Barcelona Maçı
Maça hücumda düzensiz ve savunma sertliğini unutmuş olarak başlayınca Barcelona bir anda öne fırladı. Ukiç'in hücumda istediğini yapamaması ve Tomas'ın top kaybıyla biz sayı atamadıkça Barcelona kolay sayılarla ilk molayı erken aldırttı bize. Mola dönüşü Greer, Ukiç değişimi sonrası içerde önce Oğuz'u sonra May'i kullanmaya başlayıp burdan faul düdükleri çıkardık. Kinsey biraz olsun Barcelona'nın içeriye drive'i engelleyen savunmasını deldiği için sayı bulsak da tamamen uzun oyuncu kaynaklı sayılarla skor bulan Barcelona, 21-14 önde bitirdi ilk çeyreği.
İkinci çeyrek yine çember dövmeye devam ettik. Rubio ile her hücumda istediğini yapan taraf yine Barcelona'ydı. İçeride en ufak bir sertlik gösteremedik. Kaya'nın sakatlanması sonucu da sahadaki tek sert uzun da kenara geldi. Fark çift hanelere bu bölümde çıktı ve devre sonuna doğru 14 sayı farkı görüp ilk yarıyı da 12 sayı geride kapadık. İlk yarının özeti için Barcelona uzunlarının bizim uzunları denize dökmesiyle sonuçlandı diyebiliriz.
İkinci yarı Ukiç'in önderliğinde hücumda Ömer ve Kinsey'in de devreye girmesiyle 7-0'lık bir seriyle başlayıp farkı kapattık. İkili oyun savunmamız yine kötüydü bu çeyrekte de. N'Dong'u bomboş topla buluşturup kolay sayı bulmaya devam ettiler. Üçüncü çeyrek hücumdaki iyi performansla 23 sayı bulsak da son çeyreğe 5 sayı geride girdik. Dördüncü çeyreğe Tomas'ın arka arkaya basketleriyle başlasak da maç boyunca başımızın belası olan pick and roll'lerden sayı yemeye devam ettik. Tomas'ın üçlüğüyle ikiye kadar indirsek de farkı önce Ömer'in fark 4 sayıyken Rubio'ya yaptığı saçma sapan faul ilk kırılma oldu. 4:30 dakika kala 9 sayı geride olmamıza rağmen bir hamle daha yapıp 6-0'lık seriyle farkı 3'e indirdik. Lakoviç, Kinsey mücadelesine faul çalan İtalyan hakemin kararıyla da ikinci kırılmayı yaşayıp maçı verdik. Sekiz sayının altında kaybedip olası ikili averajda avantajın bizde kalmasını sağladık, Sinan Erdem'de lig ve Euroleague de ilk mağlubiyetimizi de almış olduk. 69-75.
Maça bir türlü giremememiz ve sürekli geriden gelme psikolojisiyle oynamamız kırılma anlarında biraz elimizin ayağımızın dolaşmasına neden oldu. Bugün şunu gördük; hücumda Ukiç'in kötü olduğu dönemde sayı bulma opsiyonlarımız çok sınırlı ve savunmada Lavrinoviç'le sertlik sağlamak bu seviyede mümkün değil. Kaya'nın sakatlığı ciddi olsaydı Top 16 bizim için tamamen formaliteye bile dönebilirdi. Barcelona'nın ilk çeyrekle birlikte kolay pota altı sayıları bulması onların atış yüzdesini ve özgüvenlerini artırdı. Eğer ilk beş altı dakikanın senaryosu başka olsa, yani kolay basketler bulmayıp bir kaç dış şuta zorlayabilseydik,bizim için maçın gelişimi muhtemelen çok başka olurdu.
Barcelona'nın 4 uzunundan 45 sayı yemişiz. Bizim 5 uzundan bulduğumuz sayı 27, Vidmar'ı gerçek anlamda en çok aradığımız maçtı. Barcelona'daki maçı hatırlarsak; ne N'Dong'un ne Peroviç'in ne Vasquez'in pota altında bugünkü gibi cirit attığını görmüştük. Barcelona'yı dışarıya püskürtebildiğimiz için kazanmıştık o gün. Rubio bu sene ilk kez bu kadar efektif oynadı, nerdeyse geçen yıl Nisan ayından bu yana ilk kez istediği oranda pick and roll oynadı. 10 asist 10 sayıyla double double yaptı. Bizim tüm takım olarak yaptığımız asist sayısı 12. Lakoviç pick and roll oynadığında uzunun onu kovalamasını show-up'u biraz sürdürmesini anlarım da şutunun kötülüğünü dünya alemin bildiği Rubio'nun şutunu niye bu kadar önemseyip uzunun onu riske etmesini sağlayamadık anlamıyorum. Tam momentum bize geçmek üzereyken o kadar kolay sayılar yiyince mental olarak da sağlam kalmak zor oldu. Barcelona bu maça iyi konsantre olmuş, 8 sayıyı yakalamak için bilerek kaçırılan iki serbest atışa kadar 18/18 faul yüzdesi bunun göstergesi. Üstelik bu faullerin büyük bölümünü de uzunlar ve şut mekaniği problemli olan Rubio kullandı.
