Bir Rıdvan Denemesi



Anneannemin yüzünde kocaman bir gülümseme, hepimizin kapının önündeyiz, annem de bana tatlı tatlı bakıyor. Allahım bir heyecan sarıyor ki beni, belli afilisinden bir hediye gelmiş. Bacak kadarız ama biliyoruz kardeşim, Anneannem ne zaman yüzünde o ifadeyle gelse, annem ne zaman bana öyle baksa, hoş bir oyuncak benim olmuş oluyor. Heyecanlanıyorum heyecanlanmasına da, bu sefer ki hediye belli ki biraz farklı. Yeşil bir poşetin içinde yaldızlı bir ambalaj var. Biraz şevkim kırılıyor, gömlek mömlek, o tipte bir şey olabilir, onların da oynanacak bir tarafı yok, bir kere usulen giyiliyor sonra da zamanı geldikçe giyilmeye devam ediyorlar. Çok büyük bir merakım yok gömleklere, kazaklara veya o tipte herhangi bir oyunda kullanılamayacak mamüllere karşı, belki bir He-Man oyuncağı veya asker seti çok daha mutlu edecek. Salona geçiyorum, gözler hala üstümde, poşetten ambalajı çıkartıyor sonra o yaldızlı ambalajı hop diye yırtarak açıyorum. Çığlık atmamak içten değil.” Anneanneeee” Kadıncağızın kucağa uçuyorum. Elimden bırakılamaz, definelerin definesi, güzellerin en güzeli, mahallenin bütün çocuklarına havayı basıcam. Tekrar bakıyorum, Allahım o benim, bir Fenerbahçe forması. Üstelik alalade de değil, arkasında kocaman 8 rakamı yazıyor. Rıdvan’ın forması.

İlk giydiğim günden sonra çok uzun bir süre neredeyse üstümden hiç çıkarmıyorum. Bulduğum her fırsatta, her aralıkta, her mümkün zamanda o formayı giyiyorum. Şayet yıkandıysa, kurumadıysa, Annem “Hep bunu giyiyorsun başka şey giy artık” diye söylenmediyse, bir kere daha giymemem için saklamadıysa, “kokucaksın artık” diye dırdırlanmaya başlamadıysa ve bu tipte doğaüstü felaketler ve tabii afetler başımıza musallat olmadıysa ben ve üç parçalı sarı – lacivert alabildiğine çakma, sanıyorum pamuklu Fenerbahçe formam ayrılmaz bir bütünün parçalarıyız, etle tırnak gibiyiz, kimseyi tanımadım senden daha güzel şarkısının erken dönem varyantından ibaretiz.

Hastasıyım lan Rıdvan’ın. Gırgır’da “En Kahraman Rıdvan” serisi var. O Rıdvan olduğundan onu da okuyorum. Şeytan Rıdvan’ı izlemek için peder beyefendiyle İstanbul’a gittiğimizde gözümü ondan alamıyorum. Öyle çok futbol bildiğimden değil, ne bileyim yahu 8 yaşında futbol hakkında, ama Rıdvan okulda yeni öğrenmeye başladığımız Atatürk gibi bir şey, öyle bir futbolcu olamaz. Rıdvan dünyanın en iyisidir, Rıdvan herkesden hızlı koşar, herkesi geçer, en olmayacak yerden en olmayacak pası verir, bir anda fırtına gibi defansın üstüne doğru koştuğunda rakip takımın yapacak hiçbir şeyi yoktur.

Benim saçlarım kıvırcık, Rıdvan’ın saçları gibi koşarken dalgalanmıyor, kanat çırpan kuşlar gibi gözükmüyor. Ben biraz ağırım Rıdvan uçak gibi. Ben öyle şık plaseler yapamıyorum, pabucun ucuyla Allah ne verdiyse topa vuruyorum, Rıdvan ayağının içiyle topu karşı kaleye yuvarlıyor. Bir de ben her gol attıktan sonra Rıdvaaaaaan diye bağırıyorum, Rıdvan gol attığında bütün stad bağırıyor. Bu tip küçük farklar dışında Rıdvan ile ben biriz, bütün Fenerbahçeli tanıdığım çocuklar bir, herkes sokakta oynarken “Rıdvan” diye ünlüyor, çünkü hepimiz Fenerbahçeliyiz, hepimiz bu sarı lacivert renklere aşığız ve karşımızda Gassaraylı çocukları gördüğümüzde sağlarından sollarından golleri boşaltmaktan manyakça bir zevk alıyoruz.

Ha bir fark daha var, ben hiçbir Galatasaraylı tanıdığım çocuğu Rıdvan’ın Hayrettin’i dellendirişi gibi dellendirdiğimi hatırlamıyorum, eh bu da Rıdvan’la farklar kümemizin doğal elemanı olsun.

Hayatımın en acı, en kötü anları değil belki ama, o devirler için kesinlikle kayda değer acıları Rıdvan’ın sahalara dönecek, yeniden sakatlandı haberleri ile birlikte geçti. İnsan medyaya düşman olur, gazeteleri yakası gelir. Bir gün elinize alıyorsunuz, hemen en arka sayfayı açıyorsunuz, bir haber Rıdvan sahalara dönüyor, antremana çıktı, sevinçten içim içimi yiyor. Sahaya çıkacak, bir kere daha herkesi çalıma dizecek, golleri izleyeceğiz, öbürsü gün Rıdvan gene sakat. Menisküs diye bir bela var, ne olduğunu anlamıyorum, sorduğumda da tatmin edici bir cevap alamıyorum ama öyle bir bela ki bu Rıdvan’a musallat olmuş, sahada uçuşmasına mani oluyor, onun sarı lacivert çubuklu forma ile sahaya süzülen bir kuş gibi inmesini bir türlü izlettirmiyor bize. Nedir ne değildir bilmiyorum ama felaket derecede nefret ediyorum. Bir bu menisküsten, bir Rıdvan’ı sakatlayan Trabzonlu Yesiç’ten bir de Pazar günleri Red-Kit’in bitmesinden sonra başlayan klasik müzik programından, haftasonu ödevini yapmam gerekiyor.

O zamanlar benim ve çevremde tanıdığım tüm Fenerbahçelilerin futbola karşı bir aşkları varsa, o aşkın bütün önemli hikayeleri Rıdvan’lı anılardan mürekkeptir. Elbette başka güzellikler gördük, bir Gençlerbirliği maçından önce ısınma sırasında Jay Jay Okocha’nın topu 20 kere filan sektirip sonra ensesinde durdurması, Nielsen’in sol ayağıyla çektiği bir şutun rakibin midesine inmesi ve adamcağızın yere iki seksen uzanması, efsane takımdan Tony Schumacher’in sapsarı forması, kabus gibi geçen 90larda Oğuz’un sahanın her yanına attığı diagonal paslar, Uche- Högh, Nasıl koydu ama Aykut Kocaman, sayarız da sayarız, bileşkesinde en heyecanlı anlatacaklarımız Rıdvan’dan başlar, Rıdvan’la biter. Rıdvan bir insanın ilk kez Moonlight Sonata dinlemesi gibidir, Bach’ın Air’ini duyan birinin klasik müzik hakkında tekrar düşünmesidir, Jazz’a Ella ve Frank’i dinleyerek başlamak, Metallica’nın Black albümüne sahip olmaktır. Rıdvan Fenerbahçeliler için ilk sahip oldukları bilgisayardır, Amiga 500’de oynanan Sensible Soccer’dır, ilk kurulan internet bağlantısı, televizyonda Red-Kit’in başlaması, Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sını okumak veya o unutulmaz Pal Sokağı Çocukları romanıdır.

