...

    sevgili PVH "leviathan"dan boşuna bahsedilmedi.

    gumgumok'un dediği gibi sahada Aykut Kocaman varken Gökhan Gönül varken orada verilen mücadeleyi hayal kırıklığı içinde yüzüstü bırakmak değil taraf oluşumuza yeni bir anlam katarak ve bunu sahaya da taşıyarak mücadele etmektir aslolan.

    ümitsizlik en büyük silahıdır leviathan'ın.


    http://asinaptik.blogspot.com/2011/09/leviathana-kars-bir-fenersin-ii.html

    http://asinaptik.blogspot.com/2011/09/leviathana-kars-bir-fenersin-iii.html

  11. rene gallimard dedi ki...

    pvh, açık söyliyim.. yazında tehdit edilmişsin-iz gibi bi hava var..

    eğer baskıysa konu, ben iki aydır kaç kere tacize, tehdite uğradım sayısı yok..

    hadi yürüyelim bile diyemiyorum artık, vatan emniyet saolsun "fazladan iş çıkarıyon çevik kuvvete" diye esip gürlüyor kendi halinde..

    son yürüyüştede gözaltına almaya çalıştılar, birileri girdi araya vermediler beni..

    yıla bakıyorum, hayatlarımıza bakıyorum, medyanın tamamına sahip bir iktidar görüyorum, tek sesliliğin dibine vurduk.. kapılarımıza boyayla çarpı koyucakları noktaya geldik..

    benim artık midem bulanıyo, kızgınlığımın, kırılmışlığımın tarifi yok..

    bugün tüba'nın başına geleni de duydum..

    okulda en büyük tartışma konumuz ikinci dünya savaşı yıllarında sanattı..

    sanattan daha çok umutsuzluğun yaratıcılıkla bağlantısı diyelim.. bu fikir üzerine çok kitap, çok film, çok şarkı var.. hepsi genelde tek bir hedefte kitleniyor..

    ölerek özgürlüğü aramış çoğu, aramış yanlış aslında, belki de bulmuşlardır, bilme ihtimalim yok..

    şu an, şimdi bu yılların içinde olduğumuz için asla bitmicek gibi geliyor bu baskı..

    aslında doğru, bunun yılla alakası yok, görebildiğim, yükselicek alternatif yok.. uyduruk politikadan bahsetmiyorum tabi, politika "herkesin bi popisi var" tadında ülkede.. ideoloji bitti, bizde son gemideyiz..

    hepimizin sevdikleri var, onları mutsuz görücez, yardım edemicez, kız kardeşim etek giydiği için dövülücek, annem boşandığı için orospu olarak görülücek.. ben ateist olduğum için insan diilim mesela, yazdıklarım yayınlanamıyor yada başka adlarla bikaç yüz kişinin gözleri görüyor onları..

    her neyse.. cesur bikaç adamın yada kadının kurulmuş böyle sağlam bir pisliği temizlemesi mümkün diil.. ama onlar kendilerini öldürüyorlar artık, 60 sene önce olduğu gibi..

    seni yada sizi tehdit edenler şunu unutmasınlar, hakim güç bu sefer uzun sürücek evet.. belki 20 sene daha, belki daha az.. ama sona ericek.. o güç giderken yerine geçenler geride bıraktıklarını katledicek..

    ben bu sene yurtdışına gidiyorum ama giderken bundan 15 sene sonra dönüp suratlarına tükürmenin hayalini de yanımda götürüyorum..

  12. PVH dedi ki...

    Yok yahu ne tehdidi, baskisi. Turkiye'nin her turlu gundem maddesi beni mutsuz ediyor, olabildigince uzak durup bu deliligi takip etmemek kafa sagligi acisindan en iyisi. Zaten kimseye yol gosterecek bir recete yazmadim, kendi kendime dertlenirken aklimdan gecenleri yazdim, son derece kisisel duygular yani. Bize ne senin yasadigin kisisel gerilimlerden diye hayiflanan olabilir tabii, yapacak bir seyim yok boyle bir yol sectim. 2.5 senedir o ya da bu konuda burada cok insanla konusup, dertlestim sonucta. Keyif alarak yazdigim sezon oncesi taktiksel degerlendirmelerinin, mac analizlerinin, tuttugum istatistiklerin neden cat diye kesildigini izah etmek hakkimdir diye dusundum.

