Aziz Yıldırım Zihniyetinin Çöküşü
Fenerbahçe Spor Kulubü yönetiminden kısaca "Fenerbahçe yönetimi" veya "yönetim" şeklinde bahsetmek artık hata. Fenerbahçe'yi uzun süredir yöneten bir yönetim değil bir zihniyet. Kısaca bahsedilecekse "Aziz Yıldırım yönetimi" diye bahsedilir, en açıklayıcı tanım o olur. Aziz Yıldırım yönetimi artık çöküşünü de tamamladı ve aşağı doğru hızla yuvarlanmakta. İhtişamlı günlerinin üzerinden 3 asır geçmiş fakat hâlâ dünyayı yönlendirdiği yanılgısıyla yaşayan imparatorluğa benziyor. Panik ve çaresizlik içinde alınan kararlar çöküşü hızlandırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Bu konuda daha önce çok yazdık. Aziz Yıldırım etiketine tıklayıp birkaç sayfa geriye bakmak yeterli. O yazılar yazıldığından beri içeriklerini doğrulayacak her şey yapıldı. Fenerbahçe 10 sene geri gitti, aynı günleri yaşıyoruz. Aziz Yıldırım yönetimini savunmak için kullanılan "90'ları hatırlar mısınız?" sorusunun bir geçerliliği kalmadı, şu anda hatırlamak istemediğimiz zamanlardayız. Zaten 90'lardaki yönetimlerde de görev almıştı Aziz Yıldırım. Tanju'ya imza attırılırken yanında gülen fotoğrafını arayıp bulun.
Aziz Yıldırım göreve geldiğinden beri büyük bir değişim yaşanıyor. Bu sadece Fenerbahçe'ye özel bir değişim değil. İnsanlar artık her hafta sonu İngiltere, İtalya, İspanya Ligi'nden üç dört maçı evlerinde izleyebiliyorlar. Türkiye 1990'a göre ekonomisi gelişmiş, dünyaya daha entegre olmuş bir ülke. Fenerbahçe'nin - Aziz Yıldırım'ın da inkar edilemez katkısıyla - Avrupa'nın büyük bütçelere sahip takımlarından birisi olduğunu biliyoruz. İnsanlar artık daha bilinçli. Türkiye'de şampiyonluğa oynayıp gelecek sene Avrupa Kupası maçında topa dokunamadan maçı bitiren bir takım kimseyi tatmin etmiyor. Zaten böyle bir takım Türkiye Ligi'nde de artık şampiyon olamıyor. Hem imkanlar hem talepler 20 yıl öncesine göre çok değişmiş durumda ve bu değişim, örneğin, Milan'ın yaşadığı değişimden çok daha büyük.
Aziz Yıldırım yönetimi bu taleplerin hep farkında oldu. Bunu verilen sözlerden, yapılan yatırımlardan anlamak mümkün. Futbol bilgileri ve yöneticilik kabiliyetleri ise bu yükü kaldırmaya yetmedi. Bir senaryo yazalım; diyelim Aykut Hoca yarın özel bir sebepten istifa etmeye karar veriyor, "devam etmem mümkün değil" diyor. Yönetim teknik adam olarak kime gider? Tahmin edeyim: Lucescu, Scolari, Parreira. Dünyada başka hoca yok çünkü, Aziz Yıldırım'ın tanıdığı hocalar bu kadar. 3 sezon Eto'o peşinde koşması gibi, dönüp dönüp aynı isimler. Dünyanın en iyi hocalarından Martin O'Neill'ı, nasıl bir futbol oynattığını, boşta olduğunu biliyorlar mıdır mesela? Sanmıyorum. Fenerbahçe Spor Kulübü'nde dünya futbolunu takip eden ve böyle bir durumda hoca önerecek birisi var mı? Galiba yok. Sportif direktörün tam olarak bu işi yapması gerekirken bu sezon başında öğrendik ki yedek teknik adam olarak tutuluyormuş.
