Ankaragücü 2 - Fenerbahçe 1 STSL 12/12/2010
PAPAZIN ÇAYIRI - Ankara'da kar başlayınca aklımız Alex'in, kırmızı topu Park tarafındaki ağlara tıkıverdiği o karlı Gençlerbirliği maçına gitti ama, kazın ayağı öyle değilmiş. Fener'in yalancı baskıyla bunalttığı bir devrenin ardından Stanislav Sestak'la iki kere gelen Ankaragücü iki tane atarak ızdıraba ızdırap kattı.
Papazın Çayırı'nın kendi çapındaki işbölümü uyarınca, Fenerbahçe'nin yaptığı resmî maçları raporlamak komşum, yoldaşım ve de maç arkadaşım Medgallis'in işi. Ama Fenerbahçe kaybettiği zaman dış dünyayla olan bağlarını koparan ve futbolla ilgili hiçbir şeyi duymak ve bilmek istemeyen Medgallis için, böylesi maçlardan sonra siteye maç yazısı girmek Alex'in mevkiinde Ali Bilgin'i izlemekten bile daha azap verici, daha yeisli bir faâliyet halini alıyor. İşin kötüsü Medgallis böylesi maçların yazısını girmeyi ihmal edince, Medgallis'ten bilmemkaç deniz mili uzaklıkta olsa da muhtemelen benzer bir azap denizinde yüzmekte olan Pvh dayanamıyor ve üç gün sonra da olsa o maçın yazısını giriyor. Böyle olunca Medgallis Pvh'ye karşı mahcup oluyor, Fenerli iş arkadaşına, ev arkadaşına ve cümle arkadaşına karşı mahcup oluyor, Papazın Çayırı okuyucuları haftanın maçını sitede göremeyince kazan kaldırıyor, Müjdat Yetkiner ve Müjdat Yetkiner yaradılışlı cümle Fenerli rakıya asıldıkça göbekleri günden güne büyüyor, dünyanın çivisi dübelinden çıkıp korkutucu biçimde sallanmaya başlıyor...
Lafın kısası (maç yazısının ikinci paragrafına geçtin daha maçtan bir satır bahsetmedin, bir de üstüne 'lafın kısası' diyerek artistlik yapıyosun) Fenerbahçe'nin Pazar akşamı Ankaragücü'ne 2-1 yenildiği maçı da mahallemizin devasa bahis bürosunun çarşaf gibi ekranlarında Medgallis'le birlikte izledik. Maç bittiğinde, içinde bulunduğu karanlık ruh hali yüzünden o maçın yazısını "siksen" yazmayacağının farkında olan Medgallis, aramızdaki dostluğu kötü emellerine alet ederek, "Hacı ben bugün siksen maç yazısı yazmam, sen yazsana Pvh'ye ayıp olmasın," dedi. Ben salak da, sanki dünyanın en sorumluluk sahibi, en iş bitirici, en Atkinson insanıymışım gibi, "Tamam abi ben yazarım eve gidince," dedim. Bunu derken de gerçekten eve gittiğimde maç yazısını yazacağıma inanıyordum. Bombok bir ruh hali ve süklüm püklüm bir suratla eve gittim ve tabii ki maç yazısını yazmadım, yazmadığım gibi gece 4:30 civarında Medgallis'e bir meyil atarak, aynen şu ifadeleri kullandım:
"hacı ben görevimi yapamadım yav.. eve geldim dolap kurmakla uğraştık.. sonra da çeviride kalan yerleri yapıp onu göndermekle uğraştım.. yarın da eski işyerinden çağırdılar, oraya gitcem.. yarın akşama yapabilirim en erken.. kusuruma bakma"