Rıdvan’ın Fenerbahçeliler için durumu böyle olduğu için de, bir gizli hazine gibi, dini bir menkibe gibi, sümme haşa sahabenin Hz. Ali’yi görmesi gibi, dilimizin dönmediği, anlatmaya bile cesaret bulamadığımız bir kutsi konuya döner. Biz Rıdvan’ı Fenerbahçelilerle hadisler aracılığıyla konuşur, anıları canlandırır, sağdan soldan her yönden bulduğumuz küçük detaylarla birbirimize izah eder, ne gördüğümüzü tarife çalışırız. Zira bu anılar, tespitler ve muhabbetler yekünü bir futbol muhabbetinin anılar bölümüne tekabül etmez, bizler bu anılar, tespitler, cümleler, maç günü hatıratıyla birbirimize kutsalımızı izah etmeye, onu övmeye, onu olduğu gibi göstermeye gayret ederiz. Bu cemaate girmemiş, o kutlu günlerde o şekilde olanı izlememiş insanların bunu anlama şansı bulunmaz, diyelim siz 3 Mayıs’taki maçı izlemek yerine okulda çelik çomak oynadınız, benim size Rıdvan’ın ne olduğunu izah etmem bu saatten sonra bu evrende mümkün değildir. Belki bir duygu yaratabilirim, gerçeğin kenarını görebilirsiniz, bizim gördüğümüz bütünün, batın olanın yanından bile geçemezsiniz.

Dikkat edin, Fenerbahçeliler Rıdvan ile ilgili yazılar yazarlar, bloglarda, gazetelerde bir maç anısını anlatır, ne günlerdi o günler diye başlayan, vay babalar tonlu makaleler düzerler, hiç kimse bir kutsalı tarif etmeye kalkacak kadar şaşırmış olamaz. O kadar çok hikaye anlatıp, o kadar az hak ettiği sıfatları kullandık ki Rıdvan için, bir araba insan neredeyse “iyi bir futbolcu” zannedecek onu, hadi biraz hızlı, bileği yumuşak, kıvrak bir adam ama hepsi bu. Değil kardeşim, Rıdvan iyi bir futbolcu filan değil, Rıdvan hızlı, bileği yumuşak, kıvrak ve zeki bir adamdan ibaret değil, Rıdvan bizim futbola aşkımızın cisimleşmiş halidir, bu futbolu iyi, güzel, değerli, bir aşkın konusu yapabilecek bütün deruni duyguların somutlaşmış karakteridir

Nedir Rıdvan?

Don Kişot’u yel değirmenlerine karşı kavga eden bir şövalye özentisi sanıp paketleyip koyamazsınız, Gregor Samsa böcekleşmiş bir adam değildir, Werther hiçbir dönemde karının tekine aşık olup intihara kalkışmış bir fani veya Paphnuce Thais aşkından delilere dönmüş bir manyak filan olamaz. Eğer bu karakterlere böyle bakıyorsanız, bu düzeyden bir güzel duyguyu, temel bir erdemi, bir varoluşsal ahlaki kavramı anlamanız mümkün değildir, Rıdvan’a da bu açıdan bakamazsınız, ona yalnızca bir futbolcu demek, Don Kişot’u eşek üstünde giden bir adama çevirmekten ibarettir. Görüneni ifade eder, gerçeği değil.

Rıdvan önce zerafettir. Rıdvan sahanın içerisinde koşturan herkesin üstünde yükselen ve zerafeti ile, nezaketi ile her birimizin olabileceğinin üstünde sıyrılan, yeteneği, azmi ve zekasıyla bir şövalyelik değerine tekabül eden bir modern çağ kahramanıdır. Rıdvan kötülük yapmaz, fenalıktan uzak durur, o yeteneği ile karşıdakini geçer, kaba kuvvetiyle, Alman fiziğiyle, kondisyon bindirmeleriyle değil, güzellik ve zeka karışımı hareketlerle karşıdakini alt eder. Onun üstüne saldırırlar, bacağına dalarlar, formasından tutarlar, çekiştirip bir kenara atmaya kalkışırlar, onu yakalayamazlar, ona el süremezler, ona dokunamazlar. O saha içerisinde dolaşan bir melek gibidir, Şeytan denmesiyse boşa değil, adamı yakar.

Rıdvan bir ahlak sembolüdür, sarı – lacivert forma içerisinde yüzünde tebessümüyle karşıdakinin elini sıkarken bir centilmenlik anlaşması yapar, ben seni yenmek için bu maç elimden gelen her şeyi yapacağım der, beni göremeyeceksiniz, bana yaklaşamayacaksınız ve sizin kanatlarınızdan bir rüzgar gibi uçup kalenize gideceğim, öyle paslar vereceğim ki engel olamayacaksınız ancak ben size düşman değilim, ben bunları yapmaktan zevk alıyor ve mutlu oluyorum, ben bu işi iyi yapıyorum.

Karşıdakiyle kişisel bir şey yoktur, onlar da ellerinden geleni yapmaktadırlar, Rıdvan karşıdakine zarar vermeden bunları yapmaya yönelmiştir, o işini iyi yapar, o işini iyi yapmanın, zerafetle, efendice yapmanın sembolüdür.

Ve öyle güzeldir ki bu şövalye ahlakını, futbol bushidosunu izlemek, bizler futbolun kendisinden büyük bir şeylere tekabül edebileceğini, iyiyle kötü, doğru ile yanlış, ahlaklıyla ahlaksız, zarifle kaba arasında bir seçenekler şemasına tekabül edebileceğine inanırız. Öyle güzeldir ki, Hayrettin kalesinden çıkıp dövmek için saldırdığında ona dahi kızamayız, çaresizliği içerisinde böyle acınacak bir hale düşmesine önce şok oluruz, sonraki yıllarda da kahkahalarla anlatırız.