Bu konuda Aragones çok iyi bir örnek. Tamamen keyfi istediği için Zico'yu kovan Aziz Yıldırım bir süre hoca aradı. Yine Scolari'ye gitti, yine anlaşamadı. O sırada Avrupa Şampiyonası vardı, şöyle bir hocaları süzdü ve Aragones'i gözüne kestirdi. Almak da kolay, kim ne yapsın 70 yaşında hocayı? Aragones kötü hoca demiyorum, diyeni sabaha kadar dövmek lazım, Aragones iyi hocadır, çok net. Aragones Fenerbahçe'ye uyacak hoca mıdır peki? "Kafama en fazla uyan hoca" diye getirilip Alex'i Xavi rolünde oynatmaya çalışmasından anlıyoruz ki Aziz Yıldırım ne hocanın oyun tarzını biliyor, ne de maçlarını dikkatlice izleyip Aragones'le bu konu hakkında konuşmuş. Aragones'in eline Alex, Deivid, Selçuk verilip İspanya'ya oynattığı oyunla şampiyon yapması bekleniyormuş. Diyelim takımın sistemini kökten değiştirip uzun vadeli bir düzen yaratmaya geldi. Diyemeyiz, birincisi yaşı buna izin vermiyor, ikincisi şampiyon yapamayınca hemen kovulmasından biliyoruz ki o kadroyla şampiyon olması istenmiş.
Aziz Yıldırım, kudretinden o kadar emin ki, yukarıda anlattığımız şeyleri anlatsak "ben dünya futbolunu takip ediyorum, çok da iyi anlıyorum" diyecektir. "Deniz'i çıkar Serkan'ı al" diye bağırarak teknik adama emir verecek kadar, Deivid ve Carlos'la konuşurum performansları yükselir diyecek kadar futboldan anlayan bir başkan. Oyuncuların bireysel performansından, maç sırasında yapılacak değişikliğe kadar her şeye müdahil. Stada giren çıkan pankartlardan haberi var, gidip bizzat koltuk teftişi yapıyor. Her şeyi, en ufak organizasyonu bile ona soruyorlar. Roberto Carlos geçen ay diyor ki; "Başkan'ın, oyuncu arkadaşlarımı çağırıp otele giriş çıkışlarımızı, kral dairesine giriş görüntülerimizi gösterdiğini duyana dek. Başkan direkt, "Sen orada mıydın?" diye soruyormuş, "Hayır" diyen olunca CD yi koyup, "Bak sen de oradaymışsın" diyormuş." Yani sadece sahanın içi değil, sahanın dışını bile teftiş halinde. Kulüpte 1984 ortamı yaratılmış ve peşine dedektif takılan oyunculardan başarı bekleniyor!
3 sene önce basketbolda aynı hatayı yaptı. Taraftarı, camiayı, başkalarını dinlemedi ve Mahmut Uslu önderliğinde federasyonun ricası yerine getirildi. Şimdi Mahmut Uslu nerede? Şimdi basketbol federasyonuyla arası nasıl? İkinci olduğu için başarısız ilan ettiği Daum, Zico, Löw'den sonra getirdiği hocalar ne yaptı? Konuşup performanslarını düzelttiği Carlos ve Deivid 3 ay sonra neden gitti? Artık soyunma odasına girip bağırıp çağırmalar başarı getirmiyor mu? Neden 10 sene öncesine döndü bu takım?
Fenerbahçe'de futbolu yöneten kimse yok. Futbol takımı, Aziz Yıldırım'ın kendi egosuyla yarıştığı bir alan oldu. Bilgisizlik, beceriksizlik başarısızlığı getiriyor. Başarısızlık da panik ve kararsızlığı. 4 senedir yapılan doğru hamle yok gibi, çöküşün tamamlanıp geri dönülemeyecek noktaya gelinmesinin işareti bu. Camia, taraftar dinlenmiyor. Çoğulculuk denince antik Yunan şehri demokrasisi sanılıyor. Değil. Aydın Örs'ü kovarken kamuoyuna, tepkiye, mantığına biraz kulak verse saçmasapan kararlar da alınmazdı. Zico'yu "tercüman çocuk sahada şut çekiyor" bahanesiyle kovarken biraz çevresine danışsa, kulüpte futbolu anlayan birisine sorsa Zico'yu kovup Aragones'i getirmenin saçmalığı kendisine anlatılırdı.