Pvh'nin sabrının ne zaman taşacağına dair endişeli bekleyiş sürerken, koskoca Pazartesi ve Salı günleri de geçti ve Ankaragücü maçının yazısı siteye girilmedi. Papazın Çayırı'ndaki bu ölüm sessizliğini bozan ise yine Medgallis oldu. Anlatması çok uzun sürecek olan çeşitli sebeplerden ötürü, yaklaşık beş yıldır tanıdığım Medgallis'le ilk kez bu kadar erken bir saatte, Çarşamba sabahı 9:30 civarı bir araya geldik. (Onu en son bu kadar erken saatlerde görüşüm, 75 yaşında manyak bir emekli öğretmenin Pazar sabahı saat 10'da gerçekleşecek olan halı saha maçı daveti vesilesiyleydi.) Neyse, Çarşamba sabahı Medgallis yüzsüzlüğü ele alarak, Ankaragücü maçı yazısını yazmamış olduğumu kısa süren sohbetin arasında bir yerlere sıkıştırıverdi. Hesapça, ben yazıyı yazınca, sanki bütün dünya elini açmış Rehavet'in yazdıklarını bekliyormuş gibi, "Bakın Rehavet'e işte böyle sike sike yazı yazdırdım," diye caka satacakmış. Neyse; ben de salak da, sanki dünyanın en sorumluluk sahibi, en iş bitirici, en Atkinson insanıymışım gibi, "Abi tamam ben yazcam onu bu gece, sen gün içinde Pvh'ye haber ver, yazmasın kesinlikle," demiş bulundum.
Bugün Çarşamba gecesi, saat 22:45 ve ben Ankaragücü maçının yazısını artık yazıyorum:
PAPAZIN ÇAYIRI - Ankara'da kar başlayınca aklımız Alex'in, kırmızı topu Park tarafındaki ağlara tıkıverdiği o karlı Gençlerbirliği maçına gitti ama, kazın ayağı öyle değilmiş. Fener'in yalancı baskıyla bunalttığı bir devrenin ardından Stanislav Sestak'la iki kere gelen Ankaragücü iki tane atarak ızdıraba ızdırap kattı.
Fener iyi de başladı aslında. Mehmet Topuz daha 2. dakikada sağdan aktı, nadiren yaptığı bir şeyi yapıp bakarak ortaladı ama Beni Yak Kendini Yak Mamadou Niang elleyemeyince top tıngır mıngır auta gitti. 6. dakikada geçen sezonki maçı hazırlayan Cristian Baroni, Atakule civarından yaradana sığınıp vurdu ama geçen sezonki golü yiyen Kırıntılı'nın bizim yedek kulübesinde olduğunu unuttu. Senecky bu topu kornere çeldi.
12. dakikada Niang, kulübede endişeli gözlerle maçı izleyen adamın futbolculuk zamanlarını hatırlatan şahane bir plase çıkardı yayın gerisinden, şerefsiz top yarım metre aşağıdan gitmeye gönül indirmeyip direği tokatladı.
Aralarında Emre gibi isitisnaların da olduğu beyaz formalı güzel çocuklar, ilk yarının devamında sağdan soldan vurmaya devam etse de anlamlı bir gol pozisyonu çıkmadı.
Ankaragücü 62. dakikada ilk kez ileriye çıkan Klukowski'nin soldan yaptığı ortaya arka direkte dokunuveren Sestak'la golü buldu: 1-0.
74. dakikada aynı Sestak, yarı sahasından aldı, sabahın üçünde Eskişehir yoluna hız yapmaya çıkmış Çankaya bebesi gibi yaya kadar seyirttikten sonra, Fenerliler'in sabahtan beri yapamadığını yapıp köşeye bıraktı topu. Aksi gibi top da sarıydı: 2-0
Sonlara doğru bir ara gözümüz öbür ekrana kaydı, günahımız kadar sevmediğimiz Ronaldo'nun frikik golünü izleyip takdir ettiğimiz o an, Pazar akşamının belki de tek ferahlık verici ânıydı. Doksan artı bilmemkaçta Beni Yak Kendini Yak Mamadou Niang'ın attığı gol de, gol krallığı listesindeki öylesine bir rakamdan öteye gidemedi. Fenerbahçe, Ankara'da kaybetti!