Rıdvan bayraktır, Rıdvan formadır, Rıdvan kendisinden sonra her 8 numaralı formayı giyecek olan adamın önündeki sorumluluk alanıdır, bir sınır boyudur. Her 8 numaralı formayı görüşümüzde biz o formayı giyenle Rıdvan’ı karşılaştırırız, Rıdvan gibi olamazsa ayıplar, onun gibi ahlaklı ve zarif bir şekilde oynayamazsa o formayı ona yakıştırmayız. Çok hızlı, çok becerikli, gol yollarında etkin filan olması da gerekmez, böylesi haksızlık olur, ancak o ahlakı, o ruhu vermesini biz talep ederiz.

Rıdvan, Fenerbahçe hakkındaki güzel anılarımızdır. En kötü zamanda dahi hatırladığımızda yüzümde gülücükler açtırandır, kimsenin atamadığı çalımı atan, kimsenin veremediği pası veren, kimsenin koşamadığı gibi koşandır.

Benim canım acıyor kardeşim, “Yapsana. Olsana Barcelona’ya teknik direktör” cümlesini okuduğumda. Eusebio'ya dönüp "Real'i yönetsene" diyemezsiniz, George Best Manchester'ı Allah günü eleştirdi kimsenin aklına "Manchester'ı yönetsene, olsana" diye yazı yazmak gelmedi, hiç kimse Pele'ye dönüp de "Hadi git Milan'ı çalıştır sıkıyorsa" demez, diyemez.

Rıdvan Barcelona’nın herhangi bir teknik direktöründen daha fazlasıdır, Türkiye’de futbolu divan edebiyatının bir parçası haline getiren, golü zafer kelimesine, topu aşka evriltendir.

"Olsana" değil,

Sarı Lacivert yalnızca iki adet renk kardeşim, futbola duyduğumuz aşk olur içinde Rıdvan olunca.



39 comments:

  1. Arkhe dedi ki...

    Sanırım yarın bir 8-Rıdvan forması alacağım.

  2. solo dedi ki...

    Bir başka efsane sekiz numara giyen Fenerbahçeli için İslam Çupi ne kadar benzer cümleler kurmuş; "Can topu oynamak için kabaetten medet ummaz, futbolun beyefendisidir" (tam olarak böyle değil ama ana fikir bu).

    Rıdva kendi anlatır bir devre arası rakip arkadaşına az daha falsolu vursan goldü deyişini.

    Bana ilk Fenerbahçe formamı alan koyu Galatasaraylı babam bile etkileyememiş ki Rıdvan kadar, onun oynadığı maçları bile hatırlayamıyorum ama nasıl oldu da onu izlemeden onun sevdiği takımı sevdim, küçükken alaboruza vurdurduğum saçlarımı yapan berberde duvara asılıydı fotoğrafı top yok, çalım yok, sadece eller belinde üstte Şeytan Rıdvan altta; "sizi seviyorum" ve imza, biz de seni seviyoruz.

  3. Rehavet dedi ki...

    Gecenin bir vakti tüylerim diken diken oldu. Ayağa kalkıyor, ceketimi ilikliyorum bu eser karşısında. Evladiyelik bir yazı yazmışsın Aethewulf, ellerine sağlık.

    "Değil kardeşim, Rıdvan iyi bir futbolcu filan değildir, Rıdvan hızlı, bileği yumuşak, kıvrak ve zeki bir adamdan ibaret değildir, Rıdvan bizim futbola aşkımızın cisimleşmiş halidir, bu futbolu iyi, güzel, değerli, bir aşkın konusu yapabilecek bütün deruni duyguların somutlaşmış karakteridir."

  4. o diil de dedi ki...

    Öncelikle gerçekten teşekkürler.
    85 Doğumluyum ve evet şu maçta şöyle oynadı diyecek kadr hiç hatırlamıyorm ama ben de hatırlıyorum 8 numaralı formam vardı, yazlıktaki kostum partisine suratıma rıdvan'ın sakalları çizilip 8 numarlı formamla gitmiştim. Çocukluk arkadaşımla ben tam hatırlamasam da birimiz fıttan birimiz rıftan diyip tartışırmışız hangisi dogru diye, heralde 5 6 yaşında. Küçüklükten kalan, hafızada tek kare gibi hatırlananlardan en çok gazetede Rıdvan'ın sedyeyle taşınan fotosu aklıma gelir.

    Aslında bu yazıyı okuduktan sonra yorumlarda herkes Rıdvan ile ilgili anılarını yazmasa olur diye aklımdan geçirmiştim, sadece teşekkürler yazcaktım ama dayanamdım..

    Bir de bu yazının yazılma amaçlarından biri (maalesef) bu tip günümüz futbol aşıklarına! bir hatırlatma ihtiyacı gibi geldi bana. Aslında bir Fbli olarak hiçbirinizin bu konuda mütevazı olmasına gerek yok. 2010'a geldik. Fenerlist kuruldugunda, Antu forumlarının forum olduğu zamanda kim vardı etrafta? 100 yıllık kluplerin taraftarları takımlarını sevmeyi, takımlarını desteklemeyi, futbolu tartışmayı kimden öğrendi.

    Zamanında kendi tartışabilecekleri bi yer olmadığından türk futbol forumu'na gelip yorumlar yapan tartışianlar şimdi en seviyeli Fb bloglarını bile beğenemez oldular.

    Rıdvan yorumculukta da çok ama çok başarıldır. Bu işi (futbolu) nasıl iyi bildiğini, nasıl zeki olduğunu aslında hepsi iyi biliyor. Ama bloglardan, fm'den, veya herhangi bi kaynaktan öğrendikleri bilgilerle kendilerini Rıdvan'dan büyük görüyorlar.

    Türkiye'de Fbli olmayan birinin futbolu doğru yorumlaması çok düşük bir ihtimal. Çünkü bu birlerinin genlerine işlemiş Fb kompleksleri var.

    Kusura bakmayın biraz dolmuşum bu klavyeden futbol fanatiklerine!

  5. moneywise dedi ki...

    Senden sanirim daha buyugum veo 8 numara ile yan yana resmim de mevcut pardon tu.Ridvan'in Fenerbahce ile yillarini da iyi bilirim,tribun kovalamisligimiz sebebi ile,dereagzi nobetleri ile.Hayalleri yikmayacagim "ahh sende ridvani benden dinle" diyerek cunku biliyorum istesem de yikamam.

    Amma ve Lakin elestiri degildir Ridvan'in yaptigi.Zico icin mektup yazarken baslamisti o cokus cunku Fatih hocasindan s.tir yemesine ragmen tarihin en utanc zamanlarinda birak bir mektubu iki satir elestiri dahi yazamadi.Fenerbahce'nin efsanesi o hiyardan korkmamali idi.Ya da populizm ugruna Fenerbahce haklarini unutmamali idi.O Fatih abisinin nasil sampiyon oldugunu,hangi kumpaslarin dondugunu hepimizden iyi biliyordu.Korkmamali idi cunku arkasinda hepsinden guclu Fenerbahce taraftari vardi.

    O 8 numarayi ustunden hic cikarmamis senin gibi koca bir kalabalik vardi.