Aziz Yıldırım'ın bu yaştan sonra huyu mu değişir? Bilmiyorum. Fenerbahçe'de futbol takımı, işini hiç bilmeyen ve futboldan zerre anlamayan Aziz Yıldırım yönetimi tarafından idare ediliyor. Bu zihniyet arada bir şampiyon olabilir, bir takım başarılar yakalanır fakat sürekli başarı gelmeyecek ve talep edilen takıma asla sahip olamayacağız. Şu panik ve beceriksizlik haline bakınca "arada bir şampiyon olma şansımız var" demek de aşırı iyimser bir tahmin gibi görünüyor. Aziz Yıldırım zihniyeti çöktü. Artık başarılı olma ihtimali yok. Fenerbahçe'yi seven insanların artık tek yapması gereken - sadece Aziz Yıldırım'la da değil - "Aziz Yıldırım zihniyeti" ile mücadele etmek. Türkiye gibi bir ülkede Fenerbahçe gibi bir takımı yaratan taraftar, ne gruplara ne de Aziz Yıldırım zihniyetine mahkumdur.
23 Aralık 2010 11:22
valla yıllardan beridir aynı şeyi fenerbahçeli arkadaşlar arasında konuşuyoruz ama herhalde fenerbahçe kongre üyeleri arasında bir derin mevzu varki ne bir adam gibi ciddi adaya çıkıyor ne gerçekçi muhalif çıkıp mücade ediyor.her kongre üyesine göre başkan başarılı.ama kupa dersen.kırk yılda bir sidik zoruyla.
23 Aralık 2010 11:46
betondan da anlarım futboldan da
ne biçim müteahhit bu yapıyor olmuyor
23 Aralık 2010 14:07
Güzel bir stad ve bir çok tesis yaptın ama o noktada kaldın. Bir süre öncesine kadar diğer takımlarla Fenerbahçe arasındaki önemli bir farktı yaptığın stad ve tesisler ama artık anadolu takımlarının bile bizimki kadar güzel ve modern stadları, tesisleri var.
Kendi yarattığın kaynakları saçma transferlere ve hoca tazminatlarına harcadın. Fenerbahçe'nin hızla ilerleyip diğerleri ile arasındaki farkı açmasına engel oldun. 13 yıllık iktidarında altyapıdan oyuncu çıkmadı oysa doğru bir planın olsaydı bu kaynakla futbolcu fabrikasına çevirebilirdin Fenerbahçe'yi. Fenerbahçe, Avrupa'nın yeni Porto'su, Benfica'sı hatta Lyon'u olma şansını senin yaptıklarınla yakaladı ve aynı şansı yine senin yaptıklarınla kaybetti.
Daha dibe çekmeden bırak artık bizi, kendi yolumuzu çizelim.
23 Aralık 2010 15:03
FB Futbol şb. si çöktü ve bunda aziz yıldırım ın suçu yok onu eleştiren bizlri FB düşamnı olarak suçlayanların suçu var , Aziz y. isterse 20 tane daha tesis yapsın farketmez o olduğu sürece futbol şb. si nin içler acısı hali devam edecek ,ZİCO dönemi (CL deki çeyrek final) kendi deyimiyle tamamen TESADÜF tür ...
23 Aralık 2010 16:50
yazıdaki tespitlerin bir çoğuna sanırım tüm fenerbahçe taraftarları katılacaktır.
ancak yazarın es geçtiği, görmezden geldiği bir nokta da var. şöyle ki; aziz yıldırım iki yıldır futbolu bir profesyonele-aykut kocaman'a teslim etti. yani 'hem inşaat hem futbol' aşamasından ileriye doğru bir adım attı. yazınızın ana fikrini olumsuzlayan bu gelişmeyi görmezden gelmeniz hiç adil değil.
şu an insiyatif kocaman'da.
fenerbahçe'nin halihazırdaki durumunun taraftarı kızdırmasını anlayabiliyorum. ama bu takımın on yıllardır kurulu olan tüm bir zihniyetini değiştirmeye çalışıyor aykut kocaman.
yani sorun sadece takımın oynadığı futbol sistemi değil.
fenerbahçe'nin teknik-yıldız oyuncuların ustalığına dayandırılan üçüncü sınıf futbol mantalitesi, az gelişmiş bir ülke standartlarında belli müddet iş gördü. ancak zenginliğin yayılması yeni şehirleri ve onların spor kulüplerini ön plana çıkarınca çarklar istop etti.