  13. Osman Alpsoy dedi ki...

    Sevgili PVH, kisa kesecek olursam bu yazini zamansiz buluyorum. Hepimizin kisiler hakkinda kendimize ait kanaatleri elbette var. Ama tutuklu baskanimiz ve yoneticilerimiz hakkindaki olumsuz dusunceleri paylasmanin gunu bu gun mu? Savasan askere muharebe meydaninda savasin anlamsizligini anlatmak gibi olmus. Fenerbahce taraftari icin tek vucut olmak hic bu kadar onemli olmamisti.
    "Gercek" zaman ve mekanla dogrudan ilintilidir dostum. Dedim ya, yazini zamansiz buluyorum..

    Unutmadan yazayim: Kirli futbolumuzda, her sart altinda, Fenerbahce'nin tum kulupler arasinda en temizi olduguna inancimi zerre kadar kaybetmedim, kaybetmeyecegim. Ulkemizin futbol ikliminde pir-u pak kulup oldugunu dusunmek biraz safdillik olsa gerek.

  14. emir.z dedi ki...

    Bu serencamı yaşayıp da, türlü çeşit duyguya kapılmayan Fenerli yok ki.
    An geliyor PVH model majör depresyon hepimizde...
    Siyah beyaz Türk filmlerinin duygusu gelip oturuyor içimize... Kalender ama ağlamaklı Sadri Alışıklar gibiyiz.
    An geliyor Rene Gallimard model ideolojik çarpıntılarla kavruluyor Fenerliler. O anlarda eğilin, kafanıza kaldırım taşları gelebilir.
    Bir diğer anda gumgumok model rasyonaliteler döşeniyor devrimin kutlu yollarına.. O anlarda aethewulf model sevda manifestoları kaleme alınıyor ki, offf...
    Canarino model siyah-beyaz fotoğraf mahzunluğu çökerken kimi anlar üstümüze; an geliyor ernesta model büyük umutlarla, Fatih model ironik tebessümlerle avunuyor kalpler...
    Brubaker model fizyolojisi çökmüş, aranıp duran şaşkın aşık haliyse üstümüzden hiç gitmiyor.
    Velhasıl, akılla duygu; hüzünle tebessüm, savaşla barış, aşkla nefret; umutla kasvet, ne kadar zıt duygu varsa hepsi içimizde, hepsi infilak halinde...
    Milyonlarca insanın üstüne işte bu korkunç psikolojik yük yüklendi. Ve orta ve uzun vadede bunun fizyolojik bedelleri de olacak.
    Operasyonu yürüten irade bunun farkında değil. Zayiat çok büyük. Hatıraları, mitleri, değer duygusunu, bağlılıkları, umutları ezip geçtiler. Üstelik bu manevi zarar ziyan tablosunu pek konuşan da yok.
    İşte bu noktaya temas ettiğinden, bunu konuştuğundan kıymetli bir yazı bu. Milyonlarca Fenerli'nin içine düştüğü ruh hallerinden birini gayet beliğ bir şekilde anlatıyor.
    Daha da nice ruh hali var, böyle anlatılmayı bekleyen.
    Yine de yazarın umutsuz hallerinin daimi olduğunu sanmıyorum, bazen buğzetmek bile bir cihattır, demek ki PVH cephe gerisinden de olsa savaşta bizim yanımızda.
    Aldırma Piyerparem zaman her şeyin ilacı, ama ön saflara da bekleriz, çünkü kalemin kılıç gibi...

  15. aethewulf dedi ki...

    1984'ün sonları,

    kimdi o afilli adam? O'brien..

    bizim winston yakalanmış, düşüncesuçu. partiye sadık değil, büyük hain goldstein'ın kitabını okumuş, öznelleşmiş, bağlılığı kaybolmuş.

    işkencelerden geçiyor. birinde, hatırımda kaldığı kadarıyla, diyor ki "insanlık sizi yenecek!"

    "insanlık?" diyor O'Brien. O ne? Sen insan mısın?

    insanım diyor Winston.

    Baksana çürüyorsun diye dalga gösteriyor O 'Brien.

    cevap şöyle bir şeydi, "beni buna indirgedin"

    Şimdi yazıyı okuyunca aklıma geldi. Tabi yani? Ne yapabiliriz? Ne yapabiliriz yani? Diyelim Aziz Yıldırım şike yapmış. Benim bunca sevdiğim, hayatımda takip ettiğim bu güzel hikayenin sonuna böyle insanın suratına inmiş bir postal gelmiş. Ben ne yapabilirim? Bunu nasıl durdurabilirdim ki ben? Başka birileri, çok uzaklarda, benim tertemiz hikayemi böyle çürütürken, gerçekten ben bunu engellemek adına ne yapabilirim?