    Ama Ridvan hic bir zaman cesur degildi.50 milyonu cebe atip o golu iceri degil disari attiginda aslinda silinmeliydi Turk futbolundan.Misal bu formayi kacirilip kafasina silah dayadiklari icin giymemeli idi.Harika Avci'yi o kadar kolay satmamaliydi misal.


    Dunya futbolunda sadece 1 sene oynayip tam 7 sene bedavadan maas alan (asgari degil azami) ustune de Efsane lakabi alan adam nerdeyse 20 senedir bunun ekmegini yiyor.
    Fenerbahce'yi elestir kardesim benim ama dun Zico'ya yarin Hiddink'e yazacaklarinin ceyregini misal Fatih icin yaz,olmadi Erman abin icin yaz.


    Hayatinda ilk defa korkma merak etme biz seni tutariz dusersen...

  6. Mitya dedi ki...

    asagi yukari yaslar ayni olsa gerek - ridvan'in sakatliginin durumunu ogrenmek icin gazetelerin son sayfasini hizla actigimi, meniskus denen meretten nasil nefret ettigimi dun gibi hatirliyorum. hos, zaman gecti, basima ridvan'in basina gelenlerden fazlasi geldi su nalet futbol yuzunden, ama o da herhalde tatsiz bir tesaduf olacak.

    oncelikle yukarida yazan moneywise'a - bu ulkede "bir yil" yaptiklarinin sirtindan ekmek yiyen ilk insan ridvan degil, elbet son da olmayacak. acikcasi bu tarz - adam dogru duzgun top oynamadi, simdi paraya vuruyor - yorumlar bana son derece basit, anlamsiz, ve hatta korkakca geliyor. o zaman getirelim mujdat yorum yapsin, aslanlar gibi on kusur sene top oynadi, parayi o kazansin. oncelikle eger sorun herhangi bir insanin sirf futbol konusarak deli gibi para kazanabiliyor olmasiysa, bu tamamen ulkede gecerli olan piyasa ile ilgili, ve daha ince, kapsamli bir analizi gerektiriyor. yok eger sorun ridvan'in bir cuval para kazanmasiysa, bu sefer yine korkunc derecede para kazanmalarina ragmen yaptigi ise en ufak bir saygi duymaktan aciz serhat uluerenleri, gokmen ozdenaklari, turgay serenleri tartismak gerekiyor. en azindan ridvan diksiyon dersi aliyor, efendice konusmaya gayret ediyor, ntv'yi cok sevdigi icin baska bir kanala gecmeyi dusunmuyor, elinden geldigince tarafsizligini korumaya calisiyor, basbayagi o ekranda mucadele veriyor. para meselesine gelmisken, eger kanal 6'da yillar once yayinlanan, ve su anda da youtube'dan izlenebilen ridvan - sansal buyuka roportajini seyredersen ridvan'in para, baglilik, efendilik, ve durustluk ile ilgili yorumlarini bulabilirsin.

    ote yandan ridvan'i korkak olarak nitelendirmek sekilsel olarak banu yelkovan'in ridvan'a sallamasindan pek de ciddi bir fark icermiyor. elbette fatih terim'i sevmiyorum, elbette erman toroglu'ndan tiksiniyorum, ancak ridvan'in bu sahsiyetleri elestirmemesi, ya da senin ima ettigin olculerde yerle bir etmemesi, bana ridvan'in ne yorumculugu, ne karakteri, ne de calisma ahlaki hakkinda dogrudan bir bilgi veriyor. acikcasi "dobra" ibrahim altinsay'in her makalesinde ingiltere ligini ovup, turkiye'de oynanan futbolu karikaturize edisi, ve bunu yaparken aradaki ekonomik ucurumu goz ardi etmesi, ingiltere ligini keyifli hale getiren etkenlerin basinda rusya'da 90larda yapilan hirsizliklarin, arap ulkelerinde para sacacak yer arayan petrol milyarderlerinin geldigini unutuvermesi bana daha fazla rahatsizlik veriyor. erman toroglu, fatih terim, asil bunlar kolay baliklar - sen, ben elestiririz, olur biter.

  7. Bozkurt K.Yılmaz dedi ki...

    moneywise'in söylediklerini inkar edemem ancak ridvan "herşeye rağmen" sevilenlerdendir, görmezden gelinebileceklerdendir.Oturup sohbet ettiğinizde "Fenerbahçeliliği" tescil gerektirmeyecek sağlamlıkta konuşanlardandır.

    İzmir'deki Karşıyaka Fenerbahçe maçını radyodan dinlerken ,gelen "o" uğultudan oyuna girmeye hazır olduğunu anladığınız ve gözlerinizin dolduğu o adamdır .Tabii "Her dönüşünde gol atmasaydın da bizi ümitlendirmeseydin" dediğimiz adamdır :-)

    7 yillik hasretin büyük bölümünde karşınızdakilere "hadi len,ridvan dönsün o zaman görüşürüz" diye umut bağladığınız adamdır.

    Fenerbahçe bilinçaltının en büyük gıptasıysa ,o da onun ete kemiğe bürünmüş halidir.

    Rapaiç'in de 8 numara giymesi ve iki 0-3'den 4-3 maçında o ikisinin olması ne güzel bir tesadüftür !

  8. Sosyal_FB dedi ki...

    Fenerbahçe tarihine bakıldığında "Tamam efsanedir ama..." denecek o kadar adamın arasında, sırf rengi sarı-lacivert olmayan birilerine "şu günlerde" battığı için Rıdvan eleştiriliyorsa ve birileri ona "derinden saygısını" bloglarda izah etmeye çalışıyorsa, bunda kızılacak olan bloglar değil, kalem efendileridir benim nazarımda.

    İslam Çupi... Bugün tapılan bir isim. Tapanların, cümlelerini "kutsal metin" belleyenlerin kaçı yazılarını ezbere bilmeyi bırakalım, anımsıyor? Malum, bugünlerde "icra makamının istemediği" şeyleri yazmak hedef gösterilme vesilesi. İslam Çupi bugün yazsa, eleştiri tonunda yazılarından bir demeti icra makamı okusa ne olurdu? Linç.

    Can... Lefter... Adı unutulan bir sürü isim... Yekununu alsan onlarca sene forma giyen futbolcular... Hangileri kusursuzdu? Hangileri gitmedi? Rıdvan şunu yaptı, Rıdvan bunu etti demek kolay. Yine de kolaya da saygı duymak gerek. Ama öyle ya da böyle bayrak adamdır Rıdvan. Zor olan bu değil mi?

    Uzatmadan şöyle söyleyeyim ben, bana en çok koyanını... Bu camianın insanları keşke Fatih'e, Tümer'e, Emre'ye sahip çıkabildikleri kadar Rıdvan'a sahip çıkabilseler. Bir yandan ağzından Fenerbahçe'ye küfür düşmeyen adamlar, diğer yandan kaptan yapılmasa.