Hakemler hakkında da bir çift kelam edelim. ULEB'in hakemler konusunda mide bulandırıcı bir sicili var. Lakoviç-Kinsey pozisyonuna Atina'da Telaviv'de ya da Vitoria'da faul falan çalamazlar, burada çalıyorlar işte. İtalyan takımını da yakından ilgilendiren maça İtalyan hakem veriyorlar, bunu söylesek de diyecekler ki ama Cibona-Siena maçına da Recep Ankaralı'yı verdik. Maça çıkıp çıkmayacağı belli olmayan bir takımla oynarken istersen üç tane Hırvat hakem ver ne olacak ki? Ama bu işler böyle. Yunan, İspanyol egemenliğini kırmak mümkün değil, çok da takılmamak gerek, sonuçta bir yerlere geleceksek buralardan da geçmemiz lazım.
Sonuç olarak yumruk yiyip havlu atmamamız, inatla geri dönmeye çalışmamız sonuçtan bağımsız olarak sevindirici. Şu maç geçen sene olsaydı ikinci yarı fark 30 olurdu. Ama Vidmar sonrası yumuşayan uzun rotasyonu, pamuk helva kıvamındaki Lavrinoviç ve Emir'in telaşlı hali pek de düzeleceğe benzemiyor.
9 Aralık 2010 23:11
Takımımızın ortaya koyduğu iddiayı koruması için, pota altı savunmasına çözüm bulması lazım. Vidmar nerden nereye. Sessiz çoçuk yeri dolmaz bir dişli oldu.
10 Aralık 2010 00:43
grup iyice karisti 1 de olabiliriz 3 de ama cidden 1-3 olmamiz farketmez takim bu karakteri ortaya koydugu surece top8 olur...onemli olan bir oyun karateri ortaya koyabilmemiz ki bugun zaman zaman da olsa bunu yaptik...
10 Aralık 2010 11:34
Aslında bu maçı kaybettiren şey henüz maçın başındaki 12-4'lük seri oldu. İlk darbeyi çok erken yedikten sonraki bölümde skor genelde daha dengeli gitti ama ibreyi kendi lehimize çeviremediğimiz için maçı da kaybettik.
Detaylara baktığımızda ise şutu olmayan Rubio'ya bu kadar yakın savunma yaptırmak, Vidmar sonrası çözülen pota altı savunmamızın ikili oyunlarla dağılmasına neden oldu maalesef. Onların Ukiç'e yaptığı savunma gibi top aldırmadan bir savunmayı tercih etmemek koçun en önemli stratejik hatasıydı. Navarro'nun yokluğunda dış şut tehtidi olarak elinde sadece Lakoviç kalan Barcelona'ya karşı bir iki pozisyon dışında alan savunmasını da hiç kullanmadık ki en azından rakibin hücum ritmini bu şekilde bozmayı deneyebilirdik.
Hücumda ise pota altından Kaya dışında hiç katkı gelmedi. Lavrinovic yine hiçbir varlık gösteremedi ve özellikle 5 numara pozisyonunda hücumumuz çok kısır kaldı. Mirsad hücum ribaundlarını bu kadar kovalamasaydı belki çok daha kötü durumlara düşebilirdik.
Sonuçta bu sezoun en iyi Barcelona performansının kötü denebilecek bir Fenerbahçe performansı karşısında yalnızca 6 sayılık bir fark yaratması o kadar da kötü gözükmemeli. Ancak Top 16'dan itibaren maçların sertlik düzeyinin buralara geleceğini düşünürsek takımın özellikle pota altında yumuşak kalması çok düşündürücü.
10 Aralık 2010 13:02
Kötü hücum ettik, kötü savunma yaptık. Genel için standartımızın altındaydık, Barcelona ise belki sezonun en iyi basketbolunu oynadı. Hakemler de rezildi.
Buna rağmen 1.30 dakika kala bile maçı kazanma fırsatı elimize geldi, belki de maçı sadece faul atışları Barcelona'ya götürdü.
Her şeyin bizim için bu kadar kötü, rakip için bu kadar iyi olduğu bir maçta bu kadar kafa kafaya kalabilmek ve kazanma şansını maçın sonuna kadar taşımak her şeye rağmen sevindirici.