yazınızda bahsettiğiniz futbola bakıştaki küresel değişimse çok daha önemli.. kulüp bence bunu kavradı ve gereken adımları atıyor..
kocaman futbolu, yıldırım'da kulübü bu standartlara yükseltmek için çabalıyorlar.
son olarak bu meyanda aziz yıldırım'da gördüğüm önemli bir kusuru belirtmeden geçemeyeceğim; duygusal hitabeti.. büyük camiaların yöneticileri motivasyon gerektiren zamanlar dışında duygusal değil aklî davranmalı ve resmiyetten ödün vermemelidirler.
aziz yıldırım'ın bu anlamda kendine de camiaya da ülkeye de zarar veren çıkışları var. özellikle kamuoyunu ilgilendiren mevzularda açıklama yaparken doğaçlama davranmamasını, profesyonellere danışmasını tavsiye ederim.
ayıca kulübün de; sportif mücadelenin sadece sahada değil özellikle de iletişim alanında yapıldığın görerek medya ile iletişimini düzenlemesi gerekir. misal geçen yıl tüm gözler medya üzerinden bizim trabzon'la maçımıza çevrilmiş, bursa ise beşiktaş maçını gayet stressizce oynayıp kazanmıştı. toraman'ın o maçta yaptığı hataları giray ya da burak yapsa ne olurdu bir düşünün.
kulübümüzde ise konuşma yasağı vardı, kimse konuşamadı ve her şey bittikten sonra başkan açıklama yaptı. üstelik orada da rüştü’yü hedef alarak meseleyi kişiselleştirdi ve değersizleştirdi.
aynı şey denizli maçı öncesi de vardı. konuşma yasağı futbolcular üzerinde anormal bir baskı yaratmıştı. maç öncesi otelde FBTV’nin kameralarının tuncay’a nasıl yaklaştığını ve tuncay’ın stres içinde elini parmağına götürüp konuşma yasağı olduğunu anlatan gergin yüzü hala aklımda.
neyse efenim sonuç olarak;
kocaman'a çok uzun vadeli, programlı, her koşula dayanıklı bir destek verilmeli.
ben nihaî bir başarı sağlayacağını sanıyorum, ama dediğim gibi hassas davranmamalı, biraz sakin olmalıyız.
fenerbahçe canımız, çok seviyoruz ama bu sevgimiz bizi burnundan köpüren değil, metanetli taraftarlara dönüştürmeli.
taraftarın aziz yıldırım'a da, bence aykut'un durumuna göre tavır belirlemesinde fayda var.
bu yıl başarısız bile olunsa, kocaman'a destek verilirse tavrımız elbette başkan'dan yana olmalıdır.
çünkü bu, değiştiğinin, olumlu yönde geliştiğinin en önemli göstergesi olacaktır
biz de hep desteklemeli tam desteklemeliyiz.
böyle devasa bir camiada değişim kolay bir mevzu değil.
23 Aralık 2010 19:14
bsgçk. ne diyim bunu diyebiliyorum. açık açıkda yazmaya utanıyorum.
23 Aralık 2010 20:52
Bu işler Aziz Yıldırım'la başlamadı ama Aziz Yıldırım'la doruk noktasına ulaştı.
Bir kulübün önünü açmak için diğerinin yoldan çekilmesini istemek Türk futbolunun geleneğidir.
Fi tarihinde (hangi sezon olduğunu araştırmaya üşendim) Fenerbahçe Galatasaray'ın 9 puan önünde ilk devreyi lider kapadı.Devre arasında Ali Şen şok bir kararla ortada sebep yokken istifa etti.Sonra takım tepetaklak oldu, o sene Galatasaray şampiyon oldu.
Ben artık Löw'ün gönderilmesinin altında bile bit yeniği arıyorum.
Yıldırım taviz aldı, şampiyonluk kazandı, bu sayede başkan kalabildi, karşılığında da taviz verdi.3 İstanbul kulübü de bu şekilde taviz alıp vermiş, şampiyonluklar alıp karşılığında şampiyonluklardan vazgeçmesi istenmiştir.
Takım 2008'de zirve yaptı ama o takım dağıtıldı.