    Velhasıl keşke her futbolcu Müjdat'ın Beşiktaşlılığı, Rıdvan'ın zorla imza atması gibi yaşasa Fenerbahçe'yi...

  9. Ack dedi ki...

    Banu Yelkovan'a, Rıdvan Formasını (büyük yazılır) ve bu yazıyı hediye etmek elzem oldu. Eğer bu satırları okuyan ve Kadıköy'de Şükrü Saraçoğlu'nda söz sahibi olan birileri var ise sevginin eylem gerektirdiği düsturundan hareketle eylem yapmalı.

    Bir pankart, bir forma, bir banu yelkovan esprisi...

    Pek tabi Rıdvan'ın olduğu kadar naif ve zeka dolu olmalı. Hanzoluk bizim stadyumda var olmamalı.

    Aethewulf kocaman bir alkışı hak ettin. Bu yazıyı ''share this'' ile paylaşmayan da hıncal olsun, uluç olsun...

  10. Adsız dedi ki...

    Arkhe verdim lan şukelanı aferim

  11. kuzgun leşe dedi ki...

    Benim canım acıyor kardeşim, “Yapsana. Olsana Barcelona’ya teknik direktör” cümlesini okuduğumda. Eusebio'ya dönüp "Real'i yönetsene" diyemezsiniz, George Best Manchester'ı Allah günü eleştirdi kimsenin aklına "Manchester'ı yönetsene, olsana" diye yazı yazmak gelmedi, hiç kimse Pele'ye dönüp de "Hadi git Milan'ı çalıştır sıkıyorsa" demez, diyemez.

    ---

    Çok güzel, çok dokunaklı. Lakin eksik. Banu Yelkovan'ın yazısından cümleleri öyle çekip alırsanız, böyle temelsiz bir çıkış noktasına sahip olursunuz. Ne yazmış peki Yelkovan?

    "Laf her Rijkaard’a geldiğinde yılmadan, ‘Hollanda’da takımı küme düşürmüşlüğü de var’ diyen bir ‘yorumcu’ var mesela, takımın hangi takım olduğunu da çok net hatırlayamadığı için adını vermeden. Geri kalan, Rijkaard her puan kaybettiğinde, ‘Barcelona’yı ben de şampiyon yaparım’ tadında konuşuyorlar. Yapsana ya. Olsana Barcelona’ya teknik direktör mesela."

    Yani o lafın öncesi var. Eusebio, "Real'e başkan olsam şöyle şöyle ben de yapardım" demiyor. Demediği için de ona bunu söyleyemezdik. Ama Rıdvan "Barcelona'da başarılı olmakta ne var, ben de yaparım, kolaysa ..." diyebiliyor. Diyebildiği için de, o içinizi acıtan lafı söyleme hakkına sahip Yelkovan. Biz de sahibiz.

  12. Adsız dedi ki...

    rıdvan hocam iki hafta önce galatasaray için ilk ikiye giremez bu takım, rijkaard da yanlış işler peşinde zaten barca'yı ben de şampiyon yaparım kariyerinde başka ne iş yapmış diyecek, fenerbahçe'nin oynadığı futbolu barcelona'ya benzetip takımı öve öve bitiremezken iki hafta sonra fener lige havlu attı, gs kesin şampiyon diyecek, öğlen topçu değil dedi jo ve dos santos akşam süper top oynayanca maç analizinde bu adamlara laf gelmesin diye bin dereden su getirecek, sonra rıdvan sevgisi bunların hepsini görmezden gelecek..

    yok öyle, rıdvan'ı ben de bir çok sporsever gibi çok seviyorum ama sevgi mantığınızı karartmasın.

  13. Onur dedi ki...

    defalarca mevzuusu olmuştur bu konun sözlük alemlerinde, dilerseniz ben de şahsıma ait olan itüsözlük'te yazdığım bir yazıyı paylaşayım.. umarım bir sorun teşkil etmez..

    futbolu çok seven birisi olarak ben bu kadının yazdığı bir yazıyı bile okumadım, kuvvetle muhtemel okumayacağım da.. az evvel rıdvan dilmen'e üstü kapalı "salladığı" bir yazısına ilişti gözüm.. futbol bilgisi nedir, okuduğu ecnebi dergilerden yaptığı sosyolojik çıkarımları ne şekilde uygular hayatında ya da yaptığı televizyon programına çağırdığı blog üstadı çocuklardan neler öğrenmiştir bilmiyorum lakin hakkında sayfa sayfa methiye düzülecek ne var, anlamadım..

    kendisinin de bulunduğu yenilsen de yensen de isimli futbol programını da defalarca izledim.. orda aydın'ın yanında duran özlem yıldız gibi geldi gözüme.. yahut da ben çok taşrayım, çok sokakta kaldım futbol konusunda..

    ama doğrudur, eline bir les paul alıp "bakın ben hem gitar çalıyorum hem de sizin kahvelerde konuştuğunuz futboldan sizden çok daha iyi anlıyorum!" diyen her abiyi/ablayı über yapıyoruz, göklere çıkarıyoruz..

    kendisini okuyana da sevene de sonsuz saygım var benim.. ben de rıdvan dilmen'in çok da iyi bir yorumcu olmadığını düşünüyorum.. ama binlerce insanın okuduğu bir gazeteden bu ülkenin en önemli eski sporcularından ve en önemli yorumcusu olarak görülen bir adama "barcelona'ya teknik direktör olsana!" şeklinde sallaması, "benim çantam senin çantandan daha güzel ki, ehi ehi!" minvalli konuşan orta okul kızlarından bir farkı olmadığını göstermektedir.. en azından benim için!

    elbette eleştireceksin, fikrini özgürce (!) savurabildiğin bir ülke burası.. ama o her daim eleştirip, farklı konseptlerde marjinal tavırlarla yaptığınız televizyon programlarında yerin dibine soktuğunuz ikinci dünya savaşından kalma yorumculardan ne farkınız kalıyor?

  14. Adsız dedi ki...

    baya abartı dolu idare eder bi yazı

  15. Onur dedi ki...

    zaten asıl üzüntü verici olan banu yelkovan gibi diğer sığ yorumculardan ayrıldığı ve üst düzey bir bilgiye sahip olduğu düşünülen ve iddia edilen bir insanın sokaktaki adam gibi "barcelona'ya teknik direktör olsana!" şeklindeki basit ve sevimsiz eleştirisidir..

    türk insanı olarak her daim korkarız biri bizi eleştirecek, bir kusurumuzu bulacak diye.. artık ziyadesiyle sıkmaya başladı "bakın ben çok entelim, marjinalim ve futboldan da çok iyi anlıyorum.. siz beni dinleyin de bir şeyler kapın!" taktikleri..

    en nihayetinde bakkal ahmet'in de banu yelkovan'ın da konuşabildiği bir spordan bahsediyoruz.. futbol bu, uzay geometrisi değil.. donanımlı olmak çok güzel bir şey ama bunu kör göze parmak şekline sokmamak gerekiyor..