    Veya Yıldırım şike yapmadı. Ama abuk subuk bir modus operandi'nin içerisinde, ortaya atılmış türlü çeşit iftira, isnat, delice yorumlanmış telefon kayıtları ile yürüyen bir büyük makinanın karşısına geçip de durdurabilecek gücüm var mı? Bağırsam, çağırsam, diyelim heyelan geliyor diye meğerse lal olmuşum, meğerse dilsizmişim, benim köye 30 kilometreden ağzımı açıp kapatmam köydeki sevdiklerimi kurtarır mı?

    Biçare.

    Öyle de, biz buna indirgendiysek de Julia'yı satamayız yahu. Daha kötünün en kötüsünü görmedik. Daha en büyük korkumuzla karşılaşıp da, her şeyin bittiği, bitmesi gerektiğini anlamadık. Türlü çeşit şoktan, tokattan, abuk subukluktan geçtik, geçiyoruz, ama daha o noktaya varmadık.

    İnsan çürüyen, çirkin, kaburgaları çıkmış, mecalsiz kalmış koca bir karanlığa itilebilir. Olur.

    Bu ne ki?

    Betimlemeler de gerçekten olur.

    Ama sanıyorum itiraz hakkı da vardır. hayır demek. hayır.

    onu koruyabiliyorsak da belki hala iyi kalırız. belki tabi.

    şimdi değil. sonra.

  16. deddaq dedi ki...

    kirklarelindeyim is icin, santiye var essek gibi calisiyoruz diyelim de yanlis anlasilmasin hafif is gezisi degil bizimkisi. meyhaneye gittim aksam tek basima iki kadeh raki icer kafa dagitir ha bi de fener belediye maci var onu izlerim dedim. net hatirlamiyorum ama 2-0 yeniliyoruz dakika 60 70 civari. berbat oynuyo fener gitmis yani mac. zar zor bi gol attik. sevgili garson aziz tayyibi tayyip belediyeyi baglamistir gibisinden cemkirdi. bi gol daha atmis olabiliriz hatirlamiyorum, sonucta yenildik ama ya da en kotu berabere. diycem o ki o gecenin icine etti o garsonun o laflari.

    trabzonla kupa finali arkasindan da ligin son macini oyniycaz. 10 gun konustular birader, fener kupayi trabzona verecek ligi alacak. ne oldugu malumunuz. zerre zevk birakmadilar yine. alsak da almasak da kursagimiza coktuler yine.

    gecen sene bigun meshur fener antep macinin vidyosunu izliyorum internette. spiker bagriniyo torunlariniza anlaticaginiz bir mac yok boyle bir mac minvalinden bir takim seyler. yan masada calisma arkadasi besiktasli inegin teki bagriniyo ya o maci mi izliyosun devre arasinda bagladiniz maci.

    ya kardesim madem maclarin sonucu belli niye izliyosun? bi zevkim var su hayatta niye onun da icine siciyosun. sizin de zevkiniz fenerliyle ugrasmak sanirim ve ben de bu isten cidden cok sikildim. o yuzden amatore dusmus bi feneri gonlum istemese de evet belki daha iyi olurdu. biraz rahat eder sevdamizla basbasa kalirdik. ve de misal turkiye liginde sampiyonluk yarisindan kopsada uefa da catir catir yoluna devam eden. hani ligde yaristan koptu diye taraftarin ve medyanin takimi parcalamadigi bir fener. 5 sene sampiyon olamasada aykut hocasini kovmayan bir fener. cok mu sey istiyorum. feneri gercek sevdalilarina birakin. sampiyonluk kupalarini da alin siktirin gidin. toparlayamadim keyfim kacti.

  17. Ertuğ Kaya dedi ki...

    Olmuşla ölmüşün dışında herşeyin çaresi vardır. Bana düşmez ama bence formayı al, PVH, sonra neden almadım diye pişman olmak da var.

    Bu süreç bizim lehimize de sonuçlanabilir. Aklanmamızdan bahsetmiyorum, bu takım son bilmem kaç yıldır olması gerektiği gibi veya öyle demeyeyim, hayalimdeki gibi değildi. Doğru yapılanların yanında yapılmayan şeyler de vardı. Mesela doğrular sonucu gelen finansal gücün, asla istikrarlı bir başarıya dönüştürülememesi gibi. Money League'de ilk 20 içinde olan veya kılpayı kaçıran bir takımın ağustos ayında Avrupa defterini kapaması ve Avrupa kulüpler sıralamasında devamlı olarak ilk 20de yer alamaması gibi. Halbuki benim hayalimdeki Fenerbahçe her alanda profesyonel ve kıskanılacak bir kulüp olmalıdır.