ANKARAGÜCÜ: 2 - FENERBAHÇE: 1
Stat: Ankara 19 Mayıs
Hakemler: Kuddusi Müftüoğlu, Mehmet Şahan Yılmaz, Mehmet Cem Hanoğlu
Ankaragücü: Senecky, Uğur, Rajnoch, Zewlakow, Klukowski, Turgut (Dk. 64 Mehmet), Kağan, Adem, Gabric (Dk. 58 Theo), Güven, Sestak (Dk. 84 Metin)
Fenerbahçe: Volkan, Gökhan Gönül, Lugano, Yobo, Caner, Mehmet, Emre, Cristian (Dk. 74 Stoch), Alex (Dk. 74 Semih), Dia, Niang
Goller: Dk. 62, 74 Sestak (Ankaragücü), 90 3 Niang (Fenerbahçe)
Sarı kart: Dk. 82 Emre (Fenerbahçe)
16 Aralık 2010 00:22
Kirmizi topu aglara takan Alex degil de van Hooijdonk'tu sanki :)
http://www.dailymotion.com/video/xagowv_genclerbirliyi-fenerbahce-pier-van_sport
16 Aralık 2010 00:25
Hahahahaha yazi da muhtesem bu arada, guluyorum okudugumdan beri.
16 Aralık 2010 00:25
Pardon yav karıştırmışım ben abi... Ama Alex'in sonlarda iki gol atıp kazandırdığı Gençler maçında da kar yağmıyor muydu?
16 Aralık 2010 00:28
Yok onda yagmur bile yagmiyordu, hava futbol oynamaya elverisliydi. Mac Ankara takimiyla olunca Alex'in attigini dusunmek normal. 10 sene sonra 2010'da Ankaragucu deplasmaninda kaybettigimiz maci hatirlarken Alex'in son dakika golu teselli oldu ve 2-1 bitti diyebiliriz mesela. Normali bu.
16 Aralık 2010 02:50
bu maçın futbolcularla ilgili tek tek değerlendirmesini de bekliyordum aslında bu ekipten. tamam kaybettik çok üzgündük çok üşüdük 'Çok üşürdük hep üşürdük üşümekti bütün yaşadığımız' ama dükkan bizim. neyse bir iyi bir kötü şeyi tartışmaya açmak istiyorum. cristian, "ben iyi günde de kötü günde de 'iyi' oynayacağım ahdettim" demiş izlenimi edindim ben maçtan. tabii brezilyalıdır sözüne güven olmaz ama postun kıymetini anlamış. caner'de de "elimden gelen budur," edası vardı. sezon ortasında değilse de seneye bi anadolu takımında izleyeceğiz galiba caner'i. dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum; dünyadaki bütün iyi takımların en büyük problemi sol defans. dünyada sol defans kıtlığı var resmen. santos'u real'e koysan bile barcelona'dan beş yemelerine engel olamazdı mesela, marcelo'dan iki gömlek üstün olmasına rağmen. bunun çözümü nedir acaba? dünya futbolu'nda bu sebepten 3-5-2 geri mi hortlayacak yoksa?
16 Aralık 2010 08:33
Geç yazın erken yazın okuyoruz hocam sizi. Kötü maç oldu vesselam. Ama başka kötü maçların sinyalini de verdi. Antep maçı gibi.
16 Aralık 2010 10:58
vederson ara formunu arıyor gözler artık caner adlı arkadas ne hücum ne savunma hep heyecan
mide krampları bitsin artık emre topu alıp sola döndüğünde
16 Aralık 2010 13:03
Karlı Gençlerbirliği maçının en etkileyici noktasından biri de Pierre'in golünden sonra kaleci Recep'in formasını kaldırıp Volkan'ın formasını göstermesiydi.