  16. silent lucidity dedi ki...

    kimse rıdvana rijkaardı ya da galatasarayı elestirmesin demiyor ki zaten.ortada mantıksız bir demec var barcelona'yı ben de sampiyon yaparım diye,banu yelkovan da buna dikkat cekmis.buradan vay rıdvanla dalga gecti bu kadın diye alınganlık yapmak da gayet sacmadır.bir kisinin elestiri yapması icin elestirdigi kisiden daha iyi olması gerekmez ama elestiri seviyesini ben de yaparım ki ne var ki bunda seviyesine düsürürseniz böyle cevaplar gelmesi kacınılmaz.

  17. sadece fenerbahceli dedi ki...

    tamam fenerleyiz olmasina da sanki adam kansere cozum olmus bir bilim adami... aykut'u sahsen taniyacak kadar damarlarimda fenerbahce ile yasayan bir insanim ama bu adamlar yilda 5 trilyon kazaniyor bize ise geyigi kaliyor. fanatiklige gerek yok gerektigi yerde sesimizin son desibeline kadar kucukler yuzme takimindan bayan voleybol takima destekleyelim ama bu tarz luks hayalari suren yazar ve sporculara alet olmayalim. bunlar isin magazin kismi.

    maclar hatiralarimizda her an parlak birer goruntu ama bu sporculari da yari tanri boyutunda herkullestirmeye gerek yok.

    parasi olmadigi icin maca gidemeyen gercek fenerbahceli taraflarinin bu "endustriyel futbol" lapasindan arinmasi lazim ve isi sadece spor ve destek boyutda gormesi lazim.

    biri birine laf ettiyse bana ne ki; kendi ulusal kanalda yayini var, mikrofonu var cevap verir, vermez.

    ulkemizin futbolun magazininden ve her gun 5'er sayfa gazete sayfasindan, bilim ve kultur haberlerine gectigini gormek umuduyla.

  18. Adsız dedi ki...

    ahh be papazın çayırı yine tutturamadık hedefi, neyse sağlık olsun, önümüzde daha uzun bir fikstür var, kim bilir nerelerden ekmek yeriz daha.

  19. Ortega dedi ki...

    Fenerbahçe sanırım Rıdvan olmasa eksik olurdu. Yani yaşım itibariyle Lefter'i, Can Bartu'yu, Cemil Turan'ı izleyemedim. Belki ondan böyle diyorum ama eminim hepsini izleme şansını bulan babalar, amcalar, dedeler de biraz zorlasanız aynı şeyi itiraf edecektir.

    Rıdvan en azından benim Fenerbahçe sevdamı tamamlayandır. Tamlayanıdır ya da işte her ne diyorsanız.

  20. Adsız dedi ki...

    evladiyelik ve kapaklık bir eser olmuş,
    ellerinize ve meğinize sağlık...

  21. Sekhranikos dedi ki...

    aethewulf Allah iyiliğini versin. Akşam bir vakit, yüzümde bir gülümseme kimse anlamıyor ne okuduğumu ecnebiye nasıl anlatayım rıdvan'ı Türke anlatamıyoruz. İşin daha bir tuhafı arkada Acemkurdi eserler çalıyor bu kadar oturur. Ellerine, hislerine sağlık. 20 sene öncesine gittim halende ordayım Necdet Tokatlıoğlu geri getirmeye çalışıyor.

    Farzet bir rüya idi uyandın bitti
    Farzet bir hayaldi kayboldu gitti
    Farzet ki gözlerin bir oyun etti
    iki gözüm seni görmedi farzet...

  22. Ferhat dedi ki...

    Rıdvan şöyle güzeldi böyle süperdi masal kahramanı gibiydi falan türü bir sürü şey yazmışın ama iyi de Banu Yelkovan'ın hedef gösterdiği adam Rıdvan değil Hıncal Uluç.Yani boşuna kasmıssın bu kadar.

    Ayrıca bana ne Rıdvan'ın futbolculuğundan ahlakından, anılarından filan.Hiç bir Beşiktaşlının Galatasaraylının Rıdvan'ın futbolculuğuna veya o dönemki başarılarına bir laf ettiği yok ki.

    Eğer NTVSpor'a çıkıp dünya kadar parayı kaldırdığı işi yapıyorsa Rıdvan hoca da o zaman doğru olucak söylediklerinin arkasında olucak.

    Bir saat önce Giovani Dos Santos'u itin g.tüne sokarken bir saat sonra işte bu maçta fırsat bulduğu için iyiydi şöyleydi böyleydi diye kıvırmayacak.

    Aslında siz Fenerliler çok şanslısınız.Takımınız yenildiğinde ağlamaklı maç yorumu yapan ama diğer büyükler yenilince gözünün içi gülüp saydıran sallayan bir Rıdvan'ınız var.

    Galatasaraylılar ne yapsın.Her konuda herkesin zıttını konuşan bir Troll Hıncal'ı var Galatasaraylıların.Her yenildiğimiz maçta teknik direktörün ne adamlığı ne futboldan anladığı kalıyor.Beşiktaşlıların her iki lafından biri "sıkıntı" ve "x takımı" olan, at yarışından anladığı kadar futboldan anlamayan bir Sergen'i var.Adamın cümle kurarken önce dediğiyle sonra sonra çelişmek gibi bir huyu var.Yani kısaca şanslısınız ki Rıdvan'ınız var.

    Yani birileri Rıdvan'ı ola ki eleştirdi hemen bu kadar melankoliğe bağlamanın gereği yok.Bu ülkede bu kadar sebest sallayıp bu kadar kazanan fazla yorumcu yok.Hata ettiğinde biri çıkıp onu da eleştirebilmeli.

    Yani herşey duygusal olduğu kadar doğru da olucak.Olmadığında da biri sen yanlışsın dediğinde kimse alınmıyacak.

  23. solo dedi ki...

    Ee ne olmuş yani, önermeler verince işin matematiğine girip daha doğru(yanlış matematikte doğru olmaz) mu olunuyor? Rıdvan'ı eleştirmek için Eusebio'yu işin içine sokmaya ihtiyaç duyuluyormuş sanki, yeter ki yorumlar daha matemetiksel olsun. Aha ben de diyorum Ferrari'yle ben de 180 yaparım yiyorsa Şahin'le 180 yapın, o zaman bana sen de yiyorsa ferrari al mı diyeceksiniz? tekrar ediyorum, anlamayana ingilizce; so what, so what, so what?

  24. Adsız dedi ki...

    benzer yaş gruplarının tam da bam teline basacak bir yazı, yaz sıcağında sırf pazar malı diye kazağa benzer kalın kumaştan yünlü, terleten ama kutsallığına bir gram halel getirmeden giydiğim formam aklıma geldi benim de.

    ve sizin anneanneniz gibi (anane okunur) benim de fenerli ve rıdvanlı ananemle seyrettiğim milli maçta Rıdvan'n attığı o 3 golden sonra gözlerimizin yaşarması hiç çıkmaz aklımdan.