    Biz aslında geçmiş dönemde de çok yıllar kaybettik. Biraz düşünün, şampiyon olamadığı yıl kovulan teknik direktörler, kovulup geri alınan teknik direktörler, Aykut Hoca'nın önce sportif direktör sonra teknik direktör olması, Bilica gibi bir oyuncunun ilk başta ve hala kutsal formayı giymesi. Bana şunu söyleyin, eğer UEFA ve TFF bizi Şampiyonlar Ligi'nden men etmeseydi, şike soruşturmaları hiç olmasaydı ve TS yerine biz ŞL için ön eleme oynayacak olsaydık, bu yıl ŞL'ne kalabilecek miydik? Büyük ihtimalle kalamayacaktık. Bence Fenerbahçe'nin en büyük problemi işte budur. Şike soruşturması gelir geçer ama bizim kronik ve bence daha önemli başka sorunlarımız var. Finansal ve taraftar gücümüze karşın, yabancı takımlarla rekabet edemiyoruz. Kusura bakmayın ama böyle olunca TSL başarıları da beni kesmiyor.

    Belki bu süreç sonunda, kaynakları daha verimli kullanan, oyuncu seçiminde ve diğer tüm alanlarda bilimselliği ön plana çıkaran, amatörce işler yapmayan, çığ gibi büyüyen anti-fener yangınına körükle gitmeyip söndürecek duyarlılıkta, sadece lig başarılarını düşünmeyen bir yönetimimiz olur. İşte o zaman intikam soğuk yenen bir yemektir düsturunu peş peşe şampiyonluklar ve kalıcı Avrupa başarıları ile dosta düşmana ispatlarız.

    Madem içimizi döküyoruz, ben de dökeyim dedim. Gücendirdiğim olduysa affola.

  18. samael dedi ki...

    Yaralı ruhlar tedaviye ihtiyaç duyuyor.

    Zamansa herşeyin ilacı...

    Doğru bildiğinizden ve mücadele azminizden birşey kaybetmeyin.

    Ve en önemlisi "unutmayın"...

  19. emre dedi ki...

    PVH'nin dedigi gibi Aziz Yildirim sike yapmistir ya da yapmamistir, bunu su anda bilemem. Hatta bu yargilama sureci bittiginde de yarginin karari ne olursa olsun cikacak karara ne kadar guvenecegimden de emin degilim. Ama cok sukur iki gozum var, ve bir sene boyunca sahada oynayan Fenerbahce'mi segrettim, ve kendi adimin emre oldugundan emin oldugum kadar eminim ki bu sampiyonlugu soke soke sonuna kadar hak ederek aldik. Simdi TFF sezon sonunda ciksa ve dese ki biz 2010-11 sampiyonlugunu Fenerbahce'den aldik Trabzon'a verdik! Bana ne...ben hala biliyorum ki biz sampiyon olduk gectigimiz sene, onlar bir tenekeyi bizim muzemizden alip baskasinin muzesine koyunca ben sampyion olmadigimizi mi dusunecegim? Hadi canim sende. O yuzden ben aldim sampiyonluk formasini ve olene kadar da o forma benim kisisel muzem de sampiyonluk formasi olarak duracak.

  20. Adsız dedi ki...

    arkadaşlar beni rahatsız eden bir durum var. bu ülkede spora yatırım yapan tek klubuz. bizim dışımızda spora yatırım yapan klup yok. az önce türk takımı (desteklemediğim takım) avrupa şampiyonasından elendi ve olimpiyata gidemiyor. kadroya baktığımızda (semih de dahil) Fenerbahçeli sporcu sayını görmek mümkündür. Emiri sloven takımından genç yaşta aldık, şimdi tc vatandaşı yaptık oynatıyoz. enesi 16 yaşında üstdüzey basketbol ile tanıştırdık. oğuz, semih var tabi. ömer aşık Fenerbahçe de oynamasa ne olur vb....

    şimdi elendi takım, herkes orhun ene'ye küfür ediyor. kötü koçmuş. senin ülkende spor yok, sporu tesis etmeye çalışan bir tek Fenerbahçe var. atletizm federasyonu tutuşmu. aman Fenerbahçe atletizmden çekilmesin.

    tamam çekilmesin ama bu utanmaz türkler Fenerbahçeli sporcuların başarısını üzerine alacak, sonra Fenerbahçe'ye sövecek. ben bunu kabul etmiyorum. bu ülkeye sporcu yetiştirmek istemiyorum....

Yorum Gönder