Şu andaki tablo (hani çoğu andavalın ''Anadolu Devrimi'' zannettiği şey) bu tavizlerin ve birilerine yol vermenin İstanbul dışına kaydırılmış halidir.İnandırıcı olsun diye Young Boys - Karpaty Lviv - Paok senaryoları devreye sokulmuştur, andaval olmayan mevzubahis eşleşmelerdeki yerlerde sürünen performansları ve nedense son dakika golleriyle gelen elenişleri zaten görür, kaldı ki ''Avrupa'da devam eden tek takım''ın da (yarabbi o ne kutlu ve kimselere nasip olmayan bir sıfattır) ligdeki durumu ortadadır.Pardon, onun için de açıklamamız vardı: 1960'lar futbolu ve kasaplar.
Ben Aziz Yıldırım yazmaktan bıktım, andavallar daha ilgi çekici.Karşı yakadaki andavalların takımlarının durumunu Adnan Sezgin'e, ''yeniçeriler''e falan bağlayışı valla çok komik ve eğlenceli.
Bir de demin değindiğim ''Anadolu Devrimi'' andavalları var.Velev ki İstanbul takımlarının ''düşüşü'' sahici olsun, bu durumda değişik takımların üst sıralarda olması devrim midir yoksa değişiklik mi?
Neyse ne, artık futbolumuz çok değişti.Devrim var.
Kalifiye futbolcu yetiştirmek? Yok (zaten hiç olmadı)
Avrupa başarısı? Yok (eskiden arada bir uğrardı)
Sistemli futbol? Yok (onun yerine adam gibi adamlarımız var).
Şükür bir kerede yazıp bitirdim, artık ne yazasım ne de takip edesim var.Yine de dayanamıyacağım, son kez:
''Adnan Sezgin..yeniçeriler..yabancı düşmanı..''
:)))))
23 Aralık 2010 21:09
"3 sezonda 3 şampiyonluk" hadisesi ne oldu? Ben bıraktım takip etmeyi. Kaç kaç durum?
23 Aralık 2010 22:06
bunların haricinde yıldırım'ın tribünlerine de değinmek lazım. avrupa standartlarında bir tribün kültürü yaratacağım derken gitti çocuğunu tonla parayla özel okula gönderen veli tipinde taraftar yarattı. takım başarısızken ben bu kadar para veriyorum bağırırım çağırırım da futbolcu bizim kölemiz doğru oynasın kulağını çekelim şunun mantığı hakim. maç bitmeden çekip gitmeler sürekli bir homurtu şikayet. eskiden deplasmandı kadıköy, beraberlik alan bayram yapardı. biz izlediğimiz gittiğimiz maçtan keyif alırdık. boğulurdu rakip stadta.. şimdi ise elini kolunu sallaya sallaya oynuyor üstüne de 3 gol atıp gidiyor.
23 Aralık 2010 22:35
ne desek boş arkadaş
aziz yıldırımı başkanlık koltuğundan taraftar dahi indiremez
ama bu defa sadece stat yanmıcak sanırım.
25 Aralık 2010 15:07
Şampiyon olamayan bir TD'ü herhangi bir sebepten kovmadığı gün bir umut doğar.
Gerisi boş.
Aykut Kocaman'ı sonuna kadar desteklemekten yanayım ama açıkçası Buca maçından sonra yaptığı açıklama ve üslubu korkuttu beni .
" Bu takım şampiyon olmalı ve olacak da "
Eğer olamazsa sezon sonu gönderileceğini bilmek yada yapmaya çalıştığı şeylerin sonucunun alınamadan heba olma korkusu mu bilmiyorum .
Eğer Zico'dan sonra Fenerbahçe adam akıllı bir bibtem kurmaya karar verip bunu 2 sezonu gözden çıkarma pahasına yapmış olsaydı bile şu an bir sistem ürünü ve ne yaptığını bilen bir Fenerbahçe olacaktı sahada.
Şamyiyonluk sayımız da aynı kalmasına rağmen eminim taraftarın ve camianın psikıolojisi de daha sağlıklı olurdu.
Mesela Aziz Yıldırım 2008-09 sezonunda satılan 30 bin üzerindeki kombineyi şampiyonluğun kaçmasına mı yoksa Aragones ve Guiza transferlerinin cazibesine mi bağlıyor çok merak ediyorum .