    "all time favourite player" soruluyordu bir yerde denk geldim internette: saniye bile düşünmeden yapıştırdım cevabı: Şeytan Rıdvan.

  25. Adsız dedi ki...

    Mesele Rıdvan Dilmenin futbolculuğu değil zaten kimsede Rıdvan Dilmen'in futbolculuğuna bişey demez diyemez. Mesele Rıdvan Dilmenin taraflı yorum yapması. Sizinde dediğiniz gibi Rıdvan Fenerbahçe efsanesidir tarafsız olamaz zaten.Açıkçası ben Galatasarayı yorumlamasını istemiyorum sadece fenerbahçe yorumu yapsın

  26. Cosa Nostra dedi ki...

    Rıdvan Dilmen'in oynadığı dönemi izleyememiş biri olarak onun oyunculuğunun kelimelerle tarif edilemeyeceğini yaşça büyüklerimden sürekli dinliyorum. Ancak aethewulf bunu başarmış sanırım. Okuyabildiğime sevindim :)

    Elinize sağlık.

  27. sicko dedi ki...

    Yazının tamamında Rıdvan'ın Fenerbahçe'nin sembolü olmasından, Rıdvan'ın Fenerbahçeli'lerin takımlarına olan aşklarının kaynağı olmasından bahsedilmiş ve ardından Banu Yelkovan'ın cümlesine tepki gösterilmiş.

    Banu Yelkovan'ın yazısını hepimiz okuduk, orada Rıdvan'ın futbolculuğuna laf edilmiyor fark ettiyseniz, biz izleyemedik de izleyenler şuanki Messi kıvamında bir oyuncu olduğundan bahseder Rıdvan'ın. Biz de saygı duyarız. Olay bu da değil zaten.

    Her ne kadar kabullenmeseniz de Rıdvan futbol zekasını yorumculuğa yansıtamayan biri. Avrupa futbolunu takip etmediği için "Honduras'taki şu çocuk çok iyiymiş!" muhabbetleriyle geyik konusu olabiliyor. En kötüsü de maçı izlerken oyunu o kadar iyi okumasına rağmen maçın ardından duygularıyla o kadar bütünleşiyor ki "Çakma Barça" dediği Fenerbahçe'ye "Bu Fener'i pohpohladılar, iyi takım falan diye..." gibisinden şaşılacak şeyler söylüyor. Galatasaray kaybettiğinde yüzünde güller açıyor, iyi oynayıp goller kaçırsa Fener en tepede Galatasaray kümede falan oluyor Rıdvan'a göre. Objektif olmasını beklemiyoruz zaten Rıdvan'dan fakat objektif muamelesi de yapılmasın bu adama çünkü değil. Şimdi bu argümanımı destekleyecek örneklerle yazımı daha da uzatmayacağım.

    Sonuçta Rıdvan iyi futbolcu olabilir fakat iyi bir yorumcu değil, iyi bir köşe yazarı değil. Rıdvan sizin her şartta bizim Hagi'yi koruduğumuz gibi koruyacağınız bir adam olabilir ama gerçekleri de görebilirsiniz, en azından yorumculuğunda.

  28. Ortega dedi ki...

    Rıdvan Dilmen neden Galatasaray yorumu yapıyor? diye soran arkadaşların hatası şu; sizin esas sormanız gereken soru neden tv kanalları yorum için ona gidiyor, olmalı. Rıdvan Dilmen'in takımınız hakkında yorum yapmasını istemiyorsunuz, burası tamam. Bu normal bir şey. Ama böyle bir durumda kızmanız gereken kişi Rıdvan Dilmen mi olmalı? Biraz mantıklı düşünün. Zor olmasa gerek.

  29. salva dedi ki...

    Sonuçta konunun çıkış noktasında biraz da Rijkaard'ın Rıdvan tarafından eleştirilmesi var.

    Eleştirel yaklaşıma ok, eğer derse ki, neden 4-3-3 oynuyor, neden Nonda yerine Dos santos tercih edildi, neden sarp-topal ikilisi, neden bu takımın fizik gücü düşük, gibi saha da ki futbol ile ilgili , kabulumuzdur, yapması gereken kendi düşüncesi doğrultusunda eleştiri yapmasıdır.

    Ama "ne var Barcelona'yı bende şampiyon yaparım" demek, eleştiriden ziyade biraz da başarısını küçültme,aşağıya gösterme amacı taşımıyor mu.

    Eğer bu şekilde eleştiri getirirse "Hayır Rıdvan Barcelona yı sende şampiyon yapamazsın, çünkü oraya teknik direktör olarak seni seçmezler" diye cevap alması çok da mantık dışı değil.Esas mesele bu .

    Ama Rijkaard ı seçmişler işte.

    O da 5-6 senedir ligde şampiyon olamayan, Barcelona yı şampiyon yapmış,o güne kadar tarihinde sadece 1 kez kazanılan CL kupasını almış bugünkü takımın temel oyun felsefesini yaratmış.

  30. Mitya dedi ki...

    yahu "ridvan neden galatasaray hakkinda yorum yapiyor" demek de ne oluyor? gercekten insanin akli almiyor - kafanizda nasil bir duzen var, gercekten merak ediyorum. eger hayalinizdeki program dort tane capsiz adamin kendi tuttuklari takim uzerinden kiraathane muhabbeti yapacagi bir programsa, uzaga gitmeye gerek yok, buyrun ziya sengul, gokmen ozdenak, sinan engin, serhat ulueren sofrasina. ne isiniz var zaten ridvanla?

    ridvan galatasaraylilarin sevgilisi, total futbol'cu rijkaard'i elestirdi diye ulkede sikiyonetim ilan edilmedigi kaldi, oysa ayni ridvan fenerbahcelilerin bayildigi zico'ya da demedigini birakmamisti. gerci zico total futbol oynatamiyordu bizim gariban takima, ama olsun, yine de severdik kendisini. ne olacak simdi?

    saksakciliksa eger aradiginiz, baska kanala ziplarsiniz, kendinizi tatmin edersiniz gerekirse. ama bir de yukaridaki yorumlar yok mu, insan ne diyecegini sasiriyor. ayni ridvan bundan on sene evvel program yapiyor ve fatih terim'in galatasaray'ini yucelte yucelte bitiremiyor olsaydi o zaman en kral adam olurdu tabii. objektif fenerli olurdu. onlardan da hc bulunmuyordu etrafta ama, iste bir tane cikmis olurdu.

    bir de yukarida bir vatandas yaziyor: "en kötüsü de maçı izlerken oyunu o kadar iyi okumasına rağmen maçın ardından duygularıyla o kadar bütünleşiyor ki "Çakma Barça" dediği Fenerbahçe'ye "Bu Fener'i pohpohladılar, iyi takım falan diye..." gibisinden şaşılacak şeyler söylüyor" - simdi guzel kardesim, bence bu cumle paradigmatik bir cumle. hic bir sekilde gerceklikle alakasi olmayan bir senaryo uretiyorsun, ardindan bunu makul, tutarli bir bicimde kurguluyorsun, ve yaziya gecirerek saf bir yalan uretiyorsun. anlasilan bu iki programi da seyretmissin, peki o halde nasil oluyor da ridvan'in tam da fenerbahce icin "cakma barca" dedigi programda feneri elestirdigini bir anda hafizandan siliveriyor, iki hafta sonraki "rezil fener" yorumlarina onceki programdan aklinda tuttugun (ve muhtemelen seni delirten) "cakma barca"yi montajlayarak bize sunuyorsun?

    zaten bunun gibi "operasyonlardan" ibaret hersey - akli evveller var her yerde, haril haril tek bir cumle, bir kas goz isareti ariyorlar, ariyorlar ki hemen ridvan'i da asagi indirsinler.

  31. Erdem Yalçın dedi ki...

    Yazı çok dugusal ve yoğun olmuş abi , ard arda 3 defa okudum. Daha sonra babama okuttum gözleri yaşardı adamın yemin ederim. Ellerine ve sarı lacivert çarpan kalbine sağlık abiciğim. :)

    http://img23.imageshack.us/img23/2277/tarama0016.jpg

  32. PVH dedi ki...

    maxxdump bu fotograf senin mi?

  33. Sedat dedi ki...

    Sanırım yarın "oğluma" bir 8-Rıdvan forması alacağım.

  34. Erdem Yalçın dedi ki...

    Evet fotoğraftaki benim , imparator ile de var :) Tarih 8 Ocak 1989 Girne / Kıbrıs.


    http://i45.tinypic.com/30crlli.jpg

  35. PVH dedi ki...

    Tarihi belge niteliginde fotograflarin varmis maxxdump. Izninle bu fotograflari bir yazi olarak gonderiyorum, yorumlarda kalmasin, herkes gorsun.

  36. Rehavet dedi ki...

    Maxxdump, fotoğraflar şahaneymiş hakikaten. Kıskanmadım desem yalan...

  37. Murat dedi ki...

    Güzel bir yazı.Tebrikler.Futbola ilgi duyan her insanın çocukluğuna damgasını vuran bir futbolcu illa ki olur ve yıllar boyunca isterse dünyanın en pahalı ve popüler futbolcuları aynı takıma transfer olsun, yine de çocukluğa damgasını vuran O futbolcunun yeri ayrıdır.Sen de kendi çocukluğunun kahramanını ve O'nun senin için taşıdığı anlamı ve hatıraları paylaşmak istemişsin.

    Fakat Rıdvan'ın bendeki anlamı maalesef biraz farklı. İstersen seninle hemen hemen aynı jenerasyondan bir Fenerbahçeli olarak ben de bir Rıdvan profili çizeyim.

    Kimdir Rıdvan ?

    Fenerbahçe'de 1988-1990 arası topu topu iki tam yıl oynayan ve aradan 20 yıl geçmesine rağmen hala oynadığı o iki yıllık futbolun kaymağını yiyen birisidir Rıdvan....

    Sakatlıklar sırasında kendisine bakmayan, profesyonelce düşünmeyen ve bir türlü iyileşemeyen biridir Rıdvan...

    NTVspor stüdyolarında oturduğu kotuktan ahkam kesen, her takım taraftarına yaranmaya çalışan, haftalık maç sonuçlarına göre konuşan, bir mağlubiyetle Fener'in şampiyonluk şansını sıfıra indiren, ertesi haftaki galibiyetle Fener'i tekrar şampiyonluk potasına sokan adamdır Rıdvan ...

    Kendi döneminin futbolcuları teknik direktörlük yapıp bu işin emekçiliğine soyunurken, önünde kahvesi, sıcacık NTV stüdyolarında yorumculuk yapan , reklamlarda oynayan , en geyik programlara malzeme olan biridir Rıdvan...

    Herkes tarafından futbol profesörü olarak görülen, Fenerbahçe'de ne zaman işler kötü gitse ismi geçen ama hayatında şimdiye kadar sadece 3-4 takım çalıştırmış ve hiçbir takımda da 2 sene üst üste teknik adamlık yapamamış bir futbol profesörüdür !!!!! Rıdvan...

    Fenerbahçe ve Milli takım teknik direktörlüğü için ne zaman adı geçse ' Görevden kaçmam ' diyen, ama 1999-2000 sezonunun daha 5. haftasında işin stresini kaldıramayıp görevinden ayrılan adamdır Rıdvan ...

    Her fırsatta ' Ben Fenerli doğdum, Fener'li Rıdvan'ım ' diyen, ama 1987 yılında Fenerbahçe'den önce G.Saray'la anlaşıp, GS formasını giyen, daha sonra ayrıntılarda yaşanan pürüzler nedeniyle daha iyi teklifle gelen Fenerbahçe'ye imza atan bir '' Doğuştan Fenerli''dir !!!!! Rıdvan ...

    yine de ... iyi adamdır Rıdvan ...

  38. Erdem Yalçın dedi ki...

    @PVH, Rica ederim ne demek , müsade sizin.

    @Rehavet, teşekkür ederim :)

  39. NYG dedi ki...

    can'ı, lefter'i, alpaslan'ı, cemil'i babamızdan dinledik hep. ama öyle anlatıldılar ki bize hiç izlemesek de, toplara dahi nasıl vurduklarını bilmesek de hep Fenerbahçe'yi, Fenerbahçeliliğimizi onlarla savunduk. Öyle inandık ki, sadece babamız anlattığı için değil, onlardan kalanın Fenerbahçe'yi Fenerbahçe yapan olduğunu zaman için de anladığımız için.

    Aklımız yetip, topa hükmetmeyi, televizyonda kanal değiştirmeyi, gazete okumayı öğrenince kendimize kahraman arar olduk. Hiç de zorlanmadık. Kim gözünü 88-89 sezonu ile açmıştır ki aklını bu dünyaya. Oğuz çıktı, Aykut çıktı karşımıza. İlk formamın numarasının (5) sahibi Müjdat çıktı karşımıza. Ama aralarından hızıyla Rıdvan sıyrıldı. Kahramanımız o oldu. Şimdi biz bu gibi yazılarla, dilimizin döndüğünce anlatacağız Rıdvan'ı, O'nun Fenerbahçeliliğini küçüklere. Öyle pekiştireceğiz önce içimizdeki sevdayı, sonra onlardaki sevdayı.

    Peki onlar kimle yapacak bunu? Bir Tuncay vardı bizden içeri.

    Daha nice bayrak adamları izlemek dileğiyle.

Yorum Gönder